İşte, bunlar Tanrı’ya kavuşturan vahiyler, belgeler ve tanıklardır. Bir tanık bir olayı şahsen izleyip onunla ilgili güvenilir bilgi verir. Bu olayın olup bittiği ya da bir kişinin var olduğu hakkında kesinlik sağlayan kişidir. Yaşayan bir kanıttır.
İsa Mesih’in elçileri gerek seyrettikleri, gerekse esinleme yoluyla aldıkları vahiyler uğruna ölmüşlerdir. Bu şekilde duyurdukları İncil’in gerçek olduğuna mühürlerini basmışlardır.
Çağımızda ancak gözle görebildiklerimiz ve ya da elle dokunabildiklerimize inanırız. Ruhumuzun, görme ya da dokunma yetkisi kadar keskin bir duyu organı olduğunu öğrenemedik. Ne zaman ki, Tanrı gerçeğine döneriz, körleşmiş olan ruhumuz yeniden görür, zihnimizi örten peçe kalkar.
Tanrı’nın bizden uzakta durduğu hissi çok yaygındır. Kendisini razı etmek istersek, aklımıza ilk gelen dinlerin saptadığı kurallardır. Ve bu tabii, bizi tatmin etmiyor, çünkü yine kendimizi yalnız hissediyoruz. Belki Tanrı’yla doğrudan doğruya canlı ve teklifsiz bir ilişki kurmak imkansızdır diye düşünüyorsunuz. Belki böyle bir hadise aklınıza hiç gelmemişti bile. Bekli de, kesin bilinemeyen bir şeye iman edemediğinize ya da bu konu üzerinde durmak zahmetine değmediğine karar vermişsinizdir.
Ömrüm iki ayrı dönemde oluşmuştur. Birincisi, herkeste olduğu gibi, Tanrı’yla ilgili kulaktan dolma bilgilerim olduğu dönemdi. İkinci dönem, yaşayan Tanrı’yla tanıştığım zaman başladı.
Ölümden dirilen İsa, Tanrı’yla tanışmamızı sağlıyor. Ölümüyle, bizleri Tanrı’dan ayıran suçluluğu, bencilliği… yani günahı sildi. Artık bunu kabul eden kişi için yeni bir yaşam, Tanrı’yla İsa Mesih’in beraberliğinde gelişen, gündelik ve yüce bir ilişki başlıyor.
Kendimizi İsa’nın sevgisine kaptırdığımız zaman, O bize kendi Ruh’unu verir. Çünkü Kutsal Ruh, İsa’ya teslim olan herkesin alacağına dar söz verilen armağandır. O da yüreğimizde tanıklık eder ve Kutsal Kitap’ın Tanrı Sözü olduğu konusunda yüreğimize güvence verir. Artık bunu inkar edemez oluyoruz. Öğrenildikten sonra gerçek yalanlanamaz!
Topkapı Sarayı’nda sultanların odaları, giysileri, silahları, hazinesi… bulunuyor. Tarihsel belgelerde fermanları, yaptıkları, nasıl yönettikleri hakkındaki bilgileri okuyabiliriz. Fakat sultanlardan bir tekini bile görmedik. Çünkü onlar artık ölmüşlerdir. Yaşamayan birisiyle tanışamayız.
Topkapı Sarayı örneğinden gördüğümüz gibi, Tanrı’nın buyruklarını, kurallarını tutmak, ezbere dua etmek, hatta Kutsal Kitap’ını bile ezberlemek, Tanrı’nın Kendisiyle tanışma deneyimiyle kıyaslanamaz. Çünkü Tanrı yaşıyor! Ve bunun sonucu olarak, kendisiyle tanışabiliriz!
Kimsenin yetiştiği inancı küçümsemiyorum. Ama dinlerin yarattığı ayrılıkları bir kenara, yüce Tanrı’yı daha yakından bilmeyi kim istemez ki?
Tek dilediğim ruhunuzun gözlerine görme, kulaklarına işitme imkanını sağlamaktır. Sizin bir inancınız vardır. Din çerçevesi içerisinde olsun, dışında olsun her sabah yeni bir gün başlayacağına inanarak kalkıyorsunuz. İnandıklarınızı atalarınızdan, ünlü düşünürlerden ya da bilim adamlarının varsayımlarından edindiniz. Sizce kimin ya da neyin inanırlığı daha yüksekse, buna inandınız. İşte benim istediğimde size Tanrı hakkında sağlam bir bilgi kaynağı sunmak ve sizi Tanrı’yla canlı bir ilişkiye götürecek İsa Mesih’le tanıştırmaktır. O yaşıyor ve onu arayanlarla iletişim kuruyor.
Birisiyle tanıştığımızda bir insan olduğunu görünümünden çok söz ve davranışlarından anlarız. Kalbimizi açacak olursak Tanrı’nın bize sesleneceği, hayatımızda etkin olacağı kesindir. Bunu sağlamak için, Tanrı size elle tutulur bir kanıt bıraktı: tarih boyunca kendi kendini kanıtlayan Vahiy Dizisi.
Tanrı’nın asırlar boyunca, Kendisi hakkında bildirdiği açıklamayı, insanlarla nasıl çeşitli yollarla temasa girdiğini inceleyerek, ruhsal alemin karşısında uyuşuk olan ruhumuzun uyanmasına yardım etmeliyiz. Ve bunun içinde sıfırdan başlamamız şarttır. Şu ana kadar biriktirdiğimiz yargıları bir kenara iterek O’nun Kutsal Kitap’ına ve Kendisine alçakgönüllülükle yönelmeliyiz. Kutsal Kitap’ı okuyup, İsa’yı dua ile çağırın… Gerisi anlatılamaz, yaşanır. Ama şüpheleriniz, sorularınız varsa önce onları cevaplandırmak şarttır.
Her fikrin saygıyla karşılanarak paylaşıldığı günümüzde İsa Mesih hakkında sizleri doğru ve sağlıklı bir şekilde bilgilendirmek istedim. Bu amaçla, Kitap Ehli (Kutsal Kitap’ın halkı) olarak, araştırmanızın devamını sağlayacak bir hizmet sunmak istiyoruz. Aşağıdaki anketi doldurmanızı rica ediyorum ve size bir İncil göndereceğiz. Ondan sonra istiyorsanız, İncil’i ve İsa’yı açıklayan, posta ile gönderilen derslere katılabilirsiniz35. Bunlar, en basit bilgilerden başlayarak, sizi tam bir bilgiye ulaştıracak anahtarları vereceklerdir. U tamamen isteğinize bağlıdır.
Sonsuz saygı ve sevgilerle…
Mutluluklar dilerim.
1 Kur’an’ı Kerim’in Kutsal Kitap’la olan ilişkisi 2. ve 3. bölümde ele alınacak.
2 Kuran’dan yaptığım alıntılar bu gerçekleri desteklemek için değil, İslam kültüründe yer etmiş tarihe bakışı göstermek içindir.
3 Devvani-Gelenbevi, İstanbul, 1316 c.1 s.176-177.
4 İncil’in yazıldığı dil Grekçedir.
5 İsa semavi kitapları şöyle sıraladı: 1) Musa’nın Yasası (Tevrat), 2) Mezmurlar (Zebur), 3) Peygamber’lerin Yazıları ve 4) Kendi sözleri (İncil); bkz. Luka 24:44. ilk üçü Eski Ahit’i (Eski Antlaşma), İncil ise Yeni Ahit’i (Yeni Antlaşma) oluşturuyor. Eski Ahit Mesih’in gelişini ön-bildiriyor. Yeni Ahit Mesih’in geldiğini haber veriyor.
6 İncil’i kaleme alan havariler de Yahudi’ydi.
7 “Tanrı’nın Oğlu” kavramı ileride açıklanacak. Tanrı’yla Mesih arasında fiziksel bir baba-oğul bağlantısı olduğu anlamına gelmez. Bu ayette görüldüğü gibi, “Oğul” Tanrı’nın dünyayı yaratmak için ve ondan sonra insanlara seslenmek için kullandığı “Kendi Diri Sözü” anlamına gelmektedir. Bu Diri Söz, İsa Mesih’te konut kurdu ve ancak bu anlamda O, Tanrı’nın Oğlu olabilir (Bkz. bölüm 4).
8 İsa Mesih’ten önce diğer uluslar Tanrı gerçeğinden yoksun mu kaldı? Hayır, çünkü herkes her çağda yaratılıştaki ve insan vicdanındaki izler aracılığıyla Tanrı’nın varlığını öğrenebilir:
“Çünkü Tanrı’ya dair bilinen ne varsa, gözlerinin önündedir. Tanrı hepsini gözlerinin önüne serdi. Dünyanın yaratılışından beri, Tanrı’nın görünmeyen nitelikleri, yani sonsuz gücü ve Tanrılığı, O’nun yaptıklarıyla anlaşılarak açıkça görülüyor. Bu nedenle özürleri yoktur. Tanrı’yı bildikleri halde O’nu Tanrı olarak yüceltmediler, O’na şükretmediler. Ama düşüncelerinde budalalığa düştüler; anlayışsız yüreklerini de karanlık bürüdü. Akıllı olduklarını iddia ederken akılsız olup çıktılar” “Kutsal Yasa’yı bilmeyen uluslar… Yasa’nın gerektirdiklerinin yüreklerinde yazılı olduğunu gösterirler. Vicdanları buna tanıklık eder. Düşünceleri de onları ya suçlar, ya da savunur” (Romalılar 1:19-21; Ayrıca bkz. 2:15; Elçilerin İşleri 14:16-17; 17:24-28).
Ne var ki Tanrı, Nuh ve Babil zamanına kadar O’nu arayan bütün insanlara ve uluslara sesleniyordu (Bkz. Tekvin 1-11).
Ama Babil’den sonra Tanrı, O’nu dinlemeyi reddedip ruhsal olarak körleşen uluslar karşısında, vahiy dizisini oluşturarak insanlara yanılgı götürmez bir şekilde seslenmek istedi. Böylece Mesih’in gelişini hazırladı, kimliğini de kanıtladı (Örneğin: Elçilerin İşleri 2:22; 3:17,24; 10:43).
9 Bu konuda Prof. Dr. Sir Norman Anderson’un “Diriliş. Hz. İsa’nın Dirilişini Kanıtlayan Deliller” adlı kitapçığından yararlanabilirsiniz.
10 Buna karşın bkz. Bakara (2), 106.
11 Batılı yayınlardan alıntı yaparak “Bugünkü İncil sahtedir” vb. başlıklarla gazetelerde çıkan çarpık haberler gibi. Batıda düşünce ve ifade özgürlüğünü kullanarak inanmayan kesim istediği iddiaları ortaya atabilir. Ama bunlar, iddiadan öteye gitmez. Türk basınında bu iddialar kasıtlı olarak, kanıtlanmış olaylar gibi gösteriliyor. Bu bölümde ve 8. bölümde iddialar üzerine değil, gerçek kanıtlar üzerine Kutsal Kitap’ın değişmezliğini ortaya koyacağız.
12 Ayrıca konuyla ilgili kitapçıklarımızdan yararlanabilirsiniz.
13 Örneğin, İsa Mesih’in çarmıhta öldürüldüğü, tarih tarafından kanıtlanmış bir gerçektir. Yine de Nisa (4), 158’de: “İsa Mesih’i… öldürmediler ve asmadılar…” diyor (!?).
14 F. Razi’nin görüşüne göre, Bakara (2),75’te geçen “tahrif”, “yanlış yorum”lara verilen isimdir (Bkz. Ali-İmran (3),78). Ve de bu türden “tahrif”, Kur’an ayetlerinde de “yanlış yorum” yapılırsa olabiliyor (F. Razi, e’t-Tefsiru’l-Kebir, 3/135-136; 8/107-108; 10/1189; 11/178,187).
15 Bkz. S. Şişman, Lut Gölü Yazmaları, İslam Tetkikleri Enstitüsü Dergisi, Yıl 1956-57, cilt: 2, cüz: 1, İstanbul,1957, s.36-41.
16 Türk basını, sansasyon peşinde olan bazı yabancı yayınlardan zaman zaman alıntı yaparak, Kilisenin Kurman Yazıtları’nı araştırmacılardan gizlediğini ve bu Yazıt’larla, bugünkü İncil’in sahte olduğunun kanıtlandığını ileri sürüyor. Ne var ki, Türkiye’de bile defalarca araştırma konusu olmuş olan bu yazıtlar, İsa’dan önce (dolayısıyla İncil’den önce) 2. yüzyıla ait olduğu için, onların İncil’le hiçbir ilgisi yoktur. Kumran’da incelenen 250 mağarada yalnız üçünde yazıtlar bulundu.
Ortaya çıkan yazıtlar şu parçalardan oluşuyor: Eski Ahit’in tüm bölümlerinden kesitler (Ester hariç), Yeşaya bölümünün tümü ve Habakkuk kitabının ilk bölümleri, Esseniler mezhebine ait “Disiplin el kitabı” adlı eser, Tekvin kitabının bir açıklaması, bir ilahiler kitabı, askeri yöntemler açıklayan bir el kitabı… Sonuç, İncil dışında birçok parçadan oluşan bir koleksiyon. Bu buluş, bugünkü İncil’in güvenilirliğini sarsacağına, bir kere daha Kutsal Kitap’ın ilahi niteliğini mucizevi bir şekilde ortaya koymaktadır. (“Kutsal Kitap: Allah’ın Esini ve Sözü” Armando di Pardo, A.L.E.R.T.A., Buenos Aires 1977).
17 Bkz. Hayrullah Örs, Musa ve Yahudilik, İstanbul, 1966, s.37.
18 İncil’in yazılmasına yakın bir tarihte Julius Sezar’ın yazdığı “Galya Savaşı” (İ.Ö. 58-51) eserinden 6 tane eski el yazması günümüze dek korunmuştur. Bunların arasındaki farklılıklar öylesine büyük ve çoktur ki, uzmanlar yazının bir çok yerinde orijinal metnin ne olduğu konusunda bir sonuca varamadılar.
19 “Al-Qor’an” (G.-P. Maisonneuve & LAROSE, Editeurs, Paris, 1980) mealinde, en güvenilir tefsirler ışığında (Al-Taberi, Al-Baidawi, An-Nasafi ve Ar-Razi) Kahire nüshasından önce yer almadığı veya farklı okunuşu olduğu gösterilen ayetlere bakınız.
20 “En ufak bir harf yada bir nokta eksilmeyecek” derken, bu önbildirilerin hepsi harfiyen yerine gelecektir demek istiyor. Bazı eski nüshalardaki kopya hataları bu gerçeği bozmaz (bkz. sayfa 34).
21 Arapçada “Kün feyekun”; bkz. Bakara (2), 117.
22 Bkz. Al-i İmran (3), 39,45-47. (İsa Mesih’in “Oğul”luğu, Tanrı’yla fiziksel bağı olan bir ilişki olarak yanlış anlaşılıp Kur’an’da açıkça inkar ediliyor. Ama “Tanrı Oğlu” kavramı manevi anlamdadır. Kur’an ayetlerini bu öğretiyi desteklemek için değil, “Tanrı Oğlu” doğru anlaşılacak İslam terminolojisindeki benzer kavramları göstermek için veriyorum).
23 İsa, Allah’tan gelip “vücut bulan” kelimedir; Bkz. Al-i İmran (3), 39 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları KUR’AN-I KERİM ve Türkçe Anlamı (Meal); Ankara 1985).
24 “İsa... “kün” kelimesiyle Meryem’e ilka olunmuş mahluktur”; Bkz. Nisa (4), 171 (KUR’AN-I KERİM ve Yüce Meali (Açıklamalı), huzur Yayın-Dağıtımı, İstanbul 1992).
25 “Oğul” yerine kullandığım “Tanrılığın tanımı” ifadesinin aynı anlamda olduğu, “Oğul” ve “Logos” eşit olmasından anlaşılıyor (bkz. ayet 1 ve 14). Ayrıca, “Oğul Tanrı’yı tanıttı” derken, “tanıtmak” fiilinin Grekçesi “exegesis”tir; yani “açıklamak”, “tefsir etmek”. Dolayısıyla İsa, Tanrı’nın Oğlu’dur derken, Tanrı’yı tanımlayan canlı tefsirdir (tanım) demektir.
26 Ne var ki, Kur’an’da da olayların anlatımına ve insanların veya meleklerin sözlerine de yer verilmektedir (İki örnek: Al-i İmran (3), 35 ve devamındaki nice ayetler; Meryem (19) 22-23, 64; vb.). Bunlar, Allah’ın Hz. Muhammed’e okuttuğu ayetlerdir denebilir. Aynı açıdan Kutsal Kitap’taki peygamberlerin ve elçilerin sözleri ile olayların anlatımları Tanrı’nın yazdırdığı sözlerdir. Bu nedenle de Kendi kitabının sözleridir!
27 Sayfa 103’te bu önbildirilerin kısa bir özetini bulabilirsiniz.
28 İlk Mesih İnanlılarının zamanında İncil kitap olarak hala yoktu. “İncil” kelimesi o zaman sadece karşılığı olan “müjde” anlamında kullanılırdı. Yalnız bu müjde, kitap haline getirildikten sonra “kitap” ve “İncil” anlamdaş olmaya başladılar.
29 Veya Petrus’un katibi Markos ya da Pavlus’un katibi sayılabilen Luka. Bu nedenle yazıları da havarilerin yetkisinden kaynaklanıyor.
30 Yaygın bir söylenti sonucu İncil’in başında, İsa Mesih’in yaşamını konu eden bu dört bölümden dört ayrı İncil’miş gibi söz ediliyor. Ama bu yanılgı yanlış anlaşılan bir ifadeden meydana geldi. Örneğin, “İncil’in Matta bölümünden” söz edilirken bazen “Matta İncil’i” ifadesi de kullanılıyor. Çünkü bu durumda “İncil” kelimesi kitap anlamında değil de, sözcüğün esas karşılığı olan “müjde” anlamında kullanılır. Yani “Matta İncil’i” derken “Matta’nın kaydettiği İsa Mesih’in müjdesi” anlamına geliyor. Sonuç: Tek bir İncil vardır ve içinde bu “müjde”yi açıklayan 27 bölüm (sure ya da kitapçık) arasında Matta, Markos, Luka ve Yuhanna bölümleri, İncil’in başında yer alan aynı kitabın bölümleridir.
31 Klement (İ.S. 95), Polikrp (İ.S. 110), İgnatius (İ.S. 110), Papiyas (İ.S. 70-155), Ticiyan (İ.S. 160), Yustin Mertir (İ.S. 140), İreneyus (İ.S. 130-200), Tertuliyan (İ.S. 160-220), Origenes (İ.S. 185-254), “Hermas Çobanı” (İ.S. 100-140), “Apoloji” (İ.S. 125), yazılarında İncil’in bütün bölümlerinden alıntılar vardır. (Örneğin: Tertuliyan yazılarında 1800 kadar alıntı var).
32 Bu konularda daha geniş bilgi edinmek istiyorsanız, “İznik Konseyinde Ne Oldu?” ve “İncil-i Barnaba. Bilimsel Bir Araştırma” kitaplarımızdan yararlanabilirsiniz.
33 Böyle listeler 2. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkmaya başladı. İncil’in bazı bölümleri bazı bölgelerde daha geç bir tarihte listelere alındı. Çünkü İnanlılar her zaman bir kitabı İncil’in listesine dahil etmeden önce gerçekten bir elçinin elinden veya onayından çıktığına emin olmak istediler. Bazı yazılar, ortaya çıktığı bölgeden uzakta olan bölgelerde daha sonra kabul edildi. Örneğin Ege’deki adaların birinde yazılan “Vahiy” bölümü batıdaki İncil’in listelerine daha sonra geçer. Batıda ve Afrika’nın kuzeyinde yayılan “İbraniler Mektubu” ise, doğudaki listelere daha sonra dahil edilir. Bu, şaşılacak bir şey değildir. Çünkü o zaman, günümüzün son derece hızlı olan ulaşım yolları yoktu. Yine de, bir konsey tarafından hazırlanmayan (listeler İznik Konsey’inden çok önce ortaya çıktılar) ve birbirinden çok uzak yerlerde derlenen listelere, nihayet aynı bölümlerin girmesi, kendi başına bir mucize değilse nedir? Aynı şekilde, bu derlemenin de Kutsal Ruh’un denetimi altında gerçekleştiğinin tartışılmaz kanıtıdır.
34 Bu konuda bkz. “Evet, Kitabı mukaddes Tanrı Sözü’dür”, Kutsal Kitap’ın doğruluğu ile arkeoloji, s.261. İstanbul 1993.
35 Hizmetlerimizden ücret talep etmiyoruz. Hediyemizdir.