8. İncil’in kitap olarak ortaya çıkması

İsa yeryüzünü terk edeceği zaman yaklaşınca İncil tasarısını on iki havariye emanet etti:

Ama Baba’nın benim adımla göndereceği Öğütçü, Kutsal Ruh (ki içinizde olacaktır) size her şeyi öğretecek, bütün söylediklerimi size hatırlatacaktır. Size daha çok söyleyeceklerim var… Gerçeğin Ruhu gelince, sizi her gerçeğe yöneltecek. O kendiliğinden konuşmayacak, yalnız işittiklerini söyleyecek ve gelecekte olacaklarısize bildirecek. O beni yüceltecek, çünkü benim olandan alacak ve size bildirecek” (Yuhanna 14:26 ve 16:13,14).

İsa’nın elçileri, Meryem’in rahminde İsa’nın oluşmasına neden olan aynı Kutsal Ruh’la donandılar. Bir insanın varlığına, yani İsa’ya sonsuz Söz’ü yükleyen Gerçeğin Ruhu’nu alacaklardı ve de aldılar. Bu Ruh da Tanrı’nın Kutsal Sözü’nü onların zihinlerine esinledi.

Bimgilmem yukarıdaki bu ayetleri dikkatlice okudunuz mu? Ona göre Ruh Elçilere ne öğretecekti? Her şeyi. Onları neye yöneltecekti? Her gerçeğe. Ne hatırlatacaktı? İsa’nın bütün söylediklerini. Ne bildirecekti? Gelecekteki bütün olacakları. “HER” ve “BÜTÜN” sözcüklerine dikkat ettiniz mi?

İsa’nın bu sözlerinde zaten İncil kitabını oluşturan bütün kısımlar görülmektedir. Yani “İnciller” denen İsa’nın yaşam tarihçeleri, “Elçilerin İşleri” bölümü, “Elçilerin Mektupları” ve son olarak “Vahiy” (ya da “Vahiy”) bölümü:

  1. Bütün söylediklerimi…” ifadesi, Matta, Markos, Luka ve Yuhanna bölümlerine işaret ediyor.

  2. Daha çok söyleyeceklerim var” ve…

  3. Her gerçek…” ifadesi, Elçilerin İşleri bölümü (ya da başkalarının adlandırdıkları gibi “Kutsal Ruh’un İşleri” bölümü) ve Elçilerin Mektuplarının içeriğini özetliyor.

  4. Gelecekte olacakları…” ifadesi, gelecekle ilgili olayları bildiren Vahiy bölümünü gösteriyor.

Elçiler de, yazdıkları zaman bütün bunların bilincindeydiler. Bununla ilgili ifadelerinden bazılarını okuyalım:

1) İsa’nın yaşamının kaydıyla ilgili olarak:

Rabbimiz İsa Mesih'in kudretini ve gelişini size bildirirken düzme masallara uymadık. O'nun görkemini gözlerimizle gördük… gökten gelen sesi biz işittik…”(2.Petrus 1:16,18).

Yaşam Sözü'yle ilgili olarak… işittiklerimizi, gözlerimizle gördüğümüzü, seyredip ellerimizle dokunduğumuzu… yazıyoruz”(1.Yuhanna 1:1-4).

İsa, öğrencilerinin önünde, bu kitapta yazılı olmayan birçok mucizeler yaptı. Ne var ki bunlar, İsa'nın, Tanrı'nın Oğlu Mesih olduğuna iman edesiniz ve iman ederek O'nun adıyla yaşama kavuşasınız diye yazılmıştır. (…) Bütün bunlara tanıklık eden ve bunları yazan öğrenci[nin] tanıklığının doğru olduğunu biliyoruz…”(Yuhanna 20:30,31; 21.24).

2) Elçilerin dönemiyle ilgili ve…

3) Elçilerin Mektuplarında, İnanlılar topluluğuna hitaben Kutsal Ruh’un esinlediği açıklamalarla ilgili olarak:

Ben bu müjdeyi insandan almadım, kimseden de öğrenmedim; İsa Mesih’ten gelen esin (vahiy) ile aldım”(Galatyalılar 1:11,12).

Size ilettiğimi ben Rab'den öğrendim…” (1.Korintliler 11:23).

Tanrı'nın lütfettiklerini insan bilgeliğinin öğrettiği sözlerle değil, Ruh'un öğrettiği sözlerle bildiririz” (1.Korintliler 2.13).

4) Gelecekteki olayları açıklayan Vahiy bölümüyle ilgili olarak:

Ses ‘Gördüğünü kitaba yaz…’ diyordu” (Vahiy 1:11); “Bunun için gördüklerini, şimdi olanları ve bundan sonra olacakları yaz”(Vahiy 1:19).

Dolayısıyla İncil’i yazan bu “katipler” bizi her yanılgıdan koruyacak tanıklardır. İsa Mesih’le ilgili gerçeği öğrenmek istiyorsak, onların yazılarına başvurmamız şarttır. Çünkü Tanrı eskiden nasıl peygamberleri tayin ettiyse, bu son çağda da hakikatini duyuracak olan elçileri tayin etti:

Kutsal peygamberlerin çok önceden söylediği sözleri ve Kurtarıcımız Rab'bin elçileriniz aracılığıyla verdiği buyruğu hatırlamanızı istiyorum”(2.Petrus 3:2 ve Yahuda 17).

Durmadan Tanrı'ya şükretmemiz için bir neden daha var: Tanrı sözünü bizden(elçilerden) işitip kabul ettiğiniz zaman bunu insan sözü olarak değil, gerçekte olduğu gibi, Tanrı sözü olarak benimsediniz. Siz imanlılarda etkin olan da bu sözdür”(1.Selanikliler 2:13).

Böylece Mesih’in ölümünden 10ile 30 yıl kadar sonra İncil kitabını oluşturan bölümlerin çoğu (% 85’i) yazıya geçirilmişti (bkz. s. 82’de İncil bölümlerinin yazıldığı tarihleri gösteren liste). Yalnız Yuhanna’nın yazdığı bölümler kalmıştı, ki bunlar bu elçinin hayatının sonuna doğru, M.S. 90 ile 100 yılları arasında tamamlandı. Bu yazılar İmanlılar tarafından Kutsal Kitap olarak hemenkullanıldı. Örneğin, Petrus’un şu sözlerine bakalım:

img

img

Sevgili kardeşimiz Pavlus'un da kendisine verilmiş olan bilgelikle size yazdığı gibi… bütün mektuplarında… diğer Kutsal Yazı’larda olduğu gibi… bu konulardan söz eder…” (2.Petrus 3:15,16).

Petrus’un 2. Mektubundan kesit olarak aldığımız bu ayette, onun zamanında bile (yani M.S. 60 yıllarında), PAVLUS’UN MEKTUPLARININ KUTSAL YAZILAR DEMETİ OLARAK OKUNDUĞUNU ORTAYA KOYMAKTADIR!

Zaten en eski el yazmaları ikinci yüzyılın ilk yarısına aittir ki, hiçbir eski eserden kalan nüshalar köküne ya da aslına bu kadar yakın değildir. Örneğin, M.S. 90 yıllarında tamamlanan İncil’in Yuhanna bölümünün bugün mevcut en eski nüshası, 110 yılına aittir! (Bkz. sayfa 93’teki resimler) Kur’an’ın bugünkü metni bile ancak üçüncü Halife olan Osman zamanında nihai bir şekilde tespit edilmiştir.

Buna şunu ekleyebiliriz ki, İnanlılar arasında birer direk sayılan elçilerin öğrencileri de bazı eğitici yazılar yazmışlar. Onlara “Kilise Babaları” adı verilmiştir. Bazılarının isimleri şunlardır: Klement ve Barnaba (bunlar Pavlus’un emektaşlarıydı), İgnatiyusve Polikarp(bunlarsa Yuhanna’nın öğrencileriydi) vs. Yazılarından şunları öğreniyoruz:

  1. M.S. 90 ile 150 yılları arasında yazdıkları din kitaplarında İncil’in her bölümünden öyle çok aktarmalar vardır ki, İncil’in tümünün Kutsal Kitap halinde hemen kullanıldığı şüphesiz ortadadır!

  2. Ayrıca, bu alıntılar İncil’in içeriğinin % 95’ini oluşturuyor. Öyle ki, İncil’in kaybolmuş olduğunu sayanlar varsa bile, 2. yüzyıla ait olan bu aktarmaların aracılığıyla İncil’i yeniden derlemek mümkün olurdu!31

  3. Son olarak onlar bu denli erken bir tarihte, bugünkü İncil’deki metinlerin Tanrı’nın esini olduğunu açıkça ifade ediyorlar!

Örneğin, Klement’in şu sözlerine dikkat edin: “Mutluluğa erişmiş elçi Pavlus’un mektubunu ele alın (1. Korintliler’den söz ediyor). İncil’in yayılmasının başlangıçında size nasıl yazdı? Gerçekten Tanrı tarafından esinlenerek sizlere yazdı…” (M.S. 95 yılları civarında kendisinin yazdığı Klement’in 1. Mektubu’nun 47:1-3 bölümü).

Başka bir tanık, M.S. 70 yılları civarında (yani Mesih’in ölümünden yaklaşık 40 sene sonra) çok yaygın kullanılan “on iki havarilerin öğretişleri” anlamına gelen “Didahe”adındaki kitapçıktır. Sayfalarında İncil’den çok sayıda aktarmalara rastlıyoruz. Bu aktarmaların başında da hep “Rab’bin İncil’de bize buyurduğu gibi…” tarzında ifadeler yer alıyor (Örneğin: Didahe 8:2; 15:4…).

Bu bilgiler ışığında 4. yüzyılda İznik konseyinde (M.S. 324) “yüzlerce İncil arasında dört tanesi seçilip diğerleri yakıldı” iddiası (ya da buna benzer iddialar) tamamen yersiz ve saçmadır. 1. ile 3. yüzyıla ait bu bol belgeleri öğrenen herkes için bu iddialar insan sağduyusuna bir hakarettir. Ayrıca mevcut olan İznik konseyinin tutanaklarında, bu konseyde gündeme giren konular arasında “İncil’lerin sayısı” gibi bir saçmalık yer almıyordu. İznik Konseyi ile ilgili olan tek tarihsel belge dışında bazılarının böyle bir yalan uydurması gerçekten hayretler vericidir. Gerçek bir araştırmacı, tarihin bu kanıtları karşısında başka hiçbir açıklamaya gerek duymaz. Çünkü 1. ile 3. yüzyılda İncil’den aktarılan parçalar elimizdeki İncil’in metnine eşittir. Ayrıca, kalan ilk el yazısı İncil nüshalarını da unutmayalım (M.S. 110). Zaten 2. yüzyılın yarısında, Mesih İnanlıları büyük Roma İmparatorluğunun sınırlarının çok ötesine dağılmışlardı, öyle ki, ellerinde bulunan bütün İncil nüshalarının toplatılmasının düşünülmesi bile mümkün değildir (Toplatılıp yakılsaydı, 2., 3. ve 4. yüzyıla ait, bugün mevcut nüshalar yok olmuş olurdu32).

4. yüzyıla girmeden bütün İnanlılar, bugünkü İncil’i oluşturan bölümlerle ilgili ortaya çıkan listeler kullanıyorlardı (s. 82’deki liste gibi). Çünkü ilk İnanlılar, İncil’in bu bölümlerinin değerini bilerek, onarlı yazdıktan hemen sonra derlediler33

Artık arkeolojinin açığa çıkardığı kanıtlardan söz etmeye gerek kalmadı34. Yalnız şununla yetinelim : İncil’deki tarihler, yer tarifleri vs., hem en eski tarihçilerin kayıtları tarafından hem de yüzyılımızın arkeolojik buluşları tarafından doğrulanmaktadır.

Böylelikle son derece önemli şu iki sonuca varıyoruz:

  1. BUGÜN MEVCUT OLAN İNCİL’DEN BAŞKA HİÇBİR İNCİL YAZILMAMIŞTIR!

  2. BU İNCİL’DE HİÇBİR ZAMAN DEĞİŞMEMİŞTİR!

Ya bunu kabul ediyoruz, ya da İncil diye bir kitabın hiçbir zaman var olmadığını… Tabii, böyle bir iddia, meydandaki gerçeklere göz yummak olurdu. Tarih, elimizdeki İncil’den başka bir İncil’in yazılmadığını kanıtlıyor. Öyleyse, Allah’ın gönderdiği İncil budur. Allah’ın gönderdiği İncil bu olduğuna göre Tanrı’nın tespit ettiği esinleme yollarını doğru diye kabul etmekten başka çaremiz yoktur. İncil kitabı, Asırlar boyunca okunabilen, yaşayan Söz olan İsa Mesih’le ilgili yazılı kayıttır!

Petrus, İmanlıların bu Tanrısal bildirileri her an hatırlayabilmeleri için yazdığını belirtiyor:

Ben bu dünyadan göçtükten sonra da her an bunları hatırlayabilmeniz içingayret edeceğim. Rabbimiz İsa Mesih'in kudretini bildirirken düzme masallara uymadık. O'nun görkemini gözlerimizle gördük. Mesih, yüce ve görkemli Olan'dan kendisine ‘Benim Sevgili Oğlum budur, O'ndan hoşnudum’ diye gelen sesle Baba Tanrı'dan onur ve yücelik aldı. Kutsal dağda O'nunla birlikte bulunduğumuz için gökten gelen bu sesi biz de işittik. Böylece peygamberlerin sözleri bizim için daha büyük kesinlik kazanmıştır. Gün ağarıp sabah yıldızı yüreklerinizde doğuncaya dek, karanlık yerde ışık saçan çıraya benzeyen bu sözlere dikkat ederseniz, iyi edersiniz. Öncelikle şunu bilin ki, Kutsal Yazı’larda bulunan hiçbir peygamberlik sözü insanın isteğinden kaynaklanmadı. İnsanlar Kutsal Ruh’ça yöneltilerek Tanrı’nın sözlerini ilettiler(2.Petrus 1:15-21).

Bu ayetler bu kitabın özü sayılabilir:

Tanrı artık bu son çağda, son olarak İsa Mesih’in aracılığıyla konuşuyor. Kutsal Kitap açıkça söylüyor ki, İsa’nın zamanında Peygamberlerin devri bitti. Artık Tanrı’nın Egemenliği ve onun sevgi dolu kurucusu İsa Mesih’in devrindeyiz. İsa bunu şöyle açıkladı:

Kutsal Yasa ve peygamberlerin devri Vaftizci Yahya'nın zamanına dek sürdü. O zamandan bu yana Tanrı'nın Egemenliği müjdeleniyor” (Luka 16:16).

Hatta İsa’dan 500 yıl kadar önce, Daniel peygamberin kitabında, Mesih’in gelişi ve kesin tarihi verilen ölümüyle peygamberliğin sona ereceğine dair haber verilmişti!

Günahı bitirmek, suçları sona erdirmek, fesat için kefaret vermek, ebedi salahı içeri getirmek, rüyeti ve peygamberliği mühürlemek, mukaddesler mukaddesini meshetmek (yani Mesih’i tayin etmek) için… yetmiş ‘hafta’ (burada hafta: yedi senelik dönem*) hükmolundu. Kudüs’ün yeniden inşa edilmesi için emrin çıkmasından(İ.Ö. 450 yılından) Mesih’e kadar, yedi ‘hafta’ ve altmış iki ‘hafta’ olacak (yani (7 + 62) * 7 = 483 yıl); ondan sonra Mesih’in hayatı kesilip atılacak (İ.S. 33 yılında)…”(Daniel 9:24-26).

(*) Türkçeye ‘hafta’ olarak tercüme edilen asıl kelime İbranicede hem yedi gün, hem de yedi yıl anlamına gelebiliyor. Kutsal Kitap’ta zaman hep yediye bölünür: 7 gün, 7 yıl, 7*7=49 yıl şeklinde. Haftanın 7. günü istirahat günüydü. Aynı şekilde 7 yılda bir yıl, artı 7*7 yıldan sonra 49. ile 50. yıl büyük bayramdı.

Yimgani Daniel’in bu peygamberlik sözüne göre, Mesih İ.S. 33 yılında öldürülecekti ki, öyle oldu! Ölümünün tarihiyle ilgili peygamberlik sözü bu kadar olağanüstü bir biçimde gerçekleştiyse, aynı olaya bağlanan vahyin sona ermesi konusunun da gerçekleştiğini kabul etmekten başka çare yoktur! Bu gerçeği saklayamayız. Bu durumda, belirli bir dinin üstünlüğünü ispatlamak söz konusu değildir. Amaç herkese saygı içinde gerçekleri ortaya koymaktır. Ve gerçek şudur ki, Tanrı’nın doruk açıklaması olan İsa Mesih’in anlatılıp kağıda dökülmesinden sonra Tanrı’nın tasarısı sona erdi: son vahiy(son inanç) İsa’nın elçilerine emanet edildi:

Bu arada sizi, kutsallara ilk ve SON KEZ emanet edilmiş olan İMAN (yani inanç) uğruna mücadeleye (sözlü savunmaya) özendirmek üzere yazma gereğini duydum”(Yahuda 3).

Böylece sonradan gelebilecek sapmaları öngörüp onlardan sakınmamızı sağlamak amacıyla İncil, kitap olarak yazıldı. Elçiler İncil’den “Tanrı’nın tam açıklaması” olarak söz ettiler ve “kimse onu değiştirmeye kalkmasın” uyarısında bulundular.

İncil’in son ayetlerine bakalım. Artık Kutsal Kitap’a eklenecek söz kalmadı:

Bu kitaptaki peygamberlik sözlerini duyan herkesi uyarıyorum! Eğer bir kimse bu sözlere bir şey katarsa, Tanrı da bu kitapta yazılı belaları ona katacaktır. Eğer bir kimse bu peygamberlik kitabının sözlerinden bir şey çıkarırsa, Tanrı da bu kitapta yazılı yaşam ağacından ve kutsal kentten ona düşen payı çıkaracaktır”(Vahiy 22:18,19).

Kutsal Kitap’ın olağanüstü yapısı Hıristiyanlar ya da papazlar tarafından uydurulmadı. Bunları kabul etmek, Tanrı’nın 3500 yıl boyunca (Tevrat’tan İncil’e kadar) açıkladıklarını kabul etmek demektir.

Önce en eski kaynaklardan başlayarak Kendisinin bildirdiği gerçekleri alçakgönüllülükle kabul etmeliyiz. Sonra yüceliği karşısında kör ve sağır ruhumuzu aydınlatacaktır. Önceleri akıldışıymış gibi görünen şeyler, sonraları ne kadar derin ve huzur verici görünecekler! Ve bizi Tanrı’yla daha yakın bir ilişkiye, gerçek yaşama götürecekler.

Tanrı’ya ulaştıran yolu gözlerinizin önüne sermek istedim. Bu yol Hıristiyanlık değildir (çünkü İsa, Hıristiyanlık diye bir din kurmadı). Bu yol İsa’nın Kendisidir:

İsa, ‘Yol, gerçek ve yaşam Ben'im’ dedi. ‘Benim aracılığım olmadan Baba'ya kimse gelemez’”(Yuhanna 14:6).

Bugün Tanrı sizin için bir yabancı gibiyse, Mesih’in sağladığı kefaret aracılığıyla sizi O’ndan ayıran günahlarınızın sorununu halletmediğimiz içindir. Ama O sizi sevdi, seviyor da. Bu nedenle 2000 yıl önce yüceliğinden soyunup sizin için, evet sizin yerinize öldü! Tanrı’yla aranızdaki hesabı kapattı. Şimdi siz O’nun yerinde yaşayabilirsiniz, yani O’nun izinde yürüyebilirsiniz. Tanrı da bu yolda sizin yanınızda yürüyecek!

İşte o zaman gerçek keşif seferi başlıyor…