Yeter ki İnsan Olsun!

 Ülkemizde “en popüler sözler” adında bir yarışma yapılsa, mutlaka “Yeter ki insan olsun!” sözü ilk beş arasında yer alır. İster sosyal muhabbetler olsun, isterse felsefi ya da dini tartışmalar olsun, mutlaka sohbetin bir yerinde bu söz yüzeye çıkar. Neden? Çünkü bizim için insan olmak en üstün değerlerimizden biridir.

 Tanrı’nın içimize koymuş olduğu vicdana ayak uyduramadığımız kaçınılmaz bir gerçektir. İşte bu yüzden birçoğumuz kendimize daha uygun bir takım kurallar uygulamaya çalışırız. Bunlar, “İnsanlık” kuralları, yani, yalan söylememek, dürüst davranmak ve öfkelenmemek gibi evrensel olarak kabul gören bariz kurallardır. Evet, bunlardan çok bahsederiz, komşularımıza sık sık nasihat ederiz ve çocuklarımıza bıktırırcasına anlatırız. Fakat laf bitip de icraata gelince kendimiz bile bunları tam anlamıyla yerine getiremiyoruz.

Siz ise “Ben farklıyım. Ben zaten iyi bir insanım” diyebilirsiniz. Tamam, bunun çok basit bir sınavı var: Bir insanın nasıl davranmasını istediğinizi bir kâğıda yazınız. Sonra yazdığınız o kurallara sadece bir hafta boyunca sadık kalmaya çalışınız. Bu yazdığınız kuralları tutarlı olarak uygulamaya çalıştıkça aslında ne kadar aciz ve tutarsız olduğunuzu fark edeceksiniz. Çünkü hiç birimiz insanlarca kabullenen ve kendimizin de benimsediği bu basit kuralları düzenli ve devamlı olarak yerine getiremiyoruz. Yani bu kadar övündüğümüz insanlığın en basit ve en açık prensiplerini bile beceremiyorsak, demek ki, “Yeter ki insan olsun” sözü bizi kurtarmıyor.

İşte insanın bulunduğu ikilem: Aklımızla onayladığımız o dürüst insan gibi olmak istiyoruz, ama ne kadar çabalarsak çabalayalım bu arzuyu hayatımızda bir türlü gerçekleştiremiyoruz. Durum böyle olunca kendimizi etrafımızdaki insanlarla kıyaslayarak biraz teselli bulmaya çalışırız.“En azından bu komşum ya da şu kaynanam kadar kötü birisi değilim” deriz. Evet, etrafımızdaki çoğu insandan kendimizce çok daha iyi görünebiliriz, fakat bu esas içimizdeki eksikliği tamamlamaz. Sonuçta eksikliğimiz az ya da çok olsa da hiç birimiz tam anlamıyla mükemmel insan değiliz. En basitiyle hangimiz kendimizden insan olarak memnunuz? Artık bahaneleri bırakıp gerçeklerle yüzleşme zamanı geldi.

Bu sorunun kökenine inmek için düşünmemiz gereken sorular vardır: “İnsan nedir? İlk başta insan hangi özelliklerle yaratıldı? Nasıl oldu da böyle hüsrana uğradık? Peki, gerçekten ‘iyi bir insan’ olunabilir mi?” Evet, tabii ki olunabilir, ama bunun cevabını ancak insanı yaratan Allah’ın bize vermiş olduğu Kutsal Kitap’tan öğrenebiliriz. “İnsan” dediğimiz bu varlığı Kendisi yarattı ve en uygun olarak nasıl yaşaması gerektiği konusunda ancak Allah bizlere rehberlik edebilir.

Bu küçük kitapta insanın yaradılışını, amacını ve geleceğini keşfedeceğiz. Belki beklediğinizden çok farklı gerçeklerle karşılaşacaksınız, ama inanıyorum ki bu gerçekler size insanlığın sırrını ve kendi hayatınızın amacını çözmede yardımcı olacaktır. Çünkü insan gerçekten muhteşem işler yapmak ve mutlu bir hayat sürmek üzere yaratıldı, ama sadece insana şekil ve soluk veren Yaratıcımız bunun sırrını bizlere açıklayabilir. Gelin, nasıl ‘iyi bir insan olacağımızı’ beraber öğrenelim.

About the Author

Can Nuroğlu

Evli ve üç çocuk babasıdır. Amerika'da Emmaus İncil Üniversitesinden mezun olduktan sonra on bir yıl Diyarbakır Kilisesinde hizmet etti. Şimdilik Kuzey Kıbrıs'ta bulunup Mesih'in hizmetine devam etmektedir.

Facebook'ta Can ile görüşebilirsiniz. Ayrıca heygavur.com'dan onun TV programları izleyebilirsiniz.

Other Books By Can Nuroğlu

Publisher: 
Year: 
2011

Comments

Kredi kartim yok.bu ndnle indrmyrm

Çok güze

Aynen

cok begendim

^.^ * *

Her şey insanlar için tasarlanan bu dünya , geçici olmasına rağmen paha biçilmez bir ortak yaşam yeridir. Fakat her insan ayrıca birer dünyadır. İç dünyalar genetiksel özellliklerle dışa yansıması bize göre Ahlak , vicdan , huy ve karekter olarak görünüyor. Fakat bunların ıslahı ancak eğitim ile mümkün olabilir. Her insan benim düşündüğüm gibi olması hayalden öteye geçmez. Fakat ortak payelerde istifade , insanlık ve dünya sağlığı ve mutluluğu için kaçınılmaz. Aksi durumda hiçbir kavim mutluluğu tek basin yakalayamaz. Örneğin Amerikanın refahını düşünen Afrika,Asya dünyanın neresinde olursa olsun bir tutmak ve paylaşım da adalet olması gereklidir. Bunu düşünüp idrak etmek için illaki iktisatçı olmaya gerek yok. O yüzden kimse iyi bilgiyi nerden gelirse gelsin engellemeye , karalamaya çalışanlar insanların iyiliğinin yanında kendi ayağını baltayla vurduğunun farkında değiller.

Add new comment