XI. Sonuç


Mesih hiç bir mezhep kurmadı. Düşüncesindeki topluluk İncil aracılığıyla kendisine gerçekten bağlanan bireylerin toplamıydı, bu kadar basit. Bunlar baş olarak bir tek İsa’yı kabul edenlerdir. Bunlar da Mesih’in yolunda birbirlerine destek olup ruhça olgunlaşmak için yerel topluluklar oluştururlar.

Bir yerel topluluğun, Mesih’e ait olup olmadığını öğrenmek için, mezhep ismine bakmaksızın, doğrudan İncil’e bağlı olup olmadığına bakmamız yeterlidir. Eğer bağlıysa o yerel topluluk zaten Mesih’indir. İncil’den sapan her topluluk ya da mezhep, her ne kadar içinde gönülden Mesih’e bağlanan, içten inananlar olabilirse de, kurum olarak İsa’nın tasarısını ve yüceliğini yansıtan topluluk değildir.

Şunu diyebiliriz ki, günümüzde bilinen 3 ana mezhebin çerçevesinde, tek başına ya da küçük çapta toplanan yerel topluluklar olarak, İncil’in ilkelerine bağlı olan birçok imanlı vardır. Mesih’in ruhsal ailesini (yani Evrensel Kilisesini) oluşturan bunlardır. Birbirlerine bağlı ve bir olmalarını sağlayan bağ bir mezhep değil, Mesih’in Ruh’udur ve O’ndaki sevgidir.

Onları bir tek mezhebin çatısı altında toplayamayız. Mezhebin hiç önemi yoktur. Önemli olan bireylerin Mesih ile nasıl bir ilişkiye sahip olduklarıdır. Ruh aracılığıyla Mesih’e bağlı olan herkes zaten Mesih’indir. Gerçek birlik ve uyumluluk budur. Bu bir ahenk mucizesidir!

Çünkü İncil’e ve Mesih’e bağlı olan herkes her ne kadar grup olarak ayrı ayrı etkinlik gösterebiliyorsa da, ruhsal boyutta “organik” bir birlik içindedir! İncil’in sözleriyle: aynı Ruh’un birliğine ortak, aynı Ruh’ta birleştirildi ve aynı Ruh’tan içti!

Eşitlik ve hoşgörü gibi değerleri özleyen çağdaş insana, Mesih’in birlik tasarısı cazip gelebilir. Fakat Mesih’in çarmıhta ölerek insanlar arasındaki ayrım duvarları yıkıp böyle bir barış sağlaması sadece kendisine hayran kalmamız için değildir.

O’na bağlanmadığımız sürece, dünyanın dengeleri ve birlik özlemlerini tehdit eden terörizme benzer bir etki yaratırız! Çünkü Tanrı’dan ve Mesih’ten yoksun kaldığımız sürece, ırk, ulus, din, sınıf ve benzer sınırların içinde kendimizi hapis buluruz. İnsanoğlu, “Her insanın inancına, kültürüne, milliyetine... sonsuz saygım var” dese bile, özgürlüğünü tehdit ettiğini düşündüğü birçok toplumsal olay karşısında şövinizim15 ya da din ayrımcılığı damarı sürekli kabarır. Aslında ‘medeniyetler arası çatışma’ kendi kimliğiyle kabul edilmediğini düşünen her insanın yüreğinde kendisinden farklı olanlarını dışlayarak gösterdiği tepkidir...

Mesih’in imana daveti yalnız Hıristiyan ülkeleri veya Hıristiyan alemi dediğimiz insanlık kesimine yönelik değildir. Kendisi dünyanınKurtarıcısıdır! Aynı şekilde Mesih’e “evet” demek, Hıristiyan alemine ya da bazı ülkelerin egemenliği altına girmek değildir. Zaten Mesih’e kavuşmak, insanların yarattığı bütün sınır ve ayrımlardan kurtulmak demektir! Farklı dinsel ve kültürel geçmişten gelen toplumlar (topluluklar) için İncil’in müjdesi sudur:

Çünkü Mesih'in kendisi barışımızdır. (…) iki topluluğu birleştirdi, aradaki engel duvarını, yani düşmanlığı kendi bedeninde yıktı. Amacı bu iki topluluktan kendisinde yeni bir insan yaratarak esenliği sağlamak, düşmanlığı çarmıhta öldürmek ve çarmıh aracılığıyla bir bedende iki topluluğu Tanrı'yla barıştırmaktı”(Efesliler 2:14-16).

Mesih İnancını hiçbir milletin kimliği ile özdeşleştiremeyiz. Öyle olsaydı “Hıristiyanlık” herkesten çok Anadolu insanına özgüdür demeliyiz. Çünkü Anadolu, Mesih İnancı’nın büyüyüp, bütün dünyaya yayıldığı diyardır.

Ülkemizde farklı dinlerden söz edilince, her zaman Batı ile Doğu arasındaki çatışma akla gelir. Ne var ki, gerek Batı’da, gerek Doğu’da, gerekse ikisinin arasında bulunan Türkiye’de Mesih İnancını benimsemek, din ayrımlarını ve tarihten gelen bütün kavgaları geride bırakmak, bunların ötesinde Tanrı’nın merkezinde sahip olduğu yeni bir yaşamaya kavuşmak demektir.

Tanrı sevgidir” (1.Yuhanna 4:8,16). Bu, İncil’in esas müjdesidir. Ve yalnız “bize verilmiş olan Kutsal Ruh aracılığıyla Tanrı’nın sevgisi yüreklerimize dökülmüştür” (Romalılar 5:5). Dünyayı ve ruhumuzu karartan bütün ayrımcılıklardan, ancak ve ancak gerçek birliği sağlayan bu Ruh aracılığıyla dökülen sevgi ile kurtulabiliriz.

Tanrı’sız ve ümitsiz bir yaşamdan, Tanrı’nın dostumuz olduğu bir yaşama geçmekten söz ediyoruz. Bu, Türklüğü kaybetmek değildir. Eskiden bizlere kabul ettirilen her şeyden esas Tanrı’nın ezelden beri her insan için tasarladığı ruhsal kimliğe kavuşmak demektir.

Tanrı’dan kopmuş olan biz insanlar, günah olarak isimlendirilen bu kopukluğun kölesiyiz. Ancak bu günahtan, bu kopukluktan Yaradan’ımıza döndüğümüz zaman yaradılışın hedef insanına, Mesih İsa örneğindeki olgun ve yetkin insan düzeyine erişebiliriz: o zaman herkesle tam kardeş olabiliriz ve Tanrı’yla aramıza artık kimse giremez!

Mesih’in kurtuluş ve birlik tasarısı benimsendiği zaman, tarih boyunca çeşitli ideolojik devrimlerin sağlayamadığı sevgi, saygı, eşitlik gibi idealler gerçek oluverir. İnsan, özleyip durduğu bu yeni yaşamın hep peşindedir...

Ve yalnız Mesih’e kavuştuğu zaman bunların hayal değil, gerçek olabileceğini keşfediyor. İşte o zaman gerçek yaşam başlıyor... Bu sefer, böyle bir yaşamı pratiğe dökmeyi öğreten, özünde her zaman birlik ve sevgi olan Tanrı’nın kendisidir!

1 İlk “Hıristiyanlar” 12 Elçilere bağlı oldukları ve bunlar Kudüs’te bulundukları için, Kudüs (Yeruşalim) bir merkez olarak görülebilir. Ama 12’ler dünyanın dört bucağına dağıldıkları zaman bir merkez kalmadı, öldükleri zaman ise onlara bağlılık İncil’de kayıtlı bıraktıkları Tanrı Sözleri aracılığıyla gerçekleşir.

2 ‘Vaftiz’ kelimesi Eski Yunanca olan “vaftizo”dan gelir. Anlamı, ‘suya batırmak’, ‘daldırmak’, ‘aşılamak’ ya da ‘kaynaştırmak’tır.

3 “Mesih”, ‘meshedilmiş olan’, ‘seçilmiş olan’, Tanrı tasarısını tamamlayan kurtarıcı demektir.

4 Buğday cinsinden, taneleri zehirli olan yabani bir bitki.

5 Hatırlayalım: ‘katolik’, evrensel; ‘ortodoks’ ise, doğru öğretiş demek.

6 ‘Elçisel kilise’, İsa’nın Havarilerinin dönemindeki kilise.

7 Samuel Vila, “A las fuentes del cristianismo”, Ed. Clie.

8 Katolik ülkelerde II.Vatikan Konseyi’ne dek (1960), Piskopos’tan özel bir izin almadan İncil’i okumak dinen yasaktı!

9 ‘Kusursuz kul olmaz’ sözü Reformun öncüleri için de geçerlidir. Anglikan Kilisesinin ortaya çıkışı (VIII. Henry’nin boşanma davası), Luther ve Calvin’in de kimi şiddet olaylarını tasvip etmeleri, İncil’e pek uygun değildir. Ama Reformun İncil’in özüne yönelik ilkeleri doğru, gerekli ve yerindeydi.

10 ‘Litürji’ inanç ve ibadetin ifade edildiği töre ve ayin üslupları.

11 Yani, sözde ilk papa sayılan Elçi Petrus’un ‘kürsüsünü’ yani yetkisini kullanarak çıkan dini fetva. “Catedra”, eğitimde kullanılan ‘kürsü’, ‘yüksek koltuk’; “ex catedra”, bu kürsü üzerinde yetkiyle konuşmak anlamına gelir.

12 “Ekümenik” ‘evrensel’, ‘bütün cemaatleri kapsayan’ demektir.

13 ‘Kutsal kılmak’ İncil’de birini veya bir şeyi bir başkasına ayırmak, ona ait kılmak demektir.

14 “İmanı farklı olan” yerine aslında “imanı zayıf olan” diyor. Vicdanen kabul edemediği bazı uygulamalar yüzünden imanını farklı yaşayanlardır.

15 “Şövinizim” milliyet ırkçılığı demek.