İncil’in ‘İbraniler’ adlı mektubu süslü bir hazine sandığı gibidir. Dışarıdan, yüzeysel bir şekilde incelendiğinde bile, çok muhteşem bir servet barındırdığı anlaşılıyor. Ancak sandığı açmak ve hazinesinden yararlanmak için özel bir anahtar gerekiyor. O da derin bir Eski Antlaşma bilgisi. Eski Kilise Babası Agustin şöyle demişti: ‘Yeni Antlaşma Eski’de saklı bulunur, Eski Antlaşma da Yeni’de açığa çıkarılır.’ İncil’in diğer tüm bölümlerinden çok İbraniler mektubu Eski Antlaşma’ya dayanır, öyle ki Kutsal Kitap’ın ilk kısmı olan Tevrat ve Zebur’u iyice anlamadan İbraniler mektubunu doğru düzgün yorumlamamız mümkün değil. Mektubun ismi de ‘İbraniler’, özellikle Yahudi imanlılarına hitaben yazıldığını belirtir. O yüzden bu mektubun hazinesini değerlendirmek için öncellikle Yahudi gibi düşünüp Eski Antlaşmayı çok iyi bilmek gerek. En önemlisi bu mektupta Yeni Antlaşma’nın Eski Antlaşma’yı ne kadar mükemmel bir şekilde tamamladığını görüyoruz. Bazılarının sandığı gibi İncil bir önceki Tanrı vahiylerinin yerine geçip geçersiz kılmak yerine aslında orada anlatılan her şeyi harika bir şekilde yetkinliğe erdiriyor (Matta 5:17).
Bazen unutuyoruz ki Kilisenin ilk yıllarında imanlıların hepsi İbrani yani Yahudi’ydiler. İsa Mesih’in kendisi de İbrahim’in soyundan özbeöz Yahudi’ydi. Neden böyle? Çünkü İsa’dan önce gelen vahiylerin tümü Yahudi peygamberler aracılığıyla İbrahim’in soyu olan İsrail toplumuna emanet edildi. Tüm vaatler ve antlaşmalar, kutsal yazılar ve yasalar Yahudi ulusuna teslim edildi (bkz Romalılar 3:2; 9:3-5). Tabi ki baştan beri Tanrı’nın esas amacı bu bereketleri tüm uluslara ulaştırmaktı ve bunun için İsrail’i kutsal bir araç olarak seçti (Mısır’dan Çıkış 19:4-6). Ne var ki İsrail tekrar ve tekrar Tanrı’nın buyruklarını çiğnedi, hatta vaat edilen Mesih İsa geldiğinde de onu çarmıha gerdiler. Ama ne ilginçtir ki bu da Tanrı planının bir parçasıydı ve İsa Mesih kurban olarak ölüp üçüncü gün dirilerek tüm uluslara mükemmel bir kurtuluş kapısı açtı. Mesih göğe çekildikten on gün sonra Pentikost gününde Kutsal Ruh’un inmesiyle Kendisine iman edenlerden oluşan ilk Kilise topluluğu Yeruşalim’de oluşuverdi. Zaman geçtikçe salt İbranilerden oluşan bu imanlı grubu bir hayli büyüdü ta ki Saul’un başlattığı zulüm dalgası çoğunu dünyanın dört yanına dağıttı. Zamanla gayri-Yahudiler de İsa Mesih’e inanmaya başladı, hatta ilerleyen yıllarda Yahudi olmayan imanlı sayısı imanlı İbranilerin sayısını aştı. Yine de özellikle Yeruşalim ve civarındaki kiliseler çoğunlukla Yahudi kimliklerini korudular. İbraniler mektubu da yıllardır o topraklarda baskı gören Yahudi topluluklarına yönelik yazılmıştır.
Baştan beri İsa Mesih’e inanan Yahudiler toplumun önderleri tarafından reddedilmelerine rağmen Hristiyan inançlarını ezelden beri İbrani peygamberlerinin öğretilerinin devamı ve doğal sonucu olarak görmekteydiler. Nitekim İsa Mesih, Tanrı’nın Eski Antlaşma’da ilk gelişiyle ilgili verdiği sözleri tek tek yerine getirdi. O yüzden ilk Mesih imanlıları doğal olarak Tapınakta toplanır ve Yahudiliğin tüm yasalarına uyarlardı. Yani kendilerini farklı ya da yeni bir din mensubu olarak görmüyorlardı. Ancak Yahudi önderliği onlara acımasızca zulüm etmesi sonucunda İbrani asılı imanlılar bir ikilimde kaldılar: ‘İsa Mesih’in ardından mı gitmeliyiz yoksa Yahudilerin törelerine mi dönmeliyiz?’ İşte İbraniler mektubunun yazarı buna verdiği cevap şu: Kesinlikle İsa Mesih’i elden bırakmayın! Çünkü Tanrı’nın sağladığı son kurban ve gerçek kurtarıcı O’dur. Aynı zamanda İsa Mesih’e inanarak tarihi, dini ve etnik değerlerinden vazgeçmediklerini öğretiyor, tersine Tanrı Oğlu Mesih’i kabul edip diğer tüm ululara duyurarak Tanrı’nın asıl planını gerçekleştirip yetkinliğe erişeceklerini belirtiyor.
Şu an okumakta olduğunuz eser İncil’in İbraniler bölümünün içeriğini aktarmakla birlikte, üzerinde yapılan açıklamalardan ibarettir. Yukarıda belirttiğimiz gibi bu mektup özellikle ilk kuşak İbrani Mesih imanlılarını inançlarında pekiştirmek ve olgunlaştırmak adına yazıldıysa da bugün de bizim inancımızın Eski Antlaşma’daki tarihi kökenini anlamamız için son derece faydalıdır. İsa Mesih’i el üstünde tutarken O’nu tarihsel köklerinden kesmeyip Tanrı vaatlerinin mükemmel meyvesi olarak görmemize yararı olacaktır. Değerli okuyucu, Güzel Rabbimizin size de bu kutsal meyveyi tatma ve Tanrı yolunda yetkinliğe erdirme fırsatı sağlamasını dileriz.
Add new comment