« 11 »
Kutsal Olmak

Levililerde kutsallık teması baskındır. Bunun sebebi Tanrı’nın kutsal olduğu gerçeğidir. Levililer hem Tanrı’nın diğer insanları veya eşyaları kutsal kılma gücünü vurgular, hem de insan davranışıyla ilgili ahlaki ya da törensel dinsel açıdan kirliliğin yol açabileceği tehlikelere ışık tutar. Kutsallık ve dinsel açıdan kirlilik birbirini dışlayan iki kavramdır. Bunun sonucu olarak İsrailliler Tanrı ile anlamlı ve yakın bir ilişki sürdürebilmeleri için O’nun kutsallığını günlük hayatlarına yansıtmalıdırlar. Kutsallığın ve dinsel açıdan kirliliğin farklı dereceleri olduğundan dolayı İsrailliler Tanrı tarafından şöyle tembihlenir: ‘Kutsal olun, çünkü ben Tanrınız RAB kutsalım’ (19:2; krş. 11:44-45; 20:26).

Giriş

Levililer’de Mısırdan Çıkış öyküsüne devam edilir. Bu Tanrı İsraillileri Mısır’dan çıkardıktan sonraki on üçüncü ayda neler olduğu anlatılarak yapılır (krş. Çık. 40:17; Say. 1:1). Bu yüzden Mısırdan Çıkış, Levililer ve daha sonra ele alacağımız Çölde Sayım birbiriyle yakından bağlantılıdır. Levililer hem Mısırdan Çıkış’ın en önemli olayı olan Buluşma Çadırının kurulmasını varsayan (40:1-38) hem de Harun ve oğullarının kâhin olarak kutsal kılınıp atanmasıyla Musa’ya Mısırdan Çıkış 29:1-46’da RAB tarafından verilen talimatların yerine getirilişini anlatır. Levililer bu yüzden Mısırdan Çıkış ile birlikte ele alınmalıdır çünkü ikisi de Pentatuk’un birbiriyle bağlantılar kurularak, süregelen ve özenle düzenlenen anlatısını oluştururlar.

Levililer’de İsraillilerin Mısır’dan Kenan’a olan yolculuk öyküsünün bir parçası devam edilse de, içeriğin yüzde doksanı Tanrı’nın çeşitli konularda yaptığı konuşmalardan oluşur. Bu yüzden söz konusu meselelere giriş niteliğindeki kısa cümleler dışında (krş. 1:1; 4:1; 5:14; 6:1; 6:8; vs.) anlatıcının yaşanan olayları anlattığı yalnızca iki bölüm vardır; geri kalanında Tanrı’nın sözleri aktarılmıştır. Olayların anlatıldığı iki bölümün ilkinde kâhinlerin adanmasına ve Nadav ile Avihu’nun günahına odaklanılmıştır (8:1-10:20). Daha kısa olan ikincisinde ise Tanrı’ya lanet eden bir adamdan bahsedilir (24:10-23). Bu kısa öyküde bile ayetlerin yarısından fazlası RAB’bin Musa’ya söylediklerinden oluşur (24:13-22). Böylelikle Levililer’in neredeyse tamamı Tanrı’nın konuşmalarını içermektedir. Bu açıdan da Mısırdan Çıkış 20:22-24:2 ve 25:1-31:17’ye oldukça benzemektedir.

Levililer’de Musa Tanrı ve İsrailliler arasındaki aracı rolüne devam eder. RAB hemen hemen her seferinde doğrudan Musa’ya konuşsa bile (bazı durumlarda Harun da dahil edilmiştir: 11:1; 13:1; 14:33; 15:1) sözleri genellikle ya İsrailliler’e (ör: 1:2; 4:2; 7:23, 29; 11:2) ya da kâhinlere yöneliktir (6:9, 20, 25; 21:1; 22:2). Tanrı tarafından seçilip kâhin olarak atananlar ile geriye kalan İsrailliler arasında yapılan ayrım Levililer’in önemli bir özelliğidir. Bu ayrım Tanrı’nın konuşmalarından anlaşılmaktadır ama daha da önemlisi, Levililer 8-9’da geçen Harun ve oğullarının kâhin olarak kutsal kılınıp adanması anlatısının merkezinde bu özellik vardır. Burada anlatı Harun ve oğullarının diğer İsraillilerden ayırıldığı üç aşamaya vurgu yapar. İlk olarak topluluğun arasından kâhin olarak kutsal kılınıp atanmak üzere çıkarılırlar (8:6). Bu özel ritüel – yıkama, giysi ve meshetme – öteki İsraillilerden daha kutsal kılar (8:6-30).1 Hatta Harun oğullarından daha ayrı bir muamele gördüğü için daha da kutsal sayılır. İkinci olarak, kâhinlere yedi gün boyunca Buluşma Çadırının girişinden ayrılmamaları buyurulur (8:31-36). Bu buyruk onların diğer insanlardan ayırıldıklarını vurgulamasının yanında, onların kutsal mevkilerini de belirtir; çünkü topluluğun diğer üyelerinden farklı olarak, Tanrı’ya daha yakın bir konumda bulunacaklardır. Üçüncü olarak, sekizinci gün gerçekleşen bir törende kâhinler topluluğun geri kalanıyla bir kez daha bir araya gelirler (9:1-24). Musa talimatları bildiren kişi olsa da yeni atanmış kâhinler topluluk adına sunuları sunar ve baş kâhin Harun ana görevleri üstlenir. ‘Ateş sunağın üzerindeki yakmalık sunuyu, yağları yakıp küle çevirdi’ (9:24) ifadesinin bulunduğu ayetle sona eren kâhinlerin kutsal kılınıp adanma öyküsü, Tanrı’nın Harun ve oğullarını topluluğun törensel temsilcileri olarak kabul ettiğini vurgulamaktadır.2 Levililer böylelikle Tanrı’nın kâhinler ve diğer İsrailliler arasında yaptığı önemli ayrımı açığa vurur.

Kâhinler ve diğer İsrailliler arasındaki kutsallık derecesinin farklılığını vurgulayan Levililer, özellikle 11-15. bölümler arasında sıradan İsraillilerin de kendi aralarında iki gruba ayrıldığına dikkat çeker: dinsel açıdan temiz ve kirli. Bazı yiyecekleri yiyip yememeleri, bazı deri hastalıklarına tutulup tutulmamalar,3 veya vücutlarından bazı akıntıların olması gibi durumlar nedeniyle, bu insanlar ve hatta onlara dokunanlar bile dinsel açıdan kirli sayılmıştır. Dinsel açıdan kirli sayılan bir kişinin topluluğun dini yaşamına tekrar katılabilmesi için arınma işleminden geçmesi gerekecektir.

Kutsal, Dinsel açıdan temiz ve kirli

Önceki paragraflarda kısaca değinilen bu nitelikler, Levililer’in neredeyse tamamında kullanılan üç kategoriyle ilişkilidir. Bunlar kutsal, dinsel açıdan temiz/saf ve dinsel açıdan kirli. Bu üç kategorinin önemi hem kendilerinin, hem de onlarla bağlantılı başka sözcüklerin Levililer boyunca sıklıkla kullanılmasıyla vurgulanır. İbranice qādaš (qādash) kökünden gelen sözcükler (ör: kutsal, kutsallık ve kutsal kılınma) Levililer’de 152 kez görülür. Eski Antlaşma boyunca görüldüğü tüm alanların beşte biri bu kitaptadır. Dinsel açıdan temiz anlamındaki ṭāhôr sıfatı ve onunla ilişkili sözcükler 74 defa görülmüştür. Bu sayı Eski Antlaşma boyuncaki kullanılma sayısının üçte birinden fazladır. Dinsel açıdan kirli anlamındaki ṭāmēʾ ve kökteş sözcükler 132 defa görülmüştür ve bu da Eski Antlaşma boyunca kullanıldığı sayının yarısından fazlasını oluşturur. Bu istatistikler kutsal, dinsel açıdan temiz/saf ve kirli/pis kategorilerinin Levililer’deki önemini göstermektedir.

Bu üç kategori, İsrail ordugahının düzeninde de yansıtılmaktadır. Ordugahın merkezinde kutsal bir alan, yani Konut Avlusu ve Buluşma Çadırı vardır. Ordugah dinsel açıdan temiz sıfatına sahipken, onun dışındaki her yer dinsel açıdan kirli kabul edilmiştir.4 Aynı üçlü ayrım insanlar arasında da görülmektedir; kâhinler kutsal, İsrailliler dinsel açıdan temiz, diğer insanlar dinsel açıdan kirli sayılmıştır. Hatta insanlar ve mekanlar birbirleriyle doğrudan karşılıklıdır; kâhinler Buluşma Çadırıyla, İsrailliler ordugahla, diğer insanlar da ordugahın dışıyla ilişkilendirilmiştir (bkz. resim 11.1)

Bu ana kategoriler kendi içlerinde de alt kategorilere ayrılır. Mesela kutsallık ile ilgili birkaç farklı kategori mevcuttur. İlk olarak farklı derecelere sahip kâhinler ve farklı derecelere sahip kâhin olmayanlar diğer insanlar vardır. Başkâhin diğer kâhinlerden de farklı yönlerden ayrılır. Başkâhinin kutsal kılınıp adanmasıyla ilgili törenin farklı olmasının yanı sıra, onun kıyafetleri de farklıdır ve ‘başkâhin’ sıfatı yalnızca ona aittir. Belli bir zamanda yalnızca tek bir tane ‘başkâhin’ olabilir ve adanacak her aday özel bir kutsal kılınıp adanma töreninden geçmek zorundadır. Diğer tüm kâhinlerin arasında yalnızca başkâhin Buluşma Çadırının en kutsal bölümü olan En Kutsal Yer’e girebilir. Başkâhinin tabii olduğu evlilik, saflık ve yasla ilgili kurallar da daha sıkıdır.

Kâhinler arasında ikinci kategoride bulunanlar bir tür fiziksel bozukluğa sahip olanlardı. Onların sunu sunmalarına izin verilmese de, kâhinlere ayrılan sunu etinden yemelerine izin vardı. Kutsallık derecelendirmesinde kâhinlerden sonra Levililer gelmektedir. Onların sunu sunmalarına izin verilmese de Buluşma Çadırıyla ilgili diğer görevlerde kâhinlere yardım etmişlerdir; özellikle de çadırın taşınması ve kurulmasında görev almışlardır (Say. 4:1-49).5 Soyları ve Tanrı tarafından atanmaları nedeniyle kâhinler ve Levililer kutsallık statüsüne doğrudan sahip oluyorlardı ama kâhin olmayan İsraillilere de daha kutsal bir mevki olan ‘adanmışlık’ derecesine sahip olma fırsatı verilmişti. Bu daha kutsal mevkiye erişmek için kişinin ‘Rab’be adanma andı’ içmesi gerekliydi. Bu ant (1) üzüm mamüllerinden kaçınmayı ve (2) saçını uzatmayı gerekli görüyordu (Say. 6:1-21). İnsanlar arasındaki bu alt kategoriler Levililer eseri boyunca farklı bağlamlarda kendini gösterir. Örneğin sıradan İsrailliler ölüye dokunabiliyorken atanmış kâhinler yalnızca yakın bir akrabasının cesedine dokunabiliyordu (Lev. 21:1-4). Baş kâhinin herhangi bir ölüye dokunması yasaktı (10:1-7).

İkinci olarak, Buluşma Çadırı en az üç ayrı bölgeye ayrılmıştı ve her biri farklı bir kutsallık derecesine sahipti. Çadırın kendisi iki odadan oluşmaktaydı: En Kutsal Yer ve Kutsal Yer. İlkinde antlaşma sandığı vardı ve içinde kandilliğin, ekmek masasının ve buhur sunağının bulunduğu diğer odadan, yani Kutsal Yer’den daha kutsal sayılmaktaydı.6 Buluşma Çadırının Avlusu, çadırın kendisinden daha az kutsaldı ama perde ile ayrıldığı ordugâhtan daha kutsaldı. Buluşma Çadırının içindeki bu farklı kutsallık dereceleri, insanların oralara erişme yetkisini de belirliyordu. En Kutsal Yer’e yalnızca baş kâhin girebiliyordu ki o bile yılda bir kez, Günahları Bağışlatma Günü’nde buraya giremiyordu (Lev.16). Kutsal Yer’e tüm kâhinler girebilse de, sıradan İsrailliler giremiyordu; onların yalnızca Konut Avlusu’na girmesine izin vardı.

Üçüncü olarak, Buluşma Çadırındaki eşyalar da Buluşma Çadırının farklı bölgelerinde bulunan üçlü ayrıma paralellik gösteriyordu. Bu ayrım eşyaların (1) konumları, (2) yapımlarında kullanılan malzemeler, (3) insanların onlara erişme izinleri ve (4) dini törenlerdeki kullanımlarına göre farklı şekillerle sağlanıyordu. En kutsal eşya saf altından yapılmış ve çadırın içine yerleştirilmişti. Sunak ve yıkanma kazanı tunçtan yapılmış ve Konut Avlusuna yerleştirilmişti. Kutsal Yer’deki altından eşyaları görme ayrıcalığı sadece kâhinlere aitti (Say. 4:18-20). Çadırın içindeki antlaşma sandığı, Kutsal Yer’de bulunan diğer eşyalardan ayrılmıştı. O kadar kutsaldı ki ona yalnızca baş kâhin yaklaşabilirdi. O bile bu sırada sandığın kapağını gözlerinden gizlemek için buhur dumanı kullanırdı (Lev. 16:12-13).7

Dördüncü olarak, haftanın ve yılın belli günleri de farklı kutsallık derecelerine sahipti. Haftalık Şabat ve yıllık Günahları Bağışlatma Günü özel olarak ayrılmıştı ve bu günlerde hiçbir iş yapılmasına izin verilmiyordu (Lev. 23:3, 28). Hamursuz Ekmek bayramı, Hasat bayramı, Çardak Bayramı ve diğer özel günler daha az kutsaldı; onlarda sadece gündelik işlerin yapılması yasaktı (23:7, 21, 25, 35). Bir de İsraillilerin her ayın ilk günü özel bir sunu sunmaları isteniyordu. Bu günlerde çalışmalarına izin vardı ve bu yüzden bu günler diğer benzer günler arasında en az kutsal olanıydı.

Bu dört unsurun ışığında Levililer’in tasvir ettiği dünyada insanların, mekanların, eşyaların ve hatta zaman dilimlerinin bile farklı kutsallık derecelerine sahip olduklarını görüyoruz.

Kutsallıkta olduğu gibi, dinsel açıdan kirlilikte de farklı dereceler söz konusudur.

  1. Bir dinsel açıdan kirliliğin derecesinin yüksekliği ya da düşüklüğü onun diğer insanları ya da eşyaları etkileyebilme gücüne göre belirlenmiştir. Yalnızca çok ciddi dinsel açıdan kirlilikler diğer insanları ya da eşyaları kirletebilir. Örneğin bir adam adet dönemindeki bir kadınla yatarsa adam yedi gün boyunca dinsel açıdan kirli sayılır; yattığı tüm yataklar da dinsel açıdan kirli sayılır (15:24). Bu yatağa dokunanlar bile kirlenirler ama bu şekilde kirlenenler sadece bir gün boyunca dinsel açıdan kirli sayılırlar ve bu dinsel açıdan kirlilik başka insanlara ya da eşyalara geçmez.

  2. Dinsel açıdan kirliliğin dereceleri tapınağı kirletme şekillerine göre de değişir. Dinsel açıdan kirliliğin olduğu yer neresiyse günahları bağışlatma sunusu orada sunulur. Kasti ya da bilerek işlenen günahlar En Kutsal Yer’deki antlaşma sandığını kirletirken (krş. 16:16), baş kâhin veya topluluk tarafından yanlışlıkla, kast olmadan işlenen günahlar Kutsal Yer’deki buhur sunağını kirletir (4:2-21); daha önemsiz günahlar ya da dinsel açıdan kirlilikler ise Konut Avlusundaki sunağı kirletmiş sayılır (4:22-35).

  3. Levililer kitabı paklanabilir dinsel açıdan kirliliklerle paklanamayanları birbirinden ayırır. İlkine ilişkin olarak, 12-15. bölümlerde cilt hastalıklarından ve çeşitli vücut atıklarından doğan dinsel açıdan kirliliklerin paklanmasına dikkat çekilmiştir. Paklanması mümkün olmayan dinsel açıdan kirlilikler arasında ise cinsel günahlar (18:20, 23-25, 27-30), putperestlik (20:2-5), adam öldürme (Say. 35:16-21, 31) ve kutsalı bayağılaştırma (ör. Lev. 7:19-21; 22:3, 9) vardır. Bu vakalarda yalnızca suçlunun ölümü günahın yol açtığı dinsel açıdan kirliliği ortadan kaldırabilir.

Paklama mümkün olduğunda, söz konusu dinsel açıdan kirliliğin paklanma işlemi onun ciddiyetine göre değişir. Normalde bir insan ya da bir eşyanın paklanması, (1) belli bir zaman geçmesiyle, (2) yıkanabilir şeylerin yıkanmasıyla, yıkanamayan şeylerin de gömülmesi, yakılması veya benzer bir metodla ortadan kaldırılması aracılığıyla olur. Küçük boyuttaki dinsel açıdan kirliliklerin paklanması için gereken süre bir gündür (ör. ölü bir hayvana dokunmak; Lev. 11:39). Daha ciddi dinsel açıdan kirlilikler için yedi gün geçmesi gereklidir (ör. insan cesedine dokunmak; Say. 19:11). Kırk ya da seksen gün gibi daha uzun zaman dilimleri sırasıyla erkek ya da kız çocuğu doğuran bir kadının paklanması için gereklidir (Lev. 12:2-5). Bedenlerin ve giysilerin yıkanmasıyla ilgili gereklilikler de dinsel açıdan kirliliğin derecesine göre farklılık gösterir. Örneğin ölü bir hayvana dokunan kişi bir gün boyunca dinsel açıdan kirli sayılır; ölü hayvanın bedenini taşıyan kişi ise daha dinsel açıdan kirlidir ve bu yüzden giysilerinin de yıkanması gerekir (11:24-25, 27-28).8

Kutsallık ve dinsel açıdan kirlilik/pislik ile ilgili bu gözlemlerden anlaşılabileceği üzere, birbirleriyle yakından ilişkili kategorilerden oluşan bir tayf ortaya çıkmaktadır. Bu tayfın bir ucunda kutsallık, ortasında dinsel açıdan temizlik, diğer ucunda ise dinsel açıdan kirlilik/pislik yer almaktadır (bkz. resim 11.2). Ortasından başlanıp herhangi bir uca doğru ilerlendikçe kutsallık ya da dinsel açıdan kirliliğin yoğunluğu artar. Antik İsrail’deki her insan, eşya, mekan ya da zaman dilimi bu aralığın bir noktasına yerleştirilebilir.

Buraya kadar kutsallık ve dinsel açıdan kirlilik kavramlarını onları tanımlamaya çalışmadan ele aldık. Bu yüzden bu terimlerin ne anlama geldiğini Levililer bağlamına göre netleştirmek gereklidir. Kutsallık nedir? Dinsel açıdan kirlilik nedir?

Kutsallık

Levililer’de kutsallık her zaman Tanrı ile ilişkilendirilir. Kutsallığın dört özelliği çok önemlidir:

  1. Rab kendi doğası itibariyle kutsaldır; Tanrı kutsallığın en üstün ifadesidir. Kutsal olmak demek Tanrı gibi olmak demektir.

  2. Kutsallık Tanrı’dan gelir; kutsallığın tek kaynağı O’dur. Diğer insanlara, eşyalara ya da mekanlara yalnızca O kutsallık verebilir. Tanrı’ya sunulan ya da O’na ait olan herşey kutsaldır. Tanrı kutsallığını ona yakın olan herkese ve her şeye aktardığı için, O’nun tahtının taburesi işlevini gören antlaşma sandığı, Buluşma Çadırındaki en kutsal eşyadır. Aynı nedenden ötürü En Kutsal Yer de Buluşma Çadırının en kutsal bölgesidir; hatta Tanrı’nın varlığı nedeniyle orası yeryüzünün en kutsal alanıdır.

  3. Kutsallık Tanrı’nın doğasının manevi kusursuzluğunu ve saflığını ifade eder. Bu nedenle Tanrı’nın İsraillilere verdiği ‘Kutsal olun, çünkü ben Tanrınız RAB kutsalım’ (Lev. 19:2) buyruğu insanların davranışlarına getirilen hükümler bağlamında sunulmuştur. İnsanların davranışları ve tavırları Tanrı’nın kusursuz doğasını yansıtmalıdır.

  4. Kutsal kılınma, bir kişinin ya da bir şeyin kutsal olması demektir ve Tanrı’nın işinin bir ürünüdür. Yani kutsal kılan Tanrı’dır. Bu ‘Sizi kutsal kılan Rab benim’ ifadesinin tekrar edilmesiyle de vurgulanır (20:8; 21:8, 15, 23; 22:9, 16, 32). Levililer kutsal kılmanın Tanrısal tarafını sunarken, insani yönünü de vurgular. Tanrı tarafından kutsal kılınanların bu özel statülerini bozacak şeylerden kaçınarak kutsal kalmaları gerekmektedir. Örneğin Şabat gününde bu hüküm uygulanır. Tanrı bu günü kutsal kıldığı için İsraillilerin de o gün tüm işlerini bırakarak bu kutsallığı muhafaza etmeleri beklenir (Çık. 20:8-11).

Tanrı’nın kutsal olduğu inancının doğal bir uzantısı da kutsallığın tamamlanmışlık veya mükemmelik anlamına geldiği fikridir. Kutsal olmak demek kusursuzluk ve bozulmamışlık demektir. Tanrı’nın en başta tasarladığı gibi, hayatı eksiksiz bir şekilde yaşamak demektir. Bu hem kâhinler hem de sunularla ilgili Tanrısal gerekliliklerde belli bir açıdan ifade edilmiştir. Fiziksel bozuklukları olan kâhinlerin sunu sunmalarına izin verilmemiştir (Lev. 21:17-23). Benzer biçimde sunulan sunuların da kusursuz olmaları gerektiği devamlı olarak belirtilmiştir (1:3, 10; 3:1, 6; 4:3, 23, 28, 32; 5:15, 18; 6:6; 9:2-3; 14:10; 22:19-25; 23:12, 18; krş. Çık. 12:5); bu konuda tek istisna gönülce verilen adaktır (Lev. 22:23).9 Bir başka açıdan ise kutsallık kusursuz ahlaki davranışlarla ilişkilendirilmiştir (krş. 20:7; 22:32-33). Bu özellikle 19. bölümde açığa vurulmuştur (ayrıca krş. Lev. 18 ve 20); bu bölüm kişisel davranışları düzenleyen buyruklardan oluşan uzun bir liste içermektedir. Bu bölümdeki buyruklar büyük ölçüde On Emir’i (Çık. 20:2-17) ve Antlaşma Kitabı’nda yer alan ahlaki talimatları (Çık. 22:21-23:9) anımsatmaktadır. Kutsal olmak demek, hayatını Tanrı’nın ahlaki mükemmelliğini yansıtacak şekilde yaşamak demektir. Sevgi, paklık ve doğruluk ile damgalanmış bir hayat yaşamak demektir; bu üç şey kusursuz davranışın en önemli üç karakteristik özelliğidir.

Dinsel açıdan kirlilik

En basit ifadesiyle dinsel açıdan kirlilik kutsallığın karşıtıdır. Tanrısal olmayan her şey demektir. Levililer dinsel açıdan kirliliğin esas kaynağından hiç bahsetmemiş olsa da, bunun Tanrı’nın karşıtından kaynaklandığını tahmin edebiliyoruz. Dinsel açıdan kirlilik insanlarla iki yoldan ilişkilidir. Birincisi, dinsel açıdan kirliliğin ya da pisliğin bazı türleri insan olmanın doğal sonucudur. Bu dinsel açıdan kirlilikler belli bir cilt hastalığına sahip olmakla ya da vücut akıntılarıyla ilgilidir. Bunlar ve buna benzer dinsel açıdan kirlilik türleri bir şekilde ölümle de bağlantılıdır. Levililer’deki düzenlemeler bazı bedensel hastalıklar ve durumları ölümle ilişkilendirerek, ölümün insan varlığı üzerindeki egemenliğini ifade eder. Bir insan yalnızca kutsal olma yoluyla ölümün egemenliğinden kurtulabilir ve Tanrı’nın yaşam veren gücünü deneyimleyebilir.

İkinci olarak, insanların kontrolünde olan bazı dinsel açıdan kirlilikler de vardır. Bu tür kirlilik insanların eylemleri Tanrı tarafından çizilmiş sınırları aştığı zaman meydana gelir Tanrı’nın buyruklarını ve yasalarını kasten çiğneyen insanlar dinsel açıdan kirlilik kaynağıdır ve dokundukları her şeyi kirletirler. Bu davranışları onları hem Tanrı’dan uzaklaştırır hem de ölümün egemenliğine girmeye yaklaştırır.

Kutsallık ve Dinsel açıdan kirlilik Arasındaki İlişki

Levililer’de kutsallık ve dinsel açıdan kirlilik arasındaki ilişkiye yönelik iki önemli unsuru ön plandadır. İlki kutsallık ve dinsel açıdan kirliliğin tamamıyla uyumsuz olduğudur. Hiçkimse ya da hiçbirşey aynı anda kutsal ve dinsel açıdan kirli olamaz. Dahası, kutsal olan hiçkimse ya da hiçbir şey dinsel açıdan kirli olanla temas edemez.10 Kutsallık ve dinsel açıdan kirlilik arasındaki bu uyumsuzluk Levililer’de yer alan birçok düzenlemenin var olma nedenidir. 1-7. bölümler arasında ana hatlarıyla anlatılan detaylı sunu düzenlemeleri bu yüzden gereklidir; bu sayede dinsel açıdan kirli olanların paklanması ve kutsal olması sağlanır. Sunu sunuları olmadan İsrailliler’in Rab Tanrıları’na bu yakınlıkta yaşamaları mümkün değildir.11

İkinci olarak, antik İsrail halkı hem kutsallığı hem de dinsel açıdan kirliliği canlı şeyler olarak görüyorlardı. Yani ikisinin de doğası başka insanlara ya da eşyalara aktarılabilirdi. Bu yönden dinsel açıdan temizlik/paklık durumundan çok farklı bir şey söz konusuydu çünkü ‘dinsel açıdan temiz’ bir şey doğası itibariyle sadece dinsel açıdan temizdi; başka bir şeyi dinsel açıdan temiz yapamaz ya da paklayamazdı. Bunun bir sonucu olarak, dinsel açıdan temiz bir kişi ya da eşya sürekli olarak kutsallığın ve dinsel açıdan kirliliğin güçleri arasında mücadele vermek durumundaydı.12 Bir kişinin ya da bir şeyin durumu değişmeye açık olduğu için, Levililer sürekli olarak kutsal ya da pak olanlara yönelik ‘kirlenme’ tehlikesini vurgular. Bu tehlike kâhinler için en yüksek boyuttadır çünkü onlar Buluşma Çadırının içinde, kutsal bir bölgede çalışırlar ve Buluşma Çadırının içindeki kutsal eşyalarla temas halindedirler. Bir kâhin Buluşma Çadırında hizmet edebilmek için devamlı olarak kutsal kalmalıdır. Eğer kirlenirse, görevlerini artık yerine getiremez çünkü bunu yaparsa sonu ölüm olur.13

Eski Antlaşma Özeti

Yaratılış ve Mısırdan Çıkış’taki öykü İsrail’in ‘kutsal bir ulus’a dönüşmesine doğru ilerlediği için, Levililer’de İsrailliler’in kutsal olmasının ne anlama geldiğinin detaylı bir biçimde tarif edilmesi son derece normaldir. Kutsallığa ayrılan bu özel ilgi, Buluşma Çadırının kurulup Tanrı’nın buraya yerleşmesinden sonra doğal bir şekilde artmıştır. Yaratılış’ta kutsallık kavramından yalnızca kısaca söz edilmişti çünkü Tanrı henüz yeryüzünde yaşamıyordu. Ama Buluşma Çadırının kurulmasıyla her şey değiştirildi. Kutsal Olan Tanrı’nın insanların arasında yaşamaya başlamasıyla birlikte O’ndan gelen kutsallık insanların gündelik yaşamlarına da yeni bir düzen getirmişti. Tanrıları kutsal olduğu için insanların da kutsal olması gerekiyordu. Tabii ki bu durum Tanrı’ya direnen içsel ve dışsal güçler nedeniyle sürekli bir çaba gerektirecekti. Levililer’deki hakim tema olan ‘kutsallık’, Pentatuk’un da tam kalbinde yer alır.

Yeni Antlaşma Bağlantıları

Kutsallık ve dinsel açıdan kirlilik kavramları Yeni Antlaşma’da sıklıkla görülür ve Levililer’dekine yakından benzer. Dinsel açıdan kirlilikle ilgili olarak, İsa bir kişiyi kirleten davranışlara ve tavırlara dikkat çekmiştir: ‘İnsanı kirleten, insanın içinden çıkandır. Çünkü kötü düşünceler, fuhuş, hırsızlık, cinayet, zina, açgözlülük, kötülük, hile, sefahat, kıskançlık, iftira, kibir ve akılsızlık içten, insanın yüreğinden kaynaklanır. Bu kötülüklerin hepsi içten kaynaklanır ve insanı kirletir’ (Mar. 7:20-23; krş. Mat. 15:17-20). Bunu belirterek İsa Ferisileri ve din bilginlerini ciddi bir biçimde eleştirir çünkü onlar törensel dinsel açıdan temizliğin yalnızca küçük yönlerine odaklanıyor ve dinsel açıdan kirliliğin asıl sebeplerini ihmal ediyorlardı (krş. Mat. 23:23-28; Luk. 11:37-41). Pavlus da benzer bir biçimde kirliliği kötülük ve ahlaksızlıkla ilişkilendirmiştir (ör. Rom. 1:24; 6:19; 2 Ko. 12:21; Ef. 4:19; 5:3, 5). Pavlus’a göre inanlıların bu tür günahlı davranışlardan kaçınması gerekiyordu ‘çünkü Tanrı bizi ahlaksızlığa değil, kutsal bir yaşam sürmeye çağırdı’ (1 Se. 4:7; krş. 1 Ko. 1:2; 1 Ti. 2:8). Kutsallık doğrudan manevi olarak örnek davranışlarla ilişkilendirilmiştir. Bu İsa’nın onu izleyenlere neden şöyle buyurduğunu açıklar: ‘Size şunu söyleyeyim: Doğruluğunuz din bilginleriyle Ferisiler'inkini aşmadıkça, Göklerin Egemenliği'ne asla giremezsiniz... Bu nedenle, göksel Babanız yetkin olduğu gibi, siz de yetkin olun’ (Mat. 5:20, 48).

Yeni Antlaşma’daki paklanmaya yönelik ifadeler, paklanmanın birbirini tamamlayan iki yönünü belirtir. Öncelikle dinsel açıdan kirli olanları paklayanın Tanrı olduğunun altı çizilir (krş. Elç. 15:9). Yani paklanmanın İsa Mesih’in sunu olarak ölümü aracığıyla gerçekleştiği vurgulanır: ‘Ama O ışıkta olduğu gibi biz de ışıkta yürürsek, birbirimizle paydaşlığımız olur ve Oğlu İsa'nın kanı bizi her günahtan arındırır’ (1Yu. 1:7; krş. Yu. 15:3; Tit. 2:14; İbr. 1:3; 1Yu. 1:9). Bir diğer yandan ise inanlıların kendilerini paklamaları teşvik edilir: ‘Sevgili kardeşler, bu vaatlere sahip olduğumuza göre, bedeni ve ruhu lekeleyen her şeyden kendimizi arındıralım; Tanrı korkusuyla kutsallıkta yetkinleşelim. (2 Ko. 7:1; krş. Yak. 4:8). Dikkat çekicidir ki Yeni Antlaşma’da (Vahiy hariç) inanlılar otuz üç kez ‘kutsallar’ ya da ‘kutsal olanlar’ şeklinde anılmıştır (ör. Elç. 9:13, 32; 26:10; Rom. 1:7; 8:27; 15:25, 26, 31; 16:2, 15).

Kutsallık kavramı devamlı olarak tüm Yeni Antlaşma mektuplarında görülür. Yaşamın kutsallığı her imanlının amacı olmalıdır. Petrus bunu en açık haliyle Levililer’den alıntı yaparak ifade eder: ‘Sizi çağıran Tanrı kutsal olduğuna göre, siz de her davranışınızda kutsal olun. Nitekim şöyle yazılmıştır: “Kutsal olun, çünkü ben kutsalım.”’ (1Pe. 1:15-16; krş. Rom. 6:19, 22; 2Ko. 1:12; Ef. 4:24; Kol. 3:12; 1Se. 2:10; 3:13; 1Ti. 2:15; Tit. 1:8; İbr. 12:14; 2Pe. 3:11). İbraniler yazarı kutsallığın önemini şöyle altını çizer: ‘Herkesle barış içinde yaşamaya, kutsal olmaya gayret edin. Kutsallığa sahip olmadan kimse Rab'bi göremeyecek’ (İbr. 12:14).

İnanlılar sürekli olarak kutsal olmaya teşvik edilirken, Tanrı’nın kutsal kılma eylemindeki rolünden de bahsedilmektedir (1Se. 5:23). İbraniler Tanrı’yı çocuklarını kutsal karakterli olmaları için terbiye eden bir baba olarak tasvir eder: ‘Tanrı, kutsallığına ortak olalım diye bizi kendi yararımıza terbiye ediyor’ (İbr. 12:10). Tüm bunların yanı sıra en çok vurgu İsa Mesih ve Kutsal Ruh’un oynadığı role yapılmıştır. İnanlıların kutsal kılınmasıyla ilgili olarak üç yerde hem İsa Mesih hem de Kutsal Ruh’tan birlikte bahsedilmiştir (1Ko. 6:11; İbr. 10:29; 1Pe. 1:2). İkinci Selanikliler 2:13 özel olarak ‘Ruh’un kutsal kılması’ndan söz eder (krş. Rom. 15:16). Bu açık bir biçimde Kutsal Ruh’un imanlıların içinde yaşadığı inancıyla bağlantılıdır: ‘Bedeninizin, Tanrı'dan aldığınız ve içinizdeki Kutsal Ruh'un tapınağı olduğunu bilmiyor musunuz? Kendinize ait değilsiniz’ (1Ko. 6:19). Tanrı’nın varlığı Buluşma Çadırını kutsal kıldığı gibi, Kutsal Ruh’un varlığı da inanlıları kutsal kılmıştır. Başka bir yerde İsa Mesih’in kutsal kılma eylemine vurgu yapılır; ‘kutsal kılan da kutsal kılınanlar da aynı Babadandır’ (İbr. 2:11; krş. Elç. 26:18; 1Ko. 1:2). Tüm bunlar özel olarak Mesih’in ölümüyle bağlantılıdır: ‘Tanrı'nın bu isteği uyarınca, İsa Mesih'in bedeninin ilk ve son kez sunulmasıyla kutsal kılındık’ (İbr. 10:10; krş. Kol. 1:22; İbr. 10:14; 13:12).14

Müjdeler’de anlatılan çok sayıda olay kutsal ve dinsel açıdan kirli olan arasındaki ilişkiye odaklanır. İsa cilt hastalığına sahip dinsel açıdan kirli insanlara dokunduğunda hem iyileştirme hem de paklama gücünü sergiler (Mat. 8:1-4; Mar. 1:40-44; Luk. 5:12-14). On iki yıldır kanaması olan kadın İsa’ya dokunduğu zaman olan şey de aynıdır (Mat. 9:20-22; Mar. 5:24-34; Luk. 8:42-48). Benzer şekilde İsa ölüyü dirilttiğinde gücünü dinsel açıdan kirliliğin başlıca kaynağı olan ölüm üzerinde gösterir (Mat. 9:18-26; Mar. 5:35-43; Luk. 7:11-17; 8:49-56). İsa’nın kutsal doğası hem öğrencileri tarafından (Yu. 6:69; krş. Elç. 3:14; 4:27, 30; İbr. 7:26) hem de ona ‘Tanrı’nın Kutsalı’ diye seslenen dinsel açıdan kirli ruhlar ve cinler tarafından tanınmaktadır (Mar. 1:24; Luk. 4:34).


1 Kâhinlerin kutsal kılınıp atanma törenlerini oluşturan farklı unsurların daha kapsamlı bir değerlendirmesi için bkz. 10. bölüm.

2 Lev. 9:23’te RAB’bin yüceliğinin tüm halka görünmesi, Buluşma Çadırı kurulduktan hemen sonra gerçekleşen olayla benzerlik gösterir (Çık. 40:34-35). İki olayda da Tanrı orada gerçekleşen şeyi onayladığını ve kabul ettiğini, görkemini insanlara göstererek ifade eder.

3 Bu deri hastalığının önceden beri hep bir tür ‘cüzzam’ olduğu düşünülmüşse de, bu düşük bir ihtimaldir.

4 Ordugâhın dışındaki tüm bölge dinsel açıdan kirli sayılırken, bazı seçilmiş yerler dinsel açıdan temiz olarak ayrılmış ve oraya Konut Avlusundaki Buluşma Çadırının sunağından küller boşaltılmıştır (Lev. 4:12, 21; 6:11; krş. Günahları Bağışlatma sunusu için boğanın yakılması [16:27]).

5 Levililer de kâhinler de Yakup’un üçüncü en büyük oğlu olan Levi’nin soyundan geliyorlardı ama yalnızca Harun ve oğulları kâhin olarak seçilmişlerdi. Kâhinler ve Levililer arasındaki ilişkiyle ilgili daha geniş kapsamlı bir inceleme için bkz. 14. bölüm.

6 Buluşma Çadırının düzeniyle ilgili daha geniş kapsamlı bir inceleme için bkz. 10. bölüm.

7 Eşyalar arasındaki bu farklılıklar Say. 4-5:33’te çadır taşınırken kâhinlere yardım eden Kehatoğulları, Gerşonoğulları ve Merarioğulları’nın işleriyle ilgili verilen talimatlarda da gözlemlenebilir.

8 J. Milgrom , Cult and Conscience: The Asham and the Priestly Doctrine of Repentance (Leiden: Brill, 1976), 108–21’e göre bir kişi kasti olarak işlediği günahtan dolayı pişmanlık duyarsa bu günahın yol açtığı dinsel açıdan kirliliği azaltabilir ve bunun sonucunda gerekli paklanma miktarı da düşebilir.

9 Kâhinlerde ve sunu sunulacak hayvanlarda bulunmaması gereken kusurlar birbirlerine oldukça benzerler (krş. Lev. 21:18-20; 22:22-24).

10 Böyle bir temas olursa, özel şartlara bağlı olarak bunun ya paklayıcı ya da kirletici bir etkisi olur.

11 Sunuyla ilgili daha geniş kapsamlı bir değerlendirme için bkz. 12. bölüm.

12 Eski Antlaşma’nın başka bir bölümünde bu çatışma Yahve’nin ölüm ile olan çatışması şeklinde sunulur.

13 Buluşma Çadırının kutsal eşyalarının dinsel açıdan kirli bir kişi için doğurduğu tehlike, yanlışlıkla başka birini öldüren kişiler hakkındaki düzenlemelerle benzerlik gösterir. İki durumda da söz konusu kişilerin sunağı boynuzlarından tutmaları buyurulmuştur. Yalnızca manevi açıdan dinsel açıdan temiz olanlar sunağa rahatça yaklaşabilir.

14 Kutsal kılma konsepti Fısıh’ın tam kalbinde yer alır. Bkz. 8. bölüm.