Musa ve İsrailliler Buluşma Çadırının inşasını tamamladıktan sonra Tanrı’nın onların arasında yaşaması da mümkün olmuştu. İnsanların İsrail’in Kutsal Olan’ına bu denli yakın bir mesafede yaşayabilmeleri için günahlarının kefaretinin ödenmesi gerekliydi ve bu yüzden de Tanrı Musa aracılığıyla bir sunu sunma düzeni oluşturdu. İnsanların yanlış davranışlarının farklı özelliklerini yansıtarak birbirini tamamlayan farklı sunular, bu düzenin merkezini oluşturur. Örneğin arınma/günah sunusu Buluşma Çadırını günahın sebep olduğu kirlilikten arındırır. Yıl boyunca sunulan tüm sunuların arasında Günahları Bağışlatma gününde sunulanlar en önemlileridir. Yılda bir kez başkâhin tüm ulusun günahlarının kefaret edilmesi ve Buluşma Çadırının en kutsal bölgesini arındırması için En Kutsal Yer’e girer. Bu ve diğer törenler olmadan insanların Rab Tanrıları ile uyum içinde yaşamaları mümkün olamazdı.
Levililerin ilk yedi bölümü sunuların nasıl sunulacağıyla ilgili düzenlemelerden oluşur. Bu düzenlemeler Mısırdan Çıkış 40’taki Buluşma Çadırının kurulma süreci ve Levililer 8-9’daki kâhinlerin adanmasıyla ilgili kısımların arasında yer alır. Buluşma Çadırının kurulması ve kâhinlerin adanmasıyla ilgili talimatlar Mısırdan Çıkış 25:1-31:17’de birlikte verildikleri için, onların uygulanışlarının da birbirini izleyeceğini beklemek doğaldır. Elbette sunuyla ilgili düzenlemelerin farklılığı nedeniyle bu talimatlar birbirlerinden ayrılmışlardır. Ama sunu sunulmasıyla ilgili talimatların verildiği yer oldukça uygundur. İlk olarak Levililer’in başında yer almaları nedeniyle, ne kadar önemli oldukları açıktır; İsrail’in Tanrı ile olan ilişkisinde merkezi bir role sahiptirler. Sunuların sunulması kâhinlerin en önemli görevidir. Bu yüzden bu talimatların Lev 8-9’daki kâhinlerin adanmasının hemen öncesine yerleştirmesi oldukça uygundur.
Levililer’deki malzemenin birkaç özelliği dikkate değer. İlkin, sunularla ilgili bilgi talimat ya da düzenlenme biçimde sunulmaktadır. Bunlar iki kısımda toplanır. 1:2-6:7’deki ve 7:22-34’deki talimatlar İsrail halkının kâhin olmayanlarına hitap eder: 6:8-7:21’dekiler kâhinlere hitap eder. İki grup talimat verilmiştir çünkü sıradan İsrailliler ve kâhinlerin sunu sunulmasıyla ilgili farklı görevleri vardır.
İkinci olarak, talimatların beş tür sunuyla ilgili olduğu görülür. Standart çeviride bu sunular yakmalık sunu, tahıl sunusu, esenlik sunusu, günah sunusu ve suç sunusu olarak geçer. Ama bazı uzmanlar son ikisinin yerine günahlardan arındırma ve suçların telafisi için sunulan sunular demeyi uygun görmüşlerdir. Aşağıda göreceğimiz üzere, bu adlandırma sunuların kendilerine özgü işlevlerini yansıtması açısından daha isabetlidir. Çeşitli sunu türleri arasındaki farklar daha sonra ele alınacaktır.
Üçüncü olarak, kâhinler ve kâhin olmayanların sunacağı sunular, her bir kısımda birbirlerinden farklı sırayla sunulmuşlardır. Bu fark esenlik sunusu ile ilgili talimatların iki listede birbirinden farklı yerlerde olmasından kaynaklanır (bkz. Tablo 12.1). Kâhin olmayanlarla ilgili düzenlemelerin tam ortasında yer alan esenlik sunusu ile ilgili talimatlar, kâhinler için olan listenin sonundadır. İlk listede esenlik sunusu yakmalık ve tahıl sunularıyla birlikte gruplandırılmıştır çünkü üçü de ‘yiyecek sunusu’dur ve ‘Rab’bi hoşnut eden koku’yu verirler (Lev. 1:9). Günah ve suç (arındırma ve telafi) sunuları ise farklı işlevleri nedeniyle ayrı bir grupta ele alınır. İkinci bölümde ise sunuların sırası sununun etinin kutsallığına göre belirlenmiştir. Esenlik sunusu listenin en sonunda yer alır çünkü tüm İsralliler bu etten yiyebilirler. İki bölümde de yakmalık sunu en başta gelir çünkü sunular arasında en önemlisi olarak o görülmektedir.
Tablo 12.1
Levililer’de Sunularla İlgili Talimatlar
Kâhin olmayanlar için Düzenlemeler |
Kâhinler için Düzenlemeler |
Yakmalık Sunu 1:2-17 |
Yakmalık Sunu 6:8-13 |
Tahıl Sunusu 2:1-16 |
Tahıl Sunusu 6:14-23 |
Esenlik Sunusu 3:1-17 |
Günah Sunusu 6:24-30 |
Günah Sunusu 4:1-5:13 |
Suç Sunusu 7:1-10 |
Suç Sunusu 5:14-6:7 |
Esenlik Sunusu 7:11-21 |
Dördüncü olarak, iki listede de sunuların sırası sunulma sıralarına göre yapılmamıştır. Yakmalık sunu en önemli sunu olmasına ve en başta listelenmesine rağmen, genelde günah sunusunun ardından sunulur. Bu Rab’be adanmışların adanma dönemlerinin sonunda sundukları sunularda açık olarak görülür. Çölde Sayım 6:14-15’te ilk olarak yakmalık sunudan bahsedilse de uygulamada yine arındırma sunusunun ardından sunulmuştur (6:16-17). Benzer bir durum cildinde hastalık bulunan bir kişinin günahlarından arındırma töreninde de gözlemlenebilir. Sunular listesinde yakmalık sunudan sonra gelse de ilk önce arındırma sunusu sunulur (Lev. 14:19-20). 14:10’da önce yakmalık sunu olarak sunulan erkek kuzudan, sonra da günah sunusu olarak sunulan dişi kuzudan söz edilmiştir.1 Arındırma sunusunun diğer sunulardan daha önce sunulması, diğer antik Yakın Doğu topluluklarının sunu/kurban törenlerinde de görülen bir şeydir.
Levililerin ilk bölümlerinde listelenen beş tür sununun arasından biri hariç hepsi hayvan sunusudur. Bu sunu hayvanların sunulmasıyla ilgili detaylarda önemli farklılıklar olsa da (aşağıda onları ele alacağız) her sunuda bulunan ortak bir şablon da vardır. Bu şablon iki kısma ayrılır: ilki tapınacak olan İsrailli ile ilgili, diğeri kâhin görevleriyle ilgilidir. Bir sunu sunmak isteyen herkes hayvanı Buluşma Çadırının avlusuna getirecektir (1:3; 4:4, 14). Burada sunu sunacak kişi boğazlamadan önce hayvanın başına elini koyar (ör: 1:4, 5, 11; 3:2, 8, 13). Hayvandan akan kan kâhin tarafından toplanıp sunu tunç sunağın yanlarına serpilir (1:5, 11, 15; 3:2, 8, 13) ve eğer günah sunusu sunuluyorsa kanın bir kısmı özel olarak kullanılmak üzere ayrılır (4:7-8, 16-18, 25, 30, 34). Sonra hayvanın bütün gövdesi ya da seçilmiş parçaları sunağın üzerine yerleştirilir ve orada yakılır (ör. 1:6-9, 12-13, 16-17; 3:3-5, 9-11, 14-16; 4:8-10, 19-20, 26, 31, 35). Son olarak kâhinler ya da İsrailliler sunakta yakılmayan tüm eti tüketirler (ör. 6:26-29; 7:6, 15-21).
Bu şablonun iki yönü daha detaylı bir şekilde ele alınmayı gerektirir:
Hayvanın başına el koyma çeşitli biçimlerde algılanmıştır. Muhtemelen bu hareket el koyanın hayvanın sahibi olduğunu gösteriyordu. Hayvanın başına elini koyarak kişi kendi sunuyu Tanrı’ya sunduğunu belirtiyordu. Bu fikrin bir uzantısı da özdeşlikle ilgilidir. Sunuyu sunacak kişi kendisini hayvanın başına gelen şey ile özdeşleştiriyordu. Hayvanın ölümü sunuyu sunanın günahının kefareti anlamına geldiği için, hayvana dokunarak sunuyu sunan da gerçekte kendisinin ölmesi gerektiğini onaylıyordu. Bu anlayış, sununun onu sunan kişinin yerine geçtiği inancını doğurabilir.2 Bazı uzmanlar hayvanın başına el koymanın sunuyu sunanın günahlarını hayvana yüklediğini savunmuşlardır. Ancak hayvanın başına tek bir eli koyma ile iki eli birden koyma arasında net bir ayrım yapılması gerekir. İki el konulduğu zaman bu şüphesiz olarak yükleme anlamına gelir. Günahların tekeye aktarıldığı ve çöle yollandığı Günahları Bağışlatma gününde bu durum açıkça gözlenir (16:20-22). Başkâhine ‘İki elini tekenin başına koyacak, İsrail halkının bütün suçlarını, isyanlarını, günahlarını açıklayarak bunları tekenin başına aktaracak’ talimatı verilmiştir (16:21). Metin açık bir şekilde belirtmektedir: ‘Teke İsrail halkının bütün suçlarını yüklenerek ıssız bir ülkeye taşıyacak’ (16:22). Hayvanın başına tek el konulduğunda ise günahların aktarıldığını belirten hiçbir ayet yoktur.
Sunu hayvanlar için, hayvanın kanının kullanımı ve ortadan kaldırılmasıyla ilgili özel talimatlar verilmiştir. Aşağıda daha detaylı olarak da göreceğimiz üzere, arındırma sunusunda sununun kanı, insan günahı ya da kirliliği nedeniyle kirlenmiş olan tapınaktaki kutsal eşyaları arındırmak için kullanılmıştır. Diğer sunu türlerinde kan toplanmış ve sunu sunağının yanlarına serpiştirilmiştir (1:5, 11, 15; 3:2, 8, 13; 7:2). Bu törensel hareketler antik İsrailliler’in kanı yaşamın sembolü olarak gördüklerini yansıtması açısından önemlidir. Bu nedenle sunu kanı günahın ve kirliliğin ölümcül sonuçlarının etkili bir panzehiridir.3
Levililer’in ilk bölümleri başlıca beş tür sununun sunulmasıyla ilgili talimatlar içermektedir. Bu sunular ortak özellikler içerse de, her birinin kendisine özgü unsurları vardır. Beş tür sununun olması, doğal olarak, onlardan her birinin kendi işlevi olduğunu gösterir. Arındırma ve telafi sunuları için bu farklı amaçları kesin bir biçimde görebilmek mümkündür. Diğer sunular içinse kesin olmayan tahminlerde bulunabiliriz.
Yakmalık Sunu diğer tüm sunulardan kolaylıkla ayırt edilebilir çünkü hayvanın tamamı sunakta yakılmaktadır. Diğer tüm sunularda sununun sadece seçilmiş parçaları sunağa yerleştirilir, geriye kalan kısmı kâhinler ve/veya diğer sunu sunanlar tarafından yenilirdi.4 Diğer sunular arasında yakmalık sunu en önemli olarak görülürdü. İki talimat listesinde de ilk olarak ondan söz edilir ve bu sunuyu sunacak olanların en iyi hayvanlarını sunmaları istenirdi. Bu sunu ‘kusursuz ve erkek olmalı’ ifadesinde açıkça belirtilmiştir (1:3, 10). Yakmalık sunu maliyetliydi ama yoksulların yalnızca ‘kumru ya da güvercin’ sunmasına izin verilmiştir (1:14).
Yakmalık sununun özel işlevine yönelik az detaylar bulunmaktadır. ‘Rab’bi hoşnut eden koku’ ifadesinin tekrar edilmesinin (1:9, 13, 17) Tanrısal bir onay alma amacı taşıdığı düşünülmüştür (krş. Yar. 8:20-21). Bu sunu anlayışı muhtemelen 1:4’teki şu ifade ile bağlantılıdır: ‘Sunu kişinin günahlarının bağışlanması için kabul edilecektir’. İbranice kipper fiili genellikle ‘bağışlatma’ olarak çevrilir ve ‘kefaret ödeme’ ya da ‘arındırma/paklama’ gibi anlamlar taşır.5
Antik İsrail ve komşularının hukuk sistemlerine göre bazen suçlunun ölüm cezasına çarptırılmak yerine fidye ödemesi mümkündü (krş. Çık. 21:30). Yakmalık sunu olarak sunulan hayvan da Tanrı’nın insan günahına yönelik verdiği ölüm cezasına bir alternatif oluşturmaktadır. Bu fidyenin ödenmesiyle sunuyu sunan kişi, işlediği günaha ya da sahip olduğu kirliliğe yönelik Tanrı’nın adil öfkesini dindirmiş oluyordu. Tanrı’nın adaleti, sunu sunan kişinin ölüm cezasına çarptırılması yerine bir hayvanın öldürülmesini talep ediyordu. Yakmalık sunular Tanrı ile insanlar arasındaki bozulan ilişkiyi onarmak için kullanılıyordu. Bu yüzden bu tür sunuların Tanrı-insan arasındaki antlaşmaların onaylanmasında hep sunulmuş olması şaşırtıcı değildir (ör. Yar. 8:20-9:17; 22:1-9; Çık. 24:3-11).
Tahıl sunusu beş sunu arasında hayvan içermeyen tek sunudur. İnce undan yapılan bir sunudur ve ‘fırında pişirilmiş’ olarak da (2:4-7) ‘pişirilmeden’ de sunulabilir (2:1-2). Bun sunu sunulduktan sonra bir kısmı tunç sunağının üzerinde yakılır ve geri kalanı da buna günlük yiyecekleri olarak bağlı olan kâhinlere sunulur.
Yakmalık sunu gibi tahıl sunusu da açıkça Tanrı’yı hoşnut etmeyi amaçlar (krş. 2:2-9). Ama yakmalık sununun tamamı ateşte yakılırken, tahıl sunusunun yalnızca bir kısmı sunakta yakılır. Büyük bir kısmı halka olan hizmetlerinin takdiri mahiyetinde kâhinlere armağan edilir (krş. 8:22-31). İbranice ‘tahıl sunusu’ anlamındaki (minḥâ, minkhâ) sözcükleri farklı bağlamlarda ‘armağan’ ya da ‘hediye’ olarak da çevrilmiştir. Taşıdığı anlam bazı yerlerde ‘kendisinden hoşnut olması için birine verilen şey’dir (ör. Yar. 32:13-21; 2Kr. 8:7-8). Başka bir yerde ise anlamı ‘daha zayıf bir kralın daha güçlü bir krala barış ilişkisi sürdürmek için ödediği para’dır (ör. Hak. 3:15-18; 1Kr. 4:21; 10:23-25; 2Kr. 17:3-4). Bu yüzden muhtemelen tahıl sunusu Tanrı’nın mutlak yetkisini tanıma mahiyetinde sunulan bir armağan ya da hediyedir. Bu bağlamda kâhinler Tanrı’nın temsilcileri olarak bunları alıyorlardı.
Esenlik sunusunu diğer sunulardan ayıran şey, sunu edilen hayvanın etinin çoğu sunuyu sunan kişiye bayram yemeği olarak kalmasıdır. Yine de belli kısımları Tanrı ve kâhinler için ayrılmıştır: Böbrek ve ciğer gibi yağlı parçalar sunakta yakılarak ‘Tanrı’yı hoşnut eden bir koku’ üretilir (3:5, 16). Sağ but töreni yöneten kâhine verilirken, döş diğer kâhinler arasında paylaştırılır (7:28-34). Yakmalık sunu, sunu edilecek büyükbaş hayvanların erkek olmasını şart koşar ama esenlik sunusunda dişi hayvanlar da sunulabilir. Yemek bu sununun önemli bir parçası olduğu için, kumrular ve güvercinler sunu edilmek için uygun değildir. Esenlik sunusu başlık altında başka bölmeler ayrılır. Levililer 7. bölüme göre esenlik sunusu minnetarlık ifade edebilir (12-15. ayetler), bir adak için adanabilir ya da gönüllü olarak sunulabilir (16-21. ayetler). Bunlardan ilki için hayvanların etinin sunu edildikleri gün tüketilmesi gerekir. İkinci ve üçüncü durumlarda et ikinci gün de yenebilir ama üçüncü güne kalanlar yakılmalıdır.
Esenlik sunusunun paydaşlık ile ilişkili doğası nedeniyle adına ‘paydaşlık sunusu’ denmiştir (3:1, 3, 6). İbranice adı šĕlāmîm (shĕlāmîm) sözcüğü geleneksel olarak esenlik konseptiyle bağlantılıdır (krş. İbranice šālôm [shālôm]). İbranice’de esenlik düşüncesi genel iyi bir halini ifade ettiği için, esenlik sunusunun önemli bir unsuru da Tanrı’nın gerçek esenliğin kaynağı olduğunu ikrar etmektir.
Arındırma sunusunun kendisine özgü doğası, sunu hayvanın kanının Buluşma Çadırının içindeki kutsal eşyaları arındırmak için kullanılmasıyla vurgulanır. Levililer 4 farklı arındırma sunusuna odaklansa da her durumda kâhinin sunu kanını Buluşma Çadırındaki bazı eşyalara nasıl serpiştirdiğine dikkat çekilir. Levililer 4’teki örnekler en ciddi günahlardan başlanarak azalan bir önem sıralamasına göre listelenmiştir. Eğer başkâhin ya da tüm İsrail topluluğu günah işlemişse kan Kutsal Yerdeki altın buhur sunağının boynuzlarına sürülür (4:7, 18). Eğer bir önder günah işlerse kan Konut Avlusundaki tunç sunağın boynuzlarına sürülür (4:30, 34).
Geleneksel olarak Arındırma sunusu ‘günah sunusu’ olarak da bilinir çünkü sunu anlamına gelen İbranice ḥaṭṭāʾt (khaṭṭāʾt) sözcüğü sıklıkla ‘günah’ anlamını da karşılar. Ancak ‘arınma/arındırma sunusu’ ifadesi tercih edilmeli çünkü sununun işlevini ya da amacını açıklar. 11. bölümde açıkça belirtildiği gibi günah ve kirliliğin kutsal eşyaları kirletme ya da lekeleme gücü bulunmaktadır; günah ne kadar ciddi ise leke de o kadar büyüktür. Bunun sonucu olarak eğer özellikle kutsal ve günahsız olması beklenen (meshedilmiş) başkâhin6 istemeden bir günah işlerse, bu günah Kutsal Yer’deki altın buhur sunağını kirletir. Ama topluluk önderlerinin günahları tunç sunağını kirletir. Levililer 4:1-5:13’te ana hatları verilen günah/arındırma sunuları için kan kutsal eşyalara sürülür, günahı işleyen kişilere sürülmez. Bu günahkarın kendisinin değil, onun sebep olduğu kirliliğin temizlendiğini gösterir. Diğer durumlarda kan insanları arındırmak ve onları kutsal kılmak için kullanılırdı (ör. Sina’da antlaşma yapılırken ve kâhinler adanırken).
Telafi sunusu töreniyle ilgili az sayıda detay verilmiştir. Daha çok bu sunuyu gerekli kılan koşullara odaklanılmıştır. Sununun kendisiyle ilgili olarak şunların altı çizilir: ‘RAB'be küçükbaş hayvanlardan kusursuz bir koç getirmeli. Değeri gümüş şekelle, kutsal yerin şekeliyle ölçülmeli’ (5:15; krş. 5:18; 6:6). Hayvan kesilir ve kanı sunağa serpiştirilir. Böbrek ve ciğer gibi yağlı parçalar sunakta yakılır (7:2-5). Hayvanın geri kalan kısmı ise kâhinlere verilir; yalnızca onların etten yemelerine izin verilmiştir (7:6).
Telafi sunusu bazı çevirilerde ‘suç sunusu’ olarak da geçer. İbranice ʾāšām (ʾāshām) ‘suç’ anlamına gelebilir. Ancak ‘telafi’ ya da ‘özür’ anlamlarını da taşıyabilir. Bu sununun işlevi ışığında bu son anlamı daha uygun görülür. Koçun değerine yapılan vurgu ve karşılık ödenirkenki ‘değerinin beşte biri’ni eklemeyle ilgili ifadeler, sununun Tanrı’ya karşı işlenen suçları telafi amaçlı sunulduğunu gösterir (krş. 5:16; 6:5). Bu açıdan telafi sunusu kısmen Levililer 27’de tarif edilen satın alma uygulamasına benzemektedir.
Daha önce Levililer 1-7’de bahsi geçen beş ana sunu türünden anlaşıldığı üzere, her sununun ayrı bir işlevi olduğu açıktır. Bu işlevler Tanrı-insan ilişkisinin, insanın günahı ve kirliliği tarafından nasıl etkilendiğini yansıtır niteliktedir. Tüm bu farklı türdeki sunular insanın Tanrı ile tekrar uyumlu bir ilişki kurmasını amaçlamaktadır.
Günahları Bağışlatma Günü töreni de Tanrı ile İsrail halkı arasındaki uyumlu ilişkinin sürmesi için önemlidir. Bu tören üç ana bölümden oluşur: (1) tapınağın arındırılması, (2) günah sunusu olarak tekenin gönderilmesi ve (3) iki yakmalık sununun sunulması. İlk bölüm yukarıda arındırma sunusu başlığı altında tarif edilen törenle oldukça benzerdir. İkinci bölüm Günahları Bağışlatma Günü’ne özgüdür. Son bölümden ise yalnızca kısa bir şekilde bahsedilmiştir çünkü daha fazla detay verilmesi zaten 1:2-17 ve 6:8-13’teki bilgiler nedeniyle gereksiz görülmüştür. Günahları Bağışlatma Günü töreninin önemli bir yönü başkâhin (burada başkâhin Harun’dur) merkezli olmasıdır. Başkâhin tek başına törenin sorumluluğunu yüklenir ve tüm insanların kefaretini sağlama sorumluluğu ona aittir.
Yılda bir kez Günahları Bağışlatma Günü’nde başkâhin özel kâhin kıyafetini giyer (16:4) ve Kutsal Yer’i En Kutsal Yer’den ayıran perdenin arasından geçer. En Kutsal Yer’in içindeki antlaşma sandığının kapağının önüne ve üzerine kan serpiştirerek onu ve En Kutsal Yer’i günahın sebep olduğu kirlilikten arındırır. Bu işlem iki kez tekrarlanır. İlk seferinde günah sunusu olarak bir boğa sunularak kanı başkâhinin ve ailesinin günahlarının kefareti ödenir. Sonra iki erkek keçiden biri sunularak edinilen kanı başkâhin tarafından En Kutsal Yer’e getirilir ve tüm İsrail topluluğunun günahlarının kefareti için kullanılır (16:15-16). Başkâhin En Kutsal Yer’e ikinci kez girer ve keçinin kanının bir kısmını antlaşma sandığının kapağına sürer, ardından daha büyük bir kısmını yedi defa antlaşma sandığının önüne serpiştirir. Sonra Kutsal Yer’deki altından buhur sunağının önünde benzer bir tören yapar.7 Başkâhin daha sonra boğanın ve keçinin kanının bir kısmını Konut Avlusundaki tunç sunağın boynuzlarına sürer (16:18). Son olarak bu kanın bir kısmı daha yedi defa sunağı arındırmak için serpiştirir (16:19). Sonra boğanın ve keçinin geriye kalan parçalarını ordugahın dışına çıkartıp yakar (16:27). Bunu yapmakla görevlendirilen kişi ordugaha dönmeden önce kendisini yıkamalıdır (16:28).
Günahları Bağışlatma Günü töreninin ön safhasında iki teke başkâhinin önüne getirilir. Günah sunusu olarak ikisinden hangisinin sunulacağına kura ile karar verilir. Başkâhin Buluşma Çadırını ilk tekenin kanıyla arındırdıktan sonra ikinci tekeyi alacak ve ‘iki elini tekenin başına koyacak, İsrail halkının bütün suçlarını, isyanlarını, günahlarını açıklayarak bunları tekenin başına aktaracak’tır (16:21). Sonra günahların aktarıldığı bu teke çölde ıssız bir yere götürülecek ve salınacaktır (16:8-10). Son olarak, tekeyi çöle götürmekle görevlendirilen kişi ordugaha dönmeden önce kendisini ve elbiselerini yıkayacaktır (16:26).
Arındırma sunusu olarak listelenen hayvanların dışında, iki koç da yakmalık sunu olarak sunulur. İlki başkâhin tarafından (16:3), ikinci ise İsrailliler tarafından sunulacaktır (16:5). Tapınağın arındırılmasından ve tekenin çöle gönderilmesinden sonra başkâhin özel elbiselerini çıkartır ve yıkanır. Sonra iki koçu da hem kendisi hem de insanların kefareti için sunar (16:23-24).
Günahları Bağışlatma Günü muhtemelen antik İsrail’in dini takvimindeki en önemli etkinlikti. Çünkü yılın geri kalan kısmında sunulan sunuların karşılayamadığı günahları kefaret amacı taşıyordu. Bu günahların sebep olduğu kirliliğin ciddiyeti başkâhinin arındırma sunusunun kanıyla Buluşma Çadırının en kutsal bölgesi olan En Kutsal Yer’i arındırma gerekliliğinden anlaşılmaktadır. İnsanların günahını ordugahtan çıkartan tekenin çöle salınması da bu önemli tören ile gerçekleştirilen özel bir arınmanın gözle görülebilir sembolüydü.
Levililer’in ilk bölümlerinde sunu sunma sisteminin bu konuda detaylı bilgiler verilmesi sistemin öneminin altını çizer. İnsanlığın Tanrı’ya karşı günah işleme doğası ve eğiliminin ve Tanrı’nın buna karşı sağladığı kefaret sağlama yolları, Tanrı’nın lütfunu gözler önüne serer. Levililer’de bahsedilen sunuları ve ilgili törenlerin yapılmasıyla RAB İsrailliler’e Tanrıları ile tekrar uyumlu bir ilişki kurma ve bunu devam ettirme fırsatı vermiştir.
Eski Antlaşma’daki sunu sunma törenleriyle ilgili konseptler Yeni Antlaşma yazarlarının İsa Mesih’in ölümüne bakış açısını güçlü bir şekilde etkilemiştir. Yazarlar özel bir başkâhin tarafından sunulan özel bir sunu aracılığıyla Tanrı-insan ilişkisinin tekrar tam bir uyuma kavuştuğuna inanmışlardır. Bu ilk Hristiyanların inancında merkezi bir konuma sahip olsa da, İbraniler’in yazarının net bir şekilde belirttiği üzere, sunu sunulmasının Tanrı’nın isteği olmadığını gözden kaçırmamalıyız. Sunu sunma gerekliliği insanın Tanrı buyruklarına uymamasından doğmuştur (İbr. 10:5-9).
Yeni Antlaşma yazarları sık sık İsa Mesih’in ölümünü kurban/sunu konsepti içerisinde görmüşlerdir. İsa’dan ‘Dünyanın günahını ortadan kaldıran Tanrı kuzusu’ (Yu. 1:29; krş. 1Pe. 1:19) olarak bahsedilerek bu durum vurgulanmıştır. İsa Mesih’in kanına ilişkin ifadelerde de bu görülebilir (ör. Elç. 20:28; Rom. 5:9; Ef. 2:13; Kol. 1:20; 1Pe. 1:2; Va. 7:14; 12:11). Benzer şekilde Pavlus İsa’nın ölümünden ‘kanıyla günahları bağışlatan kurban’ diye bahsetmiştir (Rom. 3:25). Aynı gerçek İbraniler 9:26’daki ‘Mesih, kendisini bir kez kurban ederek günahı ortadan kaldırmak için çağların sonunda ortaya çıkmıştır’ ifadesinde de belirtilmiştir.
İbraniler’in yazarına göre Mesih’in ölümü en mükemmel kurbandı ve Eski Antlaşma’daki sunular sadece bunun gölgeleri idi (9:9-10; 10:1). Eski Antlaşma sunularının yetersizliği onların tekrar edilmeleri gerekliliğinden de anlaşılabilir; bu sunular asla onları sunanları yetkinliğe erdiremezdi (10:1). Oysa Mesih mükemmel kurbandı. Bu yüzden de onun kurban olarak ölümü tamamıyla yetkindi; artık kurban olarak hayvan sunmak gereksizdi. Bu nedenle ilk Hıristiyanlar Yeruşalim’deki tapınakta kurban sunulmasını yersiz ve gereksiz olarak görüyordu. Yine de sunuyla ilgili Eski Antlaşma hükümleri önemini sürdürdü çünkü Mesih’in ölümü aracılığıyla gerçekleşen bağışlanmanın doğasına ışık tutuyordu.
Mesih’in kurban kanıyla ilişkili arınmaya özel olarak dikkat çekilmiştir. Hayvanların kanı törensel olarak dıştan kirli insanları ve eşyaları temizleyebiliyordu ama Mesih’in kanı daha üstündü çünkü insanın içini ve vicdanını temizleyebiliyordu (İbr. 9:14; krş. Tit. 2:14). Günahların bağışlanması kan dökülmesi aracılığıyla olduğu için (İbr. 9:22; krş. Mat. 26:28; Ef. 1:7) Mesih’in kanıyla temizlenenlerin artık suçlu hissetmesine gerek yoktu (İbr. 10:2; krş. 1Yu. 1:7).
Mesih’in kurban olarak ölümünü betimleyen ifadelerle yakından bağlantılı olarak, İsa aynı zamanda başkâhin olarak da gösterilir. Bu yüzden İbraniler’in yazarı, İsa Harun’un soyundan gelmediği halde onun ‘Tanrı tarafından Melkisedek düzeni uyarınca başkâhin olarak’ atandığını söyler (İbr. 5:10; 7:11-22).8 Ayrıca, İsa daha önceki tüm başkâhinlerden şu yönüyle ayrılır: Yalnızca O ‘kutsal, suçsuz, lekesiz, günahkârlardan ayrılmış, göklerden daha yücelere çıkarılmış’tır (8:5; krş. 9:24) ancak Mesih Rab’bin kurduğu asıl tapınma çadırında görev yapmaktadır (8:1-5). Harun’un düzenine göre başkâhinin her yıl Günahları Bağışlatma Günü’nde yeryüzündeki Buluşma Çadırını arındırması gerekliydi. Oysa Mesih kendisini sunarak Tanrı’nın gökteki tapınağını bir kerede ve tamamen arındırmıştır (9:23; 13:11-12). Dahası, kâhinsel aracılığı Tanrı tarafından tamamıyla onaylanmış olduğu için, Tanrı’nın gökteki tapınağına bir kez girdikten sonra oradan artık çıkmasına gerek yoktur. Bu nedenle diğer insanları her zaman Tanrı’nın önünde temsil edebilir (7:25). Tanrı Mesih’in başkâhinsel aracı rolünü onayladığı ve kabul ettiği için, ona iman edenler de Tanrı tarafından onaylandıklarının ve kabul edildiklerinin güvencesine sahip olabilirler.9 Son olarak, yeni kâhinlik sisteminin kurulmasıyla Levililer’deki kâhinlik sistemi gereksizleşmiştir (krş. 7:12, 18).
İsa Mesih’in Tanrı’nın biricik oğlu olduğunu vurgulayan Yeni Antlaşma, onun insan günahını tamamen ortadan kaldırmaya yeten sunuyu sağladığını da belirtir. Yeni Antlaşma’da Tanrı’nın karakterinin iki önemli yönüne dikkat çekilir: adaleti ve sevgisi. Tanrı, sevgisi sebebiyle kendi adaletinin gerektirdiği sunuyu kendisi sağlamıştır. Oğul kişiliğinde insan günahının bağışlanması için gereken bedeli ödeyen Tanrı’nın kendisidir.
1 Bu durumda suç sunusu (Lev. 14:12-18) hem günah sunusundan hem de yakmalık sunudan öncedir.
2 Bu yerine geçme fikrine karşın bazı sunuların etleri kâhinler ve hatta sunuyu sunan tarafından tüketilmekteydi.
3 Kanın özel önemi yemekle ilgili düzenlemelerde de öne çıkmıştır; bkz. 13. bölüm.
4 Bu nedenle yakmalık sunu bazen ‘tamamı yakmalık sunu’ ya da ‘tamamen yakılmış sunu’ olarak da tarif edilir.
5 J. Sklar, Sin, Impurity, Sacrifice, Atonement: The Priestly Conceptions, HBM 2 (Sheffield: Sheffield Phoenix Press, 2005).
6 ‘Meshedilmiş kâhin’ ünvanı sadece Lev. 4:3, 5, 16; 6:22’de kullanılmıştır. Tüm kâhinlerin meshedilmiş olmalarına karşın birçok yorumcu bu ismin başkâhini işaret ettiğini kabul etmiştir çünkü başkâhine özel bir meshediş verildiği düşünülmüştür (krş. Say. 35:25).
7 Bu Lev. 16:16-17’de dolaylı olarak anlatılmıştır.
8 İbraniler’in yazarı İsa’yı Melkisedek ile ilişkilendirerek onu hem kâhin hem de kral olarak sunar. Bu konuyla ilgili daha başka bir boyut da olabilir. Yar. 1-3’te Adem kâhin-kral olarak tanıtılmıştı. Bu yüzden İsa da İkinci Adem olarak görülüyordu (Rom. 5:12-21; krş. Luk. 3:38; 4:3).
9 İsa Mesih’in başkâhin olarak ölümüyle bağlantılı olabilecek bir başka Eski Antlaşma düşüncesi de başkâhinin ölümünün kirliliği pakladığı inancıdır.