İçindekiler
ÖNSÖZ
GİRİŞ
YORUM:
MUTLU OLMANIN YOLU
GÖĞÜN KRALI
RAB KALKANIMDIR
DOĞRUNUN FERYADI
İNSANIN AYRICALIĞI
RAB EGEMENLİK SÜRER
RAB TAHTINDADIR
AKILLI VE AKILSIZ
EN BÜYÜK MİRAS
RAB KAYAMDIR
KONUŞAN TANRI
KRAL’IN DİLEĞİ
MESİH’İN HAYKIRIŞI
RAB ÇOBANIMDIR
YÜCE KRAL
RABBİN YOLLARI
HASRETİN DUASI
DOĞRUNUN YALVARIŞI
SIĞINAĞIM SENSİN
TAPINMANIN HAZI
ADALET VE MERHAMET
DÜNYANIN MİRASÇILARI
GÜNAHIN BATAKLIĞI
RABBİN KULU
NEDEN ÜZGÜNSÜN CANIM?
ZAFERLİ RAB
RABBİN AŞKI
EGEMEN RAB
TANRI’NIN KENTİ
ŞÜKRAN KURBANI
GERÇEK TÖVBE
GURURUN SONU
SIKINTILI GÜNLER
İLAHİ ADALET
KALEMSİN EY TANRI
GERÇEK HUZUR
SEVİNÇ ÇIĞLIKLARI
TANRI’NIN ZAFER ALAYI
KURTAR BENİ EY TANRI!
KRALIN DİLEĞİ
HAKSIZLIK NEREYE KADAR?
TANRI’NIN DAVASI
YAKIN OLAN TANRI
İBRETLİK ÖYKÜSÜ
RABBİN ASMASI
SİZ İLAHLARSINIZ!
RABBİN AVLULARI
RABBİN YOLU
GÖKSEL MİLLET
RABBİN SEVGİSİ
RAB BARINAĞIMIZDIR
RAB’Bİ YÜCELTMEK
ULU RAB
O GELİYOR!
RAB İYİDİR!
RAB’BİN İYİLİKLERİ
YARATAN TANRI
RABBİN BÜYÜK İŞLERİ
RABBE ŞÜKREDİN
KARARLIYIM EY TANRIM!
KRAL VE KAHİN
ÖVGÜLER SUNUN RAB’BE!
BİZİM TANRIMIZ…
SEVGİSİ SONSUZDUR
TANRI’NIN SÖZÜ
KUTSAL HASRET
BAYRAMIN ESASI
EVİN DEĞERİ
GÖZLERİMİZ RAB’DE
BİRLİĞİN GÜCÜ
RAB’BİN YAPTIKLARI
ZÜLME KARŞI
YAŞAM YOLU
NASİBİM SENSİN
CANIN ACISI
ÖVGÜ İLAHİLERİ
HALELUYA!
KAYNAKÇA:
ÖNSÖZ
Halk arasında genellikle Kutsal Kitap üç bölüm şeklinde bilinir: Tevrat, Zebur ve İncil. Bu görüşe göre Tevrat Musa’ya verildi, Zebur Davut’a ve İncil İsa Mesih’e teslim edildi. Aslında çok basite indirgenmiş bu dizin gerçeği tam yansıtmıyor. Kutsal Kitap esas iki bölümden oluşur, Eski ve Yeni Antlaşma. Yeni Antlaşma, Mesih’in havarilerin kalemiyle İsa’nın hayatını ve ilk kilisenin gelişimi kaydeder. Eski Antlaşma ise Mesih’in yolunu hazırlamak üzere kendisinden yüzlerce sene önce peygamberler aracılığıyla İsrail toplumuna aktarılan kutsal yazılardır. Sanılanın aksine sadece Tevrat ve Zebur, yani Musa’nın ve Davut’un yazılarından çok daha fazla materyal mevcuttur. Hatta toplam 39 kitap ya da bölüm söz konusudur. İlk beş bölümü Musa’nın eliyle Tanrı’nın İsrail halkıyla yaptığı kutsal antlaşmanın geçmişini ve gerekçelerini kaydeder. Sonraki bölümler İsrail’in tarihini aktarır. Daha sonra peygamberlerin uyarıcı ve umut verici mesajları da görülür. Mezmurlar da, yani Zebur denilen kısım, bunların tam ortasında yer alır.
Mezmurlar esas Tanrı’yı yüceltmek için bestelenen ilahilerdir. Bu kutsal nağmelerin büyük çoğunluğu Peygamber Davut tarafından yazıldığı için Mezmur Kitabı onun adıyla anılır. Ama mezmurlar sadece bir takım ilahi ya da ezgi değil, çünkü yeri geldiğinde İsrail’in tarihine epece değinir ve belirli noktalarda henüz gelecekte olan pek çok önemli olayın açıklamasını da yapar. Mezmurlar özellikle Mesih’in hayatına ve hizmetine ilişkin önemli bir rol oynarlar. Bunun sebebi İsa Mesih’in bin sene önce Davut’la yapılan kutsal bir antlaşmanın sonucunda gelmiş olmasıdır. Böylece Davut’un Kutsal Ruh’un esinlenmesiyle yazdığı pek çok mezmur kendi soyundan gelecek olan ve asırlarca beklenen büyük kral Mesih için yazılmıştı. Böylece mezmurları okurken bir yandan Tanrı’yı her durumda nasıl öveceğimizi öğrenirken öbür yandan Tanrı’nın tarih içinde bizim için neler yaptığını da öğrenebiliriz.
Okumakta olduğunuz eser Zebur denilen Mezmurun metnini aktarmakla birlikte, üzerinde yapılan açıklamalardan ibarettir. Kutsal Kitap’ın bu kısmı çok eskiden İbranice dilinde yazılan ilahi olarak okunan duaları ve şiirleri içerir. Değerli okuyucu, duamız bu açıklamaların yüceltilmeye layık olan tek Tanrı’yı daha yakından tanımanıza ve O’nun yolunda ilerlemenize yaramasıdır.
GİRİŞ
Mezmur kitabı Kutsal Kitap’ın diğer bölümlerinden çok farklıdır. Aslında bu kitaba bir derleme ya da bir koleksiyon diyebiliriz. Çünkü başta Kral Davut olmak üzere birçok Tanrı adamının yazdığı ilahilerin dizinidir. Yüz elli mezmurun hepsi bir dönemde yazılmadı, kimi mezmur çok önceden Musa tarafından, kimisi daha sonra Süleyman, Asaf ya da Korah oğulları tarafından yazıldı. Ama hepsinin ortak özelliği Tanrı’yı yüceltmek için şiir makamıyla yazılan birer kutsal nağme olmasıdır. Eskiden beri bugüne dek Yahudi toplumu bu ilahileri ibadet esnasında kullanır. Hristiyan toplumların da bir çok ilahisi bu kutsal sözlerden esinlenmiştir. İlginçtir ki Yeni Antlaşmanın yazarları en çok mezmur kitabından alıntı yaparlar. Özellikle Mesih’in hayatına ve kimliğine ışık tutan mezmurlar çok dikkatimizi çeker. Örneğin, 2. Mezmur Mesih’in Tanrı Oğlu olduğunu net bir şekilde belirtir. 22. Mezmur İsa’nın ölümünü çok çarpıcı ayrıntılarla tasvir eder. 16. Mezmur ise Mesih’in ölümden dirileceğini belirtir. İsa’nın şimdi Tanrı’nın sağında oturduğunu yazan 110. Mezmur da özellikle İncil’in bir çok yerinde karşımıza çıkar. Buna benzer daha nice mezmur Mesih’in önemini vurgular.
Mezmurlar’ı anlamak için özel stilini anlamak şarttır. Bu kitabın İbrani edebiyatına özgü değişik bir şiirsel tarzı vardır. Buna paralelizm denir. Yahudiler kafiyeye pek önem vermezlerdi. Paralelizm denilen düzende ise birinci dizedeki konu ya benzer ya da zıt bir cümleyle pekiştirilir. Böylece ikinci ve üçüncü dizeler baştaki konuyu benzer sözlerle doğrulayabilir ya da karşıt sözlerle geliştirebilir. Örneğin: ‘Gökler Tanrı’nın görkemini açıklamakta, gök kubbe ellerinin eserini duyurmakta (19:1)’ İkinci dize ilkini benzer sözlerle pekiştirir. Ya da ‘Rab doğruların yolunu gözetir, kötülerin yolu ise ölüme götürür (1:6)’ İkinci dize aynı mesajı karşıt sözlerle pekiştirir. Güzel olan şu ki bu sayede İbranice bilmeyen bizler yine de mezmurların şiirsel niteliğinden yararlanabiliyoruz.
Mezmurların genel teması durum ne olursa olsun Tanrı’ya sığınmaktır. Bunun birçok farklı yöntemleri vardır. Bazı mezmur Tanrı’yı över ve yaptıkları için O’na şükreder. Bazısında yazar yüreğini Rab’bin önünde döker ve yardımına başvurur. Bazısı Tanrı’nın tarih içinde İsrail için yaptıklarını hatırlatarak halkını tapınmaya çağırır. Bazısı ise Rab’bin toplum düşmanlarını cezalandırması için yalvarır. Böylece mezmurlar imanlının hayatın her mevsiminde Tanrı’ya yakarması için mükemmel bir hazine sunmaktadır. En önemlisi mezmurlardan Tanrı’nın kendisine samimi bir yürekle yaklaşan herkesi büyük bir sevecenlikle karşıladığını görebiliyoruz.
YORUM:
MUTLU OLMANIN YOLU
Mezmur 1
1 Ne mutlu o insana ki, kötülerin öğüdüyle yürümez, Günahkârların yolunda durmaz, Alaycıların arasında oturmaz. 2 Ancak zevkini RAB'bin Yasası'ndan alır Ve gece gündüz onun üzerinde derin derin düşünür. 3 Böylesi akarsu kıyılarına dikilmiş ağaca benzer, Meyvesini mevsiminde verir, Yaprağı hiç solmaz. Yaptığı her işi başarır. 4 Kötüler böyle değil, Rüzgarın savurduğu saman çöpüne benzerler. 5 Bu yüzden yargılanınca aklanamaz, Doğrular topluluğunda yer bulamaz günahkârlar. 6 Çünkü RAB doğruların yolunu gözetir, Kötülerin yolu ise ölüme götürür.
AÇIKLAMA: Mezmur kitabı mutluluğun sırrını açıklayarak başlar. Mesih’in yaptığı gibi önümüzde iki yol çizer. İlk yola insanlar akın ediyor ama sonu pek güzel değil. Öbüründe ise imanlı yalnızca Tanrı’yla el ele yürür ve sonu muhteşemdir (Matta 7:13-14). Aslında hayat bu kadar da basit, ya Tanrı’yı seçeriz ya da dünyanın akıntısına kapılıp gideriz. Ama herkesin aradığı mutluluk sanıldığının aksine kalabalık ve eğlenceli ortamlarda değil, Yaratanımızı yakından tanımaktadır. Dünyayı tercih eden kişi başta çok mutlu görünebilir, arkadaşları çok ve keyfi yerindedir. Ancak hayat ilerlerken aldığı keyif gittikçe azalır ta ki umutsuzluk içinde ölüme boyun eğip karanlığa gömülür. Tanrı’nın yolunu izleyen ise başta çok yalnızlık çekse de esas en önemli dostu edinir. Hayatındaki sıkıntılar her neyse Rab’bin Sözü’nden aldığı ilhamla hep üstesinden gelebilir. Böylece mutluluğu her geçen gün daha da artar ta ki Rab’bin yüzünü görmek üzere gözlerini bu dünyaya kapatıp gider. İşte gerçek mutluluk budur.
Birinci mezmur tüm kitabın mükemmel bir önsözü ve özetini yapar. En başta Tanrı katında mutlu sayılan kişiyi tarif eder. Öncellikle neler yapmadığını söyler. Herkesin yaptığı gibi kötülerin öğüdüne uymaz, günahkârlarla gezmez, aralarında oturup dedikodularına katılmaz. Tanrı’yı tanımayan kişiler genellikle mutluluğu bu tür kalabalık ortamlarda arar çünkü kendi karışık ve çelişkili düşünceleriyle yalnız başına kalmak istemiyorlar. Tanrı’yı arayan kişi ise gerçeklerden korkmaz ve Rab’le baş başa kalmaktan usanmaz. Hatta Tanrı’nın Sözünü okumak onun en büyük zevki ve fırsat buldukça onun üzerinde kafayı yorup düşünür. Bunu yapan kişi diğer insanlar tarafından hor görülse de aslında içinde çok huzurlu ve hayatında büyük bir başarı gösterir. Mezmurcu onu akarsu kıyılarına dikilmiş bir ağaca benzetir, yani sürekli kaynak sularından beslenir bu yüzden meyvesi eksik olmaz ve yaprağı hiç solmaz. Bu resim bir yandan Aden Bahçesinde bulunan yaşam ağacını akla getirir (Yaratılış 2:9, Vahiy 22:2). İşte dünyanın zevki yerine Tanrı’yı seçen kişi bu şekilde hem bu dünyada mutlu olur hem bir sonraki dünyada Rab’bin baştan beri insan için tasarladığı mutluluğa erişir.
Öbür tarafta ise mutluluğu bu gelip geçici dünyada arayan kişi vardır. Kendini arkadaşlarına ve eğlenceye verir ama sonucunda kendisini bomboş hisseder. Mezmurcu onu rüzgarın savurduğu saman çöpüne benzetir. Hasat zamanında buğday ambar yerine toplanır. Sonra değerli olan buğday tanelerini etrafında bulunan çöplükten ayırmak için çiftçiler eskiden onu havaya atarlardı. Böylece buğday taneleri yere düşerken rüzgar değersiz samanı alıp götürüyordu. Benzer şekilde kök salmayan kişi saman gibi her yana çekilir ve sonunda mahvolur. Dahası son yargıda Tanrı’nın halkı arasında yer alamayıp ebediyen yapayalnız kalacağı kapkaranlık olan cehennem ateşine teslim edilir (Vahiy 20:11-15). Sonuç olarak mezmurun anlattığı gibi her insanın önünde iki yol var. Dünyayı seçerek şu an için arkadaşlarımızla keyif yapıp mutlu olmaya çalışabiliriz. Ya da Tanrı’yı seçerek şimdi zorluk çeksek de O’nun sözünü derin düşünerek özenle uygulamakla ve sevgisiyle dolmakla ebedi bir mutluluğa doğru ilerleyebiliriz. Seçim sizin.
GÖĞÜN KRALI
Mezmur 2
1 Nedir uluslar arasındaki bu kargaşa, Neden boş düzenler kurar bu halklar? 2 Dünyanın kralları saf bağlıyor, Hükümdarlar birleşiyor RAB'be ve meshettiği krala karşı. 3 ‹‹Koparalım onların kayışlarını›› diyorlar, ‹‹Atalım üzerimizden bağlarını.›› 4 Göklerde oturan Rab gülüyor, Onlarla eğleniyor. 5 Sonra öfkeyle uyarıyor onları, Gazabıyla dehşete düşürüyor 6 Ve, ‹‹Ben kralımı Kutsal dağım Siyon'a oturttum›› diyor. 7 RAB'bin bildirisini ilan edeceğim: Bana, ‹‹Sen benim oğlumsun›› dedi, ‹‹Bugün ben sana baba oldum. 8 Dile benden, miras olarak sana ulusları, Mülk olarak yeryüzünün dört bucağını vereyim. 9 Demir çomakla kıracaksın onları, Çömlek gibi parçalayacaksın.›› 10 Ey krallar, akıllı olun! Ey dünya önderleri, ders alın! 11 RAB'be korkuyla hizmet edin, Titreyerek sevinin. 12 Oğulu öpün ki öfkelenmesin, Yoksa izlediğiniz yolda mahvolursunuz. Çünkü öfkesi bir anda alevleniverir. Ne mutlu O'na sığınanlara!
AÇIKLAMA: Bazıları Hristiyanların İsa Mesih’e ‘Tanrı’nın Oğlu’ ismini çok sonradan yakıştırdıklarını sanarak İncil’in bu öğretisini yadırgıyor. Oysaki bu mezmurda gördüğümüz gibi İsa’dan yaklaşık 1000 sene önce yaşayan Davut gelecek Mesih için ‘Tanrı’nın Oğlu’ unvanını iki defa kullanır. Aslında Mesih için ‘Tanrı’nın Oğlu’ ismini ilk kullanan Tanrı’nın kendisiydi. Davut’un soyunun geleceğiyle ilgili vaat verirken Rab, ‘Ben ona Baba olacağım, O da bana oğul olacak’ dedi (2.Samuel 7:14). Bunu en başta Davut’tan sonra tahta geçen Süleyman için mecazi anlamda söylediyse de esas daha sonra kralların soyundan gelecek büyük ‘Oğul’ Mesih için söylemişti (Luka 1:32-33). Bu mezmurda Davut dünyanın kralları ile Tanrı’nın Kralı, yani Oğlu Mesih arasında geçen mücadeleyi dile getirir. Adem’den beri insanlar hep Tanrı’ya başkaldırmışlardır. Tufan’dan sonra büyük kral Nemrut da Babil’de koca bir kule dikerek isyankar tavrını ortaya koydu. Bugün de uluslar ve hükümetler Tanrı’ya ihtiyaçları yokmuş gibi davranıp aynı isyanı sürdürüyorlar. Ancak unutuyorlar ki dünyanın bir sahibi ve hakimi vardır. O’nun da belirlediği bir yönetim var, o da günün sonunda tüm ulusları yargılamak üzere ortaya çıkacak olan Oğlu Mesih’le kurulacaktır.
Mezmurun ilk ayetlerinde dünyayı Tanrı’nın bakış açısından görebiliyoruz. Krallar ve uluslar arasında kurulan entrikalar Tanrı’nın gözünde ‘boş düzenler’ olarak yorumlanır. Daha bugün devletler ve politikacılar dünyayı kendi hikmetleriyle düzeltip barışa götürebileceklerini sanıyorlar. Kimisi laiklik diyor, kimisi demokrasi, ama gerçek şu ki tüm modern teknolojimiz ve üstün bilgeliğimizle dünyanın kargaşasını hala dindiremedik, hatta gittikçe kötüleştiğini görüyoruz. Neden? Çünkü insanlar Tanrı’yı ve Oğlu Mesih’i yok saymakta direniyorlar. Tanrı’ya gereksinim duymadan dünyanın sorunlarını çözebileceklerini sanıyorlar ama asla işe yaramayacak. Davut’un dediğine göre bu manzaranın karşısında Tanrı gülüyor. Ulusların bu kibirli tutumları ve çabaları O’na komik geliyor. Çünkü Tanrı’nın baştan beri seçtiği bir kral var zaten, ve O gelmeden dünyada barış olması imkansız.
İlerleyen ayetlerde Rab uluslara seslenip akıllanmalarını söyler. Sonra baştan beri mesh ettiği ve Siyon’a yerleştirmeye karar verdiği Oğlu İsa’yı tanımalarını buyurur. Yedinci ayetten sonra Mesih konuşur ve Tanrı’nın kendisine verdiği buyruğu iletir: ‘
Sen benim Oğlumsun, bugün ben sana baba oldum.’ İncil’in bir çok yerinde tekrarlanan bu ayet özellikle İsa’yı ölümden diriltmekle Tanrı’nın Mesih’in esas kimliğini açıkladığını belirtir (Elç.İşleri 13:32-33, İbraniler 1:5). Ezelden beri Tanrı Oğlu var ama ölümü yendiğinde özellikle Davut’a verilen vaatleri yerine getirerek Mesih’in ‘Oğul’ unvanını sahiplendi (Romalılar 1:2-4) Çünkü Mesih’in sonsuz krallığına başlaması için öncellikle ölümü yenmesi gerekiyordu. Ölümden dirildikten sonra İsa Mesih göğe yükselip Tanrı’nın sağına oturdu. Yakında bir gün ulusları miras almak üzere demir bir çomakla dönüp yeryüzündeki krallığına başlayacaktır. O zaman peygamberlerin çoktan vaat ettikleri barış egemenliği Yeruşalim’den tüm dünya yayılacaktır (Yeşaya 2, 11, 24-27, 34, 35 ve 60) Böylece Rab dünya yönetimlerine seslenerek bir an evvel Mesih’e dönüp iman etmelerini tavsiye eder. Çünkü şimdiden İsa Mesih’in sevgisine sığınmayan yakında bir gün kutsal öfkesiyle karşı karşıya kalacaktır. Kaldı ki İsa Mesih’i Tanrı’nın Oğlu ve Evrenin Kralı olarak kabul etmemek Tanrı’nın belirlediği düzene başkaldırmak demektir (Yuhanna 5:19-29; 1.Yuhanna 5:9-12).
RAB KALKANIMDIR
Mezmur 3 ve 4
3:1 Ya RAB, düşmanlarım ne kadar çoğaldı, Hele bana karşı ayaklananlar! 2 Birçoğu benim için: ‹‹Tanrı katında ona kurtuluş yok!›› diyor. sanılıyor. 3 Ama sen, ya RAB, çevremde kalkansın, Onurum, başımı yukarı kaldıran sensin. 4 RAB'be seslenirim, Yanıtlar beni kutsal dağından. 5 Yatar uyurum, Uyanır kalkarım, RAB destektir bana. 6 Korkum yok Çevremi saran binlerce düşmandan. 7 Ya RAB, kalk, ey Tanrım, kurtar beni! Vur bütün düşmanlarımın çenesine, Kır kötülerin dişlerini. 8 Kurtuluş RAB'dedir, Halkının üzerinde olsun bereketin!
4:1 Sana seslenince yanıtla beni, Ey adil Tanrım! Ferahlat beni sıkıntıya düştüğümde, Lütfet bana, kulak ver duama. 2 Ey insanlar, ne zamana dek Onurumu utanca çevireceksiniz? Ne zamana dek boş şeylere gönül verecek, Yalan peşinde koşacaksınız? 3 Bilin ki, RAB sadık kulunu kendine ayırmıştır, Ne zaman seslensem, duyar beni. 4 Öfkelenebilirsiniz, ama günah işlemeyin; İyi düşünün yatağınızda, susun. 5 Doğruluk kurbanları sunun RAB'be, O'na güvenin. 6 ‹‹Kim bize iyilik yapacak?›› diyen çok. Ya RAB, yüzünün ışığıyla bizi aydınlat! 7 Öyle bir sevinç verdin ki bana, Onların bol tahıl ve yeni şaraptan aldığı sevinçten fazla. 8 Esenlik içinde yatar uyurum, Çünkü yalnız sen, ya RAB, Güvenlik içinde tutarsın beni.
AÇIKLAMA: Haksız yere iftira yağmuruna tutulduğunuz oldu mu hiç? Ya da çok sevdiğiniz bir insanın saldırısına hiç uğradınız mı? Böylesi hain bir ihanete nasıl karşılık vermeliyiz? Bu mezmuru yazdığı sırada Davut çok değer verdiği kendi oğlu Avşalom’dan kaçıyordu. Üçüncü oğlu Avşalom çok yakışıklı ve zeki bir delikanlıydı. Davut ona yürekten o kadar bağlıydı ki Avşalom’un onun tahtına göz diktiğini fark etmedi bile. Günün birinde oğlunun darbe yapmak için hazırlık yaptığını duyunca Davut adamlarını toplayarak şaşkınlık içinde başkenti terk edip ormanlara kaçtı. Bu sırada Avşalom’un dışında bir çok kişi Davut’a karşı söylenip ayaklanmaya katıldılar (bkz. 2.Samuel 15). Ne yapsın Kral Davut? Kalemine sarılıp Tanrı’ya olan yakarışını yazdı.
Birçok kişi Davut için
‘Artık kurtuluşu yoktur’ diyordu. Ama o Tanrısına güvenerek, ‘
Sen ya Rab çevremde kalkansın, onurum, başımı yukarı kaldıran sensin’ demeyi seçti. Bazen dıştan düşman olsun içten kaygılar ve korkular olsun çevremizi öyle sıkı sarabiliyor ki nefes alamıyoruz sanki. Şeytan, Tanrı’nın başımıza gelen sıkıntılardan ya da adaletsizliklerden habersiz ve kayıtsız kaldığını düşünmemizi ister, ama öyle değil. Tanrı hepsini görüyor ve uygun zamanda müdahale edecektir. Yeter ki O’nun varlığından, lütfundan ve adaletinden şüphe duymayalım. İşte Davut yaşadığı tüm bu sıkıntılara rağmen Tanrı’ya olan imanını hiç bırakmadı. Kendini kurtaramazsa da
‘Kurtuluş Rab’dedir’ diye ilan eder. Sonra onurunu kıran insanlara yanıt vermeye başlar:
‘Ne zamana dek yalan peşinde koşacaksınız’ der.
‘Bilin ki, Rab sadık kulunu kendine ayırmıştır, O beni duyar’ diye ekler. Davut Tanrı’nın olup biten her şeyden haberdar olduğunu belirterek davasını O’na iletir. Böylece korkuya teslim olmak yerine kendini Rab’bin ellerine bırakır (1.Petrus 5:6-7). Böylesi büyük bir stres altında insan nasıl bu kadar huzurlu olabilir? Sorunlarımızı kendi gücümüzle kaldırmaya çalıştığımızda belimiz kırılır ancak Rab’bin kudretine dayandığımızda tüy kadar hafif gelir. Sıkıntılarımız tek başına devasa gelebilir ama Tanrı’nın yanında cüce gibi kalır. Bu şekilde karşımızdaki sorun her neyse onu Rab’be teslim ettiğimizde içimize müthiş bir esenlik dolar (Filipililer 4:6-7).
Ardından Davut imanlının vermesi gereken karşılığı anlatır. Bir yandan bu tür adaletsizliklerin karşısında kayıtsız kalmamak ya da öfkelenmemek bazen elde değil. Davut, ‘öfkelenebilirsiniz’ der, ‘yeter ki günah işlemeyin.’ İsa Mesih de belirli bazı haksızlıkların karşısında kutsal öfkesini gösterdi (Matta 21:12-13). Ancak doğruluk uğruna hiddetlensek de asla sağduyumuzu elden bırakmamalıyız. En önemlisi Tanrı’ya güvenmekten ve tapınmaktan asla vazgeçmemeliyiz. Davut ‘doğruluk kurbanları sunun Rab’e’ der. Tanrı’yı hoşnut eden kurban kutsal bir hayattır. Kutsallığımız da en çok sıkıntılı günlerde test edilir. Yine de bazısı, ‘bize kim iyilik yapacak’ diye kaygılanabilir. Ama Tanrı’sına sığınan kişi asla kaygı çekmez. Çünkü Rab’bin yüzünün nuru yoluna ışıktır. O’ndan gelen sevinç yüreğini her daim pekiştirir ve cesaretlendirir. Böylece Davut kuşatma altındayken bile, ‘Esenlik içinde yatar uyurum’ diyebiliyor. Bize karşı yöneltilen kötülüğe karşı yapabileceğimiz en iyi şey de bu.
DOĞRUNUN FERYADI
Mezmur 5, 6 ve 7
5:1 Sözlerime kulak ver, ya RAB, İniltilerimi işit. 2 Feryadımı dinle, ey Kralım ve Tanrım! Duam sanadır. 3 Sabah sesimi duyarsın, ya RAB, Her sabah sana duamı sunar, umutla beklerim. 4 Çünkü sen kötülükten hoşlanan Tanrı değilsin, Kötülük senin yanında barınmaz. 5 Böbürlenenler önünde duramaz, Bütün suç işleyenlerden nefret duyar, 6 Yalan söyleyenleri yok edersin; Ya RAB, sen eli kanlılardan, Aldatıcılardan tiksinirsin. 7 Bense bol sevgin sayesinde Kutsal tapınağına gireceğim; Oraya doğru saygıyla eğileceğim. 8 Yol göster bana doğruluğunla, ya RAB, Düşmanlarıma karşı! Yolunu önümde düzle. 9 Çünkü onların sözüne güvenilmez, Yürekleri yıkım dolu. Ağızları açık birer mezardır, Yaltaklanır dururlar. 10 Ey Tanrı, onları suçlu çıkar! Kurdukları düzen yıkımlarına yol açsın. Kov onları sayısız isyanları yüzünden. Çünkü sana karşı ayaklandılar. 11 Sevinsin sana sığınan herkes, Sevinç çığlıkları atsın sürekli, Kanat ger üzerlerine; Sevinçle coşsun adını sevenler sende. 12 Çünkü sen doğru kişiyi kutsarsın, ya RAB, Çevresini kalkan gibi lütfunla sararsın.
6:1 Ya RAB, öfkeyle azarlama beni, Gazapla yola getirme. kesin olarak bilinmiyor. 2 Lütfet bana, ya RAB, bitkinim; Şifa ver bana, ya RAB, kemiklerim sızlıyor, 3 Çok acı çekiyorum. Ah, ya RAB! Ne zamana dek sürecek bu? 4 Gel, ya RAB, kurtar beni, Yardım et sevginden dolayı. 5 Çünkü ölüler arasında kimse seni anmaz, Kim şükür sunar sana ölüler diyarından? 6 İnleye inleye bittim, Döşeğim su içinde bütün gece ağlamaktan, Yatağım sırılsıklam gözyaşlarımdan. 7 Kederden gözlerimin feri sönüyor, Zayıflıyor gözlerim düşmanlarım yüzünden. 8 Ey kötülük yapanlar, Uzak durun benden, Çünkü RAB ağlayışımı işitti. 9 Yalvarışımı duydu, Duamı kabul etti. 10 Bütün düşmanlarım utanacak, Hepsini dehşet saracak, Ansızın geri dönecekler utanç içinde.
7:1 Sana sığınıyorum, ya RAB Tanrım! Peşime düşenlerden kurtar beni, Özgür kıl. 2 Yoksa aslan gibi parçalayacaklar beni, Kurtaracak biri yok diye, Lime lime edecekler etimi. 3 Ya RAB Tanrım, eğer şunu yaptıysam: Birine haksızlık ettiysem, 4 Dostuma ihanet ettiysem, Düşmanımı nedensiz soyduysam, 5 Ardıma düşsün düşman, Yakalasın beni, Canımı yerde çiğnesin, Ayak altına alsın onurumu. 6 Öfkeyle kalk, ya RAB! Düşmanlarımın gazabına karşı çık! Benim için uyan! Buyur, adalet olsun. 7 Uluslar topluluğu çevreni sarsın, Onları yüce katından yönet. 8 RAB halkları yargılar; Beni de yargıla, ya RAB, Doğruluğuma, dürüstlüğüme göre. 9 Ey adil Tanrım! Kötülerin kötülüğü son bulsun, Doğrular güvene kavuşsun, Sen ki akılları, gönülleri sınarsın. 10 Tanrı kalkan gibi yanıbaşımda, Temiz yüreklileri O kurtarır. 11 Tanrı adil bir yargıçtır, Öyle bir Tanrı ki, her gün öfke saçar. 12 Kötüler yola gelmezse, Tanrı kılıcını biler, Yayını gerip hedefine kurar. 13 Hazır bekler ölümcül silahları, Alevli okları. 14 İşte kötü insan kötülük sancıları çekiyor, Fesada gebe kalmış, Yalan doğuruyor. 15 Bir kuyu açıp kazıyor, Kazdığı kuyuya kendisi düşüyor. 16 Kötülüğü kendi başına gelecek, Zorbalığı kendi tepesine inecek. 17 Şükredeyim doğruluğu için RAB'be, Yüce RAB'bin adını ilahilerle öveyim.
AÇIKLAMA: Hepimizin zaman zaman bu dünyanın adaletsizlikleri karşısında artık dayanamayıp Tanrı’ya feryat ettiğimiz oluyor. Özellikle bu son günlerde zulüm, zalimlik, zorbalık başını almış gidiyor. Bu durumda doğruluğu özleyen, gerçeği seven kişi ne yapabilir? Elbette ki Tanrı’ya seslenebilir çünkü O hepsini görüyor ve günü geldiğinde tek tek insanları yargılayacaktır. Bu mezmurlarda sıkıntı yaşayan Davut sesini göklere yükseltiyor. En başta Tanrı’nın onu dinlediğini belirtiyor. Bu çok önemli, çünkü Tanrı’ya dua eden imanla yaklaşmadığı sürece O’ndan bir karşılık bekleyemez (Yakup 1:6-8). Böylece Davut düzenli olarak, her sabah büyük beklentiyle duasını Tanrı’ya yükseltir. Aynı zamanda dua ederken Tanrı’nın karakterini hatırlamak gerek. Davut Tanrı’nın kötülükten hoşlanmadığını, hatta kibirli yürek ve yalancı dilden nefret ettiğini de belirtir. Kutsallık Tanrı’ya yaklaşmanın temel şartıdır (İbraniler 12:14). Böylece kendimizi beğenmiş bir vaziyette ya da içimizde günah barındırırken Tanrı’ya gelip duamızın karşılığını alacağımızı beklememeliyiz (Yeşaya 1:15). O yüzden Davut, kendi doğruluğuyla değil, Tanrı’nın büyük sevgisine sığınarak kutsal tapınağına girer, büyük saygıyla Rab’bin önünde eğilir. İşte Tanrı’dan adalet talep eden herkes öncellikle kendi yüreğine dikkat etmeli, yoksa Rab’bin yargısı işine bizden başlayacaktır (krş. 1.Petrus 4:17). Tanrı’nın doğruluğunu kuşanan kişi ise büyük bir cesaretle Tanrı’nın önünde durabilir ve sevgisiyle coşabilir.
Altıncı mezmurda Davut yine Rab’bin lütfuna sığınır. Bu kez kendisi derin acılar içinde kıvranıyor. Hatta her gece yatağını gözyaşlarıyla göle çevirdiğini söyler. Bu kendi günahından da başkalarının baskısından da kaynaklanabilir ama Davut yine de sıkıntılı haliyle Tanrı’ya yaklaşır. Bu da çok önemli bir ders, durumumuz ne olursa olsun her zaman için en doğru adres Rab’bin kapısıdır. Ancak dikkat edersek Rab’bin önünde doğruluğunu savunmuyor, onun yerine Tanrı’nın yüce merhametine sığınıyor. İnsan günah da işlese alçakgönüllülükle Tanrı’nın önüne geldi mi Rab onu geri çevirmez. Çünkü Rab kibirlilere karşıdır ama alçakgönüllülere lütfeder (Yakup 4:6).
Yedinci mezmurda Davut peşine düşen düşmanlarını şikayet eder Tanrı’ya. Ancak onlardan çektiği haksızlığı dile getirirken aynı zamanda kendi yüreğini incelemesi için Rab’bin önüne koyuyor. Bu çok büyük bir cesaret ister ama çok da gereklidir. Başkalarının hatalarını görmek ve eleştirmek çok kolaydır ancak aynı standardı kendimize de uygulamaya hazır mıyız? Böylece Davut Rab’bin gaddar ulusları yargılamasını talep ederken, ‘Beni de yargıla’ diyebiliyor. Mahkemeye başvuran herkes ancak kendi haklılığını düşünüyor. Ama evrenin hakimi kuşkusuz ki adildir, davamıza tek taraflı yaklaşması imkansız. O yüzden önüne çıktığımızda öncellikle kendi yüreğimizi gözden geçirmeliyiz (Matta 5:23-24). Kaldı ki Rab her insanın feryadına kulak kabartır ama sonra kişinin yüreğini yoklar ve ona göre karşılık verir. O yüzden Süleyman’ın da önerdiği gibi Rab’bin önünde konuşmakta acele etmeyelim, önce kendi yüreğimize bakalım ve O’nu dinleyelim (Vaiz 5:1).
İNSANIN AYRICALIĞI
Mezmur 8
1 Ey Egemenimiz RAB, Ne yüce adın var yeryüzünün tümünde! Gökyüzünü görkeminle kapladın. 2 Çocukların, hatta emziktekilerin sesiyle Set çektin hasımlarına, Düşmanı, öç alanı yok etmek için. 3 Seyrederken ellerinin eseri olan gökleri, Oraya koyduğun ayı ve yıldızları, 4 Soruyorum kendi kendime: ‹‹İnsan ne ki, onu anasın, Ya da insanoğlu ne ki, ona ilgi gösteresin?›› 5 Nerdeyse bir tanrı yaptın onu, Başına yücelik ve onur tacını koydun. (tanrılardan) pek aşağı yaratmadın›› 6 Ellerinin yapıtları üzerine onu egemen kıldın, Her şeyi ayaklarının altına serdin; 7 Davarları, sığırları, Yabanıl hayvanları, 8 Gökteki kuşları, denizdeki balıkları, Denizde kıpırdaşan bütün canlıları. 9 Ey Egemenimiz RAB, Ne yüce adın var yeryüzünün tümünde!
AÇIKLAMA: Bir çok mezmur Tanrı’ya farklı bir açıdan bakarak O’nun eşsiz karakterinin farklı bir yönünü görmemizi sağlar. Bu ilahide Davut gecenin birinde gözlerini gökyüzüne kaldırır ve Tanrı’nın mükemmel eserlerini övmeye başlar. Mezmurun başında ve sonunda aynı nakarat geçer: ‘Ey Egemen Rab, ne yüce adın var yeryüzünün tümünde.’ Öncellikle göklerden başlayarak Tanrı’nın yarattığı evrenin harikalarını dile getirir. Uzayın uçsuz bucaksız boyutu ve büyüleyici cisimleri son derece şaşırtıcıdır. Yine de, evrenimizin gerçekten ne kadar devasa olduğunu çoğumuz anlamış değiliz. Bilim adamları şöyle bir açıklama yaparlar: ‘Işık hızıyla dünya çevresinde bir saniyede yedi kez döner, iki saniyede Ay’a, dört dakikada Mars’a ve beş saate Plüton’a ulaşabiliriz. Aynı hızla en yakın yıldıza 4,3 yılda ulaşabiliriz! Bu da saniyede 300,000 kilometre hız yapmak demek ve daha kendi galaksimizi yeni keşfetmeye başlamışızdır (Emmaus Yolunda, sy. 22).’ İşte evrenimizin bu inanılmaz boyutları Yaradan’ın esas büyüklüğünü bir nebze de olsa yansıtmaya başlar. O yüzden Davut gökyüzüne baktığında doğrudan Tanrı’nın görkemini akla getirir. Ne yazık günümüzde Tanrı’nın gerçeğine karşı gelen insanlar O’nun harika eserlerini göz ardı ediyor. Oysa ki Rab’bin eşsiz nitelikleri her daim gözümüzün önünde sergilenmektedir. Böylece varlığını inkâr edenlerin hiç bir özürleri yoktur (Romalılar 1:18-20).
Ardından Davut Tanrı’nın varlığına ve yaratılış gücüne ışık tutan ikinci bir tanık gösterir, o da insanın kendisi. Özellikle evrenin akıl almaz büyüklüğü ve görkemi karşısında Davut bir anda
‘İnsan ne ki ona ilgi gösteriyorsun?’ diye sorar kendi kendine. Evreni bir bütün olarak alırsak, bizim üzerinde yaşadığımız küre bir toz zerresinden de küçüktür. Ama Kutsal Kitap’ın Yaratılış bölümünü açtığımızda Tanrı’nın tüm evreni yarattıktan sonra özellikle dünyamıza odaklanıp onu yaşanır bir hale çevirmek için uğraştığını okuyoruz. Önce ışığı karanlıktan ve denizi karadan ayırır, sonra bitki örtüsü olsun, kuşlar ve balıklar olsun, hepsini yerli yerinde yaratır. Hepsini mükemmel bir şekilde yarattıktan tüm bunları esas ne için yaptığını öğreniyoruz. Altıncı gün Adem ve Havva’yı yaratır ve tüm dünyayı onların ellerine teslim eder. Demek ki tüm bunları, gökteki yıldızlar olsun, denizdeki balık sürüleri olsun, uçuşan kelebekler dahi, hepsini insanlara bağışlamak istediği evi süslemek için yarattı. Böylelikle Rab ilk atalarımızı tüm kainat üzerinde yetkili kılmış olarak yeryüzünde onlara özel hazırladığı Aden Bahçesine yerleştirdi (Yaratılış 1-2). İşte Davut ‘Bu sevgiyi hakketmek için ne yaptık ki?’ diye sorar.
Beşinci ayette dikkatimizi çeken bir cümle var, ‘Neredeyse bir tanrı yaptın onu’. Ne demek istiyor, gerçekten insan Tanrı olabilir? Hayır. Ancak bu ifadeyle Davut Tanrı’nın insana verdiği olağanüstü değeri dile getirmeye çalışıyor. Aynı zamanda ilk insanlara yüklenen görevin üstünlüğünü de vurguluyor çünkü Tanrı evrenin reisi olduğu gibi insan da dünyanın reisi kılındı. Bunu tam olarak anlamak için Yaratılış 1:26’da geçen bir ifadeye bakmamız lazım. Orada Tanrı insanı yaratırken ‘Onu kendi suretimizde, kendimize benzer yaratalım’ der. Bununla neyi kastediyor? Elbette ki fiziksel bir benzerlik söz konusu değil çünkü Tanrı ruhtur. Böylece ruhsal bir gerçekten bahsettiği anlaşılıyor. Aslında insanın diğer yaratıklardan ayıran en büyük özelliği bu ilahi benzerliktir. İnsan Tanrı gibi düşünür, konuşur, tasarlar, yaratır, hisseder, seçer, iletişim kurar ve en önemlisi sonsuz bir ruha sahiptir. Anlaşılan şu ki Tanrı insanı kendisiyle doğrudan ilişki kurmak için yarattı. Ne yazık ki bu kadar büyük özenle yaratılan insan Şeytan'’la işbirliği yaparak Tanrı’nın sevgisine ihanet etti. İşte dünyada yaşanan bu kadar kaos ve kargaşa bundandır. Ama Tanrı insandan vazgeçmedi ve günün birinde kendi Oğlu'nu insan olarak göndererek dünyanın hakimiyetini geri kazanmayı başardı (İbraniler 2:6-18). Böylece İsa Mesih’e inanan herkes Tanrı’yla barışıp yeniden egemenliğine dahil oluyor. İşte bu kadar özverili sevgi gösteren Tanrı gerçekten övgüye layıktır.
RAB EGEMENLİK SÜRER
Mezmur 9 ve 10
9:1 Ya RAB, bütün yüreğimle sana şükredeceğim, Yaptığın harikaların hepsini anlatacağım. yazılır. 2 Sende sevinç bulacak, coşacağım, Adını ilahilerle öveceğim, ey Yüceler Yücesi! 3 Düşmanlarım geri çekilirken, Sendeleyip ölüyorlar senin önünde. 4 Çünkü hakkımı, davamı sen savundun, Adil yargıç olarak tahta oturdun. 5 Ulusları azarladın, kötüleri yok ettin, Sonsuza dek adlarını sildin. 6 Yok olup gitti düşmanlar sonsuza dek, Kökünden söktün kentlerini, Anıları bile silinip gitti. 7 Oysa RAB sonsuza dek egemenlik sürer, Yargı için kurmuştur tahtını; 8 O yönetir doğrulukla dünyayı, O yargılar adaletle halkları. 9 RAB ezilenler için bir sığınak, Sıkıntılı günlerde bir kaledir. 10 Seni tanıyanlar sana güvenir, Çünkü sana yönelenleri hiç terk etmedin, ya RAB. 11 Siyon'da oturan RAB'bi ilahilerle övün! Yaptıklarını halklar arasında duyurun! 12 Çünkü dökülen kanın hesabını soran anımsar, Ezilenlerin feryadını unutmaz. 13 Acı bana, ya RAB! Ey beni ölümün eşiğinden kurtaran, Benden nefret edenler yüzünden çektiğim sıkıntıya bak! 14 Öyle ki, övgüye değer işlerini anlatayım, Siyon Kenti'nin kapılarında Sağladığın kurtuluşla sevineyim. 15 Uluslar kendi kazdıkları kuyuya düştü, Ayakları gizledikleri ağa takıldı. 16 Adil yargılarıyla RAB kendini gösterdi, Kötüler kendi kurdukları tuzağa düştü. 17 Kötüler ölüler diyarına gidecek, Tanrı'yı unutan bütün uluslar... 18 Ama yoksul büsbütün unutulmayacak, Mazlumun umudu sonsuza dek kırılmayacak. 19 Kalk, ya RAB! İnsan galip çıkmasın, Huzurunda yargılansın uluslar! 20 Onlara dehşet saç, ya RAB! Sadece insan olduklarını bilsin uluslar.
10:1 Ya RAB, neden uzak duruyorsun, Sıkıntılı günlerde kendini gizliyorsun? 2 Kötüler gururla mazlumları avlıyor, Mazlumlar kötülerin kurduğu tuzağa düşüyor. 3 Kötü insan içindeki isteklerle övünür, Açgözlü insan RAB'be lanet okur, O'nu hor görür. 4 Kendini beğenmiş kötü insan Tanrı'ya yönelmez, Hep, ‹‹Tanrı yok!›› diye düşünür. 5 Kötülerin yolları her zaman başarıya götürür. Öyle yücedir ki senin yargıların, Kötüler anlayamaz, düşmanına burun kıvırır. 6 İçinden, ‹‹Ben sarsılmam›› der, ‹‹Hiçbir zaman sıkıntıya düşmem.›› 7 Ağzı lanet, hile ve zulüm dolu, Dilinin altında kötülük ve fesat saklı. 8 Köylerin çevresinde pusu kurar, Masumu gizli yerlerde öldürür, Çaresizi sinsice gözler. 9 Gizli yerlerde pusuya yatar Çalılıktaki aslan gibi, Kapmak için mazlumu bekler Ve ağına düşürüp yakalar. 10 Kurbanları çaresiz çöker, Saldıranın üstün gücü altında ezilir. 11 Kötü insan içinden, ‹‹Tanrı unuttu›› der, ‹‹Örttü yüzünü, asla göremez.›› 12 Kalk, ya RAB, kaldır elini, ey Tanrı! Mazlumları unutma! 13 Neden kötü insan seni hor görsün, İçinden, ‹‹Tanrı hesap sormaz›› desin? 14 Oysa sen sıkıntı ve acı çekenleri görürsün, Yardım etmek için onları izlersin; Çaresizler sana dayanır, Öksüzün yardımcısı sensin. 15 Kötünün, haksızın kolunu kır, Sormadık hesap kalmasın yaptığı kötülükten. 16 RAB sonsuza dek kral kalacak, Uluslar O'nun ülkesinden temizlenecek. 17 Mazlumların dileğini duyarsın, ya RAB, Yüreklendirirsin onları, Kulağın hep üzerlerinde; 18 Öksüze, düşküne hakkını vermek için, Bir daha dehşet saçmasın ölümlü insan.
AÇIKLAMA: Kardeşini öldüren Kayin’den bu yana yeryüzünde adaletsizlik ve zorbalık hiç eksik olmadı. Hatta bazen içimizden, ‘
Tanrı hiç aldırmıyor mu?’ ‘Neden müdahale etmiyor?’ gibi sorular yükselir. Bu mezmurda Davut kendi gününde baş gösteren haksızlıklarla boğuşur. Dünyanın bu kontrolsüz halini gördükçe bazen Tanrı’yı yargılamak içimizden gelse de biliyoruz ki esas sorumlusu biziz. Rab’bin kutsal yaradılışını bu perişan hale getiren bizim isyanımız ve günahımızdır (Romalılar 1:18-23; 8:18-22). Tanrı insanların eline mükemmel bir dünya teslim etti ama biz değerini bilmedik. Onu biz mahvettik ondan dolayı her şey tersine akıp gidiyor. Ama Tanrı gerçekten umursamıyor mu? Kesinlikle hayır! Ama neden müdahale etmiyor? Çünkü günahın doğurduğu cezanın çekilmesi gerek (Romalılar 1:24-32). Peki bu durumda imanlı ne yapabilir? Davut’un yaptığı gibi Tanrı’yı seven kişi O’nu bütün yüreğiyle övmeli. Dünyanın tersliklerini düşünmek yerine Rab’bin harikaları üzerine yoğunlaşmalı. O zaman ruhumuz gerçek anlamda sevinç bulacak, canımız coşacaktır. Ama adalet ne olacak? Rab günü geldiğinde nihai karşılığı verecektir. Çünkü insan dünya egemenliğini bir süreliğine Şeytan’a kaptırdıysa da Rab’bin egemenliği sonsuzdur. Eninde sonunda Tanrı her şeyi doğrultacak ve tüm ulusları adaletle yargılayacaktır (Vahiy 6-19).
Bu süre zarfında Tanrı yine de mazlumu terk etmiş değildir. Herkes belirli zamanlarda sıkıntı çeker. Ama Tanrı’yı seven kişi yalnız değil. Rab ona sığınak ve kale olur. Şimdi bile dünyanın çeşitli yerlerinde masum insanların zulüm çektiğini görebiliyoruz. Sanmayalım ki Tanrı bunlara kayıtsız kalacak. Bir gün İsa Mesih yeryüzüne geri geldiğinde tüm bu adaletsizliklerin hesabını tek tek soracaktır (Matta 25:31-45). Şimdilik devletlerden gerekli adaleti görmeyebiliriz ve kendi hakkımızı da aramayabiliriz ama Rab ‘öç benimdir, ben karşılık vereceğim’ diye söz verir (Romalılar 12:19). Eninde sonunda zorba insan kendi kazdığı kuyuya düşecektir. Dahası Mesih’in önünde ebedi bir hüküm giyecektir. Mazlumun umudu ise ebedi hayatla taçlandırılacaktır.
Onuncu mezmurda Davut yine bazı haksızlıkları dile getirir. Bazen kötülerin işleri her yoluna giriyor gibi gelebilir. Tanrı’ya lanet okusa da başına kötü bir şey gelmiyor. Masumları yer bitir ve kendileri hep başarılı görünür. İşte bu durumda imanlı ne yapmalı? Tanrı’nın adaleti için O’na seslenebilir. Ancak adaletini hemen göremezsek de Tanrı’nın olup biten her şeyden haberdar olduğunu asla unutmamalıyız. Yakında bir gün kötülerin elleri kırılacak, gururları paramparça olacak. Çünkü kabul etmeseler de gökyüzünde adil bir Rab vardır. Bir gün O’nun belirlediği Yüce Kral yeryüzüne inip kötüleri temizleyecektir. Rab sanıldığı gibi kör ve sağır değil, O hepsini görüyor ve bir anda müdahale edecektir. Bir kere bunu tufanla yaptı ve tüm dünyayı silip süpürdü. Yakında bir gün bunu bir daha ateşle yapacaktır ve kötü bir kimse kalmayacaktır (2.Petrus 3). O halde sabırsızlanıp Rab’bin adaletini sorgulamak yerine hamtlar sunarak O’nun kutsal sevgisine sığınalım. Çünkü ister kabul edelim ister etmeyelim, Rab egemenlik sürer.
RAB TAHTINDADIR
Mezmur 11, 12 ve 13
11:1 Ben RAB'be sığınırım, Nasıl dersiniz bana, ‹‹Kuş gibi kaç dağlara. 2 Bak, kötüler yaylarını geriyor, Temiz yürekli insanları Karanlıkta vurmak için Oklarını kirişine koyuyor. 3 Temeller yıkılırsa, Ne yapabilir doğru insan?›› 4 RAB kutsal tapınağındadır, O'nun tahtı göklerdedir, Bütün insanları görür, Herkesi sınar. 5 RAB doğru insanı sınar, Kötüden, zorbalığı sevenden tiksinir. 6 Kötülerin üzerine kızgın korlar ve kükürt yağdıracak, Paylarına düşen kâse kavurucu rüzgar olacak. 7 Çünkü RAB doğrudur, doğruları sever; Dürüst insanlar O'nun yüzünü görecek.
12:1 Kurtar beni, ya RAB, sadık kulun kalmadı, Güvenilir insanlar yok oldu. 2 Herkes birbirine yalan söylüyor, Dalkavukluk, ikiyüzlülük ediyor. 3 Sustursun RAB dalkavukların ağzını, Büyüklenen dilleri. 4 Onlar ki, ‹‹Dilimizle kazanırız, Dudaklarımız emrimizde, Kim bize efendilik edebilir?›› derler. 5 ‹‹Şimdi kalkacağım›› diyor RAB, ‹‹Çünkü mazlumlar eziliyor, Yoksullar inliyor, Özledikleri kurtuluşu vereceğim onlara.›› 6 RAB'bin sözleri pak sözlerdir; Toprak ocakta eritilmiş, Yedi kez arıtılmış gümüşe benzer. 7 Sen onları koru, ya RAB, Bu kötü kuşaktan hep uzak tut! 8 İnsanlar arasında alçaklık rağbet görünce, Kötüler her yanda dolaşır oldu.
13:1 Ne zamana dek, ya RAB, Sonsuza dek mi beni unutacaksın? Ne zamana dek yüzünü benden gizleyeceksin? 2 Ne zamana dek içimde tasa, Yüreğimde hep keder olacak? Ne zamana dek düşmanım bana üstün çıkacak? 3 Gör halimi, ya RAB, yanıtla Tanrım, Gözlerimi aç, ölüm uykusuna dalmayayım. 4 Düşmanlarım, ‹‹Onu yendik!›› demesin, Sarsıldığımda hasımlarım sevinmesin. 5 Ben senin sevgine güveniyorum, Yüreğim kurtarışınla coşsun. 6 Ezgiler söyleyeceğim sana, ya RAB, Çünkü iyilik ettin bana.
AÇIKLAMA: Bu mezmurlarda Davut’un canı yine sıkılmıştır. Düşmanları onu kovalıyor, yok etmek için fırsat kolluyor. Davut ise Tanrısını andıkça güç bulur, sevgisine sığındıkça kendine gelir. Özellikle Rab’bin her durumda tahtında oturup kullarını gözetliyor olması ona büyük teşvik kaynağı olur. Yeryüzünde ne olursa olsun, kaleler yıkılsa, depremler de olsa Rab yerinden sarsılmaz. O’nun tahtı göklerde sapasağlam durur. Kötüler bir süreliğine başarılı olabilir ama günün sonunda Tanrı’nın adaleti belirecektir. Çünkü Rab yeryüzünde olup biten her şeye hakimdir. Son günde Rab kötülerin işlerini boşa çıkartıp üzerlerine kızgın korlar ve kükürt yağdıracak (2.Petrus 3:10-12). Her geçen gün dünya değişir, adalet ve doğruluğun tanımı da değişebilir ama Rab ve standartları değişmez (Malaki 3:6). O yüzde yüz doğrudur. O yüzden doğruları sever ve kutsal yüzünü onlara gösterir. Elçi Yuhanna, Tanrı’yı pürüzsüz bir ışığa benzetir. Onda zerre kadar kötülük yoktur (1.Yuhanna 1:5). Kendisinde değişkenlik ya da döneklik gölgesi dahi yoktur (Yakup 1:17). İşte bu yüzden yüreği temiz olan O’na her zaman sığınabilir. Dahası, kendimizi kötülükten arındırdıkça parlak yüzünü göreceğimizden emin olabiliriz.
Bir sonraki mezmurda Davut günümüzde de gördüğümüz bir tablo çiziyor. Güvenilir insan yok, herkes yalan konuşuyor, ikiyüzlülük hat safhada. Kimse onları görmüyor gibi yalnızca kendi benliklerine hizmet ediyorlar. Ama sonra Rab konuşur, ‘Şimdi kalkacağım, mazlumlara yetişeceğim, özledikleri kurtuluşu göstereceğim’ der. Bazen Tanrı’nın kötülüğün karşısında kayıtsız kaldığını düşünebiliriz ama hiç de öyle değil. O adaletini uygun zaman için saklıyor. Bize kalsa Tanrı’nın onları her defasında azarlamasını isteriz. Ama Rab’bin adaleti kendisi gibi kutsaldır. Yargısı arıtılmış gümüş gibi arı ve parlaktır. Dünyada iğrençlik bir süreliğine rağbet görebilir ama bir gün Rab’bin doğruluğu kızgın güneş gibi doğacak ve kötülüğün tümünü yakıp yok edecektir.
On üçüncü mezmurda Davut yine depresif takılır. Aslında hepimiz zaman zaman böyle hislere kapılırız. Kendimizi unutulmuş, terk edilmiş, kenara atılmış hissederiz. Tanrı’nın dualarımızı dinlemediğini, bize karşı duyarsız kaldığını hissedersek gerçekten derin bir üzüntüye bürünebiliriz. O zaman tasalanıp Tanrı’yı bile sorgulamaya başlayabiliriz. Ancak bu tür zamanlarda Tanrı’nın bizden değil, büyük olasılıkla bizim Tanrı’dan uzaklaştığımızı hatırlamalıyız. Rab hala tahtındadır ancak biz farkında olmadan dünyaya dalıp gidiyoruz. Tanrı bütün dualarımızı işitiyor ve bize yanıt vermek istiyor ancak çoğu zaman biz onu duyamıyoruz. Bu zamanlarda Tanrı’ya ‘Ne olur, gözlerimi aç seni göreyim, kulaklarımı aç seni duyayım’ diye yalvarmalıyız. En önemlisi Tanrı’nın bize olan sevgisinden asla şüphe etmemeliyiz. O’na olan sevgimiz ve sadakatimiz kendisini duyup duymadığımıza değil, kutsal ve sevecen karakterine bağlı olmalıdır. İşte Davut karışık duygularına rağmen ‘ben senin sevgine güveniyorum’ der. Yeryüzünde her şey yıkılsa da Tanrı hala tahtında ve sevgisi güneş gibi parlamaktadır.
AKILLI VE AKILSIZ
Mezmur 14 ve 15
14:1 Akılsız içinden, ‹‹Tanrı yok!›› der. İnsanlar bozuldu, iğrençlik aldı yürüdü, İyilik eden yok. 2 RAB göklerden bakar oldu insanlara, Akıllı, Tanrı'yı arayan biri var mı diye. 3 Hepsi saptı, Tümü yozlaştı, İyilik eden yok, Bir kişi bile! 4 Suç işleyenlerin hiçbiri görmüyor mu? Halkımı ekmek yer gibi yiyor, RAB'be yakarmıyorlar. 5 Dehşete düşecekler yeryüzünde, Çünkü Tanrı doğruların yanındadır. 6 Mazlumun tasarılarını boşa çıkarırdınız, Ama RAB onun sığınağıdır. 7 Keşke İsrail'in kurtuluşu Siyon'dan gelse! RAB halkını eski gönencine kavuşturunca, Yakup soyu sevinecek, İsrail halkı coşacak.
15:1 Ya RAB, çadırına kim konuk olabilir? Kutsal dağında kim oturabilir? 2 Kusursuz yaşam süren, adil davranan, Yürekten gerçeği söyleyen. 3 İftira etmez, Dostuna zarar vermez, Komşusuna kara çalmaz böylesi. 4 Aşağılık insanları hor görür, Ama RAB'den korkanlara saygı duyar. Kendi zararına ant içse bile, dönmez andından. 5 Parasını faize vermez, Suçsuza karşı rüşvet almaz. Böyle yaşayan asla sarsılmayacak.
AÇIKLAMA: Bu iki mezmurda iki çok farklı kişi görürüz. Birincisi çok kibirli, kendini beğenmiş, Tanrı’ya bile ihtiyacı yoktur. İkincisi ise dünyada ezilmiş ama Tanrı gözünde çok değerli çünkü kendini hep kötülükten alıkoymuştur. On dördüncü mezmur akılsızın sözüyle açılır, ‘Tanrı yok!’ der. Günümüzde de kendini çok akıllı sanan bazısı ‘Tanrı’ya inanmıyorum’ diyor. Sanki bunu söylemekle Tanrı’yı yok edecekler. Gerçek şu ki inansalar da inanmasalar da Tanrı tahtında duruyor. Aslında ‘Tanrı yok’ demekle yalnızca kendi akıllarının ne kadar kıt olduğunu gösteriyorlar. Sana göre var olmayan bir şey için neden yok demen gerekiyor ki! Yok olmuş olsa bunu kanıtlamaya gerek kalmazdı. Bu şekilde Tanrı yokmuş gibi yaşayan insanlar için Pavlus ‘akıllı olduklarını iler sürerken akılsız olup çıktılar’ der (Romalılar 1:22). İlginçtir ki hiç kimse ateist doğmuyor, ancak kendini çok zorlayan, içinde gerçek bildiği şeyleri bastırarak ateist olup çıkıyor. Ama bu insanın doğal hali değil, çünkü herkes içten içe Tanrı’nın varlığına inanır (Romalılar 1:19-23).
İlerleyen ayetlerde Tanrı’nın akılsızlara bakış açısını görebiliyoruz. Bu noktada Tanrı’nın insanlara bakarken, ‘
hepsi saptı, iyilik eden yok, bir kişi bile...’ demesi bizi şaşırtabilir. Aramızda iyilik yapan, az da olsa sevecenlik, merhamet gösteren hiç mi kimse yok? Aslında sorun şu ki biz insanlara bakarken onları kendimizle kıyaslayarak iyi olup olmadıklarına karar veriyoruz. Oysa ki Tanrı insanlara baktığında onları en başta yarattığı orijinal insanla karşılaştırır. Tanrı’nın yarattığı insan gerçekten mükemmeldi, hiç bir eksiği yoktu, kötülük nedir bilmezdi, tamamen masumdu. Şimdi o açıdan dünya baktığımızda, evet, gerçek anlamda
‘iyi’ denecek yani mükemmel kimse yoktur demek zorundayız. İncil’de şunu okuyoruz: ‘
Herkes günah işledi ve Tanrı’nın yüceliğinden yoksun kaldı (Romalılar 3:23).’ Tanrı insanı son derece yüce ve kutsal bir varlık olarak yarattı ama şimdi haline baktığımızda Rab’bin bu orijinal yüceliğinden ne kadar ırak düştüğünü görebiliyoruz. İnsanlar korkmadan suç işliyor, birbirini ezip geçiyorlar. Ancak unutuyorlar ki göklerden bakan bir gün adalet uğruna müdahale edecektir. Çünkü hiç bir şey onun gözünden kaçmıyor ve sonunda herkese hakkını verecektir.
Peki hepimizin durumu bu ise Rab’be nasıl yaklaşabiliriz? On beşinci mezmurda Davut aynı soruyu sorar: ‘Ya Rab, çadırına kim konuk olabilir, kutsal dağına kim çıkabilir?’ Sonrasında Tanrı’ya inanan kişinin sergilemesi gereken davranışları sıralar. En başta imanlı kusursuz bir yaşantı amaç edinmeli. Yalandan tiksinip zararına da gelse gerçeği yürekten söylemeli. Başkalarına ne sözleriyle ne de eylemleriyle asla zarar vermemeli. Aşağılık insanların yaptıklarından nefret etmeli ama Rab’bi seven kimseleri kayırmalı. İmanlı kişi para kullanımına da dikkat etmeli. Parasını birinden yararlanmak, yalnızca kendini zenginleştirmek ya da adaleti saptırmak için kullanmamalı. Bu açıdan Rab’bin sözüne göre rüşvet günah sayılır çünkü olmaması gereken bir şeyi yaptırmak için kullanılır. Benzer şekilde muhtaç insanların yüklü faizle geri ödemelerini istemek de yanlıştır. Bu noktada bankaların uyguladığı faiz çok farklı bir durum çünkü borç alan kişi bankanın şartlarına kendisi boyun eğiyor. Neticede Davut’un burada sıraladığı nitelikler kapsamlı bir liste değil (bkz. Romalılar 12). Ancak genel olarak Tanrı’nın ne tür bir karakter ve davranıştan hoşlandığını görebiliyoruz. Sonuçta kendimizi etraftaki insanlara farklı gösterebiliriz ama gökten bakan Tanrı her şeyi net bir şekilde görür. O halde gerçekten akıllı kişi ne başkalarına ne de kendisine yaşar, imanlı kişi Tanrı için yaşar ve sonunda O’nun yanına gider.
EN BÜYÜK MİRAS
Mezmur 16
1 Koru beni, ey Tanrı, Çünkü sana sığınıyorum. 2 RAB'be dedim ki, ‹‹Efendim sensin. Senden öte mutluluk yok benim için.›› 3 Ülkedeki kutsallara gelince, Soyludur onlar, biricik zevkim onlardır. 4 Başka ilahların ardınca koşanların derdi artacak. Onların kan sunularını dökmeyeceğim, Adlarını ağzıma almayacağım. 5 Benim payıma, Benim kâseme düşen sensin, ya RAB; Yaşamım senin ellerinde. 6 Payıma ne güzel yerler düştü, Ne harika bir mirasım var! 7 Övgüler sunarım bana öğüt veren RAB'be, Geceleri bile vicdanım uyarır beni. 8 Gözümü RAB'den ayırmam, Sağımda durduğu için sarsılmam. 9 Bu nedenle içim sevinç dolu, yüreğim coşuyor, Bedenim güven içinde. 10 Çünkü sen beni ölüler diyarına terk etmezsin, Sadık kulunun çürümesine izin vermezsin. kulunun ölüm çukurunu görmesine izin vermezsin.›› 11 Yaşam yolunu bana bildirirsin. Bol sevinç vardır senin huzurunda, Sağ elinden mutluluk eksilmez.
AÇIKLAMA: Yeryüzünde sahip olabileceğimiz en güzel şey nedir? Servet ya da şöhret desek bunlar bir gün yok olup gidecek. Başarılı bir kariyer desek bu da eninde sonunda bitecek. Güzel bir aile desek onlar da bir gün bizi bırakacak. Davut’un buna verdiği cevap şu: ‘Benim mirasım Rab’dir!’ Yani insanın bu dünyada kavuşabileceği en büyük servet Tanrı’nın sevgisidir. Güzel tarafı şu ki bunun için soylu bir aileden gelmemiz gerekmiyor, çok da zeki ya da zengin olmaya da gerek yok, çünkü Tanrı’nın sevgisi herkese karşılıksız bir şekilde sunulur. Bu mezmuru yazan Davut’un büyük krallığı vardı ama onun için yine de en büyük hazine Rab’le olan ilişkisi. Çünkü krallık dahi her şey bir gün sona erecek ama Tanrı’nın sevgisine sığınan ebedi hayata sahip olacaktır. Bu yüzden Kral Davut Rab’be ‘Efendim sensin’ der, ‘Senden öte mutluluk yok benim için.’ Gerçekten yeryüzündeki en büyük mutluluk kaynağı Rab’bin kendisidir.
Sonrasında Davut teşvik aldığı bir şey daha gündeme getirir. Rab’den sonra onu en çok mutlu eden şey diğer imanlılar. Onlara kutsal ve soylu diyerek, biricik zevkimdirler der. Tanrı’yı yürekten seven, O’nu aynı şekilde seven insanlarla kardeş gibi hisseder. Ama Rab’bin iğrendiği davranışları sergileyen insanlardan tümden tiksinir. Böylece imanlı dünyanın neresine giderse gitsin başka imanlılarla karşılaştığında hemen kendi evinde gibi hisseder. Çünkü Rab’be ait olduğumuzda O’nun evrensel ailesine de dahil oluyoruz. Bu yüzden Davut hayatını Rab’bin ellerine bırakarak, payım sensin der. Hayatını bu şekilde Tanrı’ya teslim eden kişi karşılığında Rab’bi ve sevgisini alır. Mesih benzer şekilde öğrencilerine hayatlarını Rab’be sunmayı öğretti (Matta 16:24-27). İnsan dünyanın tümünü kazansa da Rab’bin sevgisinden yoksun kalsa bunun hiç bir anlamı yoktur. Ama hayatını Rab’de veren karşılığında sonsuz hayatla birlikte koskoca harika bir aile de kazanacaktır (Matta 19:29-30).
Mezmurun ilerisinde Davut Tanrı’nın sadakatini övmeye başlar. Rab’be sığındığı için hiç bir şeyden korkmadığını belirtir. Son ayetlerde ise Davut artık kendinden değil, yıllar sonra soyundan gelecek daha büyük bir Kral Mesih’ten söz etmeye başlar. Mezmurlar’da zaman zaman böyle ayetlere rastlıyoruz. Rab Davut’a soyundan ebedi bir kral çıkaracağına söz verdi (2.Samuel 7:12-15). Böylece mezmurları yazarken Davut bazen kendini aşıp ardından gelecek ‘büyük Davut’tan’ söz etmeye başlar. Burada Davut,
‘sen beni mezara terk etmeyeceksin, bedenimin çürümesine izin veremeyeceksin’ der. Yıllar sonra Elçi Petrus Yeruşalim halkına vaaz verirken bu ayeti göstererek Davut’un kendinden bahsetmediğini belirtir çünkü Davut öldükten sonra hiç dirilmedi. Ancak Davut’un oğlu Mesih öldükten sonra burada yazılan peygamberlik sözü uyarınca ölümden dirildi (Elç. İşleri 2:24-33). İlginç bir ayrıntı daha var ki ayete göre bedeni çürümeden dirilmesi gerek. Tıp uzmanlarına göre insanın bedeni üçüncü günden sonra çürümeye başlar. Bu şekilde Mesih’ten 1000 sene önce yaşamış Kral Davut İsa’nın tam üç gün sonra ölümden dirileceğini belirtmiş oldu (Luka 24:46). Kaldı ki Davut Tanrı’nın sağlayışına güvendiğini net bir şekilde gösteriyor. Rab’be sığınan kişi hem bu hayat için hem de sonraki ebedi yaşam için hep güvendedir, sevinci de hiç eksilmez.
RAB KAYAMDIR
Mezmur 17 ve 18
17:1 Haklı davamı dinle, ya RAB, Feryadımı işit! Hilesiz dudaklardan çıkan duama kulak ver! 2 Haklı çıkar beni, Çünkü sen gerçeği görürsün. 3 Yüreğimi yokladın, Gece denedin, Sınadın beni, Kötü bir şey bulmadın; Kararlıyım, ağzımdan kötü söz çıkmaz, 4 Başkalarının yaptıklarına gelince, Ben senin sözlerine uyarak Şiddet yollarından kaçındım. 5 Sıkı adımlarla senin yollarını tuttum, Kaymadı ayaklarım. 6 Sana yakarıyorum, ey Tanrı, Çünkü beni yanıtlarsın; Kulak ver bana, dinle söylediklerimi! 7 Göster harika sevgini, Ey sana sığınanları saldırganlardan sağ eliyle kurtaran! 8 Koru beni gözbebeği gibi; Kanatlarının gölgesine gizle 9 Kötülerin saldırısından, Çevremi saran ölümcül düşmanlarımdan. 10 Yürekleri yağ bağlamış, Ağızları büyük laflar ediyor. 11 İzimi buldular, üzerime geliyorlar, Yere vurmak için gözetliyorlar. 12 Tıpkı parçalamak için sabırsızlanan bir aslan, Pusuya yatan genç bir aslan gibi. 13 Kalk, ya RAB, kes önlerini, eğ başlarını! Kılıcınla kurtar canımı kötülerden, 14 Elinle bu insanlardan, ya RAB, Yaşam payı bu dünyada olan insanlardan. Varsın karınları vereceğin cezalara doysun, Çocukları da yiyip doysun, Artanı torunlarına kalsın! 15 Ama ben doğruluk sayesinde yüzünü göreceğim senin, Uyanınca suretini görmeye doyacağım.
18:1 Seni seviyorum, gücüm sensin, ya RAB! 2 RAB benim kayam, sığınağım, kurtarıcımdır, Tanrım, kayam, sığınacak yerimdir, Kalkanım, güçlü kurtarıcım, korunağımdır! 3 Övgüye değer RAB'be seslenir, Kurtulurum düşmanlarımdan. 4 Ölüm iplerine dolanmıştım, Yıkım selleri basmıştı beni, 5 Ölüler diyarının bağları sarmıştı, Ölüm tuzakları çıkmıştı karşıma. 6 Sıkıntı içinde RAB'be yakardım, Yardıma çağırdım Tanrım'ı. Tapınağından sesimi duydu, Haykırışım kulaklarına ulaştı. 7 O zaman yeryüzü sarsılıp sallandı, Titreyip sarsıldı dağların temelleri, Çünkü RAB öfkelenmişti. 8 Burnundan duman yükseldi, Ağzından kavurucu ateş Ve korlar fışkırdı. 9 Kara buluta basarak Gökleri yarıp indi. 10 Bir Keruv'a binip uçtu, Rüzgar kanatlar takarak hızla geldi. 11 Karanlığı örtündü, Kara bulutları kendine çardak yaptı. 12 Varlığının parıltısından, Bulutlardan dolu ve korlar savruluyordu. 13 RAB göklerden gürledi, Duyurdu sesini Yüceler Yücesi, Dolu ve alevli korlarla. 14 Savurup oklarını düşmanlarını dağıttı, Şimşek çaktırarak onları şaşkına çevirdi. 15 Denizin dibi göründü, Yeryüzünün temelleri açığa çıktı, ya RAB, Senin azarlamandan, Burnundan çıkan güçlü soluktan. 16 RAB yukarıdan elini uzatıp tuttu, Çıkardı beni derin sulardan. 17 Beni zorlu düşmanımdan, Benden nefret edenlerden kurtardı, Çünkü onlar benden güçlüydü. 18 Felaket günümde karşıma dikildiler, Ama RAB bana destek oldu. 19 Beni huzura kavuşturdu, Kurtardı, çünkü benden hoşnut kaldı. 20 RAB doğruluğumun karşılığını verdi, Beni temiz ellerime göre ödüllendirdi. 21 Çünkü RAB'bin yolunda yürüdüm, Tanrım'dan uzaklaşarak kötülük yapmadım. 22 O'nun bütün ilkelerini göz önünde tuttum, Kurallarından ayrılmadım. 23 O'nun gözünde kusursuzdum, Suç işlemekten sakındım. 24 Bu yüzden RAB beni doğruluğuma Ve gözünde pak olan ellerime göre ödüllendirdi. 25 Sadık kuluna sadakat gösterir, Kusursuz olana kusursuz davranırsın. 26 Pak olanla pak olur, Eğriye eğri davranırsın. 27 Alçakgönüllüleri kurtarır, Gururluların başını eğersin. 28 Işığımın kaynağı sensin, ya RAB, Tanrım! Karanlığımı aydınlatırsın. 29 Desteğinle akıncılara saldırır, Seninle surları aşarım, Tanrım. 30 Tanrı'nın yolu kusursuzdur, RAB'bin sözü arıdır. O kendisine sığınan herkesin kalkanıdır. 31 Var mı RAB'den başka tanrı? Tanrımız'dan başka kaya var mı? 32 Tanrı beni güçle donatır, Yolumu kusursuz kılar. 33 Ayaklar verdi bana, geyiklerinki gibi, Doruklarda tutar beni. 34 Bana savaşmayı öğretti, Kollarımla tunç bir yayı gereyim diye. 35 Bana zafer kalkanını bağışlarsın, Sağ elin destekler, Alçakgönüllülüğün yüceltir beni. 36 Bastığım yerleri genişletirsin, Burkulmaz bileklerim. 37 Kovalayıp yetiştim düşmanlarıma, Hepsi yok olmadan geri dönmedim. 38 Ezdim onları, kalkamaz oldular, Ayaklarımın altına serildiler. 39 Savaş için beni güçle donattın, Bana başkaldıranları önümde yere serdin. 40 Düşmanlarımı kaçmak zorunda bıraktın, Benden nefret edenleri yok ettim. 41 Feryat ettiler, ama kurtaran çıkmadı; RAB'bi çağırdılar, ama O yanıt vermedi. 42 Ezdim onları, rüzgarın savurduğu toza döndüler, Sokak çamuru gibi savurup attım. 43 Halkımın çekişmelerinden beni kurtardın, Ulusların önderi yaptın, Tanımadığım halklar bana kulluk ediyor. 44 Duyar duymaz sözümü dinlediler, Yabancılar bana yaltaklandılar. 45 Yabancıların betleri benizleri attı, Titreyerek çıktılar kalelerinden. 46 RAB yaşıyor! Kayam'a övgüler olsun! Yücelsin kurtarıcım Tanrı! 47 O'dur öcümü alan, Halkları bana bağımlı kılan. 48 Düşmanlarımdan kurtarır, Başkaldıranlardan üstün kılar beni, Zorbaların elinden alır. 49 Bunun için uluslar arasında sana şükredeceğim, ya RAB, Adını ilahilerle öveceğim. 50 RAB kralını büyük zaferlere ulaştırır, Meshettiği krala, Davut'a ve soyuna Sonsuza dek sevgi gösterir.
AÇIKLAMA: Dünyadaki her şey gelip geçicidir. Eninde sonunda her şey yok olup gidecek. Bizim hayatımız da her an sona erebilir. Peki ölüm perdesini yardığımızda öbür tarafta bizi ne bekliyor acaba? Davut buna çok net bir cevap veriyor. Kral olmasına rağmen onun hayatı da sıkıntılarla doluydu. Sadece dıştan saldırılar değil, kendi aile fertlerinden de kendisine karşı isyana kalkanlar oluyordu. Ama bundan daha önemli Davut kendi yüreğinde zaman zaman baş gösteren günahları biliyordu. Aslında insanın en büyük düşmanı kendi yaramaz yüreğidir. Peygamber Yeremya şöyle demişti: ‘Yürek her şeyden daha aldatıcıdır, iyileşmez, onu kim anlayabilir?’ Ama hemen sonraki ayet Rab şöyle karşılık verir, ‘Ben RAB, herkesi davranışlarına, yaptıklarının sonucuna göre ödüllendirmek için yüreği yoklar, düşünceyi denerim (Yeremya 17:9-10). Benzer şekilde Davut yüreğini hep Rab’bin önüne koyup, sınayıp temizlemesini isterdi. Aynı şekilde her bir davranışına dikkat edip Rab’bin yolunda pak bir şekilde ilerlemeye çalışırdı. Davut kendi yaptıklarıyla Tanrı katında asla aklanamayacağı biliyordu ama Rab’be inanarak temiz bir hayat sürdürmeye gayret etti. En önemlisi bunun sonunda Tanrı’nın büyük sevgisi sayesinde aklanıp O’nun yüzünü göreceğine inanıyordu. Davut ölümden korkmuyordu çünkü gözlerini öbür tarafta açtığında Rab’bin suretini göreceğinden emindi.
Bir sonraki mezmurda, Davut Rab’be olan güvenini bir çok açıdan beyan eder. Tam bu sırada Davut uzun yıllar bir önceki kral Saul’dan kaçtıktan sonra nihayet rahata kavuştu çünkü İsrail halkı krallığı kendisine teslim etti. Bu yüzden bütün sıkıntılı günleri boyunca onu koruyan Rab’be bu şükran ilahisini yazar. En başta ‘Seni seviyorum’ yazar. Sonra Rab için, ‘Sen benim kayam, sığınağım, kurtarıcım, Tanrım, kalkanım, korunağımsın’ der. Ardından geçen günlerde çektiği sıkıntıları anımsar. Ama hepsinde Rab’be yakardı ve Tanrı onu her defasında duydu ve kurtardı. İlerleyen ayetlerde Davut mecazi bir dille Rab’bin yanına nasıl büyük bir kudretle yetiştiğini yazar. Kendini büyük bir denizde boğulur gibi resmeder. Rab’be yakardığında koskoca bir Keruv’a (güçlü bir melek türü) binip göklerden aşağı iner. Güçlü sesinden ötürü tüm dünya sarsılır. Ağızından çıkan sözlerden ötürü düşmanları eriyip gider. Böylece Rab Davut’u alıp yüksek ve sağlam bir kayaya çıkartır.
İlerleyen ayetlerde Davut Rab’bin mükemmel kurtarışını över. Tanrı’nın sadık kullarına hep sahip çıktığını belirtir. Aynı zamanda düşmanlarına karşı nasıl davrandığını da belirtir. Bununla ilgili ilginç bir ayet var
: ‘Pak olanla pak olur, eğriye eğri davranırsın. Alçakgönüllüleri kurtarır, gururluların başını eğersin.’ Peki ne demek istiyor, Rab eğri insanlar gibi eğri davranır mı? Rab’bin Sözü Tanrı’nın kötülüğe asla meyil vermediğini belirtir (Yakup 1:13-17). Buradaki kelime aslında güreşme fiilinden gelir. Anlamı şudur, kötüler Tanrı’yı yenebileceklerini sanıyorlar ama Rab hep üstün gelir. Hatta Kutsal Kitap Rab’bin bilgeleri kurnazlıklarında yakaladığını yazar (Eyüp 5:13). Neticede bu ayetten Rab’bin alçakgönüllülerden yana olduğunu görüyoruz, çünkü esas kendisi alçakgönüllüdür (18:35). Aynı zamanda Rab kendisini seven kulunu her konuda desteklediğini görürüz. O yüzden Davut sonunda ‘
Yaşasın Rab!’ diye haykırıyor. Evet, bu dünyada ne sıkıntılar görürsek görelim, eğer Tanrı’nın kayası üzerine dikildiysek o zaman korkumuz yok. Başımıza ne gelirse gelsin biz O’nun ellerindeyiz (Yuhanna 10:28).
KONUŞAN TANRI
Mezmur 19
1 Gökler Tanrı'nın görkemini açıklamakta, Gökkubbe ellerinin eserini duyurmakta. 2 Gün güne söz söyler, Gece geceye bilgi verir. 3 Ne söz geçer orada, ne de konuşma, Sesleri duyulmaz. 4 Ama sesleri yeryüzünü dolaşır, Sözleri dünyanın dört bucağına ulaşır. Güneş için göklerde çadır kurdu Tanrı. 5 Gerdekten çıkan güveye benzer güneş, Koşuya çıkacak atlet gibi sevinir. 6 Göğün bir ucundan çıkar, Öbür ucuna döner, Hiçbir şey gizlenmez sıcaklığından. 7 RAB'bin yasası yetkindir, cana can katar, RAB'bin buyrukları güvenilirdir, Saf adama bilgelik verir, 8 RAB'bin kuralları doğrudur, yüreği sevindirir, RAB'bin buyrukları arıdır, gözleri aydınlatır. 9 RAB korkusu paktır, sonsuza dek kalır, RAB'bin ilkeleri gerçek, tamamen adildir. 10 Onlara altından, bol miktarda saf altından çok istek duyulur, Onlar baldan, süzme petek balından tatlıdır. 11 Uyarırlar kulunu, Onlara uyanların ödülü büyüktür. 12 Kim yanlışlarını görebilir? Bağışla göremediğim kusurlarımı, 13 Bilerek işlenen günahlardan koru kulunu, İzin verme bana egemen olmalarına! O zaman büyük isyandan uzak, Kusursuz olurum. 14 Ağzımdan çıkan sözler, Yüreğimdeki düşünceler, Kabul görsün senin önünde, Ya RAB, kayam, kurtarıcım benim!
AÇIKLAMA: Bu ilahide Davut Tanrı’nın kendini insanlara nasıl harika bir şekilde açıkladığını belirtir. Rab görkemini sadece kendisini arayan ya da seven insanlara değil, tüm herkese eşit bir şekilde yansıtır. En başta yaratmış olduğu evren ve içinde yaşadığımız mükemmel yapıtı olan dünyamız Rab’bin yüceliğini ve eşsiz sevgisini duyurmaktadır. Çıplak gözle gök kubbenin harikalarını izleyen Davut Tanrı’nın görkemini bu kadar övüyorsa bugünün teknolojisiyle çok daha fazlasını görebilen bizler O’nu daha ne kadar çok övmeliyiz. Gerek galaksilerin ahengi ve yıldızların rengarenk parıltısı olsun, gerekse dünyamızın inanılmaz güzelliği ve her atomun büyüleyici detayı olsun, hepsi Tanrı’nın mükemmel bilgeliğini ve eşsiz kudretini bas bas bağırır. İlginç tarafı şu ki kâinat her hangi bir yerinde hiç yazılı bir sözü geçmezse de mesajı o kadar net ve açık ki. Ayrıca, bu haber sadece belirli bir kavme yönelik değildir, dünyanın her yerindeki insan aynı mesajı algılayabiliyor. Tabiatın vahyi herkesi kapsar, öyle ki günün sonunda hiç kimse ‘Ben Tanrı’yı tanıyamadım’ diyemeyecektir. Pavlus aynı gerçeği yankılar: ‘Tanrı’nın görünmeyen nitelikleri – sonsuz gücü ve Tanrılığı - dünya yaratılalı beri O’nun yaptıklarıyla anlaşılmakta, açıkça görülmekte (Romalılar 1:20).’ Bu nedenle kimsenin bir bahanesi yoktur. Davut burada güneşin örneğini verir. Onu gören herkes olağanüstü gücünü hissetmiştir. Eski çağlarda bazısı bu yüzden güneşe tapmıştır. Ancak akşam olunca sönüp gidiyor. Demek ki güneşten daha yüce bir varlık var; onu yaratan ve güzergahını çizen Rab’dir.
Kainatta sergilenen mesaj Tanrı’nın genel niteliklerini görmemizi sağlıyorsa da O’nun bize ilişkin kutsal planını tanımamız için yeterli değil. Bunun için Rab’bin bize ilettiği kutsal sözlerini okumamız gerek. Doğanın vahyi genel ve kapsamlı ise de Rab’bin Sözü özel ve kişiseldir. Böylece Davut, peygamberler aracılığıyla insanlara iletilen kutsal yazıların değerini övmeye başlar. Kendi gününde Davut yalnızca Tevrat ya da Torah denilen Musa’nın metinlerini okuyabiliyordu. Buna karşın günümüzde Tanrı’nın bütün sözlerini okuyabilen bizler daha ne kadar şanslıyız! Ne yazık ki tüm bu olanaklara sahip olan modern insan hepsini hor görüp yalnızca kendi keyfine bakar. Üzümü yeriz ama bağını sormayız. Fakat unutmayalım ki bir gün bağcıyla karşı karşıya kalacağız.
İlerleyen ayetlerde Davut Rab’bin Sözü’nün harikalarını dile getirmeye başlar. Kutsal Kitap gerçek anlamda yetkin ve mükemmeldir. Onun değerini bilene bilgeliğin kaynağıdır. Kelamda Rab’bi arayan hayatın anlamını keşfetmenin yanı sıra müthiş bir sevinç de bulur. Çünkü Rab’bin Sözü dünyada elde edebileceğimiz en büyük şereften ve en zengin mücevherden de değerlidir. Bazısı ondaki buyrukları çok sıkıcı sanabilir en başta, ta ki yüce Babamızın bunları bizi kendisine yakınlaştırmak için verdiğini anlayana dek. Neticede Rab’bin Sözü sayesinde Tanrı’yı harika bir şekilde tanıdığımız gibi kendimizi de en doğru şekilde görmeye başlarız. Rab’bin doğrularını kavradıkça kendi yanlışlarımızdan da kaçınabiliriz. Bunu ancak Rab bize gösterebilir. Gerçek anlamda Tanrı’yı seven kişi ancak bu sayede Göksel Baba’yı tanıyabilir. Böylece mezmurun sonunda Davut Tanrı’nın onu her türlü kötülükten alıkoymasını diler. Gerçek şu ki hayatımız Rab’bin önünde açık bir kitaptır. Ancak O’nun kitabını okumaya başladığımızda kendi kitabımızı düzeltebiliriz. O da Rab’bin gücü ve hikmeti sayesinde olur.
KRAL’IN DİLEĞİ
Mezmur 20 ve 21
20:1 Sıkıntılı gününde RAB seni yanıtlasın, Yakup'un Tanrısı'nın adı seni korusun! 2 Yardım göndersin sana kutsal yerden, Siyon'dan destek versin. 3 Bütün tahıl sunularını anımsasın, Yakmalık sunularını kabul etsin! 4 Gönlünce versin sana, Bütün tasarılarını gerçekleştirsin! 5 O zaman zaferini sevinç çığlıklarıyla kutlayacağız, Tanrımız'ın adıyla sancaklarımızı dikeceğiz. RAB senin bütün dileklerini yerine getirsin. 6 Şimdi anladım ki, RAB meshettiği kralı kurtarıyor, Sağ elinin kurtarıcı gücüyle Kutsal göklerinden ona yanıt veriyor. 7 Bazıları savaş arabalarına, Bazıları atlarına güvenir, Bizse Tanrımız RAB'bin adına güveniriz. 8 Onlar çöküyor, düşüyorlar; Bizse kalkıyor, dimdik duruyoruz. 9 Ya RAB, kralı kurtar! Yanıtla bizi sana yakardığımız gün!
21:1 Ya RAB, kral seviniyor gösterdiğin güce. Sevinçten coşuyor verdiğin zaferle! 2 Gönlünün istediğini verdin, Ağzından çıkan dileği geri çevirmedin. 3 Onu güzel armağanlarla karşıladın, Başına saf altından taç koydun. 4 Senden yaşam istedi, verdin ona: Uzun, sonsuz bir ömür. 5 Sağladığın zaferle büyük yüceliğe erişti, Onu görkem ve büyüklükle donattın. 6 Üzerine sürekli bereket yağdırdın, Varlığınla onu sevince boğdun. 7 Çünkü kral RAB'be güvenir, Yüceler Yücesi'nin sevgisi sayesinde sarsılmaz. 8 Elin bütün düşmanlarına erişecek, Sağ elin senden nefret edenlere uzanacak. 9 Öfkelendiğin an, ya RAB, Kızgın fırına döndüreceksin onları; Gazapla yutacak, Ateşle tüketeceksin. 10 Yok edeceksin çocuklarını yeryüzünden, Soylarını insanlar arasından. 11 Düzenler kursalar sana, Aldatmaya çalışsalar, Yine de başarılı olamazlar. 12 Çünkü sırtlarını döndüreceksin, Yayını yüzlerine doğru gerince. 13 Yüceliğini göster, ya RAB, gücünle! Ezgiler söyleyip ilahilerle öveceğiz kudretini.
AÇIKLAMA: Kral Davut gençliğinden beri Tanrı’ya bağlı bir kişiydi. Ailesinin en küçüğü olup hep tarla işlerinin başında bırakılmasına rağmen sürekli Rab’bin yüzünü arar ve kendi bestelediği ilahilerle O’nu överdi. Yıllar sonra Rab’bin seçimiyle Kral atandığında Tanrı’ya olan bu bağlılığını hiç yitirmedi. Genç bir çoban iken en ufak bir tehlike karşısında nasıl ki hep Tanrı’ya dönüp yardım istediyse, koskoca kralı iken de hep yardımını Rab’den diledi. Bu mezmurlarda tecrübeli bir kralın dileklerini okuyoruz. Halkına her durumda Tanrı’ya yakarmasını öğretiyor. Günümüzde insanlar dilek tutmak için çok farklı yöntemlere başvuruyor. Kimisi kayan bir yıldız gördüğünde ya da fala bakılırken dilek tutar, kimisi kuyuya para atarken, kimisi ise türbelere gidip ağaçlara bez parçaları bağlayarak ölülerden bir şeyler ister. Bazısı kiliseye gidip Papaz büyüsü ya da muska yazdırmak ister ki başlarına gelen bir lanetten kurtulsunlar. Aslında bütün bunlar boş şeylerdir. İşin kötüsü insanlar bu tür batıl inançlara bel bağlayarak kendilerini Şeytan’ın işine açıyorlar. Bazen İblis dileklerini bir şekilde gerçekleştirir ve öylece onları kendisine bağlamış oluyor. Oysa ki dileklerimizi yalnızca tek gerçek Tanrı’ya iletmeliyiz. En doğrusunu O yapacaktır. Davut’un gününde de krallar savaşa girerken kurban edilen bir hayvanın iç organlarını karıştırır ilahlardan bir mesaj ararlardı, başkaları kendi askeri güçlerine bel bağlardı ama Davut her zaman Tanrı’ya güvenir ondan yardım isterdi. Sonuçta Tanrı’dan başka bir şeye güvenen eninde sonunda yıkılır ve karanlığa gömülür. Rab’be güvenen ise düşse de asla yıkılmaz, gücü kırılsa da hep kalkar dimdik durur (S.Özdeyişleri 24:10,16; 2.Korintliler 4:7-9).
Bir sonraki mezmurda Davut Tanrı’nın dileklerini nasıl yerine getirdiğini anlatır. İlk kral atandığında o dönemki kral Saul onu hep kovaladı durdu. Kimi zaman Davut mağaralara sığındı, kimi zaman yurtdışına kaçmak zorunda kaldı. Bir kaç defa Saul’u öldürmek için eline fırsat geçti ama Davut yine bunu Rab’be bırakmayı tercih etti. Sonunda Saul öldü ve halk Davut’u kral olarak seçti. Yine de küçük ülkesinin çok sayıda düşmanı vardı. Ama Davut her defasında Rab’be güvenerek savaştı ve Tanrı onu hep zafere ulaştırdı (2.Samuel 8). Dahası Rab Davut’la özel bir antlaşma yaparak kendisinden gelen soyu sonsuza dek sürdüreceğine söz verdi. Böylece Davut Rab için şöyle der: ‘Üzerime sürekli bereket yağdırdın, varlığınla beni sevince boğdun.’ Kutsal Kitap’ta Kral Davut bir Tanrı adamı olarak geçer çünkü gözlerini hep Rab’be dikti. Zaman zaman zayıf düştüğü, hatta günah işlediği de oldu ama her defasında gözlerini yine Tanrı’nın yüzüne çevirip dileklerini O’na iletti. İşte bereketli bir hayatın sırrı budur. Başkalarının yaptığı gibi yaramaz bazı yöntemlere başvurmak yerine ya da kendi aklımıza ve gücümüze güvenmek yerine her durumda Rab’be güvenmeyi öğrenebilirsek ve tüm dileklerimizi ona aktarırsak o zaman gerçek anlamda mutlu olacağız.
MESİH’İN HAYKIRIŞI
Mezmur 22
1 Tanrım, Tanrım, beni neden terk ettin? Niçin bana yardım etmekten, Haykırışıma kulak vermekten uzak duruyorsun? 2 Ey Tanrım, gündüz sesleniyorum, yanıt vermiyorsun, Gece sesleniyorum, yine rahat yok bana. 3 Oysa sen kutsalsın, İsrail'in övgüleri üzerine taht kuran sensin. 4 Sana güvendiler atalarımız, Sana dayandılar, onları kurtardın. 5 Sana yakarıp kurtuldular, Sana güvendiler, aldanmadılar. 6 Ama ben insan değil, toprak kurduyum, İnsanlar beni küçümsüyor, halk hor görüyor. 7 Beni gören herkes alay ediyor, Sırıtıp baş sallayarak diyorlar ki, 8 ‹‹Sırtını RAB'be dayadı, kurtarsın bakalım onu, Madem onu seviyor, yardım etsin!›› 9 Oysa beni ana rahminden çıkaran, Ana kucağındayken sana güvenmeyi öğreten sensin. 10 Doğuşumdan beri sana teslim edildim, Ana rahminden beri Tanrım sensin. 11 Benden uzak durma! Çünkü sıkıntı yanıbaşımda, Yardım edecek kimse yok. 12 Boğalar kuşatıyor beni, Azgın Başan boğaları sarıyor çevremi. 13 Kükreyerek avını parçalayan aslanlar gibi Ağızlarını açıyorlar bana. 14 Su gibi dökülüyorum, Bütün kemiklerim oynaklarından çıkıyor; Yüreğim balmumu gibi içimde eriyor. 15 Gücüm çömlek parçası gibi kurudu, Dilim damağıma yapışıyor; Beni ölüm toprağına yatırdın. 16 Köpekler kuşatıyor beni, Kötüler sürüsü çevremi sarıyor, Ellerimi, ayaklarımı deliyorlar. 17 Bütün kemiklerimi sayar oldum, Gözlerini dikmiş, bana bakıyorlar. 18 Giysilerimi aralarında paylaşıyor, Elbisem için kura çekiyorlar. 19 Ama sen, ya RAB, uzak durma; Ey gücüm benim, yardımıma koş! 20 Canımı kılıçtan, Biricik hayatımı köpeğin pençesinden kurtar! 21 Kurtar beni aslanın ağzından, Yaban öküzlerinin boynuzundan. Yanıt ver bana! 22 Adını kardeşlerime duyurayım, Topluluğun ortasında sana övgüler sunayım: 23 Ey sizler, RAB'den korkanlar, O'na övgüler sunun! Ey Yakup soyu, O'nu yüceltin! Ey İsrail soyu, O'na saygı gösterin! 24 Çünkü O mazlumun çektiği sıkıntıyı hafife almadı, Ondan tiksinmedi, yüz çevirmedi; Kendisini yardıma çağırdığında ona kulak verdi. 25 Övgü konum sen olacaksın büyük toplulukta, Senden korkanların önünde yerine getireceğim adaklarımı. 26 Yoksullar yiyip doyacak, RAB'be yönelenler O'na övgü sunacak. Sonsuza dek ömrünüz tükenmesin! 27 Yeryüzünün dört bucağı anımsayıp RAB'be dönecek, Ulusların bütün soyları O'nun önünde yere kapanacak. 28 Çünkü egemenlik RAB'bindir, Ulusları O yönetir. 29 Yeryüzündeki bütün zenginler doyacak Ve O'nun önünde yere kapanacak, Toprağa gidenler, Ölümlerine engel olamayanlar, Eğilecekler O'nun önünde. 30 Gelecek kuşaklar O'na kulluk edecek, Rab yeni kuşaklara anlatılacak. 31 O'nun kurtarışını, ‹‹Rab yaptı bunları›› diyerek, Henüz doğmamış bir halka duyuracaklar.
AÇIKLAMA: Çarmıhta acı çeken Mesih’in bu sözleri hep merak uyandırmıştır:
‘Tanrım, Tanrım beni neden terk ettin?’ (Matta 27:46). Aslında İsa bunu söylerken 22. mezmur’a gönderme yapıyordu çünkü Davut’un bu sözleri kendisiyle ilgili değil, asırlar sonra gelecek büyük Kral Mesih için yazılmıştı. Elbette ki Davut da hepimiz gibi zaman zaman kendini terkedilmiş gibi hissetti ama buradaki gizemli ifadeler esas kendisinden bin sene sonra kadar yaşayacak ve canını tüm insanlar için verecek İsa Mesih için geçerlidir. Çektiği işkenceyi bu mezmura endeksleyen Mesih çarmıhın etrafındaki insanlara büyük bir ipucu vermiştir, yani yaşadıklarının peygamberlerin sözleri uyarınca gerçekleştiğini işaretliyordu. O sırada günahın acısını çeken Mesih kendini gerçekten yalnız hissetti çünkü günaha bakamayan Tanrı insanlığın hak ettiği gazabı kendi Oğlu üzerine boşaltıyordu. O anda Mesih bizim uğrumuza cehennemin korkunç ıstırabını çekiyordu.
Mezmurun ilerleyen ayetlerinde Mesih’in yaşadığı bu müthiş olayların bir çok ayrıntısına rastlıyoruz. En başta ne kadar acı çekse de Tanrı’ya olan güvenini asla yitirmediğini görebiliyoruz çünkü tüm bunlar kutsal planı dahilinde gerçekleşiyordu. Yine de kendi halkının onu ‘toprak kurdu’ gibi görüp küçümsemesi, onunla alay etmesi yüreğine darp etti. Ona rağmen doğuşundan beri Rab’be adanmış biri olduğunu hatırlayarak ümitleniyor. Sonra çevresini kuşatan düşmanlarının bakışlarını azgın boğalar ve avını parçalayan aslanlar olarak resmeder. Kendi ruh halini de şöyle tasvir eder: ‘Su gibi dökülüyorum, yüreğim balmumu gibi içimde eriyor, gücüm çömlek parçası gibi kurudu...’ Ardından yüzlerce sene önce Mesih’in çekeceği acıları yazan bu ayetlerin arasında şu gizemli sözler dikkatimizi çeker: ‘Ellerimi, ayaklarımı deliyorlar.’ Çok net bir şekilde çarmıha gerilme olayını resmediyor. Oysa ki Davut’un döneminde bu tür bir idam yöntemi henüz icat edilmemişti. Ellerden ve ayaklardan bir ağaca çivilenip ölüme terk edilmek ancak Romalıların döneminde rağbet gördü. Yani Davut’un bunu bilmesi, ya da tahmin etmesi bile imkansız. Çok net ve açık bir peygamberlik sözü! Ardından son derece ilginç bir peygamberlik daha gelir: ‘Giysilerimi aralarında paylaşıyor, elbisem için kura çekiyorlar.’ Bu sözler Mesih’in çarmıha gerildiği gün birebir yerine geldi (Yuhanna 19:24).
Ama mezmur henüz bitmiş değil, sonraki ayetlerde Davut Mesih’in haykırışının duyulacağına inandığını belirtir. Tanrı bir süreliğine yüzünü çevirdiyse de yine de ona eline uzatacaktır. Hatta bu acıların sonucunda, Mesih’in Rab’bin adını kardeşlerine duyurup topluğun ortasında Tanrı’yı öveceğini söyler. Aynı şekilde İsa Mesih dirildikten sonra günah ve ölüm üzerindeki zaferini havarileri aracılığıyla halkına ilan etti (E.İşleri 2, İbraniler 2:12). Davut da bu büyük olayın ardından tüm ulusların soyları Mesih’in önüne gelip eğileceklerini yazar. Rab’bin bu inanılmaz kurtarışının tüm halkların önünde duyurulup inanılacağını da belirtir. Ne ilginç değil mi? Bugün Mesih’ten iki bin sene sonra yaşayan bizler Davut’un söylediği her şeyin tek tek yerine geldiğini görebiliyoruz. İşte Davut bundan da söz etti. Bunların gerçekleştiğini gören ‘henüz doğmamış halk’ biziz ve Davut’un öngördüğü gibi bizler ‘Rab yaptı bunları’ diyebiliyoruz. Şimdiden her ulustan insanlar Mesih’in önünde yere kapanıp O’nun sağladığı kurtuluşa sığınıyor. Yakında yine gelecektir ve o zaman beklenen büyük egemenliği de kuracaktır ve o zaman herkes önünde eğilecektir (Filipililer 2:9-11).
RAB ÇOBANIMDIR
Mezmur 23
1 RAB çobanımdır, Eksiğim olmaz. 2 Beni yemyeşil çayırlarda yatırır, Sakin suların kıyısına götürür. 3 İçimi tazeler, Adı uğruna bana doğru yollarda öncülük eder. 4 Karanlık ölüm vadisinden geçsem bile, Kötülükten korkmam. Çünkü sen benimlesin. Çomağın, değneğin güven verir bana. 5 Düşmanlarımın önünde bana sofra kurarsın, Başıma yağ sürersin, Kâsem taşıyor. 6 Ömrüm boyunca yalnız iyilik ve sevgi izleyecek beni, Hep RAB'bin evinde oturacağım.
AÇIKLAMA: Hiç yalnızlık çektiniz mi? Hepimiz bir zamanlar terk edildiğimizi hissettik, gerçekten çok acı bir şeydir. Bir anda sanki dünyamız yıkılıyor ve ne yapacağımızı şaşırıyoruz. Davut’un asırlar önce yazdığı bu kısa mezmur tam o durumlar için bestelenmişti. En başta ‘Rab çobanımdır, hiç bir eksiğim olmaz’ diye başlar. Tanrı’yı bir çobana benzetmesi garip gelebilir, oysa ki Kral Davut’un kendisi de bir zamanlar çobandı. Günümüzde çobanlık gibi işlerin en fakir insanlara bırakıldığı halde aslında çok büyük ve önemli bir sorumluluktur. Örneğin, yüz tane koyuna bakmanın değeri ne kadar biliyor musunuz? Tanesini bin TL’den hesaplarsak, hepsinin değeri yaklaşık 100,000 TL’dir. Yani büyük bir servet! Bunun için çoban olarak seçilecek insanın her şeyden önce güvenilir olması şart. Dışarıdan pek zor bir görev gibi görünmezse de esasında çok tehlikeli bir meslektir. Bu kadar çok hayvanı bir arada tutmanın zorluğu yanı sıra, her an saldırabilecek yabani hayvanlara da dikkat etmek gerek. Böylece Kutsal Kitap’ta çobanlık demek sorumluluk sahibi demektir. Çoban resmi akılda güvende olmayı canlandırır. Aynı zamanda Rab’bin Sözü bir çok yerde bizi yaramaz koyunlara benzetir. Söz dinlemez, yolunu şaşıran, kolayca tuzağa düşen bu şaşkın hayvana benzeriz (1.Petrus 2:25). Bu açıdan Rab’bin başımızda Çoban olarak durması pek anormal değil, tersine tam yerinde bir ifade (Vaiz 12:11).
İlerleyen ayetlerde Davut kendi tecrübelerinden bir çobanın koyunlarına nasıl baktığını hatırlatarak Rab’bin benzer şekilde bize davrandığını belirtir. Çobanın en temel görevi koyunlarını otlatmak. Onlara yemyeşil çayırlar arar. Korkmamaları için onları sakin suların kenarına götürür. Böylece koyunlarının içini ferahlatır. Gittikleri her yerde çoban önlerinde gidip onlara yol gösterir. Bazen koyunları tehlikeli bir yerlerden geçirmek zorunda kalır. Dar ya da karanlık bir geçit olabilir ama çobanlarına güvenen hayvanlar pek korkmazlar çünkü önden gidene bakıyorlar. Çobanın yanlarında olması yeterlidir. Elindeki değneği gördükçe yürekleri huzur içinde kalıyor. Bazen kurt ya da aslan gibi düşmanlar sağdan soldan belirebilir. Bu durumda koyunların bazısı paniğe kapılabilir ama iyi çoban her tür saldırıyı püskürtür ve koyunlarını yine toparlar. Sonra çoban başlarına yağ sürerek onları sakinleştirir. Son derece huzurlu bu portre Tanrı’nın çocukları olan bizlere gösterdiği itinayı birebir resmeder. Rab bütün ihtiyaçlarımızı karşılar (Matta 6:25-33), bize öncülük eder (Yakup 1:5), her tür tehlikeden korur (Yahuda 24) ve gerektiğinde elindeki değnekle terbiye etse de sevgisini bizden asla esirgemez (İbraniler 12:5-12). Rab’bin bize karşı beslediği şefkat çok büyüktür! (Ağıtlar 3:22-25)
Bu mezmurun bir yanı daha var ki esasında İsa Mesih’i resmediyor (İbraniler 13:20). Günün birinde din bilginleriyle tartışırken Mesih şunu söyledi: ‘Ben iyi çobanım. İyi çoban koyunları uğruna canını verir (Yuhanna 10:11).’ Bu bağlamda Mesih halkın önderlerini kötü ve bencil kiralık çobanlara benzetir. Onlar bir tek kendi menfaatlerini güdüyorlardı. Mesih ise insanlar uğruna canını vermeye geldi. Aynı zamanda Mesih kendisine ait ‘koyunların’ sesini işittiklerini belirtir. Ancak Mesih’i izleyen, yani öğretisine boyun eğen O’nun esas kim olduğunu anlar. Böylece İsa’ya inanan O’nun şefkatini ve sevgisini de görür. Şimdi Mesih bedenen aramızda olmazsa da Kutsal Ruh’u vasıtasıyla hep bizimle birlikte olduğunu biliyoruz (Yuhanna 14:26-27, Matta 28:20) Her durumda bizi güçlendiren, teşvik eden ve gerektiğinde omuzlarında taşıyan yine O’dur (1.Petrus 5:7). Dahası Mesih’in yakında bir gün dönüp bizi yanına alacağını biliyoruz. Davut’un da bahsettiği de buydu. Çoban yürekli Tanrı’yı tanıyan herkes ‘hep Rab’bin evinde’ oturacağına emin olabilir. O zaman tatlı yüzünü kendi gözlerimizle göreceğiz ve kendisi tüm yaşlarımızı silerek bizi bağrına basacaktır (Vahiy 7:17).
YÜCE KRAL
Mezmur 24
1 RAB'bindir yeryüzü ve içindeki her şey, Dünya ve üzerinde yaşayanlar; 2 Çünkü O'dur denizler üzerinde onu kuran, Sular üzerinde durduran. 3 RAB'bin dağına kim çıkabilir, Kutsal yerinde kim durabilir? 4 Elleri pak, yüreği temiz olan, Gönlünü putlara kaptırmayan, Yalan yere ant içmeyen. 5 RAB kutsar böylesini, Kurtarıcısı Tanrı aklar. 6 O'na yönelenler, Yakup'un Tanrısı'nın yüzünü arayanlar İşte böyledir. 7 Kaldırın başınızı, ey kapılar! Açılın, ey eski kapılar! Yüce Kral girsin içeri! 8 Kimdir bu Yüce Kral? O RAB'dir, güçlü ve yiğit, Savaşta yiğit olan RAB. 9 Kaldırın başınızı, ey kapılar! Açılın, ey eski kapılar! Yüce Kral girsin içeri! 10 Kimdir bu Yüce Kral? Her Şeye Egemen RAB'dir bu Yüce Kral!
AÇIKLAMA: Rab mutlak ve mukaddes bir egemendir. Zaman zaman insan kendini bir şey sanabilir oysa ki Rab’bin karşısında ‘uluslar kovada bir damla su, terazideki toz zerreciği gibidir (Yeşaya 40:15).’ Dünyada ‘Bu benim hakkım, bana aittir’ gibi söylemler sık sık duyarız, insanlar mal mülk üzerinde birbiriyle çekişir durur; oysa ki esas hepsi Tanrı’nındır (Eyüp 41:11). Biz burada kahya ve konuğuz, her şeyimiz Tanrı’dan emanettir. Dünyada olan her şey Yüce Yaradan’a aittir. Bu mezmurun başında Davut sıkça unuttuğumuz bu önemli gerçeği vurgular. Dünyaya bir şey getirmediğimiz gibi günün sonunda üzerindeki hiç bir şey bize ait olmayacaktır (1.Timoteos 6:7). Çünkü hepsini yoktan yaratan ve bize tüm bu imkanları lütfeden bir tek Rab’dir.
O halde ne için yaşıyoruz? Dünyadan maddi bir şey götürmezsek de, aslında yaşamımız boyunca göklerde manevi bir servet biriktirmemiz mümkündür. Evet kefenin cebi yoktur ama ruhun ambarları vardır. Tanrı’ya yönelen herkes iç varlığını zenginleştirerek ve başkalarına hizmet ederek göklerde müthiş bir hazine sahibi olabilir (Matta 6:18-21, Luka 12:21; 16:1-13). Ama bunun için Tanrı’nın katına yükseleceğimize emin olmak gerek. Nitekim insanın nihai hedefi Rab’bin yanına gitmektir. Ne var ki Kutsal Kitap’ın dediğine göre biz şu an için dünyada gariban yabancıyız (1.Petrus 2:11). İnsan esas Tanrı’yla birlikte, samimi ve yakın bir ilişki içerisinde yaşamak için yaratıldı ama Adem ile Havva’dan bu yana insan hep Rab’binden uzaktır. İlk atalarımız büyük bir günah işlediler ve sonrasında tüm insanlar ölümlü kılındı. Ama hala bir şans vardır. Ölümden sonra Tanrı’nın yanına gitme ihtimalimiz var. Peki nasıl olacak? Davut aynı soruyu sorar. İnsan Tanrı’nın dağına nasıl çıkabilir. Verdiği cevapta bir çok şart koşuyor: Ellerimiz ve yüreğimiz pak olacak, putlara tapmayacağız, yalana yer vermeyeceğiz... Aslında oldukça kısa bir liste ama dürüst olursak bunları bile yerine getiremedik, getiremeyiz. Bazımız dıştan dindar görünmeye başarsak da Tanrı’yı kandıramayız çünkü o yüreklerimize dikkat eder. Peki Tanrı’nın huzuruna çıkacak kadar pak ve kutsal olamayacağımıza göre ne yapabiliriz?
İncil kendi gücümüzle Tanrı’ya asla gidemeyeceğimizi belirtir. Sevaplarımız ya da iyi işlerimiz asla yeterli olamayacak, nitel ve nicel bakımdan (Efesliler 2:8-9). Fakat Kutsal Kitap’a göre bizim Tanrı’ya ulaşmamız imkânsız ise de Kendisi’nin bize ulaştığını müjdeler. Tanrı kendisinden ırak düşmüş yaramaz çocuklarını kurtarmak için bizzat gelip bizim için muazzam bir kurtuluş sağladı. İşte İsa Mesih çarmıhta canını vererek tüm insanların günah ve ölüm borcunu kapatarak kendisine güvenen herkese sonsuz hayatı sundu. Aynı Mesih pek yakında kendisine ait olanları kurtarmak için geri dönecektir. Mezmurun ilerisinde bu büyük olayı okuyoruz. Davut, ‘Kentin kapıları açın, Kralımız geliyor’ der. Ama Davut’un kendisi kraldı, o halde kimden söz ediyor? Aslında soyundan gelecek büyük Kral Mesih’i kastediyor. Ayetin ilerisinde Kral’ın kim olacağını sorduğunda ‘O RAB’dir!’ cevabını alır. Yine emin olmak için bir daha sorar ve ‘RAB’dir bu Yüce Kral’ cevabını alır. Evet dünyanın egemeni Rab İsa Mesih’tir. O bir kere bizim uğrumuza canını feda etmek için geldi ama ikinci gelişinde büyük Kral olarak dönecektir (İbraniler 9:28; Vahiy 19:11). Kaldı ki lütfunu görmek için kalbimizin kapılarını kendisine açmalıyız.
RABBİN YOLLARI
Mezmur 25
1 Ya RAB, bütün varlığımla sana yaklaşıyorum, 2 Ey Tanrım, sana güveniyorum, utandırma beni, Düşmanlarım zafer kahkahası atmasın! 3 Sana umut bağlayan hiç kimse utanca düşmez; Nedensiz hainlik edenler utanır. 4 Ya RAB, yollarını bana öğret, Yönlerini bildir. 5 Bana gerçek yolunda öncülük et, eğit beni; Çünkü beni kurtaran Tanrı sensin. Bütün gün umudum sende. 6 Ya RAB, sevecenliğini ve sevgini anımsa; Çünkü onlar öncesizlikten beri aynıdır. 7 Gençlik günahlarımı, isyanlarımı anımsama, Sevgine göre anımsa beni, Çünkü sen iyisin, ya RAB. 8 RAB iyi ve doğrudur, Onun için günahkârlara yol gösterir. 9 Alçakgönüllülere adalet yolunda öncülük eder, Kendi yolunu öğretir onlara. 10 RAB'bin bütün yolları sevgi ve sadakate dayanır Antlaşmasındaki buyruklara uyanlar için. 11 Ya RAB, adın uğruna Suçumu bağışla, çünkü suçum büyük. 12 Kim RAB'den korkarsa, RAB ona seçeceği yolu gösterir. 13 Gönenç içinde yaşayacak o insan, Soyu ülkeyi sahiplenecek. 14 RAB kendisinden korkanlarla paylaşır sırrını, Onlara açıklar antlaşmasını. 15 Gözlerim hep RAB'dedir, Çünkü ayaklarımı ağdan O çıkarır. 16 Halime bak, lütfet bana; Çünkü garip ve mazlumum. 17 Yüreğimdeki sıkıntılar artıyor, Kurtar beni dertlerimden! 18 Üzüntüme, acılarıma bak, Bütün günahlarımı bağışla! 19 Düşmanlarıma bak, ne kadar çoğaldılar, Nasıl da benden nefret ediyorlar! 20 Canımı koru, kurtar beni! Hayal kırıklığına uğratma, çünkü sana sığınıyorum! 21 Dürüstlük, doğruluk korusun beni, Çünkü umudum sendedir. 22 Ey Tanrı, kurtar İsrail'i Bütün sıkıntılarından!
AÇIKLAMA: Kutsal Kitap’ta Rab’bi seven kişilerin Tanrı’yla yürüdüklerini okuyoruz. En başta ‘Hanok 300 yıl Tanrı yolunda yürüdü’ diye okuyoruz (Yaratılış 5:22). Aynı şekilde Nuh ‘çağdaşları arasında kusursuz biriydi ve Tanrı yolunda yürüdü’ (Yaratılış 6:9). Daha sonra Musa benzer şekilde halkını Rab’bin yollarında yürümeye teşvik eder (Y.Tekrarı 10:12). Peki Tanrı yolunda yürümek ne demek? Bu mezmurda Davut bunu açıklar. En başta Rab’bin yolunda yürümek için dünyadan vazgeçip Tanrı’ya yönelmemiz gerek. Doğal halimizle bizler yaramaz koyunlar gibi hep yolumuzu şaşırıyoruz (Yeşaya 53:6). Bize kalsa başımız sıkışmadıkça Tanrı’yı hiç arayıp sormayız. O yüzden Tanrı’nın yollarını öğrenmek için Davut gibi dua etmeliyiz. Kendi benliğimizden kurtulup temiz bir yürekle Rab’bin ardından gitmemiz için Tanrı’dan yardım dilemeliyiz. Çünkü Tanrı’nın yolları bizimkinden çok ama çok farklıdır. Peygamber Yeşaya yazdığı gibi: ‘Çünkü benim düşüncelerim sizin düşünceleriniz değil, sizin yollarınız benim yollarım değil’ diyor Rab, ‘Çünkü gökler nasıl yeryüzünden yüksekse, yollarım da sizin yollarınızdan, düşüncelerim düşüncelerinizden yüksektir (Yeşaya 55:8-9).’ Yine de alçakgönüllü bir şekilde Tanrı’ya yaklaşan mutlaka O’nun yardımını görecektir (Yakup 4:6-8). Yeter ki bütün varlığımızla O’na yönelelim.
Rab’be yaklaştığımızda çoğu zaman bizim ne kadar kirli olduğumuzu fark ederiz. O’nun pak ışığı karşısında bizim kirliliğimiz çok net bir şekilde görünür. Bu durumda korkup kaçmak yerine gençliğimizden bu yana tüm günahlarımızı Rab’bin önüne koyup tövbe etmeliyiz. Sevgi dolu Babamız o zaman bizi bağışlayıp her kötülükten arındıracaktır (1.Yuhanna 1:9). Bu yolda ilerlemek için her zaman için O’nun sevgisi ve sadakatine sığınmalıyız. Onun buyruklarına kendi gücümüzle uymaya çalışarak günahlarımızdan kurtulmamız mümkün değil ama sevgisi sayesinde kurtulduktan sonra O’nun lütfuyla O’nun buyruklarına uyabiliriz. İşte Rab’bin Sözü baştan beri hep imanlıyı bu sevgi yolunda yürümeye teşvik eder (Yeşu 22:5, Efesliler 5:2). Peygamber Mika’nın da belirttiği gibi ‘Ey insanlar, RAB iyi olanı size bildirdi; adil davranmanızdan, sadakati sevmenizden ve alçakgönüllülükle yolunda yürümenizden başka Tanrınız RAB sizden ne istedi? (Mika 6:8)’ Kısacası Rabbin yolunda yürümek demek Tanrı’ya ayak uydurmak demek.
Davut aynı zamanda Tanrı’yla yürümeyi Rab’den korkmaya benzetir. Ama bu nasıl olur? Rab’den korkmak karşısında titremek demek değil. Aslında yürekten sevdiğimiz Baba Tanrı’mızı üzmekten çekinmek demek. Benzer şekilde eşimle olan ilişkimizin yolunda devam etmesi için onu üzmemeye özen gösteririm. İşte Tanrı bizi benzer bir ilişkiye çağırır ama O’nunla bu ilişkiyi sürdürmek için kutsallığına sahip çıkmamız gerek (İbraniler 12:13,14). Güzel tarafı şu ki Tanrı’yla bu harika ilişkiyi yakalayıp yolunda ilerlediğimizde O’nu çok derinden tanıma şansına sahip oluyoruz. Davut’un da yazdığı gibi
‘RAB kendisinden korkanlara paylaşır sırrını.’ Ne harika bir vaat! Böylece Rab yolunda yürüyen kişiyi hep kollar ve kayırır. Doğruluğu ve sevgisiyle onu besler ve sıkıntılarında ona sığınak olur. Bir imanlı için Rab’le bu kutsal samimiyeti yakalamak en büyük mutluluk ve onurdur. Rab’bin yolunda yıllarca yürüyen Elçi Pavlus öğrencisine aynı şekilde isteklendirmeye çalıştı. Timoteos’a
‘kendini Tanrı yolunda eğit’ diye yazdı (1.Timoteos 4:7-8). Ne mutlu bu yolu bulup da Rab’le birlikte sadık bir şekilde sonuna kadar yürüyene.
HASRETİN DUASI
Mezmur 26 ve 27
26:1 Beni haklı çıkar, ya RAB, Çünkü dürüst bir yaşam sürdüm; Sarsılmadan RAB'be güvendim. 2 Dene beni, ya RAB, sına; Duygularımı, düşüncelerimi yokla. 3 Çünkü sevgini hep göz önünde tutuyor, Senin gerçeğini yaşıyorum ben. 4 Yalancılarla oturmam, İkiyüzlülerin suyuna gitmem. 5 Kötülük yapanlar topluluğundan nefret ederim, Fesatçıların arasına girmem. 6 Suçsuzluğumu göstermek için ellerimi yıkar, Sunağının çevresinde dönerim, ya RAB, 7 Yüksek sesle şükranımı duyurmak Ve bütün harikalarını anlatmak için. 8 Severim, ya RAB, yaşadığın evi, Görkeminin bulunduğu yeri. 9 Günahkârların, Eli kanlı adamların yanısıra canımı alma. 10 Onların elleri kötülük aletidir, Sağ elleri rüşvet doludur. 11 Ama ben dürüst yaşarım, Kurtar beni, lütfet bana! 12 Ayağım emin yerde duruyor. Topluluk içinde sana övgüler sunacağım, ya RAB.
27:1 RAB benim ışığım, kurtuluşumdur, Kimseden korkmam. RAB yaşamımın kalesidir, Kimseden yılmam. 2 Hasımlarım, düşmanlarım olan kötüler, Beni yutmak için üzerime gelirken Tökezleyip düşerler. 3 Karşımda bir ordu konaklasa, Kılım kıpırdamaz, Bana karşı savaş açılsa, Yine güvenimi yitirmem. 4 RAB'den tek dileğim, tek isteğim şu: RAB'bin güzelliğini seyretmek, Tapınağında O'na hayran olmak için Ömrümün bütün günlerini O'nun evinde geçirmek. 5 Çünkü O kötü günde beni çardağında gizleyecek, Çadırının emin yerinde saklayacak, Yüksek bir kaya üzerine çıkaracak beni. 6 O zaman çevremi saran düşmanlarıma karşı Başım yukarı kalkacak, Sevinçle haykırarak kurbanlar sunacağım O'nun çadırında, O'nu ezgilerle, ilahilerle öveceğim. 7 Sana yakarıyorum, ya RAB, kulak ver sesime, Lütfet, yanıtla beni! 8 Ya RAB, içimden bir ses duydum: ‹‹Yüzümü ara!›› dedin, İşte yüzünü arıyorum. 9 Yüzünü benden gizleme, Kulunu öfkeyle geri çevirme! Bana hep yardımcı oldun; Bırakma, terk etme beni, Ey beni kurtaran Tanrı! 10 Annemle babam beni terk etseler bile, RAB beni kabul eder. 11 Ya RAB, yolunu öğret bana, Düşmanlarıma karşı Düz yolda bana öncülük et. 12 Beni hasımlarımın keyfine bırakma, Çünkü yalancı tanıklar dikiliyor karşıma, Ağızları şiddet saçıyor. 13 Yaşam diyarında RAB'bin iyiliğini göreceğimden kuşkum yok. 14 Umudunu RAB'be bağla, Güçlü ve yürekli ol; Umudunu RAB'be bağla!
AÇIKLAMA: Hepimizin çok özlediği ‘ev’ dediğimiz bir yer var. İnsanın kendi evi gibisi yok. Aslında belirli bir mekandan çok orada bulunan ve bize değer veren insanlara hasret duyarız. Ama yeryüzündeki evimiz yine de geçicidir. İçinde büyüdüğümüz tatlı evin zamanla yıpranıp günün birinde yıkıldığı gibi sevdiğimiz insanlar zamanı geldiğinde uçup gidiyor. Peki sonsuz bir ev yok mu? İşte Davut’un arzuladığı tam buydu. Tüm Yahudiler gibi belirli bayram günlerinde Yeruşalim’e gidip Tanrı’yı seven herkesle Tanrı’nın evinde toplanırdı. Ama oraya çıkmak için insanın günahtan arınmış olması gerekiyordu. O yüzden yıl boyuna Davut kendini her hangi bir şekilde kirletmemeye özen gösterirdi. Günahlı insanların bulunduğu ortamlardan kaçınıp gözlerini hep Tanrı’nın evine çevirirdi. Fesatçılarla oturup kötülük tasarlamak yerine, Davut her fırsatta sesini Tanrı’ya yüceltip O’nu ilahilerle överdi. Böylece Tanrı’ya duyduğu hasreti devamlı dile getirirdi. İşte hayatını bu şekilde Tanrı’ya adadığı için günün sonunda Rab’bin sonsuz meskenine de kavuşacağına inanıyordu.
Bir sonraki mezmurda karşılaştığı tüm tehlikelere rağmen Davut gözünü Rab’den hiç ayırmadığını belirtir. Savaş olsa da canı sıkılsa da tek özlemi Rab’bin güzelliğini görmek. Dört gözle bir sonraki bayramı beklerdi çünkü yine Rab’bin evine gidip övgüler sunacaktı. Hatta Davut’a kalsaydı hiç tapınaktan ayrılmazdı, her gün durmadan Tanrı’yı yüceltmek isterdi. Evet bir imanlı için en büyük zevk bu olsa gerek. Rab’bin evinde bulunup O’nun güzelliğini seyrederek tapınmak. İşte Tanrı’yı gerçekten seven kişi bundan belli olur. Aslında Davut’un döneminde Rab’bin evi Musa döneminden kalma buluşma çadırıydı. Ama Tanrı’yı çok seven Davut Rab’be yaraşır ihtişamlı bir tapınak yapmak istedi. Rab ise bu kutsal görevin oğlu Süleyman’a kalacağını belirtti (2.Samuel 7). Yine de Davut yapılacak tapınak için bol miktarda altın, gümüş ve diğer gerekli malzemeleri biriktirmeye başladı. Hatta çoğunu kendi mal varlığından bağış etti. Rab’bin evine duyduğu hasreti bu şekilde kısmen de olsa gidermiş oldu.
İlerleyen ayetlerde Davut Tanrı’nın yıllar boyunca kendisine gösterdiği iyilikleri sıralayıp saymaya başlar. Bir zamanlar Davut kaçak olarak dağlarda yaşıyordu ama Rab ona hep barınak ve siper oldu. İşte yalnız kaldığı o tehlikeli dönemlerde Rab’le baş başa kalmanın hazını öğrendi. Dediğine göre içinden şöyle bir ses duydu, Rab ‘Yüzümü ara’, dedi. Davut da büyük sevinçle buna olumlu karşılık verdi. Yaşamı boyunca Davut bir çok insanın kendisini terk ettiğini gördü ama Rab onu hiç bırakmadı. O yüzden hep Rab’be odaklanmayı seçti. Çünkü bu dünyada Tanrı’ya sığınan sadece bu kısa ömür için değil, sonsuz hayat için kalıcı bir eve sahip oluyor. Buradaki evimiz eninde sonunda yıkılacak, sevdiğimiz insanlardan vedalaşacağız ama önemli olan hep birlikte Tanrı’nın evinde yeniden bulaşacağımızdan emin olmak. Bu kez artık geçici bir süreliğine değil, sonsuza dek. O yüzden Davut gibi şimdiden umudumuzu Rab’be bağlayarak kutsal yüzüne özlem duyarsak iyi ederiz.
DOĞRUNUN YALVARIŞI
Mezmur 28, 29 ve 30
28:1 Ya RAB, sana yakarıyorum, Kayam benim, kulak tıkama sesime; Çünkü sen sessiz kalırsan, Ölüm çukuruna inen ölülere dönerim ben. 2 Seni yardıma çağırdığımda, Ellerimi kutsal konutuna doğru açtığımda, Kulak ver yalvarışlarıma. 3 Beni kötülerle, haksızlık yapanlarla Aynı kefeye koyup cezalandırma. Onlar komşularıyla dostça konuşur, Ama yüreklerinde kötülük beslerler. 4 Eylemlerine, yaptıkları kötülüklere göre onları yanıtla; Yaptıklarının, hak ettiklerinin karşılığını ver. 5 Onlar RAB'bin yaptıklarına, Ellerinin eserine önem vermezler; Bu yüzden RAB onları yıkacak, Bir daha ayağa kaldırmayacak. 6 RAB'be övgüler olsun! Çünkü yalvarışımı duydu. 7 RAB benim gücüm, kalkanımdır, O'na yürekten güveniyor ve yardım görüyorum. Yüreğim coşuyor, Ezgilerimle O'na şükrediyorum. 8 RAB halkının gücüdür, Meshettiği kralın zafer kalesidir. 9 Halkını kurtar, kendi halkını kutsa; Çobanlık et onlara, sürekli destek ol!
29:1 Ey ilahi varlıklar, RAB'bi övün, RAB'bin gücünü, yüceliğini övün, 2 RAB'bin görkemini adına yaraşır biçimde övün, Kutsal giysiler içinde RAB'be tapının! 3 RAB'bin sesi sulara hükmediyor, Yüce Tanrı gürlüyor, RAB engin sulara hükmediyor. 4 RAB'bin sesi güçlüdür, RAB'bin sesi görkemlidir. 5 RAB'bin sesi sedir ağaçlarını kırar, Lübnan sedirlerini parçalar. 6 Lübnan'ı buzağı gibi, Siryon Dağı'nı yabanıl öküz yavrusu gibi sıçratır. 7 RAB'bin sesi şimşek gibi çakar, 8 RAB'bin sesi çölü titretir, RAB Kadeş Çölü'nü sarsar. 9 RAB'bin sesi geyikleri doğurtur, Ormanları çıplak bırakır. O'nun tapınağında herkes ‹‹Yücesin!›› diye haykırır. 10 RAB tufan üstünde taht kurdu, O sonsuza dek kral kalacak. 11 RAB halkına güç verir, Halkını esenlikle kutsar!
30:1 Seni yüceltmek istiyorum, ya RAB, Çünkü beni kurtardın, Düşmanlarımı bana güldürmedin. 2 Ya RAB Tanrım, Sana yakardım, bana şifa verdin. 3 Ya RAB, beni ölüler diyarından çıkardın, Yaşam verdin bana, ölüm çukuruna düşürmedin. 4 Ey RAB'bin sadık kulları, O'nu ilahilerle övün, Kutsallığını anarak O'na şükredin. 5 Çünkü öfkesi bir an sürer, Lütfu ise bir ömür; Gözyaşlarınız belki bir gece akar, Ama sabahla sevinç doğar. 6 Huzur duyunca dedim ki, ‹‹Asla sarsılmayacağım!›› 7 Ya RAB, lütfunla beni güçlü bir dağ gibi Sarsılmaz kıldın; Ama sen yüzünü gizleyince, Dehşete düştüm. 8 Ya RAB, sana sesleniyorum, Rab'be yalvarıyorum: 9 ‹‹Ne yararı olur senin için dökülen kanımın, Ölüm çukuruna inersem? Toprak sana övgüler sunar mı, Senin sadakatini ilan eder mi? 10 Dinle, ya RAB, acı bana; Yardımcım ol, ya RAB!›› 11 Yasımı şenliğe döndürdün, Çulumu çıkarıp beni sevinçle kuşattın. 12 Öyle ki, gönlüm seni ilahilerle övsün, susmasın! Ya RAB Tanrım, sana sürekli şükredeceğim.
AÇIKLAMA: Bu mezmurlarda Davut Rab’bin yüceliğini dile getirir. Öncelikle kendi yüreğini gözden geçiren Davut bize çok güzel bir emsal vermiş oluyor. Rab’bin huzuruna geldiğimizde her zaman kendimizi günahtan arındırarak ibadete başlamamız gerek. Yoksa Rab’bin sözünde uyardığı gibi günahlı eller O’na kaldırırsak yanıtsız kalacağımıza emin olabiliriz (Yeşaya 59:2). Böylece Davut yalvarışını yükseltirken öncellikle Rab’bin merhametine sığınır. Aslında imanlı imansız herkes zaman zaman Tanrı’ya yakarır, fakat insanların yüreklerini yoklayan Rab kişinin asıl niyetini sezer durur. Çoğu kimse kendi iyiliklerine güvenerek ellerini açar ama böylesi bir dua etkisiz ve boştur (Luka 18:9-14). Tanrı sadece sarf ettiğimiz sözlerden çok, arkasındaki hayatımızı önemser. Dualarımızda en ufak bir ikiyüzlülük varsa Rab’bin yardımını değil yargısını göreceğiz. Örneğin, Malaki’de Tanrı’ya göz yaşlarıyla yalvaran insanlar görünür, Tanrı ise karılarına karşı ettikleri haksızlığı gündeme getirir ve bundan dolayı onları dinlemeyeceğini belirtir (Malaki 2:13-15).
Bir sonraki mezmurda Davut
‘ilahi varlıklara’ hitap eder. Peki kimi kastediyor? Kutsal Kitap’ta bu ibare genellikle melekler için kullanılır (Eyüp 1:6). Aynı zamanda Tanrı’yı seven imanlılar için de kullanılır (Mezmur 82:6, Yuhanna 10:34). Burada her iki gruba hitap ediyor muhtemelen. Gökte ver yeryüzünde Tanrı’nın hizmetini sürdüren herkesi Rab’bi övmeye çağırır. Rab’be tapındığımızda O’na yaraşır bir biçimde yaklaşmamız gerektiğini hatırlatır. Eski Antlaşma’da tapınakta görev yapan kahinler için büyük itinayla hazırlanmış özel giysiler vardı (Mısır’dan Çıkış 39). Bununla Tanrı kendisine yaklaşmak isteyen kişinin kutsallığa bürünmesi gerektiğini vurguladı. Ne yazık ki günümüzde bazı imanlı bu önemli gerçeği hiç önemeden ibadete çok sallapati bir şekilde gelebilir. Tabi burada kravat ve takım giymekten çok kutsal ve samimi bir tutum sergilemekten söz ediyoruz. Tanrı’mız kutsallığından vazgeçmiş değildir, biz de kendisine kutsallığına yaraşır bir şekilde yaklaşmalıyız. İlerleyen ayetlerde Davut Rab’bin sesini bir çok açıdan tarif etmeye başlar. O ses ki tüm evreni bir sözle hiç yoktan yarattı. Daha sonra Sina Dağında İsraillere göründüğünde sesi o kadar güçlüydü ki halk dayanamadı (İbraniler 12:18-21). Mesih geldiğinde aynı ses göklerden İsa için
‘Sevgili Oğlum budur!’ dedi (Matta 3:17). İşte bugün bu sesi fiziksel kulaklarımızla duyamasak da bir çok ruhsal açıdan duyabiliyoruz. En önemlisi yakında bir gün aynı ses Mesih’in ikinci gelişinde borazan gibi tüm dünyada duyulacaktır (1.Selanikliler 4:16).
Son mezmurda Davut yine Rab’be yakarır. Tanrı’nın yardımını gören tüm imanlıları Rab’bi kutsallığını anarak yüceltmeye çağırır. Bazen günahlarımızdan ötürü Rab’bin öfkesini ve terbiyesini görebiliriz ama çok geçmeden gazabının bulutları lütfunun güneşi karşısında eriyip gider. Çektiğimiz sıkıntılardan dolayı gözyaşı döksek de Tanrı’nın eninde sonunda yüzümüzü güldüreceğine emin olabiliriz. Rab’be yakın kaldığımız sürece sarsılmaz dağ gibi dimdik dururuz. Ama günaha düştüğümüzde, Rab yüzünü bizden gizler ve dehşete kapılırız. İşte bu yüzden Rab’be yaklaştığımızda her şeyden önce yüreğimizi yoklamalıyız. İncil’in dediğine göre ‘doğru kişinin yalvarışı çok güçlü ve etkilidir (Yakup 5:16). Dahası Rab’den hep zevk almak istersek o zaman kendimizi her tür kötülükten uzak tutmalıyız. Ancak o zaman ibadetimiz anlamlı ve bereketli olur.
SIĞINAĞIM SENSİN
Mezmur 31 ve 32
31:1 Ya RAB, sana sığınıyorum. Utandırma beni hiçbir zaman! Adaletinle kurtar beni! 2 Kulak ver bana, Çabuk yetiş, kurtar beni; Bir kaya ol bana sığınmam için, Güçlü bir kale ol kurtulmam için! 3 Madem kayam ve kalem sensin, Öncülük et, yol göster bana Kendi adın uğruna. 4 Bana kurdukları tuzaktan uzak tut beni, Çünkü sığınağım sensin. 5 Ruhumu ellerine bırakıyorum, Ya RAB, sadık Tanrı, kurtar beni. 6 Değersiz putlara bel bağlayanlardan tiksinirim, RAB'be güvenirim ben. 7 Sadakatinden ötürü sevinip coşacağım, Çünkü düşkün halimi görüyor, Çektiğim sıkıntıları biliyorsun, 8 Beni düşman eline düşürmedin, Bastığım yerleri genişlettin. 9 Acı bana, ya RAB, sıkıntıdayım, Üzüntü gözümü, canımı, içimi kemiriyor. 10 Ömrüm acıyla, Yıllarım iniltiyle tükeniyor, Suçumdan ötürü gücüm zayıflıyor, Kemiklerim eriyor. 11 Düşmanlarım yüzünden rezil oldum, Özellikle komşularıma. Tanıdıklarıma dehşet salar oldum; Beni sokakta görenler benden kaçar oldu. 12 Gönülden çıkmış bir ölü gibi unutuldum, Kırılmış bir çömleğe döndüm. 13 Birçoğunun fısıldaştığını duyuyorum, Her yer dehşet içinde, Bana karşı anlaştılar, Canımı almak için düzen kurdular. 14 Ama ben sana güveniyorum, ya RAB, ‹‹Tanrım sensin!›› diyorum. 15 Hayatım senin elinde, Kurtar beni düşmanlarımın pençesinden, Ardıma düşenlerden. 16 Yüzün kulunu aydınlatsın, Sevgi göster, kurtar beni! 17 Utandırma beni, ya RAB, sana sesleniyorum; Kötüler utansın, ölüler diyarında sesleri kesilsin. 18 Sussun o yalancı dudaklar; Doğru insana karşı Gururla, tepeden bakarak, Küçümseyerek konuşan dudaklar. 19 İyiliğin ne büyüktür, ya RAB, Onu senden korkanlar için saklarsın, Herkesin gözü önünde, Sana sığınanlara iyi davranırsın. 20 İnsanların düzenlerine karşı, Koruyucu huzurunla üzerlerine kanat gerersin; Saldırgan dillere karşı Onları çardağında gizlersin. 21 RAB'be övgüler olsun, Kuşatılmış bir kentte Sevgisini bana harika biçimde gösterdi. 22 Telaş içinde demiştim ki, ‹‹Huzurundan atıldım!›› Ama yardıma çağırınca seni, Yalvarışımı işittin. 23 RAB'bi sevin, ey O'nun sadık kulları! RAB kendisine bağlı olanları korur, Büyüklenenlerin ise tümüyle hakkından gelir. 24 Ey RAB'be umut bağlayanlar, Güçlü ve yürekli olun!
32:1 Ne mutlu isyanı bağışlanan, Günahı örtülen insana! edebiyat terimi. ‹‹Didaktik şiir›› anlamına gelebilir. 2 Suçu RAB tarafından sayılmayan, Ruhunda hile bulunmayan insana ne mutlu! 3 Sustuğum sürece Kemiklerim eridi, Gün boyu inlemekten. 4 Çünkü gece gündüz Elin üzerimde ağırlaştı. Dermanım tükendi yaz sıcağında gibi. 5 Günahımı açıkladım sana, Suçumu gizlemedim. ‹‹RAB'be isyanımı itiraf edeceğim›› deyince, Günahımı, suçumu bağışladın. 6 Bu nedenle her sadık kulun Ulaşılır olduğun zaman sana dua etsin. Engin sular taşsa bile ona erişemez. 7 Sığınağım sensin, Beni sıkıntıdan korur, Çevremi kurtuluş ilahileriyle kuşatırsın. 8 Eğiteceğim seni, gideceğin yolu göstereceğim, Öğüt vereceğim sana, Gözüm sendedir. 9 At ya da katır gibi anlayışsız olmayın; Onları idare etmek için gem ve dizgin gerekir, Yoksa sana yaklaşmazlar. 10 Kötülerin acısı çoktur, Ama RAB'be güvenenleri O'nun sevgisi kuşatır. 11 Ey doğru insanlar, sevinç kaynağınız RAB olsun, coşun; Ey yüreği temiz olanlar, Hepiniz sevinç çığlıkları atın!
AÇIKLAMA: İnsanın asıl değeri ancak zor günlerde belli olur. Kişinin gerçek dostları dara düştüğünde gözükür. Aynı zamanda Tanrı’ya olan sevgimiz ve sadakatimiz en çok sıkıntılı günlerde sınanır. Herkes Allah’tan ahbabıymış gibi söz edebilir ama aramızdaki ilişkinin gerçek boyutu ancak zor zamanlarda belli olur. Bu mezmuru yazarken Davut çok kötü bir durumdaydı. Anlaşılan kuşatılmış bir kentte çaresiz kalmıştı. Yok olmayla karşı karşıya bulunan Davut’la arkadaşları iyice telaşlandılar. Ama Davut kaygılı olsa da yüreğinin sıkıntısını hep Tanrı’ya yönlendirdi. Putperestler gibi boş hurafelere ya da batıl inançlara sığınmak yerine Tanrı’ya başvurdu. Böylece ruhunu Tanrı’nın ellerine bırakmıştı. Sağında ve solunda arkadaşları ve aile mensupları kendisine karşı söylense de Davut gözünü Rab’den hiç ayırmadı. Bir çok kişi hakkında fısıldaşıyordu ama o umudunu yalnızca Tanrı’ya bağladı. Alaycı bakışlara ve yalancı dudaklara ancak dualarıyla karşı koyuyordu. Çünkü durum ne kadar kötü olursa olsun Tanrı’nın iyiliğini ondan esirgemeyeceğini biliyordu. En kötü şartlar altında bile Davut kendini Tanrı’nın geniş kanatları altında hissediyordu. Sonunda Tanrı’nın kurtuluşunu gördüğünde arkadaşlarına dönüp
‘Rab’de sevin!’ der, çünkü O kendisine bağlı olanlara sahip çıkar. Bu yüzden durumumuz ne olursa olsun Rab’be olan ümidimizi asla yitirmeyelim.
Bazen içinde bulunduğumuz sıkıntılar bizden kaynaklanmıyor ama bazen kendi hikmetsizliğimizden ya da isyanımızdan dolayı zor duruma düşüyoruz. Bir sonraki mezmurda Davut böyle bir gününü anlatır. Her nasıl olduysa Davut Tanrı’ya karşı günah işledi ve bir süre öyle devam etti. Ancak günler geçtikçe kendini Tanrı’dan uzak hissetti. Genellikle ruhunu sevecenlikle okşayan Rab’bin eli bu defa ağır geliyordu. Her geçen gün canı daha çok sıkılıyor ve vücudu bile acı çekiyordu çünkü Tanrı’yı üzmüştü. En sonunda Davut artık günahını Tanrı’ya itiraf etmeye karar verir ve yüreğine Rab’be açar. O anda Rab’bin onu bağışladığını hisseder ve büyük bir yük omuzlarından kalkar. Aslında Tanrı’yı seven birçoğumuz aynısını birçok defa yaşadık. Genellikle küçümsediğimiz gizli günahımız olur, ‘bir şey olmaz’ diyoruz. Ancak günler geçtikçe bu günahın bizi ne denli etkilediğini fark etmeye başlarız. Yani Mesih’i tanımamış olsaydık belki hiç farkına bile varmazdık ama Tanrı’nın sevgisini tattıktan sonra en ufak bir günah bile bizi öyle rahatsız ediyor ki itiraf etmeden duramıyoruz.
İlerleyen ayetlerde Davut imanlının bu durumda ne yapması gerektiğini hatırlatır. Bunu yaşayan kardeşlerini de Tanrı’nın merhametine sığınmaya davet eder. Günahımızın üzerinden fazla vakit geçmeden bizi Rab’bin önüne gelip tövbe etmeye çağırır. Yoksa zaman geçtikçe küçük bir günah bile çok derin kökler salabilir (İbraniler 12:15). Ama ne zaman günahımızı içtenlikle itiraf edersek Rab bizi bağışlar ve her kötülükten arındırır (1.Yuhanna 1:9). Yine de bazen inatlaşabiliyoruz, ‘benim suçum yok’ diyerek kendimizi savunmaya kalkabiliyoruz. Ama üzerimize bir hüzün çöktüyse, eskisi gibi Kutsal Ruh’un huzurunu hissedemiyorsak o zaman büyük olasılıkla Tanrı’yla aramıza bir günah girdi. O yüzden Davut ‘at ya da katır’ gibi anlayışsız olma diyor. İlk fırsatta Tanrı’ya tövbekar bir yürekle yaklaşmalıyız. Tabi bunun için gururlu tavrımızı geride bırakmamız şart yoksa Tanrı’dan merhamet görmeyeceğiz (Yakup 4:6-10). Fakat alçakgönüllülükle kendisine yaklaştığımızda bizi büyük sevecenlikle kucağına basacağına emin olabiliriz.
TAPINMANIN HAZI
Mezmur 33 ve 34
33:1 Ey doğru insanlar, RAB'be sevinçle haykırın! Dürüstlere O'nu övmek yaraşır. 2 Lir çalarak RAB'be şükredin, On telli çenk eşliğinde O'nu ilahilerle övün. 3 O'na yeni bir ezgi söyleyin, Sevinç çığlıklarıyla sazınızı konuşturun. 4 Çünkü RAB'bin sözü doğrudur, Her işi sadakatle yapar. 5 Doğruluğu, adaleti sever, RAB'bin sevgisi yeryüzünü doldurur. 6 Gökler RAB'bin sözüyle, Gök cisimleri ağzından çıkan solukla yaratıldı. 7 Deniz sularını bir araya toplar, Engin suları ambarlara depolar. 8 Bütün yeryüzü RAB'den korksun, Dünyada yaşayan herkes O'na saygı duysun. 9 Çünkü O söyleyince, her şey var oldu; O buyurunca, her şey belirdi. 10 RAB ulusların planlarını bozar, Halkların tasarılarını boşa çıkarır. 11 Ama RAB'bin planları sonsuza dek sürer, Yüreğindeki tasarılar kuşaklar boyunca değişmez. 12 Ne mutlu Tanrısı RAB olan ulusa, Kendisi için seçtiği halka! 13 RAB göklerden bakar, Bütün insanları görür. 14 Oturduğu yerden, Yeryüzünde yaşayan herkesi gözler. 15 Herkesin yüreğini yaratan, Yaptıkları her şeyi tartan O'dur. 16 Ne büyük ordularıyla zafer kazanan kral var, Ne de büyük gücüyle kurtulan yiğit. 17 Zafer için at boş bir umuttur, Büyük gücüne karşın kimseyi kurtaramaz. 18 Ama RAB'bin gözü kendisinden korkanların, Sevgisine umut bağlayanların üzerindedir; 19 Böylece onları ölümden kurtarır, Kıtlıkta yaşamalarını sağlar. 20 Umudumuz RAB'dedir, Yardımcımız, kalkanımız O'dur. 21 O'nda sevinç bulur yüreğimiz, Çünkü O'nun kutsal adına güveniriz. 22 Madem umudumuz sende, Sevgin üzerimizde olsun, ya RAB!
34:1 Her zaman RAB'be övgüler sunacağım, Övgüsü dilimden düşmeyecek. 2 RAB'le övünürüm, Mazlumlar işitip sevinsin! 3 Benimle birlikte RAB'bin büyüklüğünü duyurun, Adını birlikte yüceltelim. 4 RAB'be yöneldim, yanıt verdi bana, Bütün korkularımdan kurtardı beni. 5 O'na bakanların yüzü ışıl ışıl parlar, Yüzleri utançtan kızarmaz. 6 Bu mazlum yakardı, RAB duydu, Bütün sıkıntılarından kurtardı onu. 7 RAB'bin meleği O'ndan korkanların çevresine ordugah kurar, Kurtarır onları. 8 Tadın da görün, RAB ne iyidir, Ne mutlu O'na sığınan adama! 9 RAB'den korkun, ey O'nun kutsalları, Çünkü O'ndan korkanın eksiği olmaz. 10 Genç aslanlar bile aç ve muhtaç olur; Ama RAB'be yönelenlerden hiçbir iyilik esirgenmez. 11 Gelin, ey çocuklar, dinleyin beni: Size RAB korkusunu öğreteyim. 12 Kim yaşamdan zevk almak, İyi günler görmek istiyorsa, 13 Dilini kötülükten, Dudaklarını yalandan uzak tutsun. 14 Kötülükten sakının, iyilik yapın; Esenliği amaçlayın, ardınca gidin. 15 RAB'bin gözleri doğru kişilerin üzerindedir, Kulakları onların yakarışına açıktır. 16 RAB kötülük yapanlara karşıdır, Onların anısını yeryüzünden siler. 17 Doğrular yakarır, RAB duyar; Bütün sıkıntılarından kurtarır onları. 18 RAB gönlü kırıklara yakındır, Ruhu ezginleri kurtarır. 19 Doğrunun dertleri çoktur, Ama RAB hepsinden kurtarır onu. 20 Bütün kemiklerini korur, Hiçbiri kırılmaz. 21 Kötü insanın sonu kötülükle biter, Cezasını bulur doğrulardan nefret edenler. 22 RAB kullarını kurtarır, O'na sığınanların hiçbiri ceza görmez.
AÇIKLAMA: Tanrı övgülerimize layık olduğu gibi O’nu övmek de insana yaraşır. Rab’bin muazzam karakterini tanıdıkça ve yüceliğine yarışır biçimde tapındıkça insan kendini bulur. Çünkü O Yaratanımız ve Babamızdır, kendimizi ancak kendisinde tam anlamıyla tanıyabiliriz. Bu yüzden insan için tüm gücü ve sevgisiyle Tanrı’yı yüceltmesi kadar doğal ve gerekli bir şey yoktur. O’nu övdükçe insanlığımız yücelir ve Tanrı’nın amaçladığı hedefe ulaşır. Bu mezmurda Davut bizi var gücümüzle Tanrı’yı övmeye çağırır. Sesimizi yükselterek sevinçle haykıralım, her tür enstrümanla O’na yaraşır ilahiler besteleyelim, ezgiler söyleyelim, diyor. Kısacası Tanrı’ya her zaman, her açıdan, her şeyimizle ve her durumda tapınmalıyız. Peki tapınmamızın içeriği ne olacak? En başta Davut’un gösterdiği gibi Tanrı’yı mükemmel karakteri için övmeliyiz. Aynı zamanda yaptıklarını tek tek anabiliriz. Sadece bizim hayatımızda yaptıkları için değil ezelden beri tüm dünyada gösterdiği harikalar için de O’nu yüceltebiliriz. Nitekim içinde yaşadığımız dünya Tanrı’yı övmek için bize pek çok neden sunuyor. Bununla beraber bizi kurtarmak için tasarladığı kutsal planı için şükredebiliriz. Dahası Tanrı’nın bize olan engin sevgisi ve değişmeyen sadakati için her zaman şükürler sunmalıyız. İşte ömür boyunca Tanrı’yı bu şekilde içtenlikle övenin sevinci ve umudu hiç eksik olmaz çünkü her geçen gün Rab’bin sevgisinden doyar.
Bir sonraki mezmurda Davut başından geçen çok kötü bir zamanı anımsatır. Rab Davut’u bir sonraki kral olmak üzere meshetti, çünkü mevcut kral Saul Tanrı’nın yolundan saptı. Bunu fark eden Saul doğal olarak durumdan hiç hoşnut değildi ve Davut’u öldürmek için peşine düştü. Bu sırada ne yapacağını şaşıran Davut düşmanlarının kentine sığındı. Ancak orada yakalanınca kendini kurtarmak için deli gibi davranıp kıl payı kurtuldu (1. Samuel 21). Bunun ardından Davut durum ne olursa olsun hep Rab’be güvenmeye karar verdi. Yazdığı bu mezmurda Rab’bin kendisine gösterdiği lütfu anar. Rab’bin onu en zayıf anında nasıl kurtardığını hatırlar. Mazlum halinde Tanrı’ya yöneldi ve Rab onu yüzüstü bırakmadı. Sonra ‘Tadın ve görün, Rab ne iyidir, ne mutlu O’na sığınan adama!’ der. Evet ilginçtir ki özellikle zor günlerimizde Tanrı’nın sevgisinin tadına varıyoruz. Çoğu zaman O’nu pek düşünmeyiz ama çok muhtaç kaldığımızda olağanüstü lütfunu görme fırsatımız oluyor.
Bunun ardından Davut herkesi Tanrı’dan korkmaya çağırır. Burada Rab’den korkmak demek, karşısında tir tir titremek değil, O’nun kutsallığına yaraşır bir yaşam sürmek demek. Bu yüzden Davut şöyle devam eder, ‘Kim yaşamdan zevk almak, iyi günler görmek istiyorsa, kendini kötülükten alıkoysun.’ Dünyanın öğrettiği gibi gerçek mutluluk her tür pisliği tatmada değil Tanrı’nın sevgisini ve sevincini tatmadadır. Ancak Tanrı’ya sığındığımızda gerçek huzur ve esenlik sahibi oluruz. Böylece dara düştüğümüzde Rab’bin bize sahip çıkacağından emin olabiliriz. Çünkü Rab gönlü kırıklara yakındır, ezginleri kurtarır. Burada Davut önemli bir noktaya daha değinir. Bazıların sandığı gibi imanlının hayatı dertsiz ve tasasız değil. Tersine, dediği gibi, doğrunun dertleri çoktur. Ancak fark eden nokta şu ki, normal insan dertleri karşısında çaresizken, imanlının her zaman için Rab’de mükemmel bir dermanı var. Bu yüzden ne kadar zorlanırsak zorlanalım Tanrı’ya olan güvenimizi asla elde bırakmamalıyız. Çok kötü günler yaşayabiliriz ama en büyük teşvikimiz asla yalnız olmadığımızı bilmektir.