ADALET VE MERHAMET

Mezmur 35 ve 36

35:1  Ya RAB, benimle uğraşanlarla sen uğraş, Benimle savaşanlarla sen savaş! 2  Al küçük kalkanla büyük kalkanı, Yardımıma koş! 3  Kaldır mızrağını, kargını beni kovalayanlara, ‹‹Seni ben kurtarırım›› de bana! 4  Canıma kastedenler utanıp rezil olsun! Utançla geri çekilsin bana kötülük düşünenler! 5  Rüzgarın sürüklediği saman çöpüne dönsünler, RAB'bin meleği artlarına düşsün! 6  Karanlık ve kaygan olsun yolları, RAB'bin meleği kovalasın onları! 7  Madem neden yokken bana gizli ağlar kurdular, Nedensiz çukur kazdılar, 8  Başlarına habersiz felaket gelsin, Gizledikleri ağa kendileri tutulsun, Felakete uğrasınlar. 9  O zaman RAB'de sevinç bulacağım, Beni kurtardığı için coşacağım. 10  Bütün varlığımla şöyle diyeceğim: ‹‹Senin gibisi var mı, ya RAB, Mazlumu zorbanın elinden, Mazlumu ve yoksulu soyguncudan kurtaran?›› 11  Kötü niyetli tanıklar türüyor, Bilmediğim konuları soruyorlar. 12  İyiliğime karşı kötülük ediyor, Yalnızlığa itiyorlar beni. 13-14  Oysa onlar hastalanınca ben çula sarınır, Oruç tutup alçakgönüllü olurdum. Duam yanıtsız kalınca, Bir dost, bir kardeş yitirmiş gibi dolaşırdım. Kederden belim bükülürdü, Annesi için yas tutan biri gibi. 15  Ama ben sendeleyince toplanıp sevindiler, Toplandı bana karşı tanımadığım alçaklar, Durmadan didiklediler beni. 16  Tanrıtanımaz, alaycı soytarılar gibi, Diş gıcırdattılar bana. 17  Ne zamana dek seyirci kalacaksın, ya Rab? Kurtar canımı bunların saldırısından, Hayatımı bu genç aslanlardan! 18  Büyük toplantıda sana şükürler sunacağım, Kalabalığın ortasında sana övgüler dizeceğim. 19  Sevinmesin boş yere bana düşman olanlar, Göz kırpmasınlar birbirlerine Nedensiz benden nefret edenler. 20  Çünkü barış sözünü etmez onlar, Kurnazca düzen kurarlar ülkenin sakin insanlarına. 21  Beni suçlamak için ağızlarını ardına kadar açtılar: ‹‹Oh! Oh!›› diyorlar, ‹‹İşte kendi gözümüzle gördük yaptıklarını!›› 22  Olup biteni sen de gördün, ya RAB, sessiz kalma, Ya Rab, benden uzak durma! 23  Uyan, kalk savun beni, Uğraş hakkım için, ey Tanrım ve Rab'bim! 24  Adaletin uyarınca haklı çıkar beni, ya RAB, Tanrım benim! Gülmesinler halime! 25  Demesinler içlerinden: ‹‹Oh! İşte buydu dileğimiz!››, Konuşmasınlar ardımdan: ‹‹Yedik başını!›› diye. 26  Utansın kötü halime sevinenler, Kızarsın yüzleri hepsinin; Gururla karşıma dikilenler Utanca, rezalete bürünsün. 27  Benim haklı çıkmamı isteyenler, Sevinç çığlıkları atıp coşsunlar; Şöyle desinler sürekli: ‹‹Kulunun esenliğinden hoşlanan RAB yücelsin!›› 28  O zaman gün boyu adaletin, Övgülerin dilimden düşmeyecek.

36:1  Günah fısıldar kötü insana, Yüreğinin dibinden: Tanrı korkusu yoktur onda. 2  Kendini öyle beğenmiş ki, Suçunu görmez, ondan tiksinmez. 3  Ağzından kötülük ve yalan akar, Akıllanmaktan, iyilik yapmaktan vazgeçmiş. 4  Yatağında bile fesat düşünür, Olumsuz yolda direnir, reddetmez kötülüğü. 5  Ya RAB, sevgin göklere, Sadakatin gökyüzüne erişir. 6  Doğruluğun ulu dağlara benzer, Adaletin uçsuz bucaksız enginlere. İnsanı da, hayvanı da koruyan sensin, ya RAB. 7  Sevgin ne değerli, ey Tanrı! Kanatlarının gölgesine sığınır insanoğlu. 8  Evindeki bolluğa doyarlar, Zevklerinin ırmağından içirirsin onlara. 9  Çünkü yaşam kaynağı sensin, Senin ışığınla aydınlanırız. 10  Sürekli göster Seni tanıyanlara sevgini, Yüreği temiz olanlara doğruluğunu. 11  Gururlunun ayağı bana varmasın, Kötülerin eli beni kovmasın. 12  Kötülük yapanlar oracıkta düştüler, Yıkıldılar, kalkamazlar artık.

AÇIKLAMA: Davut yine zor günlerinde yüzünü Rab’be çevirir. Bu sırada dedikodusunu yapan ve tuzağa düşürmek isteyen bazı hasımları söz konusudur. Ancak Davut onlara lanet okumak yerine ya da onlardan öç almak için bir şey talep etmek yerine durumu Tanrı’nın ellerine bırakır. Kendisiyle uğraşanlarla Tanrı uğraşsın diye dua ediyor. Bu tür durumda imanlının verebileceği en doğru karşılık da bu. Yoksa insan kendi imkanlarıyla savaşmaya kalktığında ya da intikam almaya çalıştığında durumu düzeltmek yerine daha da beter hale getirir. Kötülük yapanlar eninde sonunda Tanrı’nın mutlak adaletiyle karşılaşacaklar. Dahası mazlumlar için serdikleri ağa kendi ayakları takılacak. Onlar imanlıyı sabahtan akşama kadar suçlayabilir, her tür iftira atabilir ama her şeyi gören Rab günün sonunda gerçekleri gün ışığına çıkaracaktır. Adalet istemek belki insanın en doğal beklentilerinden biri ama Rab bizi bu konuda sabretmeye çağırır (Vahiy 6:9-11). Biz ise hemen şimdi Rab’bin adımıza müdahale etmesini istiyoruz. Ama şu an İblis dünya üzerinde hüküm sürüyor ve adaletsizlikle ahlaksızlık bir süre daha devam edecektir. Ta ki bu dünyanın gerçek Reisi İsa Mesih ortaya çıkıp her şeyi düzene koyana kadar. O zamana dek Mesih’in de ilk gelişinde yaptığı gibi davamızı Tanrı’ya havale etmemiz gerekir (1.Petrus 2:20-25). Bunun dışında kendi öcümüzü almayı asla düşünmemeliyiz. Öç ve mutlak adalet Tanrı’ya özgüdür, O gerekeni yapacaktır (Romalılar 12:19-21).

Bir sonraki mezmurda Davut yine günahkârların halini tarif eder. Onlar kötülüğe öyle alışıyorlar ki neyin doğru ya da yanlış olduğunu ayırt edemez hale gelirler. Kendilerini öyle beğenmiş, gözleri kendilerine öyle odaklanmış ki Tanrı’yı göremiyorlar. Gece gündüz kötülük üzerinde düşünür fesat tasarlarlar. Kötülük yolunda ilerlemeyi marifet sayıyorlar. Peki bu durum karşısında imanlı ne yapmalı? Bir yandan Tanrı’nın bir gün onları yargılayacağını biliyoruz. Aynı zamanda tövbe ederlerse Tanrı’nın onları bağışlayıp yeni bir hayata kavuşturacak büyük bir sevgiye sahip olduğunu da biliyoruz. Çünkü Davut’un belirttiği gibi ‘Ya Rab, sevgin göklere, sadakatin gökyüzüne erişir.’ Her kim Tanrı’nın sevgisine sığınırsa, geçmişte ne kadar günaha bulaştıysa bulaşsın Rab onu kurtaracak güçtedir. Yolu ne kadar kötü ve karanlık olursa olsun, Tanrı’nın ışığı daha güçlüdür. Mezmurun Rab için söylediği gibi, ‘Yaşam kaynağı sensin, senin ışığınla aydınlanırız.’

Kaldı ki günahın yolundan vazgeçmeyen er ya da geç onun acı sonuçlarına katlanacaktır. Davut’un dediği gibi, ‘kötülük yapanlar oracıkta düştüler, yıkıldılar, kalkamazlar artık.’ Mesih’in de belirttiği gibi onların yolu başta çok parlak ve güzel görünse de sonu büyük yıkımdır (Matta 7:13). Ama Yunus gibi kötülük yapanların yıkımını izlemek için kenarda durmak yerine daha fırsat varken bazısını kurtarmak için elimizi uzatabiliriz. Sonuçta biz de onlardan farksızdık. Bir zamanlar biz de günaha tutsak her tür kötülük yapıyorduk ama Rab olağanüstü merhameti sayesinde bizi kurtardı. Biz bunu hak etmediğimiz gibi başkalarının bunu hak etmesini beklememeliyiz (Titus 3:3-6). İşte imanlı bu tür duruma özellikle farkını ortaya koymalı. Kötülük dilemek ya da lanet okumak yerine düşmanlarımız için merhamet dileyebiliriz çünkü Tanrı’dan aldığımız büyük miras budur (1. Petrus 3:9).  

DÜNYANIN MİRASÇILARI

Mezmur 37

1  Kötülük edenlere kızıp üzülme, Suç işleyenlere özenme! 2  Çünkü onlar ot gibi hemen solacak, Yeşil bitki gibi kuruyup gidecek. 3  Sen RAB'be güven, iyilik yap, Ülkede otur, sadakatle çalış. 4  RAB'den zevk al, O senin içindeki istekleri yerine getirecektir. 5  Her şeyi RAB'be bırak, O'na güven, O gerekeni yapar. 6  O senin doğruluğunu ışık gibi, Hakkını öğle güneşi gibi Aydınlığa çıkarır. 7  RAB'bin önünde sakin dur, sabırla bekle; Kızıp üzülme işi yolunda olanlara, Kötü amaçlarına kavuşanlara. 8  Kızmaktan kaçın, bırak öfkeyi, Üzülme, yalnız kötülüğe sürükler bu seni. 9  Çünkü kötülerin kökü kazınacak, Ama RAB'be umut bağlayanlar ülkeyi miras alacak. 10  Yakında kötünün sonu gelecek, Yerini arasan da bulunmayacak. 11  Ama alçakgönüllüler ülkeyi miras alacak, Derin bir huzurun zevkini tadacak. 12  Kötü insan doğru insana düzen kurar, Diş gıcırdatır. 13  Ama Rab kötüye güler, Çünkü bilir onun sonunun geldiğini. 14  Kılıç çekti kötüler, yaylarını gerdi, Mazlumu, yoksulu yıkmak, Doğru yolda olanları öldürmek için. 15  Ama kılıçları kendi yüreklerine saplanacak, Yayları kırılacak. 16  Doğrunun azıcık varlığı, Pek çok kötünün servetinden iyidir. 17  Çünkü kötülerin gücü kırılacak, Ama doğrulara RAB destek olacak. 18  RAB yetkinlerin her gününü gözetir, Onların mirası sonsuza dek sürecek. 19  Kötü günde utanmayacaklar, Kıtlıkta karınları doyacak. 20  Ama kötüler yıkıma uğrayacak; RAB'bin düşmanları kır çiçekleri gibi kuruyup gidecek, Duman gibi dağılıp yok olacak. 21  Kötüler ödünç alır, geri vermez; Doğrularsa cömertçe verir. 22  RAB'bin kutsadığı insanlar ülkeyi miras alacak, Lanetlediği insanların kökü kazınacak. 23  RAB insana sağlam adım attırır, İnsanın yolundan hoşnut olursa. 24  Düşse bile yıkılmaz insan, Çünkü elinden tutan RAB'dir. 25  Gençtim, ömrüm tükendi, Ama hiç görmedim doğru insanın terk edildiğini, Soyunun ekmek dilendiğini. 26  O hep cömertçe ödünç verir, Soyu kutsanır. 27  Kötülükten kaç, iyilik yap; Sonsuz yaşama kavuşursun. 28  Çünkü RAB doğruyu sever, Sadık kullarını terk etmez. Onlar sonsuza dek korunacak, Kötülerinse kökü kazınacak. 29  Doğrular ülkeyi miras alacak, Orada sonsuza dek yaşayacak. 30  Doğrunun ağzından bilgelik akar, Dilinden adalet damlar. 31  Tanrısı'nın yasası yüreğindedir, Ayakları kaymaz. 32  Kötü, doğruya pusu kurar, Onu öldürmeye çalışır. 33  Ama RAB onu kötünün eline düşürmez, Yargılanırken mahkûm etmez. 34  RAB'be umut bağla, O'nun yolunu tut, Ülkeyi miras almak üzere seni yükseltecektir. Kötülerin kökünün kazındığını göreceksin. 35  Kötü ve acımasız adamı gördüm, İlk dikildiği toprakta yeşeren ağaç gibi Dal budak salıyordu; 36  Geçip gitti, yok oldu, Aradım, bulunmaz oldu. 37  Yetkin adamı gözle, doğru adama bak, Çünkü yarınlar barışseverindir. 38  Ama başkaldıranların hepsi yok olacak, Kötülerin kökü kazınacak. 39  Doğruların kurtuluşu RAB'den gelir, Sıkıntılı günde onlara kale olur. 40  RAB onlara yardım eder, kurtarır onları, Kötülerin elinden alıp özgür kılar, Çünkü kendisine sığınırlar.

AÇIKLAMA: Dünyada gördüğümüz zorluklar ve uğradığımız haksızlıklar yüzünden bazen Tanrı’ya karşı söylenmeye başlayabiliriz. Sanki bütün kötülükler mazlumların başına gelirken kötü insanlar gayet rahat bir şekilde hayatlarını sürdürüyorlar. Neden böyle? Aslında öncellikle şunu hatırlamalıyız ki dünyanın şimdiki hali Tanrı’nın ilk amaçladığından çok farklı bir noktada. Rab bu mükemmel dünyayı kendisiyle beraber kutsallık ve esenlik içinde yaşayalım diye yarattı. Ne var ki Adem ve Havva’nın günah işlemesiyle birlikte dünyanın hakimiyeti İblis’in ellerine geçmişti (1.Yuhanna 5:20). İşte bu yüzden dünyada pek çok şey ters gidiyor çünkü insanlık sırtını Tanrı’ya çevirmiştir. Normal şartlarda iyilik yapan iyilik bulmalı, ne var ki Şeytan tam tersini sağlıyor. Kötülük yapan, çok yalan söyleyen, başkalarını ezen herkesin tepesine çıkmakla ödüllendiriliyor. Bu nasıl adalet? İşte bu İblis’in adaleti. Peki Rab neden müdahale etmiyor. Çünkü bu yolu biz seçtik ve sonuçlarına katlanmak zorundayız. Ama yakında bir gün Rab her şeyi doğrultacaktır ve kutsal adaletini gösterecektir (2.Selanikliler 1:6-10).
 

 Peki imanlı bu haksızlıkların karşısında ne yapmalı? Davut öncellikle kin ya da nefretle kendimizi kirletmemeliyiz der. Dünyanın yanlışlarını hep şikayet etmek imanımıza hiç yakışmaz ancak ruhumuzu zehirler (Efesliler 5:3-14). Aynı zamanda suç işleyenlere özenmemeliyiz çünkü onların sonu hiç iyi olmayacak. Bu dünyada hep zorluklara katlanmak zorunda kalsak da her daim Rab’be güvenmeliyiz. Şimdi sonucunu göremesek de kendimizi iyilik yapmaya adamalıyız (Romalılar 12:9-10). Bazısı hüsran dolu bu dünyada iyilik yapmanın faydası yok, çalışmanın bir yararı da yok diye düşünebilir, ama Davut tam aksine ‘sadakatle çalış’ der. Dünya kötüdür diye tembellik yapmamız için bahane değil. Rab’bin Sözü bir çok yerinde bizi çalışkan ve yaptığımız her işte verimli olmaya çağırır (Vaiz 9:10, 2.Selanikliler 3:6-12). Ama niçin? Çünkü bu dünyada verdiğimiz emek boş değil (1.Korintliler 15:58). İsa Mesih döndüğünde bu dünyayı Şeytan’dan geri alacaktır. Ardından kutsal egemenliğini yeryüzünde kuracaktır. İşte o zaman Mesih’i seven ve işinde sadık onlar O’nun yanında dünyayı hükmedecektir (Vahiy 20:4-6). Aynı zamanda Rab’bin bize emanet ettiği imkanları değerlendiren bunun ödülünü alacaktır (Matta 25:14-30). Bu mezmurda da Davut dört kere Rab’be güvenip de sadakatle çalışan için şunu tekrarlar: ‘Ülkeyi miras alacak’. Benzer şekilde Mesih alçakgönüllülükle kendisini izleyen kişilere Göksel Egemenliği vaat eder (Matta 5:1-10).

 Peki Mesih’in gelişini beklerken sadece dişlerimizi sıkıp sabredelim mi? Hayır. Davut daha şimdiden, çok çarpık bir dünyada yaşamamıza rağmen, Rab’den zevk alabildiğimizi söyler. Hatta Rab’den bu şekilde haz aldığımızda isteklerimizi karşılayacağını söyler. Ama Rab’den zevk almak ne demek? En başta Rab’be yürekten inanmak, güvenmek demek. Bu bize müthiş bir rahatlık ve huzur verir. Ayrıca sorunlarımızı dua ederek O’nun ellerine teslim edip rahatlamak demek (1.Petrus 5:7). Rab’den zevk almanın somut bir yöntemi daha Kutsal Sözünü düzenli olarak okumak ve üzerinde derin derin düşünmek (Mezmur 1:2-4). Böylece dünya gittikçe kötülüğe gömülse ve bizim fiziksel kuvvetimiz tükense de Rab’le olan ilişkimizde ruhsal açıdan her geçen gün daha da güçlenebiliriz. Şunu asla unutmamalıyız ki kötülük yapan şimdi cirit atsa da bir gün yargılanacak. Davut şöyle der: ‘Doğru adama bak, çünkü yarınlar barışseverindir.’ Bu dünyada doğruluk uğruna baskı göreceğimiz kesin ama Rab’be sadık kalırsak O bizi kurtaracaktır. Burada geçirdiğimiz sıkıntılı günlerimizde de bize kale olacaktır. Ve sonunda onun kutsal egemenliğine girip refaha kavuşacağız.

GÜNAHIN BATAKLIĞI

Mezmur 38 ve 39

38:1  Ya RAB, öfkelenip azarlama beni, Gazapla yola getirme! 2  Okların içime saplandı, Elin üzerime indi. 3  Öfken yüzünden sağlığım bozuldu, Günahım yüzünden rahatım kaçtı. 4  Çünkü suçlarım başımdan aştı, Taşınmaz bir yük gibi sırtımda ağırlaştı. 5  Akılsızlığım yüzünden Yaralarım iğrenç, irinli. 6  Eğildim, iki büklüm oldum, Gün boyu yaslı dolaşıyorum. 7  Çünkü belim ateş içinde, Sağlığım bozuk. 8  Tükendim, ezildim alabildiğine, İnliyorum yüreğimin acısından. 9  Ya Rab, bütün özlemlerimi bilirsin, İniltilerim senden gizli değil. 10  Yüreğim çarpıyor, gücüm tükeniyor, Gözlerimin feri bile söndü. 11  Eşim dostum kaçar oldu derdimden, Yakınlarım uzak duruyor benden. 12  Canıma susayanlar bana tuzak kuruyor, Zararımı isteyenler kuyumu kazıyor, Gün boyu hileler düşünüyorlar. 13  Ama ben bir sağır gibi duymuyorum, Bir dilsiz gibi ağzımı açmıyorum; 14  Duymaz, Ağzında yanıt bulunmaz bir adama döndüm. 15  Umudum sende, ya RAB, Sen yanıtlayacaksın, ya Rab, Tanrım benim! 16  Çünkü dua ediyorum: ‹‹Halime sevinmesinler, Ayağım kayınca böbürlenmesinler!›› 17  Düşmek üzereyim, Acım hep içimde. 18  Suçumu itiraf ediyorum, Günahım yüzünden kaygılanıyorum. 19  Ama düşmanlarım güçlü ve dinç, Yok yere benden nefret edenler çok. 20  İyiliğe karşı kötülük yapanlar bana karşı çıkar, İyiliğin peşinde olduğum için. 21  Beni terk etme, ya RAB! Ey Tanrım, benden uzak durma! 22  Yardımıma koş, Ya Rab, kurtuluşum benim!

39:1  Karar verdim: ‹‹Adımlarıma dikkat edeceğim, Dilimi günahtan sakınacağım; Karşımda kötü biri oldukça, Ağzıma gem vuracağım.›› 2  Dilimi tutup sustum, Hep kaçındım konuşmaktan, yararı olsa bile. Acım alevlendi, 3  Yüreğim tutuştu içimde, Ateş aldı derin derin düşünürken, Şu sözler döküldü dilimden: 4  ‹‹Bildir bana, ya RAB, sonumu, Sayılı günlerimi; Bileyim ömrümün ne kadar kısa olduğunu! 5  Yalnız bir karış ömür verdin bana, Hiç kalır hayatım senin önünde. Her insan bir soluktur sadece, En güçlü çağında bile. 6  ‹‹Bir gölge gibi dolaşır insan, Boş yere çırpınır, Mal biriktirir, kime kalacağını bilmeden. 7  ‹‹Ne bekleyebilirim şimdi, ya Rab? Umudum sende. 8  Kurtar beni bütün isyanlarımdan, Aptalların hakaretine izin verme. 9  Sustum, açmayacağım ağzımı; Çünkü sensin bunu yapan. 10  Uzaklaştır üzerimden yumruklarını, Tokadının altında mahvoldum. 11  Sen insanı suçundan ötürü Azarlayarak yola getirirsin, Güve gibi tüketirsin sevdiği şeyleri. Her insan bir soluktur sadece. 12  ‹‹Duamı işit, ya RAB, Kulak ver yakarışıma, Gözyaşlarıma kayıtsız kalma! Çünkü ben bir garibim senin yanında, Bir yabancı, atalarım gibi. 13  Uzaklaştır üzerimden bakışlarını, Göçüp yok olmadan mutlu olayım!››

AÇIKLAMA: Günahla kaynayan bir dünyada yaşıyoruz. Tanrı’yı seven ve doğruluğunu özleyen kişiye bile bazen bulaşabiliyor. Ancak doğru ile kötü kişilerin arasındaki en belirgin fark şu ki doğru kişi pisliğe bulaşsa da hep yıkanmaya özen gösterir, Şeytan’ın tuzağına düşse de hep kalkmak için çaba sarf eder. Burada peygamber Davut’un da benzer bir mücadele verdiğini görebiliyoruz. Bazılarının sandığı peygamberler kusursuz ya da günahsız değildiler, onlar bizim gibi insandılar (Yakup 5:17). Ne var ki Rab mesajını halkına iletmek için onları seçti. Onları Rab’bin gözünde kıymetli kılan suçsuz olmaları değil, burada Davut’un yaptığını gördüğümüz gibi her günahın kapanına düştüklerinde bir an evvel kurtulmak için suçlarını itiraf edip Tanrı’nın merhametine sığınmalarıydı. İşte insanı gerçek anlamda erdemli kılan da budur. Çoğumuz günahın bataklığına düştüğümüzde kalkmamak için kendimize bir takım mazeret uydurarak bir süre çamurda yuvarlanıp gideriz. Fakat bunu yaptığımızda günahın zehrini içimize daha da çekmiş oluyoruz. Aynı zamanda Tanrı’nın gazap şimşeklerini üzerimize çekiyoruz (Efesliler 5:5-7).

        Bu mezmurda Davut günaha düştüğünü fark eder. Doğru biri olduğu için vicdanı çok hassastır ve hemen bunun acısını çekmeye başlar. Suçu taşınmaz bir yük olur ve bir an evvel sesini Tanrı’ya yükseltir. Burada okuduğumuz gibi günah beraberinde bazı fiziksel rahatsızlıklara da neden olabilir. Neden? Çünkü biz temelde ruhsal varlıklarız ve yaptığımız her şey en başta ruhumuzu etkiler. Örneğin bazen Tanrı’ya güvenmeyip de kaygıya esir düştüğümüzde içimizde ülserler oluşabilir. Ya da kendimizi pornografiye teslim edersek hem evliliğimizi hem de ruh sağlığımızı bozarız. Burada Davut suçunu ve akılsızlığını Rab’be itiraf ettikten sonra O’ndan asla umudunu kesmeyeceğini belirtir. Tanrı’nın onu tüm sıkıntılarından kurtarıp kaldıracağına inandığını söyler. Evet, imanlı zaman zaman istemeden de olsa Rab’den uzaklaşsa sadık Baba Tanrı’nın onu geri çekmek için gereken her şeyi yapacağına güvenir. İlginçtir ki imansız günahın içinde yüzse de bundan rahatsızlık duymazken, imanlı için kısa bir süre sonra dayanılmaz bir hal alır. Çünkü Göksel Babamız bir an evvel günahın farkına varmamız için bizi özenle terbiye eder (İbraniler 12:5-12).  
 

 Bir sonraki mezmurda Davut günaha karşı mücadele vermek üzere kendini yeniden Rab’be adar. Kötülüğe karşı savaşmak gerçek cesaret ister. Diğer herkese uyup da günaha kapılmak kolaydır, ama kötülüğün seline karşı direnip dimdik durmak gerçek erdemdir. Ama bunun için baştan beri kararlı olmak lazım. Daniel, Babil’e gittiği zaman baştan beri kendini kirletmemeye karar verdi ve ömrü boyunca Rab’bin bereketini gördü (Daniel 1). Benzer şekilde Eyüp bir kıza şehvetle bakmamak için gözleriyle antlaşma yaptığını belirtir (Eyüp 31:1). Baştan beri günaha karşı set çekmezsek bizi sürekli yenilgiye uğratır. Aynı zamanda bu mücadelenin bir gün zaferle sonra ereceğini hatırlamalıyız. Günahla savaştığımız bu günler sayılıdır. Hayatımız oldukça kısadır, bir soluk gibi kaybolup gider günlerimiz. Yakında bir gün güzel Rabbimizle karşı karşıya kalacağız. Elem ve dert bitecek ama O’nun gözleri içine baktığımızda acaba ne hissedeceğiz. Gurur mu utanç mı? İşte bu yüzden Musa’nın da söylediği gibi sürekli ‘Rab günlerimizi saymayı bize öğret ki bilgelik kazanalım’ diye dua etmeliyiz (Mezmur 90).

RABBİN KULU

Mezmur 40 ve 41

40:1  RAB'bi sabırla bekledim; Bana yönelip yakarışımı duydu. 2  Ölüm çukurundan, Balçıktan çıkardı beni, Ayaklarımı kaya üzerinde tuttu, Kaymayayım diye. 3  Ağzıma yeni bir ezgi, Tanrımız'a bir övgü ilahisi koydu. Çokları görüp korkacak Ve RAB'be güvenecekler. 4  Ne mutlu RAB'be güvenen insana, Gururluya, yalana sapana ilgi duymayana. 5  Ya RAB, Tanrım, Harikaların, düşüncelerin ne çoktur bizim için; Sana eş koşulmaz! Duyurmak, anlatmak istesem yaptıklarını, Saymakla bitmez. 6  Kurbandan, sunudan hoşnut olmadın, Ama kulaklarımı açtın. Yakmalık sunu, günah sunusu da istemedin. 7-8  O zaman şöyle dedim: ‹‹İşte geldim; Kutsal Yazı tomarında benim için yazılmıştır. Ey Tanrım, senin isteğini yapmaktan zevk alırım ben, Yasan yüreğimin derinliğindedir.›› 9  Büyük toplantıda müjdelerim senin zaferini, Sözümü esirgemem, Ya RAB, bildiğin gibi! 10  Zaferini içimde gizlemem, Bağlılığını ve kurtarışını duyururum, Sevgini, sadakatini saklamam büyük topluluktan. 11  Ya RAB, esirgeme sevecenliğini benden! Sevgin, sadakatin hep korusun beni! 12  Sayısız belalar çevremi sardı, Suçlarım bana yetişti, önümü göremiyorum; Başımdaki saçlardan daha çoklar, Çaresiz kaldım. 13  Ne olur, ya RAB, kurtar beni! Yardımıma koş, ya RAB! 14  Utansın canımı almaya çalışanlar, Yüzleri kızarsın! Geri dönsün zararımı isteyenler, Rezil olsunlar! 15  Bana, ‹‹Oh! Oh!›› çekenler Dehşete düşsün utançlarından! 16  Sende neşe ve sevinç bulsun Bütün sana yönelenler! ‹‹RAB yücedir!›› desin hep Senin kurtarışını özleyenler! 17  Bense mazlum ve yoksulum, Düşün beni, ya Rab. Yardımcım ve kurtarıcım sensin, Geç kalma, ey Tanrım!

41:1  Ne mutlu yoksulu düşünene! RAB kurtarır onu kötü günde. 2  Korur RAB, yaşatır onu, Ülkede mutlu kılar, Terk etmez düşmanlarının eline. 3  Destek olur RAB ona Yatağa düşünce; Hastalandığında sağlığa kavuşturur onu. 4  ‹‹Acı bana, ya RAB!›› dedim, ‹‹Şifa ver bana, çünkü sana karşı günah işledim!›› 5  Kötü konuşuyor düşmanlarım ardımdan: ‹‹Ne zaman ölecek adı batası?›› diyorlar. 6  Biri beni görmeye geldi mi, boş laf ediyor, Fesat topluyor içinde, Sonra dışarı çıkıp fesadı yayıyor. 7  Benden nefret edenlerin hepsi Fısıldaşıyor aralarında bana karşı, Zararımı düşünüyorlar, 8  ‹‹Başına öyle kötü bir şey geldi ki›› diyorlar, ‹‹Yatağından kalkamaz artık.›› 9  Ekmeğimi yiyen, güvendiğim yakın dostum bile İhanet etti bana. 10  Bari sen acı bana, ya RAB, kaldır beni. Bunların hakkından geleyim. 11  Düşmanım zafer çığlığı atmazsa, O zaman anlarım benden hoşnut kaldığını. 12  Dürüstlüğümden ötürü bana destek olur, Sonsuza dek beni huzurunda tutarsın. 13  Öncesizlikten sonsuza dek, Övgüler olsun İsrail'in Tanrısı RAB'be! Amin! Amin!

AÇIKLAMA: RAB’be kulluk etmek hiç kolay değil. Kendi arzularımıza kapıldığımız sürece pek sorun yaşamayız ama ne zaman Rab’bin istemine uymak istesek işte o zaman Şeytan bizi düşürmek için elinden geleni yapar. Mesih’in dediği gibi dünyanın içinden akıp geçtiği kapı geniş ve yolu enlidir ama Tanrı’nın meskenine giden yol dar kapıdan geçer ve pek çetindir. Bu mezmurda Davut Tanrı’nın yolunda giderken karşılaştığı bazı zorlukları dile getirir. Bazen kendisine ‘Oh! Oh!’ çekenler de oldu ama Rab’bin yolundan sapmamaya kararlıydı. Çok dara düştüğünde de Davut hep Rab’bi bekledi. Yakarışını duyan Rab er ya da geç yanına yetişti ve onu kaldırdı. Yazdığı gibi, ‘Ölüm çukurundan balçıktan çıkardı beni, ayaklarımı kaya üzerinde tuttu, kayamayayım diye.’ Burada önemli olan, kendi aklımızla ya da kuvvetimizle hemen ilerlemek değil Tanrı’nın yönlendirişini sabırla beklemek ve ancak O’nun sözü doğrultusunda adım atmaktır. Bunu yapan Davut ardından Rab’bin tesellisini ve sevincini tattığını belirtir: ‘Ağzıma yeni bir ezgi, Tanrımıza bir övgü ilahisi koydu.’ Zor günlerde Rab’bi beklemeyi öğrenebilsek, eninde sonunda onun hikmetini göreceğimizden emin olabiliriz. Çünkü O’nun bize ilişkin harika düşünceleri ve planları vardır (Mez 139:13-17, Yeremya 29:11).

 

 Bir sonraki mezmurda Davut yine Rab’be bel bağlamanın bereketlerini sıralar. Elbette ki İblis Rab’be kulluk etmek isteyen herkesi yıkmak ve mümkünse yok etmek için uğraşacaktır. Genellikle bizi etkilemek için de en yakınımızı, aile fertlerini ve arkadaşlarımızı kullanır. Çünkü bu şekilde bizi çok derinden etkileyebileceğini bilir. Hatta bu mezmurda yine Mesih’i gösteren bir ayete rastlıyoruz. Dokuzuncu ayet Mesih’e ihanet eden havarisi Yahuda’yı tarif eder. O ki Mesih’in en güvenilir öğrencilerinden biri olup üç yıl İsa’yla birlikte aynı sofradan yemek yedi. İlginçtir ki son sofrada Mesih kendisini ele verecek olan Yahuda’yı göstermek için buradaki ayetler uyarınca, bir lokma ekmek sahana batırıp ona uzattı (Yuhanna 13:26). Baştan gördüğümüz gibi Rab’be kulluk etmek çok ama çok zordur. Fakat Mesih’in bu yolunu seçenler sonunda Tanrı’nın yüceliğine kavuşacaklar. Aynı zamanda burada verdiğimiz emeğin boşa gitmeyeceğinden emin olabiliriz (1.Korintliler 15:58).

NEDEN ÜZGÜNSÜN CANIM?

Mezmur 42 ve 43

42:1  Geyik akarsuları nasıl özlerse, Canım da seni öyle özler, ey Tanrı! yazılır. 2  Canım Tanrı'ya, yaşayan Tanrı'ya susadı; Ne zaman görmeye gideceğim Tanrı'nın yüzünü? 3  Gözyaşlarım ekmeğim oldu gece gündüz, Gün boyu, ‹‹Nerede senin Tanrın?›› dedikleri için. 4  Anımsayınca içim içimi yiyor, Nasıl toplulukla birlikte yürür, Tanrı'nın evine kadar alaya öncülük ederdim, Sevinç ve şükran sesleri arasında, Bayram eden bir kalabalıkla birlikte. 5  Neden üzgünsün, ey gönlüm, Neden içim huzursuz? Tanrı'ya umut bağla, Çünkü O'na yine övgüler sunacağım; O benim kurtarıcım ve Tanrım'dır. 6-7  Gönlüm üzgün, Bu yüzden seni anımsıyorum, ey Tanrım. Şeria yöresinde, Hermon ve Misar dağlarında Çağlayanların gümbürdeyince, Enginler birbirine sesleniyor, Bütün dalgaların, sellerin üzerimden geçiyor. 8  Gündüz RAB sevgisini gösterir, Gece ilahi söyler, dua ederim Yaşamımın Tanrısı'na. 9  Kayam olan Tanrım'a diyorum ki, ‹‹Neden beni unuttun? Niçin düşmanlarımın baskısı altında Yaslı gezeyim?›› 10  Gün boyu hasımlarım: ‹‹Nerede senin Tanrın?›› diyerek Bana sataştıkça, Kemiklerim kırılıyor sanki. 11  Neden üzgünsün, ey gönlüm, Neden içim huzursuz? Tanrı'ya umut bağla, Çünkü O'na yine övgüler sunacağım; O benim kurtarıcım ve Tanrım'dır.

43:1  Hakkımı ara, ey Tanrı, Savun beni vefasız ulusa karşı, Kurtar hileci, haksız insandan. 2  Çünkü sen Tanrım, kalemsin; Neden beni reddettin? Niçin düşmanlarımın baskısı altında Yaslı gezeyim? 3  Gönder ışığını, gerçeğini, Yol göstersinler bana, Senin kutsal dağına, konutuna götürsünler beni. 4  O zaman Tanrı'nın sunağına, Neşe, sevinç kaynağım Tanrı'ya gideceğim Ve sana, ey Tanrı, Tanrım benim, Lirle şükredeceğim. 5  Neden üzgünsün, ey gönlüm, Neden içim huzursuz? Tanrı'ya umut bağla, Çünkü O'na yine övgüler sunacağım; O benim kurtarıcım ve Tanrım'dır.

AÇIKLAMA: Zaman zaman hepimiz üzüntü ya da sıkıntı yaşarız. Bunun bir çok sebebi olabilir, fakat bazen kendimiz bile neden üzgün olduğumuzu bilemiyoruz. O sıralarda kendi canımızla anlaşamıyoruz sanki, moralimiz bozuk ama nedenini bir türlü bulamıyoruz. Bu ilahi tam bu durumlar için bestelendi. Nakaratı üç kere şöyle tekrarlanır: ‘Neden üzgünsün, ey gönlüm, neden içim huzursuz?’ Ruhumuzun derinliklerinde hissettiğimiz bir huzursuzluğun sebebini bilememek kadar rahatsız edici bir şey yok. Bundan dolayı kendi gönlümüzle kavga ettiğimiz günler de oluyor. İçinde yaşadığımız dünya zaten fazlasıyla karışık, bir de duygularımız sebepsizce karıştığında ne yapabiliriz? Mezmuru yazan kişi ise baştan beri bu sıkıntının temelinde yatan eksiği tespit eder, o da ruhumuzun Tanrı’ya duyduğu özlem. Her insanın içinde Tanrı’ya özgü bir yeri var. Bazen O’nun yerini başka şeylerle kapatmaya çalışabiliriz: Kariyer, spor, sosyal medya, arkadaşlar ve ya zararlı bir takım alışkanlıklar. Ama içimizdeki o boşluğu Tanrı’dan başkası dolduramaz. Bazen canımız sıkıntılı olduğunda, işlediğimiz bir günahtan değil, sadece Yaradan’ı özlediğimizdendir. Yani belirli bir yanlışımız olmazsa da bazen Göksel Babamızla vakit geçirmeyi ihmal ettiğimiz için ruhumuz susuz bir çiçek gibi solmaya başlar.
 

 Bu mezmurda önemli bir olay daha var ki ruhumuzun en temel ihtiyacını tespit eder. Bazılarımız farkında olmadan inancımızı bir din olarak yaşamaya başlarız; duamızı ederiz, Rab’bin sözünü okuruz, ibadetimizi yaparız ama yine de içimiz boş sanki. Neden? Çünkü ruhumuzun aradığı ve Tanrı’nın da bize sunmak istediği klasik bir din anlayışı değil. Aslında farkında olmadan bu şekilde Tanrı’ya yöneldiğimizde onu bir put haline indirgemiş oluyoruz. Hep ezberlenmiş ve mekanik dualarla kendisine yaklaştığımızda putperestlerden farksızız (Matta 6:5-8). Bazen unutuyoruz ki Rab yaşayan Tanrı’dır, O yaşamın kaynağıdır. Dahası Göksel Babamız olarak bizden en çok istediği şey sevgi ve samimiyete dayalı dinamik bir ilişki. İşte gönlümüzün esas aradığı ve özlediği de bu harika diyalogdur. İşte bu yüzden mezmurcu ‘Geyik akarsuları nasıl özlerse, canım da seni öyle özler, ey Tanrı!’ der. Evliler için dendiği gibi ‘Gönül ne kahve ne de kahvehane ister, gönül sohbet ister, kahve bahane.’ Aynı şekilde inancımızın doğrultusunda yaptığımız şeyler aslında güzel Rabbimizle olan ilişkimizi güçlendirmek için birer bahanedir. Böylece dini törenlerimiz ve ibadetimiz bizi ancak Tanrı’nın yüreğine yaklaştırdığı sürece yararlı ve anlamlıdır. İşte ruh sıkıntımızın çaresi budur: gönülden Tanrı’ya bağlanmak ve O’nda kalmak (Yuhanna 15:1-7).    

 Mezmuru yazan şahıs aynı zamanda Tanrı’nın tapınağında geçirdiği günleri büyük özlemle hatırlar. Yahudiler yılda üç kez büyük bayramlar için Yeruşalim’e akıp gider. Yolda yürürken bu mezmurların bir çoğunu birlikte okurlardı. İşte yazar bu güzel günleri anımsayınca çok duygulanır. Yine de hasretli gönlüne şunu söyler: ‘Tanrı’ya umut bağla, çünkü O’na yine övgüler sunacağım.’ Bazen diğer imanlılardan uzak kaldığımızda birlikte ibadet etmeyi özleriz. Ancak hep şunu hatırlayabiliriz ki bir gün hep birlikte Mesih’in huzuruna kavuştuğumuzda hiç dinmeyen bir ilahi korosuna katılacağız (Vahiy 4). Şimdilik belki tek başımıza karanlıkta ilahi söylemek zorunda kalsak da Rab bizimle birliktedir. Bu durumlarda mezmurcunun yazdığı gibi biz de söyleyebiliriz: ‘Gönder ışığını, gerçeğini, yol göstersinler bana, senin kutsal dağına konutuna götürsünler beni.’ Rab sadıktır, burada çektiğimiz hasreti bilir ve yakınlığını her zaman hissedemesek de O hep yanı başımızdadır. En güzeli şundan emin olabilir ki O’na gönülden bağlanan hepimiz bir gün bir daha ayrılmamak üzere hep birlikte göksel meskeninde toplanacağız.

ZAFERLİ RAB

Mezmur 44

1  Ey Tanrı, kulaklarımızla duyduk, Atalarımız anlattı bize, Neler yaptığını onların gününde, eski günlerde. 2  Elinle ulusları kovdun, Ama atalarımıza yer verdin; Halkları kırdın, Ama atalarımızın yayılmasını sağladın. 3  Onlar ülkeyi kılıçla kazanmadılar, Kendi bilekleriyle zafere ulaşmadılar. Senin sağ elin, bileğin, yüzünün ışığı sayesinde oldu bu; Çünkü sen onları sevdin. 4  Ey Tanrı, kralım sensin, Buyruk ver de Yakup soyu kazansın! 5  Senin sayende düşmanlarımızı püskürteceğiz, Senin adınla karşıtlarımızı ezeceğiz. 6  Çünkü ben yayıma güvenmem, Kılıcım da beni kurtarmaz; 7  Ancak sensin bizi düşmanlarımızdan kurtaran, Bizden nefret edenleri utanca boğan. 8  Her gün Tanrı'yla övünür, Sonsuza dek adına şükran sunarız. 9  Ne var ki, reddettin bizi, aşağıladın, Artık ordularımızla savaşa çıkmıyorsun. 10  Düşman karşısında bizi gerilettin, Bizden tiksinenler bizi soydu. 11  Kasaplık koyuna çevirdin bizi, Ulusların arasına dağıttın. 12  Yok pahasına sattın halkını, Üstelik satıştan hiçbir şey kazanmadan. 13  Bizi komşularımızın yüzkarası, Çevremizdekilerin eğlencesi, alay konusu ettin. 14  Ulusların diline düşürdün bizi, Gülüyor halklar halimize. 15  Rezilliğim gün boyu karşımda, Utancımdan yerin dibine geçtim 16  Hakaret ve sövgü duya duya, Öç almak isteyen düşman karşısında. 17  Bütün bunlar başımıza geldi, Yine de seni unutmadık, Antlaşmana ihanet etmedik, 18  Döneklik etmedik, Adımlarımız senin yolundan sapmadı. 19  Oysa sen bizi ezdin, ülkemizi çakalların uğrağı ettin, Üstümüzü koyu karanlıkla örttün. 20  Eğer Tanrımız'ın adını unutsaydık, Yabancı bir ilaha ellerimizi açsaydık, 21  Tanrı bunu ortaya çıkarmaz mıydı? Çünkü O yürekteki gizleri bilir. 22  Senin uğruna her gün öldürülüyoruz, Kasaplık koyun sayılıyoruz. 23  Uyan, ya Rab! Niçin uyuyorsun? Kalk! Sonsuza dek terk etme bizi! 24  Niçin yüzünü gizliyorsun? Neden mazlum halimizi, üzerimizdeki baskıyı unutuyorsun? 25  Çünkü yere serildik, Bedenimiz toprağa yapıştı. 26  Kalk, yardım et bize! Kurtar bizi sevgin uğruna!

AÇIKLAMA: Bu mezmurda yazar İsrail’in eski günlerini akla getiriyor. Şunu unutmamalıyız ki Eski Antlaşmanın büyük çoğunluğu İsrail ulusuna yönelik yazılmıştır, nitekim önemli bir kısmı onların başından geçen olayları aktarır. En başta Rab İbrahim’le temas kurduğunda onun ailesini ve soyundan gelenleri kutsayacağına söz verdi. Tabi bu sadece İbrahim’in soyundan gelen İsrail için değil, tüm uluslar için bir bereket kaynağı olacağını da belirtti (Yaratılış 12:1-3). Aynı zamanda Tanrı’nın İsrail’le olan ilişkisi tüm uluslar için önemli bir emsal oluşturuyor. İbrahim’den yaklaşık 500 sene sonra Rab, Musa’nın eliyle halkını Firavun’un elinden kurtardı. Onlara çölde geçirdikleri 40 yıl boyunca kutsal yasasını öğrettikten sonra baştan İbrahim’e vaat edilen Kenan sınırlarına dayandılar. İşte mezmurun anımsattığı dönem tam budur, İsrailliler’in vaat edilen toprakları fethettikleri dönem. O zaman Rab, çok önceden İbrahim’e söz verdiği gibi, Kenan topraklarında yaşayan pagan ulusları yargılayıp yok etmek için İsrail’in ordularını kullandı (Yaratılış 15:15-21). O uluslar ki Sodom ve Gomora gibi her tür ahlaksızlığa yönelip kendi çocuklarını bile putlara sunarlardı. O sırada İsrail halkı Yeşu’nun önderliğinde Eriha’dan başlayarak Kenan topraklarının büyük bir kısmını kısa bir süre içinde ele geçirmeyi başardı. Ancak mezmurcunun belirttiği gibi İsrailliler bu başarıyı kendi üstün kuvvetleri ya da bilgelikleriyle elde etmediler. Zaferi sağlayan Rab’bin kendisiydi. Örneğin Eriha’nın yüksek surlarına geldiklerinde Rab hiç savaşmadan sessizce kenti yedi gün turlamalarını buyurdu. Sonuncu gün Rab’bin buyruğu uyarınca hep birlikte seslerini yükselttiler ve surlar ansızın yerle bir oldular (Yeşu 6).

 

RABBİN AŞKI

Mezmur 45

1  Yüreğimden güzel sözler taşıyor, Kral için söylüyorum şiirlerimi, Dilim usta bir yazarın kalemi gibi olsun. 2  Sen insanların en güzelisin, Lütuf saçılmış dudaklarına. Çünkü Tanrı seni sonsuza dek kutsamış. 3  Ey yiğit savaşçı, kuşan kılıcını beline, Görkemine, yüceliğine bürün. 4  At sırtında görkeminle, zaferle ilerle, Gerçek ve adalet uğruna Sağ elin korkunç işler göstersin. 5  Okların sivridir, Kral düşmanlarının yüreğine saplanır, Halklar ayaklarının altına serilir. 6  Ey Tanrı, tahtın sonsuzluklar boyunca kalıcıdır, Krallığının asası adalet asasıdır. 7  Doğruluğu sever, kötülükten nefret edersin. Bunun için Tanrı, senin Tanrın, Seni sevinç yağıyla Arkadaşlarından daha çok meshetti. 8  Giysilerinin tümü mür, öd, tarçın kokuyor; Fildişi saraylardan gelen çalgı sesleri seni eğlendiriyor! 9  Kral kızları senin saygın kadınların arasında, Kraliçe, Ofir altınları içinde senin sağında duruyor. 10  Dinle, ey kral kızı, bak, kulak ver, Halkını, baba evini unut. 11  Kral senin güzelliğine vuruldu, Efendin olduğu için önünde eğil. 12  Sur halkı armağan getirecek, Halkın zenginleri lütfunu kazanmak isteyecek. 13  Kral kızı odasında ışıl ışıl parıldıyor, Giysisi altınla dokunmuş. 14  İşlemeli giysiler içinde kralın önüne çıkarılacak, Arkadaşları, ona eşlik eden kızlar sana getirilecek. 15  Sevinç ve coşkuyla götürülecek, Kralın sarayına girecekler. 16  Atalarının yerini oğulların alacak, Onları önder yapacaksın bütün ülkeye. 17  Adını kuşaklar boyunca yaşatacağım, Böylece halklar sonsuza dek övecek seni.

AÇIKLAMA: Sevgililer Günü geldiğinde, herkes hayatındaki en kıymetli kişiye özel duygularını iletmek için adeta yarışıyor. Sosyal medyada birbirinden güzel aşk hikayeleri dolaşıyor ama en güzel sevgi öyküsü hangisi bilir misiniz? Mesih’in gelini ile, yani kendisine bağlanan imanlılarla olan kutsal ve kadim aşkıdır. Bazen aşk olayını sanki biz keşfettik sanıyoruz oysa ki dünyanın başlangıcından evvel sevgi olan Tanrı Oğlu Mesih için zamanın en güzel aşk hikâyesini yazmaktadır (Efesliler 1). Okuduğumuz mezmur ezeli bu aşk öyküsünün perdesini yarıyor. Yazar başta kralın güzelliğini anlatarak başlar. Ama bu her hangi bir kral için değil, göreceğimiz gibi bu kral olmak üzere meshedilecek İsa Mesih için yazılan bir aşk senaryosudur. İkinci ayette Mesih için ‘Sen insanların en güzelisin, lütuf saçılmış dudaklarına, çünkü Tanrı seni sonsuza dek kutsamış’ diye yazar. Tarihe baktığımızda İsa’dan daha erdemli, daha sevecen bir insan var mı? Tabi ki Mesih’in sadece ilk gelişindeki halini baz alırsak bunu anlayamayabiliriz. Ama ilerleyen ayetlerde gördüğümüz gibi yazar aslında İsa’nın ikinci gelişinde sergileyeceği görkemi resmediyor. Dünyaya bir daha geldiğinde Mesih zavallı bir eşek yavrusunda binmiş köylü olarak değil, güçlü bir beyaz atın üstünde muhteşem bir kral olarak gelecektir (Vahiy 19).  

 Bu ayetlerde tarif edilen Mesih’in olduğunu nereden anlıyoruz? Altıncı ayet şöyle devam eder: ‘Ey Tanrı, tahtın sonsuzluklar boyunca kalıcıdır, krallığının asası adalet asasıdır.’ Bu genel olarak Tanrı’dan bahsediyor gibi görünse de İbraniler 1:8-9’dan esas Mesih’i kastettiğini öğreniyoruz. Bunu özellikle bir sonraki ayetten anlaşılıyor: ‘Bunun için Tanrı, senin Tanrın, seni sevinç yağıyla arkadaşlarından daha çok meşhetti.’ Belli ki kral olmak üzere ‘meshedilen’ birini kastediyor. Ayrıca Tanrı’ya hitap ederken, ‘Senin Tanrın’ diye yazması dikkatimizi çeker. İki Tanrı mı var? Hayır, burada Baba ile Oğlu arasındaki kutsal ilişki resmediliyor. İkisi Tanrı özüne sahip ama konumları farklı. Önemli bir husus daha şu ki İsa Mesih’i Tanrı olarak yazan bu sözler kendisinden yıllar sonra İncil’de değil, yaklaşık bin sene öncesinde kayda geçiyor. Mesih’i bu şekilde resmeden daha bir çok ayet var Eski Antlaşmada (bkz. Mezmur 110, Malaki 3:1-2).

 İlerleyen ayetlerde Mesih bütün ihtişamıyla sergilenir. Tabi İsa’nın ilk gelişinde bu halini görmediysek de Vahiy 1. bölümünde Yuhanna benzer bir manzara tarif eder. Ama esas ilginç olan dokuzuncu ayette sözü edilen ‘Kraliçe’. Kutsal Kitap’a göre İsa Mesih hiç bir zaman evlenmedi, her hangi bir kadınla bir ilişkisi olmadı. O halde burada sözü geçen kraliçesi kimdir? Aslında İncil’in bir çok yerinde Mesih’e iman eden Kilise topluluğu O’nun ruhsal gelini ve eşi olarak resmedilir (2.Korintliler 11:2, Efesliler 5:22:33). İkinci gelişinde de Mesih’in kendisine iman edenler ile ruhsal bir nikahla bağlanıp düğün yapacağını okuyoruz (Matta 25, Vahiy 19:7). Böylece bu ayetlerin esas imanlı olan bizim gelecek halimizi resmettiği anlaşılıyor. ‘Kral kızı’ olarak tasvir edilen Mesih’in gelinine şu öğüt verilir: ‘Halkını, baba evini unut.’ Mesih ardından gelmek isteyenlere aynı şekilde seslendi, ‘Annesini ya da babasını beni sevdiğinden çok seven bana layık değildir’ (Luka 10:37). Sonraki ayetler ‘Kral kızının’ eşsiz güzelliğini tarif eder. Mesih’le kendisini seven imanlılarla olan coşkulu karşılamayı tasvir eder. Bir gün Mesih’e yürekten bağlanan bizler O’nun yüzünü göreceğiz ve sonsuza dek O’nunla birlikte olacağız (1.Selanikliler 4:18). İşte tarihin en harika aşk öyküsü! Çünkü biz günahın içinde batmışken Mesih bizi kurtarıp kendine çekmek için canını verdi. Şimdi de kendine yaraşır hale getirmek için her geçen gün Kutsal Ruhu’yla bizi paklıyor. Yakında bir gün gökten inip bizi yanına alacak ve sonsuz meskenine götürecektir (Yuhanna 14:1-3).

EGEMEN RAB

Mezmur 46 ve 47

46:1  Tanrı sığınağımız ve gücümüzdür, Sıkıntıda hep yardıma hazırdır. bilinmeyen bir müzik terimi. 2  Bu yüzden korkmayız yeryüzü altüst olsa, Dağlar denizlerin bağrına devrilse, 3  Sular kükreyip köpürse, Kabaran deniz dağları titretse bile.  4  Bir ırmak var ki, suları sevinç getirir Tanrı kentine, Yüceler Yücesi'nin kutsal konutuna. 5  Tanrı onun ortasındadır, Sarsılmaz o kent. Gün doğarken Tanrı ona yardım eder. 6  Uluslar kükrüyor, krallıklar sarsılıyor, Tanrı gürleyince yeryüzü eriyip gidiyor. 7  Her Şeye Egemen RAB bizimledir, Yakup'un Tanrısı kalemizdir.  8  Gelin, görün RAB'bin yaptıklarını, Yeryüzüne getirdiği yıkımları. 9  Savaşları durdurur yeryüzünün dört bucağında, Yayları kırar, mızrakları parçalar, Kalkanları yakar. 10  ‹‹Sakin olun, bilin ki, Tanrı benim! Uluslar arasında yüceleceğim, Yeryüzünde yüceleceğim!›› 11  Her Şeye Egemen RAB bizimledir, Yakup'un Tanrısı kalemizdir.

47:1  Ey bütün uluslar, el çırpın! Sevinç çığlıkları atın Tanrı'nın onuruna! 2  Ne müthiştir yüce RAB, Bütün dünyanın ulu Kralı. 3  Halkları altımıza, Ulusları ayaklarımızın dibine serer. 4  Sevdiği Yakup'un gururu olan mirasımızı O seçti bizim için. 5  RAB Tanrı sevinç çığlıkları, Boru sesleri arasında yükseldi. 6  Ezgiler sunun Tanrı'ya, ezgiler; Ezgiler sunun Kralımız'a, ezgiler! 7  Çünkü Tanrı bütün dünyanın kralıdır, Maskil sunun! edebiyat terimi. ‹‹Didaktik şiir›› anlamına gelebilir. 8  Tanrı kutsal tahtına oturmuş, Krallık eder uluslara. 9  Ulusların önderleri İbrahim'in Tanrısı'nın halkıyla bir araya gelmiş; Çünkü Tanrı'ya aittir yeryüzü kralları. O çok yücedir.

AÇIKLAMA: Günümüzde olduğu gibi bu mezmuru yazan kişinin döneminde de Orta Doğu oldukça karışıktı. Krallar birbirine saldırır dururdu, halklar da doğal olarak çok tedirgindiler çünkü her an yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalabilirlerdi. Mezmurcu bu durumu denizde köpüren dalgalara benzetir. Her taraf sarsılıyor, yeryüzü altüst oluyor, sanki dağlar denizin bağrına devrilecek. Ancak tüm bu kaosun karşısında imanlı dimdik duruyor. Neden? Çünkü Tanrı’sına güveniyor: ‘Tanrı sığınağımız ve gücümüzdür. Sıkıntıda hep yardıma hazır bu yüzden korkmayız...’ Yani dünyadaki durum ne kadar karışık olursa olsun, Rab’bin tahtı hiç sarsılmaz, dahası bize olan sevgisi ve sadakati bir zerre kadar eksilmez. İlerleyen ayetlerde köpüren denize benzettiği dünyanın kaosunu Tanrı’nın huzurunda yaşanacak sükûnetle karşılaştırır. Buradaki korkutucu denizin yerine orada sakin ve sevinç veren bir nehir var. Yeryüzünün temelleri sarsılırken Tanrı’nın kenti sapasağlam duruyor çünkü Rab onu korur. Neticede yeryüzünde uluslar kükrerken ve krallıklar savaşırken esas Tanrı hepsinin üzerinde egemenlik sürüyor.

Peki, burada ‘Tanrı’nın kutsal konutu’ diye tasvir edilen bu kent neresi oluyor? Mecazi anlamda yeryüzünün karışıklığı karşısında Tanrı’nın mutlak egemenliğini vurguluyorsa da ama aynı zamanda gerçek bir yer de tarif ediyor. Kutsal Kitap’ın bir çok yerinde Tanrı’nın kendisine iman edenler için kurmakta olduğu kutsal bir kentten söz edilir. Peygamberler Hezekiel ve Zekeriya içinden diri sular akan kutsal bir şehir tasvir ederler (Hezekiel 47, Zekeriya 14:8). İbraniler kitabında İbrahim ve çocukların hep ‘mimarı ve kurucusu Tanrı olan temelli kenti’ hasretle beklediklerini okuyoruz (İbraniler 11:10, 16). Benzer şekilde Mesih kendisine ait olanlara Baba’sının yanında kutsal bir mesken hazırlamaya gittiğini söyledi (Yuhanna 14:1-3). En sonunda İncil’in son bölümü olan Vahiy’de kıyamet gününden sonra yeni gök ve yeni yeryüzü üzerine inen gelin gibi süslenmiş yeni Yeruşalim’i ayrıntılı bir şekilde tarif eder (Vahiy 21). Burası özellikle imanlılar için tasarlanan küp şeklinde kocaman bir şehirdir. On iki kapısı olan bu kent som altındandır. Ayrıca mezmurda okuduğumuz gibi bu kentin tam ortasında coşkulu bir nehir akıyor (Vahiy 22:1-2) Ama hem mezmurda hem de vahiyde okuduğumuz gibi bu şehrin en önemli unsuru şu ki Tanrı tam ortasındadır. İşte Tanrı’nın kendisini sevenler için kurmakta olduğu bu kutsal kenti akla geldikçe dünyada yaşadığımız kaosun pek bir önemi kalmıyor. Çünkü günün sonunda Rab kötülük yapan herkesi yargılayacak ve kendisinden yana olanları kutsal meskeninde toplayacaktır.  Yani yeryüzündeki insanlar ne kadar ayaklanırsa ayaklansın, Rab’bin bu sözlerini unutmamalıyız: ‘Sakin olun ki, Tanrı Benim olduğunu bilesiniz!’  

Bir sonraki mezmur tüm ulusları Yakup’un Tanrısını yüceltmeye davet eder. Yakup derken İbrahim’in soyundan gelen İsrail ulusunu kastediyor. Çünkü Tanrı kendini özellikle İbrahim’in soyuna açıkladı. Diğer uluslar putlara taparken Rab Musa, Samuel ve Davut gibi Tanrı adamları vasıtasıyla gerçek kimliğini ve kutsal kurallarını İsrail oğullarına bildirdi. Ne var ki günümüzde Orta Doğu’da özellikle İsrail’e karşı büyük bir antipati ve kin besleniyor. Ancak şunu unutmamalıyız ki Tanrı’nın Sözü, Yahudilerin elinden bize ulaştı (Romalılar 9:1-4). Aynı zamanda İsa Mesih aracılığıyla gelen kurtuluş yine de Yahudiler’den bize geldi (Yuhanna 4:22). Kaldı ki hangi ulustan olursak olalım Yakup’un Tanrı’sını kabul etmeden gerçek Tanrı’yı tanımamız mümkün değil. Aynı zamanda Yakup’un Tanrısı’nı kabul ediyoruz demek İsrail’in bugün yaptığı her şeyi onaylıyoruz anlamına gelmiyor. Ancak şunu biliyoruz ki baştan beri İbrahim aracılığıyla İsrail’i seçen Tanrı aynı zamanda onları tüm uluslara bir bereket kaynağı olsunlar diye belirtti (Yaratılışı 12:1-3). İşte bu yüzden bu mezmur tüm ulusları Yakup’un Tanrısı’na tapmaya çağırır çünkü tüm ulusların tek Egemeni O’dur.

TANRI’NIN KENTİ

Mezmur 48 ve 49

48:1  RAB büyüktür ve yalnız O övülmeye değer Tanrımız'ın kentinde, kutsal dağında. 2  Yükselir zarafetle, Bütün yeryüzünün sevinci Siyon Dağı, Safon'un doruğu, ulu Kral'ın kenti. 3  Tanrı onun kalelerinde Sağlam kule olarak gösterdi kendini. 4  Krallar toplandı, Birlikte Siyon'un üzerine yürüdüler. 5  Ama onu görünce şaşkına döndüler, Dehşete düşüp kaçtılar. 6  Doğum sancısı tutan kadın gibi, Bir titreme aldı onları orada. 7  Doğu rüzgarının parçaladığı ticaret gemileri gibi Yok ettin onları. 8  Her Şeye Egemen RAB'bin kentinde, Tanrımız'ın kentinde, Nasıl duyduksa, öyle gördük. Tanrı onu sonsuza dek güvenlik içinde tutacak. 9  Ey Tanrı, tapınağında, Ne kadar vefalı olduğunu düşünüyoruz. 10  Adın gibi, ey Tanrı, övgün de Dünyanın dört bucağına varıyor. Sağ elin zafer dolu. 11  Sevinsin Siyon Dağı, Coşsun Yahuda beldeleri Senin yargılarınla! 12  Siyon'un çevresini gezip dolanın, Kulelerini sayın, 13  Surlarına dikkatle bakın, Kalelerini yoklayın ki, Gelecek kuşağa anlatasınız: 14  Bu Tanrı sonsuza dek bizim Tanrımız olacak, Bize hep yol gösterecektir.

49:1  Ey bütün halklar, dinleyin! Kulak verin hepiniz, ey dünyada yaşayanlar, 2  Halk çocukları, bey çocukları, Zenginler, yoksullar! 3  Bilgelik dökülecek ağzımdan, Anlayış sağlayacak içimdeki düşünceler, 4  Kulak vereceğim özdeyişlere, Lirle yorumlayacağım bilmecemi. 5  Niçin korkayım kötü günlerde Niyeti bozuk düşmanlarım çevremi sarınca? 6  Onlar varlıklarına güvenir, Büyük servetleriyle böbürlenirler. 7  Kimse kimsenin hayatının bedelini ödeyemez, Tanrı'ya fidye veremez. 8  Çünkü hayatın fidyesi büyüktür, Kimse ödemeye yeltenmemeli. 9  Böyle olmasa, Sonsuza dek yaşar insan, Mezar yüzü görmez. 10  Kuşkusuz herkes biliyor bilgelerin öldüğünü, Aptallarla budalaların yok olduğunu. Mallarını başkalarına bırakıyorlar. 11  Mezarları, sonsuza dek evleri, Kuşaklar boyu konutları olacak, Topraklarına kendi adlarını verseler bile. 12  Bütün gösterişine karşın geçicidir insan, Ölüp giden hayvanlar gibi. 13  Budalaların yolu, Onların sözünü onaylayanların sonu budur.  14  Sürü gibi ölüler diyarına sürülecekler, Ölüm güdecek onları. Tan ağarınca doğrular onlara egemen olacak, Cesetleri çürüyecek, Ölüler diyarı onlara konut olacak. 15  Ama Tanrı beni Ölüler diyarının pençesinden kurtaracak Ve yanına alacak. 16  Korkma biri zenginleşirse, Evinin görkemi artarsa. 17  Çünkü ölünce hiçbir şey götüremez, Görkemi onunla mezara gitmez. 18  Yaşarken kendini mutlu saysa bile, Başarılı olunca övülse bile. 19  Atalarının kuşağına katılacak, Onlar ki asla ışık yüzü görmeyecekler. 20  Bütün gösterişine karşın anlayışsızdır insan, Ölüp giden hayvanlar gibi.

AÇIKLAMA: Bu mezmurun mevzusu Rab’bin seçtiği dağ üzerinde kurulan kutsal kenttir. Okuduğumuz gibi söz konusu yer Siyon Dağı’dır. Kutsal Kitap’ın bir çok yerinde rastladığımız Siyon ismi İsrail’in başkenti olan Yeruşalim’le eşanlamlı bir şekilde kullanılır (2.Krallar 19:31). Burası en başta Davut tarafından fethedildi ve sonra İsrail’in başkenti ilan edildi (2.Samuel 5:7). Oğlu Süleyman’ın dönenimde Yeruşalim dünyanın en zengin ve görkemli kentlerinden biri oldu. Özellikle kralın orada inşa ettiği ihtişamlı tapınak ve saray etrafında yaşayan başka bir çok kral ve kraliçenin dikkatini çekti (1.Krallar 10). İlerleyen yıllarda ‘Tanrı’nın Kenti’ olarak anılan Yeruşalim Yahudi halkının en büyük gurur kaynağı oldu. Hizkiya döneminde Asur Kralı onu ele geçirmeye çalıştıysa da Yahuda Kralı’nın büyük imanı sayesinde kente zarar vermeden memleketine döndü. Bu yüzden bir çok Yahudi’nin gözünde Rab’bin Tapınağı’na ev sahipliği yapan Yeruşalim ‘fethedilemez’ diye biliniyordu (Yeremya 7). Ne var ki Rab, buyruklarına uymayan halkını yargılamak için, daha sonra Yeruşalim’i ve Tapınağı Babil Kralı Nebukadnessar’ın eline teslim etti (Daniel 1:1-2). Yine Rab’bin vaadi uyarınca 70 sene sonra Yahudiler Yeruşalim’e geri dönüp Tapınağı restore ettiler. Ancak Mesih’in dönemine gelince İsa kendisini reddeden Yeruşalim halkının yeniden yargılanacağını belirtir. Mesih’in ölümünden 40 sene sonra Yeruşalim Roma’nın ellerine düştü ve Tapınak yeniden yıkıldı.

 

 Bir sonraki mezmur imanlı ile imansızların farklı kaderlerini karşılaştırır. İmansız Tanrı’dan çok kendi gücüne güvenir, kendi servetiyle böbürlenir. Yani kendi hayatlarını kendileri kurtarmaya çalışır. Oysa ki insan Tanrı’nın önünde başkasının bedelini ödeyemediği gibi, kendi bedelini bile karşılayamaz. Gerçek şu ki bizim günahlarımız boyumuzu aşıyor ve bizi ölüme sürüklüyor. Öyle olmaza kendince dürüst olan insan hiç ölmez, sonsuza dek yaşar. Ancak acı gerçek şu ki aramızdaki en ‘iyiler’ bile ölüyor; demek ki hepimiz günahlıyız ve kendi ‘iyiliğimizle’ asla kurtulamayız (Efesliler 2:1-9). Kişi ne kadar bilgili ya da zengin olursa olsun, öldüğünde hepsini burada bırakıyor. Mezmurun dediği gibi ‘Bütün gösterişine karşın anlayışsızdır insan, ölüp giden hayvanlar gibi...’ Fakat Tanrı’ya bel bağlayan insanın hali başkadır. Mezmurcu’nun imanlı sözlerine dikkat edin: ‘Tanrı beni ölüler diyarının pençesinden kurtaracak ve yanına alacak.’ Evet, imanlı için ölüm son değil, tersine Tanrı’nın Kentine açılan kapıdır çünkü Mesih’in vaadi uyarınca ‘bana iman eden kişi ölse de yaşayacaktır’ (Yuhanna 11:25).

ŞÜKRAN KURBANI

Mezmur 50

1  Güçlü olan Tanrı, RAB konuşuyor; Güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar Yeryüzünün tümüne sesleniyor. 2  Güzelliğin doruğu Siyon'dan Parıldıyor Tanrı. 3  Tanrımız geliyor, sessiz kalmayacak, Önünde yanan ateş her şeyi kül ediyor, Çevresinde şiddetli bir fırtına esiyor. 4  Halkını yargılamak için Yere göğe sesleniyor: 5  ‹‹Toplayın önüme sadık kullarımı, Kurban keserek benimle antlaşma yapanları.›› 6  Gökler O'nun doğruluğunu duyuruyor, Çünkü yargıç Tanrı'nın kendisidir.  7  ‹‹Ey halkım, dinle de konuşayım, Ey İsrail, sana karşı tanıklık edeyim: Ben Tanrı'yım, senin Tanrın'ım! 8  Kurbanlarından ötürü seni azarlamıyorum, Yakmalık sunuların sürekli önümde. 9  Ne evinden bir boğa, Ne de ağıllarından bir teke alacağım. 10  Çünkü bütün orman yaratıkları, Dağlardaki bütün hayvanlar benimdir. 11  Dağlardaki bütün kuşları korurum, Kırlardaki bütün yabanıl hayvanlar benimdir. 12  Acıksam sana söylemezdim, Çünkü bütün dünya ve içindekiler benimdir. 13  Ben boğa eti yer miyim? Ya da keçi kanı içer miyim? 14  Tanrı'ya şükran kurbanı sun, Yüceler Yücesi'ne adadığın adakları yerine getir. 15  Sıkıntılı gününde seslen bana, Seni kurtarırım, sen de beni yüceltirsin. 16  Ama Tanrı kötüye şöyle diyor: ‹‹Kurallarımı ezbere okumaya Ya da antlaşmamı ağzına almaya ne hakkın var? 17  Çünkü yola getirilmekten nefret ediyor, Sözlerimi arkana atıyorsun. 18  Hırsız görünce onunla dost oluyor, Zina edenlere ortak oluyorsun. 19  Ağzını kötülük için kullanıyor, Dilini yalana koşuyorsun. 20  Oturup kardeşine karşı konuşur, Annenin oğluna kara çalarsın. 21  Sen bunları yaptın, ben sustum, Beni kendin gibi sandın. Seni azarlıyorum, Suçlarını gözünün önüne seriyorum. 22  ‹‹Dikkate alın bunu, ey Tanrı'yı unutan sizler! Yoksa parçalarım sizi, kurtaran olmaz. 23  Kim şükran kurbanı sunarsa beni yüceltir; Yolunu düzeltene kurtarışımı göstereceğim.››

AÇIKLAMA: İnsan Tanrı’nın huzuruna nasıl gelmeli? Rab’be ne şekilde yaklaşmalıyız? İnsan kendini bildi bileli Tanrı’ya bir takım ritüelle yaklaşmıştır, kendini temize çıkartmak için hep dinsel töreler geliştirmiştir. Bugüne dek bir çok dinde insanlar kurban keserek Tanrı’yı memnun ettiklerini düşünüyorlar. Ancak kimse şunu sormuyor: Bunu neden yapıyoruz? Ya da, Rab gerçekten bundan hoşnut mu?  Aslında başta Rab’bin talimatı uyarınca Adem’in oğlu Habil kusursuz bir kuzunun kanıyla huzuruna gelmişti ve kabul gördü. Ağabeyi Kabil de bahçesinden bir şeyler toplayarak Rab’be bir sunu hazırladı ama kabul görmedi. Neden? Çünkü Rab sadece sunularına değil, yüreklerine bakıyordu (Yaratılış 4). Daha sonra Nuh olsun, İbrahim olsun Tanrı’ya yönelen bir çok kişi kurbanlar sunarak Rab’bin adına yakardılar. Ama sadece onlar değil ezelden beri pagan halklar da ilahlarına bir takım hayvan keserek tapınmıştır. Peki Rab peygamberlerin kurbanını kabul etti de diğerlerinin kurbanlarını neden kabul etmedi? Çünkü paganlar sadece bir takım ritüelle Tanrı’yı memnun edebileceklerini sanıyorlardı oysa ki Tanrı hayatımızın tümünü dikkate alır. İnsan kurban sunacaksa bunu temiz bir yürekle, doğru şekilde yapmalı. Aynı zamanda bunu neden yaptığının farkında olarak yapması lazım. Yoksa bazılarının sandığı gibi Tanrı kanlı katliamdan hoşlanan biri değil, tersine kurban emretmesinin esas nedeni, kurbanın kanı bizim günahlarımıza karşılık veriliyor olması. Yani insan günahlarından dolayı aslında ölmesi gerek ama yerine bir kurban keserek hem günahını itiraf ediyor hem de sembolik olarak cezasını hayvana yüklüyor. Tabi ki İsa Mesih tüm hepimizin günahlarına karşılık kendini kurban olarak verdikten sonra artık hayvan kesmeye gerek yok, çünkü İsa son kurbandı (İbraniler 10:1-18).
 

 Bu mezmur Tanrı’nın Mısır’dan çıkan İsrail halkıyla yaptığı büyük karşılaşmayı anımsatır. Musa’nın önderliğinde Sina eteklerine kadar gelen Yahudilerin onlara kol kanat geren Yüce Tanrı’yı tanımaları gerekiyordu. Günün birinde Rab bütün görkemiyle dağın üzerine indi. Yaşadıklarını Musa şöyle kaydeder: ‘Dağın üzerinde koyu bir bulut vardı, derken, çok güçlü bir boru sesi duyuldu. Ordugâhta herkes titremeye başladı... Sina Dağı’nın her yanından duman tütüyordu, çünkü Rab dağın üstüne ateş içinde inmişti (M.Çıkış 19:16-18). Rab’bin amacı halkıyla kutsal bir antlaşma yapmaktı. Ayrıca, Tanrı halkı arasında yaşamak istiyordu. O yüzden Rab kutsal bir Tapınak yapmaları için Musa aracılığıyla çok ayrıntılı talimatlar verdi. Sonra Tapınakta kendisine kutsal kurbanlar sunmak üzere Levi oymağını kahinler olarak atadı (Levililer 1-9). Yıllar geçti ve İsrailliler Tanrı’yı hep bu şekilde tatmin edebileceklerini düşünmeye başladılar. Ama Rab’bin bu mezmurda belirttiği gibi O’nun kurbanların kanına ya da etine bir ihtiyacı yoktu. Tanrı’ya ne kadar sunu sunarsak sunalım bundan kâr etmiyor çünkü her şey zaten O’nundur: ‘Bütün dünya ve içindekiler benimdir.’ Esas Tanrı’nın aradığı şükran kurbanıdır. Ne demek bu? Tanrı kendisine karşı samimi, içten minnettar bir yürek peşindedir. Kurbanın kendisi Rab’bi hoşnut etmez, önemli olan sunanın ruh hali ve hayatı.

 İlerleyen ayetlerde Tanrı’nın paganların sunularına nasıl baktığını okuyoruz. Sundukları kurbandan ziyade Rab hayatlarına bakıyor. Onlar Rab’bin huzurunda ezbere dualar okuyabilir, bir çok dini tören gerçekleştirebilir ama O’nun temel buyruklarına karşı geldikleri sürece dünyanın kurbanlarını da sunsalar işe yaramaz. Tanrı’yı masum bir yüz çevirirken öbür yandan hırsızlık yapıyorlarsa, zina ediyorlarsa, yalan söylüyorlarsa, kardeşine kara çalıyorlarsa dini eylemleri hiç ama hiç bir anlam ifade etmiyor. Dindarlığımızla etrafımızdaki insanları kandırabiliriz ama Tanrı’yı asla, çünkü O bizim gibi değil, Rab’bin önünde her şeyimiz çıplaktır (İbraniler 4:13). O yüzden Tanrı’ya yaklaşırken önce yüreklerimizi yoklamalıyız. Birine karşı bir günahımız varsa önce onu hal etmeliyiz (Matta 5:23-24). Böylece Tanrı’ya kutsal bir şükran kurbanı sunmuş oluruz ve O bizden razı olur. Sonuç olarak Tanrı’ya yaklaşmanın tek yolu kutsal kanını tüm insanlık uğruna fidye olarak sunan Mesih’e inanmaktır (1.Timoteos 2:5-6). O’nun aracılığıyla günahlarımızdan arındıktan sonra huzurunda kutsal bir hayat sürerek birer şükran kurbanı olabiliriz (Romalılar 12:1-2).

GERÇEK TÖVBE

Mezmur 51

1  Ey Tanrı, lütfet bana, Sevgin uğruna; Sil isyanlarımı, Sınırsız merhametin uğruna. 2  Tümüyle yıka beni suçumdan, Arıt beni günahımdan. 3  Çünkü biliyorum isyanlarımı, Günahım sürekli karşımda. 4  Sana karşı, yalnız sana karşı günah işledim, Senin gözünde kötü olanı yaptım. Öyle ki, konuşurken haklı, Yargılarken adil olasın. 5  Nitekim suç içinde doğdum ben, Günah içinde annem bana hamile kaldı. 6  Madem sen gönülde sadakat istiyorsun, Bilgelik öğret bana yüreğimin derinliklerinde. 7  Beni mercanköşkotuyla arıt, paklanayım, Yıka beni, kardan beyaz olayım. 8  Neşe, sevinç sesini duyur bana, Bayram etsin ezdiğin kemikler. 9  Bakma günahlarıma, Sil bütün suçlarımı. 10  Ey Tanrı, temiz bir yürek yarat, Yeniden kararlı bir ruh var et içimde. 11  Beni huzurundan atma, Kutsal Ruhun'u benden alma. 12  Geri ver bana sağladığın kurtuluş sevincini, Bana destek ol, istekli bir ruh ver. 13  Başkaldıranlara senin yollarını öğreteyim, Günahkârlar geri dönsün sana. 14  Kurtar beni kan dökme suçundan, Ey Tanrı, beni kurtaran Tanrı, Dilim senin kurtarışını ilahilerle övsün. 15  Ya Rab, aç dudaklarımı, Ağzım senin övgülerini duyursun. 16  Çünkü sen kurbandan hoşlanmazsın, Yoksa sunardım sana, Yakmalık sunudan hoşnut kalmazsın. 17  Senin kabul ettiğin kurban alçakgönüllü bir ruhtur, Alçakgönüllü ve pişman bir yüreği hor görmezsin, ey Tanrı. 18  Lütfet, Siyon'a iyilik yap, Yeruşalim'in surlarını onar. 19  O zaman doğru sunulan kurbanlar, Yakmalık sunular, tümüyle yakmalık sunular, Seni hoşnut kılar; O zaman sunağında boğalar sunulur.

AÇIKLAMA: ‘Hatasız kul olmaz ’ derler, çok doğru bir tespit. Ancak bazıları peygamberlerin günahsız olduğunu savunuyor, fakat RAB’bin sözüne baktığımızda onların da bizim gibi zaman zaman günaha düştüklerini görebiliyoruz. Yalnız onları çoğumuzdan farklı kılan son derece samimi bir şekilde tövbe edip RAB’bin lütfuna ve bağışlayıcılığına sığınmasını bilmeleriydi.  Bu mezmurda Davut’un, çok büyük bir günah işledikten sonra ne denli alçakgönüllü bir ruh haliyle tövbe ettiğine şahit oluyoruz. Kral Davut’un başından geçen bu olayın ayrıntılarını 2.Samuel 11-12’de okuyoruz. RAB’bi çok seven Davut bu sırada büyük bir refaha kavuştu. Her şey harika gidiyordu, bütün düşmanlarını püskürttü ve krallığını pekiştirdi ancak İblis’in bir sonraki hamlesine hazırlıksız yakalandı. Olayın tümü tembellikle başladı. Ordularının başında savaşa çıkmak yerine Davut evde kalıp yatmayı yeğledi. Bir akşamüstü kalktı ve sarayının damında gezinirken yakınlarında yıkanan güzel bir kadın gördü. Davut kadını araştırdı ve en sadık askerlerinden biri Uriya’nın karısı olduğunu öğrendi. Yine de şehvetine tutulan kral Bat-Şeva ismindeki kadını çağırttı ve onunla birlikte oldu. Kısa bir süre sonra kadının gebe kaldığı anlaşıldı. Bunun üzerine Davut kadının kocası Uriya’nın şehre dönmesini emretti. Savaşın durumunu sorduktan sonra onu evine yolladı. Ancak Uriya o kadar sadık bir askerdi ki evine gitmeyip sarayın kapısında kralın diğer adamlarıyla uyudu. Davut bir kaç gün daha onu eve göndermeye çalıştıysa da işe yaramadı ve sonunda kral Uriya’yı savaşa geri yolladı. Komutan için yazdığı bir mektup eline koydu. Mektupta, ‘Bu adamı savaşın en şiddetli cephesine yerleştir, sonra yanından çekilin, onu yalnız bırakın.’

Böylece Davut hem zina hem de cinayet işlemiş oldu. Tanrı’yı çok seven bir adam nasıl bu kadar korkunç iki günah üst üste işleyebilir? Aslında kendimize karşı dürüst olursak hepimiz zayıf düştüğümüzde benzerini yaşayabiliriz çünkü hepimiz günahkârız (Romalılar 3:9-20, 23). Kısa bir süre sonra RAB peygamber Natan’ı kralı azarlamak için yanına gönderdi. Büyük bir üzüntüye bürünen Davut ‘RAB’be karşı günah işledim’ dedi. Bu mezmur Davut’un tövbesinin ayrıntılarını sağlar. Baştan beri Davut Tanrı’nın lütfuna ve merhametine sığınır yani kendinde doğru ya da haklı bir şey aramıyor, mazeret de uydurmaya kalkmıyor. Ardından RAB’bin onu tümüyle suçundan arıtmasını diler. Belki Natan gelmeden önce bile Davut büyük vicdan azabı çekiyordu. Sonra her şeyden önce RAB’be karşı günah işlediğini belirtir. Elbette ki günahımızın ucu birçok kişiye dokunabilir ve her birinden tek tek af dilemeliyiz fakat her günahımız en başta sahibimiz olan Tanrı’ya karşıdır. Beşinci ayette Davut ‘suç içinde doğdum’ der, bununla doğuştan beri günaha meyilli olduğunu itiraf eder. Adem’den doğan herkes günahlı olarak doğar (Rom 5:12-14) ve er ya da geç hayatımızda bunun korkunç sonuçlarını görebiliyoruz. Burada gördüğümüz gibi gerçek tövbe gerçekleri kabul eden bir tövbedir; bizim gerçeklerimiz de değil, Tanrı’nın gerçekleri. Günahımızı örtmek ya da geçiştirmek yerine alçakgönüllülükle suçumuzu kabul etmeliyiz ve RAB’bin huzurunda bunun için yürekten üzülüp yas tutmalıyız (Yakup 4:6-10).

Hepimiz bir zamanlar tövbe etmişizdir ne var ki çoğu zaman aynı günahı tekrarladık. Oysa ki gerçek tövbe sadece günahımızı itiraf etmek değil, bir daha aynı suçu işlememek üzere ciddi adımlar atmak demek. Davut’un duasında bunun güzel bir örneğini görebiliyoruz. Günahını itiraf ettikten sonra RAB’bin kendisine sadakat ve bilgelik öğretmesini diler. Tanrı’dan pak ve kutsal bir yürek, kararlı bir ruh ister. Aslında çoğu zaman günaha düşmemizin sebebi kendi bilgeliğimize güvenmemizdir o yüzden Davut’un yaptığı gibi RAB’bin bilgeliğine, gücüne ve lütfuna sığınmayı öğrenmemiz gerek. Yani tövbeyi bir kerelik olarak değil, bir yaşam tarzı olarak düşünmeliyiz. Günaha düşmemek için sürekli Tanrı’ya dayanmalı, O’ndan yardım dilemeli ve en ufak bir yanlışımızı Tanrı’ya itiraf etmeliyiz (1.Yuhanna 1:9-2:2). Böylece RAB’bin en çok sevdiği kurbanı ‘alçakgönüllü ruh’u sunmuş olacağız. Bunun sonucunda RAB’bin bizi sevgisi ve sevinciyle donatacağına emin olabiliriz. O sırada Kral Davut bir önceki kral Saul’un başına geldiği gibi Kutsal Ruh’tan yoksun kalmaktan korktu. Eski Antlaşmada Kutsal Ruh gelip giderdi ancak Yeni Antlaşma’ya geldiğimizde Mesih’in vaadi doğrultusunda RAB’bin Ruhu iman eden herkese kalıcı bir şekilde yerleştiğini okuyoruz (Romalılar 8:9, Efesliler 1:13). Ne var ki günah işleyerek bizler de Ruh’u kederlendirip hayatımızdaki işlevini köreltebiliriz (Efesliler 4:30). Bu yüzden Davut gibi Tanrı’yı ne kadar seversek sevelim, O’nu üzmemek için her gün lütfuna sığınmalıyız.

GURURUN SONU

Mezmur 52, 53 ve 54

52:1-2  Niçin kötülüğünle böbürlenirsin, ey kabadayı, Tanrı'nın sadık kullarına karşı Bütün gün dilin yıkım tasarlar Keskin ustura gibi, ey hilekâr. 3  İyilikten çok kötülüğü, Doğru konuşmaktan çok yalanı seversin. 4  Seni hileli dil seni! Her yıkıcı sözü seversin. 5  Ama Tanrı seni sonsuza dek yıkacak, Seni kapıp çadırından fırlatacak, Yaşam diyarından kökünü sökecek. 6  Doğrular bunu görünce korkacak, Gülerek şöyle diyecekler: 7  ‹‹İşte bu adam, Tanrı'ya sığınmak istemedi, Servetinin bolluğuna güvendi, Başkalarını yıkarak güçlendi!›› 8  Ama ben Tanrı'nın evinde yeşeren zeytin ağacı gibiyim, Sonsuza dek Tanrı'nın sevgisine güvenirim. 9  Sürekli sana şükrederim yaptıkların için, Sadık kullarının önünde umut bağlarım, Çünkü adın iyidir.

53:1  Akılsız içinden, ‹‹Tanrı yok!›› der. İnsanlar bozuldu, iğrençlik aldı yürüdü, İyilik eden yok. sazlar››. 2  Tanrı göklerden bakar oldu insanlara, Akıllı, Tanrı'ya yönelen biri var mı diye. 3  Hepsi saptı, Tümü yozlaştı, İyilik eden yok, Bir kişi bile! 4  Suç işleyenler görmüyor mu? Halkımı ekmek yer gibi yiyor, Tanrı'ya yakarmıyorlar. 5  Ama korkulmayacak yerde korkacaklar, Çünkü Tanrı seni kuşatanların kemiklerini dağıtacak, Onları reddettiği için hepsini utandıracak. 6  Keşke İsrail'in kurtuluşu Siyon'dan gelse! Tanrı halkını eski gönencine kavuşturunca, Yakup soyu sevinecek, İsrail halkı coşacak.

54:1  Ey Tanrı, beni adınla kurtar, Gücünle akla beni! 2  Ey Tanrı, duamı dinle, Kulak ver ağzımdan çıkan sözlere. 3  Çünkü küstahlar bana saldırıyor, Zorbalar canımı almak istiyor, Tanrı'ya aldırmıyorlar. 4  İşte Tanrı benim yardımcımdır, Tek desteğim Rab'dir. 5  Düşmanlarım yaptıkları kötülüğün cezasını bulsun, Sadakatin uyarınca yok et onları. 6  Ya RAB, sana gönülden bir kurban sunacağım, Adına şükredeceğim, çünkü adın iyidir. 7  Beni bütün sıkıntılarımdan kurtardın, Gözlerim düşmanlarımın yok oluşunu gördü.

AÇIKLAMA: Bu mezmurlarda Davut kariyerinin ilk yıllarında başından geçen bazı sıkıntılarını anımsar. Dev Golyat’ı devirdikten sonra Davut halkın alkışlarını topladı ama aynı zamanda bu zafer Kral Saul’un onu kıskanmasına sebep oldu. Kısa bir süre sonra kralın onu öldürmek için bahane aradığını sezen Davut kaçmak zorunda kaldı. Bu sırada Edomlu Doek’in onu ispiyonlaması sonucunda Davut’a yardım eden birçok kâhin kılıçtan geçirildi (1. Samuel 22). Bu mezmurda Doek gibi insanların karakterini tarif eder. Bugün de benzer şekilde günahtan zevk alan, kendini beğenmiş insanlar var. Onlar için kötülük tasarlamak marifettir sanki. İftira ve yalan onlara o kadar doğal geliyor ki doğru düzgün konuşamıyorlar artık. Ama Davut şundan teselli buluyor ki RAB’bin bir gün böylelerini yargılayacağından emindir. Günahı oyun sanan, başkalarının hayatlarıyla keyif bulan bu kişiler bir gün tümden yıkılacak. O yüzden onların bu rahatlığına ve pişkinliğine imrenmek yerine RAB’be güvenmek gerek. Böylece Davut kendini Tanrı’nın evinde yeşeren bir zeytin ağacına benzetir. Kötüler şimdilik çok başarılı görünseler de yargı gününde saman çöpü gibi süpürüleceklerini biliyoruz (Mezmur 1).  Ama Tanrı’nın adaletine güvenen ve sevgisine sığınan gittikçe köklenen ve mevsiminde hep meyve veren ağaç gibi olacaklar.

Bir sonraki mezmurda Davut Tanrı’nın varlığını yok sayan kişilerden söz eder. Aslında çoğu insan kendini ‘ateist’ olarak tanımlamasalar da, toplumumuzda pek çok gizli ateist var. Bunu ne kadar ki sözleriyle ifade etmeseler de seçtikleri hayat tarzıyla açık ve net bir şekilde sergiliyorlar. Yani açık açık Tanrı’nın varlığını inkâr etmiyorlar belki ama davranışlarından O’ndan hiç korkmadıklarını gösteriyorlar (bkz Titus 1:16). Sanki Tanrı onları hiç görmüyor ve yaptıklarını umursamıyor. Kaldı ki ister Tanrı’yı ağzımızla inkâr edelim ister yaşantımızla, hepimiz pervasızca günah işleyerek kötülüğün esaretine düşmüşüzdür. Bu yüzden göklerden insanları süzen Tanrı ‘hepsi saptı, tümü yozlaştı, iyilik eden yok, bir kişi bile!’ diyebiliyor. Bu acı gerçekle yüzleşmediğimiz sürece Tanrı’yı gerçek anlamda tanımamız mümkün değil. Çünkü kendi kibrimizle kendisine yaklaşmaya çalıştığımız sürece aslında daha da uzaklaşıyoruz. Dahası Tanrı’nın bizim için söylediklerini kabul etmeyip gurumuzdan vazgeçmediğimiz sürece kendimize karşı daha da büyük bir gazap biriktiriyoruz. Bu yüzden Mesih yeryüzüne geldiğinde her şeyden önce insanları tövbeye çağırırdı (Matta 4:17). Ancak kendimizi Tanrı’nın gözlerinden gördüğümüzde bizim için tasarladığı büyük kurtuluşun değerini anlayabiliriz.

Son mezmurda Davut yine bazı sıkıntılı günlerini hatırlar. Bu kez Zifliler Davut’u ispiyonladılar ve zor bela Saul’dan kurtulabildi (1. Samuel 23). Bu durumda Davut kendi bilgeliğine güvenmek yerine Tanrı’nın hikmetine sığındı ve RAB’bin yönlendirmesiyle tam zamanında kaçabildi. Aslında Davut Ziflilere epey yardım etmişti ama onlar kendisine hainlikle karşılık verdiler. Bundan Davut RAB’den başkasına tam olarak güvenememesi gerektiğini öğrendi. Böylece Tanrı’ya övgüler sunar ve kurtarışını ilahilerle kutlar. Kötülüğün karşısında bu şekilde sabırla beklemek hiç de kolay değil. Aslında bu sırada Saul Davut’un ellerine bir kaç defa düştü ama o RAB’bin meshettiği krala elini kaldırmayı reddetti. RAB’bin uygun zamanda uygun şekilde öcünü alacağını biliyordu. Yıllar sonra Saul’un korkunç sonunu okuyoruz. O ki hep kendi bildiğini yaptı ve RAB’bin bilgeliğine uymak istemedi. Ama sırası gelince RAB Davut’u pek çok yükselti ve bugüne kadar dünyaca bilinen bir kral yaptı.  

SIKINTILI GÜNLER

Mezmur 55 ve 56

55:1  Ey Tanrı, kulak ver duama, Sırt çevirme yalvarışıma! 2  Dikkatini çevir, yanıt ver bana. Düşüncelerim beni rahatsız ediyor, şaşkınım 3  Düşman sesinden, kötünün baskısından; Çünkü sıkıntıya sokuyorlar beni, Öfkeyle üstüme üstüme geliyorlar. 4  Yüreğim sızlıyor içimde, Ölüm dehşeti çöktü üzerime. 5  Korku ve titreme sardı beni, Ürperti kapladı içimi. 6  ‹‹Keşke güvercin gibi kanatlarım olsaydı!›› Dedim kendi kendime, ‹‹Uçar, rahatlardım. 7  Uzaklara kaçar, Çöllerde konaklardım.  8  Sert rüzgara, kasırgaya karşı Hemen bir barınak bulurdum.›› 9  Şaşkına çevir kötüleri, ya Rab, karıştır dillerini, Çünkü kentte şiddet ve çatışma görüyorum. 10  Gece gündüz kent surları üzerinde dolaşırlar, Haksızlık, fesat dolu kentin içi. 11  Yıkıcılık kentin göbeğinde, Zorbalık, hile eksilmez meydanından. 12  Beni aşağılayan bir düşman olsaydı, Katlanabilirdim; Bana küstahlık eden bir hasım olsaydı, Gizlenebilirdim. 13  Ama sensin, bana denk, Yoldaşım, yakın arkadaşım. 14  Birlikte tatlı tatlı yarenlik eder, Toplulukla Tanrı'nın evine giderdik. 15  Ölüm yakalasın düşmanlarımı ansızın, Diri diri ölüler diyarına insinler; Çünkü içleri ve evleri kötülük dolu. 16  Bense Tanrı'ya seslenirim, RAB kurtarır beni. 17  Sabah, öğlen, akşam kederimden feryat ederim, O işitir sesimi. 18  Bana karşı girişilen savaştan Esenlikle kurtarır canımı, Sayısı çok da olsa karşıtlarımın. 19  Öncesizlikten bu yana tahtında oturan Tanrı, Duyacak ve ezecek onları.  Çünkü hiç değişmiyor Ve Tanrı'dan korkmuyorlar. 20  Yoldaşım dostlarına saldırarak Yaptığı antlaşmayı bozdu. 21  Ağzından bal damlar, Ama yüreğinde savaş var. Sözleri yağdan yumuşak, Ama yalın birer kılıçtır. 22  Yükünü RAB'be bırak, O sana destek olur. Asla izin vermez Doğru insanın sarsılmasına. 23  Ama sen, ey Tanrı, ölüm çukuruna atacaksın kötüleri, Günlerinin yarısını görmeyecek katillerle hainler; Bense sana güveniyorum.

56:1  Acı bana, ey Tanrı, Çünkü ayak altında çiğniyor insanlar beni, Gün boyu saldırıp eziyorlar. 2  Düşmanlarım ayak altında çiğniyor beni her gün, Küstahça saldırıyor çoğu. 3  Sana güvenirim korktuğum zaman. 4  Tanrı'ya, sözünü övdüğüm Tanrı'ya Güvenirim ben, korkmam. İnsan bana ne yapabilir? 5  Gün boyu sözlerimi çarpıtıyorlar, Hakkımda hep kötülük tasarlıyorlar. 6  Fesatlık için uğraşıyor, pusuya yatıyor, Adımlarımı gözlüyor, canımı almak istiyorlar. 7  Kötülüklerinin cezasından kurtulacaklar mı? Ey Tanrı, halkları öfkeyle yere çal! 8  Çektiğim acıları kaydettin, Gözyaşlarımı tulumunda biriktirdin! Bunlar defterinde yazılı değil mi? 9  Seslendiğim zaman, Düşmanlarım geri çekilecek. Biliyorum, Tanrı benden yana. 10  Sözünü övdüğüm Tanrı'ya, Sözünü övdüğüm RAB'be, 11  Tanrı'ya güvenirim ben, korkmam; İnsan bana ne yapabilir? 12  Ey Tanrı, sana adaklar adamıştım, Şükran kurbanları sunmalıyım şimdi. 13  Çünkü canımı ölümden kurtardın, Ayaklarımı tökezlemekten korudun; İşte yaşam ışığında, Tanrı huzurunda yürüyorum.

AÇIKLAMA: Davut’un bestelediği mezmurların arasında sadece Tanrı’ya övgüler yükselten nağmeler değil, yeri geldiğinde çektiği acıları dile getiren yakarışlar da vardı. Bundan şu önemli gerçeği öğreniyoruz ki RAB sadece övgülerimizi değil sıkıntılarımızı da dinlemek ister. Tanrı o kadar lütufkâr ki bazen kelimelere dökmekte zorlandığımız karışık duygularımıza ve can sıkıntımıza da kulağı açıktır. Çünkü Tanrı ne kadar sevecen bir baba ise de o kadar da âdil bir hâkimdir ve başımıza gelen haksızlıkları tek tek kayda alıyor. Bu yüzden Davut büyük cesaretle dertlerini Tanrı’nın önüne getirip yardımına başvurur. Basit bir çoban olarak hayata atılan Davut Kral olmak üzere meshedildikten sonra uzun yıllar boyunca sıkıntı yaşadı. Önce kendi kardeşlerinin zulmüne uğradı, sonra büyük özveriyle hizmet ettiği Kral Saul’un da gazabına uğradı. Bir zamanlar kralın en başarılı komutanı ve halkın en büyük kahramanı olan Davut kısa bir süre sonra can korkusundan mağaralara sığınır ve yurtdışına bile kaçmak zorunda kaldı. Ama RAB onu hiç terk etmedi ve çektiği bütün sıkıntıları içinde onunla birlikte olduğunu gösterdi.

Bu tür günler geldiğinde Davut kendi kendine şöyle derdi: ‘Keşke güvercin gibi kanatlarım olsaydı, uçar rahatlardım, uzaklara kaçar, çöllerde konaklardım.’ Belki birçoğumuz benzer sıkıntılar yaşadığımızda aynı hayallere kapılmışızdır. Keşke bu karışık dünyadan kurtulabilsek, bir süreliğine kaçabilsek! Çünkü bizim kendi karışık duygularımız bir yana içinde yaşadığımız dünya o kadar zorbalık ve pislik doldu ki dayanılmaz hale gelmiştir. En kötüsü de, çok sevdiğimiz insanların ihanetine uğramaktır. Davut’un da Mesih’in de başına geldi bu. Hatta bir keresinde Davut’un kendi oğlu, Avşalom, onun tahtına göz dikti ve artık yaşlanmış bir ihtiyar olarak yine çöllere kaçmak zorunda kaldı. Ama tüm bunlara rağmen Davut her zaman RAB’de umut buluyor çünkü kendi tahtını yitirse de RAB’bin tahtı asla sarsılmaz. İnsanlar, hatta dostlarımız sözlerinden dönebilir ama RAB ebediyen sözüne sadıktır. İşte bu yüzden Davut yüreğinin yükünü Tanrı’sına bırakıp sonuna kadar O’nun hikmetine güveniyordu.

Bir sonraki mezmurda Davut Kral Saul’dan kaçarken Gat Kentine sığınıp da Filistlilerin ellerinden zor bela kurtulduğu günleri anımsatır (1.Samuel 21). O kadar acınacak bir duruma düştü ki ancak deli numarasını yaparak canını kurtarabildi. Oysa ki Davut’un hiç bir suçu yoktu. Dört dörtlük bir hizmet sunmasına rağmen Kral Saul onu hep kıskandı ve sonunda yok etmeye karar verdi. Ama Davut her zaman RAB’bin vaadini hatırladı. RAB peygamber Samuel aracılığıyla onu kral yapacağına söz verdi. O yüzden canına kıymak için peşine düşen kimseden korkmadı, yalnızca RAB’be güvendi. Dahası kendisine düşman kesilen Kral Saul’u öldürmek için eline fırsat geçtiğinde intikam almayı reddetti. Çünkü zamanı gelince RAB’bin kendisi onu tahttan indireceğine inanıyordu.  Bazısı bu konuda Davut’u hor gördü, nitekim ‘düşmanlarınızı sevin’ diyen Mesih’i de hor görüyorlar. Ancak insanlar unutuyorlar ki biz düşmanımızı sevmeyi yeğlerken ilahi adaletten vazgeçmiyoruz aksine kendimizi kin ve nefretten alıkoymakla birlikte düşmanımızın günahının farkına varıp tövbe etmesini sağlamaya çalışıyoruz. Ama günü geldiğinde RAB kutsal adaletini sergileyerek öcümüzü alacaktır (Romalılar 12:18-21). O zamana kadar biz Tanrı’nın sözüne güvenerek yaşam ışığında RAB’bin huzurunda yürümeye devam ediyoruz.

İLAHİ ADALET

Mezmur 57 ve 58

57:1  Acı bana, ey Tanrı, acı, Çünkü sana sığınıyorum; Felaket geçinceye kadar, Kanatlarının gölgesine sığınacağım. 2  Yüce Tanrı'ya, Benim için her şeyi yapan Tanrı'ya sesleniyorum. 3  Gökten gönderip beni kurtaracak, Beni ezmek isteyenleri azarlayacak,  Sevgisini, sadakatini gösterecektir. 4  Aslanların arasındayım, Alev kusan insanlar arasında yatarım, Mızrak gibi, ok gibi dişleri, Keskin kılıç gibi dilleri. 5  Yüceliğini göster göklerin üstünde, ey Tanrı, Görkemin bütün yeryüzünü kaplasın! 6  Ayaklarım için ağ serdiler, Çöktüm; Yoluma çukur kazdılar, İçine kendileri düştüler. 7  Kararlıyım, ey Tanrı, kararlıyım, Ezgiler, ilahiler söyleyeceğim. 8  Uyan, ey canım, Uyan, ey lir, ey çenk, Seheri ben uyandırayım! 9  Halkların arasında sana şükürler sunayım, ya Rab, Ulusların arasında seni ilahilerle öveyim. 10  Çünkü sevgin göklere erişir, Sadakatin gökyüzüne ulaşır. 11  Yüceliğini göster göklerin üstünde, ey Tanrı, Görkemin bütün yeryüzünü kaplasın!

58:1  Ey yöneticiler, gerçekten adil mi karar verirsiniz? Doğru mu yargılarsınız insanları? 2  Hayır! Hep haksızlık tasarlarsınız içinizde, Zorbalık saçar elleriniz yeryüzüne. 3  Kötüler daha ana rahmindeyken yoldan çıkar, Doğdu doğalı yalan söyleyerek sapar. 4  Zehirleri yılan zehiri gibidir. Kulakları tıkalı bir kobrayı andırırlar, 5  Usta büyücülerin, Afsuncuların sesini duymak istemeyen bir kobrayı. 6  Ey Tanrı, kır onların ağzında dişlerini, Sök genç aslanların azı dişlerini, ya RAB! 7  Akıp giden su gibi yok olsunlar. Yaylarını gerince oklarının ucu kırılsın. 8  Süründükçe eriyen sümüklüböceğe dönsünler. Düşük çocuk gibi güneş yüzü görmesinler. 9  Kazanlarınız diken ateşini daha duymadan, Yaşı da kurusu da kasırgayla savrulacak kötülerin. 10  Doğru adam alınan öcü görünce sevinecek Ve ayaklarını kötünün kanında yıkayacak. 11  O zaman insanlar, ‹‹Gerçekten doğrulara ödül var›› diyecek, ‹‹Gerçekten dünyayı yargılayan bir Tanrı var.››

AÇIKLAMA: Daha önce gördüğümüz gibi mezmurlar arasında kötü insanlara karşı söylemler de yer alır. Zaman zaman Davut öcünü alması için RAB’be haykırıyor. Sonra RAB’bin düşmanlarını yargıladığını görünce seviniyor. Ama neden? Bir insanın başına gelen felaketten insan sevinç duyabilir mi? Mesih’in öğretisi uyarınca, düşmanlarımız için sevgi beslememiz gerekmiyor mu? Elbette ama düşmanımızı seviyoruz diye Tanrı’nın adaletini elden bırakıyoruz anlamına gelmiyor. Daha fırsat varken kötülerin tövbe edip Tanrı’ya dönmesi için dua edebiliriz. Aynı zamanda RAB’be dönmeyip mazlumlara zulüm ettikleri sürece Tanrı’nın mutlak adaletine çarptırılacaklarını biliyoruz. Böylece Tanrı’nın sevgisi ve merhametiyle ne kadar seviniyorsak, kutsal adaletiyle de sevinebiliriz. Neron, Hitler ve Saddam gibi kendilerini Şeytan’a teslim etmiş insanların başına ilahi adalet gelince sevinmemek elde değil. Neden çünkü Tanrı’nın adaleti nihayet yerini buluyor. Yoksa İŞİD gibi kız çocukların ırzına geçen ve insanları hayvan gibi kesen İblis’in elemanları karşısında Tanrı’nın merhametli olmasını mı isteyelim? RAB’bin o çaresiz insanların öcünü almasını istemeyelim mi? Ne yazık ki günümüzde kendimizce o kadar ‘demokratik’ olmuşuz ki Tanrı’dan bile daha merhametli olduğumuzu sanabiliyoruz. Oysa ki şunu unutmamalıyız ki RAB ne kadar sevecen bir babaysa da o kadar da adil bir hakimdir. İşte bu yüzden sadece Eski Antlaşma'da değil, Yeni Antlaşma'’da da imanlıların Tanrı’nın adaletine sevindiklerini görebiliyoruz (2.Selanikliler 1:6-10, Vahiy 19).

Bu mezmurda Davut aslan gibi peşine düşen Kral Saul’u RAB’be şikâyet ediyor. Ama dikkat edersek Davut ondan intikam almaya kalkmıyor, O’nu RAB’bin ellerine bırakıyor. Aynı zamanda kendini Tanrı’ya teslim ediyor. Davut Tanrı’nın görkemli kanatlarının gölgesine sığınır. Sık sık saldırıya uğrasa da hep RAB’bin vaadini ve sadakatini anımsıyor. İblis’in onu yok etmek için kurduğu tüm tuzakların boşa çıktığını gördükçe daha da cesaret alıyor, hatta tüm dertleri için de RAB’be ilahiler söylemeye karar veriyor. Eline lirini alır ve Tanrı’ya tatlı nağmeler seslendirmeye başlar: ‘Çünkü sevgin göklere erişir, sadakatin gökyüzüne ulaşır,’ der. Aslında burada imanlının zulüm karşısında yapabileceği en iyi şeyi görebiliyoruz. Kendimizi kin ve nefretle kirletmek yerine var gücümüzle Tanrı’ya tapınmaya yönelmeliyiz. Bu hiç kolay değil, kinin içimizde köklenmesine karşın son derece kararlı olmamız gerek. İlahi ve ezgi söylemek bizi Tanrı’ya yaklaştırdığı gibi içimizi de ferahlatır. Dahası Kutsal Ruh’la dolmamızı sağlar (Efesliler 5:18-20).  Nefretin en iyi antidotu sevgi ve sevinçtir.

Bir sonraki mezmurda Davut halkının zorba önderlerini şikâyet eder. Onlar ki çocukluktan beri hep kötülüğe meyil verir ve Şeytan’ın her türlü işine koşarlar. Onlar kötülük yapmada sınır tanımaz, günah işlemede uzmanlaşmışlardır. Davut da, ‘Ey Tanrı, kır onların ağzında dişlerini’ der. Daha sonra ‘Süründükçe eriyen sümüklüböceğe dönsünler’ diye ekler. Davut’un bu ağır sözlerine başta şaşırabiliriz ancak şunu unutmayalım ki Davut bunu kendi keyfi uyarınca, ya da şahsi düşmanları için söylemiyor. Dahası Davut kendi adaletini uygulamak yerine, burada Tanrı’nın adaletine başvuruyor. Kendi kendine öç almak yerine davasını RAB’be iletiyor, ki doğrusu budur. Çünkü ‘öç almayın’ diyen Tanrı ardından şunu da ekledi, ‘öç benimdir’ (Romalılar 12:19). Yani RAB’bin gözünden hiç bir şey kaçmayacak, zamanı gelince tek tek kötülüğün hesabını soracak (Romalılar 2:6-16; Vahiy 20:11-15). Bu da bizim için çok büyük bir teşvik kaynağı olmalı, yoksa bu dünyada işlenen bunca zulüm ve zorbalığın hesabı sorulmayacaksa adaletin ne anlamı kaldı. Ama Mesih’in de yaptığı gibi bu dünyada çektiğimiz acıları adil Tanrı’mıza teslim edip davamızı göreceğinden emin isek o zaman içimiz sevinç dolar (1.Petrus 2:19-25).

KALEMSİN EY TANRI

Mezmur 59 ve 60

59:1  Kurtar beni düşmanlarımdan, ey Tanrım, Kalem ol hasımlarıma karşı. 2  Kurtar beni suç işleyenlerden, Uzak tut kanlı katillerden. 3  Bak, canımı almak için pusu kuruyorlar, Güçlüler bana karşı birleşiyorlar, Oysa başkaldırmadım, günahım yok, ya RAB. 4  Suç işlemediğim halde, Koşuşup hazırlanıyorlar. Kalk bana yardım etmek için, halime bak! 5  Sen, ya RAB, Her Şeye Egemen Tanrı, İsrail'in Tanrısı, Uyan bütün ulusları cezalandırmak için, Acıma bu suçlu hainlere! 6  Akşam döner, köpek gibi hırlayıp Sinsi sinsi kenti dolaşırlar. 7  Bak, neler dökülür ağızlarından, Kılıç çıkar dudaklarından. ‹‹Kim duyacak?›› derler. 8  Ama sen onlara gülersin, ya RAB, Bütün uluslarla eğlenirsin. 9  Gücüm sensin, seni gözlüyorum, Çünkü kalemsin, ey Tanrı. 10  Tanrım sevgisiyle karşılar beni, Bana düşmanlarımın yıkımını gösterir. 11  Onları öldürme, yoksa halkım unutur, Gücünle dağıt ve alçalt onları, Ya Rab, kalkanımız bizim. 12  Ağızlarının günahı, dudaklarından çıkan söz yüzünden, Gururlarının tuzağına düşsünler. Okudukları lanet, söyledikleri yalan yüzünden 13  Yok et onları gazabınla, yok et, tükensinler; Bilsinler ki, Tanrı'nın egemenliği Yakup soyundan Yeryüzünün ucuna kadar ulaşır.  14  Akşam döner, köpek gibi hırlayıp Sinsi sinsi kenti dolaşırlar. 15  Yiyecek bulmak için gezerler, Doymazlarsa ulurlar. 16  Bense gücün için sabah ezgiler söyleyecek, Sevgini sevinçle dile getireceğim. Çünkü sen bana kale, Sıkıntılı günümde sığınak oldun. 17  Gücüm sensin, seni ilahilerle öveceğim, Çünkü kalem, beni seven Tanrı sensin.

60:1  Bizi reddettin, parladın bize karşı, ey Tanrı, Öfkelendin; eski halimize döndür bizi! 2  Salladın yeri, yarıklar açtın; Onar çatlaklarını, çünkü yer sarsılıyor. 3  Halkına sıkıntı çektirdin, Sersemletici bir şarap içirdin bize. 4  Sancak verdin senden korkanlara, Okçulara karşı açsınlar diye.  5  Kurtar bizi sağ elinle, yardım et, Sevdiklerin özgürlüğe kavuşsun diye! 6  Tanrı şöyle konuştu kutsal yerinde: ‹‹Şekem'i sevinçle bölüştürecek, Sukkot Vadisi'ni ölçeceğim. 7  Gilat benimdir, Manaşşe de benim, Efrayim miğferim, Yahuda asam. 8  Moav yıkanma leğenim, Edom'un üzerine çarığımı fırlatacağım, Filist'e zaferle haykıracağım. 9  Kim beni surlu kente götürecek? Kim bana Edom'a kadar yol gösterecek? 10  Ey Tanrı, sen bizi reddetmedin mi? Ordularımıza öncülük etmiyor musun artık? 11  Yardım et bize düşmana karşı, Çünkü boştur insan yardımı. 12  Tanrı'yla zafer kazanırız, O çiğner düşmanlarımızı.

AÇIKLAMA: Bu mezmurda Davut yine Saul’un onu kovaladığı günleri anımsar. Daha çok gençken Davut Kralın hizmetine girdi. Kötü ruhlara tutulan Saul’u sakinleştirmek için karşısında lirini çalar ve bestelediği ilahileri seslendirirdi. Daha sonra Filistlilerin kahramanı dev Golyat İsrail ordularına meydan okuduğunda, bir tek Davut karşısına çıkmaya cesaret etti. Oradaki büyük zaferden sonra birden halkının kahramanı kesilen Davut katıldığı her savaşta hep başarılı oldu. Bir süre sonra Davut Saul’un kızıyla da evlendi. Ne var ki Davut ünlendikçe Kral Saul’un kıskançlığı da büyüdü. Hata bir kaç defa Saul karşısında lir çalan Davut’u aniden mızrağıyla öldürmeye kalktı. Böylece Davut kralın huzurunda daha fazla kalamayacağını anlayarak bir gece evinden kaçmaya karar verdi. Aynı gece Saul damadını öldürmek için adamlar evine gönderdi ama onu bulamadılar (1.Samuel 19). Tabi uzunca süren bu çekişme Davut için oldukça zor ve ürkütücü bir tecrübeydi. Ama her şeye rağmen Davut kale olarak tanımladığı Tanrı’sına sığınmayı bildi. Bugün artık kalelerin bir işlevi kalmadı, ama eskiden düşmandan kaçmak için insanlar bir kalenin korumasına sığınırlardı. Kalenin güçlü surları insana güven verir ve dışardaki tehlikeye rağmen siperde depolanan erzaklar uzun bir süreliğine yaşamını geçirmesini sağlardı.

Davut’un krala karşı bir suçu yoktu, tersine yaptığı her işte son derece sadık bir kul olduğunu kanıtladı. Bu yüzden Tanrı’ya yakarırken vicdanı temizdi. Yine de Saul’un adamları etrafını köpek sürüsü gibi kuşatıp onu parçalamak için fırsat kolluyordu. Sanki Tanrı yapılan haksızlıklardan habersizmiş gibi davranıyorlardı ama Davut böyle olmadığını çok iyi biliyordu. Bu yüzden şunu söyler: ‘Sen onlara gülersin ya RAB, bütün uluslarla eğlenirsin.’ İnsanlar ne kadar sinsi ve kurnaz davransalar da hiç bir şey RAB’bin gözünden kaçmıyor. Bundan dolayı Davut şöyle dua ediyordu: ‘Gücüm sensin, seni gözlüyorum, çünkü kalemsin, ey Tanrım.’ Günü geldiğinde Tanrı’nın hasımlarını cezalandıracağına güvenen Davut O’nun kutsal adaletine sığınıyordu. Böylece yaşadığı can tehlikesine karşın Tanrı’sına güvenen Davut her sabah ezgiler söylemeye devam ediyor, RAB’bin yüce sevgisini sürekli anıyordu. Etrafında kopan fırtınayı sanki hiç aldırış etmiyordu çünkü kendini kalesi olan RAB’de tam bir güvende hissediyordu. İşte ne mutlu kalesi RAB olan insana.

Bir sonraki mezmur yıllar sonra Davut’un yaşadığı bir olay üzerinde yazıldı. Bu sırada Davut artık kral olmuş ve ordularıyla çevresindeki bütün ulusların başını eğdirdi. Bunlardan biri Edom halkı İsrail’in hemen doğusunda bulunan putperest bir halktı. Aslında Edomlular İbrahim’in torunu Esav’dan gelmeydiler. Sonra ismi İsrail’e değişen Yakup da Esav’ın kardeşiydi. Ne var ki aradan uzun yıllar geçti ve Edomlular fırsat buldukça Yakup’un soyuna saldırırlardı. Ama Davut’un döneminde RAB onu ayak bastığı her yerde başarılı kıldı ve Edom halkını da hizmetine verdi (2.Samuel 8). Bu sırada İsrail ulusu zirvesine ulaştı ki neredeyse tüm komşu ülkeler ona boyun eğdi. İşte bu mezmurda Davut RAB’bin bu zaferini kutluyor çünkü batısında Moav ya da  Edom olsun, doğusunda Filistler olsun, hemen hepsi ayaklarına serildi. Aynı zamanda Davut’un bu büyük zaferi, daha sonra soyundan gelecek olan büyük Davutoğlu Mesih’in yaşayacağı zaferi öngörür. Dokuzuncu ayette geçen şu sözler ‘Kim beni surlu kente götürecek? Kim bana Edom’a kadar yol gösterecek?’ aslında Mesih’in ikinci gelişini çağrıştırır. Çünkü bu sözler Peygamber Yeşaya’nın yazılarında geçen şu sözler ile birebir örtüşür: ‘Edom’dan, Bosra’dan al giysiler içinde bu gelen kim? Göz kamaştırıcı giysiler içinde, büyük güçle yürüyen kim? O benim! Adaleti duyuran, kurtarmaya gücü olan (Yeşaya 63:1).’ Burada tarif edilen zafer aslında Armagedon savaşı sonucunda, İsa’nın görkemli dönüşüyle gerçekleşecek (Vahiy 14:19-20). Davut’un tüm bunlardan çıkardığı ders de şudur: ‘Tanrı’yla zafer kazanırız, O çiğner düşmanlarımızı.’ Evet, zafer RAB’bin elinde, en iyisi O’nun adaletini beklemektir.

GERÇEK HUZUR

Mezmur 61, 62 ve 63

61:1  Ey Tanrı, yakarışımı işit, Duama kulak ver! 2  Sana seslenirim yeryüzünün öbür ucundan, Yüreğime hüzün çökünce. Erişemeyeceğim yüksek bir kayaya çıkar beni, 3  Çünkü sen benim için sığınak, Düşmana karşı güçlü bir kule oldun. 4  Çadırında sonsuza dek oturmak Ve kanatlarının gölgesine sığınmak isterim. 5  Çünkü sen, ey Tanrı, adaklarımı duydun, Adından korkanların mirasını bana verdin. 6  Kralın günlerine gün kat, Yılları yüzyıllar olsun! 7  Tanrı'nın huzurunda sonsuza dek tahtında otursun; Onu sevgin ve sadakatinle koru! 8  O zaman adını hep ilahilerle öveceğim, Her gün adaklarımı yerine getireceğim.

62:1  Canım yalnız Tanrı'da huzur bulur, Kurtuluşum O'ndan gelir. 2  Tek kayam, kurtuluşum, Kalem O'dur, asla sarsılmam. 3  Birini ezmek için daha ne vakte kadar Hep birlikte üstüne saldıracaksınız, Eğri bir duvara, Yerinden oynamış bir çite saldırır gibi? 4  Tek düşünceleri onu doruktan indirmektir. Yalandan zevk alırlar. Ağızlarıyla hayırdua ederken, İçlerinden lanet okurlar.  5  Ey canım, yalnız Tanrı'da huzur bul, Çünkü umudum O'ndadır. 6  Tek kayam, kurtuluşum, Kalem O'dur, sarsılmam. 7  Kurtuluşum ve onurum Tanrı'ya bağlıdır, Güçlü kayam, sığınağım O'dur. 8  Ey halkım, her zaman O'na güven, İçini dök O'na, Çünkü Tanrı sığınağımızdır. 9  Sıradan insan ancak bir soluk, Soylu insansa bir yalandır. Tartıya konduğunda ikisi birlikte soluktan hafiftir. 10  Zorbalığa güvenmeyin, yağma malla övünmeyin; Varlığınız artsa bile, ona gönül bağlamayın. 11  Tanrı bir şey söyledi, Ben iki şey duydum: Güç Tanrı'nındır, 12  Sevgi de senin, ya Rab! Çünkü sen herkese, yaptığının karşılığını verirsin.

63:1  Ey Tanrı, sensin benim Tanrım, Seni çok özlüyorum, Canım sana susamış, Kurak, yorucu, susuz bir diyarda, Bütün varlığımla seni arıyorum. 2  Kutsal yerde baktım sana, Gücünü, görkemini görmek için. 3  Senin sevgin yaşamdan iyidir, Bu yüzden dudaklarım seni yüceltir. 4  Ömrümce sana övgüler sunacağım, Senin adınla ellerimi kaldıracağım. 5  Zengin yiyeceklere doyarcasına doyacağım sana, Şakıyan dudaklarla ağzım sana övgüler sunacak. 6  Yatağıma uzanınca seni anarım, Gece boyunca derin derin seni düşünürüm. 7  Çünkü sen bana yardımcı oldun, Kanatlarının gölgesinde sevincimi dile getiririm. 8  Canım sana sımsıkı sarılır, Sağ elin bana destek olur. 9  Ama canımı almak isteyenler, Yerin derinliklerine inecek, 10  Kılıcın ağzına atılacak, Çakallara yem olacak. 11  Kralsa Tanrı'da sevinç bulacak. Tanrı'nın adıyla ant içenlerin hepsi övünecek, Yalancıların ağzıysa kapanacak.

AÇIKLAMA: Dördüncü yüzyılda yaşayan ünlü Hristiyan Tanrı Bilimci Agustin şöyle yazdı: ‘Sen bizi kendin için yarattın, ya RAB, o yüzden yüreğimiz sende huzur bulana kadar huzursuzdur.’ Onun bu güzel sözleri aslında Davut’un asırlar önce yazdığı mezmurların yankılanmasıydı. Dahası bu yeryüzüne gelmiş çoğu canların özlemini yansıtır. Ruhumuzda ancak Tanrı’nın doldurabildiği büyük bir boşluk vardır. Bu mezmurda kendini Tanrı’dan çok uzak hisseden Davut’un yakarışını okuyoruz. Zaman zaman hepimizin üstüne hüzün çöker. Sanki batıyoruz ve Davut gibi ‘Beni yüksek bir kayaya çıkar ya RAB’ diye haykırırız. Çünkü bu dünyada kendi gücümüzle nereye varırsak varalım er ya da geç Tanrı’nın yardımı olmadan daha fazla yaşayamadığımızı fark ederiz. Bazısı bu noktada Tanrı’ya yüzünü çevirmeye reddederse de yürekten RAB’be haykıranların sesi karşılıksız kalmaz. Aslında her insanın ruhu kendine güvenilir bir yer, sağlam bir umut arar durur. Davut için bu umudun adresi, RAB’bin çadırıydı. Elbette ki RAB’bin kuş kanadı olmadığı gibi O’nun küçücük bir çadıra sığması mümkün değil, ama bu ifadeler mecazi anlamda Tanrı’nın bize nasıl sahip çıktığını resmeder. RAB kendisine yakaran herkesi kanatlarının gölgesine davet eder ve sonsuz meskeninde yer ayırır.

Sonraki mezmurda Davut bir tek Tanrı’da huzur bulduğunu belirtir. Dünyada geçici olarak bizi mutlu kılan pek çok şey var fakat ebedi mutluluğun tek kaynağı RAB’dir. Çünkü bir tek o sarsılmaz ve değişmez. Davut’un dediği gibi, ‘Tek kayam, kurtuluşum, kalem O’dur.’ Böylece kendisine bağlı kaldığımız sürece sarsılmamız söz konusu değil. Bir çok kişi, hatta Şeytan bile bizi devirmeye çalışabilir ancak kalemiz olan RAB’be sığındığımız sürece güvendeyiz. Bu yüzden huzurumuzu ve umudumuzu hep On’da aramalıyız, güçlü kayamız ve sığınağımız O’dur. Davut herkesi bu kaleye buyurur, her kim Tanrı’nın sevgisine sığınmak isterse ona da yetecek yeri vardır. Her kim O’na yüreğini dökmek isterse yüreğinde ona da yer verir. Ancak zorbalık yolundan dönmeyen, kendi kaba kuvvetlerine güvenen insanlar eninde sonunda boşa çıkacaklar. Çünkü Tanrı’nın önünde onları hiç bir değeri kalmayacak. Sonuç olarak Davut şunu yazar: ‘Tanrı bir şey söyledi, ben iki şey duydum: Güç Tanrı’nındır, sevgi de senin, ya RAB!’ Bazısı Tanrı’nın günün sonunda herkesi bağışlayacağını sanıyor. Ancak unutuyorlar ki Tanrı’nın sevgisi güçlü adaletiyle dengelenir. Bu yaşamda Tanrı’da huzur bulmayı reddeden kimseler ebediyen huzurundan yoksun kalacaklar (2.Selanikliler 1:6-10).

Son mezmurda Davut yine Tanrı’ya olan özlemini dile getirir. Kendini kurak susuz bir çölde hisseder. Benzer şekilde Tanrı’nın sevgisinden bir an bile uzaklaştığımızda kendimizi kupkuru hissederiz. Çünkü RAB’bin sevgisi olmadan yaşamın pek bir tadı yoktur. RAB’bin huzuruyla yaşadığımızda ancak hayatımız bir anlam kazanır. Böylece Tanrı’yı yüceltmek, yaptıkları için O’na şükretmek zengin bir şölenden de iyidir. Çünkü dünyanın en güzel yemekleri bile bedenimizi ancak geçici olarak doyurabilir, ama Tanrı’yla birlikte yaşamanın verdiği haz ruhumuzu ebediyen doyurur. Bu yüzden Davut gece gündüz Tanrı’ya övgü sunmaya kararlı olduğunu söyler. İnsanlar huzur bunda ya da şunda diyebilir ancak öncellikle kendilerine şunu sormaları gerek: Edindiğim bu huzur beni Tanrı’nın kalbine ne kadar yaklaştırıyor? Dahası beni Tanrı’nın kutsal benzerliğine dönüştürmekte ne kadar başarılı oluyor? En önemlisi de bu huzurun gelecek garantisi var mı, yoksa sadece gelip geçici bu yaşam için mi mutluluk vaat eder? Gerçek huzur, Tanrı’yla şimdiden başlayan ve sonsuza dek süren kutsal bir ilişkidir.

SEVİNÇ ÇIĞLIKLARI

Mezmur 64, 65 ve 66

64:1  Ey Tanrı, kulak ver sesime yakındığım zaman, Hayatımı düşman korkusundan koru. 2  Kötülerin gizli tasarılarından, O suçlu güruhun şamatasından esirge beni. 3  Onlar dillerini kılıç gibi bilemiş, Acı sözlerini ok gibi hedefe yöneltmişler, 4  Pusularından masum insanın üzerine atmak için. Ansızın vururlar, hiç çekinmeden. 5  Birbirlerini kötülük yapmaya iter, Gizli tuzaklar tasarlarken, ‹‹Kim görecek?›› derler. 6  Haksızlık yapmayı düşünür, ‹‹Kusursuz bir plan yaptık!›› derler. İnsanın içi ve yüreği derin bir sırdır, bilinmez. 7  Ama Tanrı onlara ok atacak, Ansızın yaralanacaklar. 8  Dilleri yüzünden yıkıma uğrayacaklar, Hallerini gören herkes alayla baş sallayacak. 9  Bütün insanlar korkuya kapılacak, Tanrı'nın işini duyuracak, O'nun yaptıkları üzerinde düşünecekler. 10  Doğru insan RAB'de sevinç bulacak, O'na sığınacak, Bütün temiz yürekliler O'nu övecek.

65:1  Ey Tanrı, Siyon'da seni övgü bekliyor, Yerine getirilecek sana adanan adaklar. 2  Ey sen, duaları işiten, Bütün insanlar sana gelecek. 3  Suçlarımızın altında ezildik, Ama sen isyanlarımızı bağışlarsın. 4  Ne mutlu avlularında otursun diye Seçip kendine yaklaştırdığın kişiye! Evinin, kutsal tapınağının Nimetlerine doyacağız. 5  Ey bizi kurtaran Tanrı, Müthiş işler yaparak Zaferle yanıtlarsın bizi. Sen yeryüzünün dört bucağında, Uzak denizlerdekilerin umudusun; 6  Kudret kuşanan, Gücüyle dağları kuran, 7  Denizlerin kükremesini, Dalgaların gümbürtüsünü, Halkların kargaşasını yatıştıran sensin. 8  Dünyanın öbür ucunda yaşayanlar Korkuya kapılır senin belirtilerin karşısında. Doğudan batıya kadar insanlara Sevinç çığlıkları attırırsın. 9  Toprağa bakar, çok verimli kılarsın, Onu zenginliğe boğarsın. Ey Tanrı, ırmakların suyla doludur, İnsanlara tahıl sağlarsın, Çünkü sen toprağı şöyle hazırlarsın: 10  Sabanın açtığı yarıkları bolca sular, Sırtlarını düzlersin. Yağmurla toprağı yumuşatır, Ürünlerine bereket katarsın. 11  İyiliklerinle yılı taçlandırırsın, Arabalarının geçtiği yollardan bolluk akar, 12  Otlaklar yeşillenir, Tepeler sevince bürünür, 13  Çayırlar sürülerle bezenir, Vadiler ekinle örtünür, Sevinçten haykırır, ezgi söylerler.

66:1  Ey yeryüzündeki bütün insanlar, Tanrı'ya sevinç çığlıkları atın! 2  Adının yüceliğine ilahiler söyleyin, O'na görkemli övgüler sunun! 3  ‹‹Ne müthiş işlerin var!›› deyin Tanrı'ya, ‹‹Öyle büyük gücün var ki, Düşmanların eğiliyor önünde. 4  Bütün yeryüzü sana tapınıyor, İlahiler okuyor, adını ilahilerle övüyor.››  5  Gelin, bakın Tanrı'nın neler yaptığına! Ne müthiş işler yaptı insanlar arasında: 6  Denizi karaya çevirdi, Atalarımız yaya geçtiler ırmaktan. Yaptığına sevindik orada. 7  Kudretiyle sonsuza dek egemenlik sürer, Gözleri ulusları süzer; Başkaldıranlar gurura kapılmasın!  8  Ey halklar, Tanrımız'a şükredin, Övgülerini duyurun. 9  Hayatımızı koruyan, Ayaklarımızın kaymasına izin vermeyen O'dur. 10  Sen bizi sınadın, ey Tanrı, Gümüş arıtır gibi arıttın. 11  Ağa düşürdün bizi, Sırtımıza ağır yük vurdun. 12  İnsanları başımıza çıkardın, Ateşten, sudan geçtik. Ama sonra bizi bolluğa kavuşturdun. 13  Yakmalık sunularla evine gireceğim, Adaklarımı yerine getireceğim, 14  Sıkıntı içindeyken dudaklarımdan dökülen, Ağzımdan çıkan adakları. 15  Yakılan koçların dumanıyla semiz hayvanlardan Sana yakmalık sunular sunacağım, Tekeler, sığırlar kurban edeceğim.  16  Gelin, dinleyin, ey sizler, Tanrı'dan korkanlar, Benim için neler yaptığını size anlatayım. 17  Ağzımla O'na yakardım, Övgüsü dilimden düşmedi. 18  Yüreğimde kötülüğe yer verseydim, Rab beni dinlemezdi. 19  Oysa Tanrı dinledi beni, Kulak verdi duamın sesine. 20  Övgüler olsun Tanrı'ya, Çünkü duamı geri çevirmedi, Sevgisini benden esirgemedi.

AÇIKLAMA: Sevinç çığlıkları deyince aklımıza hemen futbol maçları gelir. Normal hayatta son derece sakin insanlar nasıl oluyor da iki saatlik maç boyunca deliye dönüyor. Bir de takımı gol attığında ‘goooool!’ çığlıkları nasıl yankılanıyor, bütün mahalle duyuyor. Sevinçten çığlık atmak, azıcık çıldırmak da güzel bir şey aslında. Ne yazık ki çoğu zaman boş şeyler için fazlasıyla sevinirken esas önemli mevzulara gelince nedense pek sevincimizi gösteremiyoruz. RAB’bin Sözüne göre tapınma çığlık atılması gereken önemli mevzulardan biridir. Ne yazık ki çoğu insan için tapınma demek sessizce oturmak, dua etmek ve gerekirse bir iki ilahi mırıldanmak demek. Tabi sessiz duanın ve sakin ilahilerin yeri yok değil ama sırası gelince RAB için sevinç çığlıkları da atmasını bilmeliyiz. Mezmur 89:15 şöyle der, ‘Ne mutlu sevinç çığlıkları atmasını bilen halka, ya RAB!’ Okuduğumuz bu mezmurlar da hep aynı konuyu tekrarlar. İlk mezmurda Davut kendisine düşman kesilen insanları anımsar. Sanki kimse görmüyormuş gibi her tür günaha ve fesada yönelir. Fakat Tanrı onların yaptıklarını yakından takip ediyor ve ansızın onların başına hak ettikleri belayı getirecektir. Bunu gören insanlar akıllanacak, RAB’be sığınan imanlılar da büyük sevinçle Tanrı’yı övecektir. Davut’un anlattığı gibi dünyanın şimdiki halinden sevinç duyulacağı pek bir şey görünmese de bir gün RAB’bin kutsal adaletini görünce kesinlikle sevinç çığlıkları yankılanacak.

Sonraki mezmurda Davut Tanrı’nın lütfunu över. Günaha da düşsek, tövbe ettiğimizde RAB’bin kapısı bize hep açıktır: ‘Ne mutlu avlularında otursun diye seçip kendine yaklaştırdığın kişiye!’ Böylece RAB’le birlikte yürüdüğümüz sürece O’nun nimetlerine doyarız. İlerleyen ayetlerde Davut RAB’bin yeryüzün tümünde yaptığı harikaları övmeye başlar. İnsanlar asi ve bencil olabilir ama kainat durmadan RAB’bi över. Gece gündüz müthiş manzaralara sahne olan gökyüzü olsun denizin yüzeyinde dans eden dalgalar olsun,  dallarını sağlayan ağaçlar olsun tüm evren bilfiil Tanrı’yı yüceltmektedir. Böylece dünyanın öbür ucunda yaşayanlar da aynı Tanrı’yı övebilir çünkü harikaları her yerde mükemmel bir şekilde sergilenir. Bu yetmiyormuş gibi RAB yıldan yıla harika nimetlerini bütün insanlarla paylaşır: ‘İyiliklerinle yılı taçlandırırsın.’ Toprağın üzerine yağmurunu döker, ekilen tohumların yeşermesini sağlar ve çayırları rengârenk bir örtüyle giydirir. En önemlisi bunu tüm herkes için karşılıksız yaparak tüm insanlara olan engin şefkâtini kanıtlar (Matta 5:43-48). Doğanın hiç dinmeyen bu sevgi sergisi ve sevinç korosu Tanrı’nın eşsiz karakterini herkesin göz önünde canlandırır, şöyle ki kimsenin bir özrü yoktur (Romalılar 1:18-20).

Son mezmurda Davut tüm insanları Tanrı’ya sevinç çığlıkları atmaya çağırır çünkü O’nun iyilikleri yeryüzünün tümünde görülüyor. Sonra özellikle İsrail’in tarihinden Tanrı’yı övmenin bazı nedenleri sıralar: ‘Denizi karaya çevirdi (Çıkış 14) Atalarımız yaya geçtiler ırmaktan (Yeşu 3).’ Hepimiz aslında kendi hayatımıza baktığımızda Tanrı’nın yaptıklarını anımsayarak şükretmek için birçok neden sıralayabiliriz. Kim bilir kaç kez bizi kötülükten korudu ve ayaklarımızın kaymasına izin vermedi. Bazen RAB Eyüp’ün hayatında olduğu gibi, İblis tarafından sınanmamıza izin verdi. Şeytan o sırada bizi yıkmak için ne kadar uğraştıysa da RAB aynı denemeyi bizi altın gibi artıp daha güçlü ve görkemli bir hale getirmek için uğraştı. O anda belki RAB’bin bu hikmetini anlamamıştık ama sonrasında hayatımıza pek çok şey kattığını fark ettik. Davut’un dediği gibi: ‘Ateşten, sudan geçtik, ama sonra bizi bolluğa kavuşturdun.’ Böylece RAB’be sadece hayatımızda gösterdiği güzel olaylar için değil, denemeler için de şükredebiliriz (Yakup 1:2-5). Çünkü başımıza gelen sıkıntılar sayesinde RAB’bin değerini daha iyi anladık ve yolunda ilerlemek için sabır ve dayanma gücü kazandık (Romalılar 5:3-4). Sonuç olarak Davut Tanrı’dan korkan herkesi sadık RAB’bimizi yüceltmeye davet eder. Çünkü biz zaman zaman düşsek de O her zaman sadıktır.

TANRI’NIN ZAFER ALAYI

Mezmur 67 ve 68

67:1  Tanrı bize lütfetsin, bolluk versin, Yüzünün ışığı üzerimize parlasın.  2  Öyle ki, yeryüzünde yolun, Bütün uluslar arasında kurtarıcı gücün bilinsin. 3  Halklar sana şükretsin, ey Tanrı, Bütün halklar sana şükretsin! 4  Uluslar sevinsin, sevinçten çığlık atsın, Çünkü sen halkları adaletle yargılarsın, Yeryüzündeki uluslara yol gösterirsin. 5  Halklar sana şükretsin, ey Tanrı, Bütün halklar sana şükretsin! 6  Toprak ürününü verdi, Tanrı, Tanrımız, bizi bolluğa kavuştursun. 7  Tanrı bize bolluk versin, Dünyanın dört bucağındakiler O'ndan korksun!

68:1  Kalksın Tanrı, dağılsın düşmanları, Kaçsın önünden O'ndan nefret edenler! 2  Dağıtsın onları dağılan duman gibi; Ateşin karşısında eriyen balmumu gibi Yok olsun kötüler Tanrı'nın önünde! 3  Ancak doğrular sevinsin, Bayram etsinler Tanrı'nın önünde, Neşeyle coşsunlar. 4  Tanrı'ya ezgiler söyleyin, adını ilahilerle övün, Çölleri geçecek biniciye yol hazırlayın; O'nun adı RAB'dir, bayram edin önünde! 5  Kutsal konutundaki Tanrı, Öksüzlerin babası, dul kadınların savunucusudur. 6  Tanrı kimsesizlere ev verir, Tutsakları özgürlüğe ve gönence kavuşturur, Ama başkaldıranlar kurak yerde oturur. 7  Ey Tanrı, sen halkına öncülük ettiğinde, Çölde yürüdüğünde, 8  Yer sarsıldı, Göklerden yağmur boşandı Tanrı'nın önünde, Sina Dağı sarsıldı Tanrı'nın, İsrail'in Tanrısı'nın önünde. 9  Bol yağmurlar yağdırdın, ey Tanrı, Canlandırdın yorgun düşen yurdunu. 10  Halkın oraya yerleşti, İyiliğinle mazlumların geçimini sağladın, ey Tanrı. 11  Rab buyruk verdi, Büyük bir kadın topluluğu duyurdu müjdeyi: 12  ‹‹Kaçıyor, kaçıyor orduların kralları! Evi bekleyen kadınlar ganimeti paylaşıyor. 13  Ağılların arasında uyurken, Kanatları gümüş, tüyleri pırıl pırıl altınla kaplı Bir güvercine benzersiniz.›› 14  Her Şeye Gücü Yeten, kralları dağıtırken, Sanki Salmon Dağı'na kar yağıyordu. 15  Ey Başan Dağı, Tanrı Dağı! Ey Başan Dağı, dorukları ulu dağ! 16  Ey ulu dağlar, niçin yan gözle bakıyorsunuz Tanrı'nın yerleşmek için seçtiği dağa? Evet, RAB orada sonsuza dek oturacaktır. 17  Tanrı'nın savaş arabaları sayısızdır, Rab kutsallık içinde Sina'dan geldi. 18  Sen yükseğe çıktın, tutsakları peşine taktın, İnsanlardan, başkaldıranlardan bile armağanlar aldın, Oraya yerleşmek için, ya RAB Tanrı. 19  Her gün yükümüzü taşıyan Rab'be, Bizi kurtaran Tanrı'ya övgüler olsun.  20  Tanrımız kurtarıcı bir Tanrı'dır, Ölümden kurtarış yalnız Egemen RAB'be özgüdür. 21  Kuşkusuz Tanrı düşmanlarının başını, Suçlu yaşayanların kıllı kafasını ezer. 22  Rab, ‹‹Onları Başan'dan, Denizin derinliklerinden geri getireceğim›› der, 23  ‹‹Öyle ki, ayaklarını düşmanlarının kanına batırasın, Köpeklerinin dili de onlardan payını alsın.›› 24  Ey Tanrı, senin zafer alayını, Tanrım'ın, Kralım'ın kutsal yere törenle gelişini gördüler: 25  Başta okuyucular, arkada çalgıcılar, Ortada tef çalan genç kızlar. 26  ‹‹Ey sizler, İsrail soyundan gelenler, Toplantılarınızda Tanrı'ya, RAB'be övgüler sunun!›› 27  Önde en küçük oymak Benyamin, Kalabalık halinde Yahuda önderleri, Zevulun ve Naftali önderleri oradalar! 28-29  Ey Tanrı, Yeruşalim'deki tapınağından göster gücünü, Bizim için kullandığın gücünü, ey Tanrı. Krallar sana armağanlar sunacak. 30  Azarla kamışlar arasında yaşayan hayvanı, Halkların buzağılarıyla boğalar sürüsünü, Çiğne ayaklarınla gümüşe gönül verenleri, Dağıt savaştan zevk alan halkları! 31  Mısır'dan elçiler gelecek, Kûşlular ellerini Tanrı'ya doğru kaldırıverecek. 32  Ey yeryüzünün krallıkları, Tanrı'ya ezgiler söyleyin, İlahilerle övün Rab'bi, 33  Göklere, kadim göklere binmiş olanı. İşte sesiyle, güçlü sesiyle gürlüyor! 34  Tanrı'nın gücünü tanıyın; O'nun yüceliği İsrail'in üzerinde, Gücü göklerdedir. 35  Ne heybetlisin, ey Tanrı, tapınağında! İsrail'in Tanrısı'na, Halkına güç, kudret veren Tanrı'ya övgüler olsun!

AÇIKLAMA: Davut’un mezmurlarını bestelediği dönemde İsrail ülkesi diğer uluslar arasında oldukça küçük bir yere sahipti. RAB’bin halkı tek Tanrı’ya tapınırken diğer uluslar arasında ise bir çok farklı ilah söz konusuydu. Pagan Kenan ulusları arasında en ünlü ilah da fırtına efendisi olan Baal’dı. İnsanların tarımdan geçindikleri o coğrafyada yağmurların düzenli bir şekilde gelmesi çok önemliydi. O yüzden yağmur yağması için Baal’a kurban sunarlardı, bölgenin verimliliğin artması için de Baal’ın tapınaklarında iğrenç cinsel alemlere katılırlardı, bazen de kendi çocuklarını sunakta keserlerdi. O dönemden kalan bazı eserlere göre Baal genellikle elinde şimşek tutan ve göğün bulutlarına binmiş vasiyette tasvir edilir. Peki bu neden önemli? Çünkü Davut burada gerçek Tanrı’yı anlatırken O’nu komşu ulusların sahte ilahı Baal ile kıyaslayarak, kat ve kat daha güçlü ve etkili olduğunu gösteriyor. Aynı zamanda pagan ulusları tek gerçek Tanrı’ya inanmaya davet ediyordur, çünkü toprak ürününü veren ve bolluğa kavuşturan başka tanrı yoktur.

Altmış sekizinci mezmurda Davut Tanrı’yı göksel bir komutana benzetir. Halkının başına geçmiş onları çölün ortasından geçirip görkemli bir zafer alayında öncülük ediyor: ‘Çölleri geçecek biniciye yol hazırlayın, O’nun adı Yahveh’dir!’ Ama RAB sadece güçlü bir kral değil, O aynı zamanda sevecen ve cömert bir reistir: ‘Kutsal konutundaki Tanrı öksüzlerin babası, dul kadınların savunucusudur. Tanrı kimsesizlere ev verir, tutsakları özgürlüğe ve gönence kavuşturur.’ O günün inanışlara göre Baal ve diğer pagan ilahlar son derece ilgisizdiler, ama Davut’un burada belirttiği gibi gerçek Tanrı bize yakınlık duyan, mazlumlara yardım eden biridir. İlerleyen ayetlerde Davut, İsrail halkının Musa döneminde Sina Dağı’ndan yaptıkları yolculuğu anımsar. Çölün ortasında kırk yıl dolanmalarına rağmen RAB bütün ihtiyaçlarını karşıladı. Gerektiğinde gökten yağmur gönderdi, hatta bazen kayalardan da onlara içecek su çıkarttı. Yani Baal ve diğer ilahlar halklarına yağmur göndermekte aciz davransalar da İsrail’in Tanrısında öyle bir sıkıntı yoktu. Ayrıca İsrail’e karşı bazı uluslar saldırdığında RAB halkı adına savaştı ve düşmanlarını püskürttü. Böylece RAB İsrail halkına her yönden sahip çıktı. Sonra Davut Başan Dağları’ndan da söz eder. Yine o günün rivayette göre İsrail’in kuzeyinde bulunan bu yüksek dağ zinciri güya Baal’ın meskeniymiş (bkz 1 Krallar 18). Ama Davut için bunlar gerçek Tanrı’nın dağlarıdır. Ayrıca onlar sanki Tanrı’nın kutsal kenti olan Yeruşalim’i kurmak için seçtiği Siyon Dağını kıskanır gibi gösterir burada. İşte bu şekilde RAB Sina Dağından halkını görkemli bir alay şenliğinde Siyon Dağına kadar getirip yerleştirdi.

Yıllar sonra Kral Davut Tanrı’nın kutsal tahtını temsil eden altın kaplı levha sandığı Yeruşalim’e benzer bir zafer alayında getirtti (2.Samuel 6). O zaman bütün oymak önderleri ve tapınak görevlileri toplanmış, tef ve çalgı eşliğinde Tanrı’nın başkente girişini kutladılar. Tabi her zamanki gibi komşu uluslar İsrail’in Tanrısı’yla alay ettiler ama yeri geldiğinde RAB hepsini susturdu. Burada ‘kamışlar arasında yaşayan hayvan’ Nil Nehrinin kamışları arasında yaşayan Mısır ulusunu temsil eder. ‘Halkların buzağılarıyla boğalar sürüsü’ ise diğer pagan Kenan uluslarını kasteder. RAB hepsini bozguna uğrattı ama aynı zamanda bir gün kendisine tapınmak üzere onlardan gelenler de Yeruşalim’e yöneleceğini belirttir. Sonuç olarak tüm ulusların kabul etmesi gereken gerçek şu ki İsrail’in Tanrı’sından başka tanrı yoktur. Tanrı kendini tanıtmak için Yahudi ulusunu bir araç olarak seçti (Yaratılış 12:1-3; Romalılar 9:2-5). Ancak amacı sadece İsrail’le ilgilenmek değil, esas hedefi tüm uluslara görkemini göstermekti. O halde iki seçenek var, pagan Kenan ulusları gibi onları hor görüp putperestliğimize devam edebiliriz, ya da İsrail’in Tanrı’sı önünde eğilip onların zafer alayına katılabiliriz.  

KURTAR BENİ EY TANRI!

Mezmur 69 ve 70

69:1  Kurtar beni, ey Tanrı, Sular boyuma ulaştı. 2  Dipsiz batağa gömülüyorum, Basacak yer yok. Derin sulara battım, Sellere kapıldım. 3  Tükendim feryat etmekten, Boğazım kurudu; Gözlerimin feri sönüyor Tanrım'ı beklemekten. 4  Yok yere benden nefret edenler Saçlarımdan daha çok. Kalabalıktır canıma kasteden haksız düşmanlarım. Çalmadığım malı nasıl geri verebilirim? 5  Akılsızlığımı biliyorsun, ey Tanrı, Suçlarım senden gizli değil. 6  Ya Rab, Her Şeye Egemen RAB, Utanmasın sana umut bağlayanlar benim yüzümden! Ey İsrail'in Tanrısı, Benim yüzümden sana yönelenler rezil olmasın! 7  Senin uğruna hakarete katlandım, Utanç kapladı yüzümü. 8  Kardeşlerime yabancı, Annemin öz oğullarına uzak kaldım. 9  Çünkü evin için gösterdiğim gayret beni yiyip bitirdi, Sana edilen hakaretlere ben uğradım. 10  Oruç tutup ağlayınca, Yine hakarete uğradım. 11  Çula büründüğüm zaman Alay konusu oldum. 12  Kent kapısında oturanlar beni çekiştiriyor, Sarhoşların türküsü oldum. 13  Ama benim duam sanadır, ya RAB. Ey Tanrı, sevginin bolluğuyla, Güvenilir kurtarışınla uygun gördüğünde Yanıtla beni. 14  Beni çamurdan kurtar, İzin verme batmama; Benden nefret edenlerden, Derin sulardan kurtulayım. 15  Seller beni sürüklemesin, Engin beni yutmasın, Ölüm çukuru ağzını üstüme kapamasın. 16  Yanıt ver bana, ya RAB, Çünkü sevgin iyidir. Yüzünü çevir bana büyük merhametinle! 17  Kulundan yüzünü gizleme, Çünkü sıkıntıdayım, hemen yanıtla beni! 18  Yaklaş bana, kurtar canımı, Al başımdan düşmanlarımı. 19  Bana nasıl hakaret edildiğini, Utandığımı, rezil olduğumu biliyorsun; Düşmanlarımın hepsi senin önünde. 20  Hakaret kalbimi kırdı, dertliyim, Acılarımı paylaşacak birini bekledim, çıkmadı, Avutacak birini aradım, bulamadım. 21  Yiyeceğime zehir kattılar, Sirke içirdiler susadığımda. 22  Önlerindeki sofra tuzak olsun onlara, Yandaşları için kapan olsun! 23  Gözleri kararsın, göremesinler! Bellerini hep bükük tut! 24  Gazabını yağdır üzerlerine, Öfkenin ateşi yapışsın yakalarına! 25  Issız kalsın konakları, Çadırlarında oturan olmasın! 26  Çünkü senin vurduğun insanlara zulmediyor, Yaraladığın insanların acısını konuşuyorlar. 27  Ceza yağdır başlarına, Senin tarafından aklanmasınlar! 28  Yaşam kitabından silinsin adları, Doğrularla yan yana yazılmasınlar! 29  Bense ezilmiş ve kederliyim, Senin kurtarışın, ey Tanrı, bana bir kale olsun! 30  Tanrı'nın adını ezgilerle öveceğim, Şükranlarımla O'nu yücelteceğim. 31  RAB'bi bir öküzden, Boynuzlu, tırnaklı bir boğadan Daha çok hoşnut eder bu. 32  Mazlumlar bunu görünce sevinsin, Ey Tanrı'ya yönelen sizler, yüreğiniz canlansın. 33  Çünkü RAB yoksulları işitir, Kendi tutsak halkını hor görmez. 34  O'na övgüler sunun, ey yer, gök, Denizler ve onlardaki bütün canlılar! 35  Çünkü Tanrı Siyon'u kurtaracak, Yahuda kentlerini onaracak; Halk oraya yerleşip sahibi olacak. 36  Kullarının çocukları orayı miras alacak, O'nun adını sevenler orada oturacak.

70:1  Ey Tanrı, kurtar beni! Yardımıma koş, ya RAB! 2  Utansın canımı almaya çalışanlar, Yüzleri kızarsın! Geri dönsün zararımı isteyenler, Rezil olsunlar! 3  Bana, ‹‹Oh! Oh!›› çekenler Geri çekilsin utançlarından! 4  Sende neşe ve sevinç bulsun Bütün sana yönelenler! ‹‹Tanrı yücedir!›› desin hep Senin kurtarışını özleyenler! 5  Bense, mazlum ve yoksulum, Ey Tanrı, yardımıma koş! Yardımcım ve kurtarıcım sensin, Geç kalma, ya RAB!

AÇIKLAMA: Bu mezmurlar yine Davut’un feryadına sahne oluyor. İlahiler ve ezgiler bu yönden çok etkili çünkü bu vesileyle içimizi RAB’bin önüne dökebiliriz. Dahası bir çok metafor kullanarak ruh halimizi dile getirebiliriz. Bu mezmurda Davut kendini boğulur gibi hissediyor. Sular yükseldi, başını aştı, dipsiz derinliklere iniyor, akan seller onu alıp süpürüyor. İçinden Tanrı’ya feryat ediyor ama sanki sesi gitmiyor. Bu mecazla aslında düşmanlarından çektiği sıkıntıları resmetmeye çalışıyor. Yok yere suçlanıyor, iftiraya uğruyor. Davut kusursuz olmadığının farkında ama kendisine yöneltilen suçlardan masumdur. En kötüsü kendi aile mensupları dahi ona saldırıyor, yüzüne hakaret ediyor. Ama Davut RAB’be dua etmekten vazgeçmiyor, Tanrı’nın uygun gördüğü vakitte ve şekilde onu kurtaracağına emindir. Böylece Tanrı’nın merhametine sığınmaya devam eder. İlginçtir ki en büyük korkusu Tanrı’yı halkı önünde küçük düşürmektir. En büyük kaygısı kendisini izleyen imanlılara kötü örnek olmaktır. Davut’un bu mezmurda hayatının hangi dönemini kastettiğini bilmiyoruz çünkü buna benzer pek çok sıkıntısı oldu. Ama genel olarak sergilenen tablo Tanrı yoluna yaraşır bir şekilde yaşamaya çalışan herkesin başına gelenleri anlatır (2.Timoteos 3:12).

Aynı zamanda bu tablo özel olarak Mesih’in de başına gelenleri yazar. Davut’un bir çok mezmurunda olduğu gibi yazdıklarında kendi yaşadıklarını aşıp soyundan gelecek büyük Kral Mesih’i işaret eder. Mesih kutsal ve kusursuz bir hayat sergilemesine rağmen sürekli olarak hakaretlere ve iftiralara maruz kaldı (Yuhanna 8:41-59). Dahası İsa kendi aile mensupları tarafından da aşağılanırdı (Yuhanna 7:1-5). Neden? Çünkü mezmurda yazdığı gibi Tanrı Oğlu olan Mesih yukarıdan geldiği gibi Tanrı’nın değerlerine sahip çıkıyordu. Örneğin, günün birinde Mesih Yeruşalim’deki Tapınağa girdiğinde Yahudilerin orayı bir çarşıya çevirdiklerini fark etmesi üzerinde eline bir kamçı alıp hepsini kovmaya başladı. Bu olayın üzerinde de havarileri bu mezmurda geçen sözleri anımsadılar: ‘Evin için gösterdiğim gayret beni yiyip bitirdi’ (Yuhanna 2:17). Tabi bunun ardından pek çok kişi İsa’yı eleştirdi ama O Babası uğruna tüm bu hakaretlere katlandı. Daha sonra 21. ayette geçen bir söz yine Mesih’in hayatında canlanır. Çarmıha gerildiği sırada Mesih haliyle çok susadı. Askerler de bir kamışın ucuna takılmış süngeri ekşi şaraba batırıp Mesih’in susuzluktan parçalanmış dudaklarına uzattılar (Yuhanna 19:28-29). Anlaşılan şu ki bu sözler esas Mesih’in acılarında hedeflerini buldular. Bundan şu önemli gerçeği çıkarıyoruz ki RAB çektiğimiz sıkıntılara yabancı değil, ‘tersine her alanda bizim gibi denenmiş, ama günah işlememiştir (İbraniler 4:15).’ Bundan dolayı Tanrı’ya yaklaştığımızda bizi çok yakından anlayan birine yaklaştığımızı anımsamalıyız. Aynı zamanda nasıl ki RAB kutsal Oğlunu çarmıhtan kurtarabilirken bizim kurtuluşumuz için O’nun eziyet çekmesine izin verdiyse bazen Tanrı’nın bizim de daha büyük bazı sebepler uğruna acılara katlanmamıza izin verebilir.

Son mezmurda Davut yine ‘Ey Tanrı, kurtar beni!’ diye haykırır. Peşini bırakmayan düşmanlarını kendi tuzaklarına düşürmesini diler. Aynı zamanda Tanrı’ya yönelen herkesin RAB’de neşe ve sevinç bulmasını diler. Gerçek şu ki Adem’in günahından bu yana dünyada pek çok şey ters gidiyor. Mazlumlar eziliyor, doğrular zulüm görüyor, kutsallar katlediliyor. Bundan dolayı ezelden beri bütün kainat ‘Ey Tanrı kurtar bizi!’ diye haykırıyor (Romalılar 8:19-22). Ama özellikle eziyet gören imanlılar çok acı çektiler, hala da dünyanın bir çok yerinde ıstırap çekiyorlar. İlginçtir ki Yeni Antlaşma’nın son kitapçığı Vahiy’de yine aynı feryat yankılanır: ‘Kutsal ve gerçek olan Efendimiz! Yeryüzünde yaşayanları yargılayıp onlardan kanımızın öcünü almak için daha ne kadar bekleyeceksin?’ (Vahiy 6:10). Anlaşılan şu ki Mesih’in gelişine kadar dişlerimizi sıkmamız gerek. İsa Mesih büyük görkemiyle geldiğinde halkına eziyet çektirenleri cezalandıracak ve ancak o zaman adalet yerini bulmuş olacaktır (Vahiy 19:15). Bunca haksızlığın karşısında sabretmek çok zor ama şundan emin olabiliriz ki RAB her duamızı kayda alıyor ve günü geldiğinde gerekeni yapacaktır. Nasıl olsa o çektiğimiz acılara duyarsız değil tersine halkıyla birlikte acı çekiyordur (Elç. İşleri 9:5).

KRALIN DİLEĞİ

Mezmur 71 ve 72

71:1  Ya RAB, sana sığınıyorum, Utandırma beni hiçbir zaman! 2  Adaletinle kurtar beni, tehlikeden uzaklaştır, Kulak ver bana, kurtar beni! 3  Sığınacak kayam ol, Her zaman başvurabileceğim; Buyruk ver, kurtulayım, Çünkü kayam ve kalem sensin. 4  Ey Tanrım, kurtar beni Kötünün elinden, haksızın, gaddarın pençesinden! 5  Çünkü umudum sensin, ey Egemen RAB, Gençliğimden beri dayanağım sensin. 6  Doğduğum günden beri sana güveniyorum, Beni ana rahminden çıkaran sensin. Övgülerim hep sanadır. 7  Birçokları için iyi bir örnek oldum, Çünkü sen güçlü sığınağımsın. 8  Ağzımdan sana övgü eksilmez, Gün boyu yüceliğini anarım. 9  Yaşlandığımda beni reddetme, Gücüm tükendiğinde beni terk etme! 10  Çünkü düşmanlarım benden söz ediyor, Beni öldürmek isteyenler birbirine danışıyor, 11  ‹‹Tanrı onu terk etti›› diyorlar, ‹‹Kovalayıp yakalayın, Kurtaracak kimsesi yok!›› 12  Ey Tanrı, benden uzak durma, Tanrım, yardımıma koş! 13  Utansın, yok olsun beni suçlayanlar, Utanca, rezalete bürünsün kötülüğümü isteyenler. 14  Ama ben her zaman umutluyum, Sana övgü üstüne övgü dizeceğim. 15  Gün boyu senin zaferini, Kurtarışını anlatacağım, Ölçüsünü bilmesem de. 16  Ey Egemen RAB, gelip yiğitliklerini, Senin, yalnız senin zaferini duyuracağım. 17  Ey Tanrı, çocukluğumdan beri beni sen yetiştirdin, Senin harikalarını hâlâ anlatıyorum. 18  Yaşlanıp saçlarıma ak düşse bile Terk etme beni, ey Tanrı, Gücünü gelecek kuşağa, Kudretini sonrakilere anlatana dek. 19  Ey Tanrı, doğruluğun göklere erişiyor, Büyük işler yaptın, Senin gibisi var mı, ey Tanrı? 20  Sen ki, bana birçok kötü sıkıntı gösterdin, Bana yeniden yaşam verecek, Beni toprağın derinliklerinden çıkaracaksın. 21  Saygınlığımı artıracak, Yine beni avutacaksın. 22  Ben de seni, Senin sadakatini çenkle öveceğim, ey Tanrım, Lir çalarak seni ilahilerle öveceğim, Ey İsrail'in Kutsalı! 23  Seni ilahilerle överken, Dudaklarımla, varlığımla sevincimi dile getireceğim, Çünkü sen beni kurtardın. 24  Dilim gün boyu senin zaferinden söz edecek, Çünkü kötülüğümü isteyenler Utanıp rezil oldu.