KRAL VE KAHİN

Mezmur 110

1  RAB efendime: ‹‹Ben düşmanlarını ayaklarının altına serinceye dek Sağımda otur›› diyor. 2  RAB Siyon'dan uzatacak kudret asanı, Düşmanlarının ortasında egemenlik sür! 3  Savaşacağın gün Gönüllü gidecek askerlerin. Seherin bağrından doğan çiy gibi Kutsal giysiler içinde Sana gelecek gençlerin. 4  RAB ant içti, kararından dönmez: ‹‹Melkisedek düzeni uyarınca Sonsuza dek kâhinsin sen!›› dedi. 5  Rab senin sağındadır, Kralları ezecek öfkelendiği gün. 6  Ulusları yargılayacak, ortalığı cesetler dolduracak, Dünyanın dört bucağında başları ezecek. 7  Yol kenarındaki dereden su içecek; Bu yüzden başını dik tutacak.

AÇIKLAMA: Bildiğimiz gibi İncil’in yazarları Eski Antlaşmadan sık sık alıntı yapar, ama çoğumuz şunu bilmiyor ki bu mezmur en çok alıntı yapılan bölümdür. Peki bu bölümün özelliği nedir? Neden İncil’de bu kadar geçiyor? Çünkü oldukça kısa olan bu mezmur neredeyse 1000 sene sonra ortaya çıkan  Mesih’in kimliğinin sırlarını ifşa ediyor. Kral Davut RAB’den çok büyük bir vaat aldı; Tanrı onun soyundan büyük ve sonsuza dek egemen bir kral (Mesih) göndereceğine söz verdi. Böylece Kral Davut soyunun ardı arkası kesilmeyecekti (2.Samuel 7). Bu mezmurda Davut sanki Tanrı’nın bir sohbetine kulak misafiri oluyor, ama kiminle konuşuyor? Orijinal İbranice metni bu konuda ilginç bir ikilem yaratır, şöyle geçiyor: ‘RAB (Yahveh) Rab’bime (Adonay) ben düşmanlarımın ayaklarının altına...’ Bu çok ilginç bir ifade çünkü bu iki unvan tek Tanrı için kullanılan isimler. Yahve Tanrı’nın özel ismidir, Adonay ise Efendi ya da Rab demek. Şimdi Tanrı kendisiyle mi konuşuyor? İsa Mesih de kendisini sorguya çeken Ferisilere bu soruyu sordu ama içinden çıkamadılar (Matta 22:41-46). Belli ki Tanrı Davut’la konuşmuyor, onun Efendisiyle konuşuyor. Peki Tanrı’dan başka Kral Davut’un Efendisi kim olabilir? Ancak onun soyundan gelecek olan büyük Kral Mesih. Zaten mezmurun ilerisinden dünyayı yargılayacak olan Mesih’ten söz ettiği anlaşılıyor. Ama ilk ayete dönersek Tanrı’nın Mesih’e  bu şekilde hitap ediyor olması onun kendisiyle eşit olup ezelden beri var olduğunu gösterir. Ayrıca Tanrı’nın onu sağına oturtması Mesih’in ne denli üstün ve önemli olduğunu vurgular. İncil’de bu ayetin geçtiği yerlere bakarsak elçilerin bunun Mesih’in ölümden dirilmesi ve göğe yükselmesinde gerçekleştiğini düşündüklerini görebiliyoruz (E.İşleri 2:34-35). İsa göğe çekilince RAB’bin sağında oturdu (E.İşleri 5:31, Romalılar 8:34). Birinin sağında oturmak en onurlu konuma sahip olmak demek. Mesih de RAB’bin huzuruna döndükten sonra evrenin en üstün makama yerleşti (Efesliler 1:20-21, Filipililer 2:9).
 

Şimdi Mesih’in Tanrı’nın sağına oturmasının bir süresi de belirtilir: ‘Ben düşmanlarını ayaklarının altına serinceye dek...’ Bu ne demek? İsa ilk gelişinde Yahudi atalarına vaat edilen krallığı teklif etti, ne var ki onlar onu Mesih olarak tanımayı reddettiler. Tam bu noktada Mesih ikinci gelişinden söz ederek günü geldiğinde onları karşısına alıp yargılayacağını belirtti (Matta 26:64). Öldükten sonra Mesih göğe çıktı ve şu an için Tanrı’nın sağında geri dönme vaktini bekliyor (İbraniler 10:12-13). O şimdiden göklerden imanlılar üzerinde krallık sürüyor ama geri geldiğinde Davut’ta vaat edildiği gibi yeryüzünün tümünde de krallık sürecektir (Mezmur 89:35-37). Mezmurun ilerleyen ayetlerinde okuduğumuz gibi O gün İsa Mesih kendisine iman edenlerle birlikte gökten inip düşmanlarını yok edecektir (Vahiy 19:11-16). O zaman eskiden İsa Mesih’e düşmanlık besleyen Yahudi halkı artık onun önünde eğilecek çünkü Mesih onların adına savaşacaktır (Zekeriya 14). Böylece Mesih tüm düşmanlarını yere serecek ve nihayet yeryüzüne adalet getirecek. Ardından krallığını Yeruşalim’de kuracak ve oradan tüm dünyaya hükmedecektir (Yeşaya 2).

Mezmurun dördüncü ayeti İncil’in İbraniler kitabında pek çok defa geçer. Burada Mesih’in sadece güçlü bir kral değil, aynı zamanda kutsal bir kahin olacağını okuyoruz. Yahudi tarihinde krallar Yahuda oymağından gelirken, kahinler Levi oymağından geliyorlardı. Dolayısıyla bir kişinin hem kral hem de kahin olması normal şartlarda imkansızdı. Ama bu bölümden anlıyoruz ki Mesih yeryüzüne döndüğü zaman din ve devlet ayrımı olmayacak, O hepsinin başında olacak, hem mükemmel bir kral hem de kusursuz bir başkâhin. İbraniler mektubunda Yahuda oymağından doğan İsa’nın aynı zamanda nasıl kahin olabildiğini açıklar (İbraniler 7). Bunda Davut’tan asırlar önce Yeruşalim’de krallık yapan Melkisedek kilit bir yol oynar. O hem kahin hem de kraldı. İsa Mesih’in kâhinliği de ondan emsalini alır. Sonuç olarak bu mezmurdan hem Mesih’in ilahi kimliğini hem de çift-yönlü kral ve kahin mevkilerini görebiliyoruz. En önemlisi İsa Mesih’in daha şimdiden zaferini garantilediğini anlıyoruz.

ÖVGÜLER SUNUN RAB’BE!

Mezmur 111, 112 ve 113

111:1  Övgüler sunun RAB'be! Doğru insanların toplantısında, Topluluk içinde, Bütün yüreğimle RAB'be şükredeceğim. 2  RAB'bin işleri büyüktür, Onlardan zevk alanlar hep onları düşünür. 3  O'nun yaptıkları yüce ve görkemlidir, Doğruluğu sonsuza dek sürer. 4  RAB unutulmayacak harikalar yaptı, O sevecen ve lütfedendir. 5  Kendisinden korkanları besler, Antlaşmasını sonsuza dek anımsar. 6  Ulusların topraklarını kendi halkına vermekle Gösterdi onlara işlerinin gücünü. 7  Yaptığı her işte sadık ve adildir, Bütün koşulları güvenilirdir; 8  Sonsuza dek sürer, Sadakat ve doğrulukla yapılır. 9  O halkının kurtuluşunu sağladı, Antlaşmasını sonsuza dek geçerli kıldı. Adı kutsal ve müthiştir. 10  Bilgeliğin temeli RAB korkusudur, O'nun kurallarını yerine getiren herkes Sağduyu sahibi olur. O'na sonsuza dek övgü sunulur!

112:1  Övgüler sunun RAB'be! Ne mutlu RAB'den korkan insana, O'nun buyruklarından büyük zevk alana! 2  Soyu yeryüzünde güç kazanacak, Doğruların kuşağı kutsanacak. 3  Bolluk ve zenginlik eksilmez evinden, Sonsuza dek sürer doğruluğu. 4  Karanlıkta ışık doğar dürüstler için, Lütfeden, sevecen, doğru insanlar için. 5  Ne mutlu eli açık olan, ödünç veren, İşlerini adaletle yürüten insana! 6  Asla sarsılmaz, Sonsuza dek anılır doğru insan. 7  Kötü haberden korkmaz, Yüreği sarsılmaz, RAB'be güvenir. 8  Gözü pektir, korku nedir bilmez, Sonunda düşmanlarının yenilgisini görür. 9  Armağanlar dağıttı, yoksullara verdi; Doğruluğu sonsuza dek kalıcıdır, Gücü ve saygınlığı artar. 10  Kötü kişi bunu görünce kudurur, Dişlerini gıcırdatır, kendi kendini yer, bitirir. Kötülerin dileği boşa çıkar.

113:1  Övgüler sunun RAB'be! Övgüler sunun, ey RAB'bin kulları, RAB'bin adına övgüler sunun! 2  Şimdiden sonsuza dek RAB'bin adına şükürler olsun! 3  Güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar RAB'bin adına övgüler sunulmalı! 4  RAB bütün uluslara egemendir, Görkemi gökleri aşar. 5  Var mı Tanrımız RAB gibi, Yücelerde oturan, 6  Göklerde ve yeryüzünde olanlara Bakmak için eğilen? 7  Düşkünü yerden kaldırır, Yoksulu çöplükten çıkarır; 8  Soylularla, Halkının soylularıyla birlikte oturtsun diye. 9  Kısır kadını evde oturtur, Çocuk sahibi mutlu bir anne kılar. RAB'be övgüler sunun!

AÇIKLAMA: Mezmurlardan Tanrı’nın pek çok niteliğini öğrenebiliyoruz. RAB’bin yaptıklarından kutsal karakterini daha derinden tanıyabiliriz. Bu mezmurlarda yazar Tanrı’nın büyük işlerini dile getirerek bizi RAB’bi övmeye çağırır. Tanrı tarih boyunca sergilediği harikalarda sadece gücünü değil, sevecenliğini de kanıtladı. Özellikle İsrail’in tarihinde RAB’bin baştan beri İbrahim’le yaptığı antlaşma uyarınca sergilediği olağanüstü sabır ve sadakati görebiliyoruz. Onları Mısır’daki kölelikten kurtardıktan sonra onları atalarına vaat ettiği topraklara yerleştirdi. Yahudiler kendisine sadık kaldıkları sürece RAB onlara hep sağlayışını gösterdi ama putperest uluslara eşlik edip Tanrı’ya karşı geldiklerinde RAB onlardan terbiyesini esirgemeyerek adaletini gösterdi. Tüm bu süreç boyunca RAB halkına kutsal prensiplerini öğretmeye gayret etti. Onlara özellikle sevgi ve sadakatin önemini vurguladı. Böylece bilgeliğin temelini öğretmiş oldu, o da RAB korkusudur. Yani Tanrı her şeye evet diyen, ne olursa olsun bağışlayan bir Noel Baba değildir. O’nun doğruları açık ve nettir. Bu kutsal kriterlere uyan RAB’bin bereketini görür ama bunları önemsemeyenin sonu korkunç olur.

Bir sonraki mezmur RAB’bin korkusunu bir az daha açıyor. RAB’den korkmak yerimizde tir tir titremek değil, tersine buyruklarına seve seve uymak demek. Çünkü verdiği buyruklar bizim iyiliğimiz içindir. Bunun içindir ki RAB’bin Sözüne boyun eğen hem kendisi kutsanır hem de bütün sülalesi bunun bereketini uzun yıllar boyunca yaşar. Tanrı’nın buyruklarına uymak demek her şeyden önce O’nun doğruluğunu saymak demektir. Neyin doğru veya yanlış olduğunu belirten RAB’dir. Ne yazık ki günümüzde öyle değil. Herkes kendi gözünde doğru olanı yapmaya başlamıştır. Bunun için üzerimize korkunç bir karanlık çökmüştür. Ama Tanrı’nın doğruluğunu önemseyenlerin üzerinde RAB’bin ışığı doğar. Tanrı gibi lütufkâr, sevecen, dürüst ve cömert davranan kişi hiç sarsılmaz. Herkes onun ne denli farklı olduğunu görür, kendisi de hiç bir şeyden korkmaz çünkü yürekten RAB’bine güvenir. Mezmurcunun dediği gibi: ‘Gözü pektir, korku nedir bilmez.’ RAB’bin temel niteliklerini kendi hayatına örnek alan kişi RAB’bin bereketinden asla mahrum kalmaz.  Çünkü RAB cömert bir Babadır ve doğru dürüst davranan evlatlarını bereketlemeyi sever. Kötülerin dileği ise boşa çıkar.
 

Şimdiye kadar Tanrı’nın sevecenliğini, adaletini ve cömertliğini gördük ama son mezmur RAB’bin alçakgönüllülüğünü de sergiler. Alçakgönüllülük deyince genellikle Tanrı aklımıza gelmiyor. Hatta çoğu insan alçakgönüllülüğü bir erdem olarak saymıyor. Oysa ki Kutsal Kitap’a göre RAB son derece yumuşak huylu ve halim ruhludur. Elbette ki RAB her şeyin üzerinde evrenin sahibi ve egemenidir, ama o kadar da ilgili ve düşüncelidir. Mezmurcu yücelerde taht kuran RAB’bin mazlumlara yardım etmek için eğildiğini yazar. Düşmüş olanı kaldırır, yoksulu çöplükten çıkarıp soyluların yanına yerleştirir. Davut’un kendisi bunun en iyi örneğiydi; çoban iken kral oldu. Sonra hor görülen kısır kadınla nasıl ilgilendiğini de okuyoruz. Kutsal Kitap’ta bu durumda olan pek çok kadına rastlıyoruz: Sara, Rebeka, Rahel, Hanna, Elizabet... RAB’bin sergilediği alçakgönüllülük aslında bizim için çok önemli bir emsaldir. İsa Mesih de aynı şekilde öğrencilerine hep alçakgönüllülüğün değerini öğretmeye çalıştı (bkz. Yuhanna 13). Başta bize zor gelebilir ama özellikle Mesih’in göklerdeki yüceliğini bırakıp insan kılığına girerek çarmıha kadar gitmesi alçakgönüllülük konusunda bize en güçlü ve canlı bir örnek sunuyor (Filipililer 2:5-8). Eğer Tanrı alçakgönüllülüğü benimsiyorsa o zaman ben kimim ki onu hor göreyim.

BİZİM TANRIMIZ…

Mezmur 114 ve 115

114:1  İsrail Mısır'dan çıktığında, Yakup'un soyu yabancı dil konuşan bir halktan ayrıldığında, 2  Yahuda Rab'bin kutsal yeri oldu, İsrail de O'nun krallığı. 3  Deniz olanı görüp geri çekildi, Şeria Irmağı tersine aktı. 4  Dağlar koç gibi, Tepeler kuzu gibi sıçradı. 5  Ey deniz, sana ne oldu da kaçtın? Ey Şeria, neden tersine aktın? 6  Ey dağlar, niçin koç gibi, Ey tepeler, niçin kuzu gibi sıçradınız? 7  Titre, ey yeryüzü, Kayayı havuza, Çakmaktaşını pınara çeviren Rab'bin önünde, Yakup'un Tanrısı'nın huzurunda.

115:1  Bizi değil, ya RAB, bizi değil, Sevgin ve sadakatin uğruna, Kendi adını yücelt! 2  Niçin uluslar: ‹‹Hani, nerede onların Tanrısı?›› desin. 3  Bizim Tanrımız göklerdedir, Ne isterse yapar. 4  Oysa onların putları altın ve gümüşten yapılmış, İnsan elinin eseridir. 5  Ağızları var, konuşmazlar, Gözleri var, görmezler, 6  Kulakları var, duymazlar, Burunları var, koku almazlar, 7  Elleri var, hissetmezler, Ayakları var, yürümezler, Boğazlarından ses çıkmaz. 8  Onları yapan, onlara güvenen herkes Onlar gibi olacak! 9  Ey İsrail halkı, RAB'be güven, O'dur yardımcınız ve kalkanınız! 10  Ey Harun soyu, RAB'be güven, O'dur yardımcınız ve kalkanınız! 11  Ey RAB'den korkanlar, RAB'be güvenin, O'dur yardımcınız ve kalkanınız! 12  RAB bizi anımsayıp kutsayacak, İsrail halkını, Harun soyunu kutsayacak. 13  Küçük, büyük, Kendisinden korkan herkesi kutsayacak. 14  RAB sizi, Sizi ve çocuklarınızı çoğaltsın! 15  Yeri göğü yaratan RAB Sizleri kutsasın. 16  Göklerin öteleri RAB'bindir, Ama yeryüzünü insanlara vermiştir. 17  Ölüler, sessizlik diyarına inenler, RAB'be övgüler sunmaz; 18  Biziz RAB'bi öven, Şimdiden sonsuza dek. RAB'be övgüler sunun!

AÇIKLAMA: Herkesin bir tanrısı var. Kimisi gerçek Tanrı’ya hizmet eder, kimisi ise bir yalana. Kendini agnostik ya da ateist olarak gösteren insanların da bir tanrısı var. Onlar kendi akıllarına hizmet ediyor, kendi egolarına tapıyor. Bazısı çağımızda putperestlik bitti sanıyor ama öyle değil, yalnız putlarımız daha modern ve sofistike olmuş. Artık bir ahşap ya da kaya parçasına değil, kariyerimize, servetimize ya da milli değerlerimize tapıp var gücümüzle hizmet ederiz. Ama hepsi aynı kapıya çıkıyor. Çünkü gerçek şu ki Tanrı’nın yerine koyduğumuz her şey bir puttur. Bu mezmurlarda göklerde olan RAB’bin övgülerini dile getirir. En başta Tanrı’yı İsrail’in tarihinde tanıyoruz. Bu açıdan Eski Antlaşma’da geçen İsrail’in tarihi hepimizi ilgilendirir çünkü ondan Tanrı’nın karakterini öğreniyoruz. RAB yaklaşık 400 yıl Mısır’da kölelik altında inleyen Yahudileri Mısır’dan kurtardığında onları kendine bağladı. Dahası RAB onlara kendini bütün gücü ve görkemiyle göründü. Önce onları Kızıl Denizin ortasından mucizevi bir şekilde geçirdi. Onları Sina çölünde korudu, tüm ihtiyaçlarını sağladı ve sonunda vaat edilen toprağa getirdi. Önlerini kesen Şeria Irmağını bu defa tersine akıtarak Yahudilere yol açtı. Böylece RAB karşılarında bulunan ulusların korkudan titremelerini sağladı. İşte tüm bu olaylarda gerçek Tanrı’nın ne kadar sevecen ve adil olduğunu görüyoruz.

Sonraki mezmurda putperestliğin saçmalığını görüyoruz. Dediğimiz gibi herkes bir şeylere tapar ancak tapındığımız şey bizim yaratığımız ise demek ki bizden daha büyük ya da güçlü değil. Eğer hizmet ettiğimiz amaç bu hayat ile sınırlıysa o zaman uğraşmaya değmez. Eğer bizim ‘ilahımız’ hep bize hizmet ediyorsa demek ki bu tanrımız egomuzun eseri ve esiridir. Ama gerçek Tanrı öyle değildir. Mezmurcunun dediği gibi, ‘Bizim Tanrı’mız göklerdedir. Ne isterse yapar.’ Bu son derece önemli bir gerçektir. Gerçek Tanrı tam anlamıyla özgür ve bağımsızdır çünkü biz onu değil, O bizi yarattı ve hepimizden çok daha büyük ve güçlüdür. Hiç kimse ona bunu ya da şunu yapamazsın diyemez (Romalılar 11: 33-36). Yarattığımız putlar ise böyle değil. Onlar bize bağlı çünkü onları kendi ihtiyaçlarımıza göre şekillendiririz. Onların ağızları veya kulakları yoktur çünkü onları biz canlandırırız ve istediğimizi söyletiriz. Ama gerçek Tanrı bu ego oyunlarının çok ama çok üstündedir. Elbette ki bize yardım eder ve bizi kayırır ama bunu kendi sevgi ve sadakati uğruna yapar. O yüzden gerçek anlamda Tanrı’yı tanıyan ve O’na tapınan kendi benliğinden vazgeçip RAB’bin adını yüceltmeye adanmalı.
 

Mezmurun son ayetlerinde güzel bir kutsanma sözü var. Temelinde yatan gerçek şu ki her şeyimiz RAB’den gelir. Yeri ve göğü yaratan, hayatımızı devam ettiren ve tüm ihtiyaçlarımızı karşılayan O’dur. Evrenin sahibi RAB’dir, biz burada sadece yeryüzünün bakıcısıyız. Ne var ki insanlar bu basit gerçeği çabucak unutur gider. Sağlık olsun, aile ilişkileri olsun, dünya düzeni olsun, RAB’bin emanet ettikleriyle istediğimizi yapabiliriz diye sanarak RAB’bin kutsal nimetlerini hor kullanırız. Dahası bazen RAB’bi verdiği bu harika şeyleri alıp putlaştırırız, RAB’den çok onları sevmeye başlarız. Tanrı’ya tapınmak ve hizmet etmek yerine, dünyevi zevklerimize hizmet ederek kendi kendimize tapmış oluruz. RAB bizi modern putperestlikten korusun ve yalnızca O’nun adını yüceltmeyi öğretsin.

SEVGİSİ SONSUZDUR

Mezmur 116, 117 ve 118

116:1  RAB'bi seviyorum, Çünkü O feryadımı duyar. 2  Bana kulak verdiği için, Yaşadığım sürece O'na sesleneceğim. 3  Ölüm iplerine dolaşmıştım, Ölüler diyarının kâbusu yakama yapışmıştı, Sıkıntıya, acıya gömülmüştüm. 4  O zaman RAB'bi adıyla çağırdım, ‹‹Aman, ya RAB, kurtar canımı!›› dedim. 5  RAB lütufkâr ve adildir, Sevecendir Tanrımız. 6  RAB saf insanları korur, Tükendiğim zaman beni kurtardı. 7  Ey canım, yine huzura kavuş, Çünkü RAB sana iyilik etti. 8  Sen, ya RAB, canımı ölümden, Gözlerimi yaştan, Ayaklarımı sürçmekten kurtardın. 9  Yaşayanların diyarında, RAB'bin huzurunda yürüyeceğim. 10  İman ettim, ‹‹Büyük acı çekiyorum›› dediğim zaman bile. 11  Şaşkınlık içinde, ‹‹Bütün insanlar yalancı›› dedim. 12  Ne karşılık verebilirim RAB'be, Bana yaptığı onca iyilik için? 13  Kurtuluş sunusu olarak kadeh kaldırıp RAB'bi adıyla çağıracağım. 14  Bütün halkının önünde, RAB'be adadıklarımı yerine getireceğim. 15  RAB'bin gözünde değerlidir Sadık kullarının ölümü. 16  Ya RAB, ben gerçekten senin kulunum; Kulun, hizmetçinin oğluyum, Sen çözdün bağlarımı. 17  Ya RAB, seni adınla çağırıp Şükran kurbanı sunacağım. 18  RAB'be adadıklarımı yerine getireceğim Bütün halkının önünde, 19  RAB'bin Tapınağı'nın avlularında, Senin orta yerinde, ey Yeruşalim! RAB'be övgüler sunun!

117:1  Ey bütün uluslar, RAB'be övgüler sunun! Ey bütün halklar, O'nu yüceltin! 2  Çünkü bize beslediği sevgi büyüktür, RAB'bin sadakati sonsuza dek sürer. RAB'be övgüler sunun!

118:1  RAB'be şükredin, çünkü O iyidir, Sevgisi sonsuzdur. 2  ‹‹Sonsuzdur sevgisi!›› desin İsrail halkı. 3  ‹‹Sonsuzdur sevgisi!›› desin Harun'un soyu. 4  ‹‹Sonsuzdur sevgisi!›› desin RAB'den korkanlar. 5  Sıkıntı içinde RAB'be seslendim; Yanıtladı, rahata kavuşturdu beni. 6  RAB benden yana, korkmam; İnsan bana ne yapabilir? 7  RAB benden yana, benim yardımcım, Benden nefret edenlerin sonuna zaferle bakacağım. 8  RAB'be sığınmak İnsana güvenmekten iyidir. 9  RAB'be sığınmak Soylulara güvenmekten iyidir. 10  Bütün uluslar beni kuşattı, RAB'bin adıyla püskürttüm onları. 11  Kuşattılar, sardılar beni, RAB'bin adıyla püskürttüm onları. 12  Arılar gibi sardılar beni, Ama diken ateşi gibi sönüverdiler; RAB'bin adıyla püskürttüm onları. 13  İtilip kakıldım, düşmek üzereydim, Ama RAB yardım etti bana. 14  RAB gücüm ve ezgimdir, O kurtardı beni. 15  Sevinç ve zafer çığlıkları Çınlıyor doğruların çadırlarında: ‹‹RAB'bin sağ eli güçlü işler yapar! 16  RAB'bin sağ eli üstündür, RAB'bin sağ eli güçlü işler yapar!›› 17  Ölmeyecek, yaşayacağım, RAB'bin yaptıklarını duyuracağım. 18  RAB beni şiddetle yola getirdi, Ama ölüme terk etmedi. 19  Açın bana adalet kapılarını, Girip RAB'be şükredeyim. 20  İşte budur RAB'bin kapısı! Doğrular girebilir oradan. 21  Sana şükrederim, çünkü bana yanıt verdin, Kurtarıcım oldun. 22  Yapıcıların reddettiği taş, Köşenin baş taşı oldu. 23  RAB'bin işidir bu, Gözümüzde harika bir iş! 24  Bugün RAB'bin yarattığı gündür, Onun için sevinip coşalım! 25  Ne olur, ya RAB, kurtar bizi, Ne olur, başarılı kıl bizi! 26  Kutsansın RAB'bin adıyla gelen! Kutsuyoruz sizi RAB'bin evinden. 27  RAB Tanrı'dır, aydınlattı bizi. İplerle bağlayın bayram kurbanını, İlerleyin sunağın boynuzlarına kadar. 28  Tanrım sensin, şükrederim sana, Tanrım sensin, yüceltirim seni. 29  RAB'be şükredin, çünkü O iyidir, Sevgisi sonsuzdur.

AÇIKLAMA: Hepimiz Tanrı’nın engin sevgisini bir çok açıdan tecrübe ederiz. Bir çocuk anne babasının sevgisi olmadan nasıl ki yaşayamıyorsa biz de Tanrı’nın sonsuz sevgisi olmasa olduğumuz yerde hemen bitiveririz. Ama çocuklar gibi çoğu zaman o sevginin farkında bile değiliz. Genellikle sadece güzel günlerde, hediyeler aldığımızda ya da hoş sözler duyduğumuzda o sevgiyi hisseder ve uygun karşılık veririz. Oysa ki anne babamızın yaptığı her şey sevgiden kaynaklandığı gibi, Baba Tanrı’mızın bize yönelik her bir davranışı da sevgiden ötürüdür. Bu mezmurlarda yazar Tanrı’nın eşsiz ve tükenmeyen sevgisini överek RAB’bi ne kadar sevdiğini dile getirmeye çalışır. Önce kendi tecrübelerinden esinlenerek zor anlarında Tanrı’nın kendisine nasıl yetiştiğini anlatır. Bizler de çocuklar gibi genellikle ancak başımız sıkıştığında RAB’be yakarırız ve yardımını görünce O’nu överiz, oysa ki O her zaman yanı başımızdadır. RAB her zaman bizimle birliktedir fakat bizler ancak gücümüz tükenince kendisine yüzümüzü çeviririz. RAB de tüm nankörlüğümüze rağmen yine yüzünü bizden esirgemiyor. RAB sadece canımızı acı ve dertten de kurtarmıyor. Mezmurda okuduğumuz gibi RAB aynı zamanda bize sonsuz yaşam bağışlar. Yazar ölümden sonra ‘yaşayanların diyarında, RAB’bin huzurunda yürüyeceğine’ inanıyor. Demek Tanrı’yla burada başlayan sevgi ilişkisi kendisine iman edenler için ebediyen sürecek ve her daim daha da güçlenecektir. Sonra mezmurcu şunu sorar: ‘Ne karşılık verebilirim RAB’be bana yaptığı onca iyilik için?’ Aynı şekilde bir çocuk anne babasının sevgisi için ne karşılık verebilir? Ancak itaatiyle ve sadakatiyle yürekten müteşekkir olduğunu gösterebilir. Biz de hem sözlerimizle hem de hayatımızla RAB’be minnettarlığımızı gösterebiliriz. Hatta O’nun adına hayatımızı vermek gerekirse bu O’nun gözünde çok değerlidir (2.Timoteos 4:6). Sonuç olarak hayatımızın tümü onun adına sunulan bir kurban olmalı, gerçek tapınma budur (Romalılar 12:1-2).
 

Aradaki 117. Mezmur en kısa mezmurdur. Onda yazar sadece kendi halkını değil tüm ulusları RAB’bi ve sevgisini tanımaya ve sadakatini yüceltmeye çağırır. Çünkü RAB’bin sevgisi ayrımcılık yapmaz, O tüm uluslara kucağı açık tek Tanrı’dır. Elçi Pavlus aynı gerçeği İncil’de de vurgular (Romalılar 15:7-13).

Bir sonraki mezmur Tanrı halkını RAB’bin sonsuz sevgisini övmeye davet eder. Yazar, ‘RAB benden yana, korkmam, insan bana ne yapabilir?’ diye sorar. Gerçekten Tanrı bizimle birlikte olduktan sonra gerisi hiç önemli değil. Bizden yana olan sonsuz sevgisini özellikle İsa Mesih’i yerimize göndererek kanıtladı bir kere (Romalılar 8:31-32). Bu yüzden her durumda RAB’be sığınabiliriz. Yazar yine kendi tecrübelerinden söz ederek sıkıntıya düştüğünde Tanrı’ya nasıl haykırdığını anlatır. RAB de hemen yardımına geldi. Böylece yazar RAB’bin ‘sağ elini’ övmeye başlar. Burada sağ eli derken Tanrı’nın kuvvetini kastediyor. Aynı zamanda RAB’bin sağında oturan Mesih’i kastediyor olabilir.?? Hemen sonraki ayetler ölümden dirilişini anlatıyor sanki ve sonra ikinci gelişini de resmeden sözler de var: ‘Açın bana adalet kapıları!’?? Hemen sonra İncil’in bir çok yerinde Mesih’le alakalı olarak geçen bir kaç ayet gelir: ‘Yapıcıların reddettiği taş, köşenin baş taşı oldu, RAB’bin işidir bu, gözümüzde harika bir iş!’ Mesih kendisini reddeden toplumun ileri gelenlerini yargılamak için bu ayetlere başvurdu (Luka 20:17). Daha sonra Petrus da İsrail’in önderlerine konuşurken aynı sözleri hatırlattı (E.İşleri 4:11). Sonra Petrus mektubunda İsrail tarafından reddedilen Mesih’in kendisine iman edenlerle yeni bir tapınak yaptığını anlatırken mezmurun bu sözlerini aktarır (1.Petrus 2:4-8). Kısacası, İsrail halkı İsa’yı hor görmüş olabilir ama kenara atılan bu taş olan Mesih çok daha büyük ve görkemli bir yapıda baş taşı görevi görüyor. Yani mezmurcu baştan beri Mesih’in toplumun liderleri tarafından reddedileceğini belirtir ama bu Tanrı’nın kurtuluş planına taş koymadı. RAB reddedilen bu taşın üzerinde evrensel Kilise topluğu kurup uluslararası ruhsal bir tapınak inşa etmektedir (Efesliler 2:20-22) Böylece mezmurcu gelen Mesih’i imanla kutsuyor. Kendisine iman eden bizler de Tanrı’nın sonsuz sevgisini tüm hepimize harika bir şekilde kanıtlamış olan İsa Mesih’i yüceltiyoruz (1.Yuhanna 4:10).

TANRI’NIN SÖZÜ

Mezmur 119

1  Ne mutlu yolları temiz olanlara, RAB'bin yasasına göre yaşayanlara! 119. Mezmur akrostiş biçimde yazılmış bir şiirdir. 2  Ne mutlu O'nun öğütlerine uyanlara, Bütün yüreğiyle O'na yönelenlere! 3  Hiç haksızlık etmezler, O'nun yolunda yürürler. 4  Koyduğun koşullara Dikkatle uyulmasını buyurdun. 5  Keşke kararlı olsam Senin kurallarına uymakta! 6  Hiç utanmayacağım, Bütün buyruklarını izledikçe. 7  Şükredeceğim sana temiz yürekle, Adil hükümlerini öğrendikçe. 8  Kurallarını yerine getireceğim, Bırakma beni hiçbir zaman! 9  Genç insan yolunu nasıl temiz tutar? Senin sözünü tutmakla. 10  Bütün yüreğimle sana yöneliyorum, İzin verme buyruklarından sapmama! 11  Aklımdan çıkarmam sözünü, Sana karşı günah işlememek için. 12  Övgüler olsun sana, ya RAB, Bana kurallarını öğret. 13  Ağzından çıkan bütün hükümleri Dudaklarımla yineliyorum. 14  Sevinç duyuyorum öğütlerini izlerken, Sanki benim oluyor bütün hazineler. 15  Koşullarını derin derin düşünüyorum, Yollarını izlerken. 16  Zevk alıyorum kurallarından, Sözünü unutmayacağım. 17  Ben kuluna iyilik et ki yaşayayım, Sözüne uyayım. 18  Gözlerimi aç, Yasandaki harikaları göreyim. 19  Garibim bu dünyada, Buyruklarını benden gizleme! 20  İçim tükeniyor, Her an hükümlerini özlemekten. 21  Buyruklarından sapan Lanetli küstahları azarlarsın. 22  Uzaklaştır benden küçümsemeleri, hakaretleri, Çünkü öğütlerini tutuyorum. 23  Önderler toplanıp beni kötüleseler bile, Ben kulun senin kurallarını derin derin düşüneceğim. 24  Öğütlerin benim zevkimdir, Bana akıl verirler. 25  Toza toprağa serildim, Sözün uyarınca yaşam ver bana. 26  Yaptıklarımı açıkladım, beni yanıtladın; Kurallarını öğret bana! 27  Koşullarını anlamamı sağla ki, Harikalarının üzerinde düşüneyim. 28  İçim eriyor kederden, Sözün uyarınca güçlendir beni! 29  Yalan yoldan uzaklaştır, Yasan uyarınca lütfet bana. 30  Ben sadakat yolunu seçtim, Hükümlerini uygun gördüm. 31  Öğütlerine dört elle sarıldım, ya RAB, Utandırma beni! 32  İçime huzur verdiğin için Buyrukların doğrultusunda koşacağım. 33  Kurallarını nasıl izleyeceğimi öğret bana, ya RAB, Öyle ki, onları sonuna kadar izleyeyim. 34  Anlamamı sağla, yasana uyayım, Bütün yüreğimle onu yerine getireyim. 35  Buyrukların doğrultusunda yol göster bana, Çünkü yolundan zevk alırım. 36  Yüreğimi haksız kazanca değil, Kendi öğütlerine yönelt. 37  Gözlerimi boş şeylerden çevir, Beni kendi yolunda yaşat. 38  Senden korkulması için Ben kuluna verdiğin sözü yerine getir. 39  Korktuğum hakaretten uzak tut beni, Çünkü senin ilkelerin iyidir. 40  Çok özlüyorum senin koşullarını! Beni doğruluğunun içinde yaşat! 41  Bana sevgini göster, ya RAB, Sözün uyarınca kurtar beni! 42  O zaman beni aşağılayanlara Gereken yanıtı verebilirim, Çünkü senin sözüne güvenirim. 43  Gerçeğini ağzımdan düşürme, Çünkü senin hükümlerine umut bağladım. 44  Yasana sürekli, Sonsuza dek uyacağım. 45  Özgürce yürüyeceğim, Çünkü senin koşullarına yöneldim ben. 46  Kralların önünde senin öğütlerinden söz edecek, Utanç duymayacağım. 47  Senin buyruklarından zevk alıyor, Onları seviyorum. 48  Saygı ve sevgi duyuyorum buyruklarına, Derin derin düşünüyorum kurallarını. 49  Kuluna verdiğin sözü anımsa, Bununla umut verdin bana. 50  Acı çektiğimde beni avutan budur, Sözün bana yaşam verir. 51  Çok eğlendiler küstahlar benimle, Yine de yasandan şaşmadım. 52  Geçmişte verdiğin hükümleri anımsayınca, Avundum, ya RAB. 53  Çileden çıkıyorum, Yasanı terk eden kötüler yüzünden. 54  Senin kurallarındır ezgilerimin konusu, Konuk olduğum bu dünyada. 55  Gece adını anarım, ya RAB, Yasana uyarım. 56  Tek yaptığım, Senin koşullarına uymak. 57  Benim payıma düşen sensin, ya RAB, Sözlerini yerine getireceğim, dedim. 58  Bütün yüreğimle sana yakardım. Lütfet bana, sözün uyarınca. 59  Tuttuğum yolları düşündüm, Senin öğütlerine göre adım attım. 60  Buyruklarına uymak için Elimi çabuk tuttum, oyalanmadım. 61  Kötülerin ipleri beni sardı, Yasanı unutmadım. 62  Doğru hükümlerin için Gece yarısı kalkıp sana şükrederim. 63  Dostuyum bütün senden korkanların, Koşullarına uyanların. 64  Yeryüzü sevginle dolu, ya RAB, Kurallarını öğret bana! 65  Ya RAB, iyilik ettin kuluna, Sözünü tuttun. 66  Bana sağduyu ve bilgi ver, Çünkü inanıyorum buyruklarına. 67  Acı çekmeden önce yoldan sapardım, Ama şimdi sözüne uyuyorum. 68  Sen iyisin, iyilik edersin; Bana kurallarını öğret. 69  Küstahlar yalanlarla beni lekeledi, Ama ben bütün yüreğimle senin koşullarına uyarım. 70  Onların yüreği yağ bağladı, Bense zevk alırım yasandan. 71  İyi oldu acı çekmem; Çünkü kurallarını öğreniyorum. 72  Ağzından çıkan yasa benim için Binlerce altın ve gümüşten daha değerlidir. 73  Senin ellerin beni yarattı, biçimlendirdi. Anlamamı sağla ki buyruklarını öğreneyim. 74  Senden korkanlar beni görünce sevinsin, Çünkü senin sözüne umut bağladım. 75  Biliyorum, ya RAB, hükümlerin adildir; Bana acı çektirirken bile sadıksın. 76  Ben kuluna verdiğin söz uyarınca, Sevgin beni avutsun. 77  Sevecenlik göster bana, yaşayayım, Çünkü yasandan zevk alıyorum. 78  Utansın küstahlar beni yalan yere suçladıkları için. Bense senin koşullarını düşünüyorum. 79  Bana dönsün senden korkanlar, Öğütlerini bilenler. 80  Yüreğim kusursuz uysun kurallarına, Öyle ki, utanç duymayayım. 81  İçim tükeniyor senin kurtarışını özlerken, Senin sözüne umut bağladım ben. 82  Gözümün feri sönüyor söz verdiklerini beklemekten, ‹‹Ne zaman avutacaksın beni?›› diye soruyorum. 83  Dumandan kararmış tuluma döndüm, Yine de unutmuyorum kurallarını. 84  Daha ne kadar bekleyecek kulun? Ne zaman yargılayacaksın bana zulmedenleri? 85  Çukur kazdılar benim için Yasana uymayan küstahlar. 86  Bütün buyrukların güvenilirdir; Haksız yere zulmediyorlar, yardım et bana! 87  Nerdeyse sileceklerdi beni yeryüzünden, Ama ben senin koşullarından ayrılmadım. 88  Koru canımı sevgin uyarınca, Tutayım ağzından çıkan öğütleri. 89  Ya RAB, sözün Göklerde sonsuza dek duruyor. 90  Sadakatin kuşaklar boyu sürüyor, Kurduğun yeryüzü sapasağlam duruyor. 91  Bugün hükümlerin uyarınca ayakta duran her şey Sana kulluk ediyor. 92  Eğer yasan zevk kaynağım olmasaydı, Çektiğim acılardan yok olurdum. 93  Koşullarını asla unutmayacağım, Çünkü onlarla bana yaşam verdin. 94  Kurtar beni, çünkü seninim, Senin koşullarına yöneldim. 95  Kötüler beni yok etmeyi beklerken, Ben senin öğütlerini inceliyorum. 96  Kusursuz olan her şeyin bir sonu olduğunu gördüm, Ama senin buyruğun sınır tanımaz. 97  Ne kadar severim yasanı! Bütün gün düşünürüm onun üzerinde. 98  Buyrukların beni düşmanlarımdan bilge kılar, Çünkü her zaman aklımdadır onlar. 99  Bütün öğretmenlerimden daha akıllıyım, Çünkü öğütlerin üzerinde düşünüyorum. 100  Yaşlılardan daha bilgeyim, Çünkü senin koşullarına uyuyorum. 101  Sakınırım her kötü yoldan, Senin sözünü tutmak için. 102  Ayrılmam hükümlerinden, Çünkü bana sen öğrettin. 103  Ne tatlı geliyor verdiğin sözler damağıma, Baldan tatlı geliyor ağzıma! 104  Senin koşullarına uymakla bilgelik kazanıyorum, Bu yüzden nefret ediyorum her yanlış yoldan. 105  Sözün adımlarım için çıra, Yolum için ışıktır. 106  Adil hükümlerini izleyeceğime ant içtim, Andımı tutacağım. 107  Çok sıkıntı çektim, ya RAB; Koru hayatımı sözün uyarınca. 108  Ağzımdan çıkan içten övgüleri Kabul et, ya RAB, Bana hükümlerini öğret. 109  Hayatım her an tehlikede, Yine de unutmam yasanı. 110  Kötüler tuzak kurdu bana, Yine de sapmadım senin koşullarından. 111  Öğütlerin sonsuza dek mirasımdır, Yüreğimin sevincidir onlar. 112  Kararlıyım Sonuna kadar senin kurallarına uymaya. 113  Döneklerden tiksinir, Senin yasanı severim. 114  Sığınağım ve kalkanım sensin, Senin sözüne umut bağlarım. 115  Ey kötüler, benden uzak durun, Tanrım'ın buyruklarını yerine getireyim. 116  Sözün uyarınca destek ol bana, yaşam bulayım; Umudumu boşa çıkarma! 117  Sıkı tut beni, kurtulayım, Her zaman kurallarını dikkate alayım. 118  Kurallarından sapan herkesi reddedersin, Çünkü onların hileleri boştur. 119  Dünyadaki kötüleri cüruf gibi atarsın, Bu yüzden severim senin öğütlerini. 120  Bedenim ürperiyor dehşetinden, Korkuyorum hükümlerinden. 121  Adil ve doğru olanı yaptım, Gaddarların eline bırakma beni! 122  Güven altına al kulunun mutluluğunu, Baskı yapmasın bana küstahlar. 123  Gözümün feri sönüyor, Beni kurtarmanı, Adil sözünü yerine getirmeni beklemekten. 124  Kuluna sevgin uyarınca davran, Bana kurallarını öğret. 125  Ben senin kulunum, bana akıl ver ki, Öğütlerini anlayabileyim. 126  Ya RAB, harekete geçmenin zamanıdır, Yasanı çiğniyorlar. 127  Bu yüzden senin buyruklarını, Altından, saf altından daha çok seviyorum; 128  Koyduğun koşulların hepsini doğru buluyorum, Her yanlış yoldan tiksiniyorum. 129  Harika öğütlerin var, Bu yüzden onlara candan uyuyorum. 130  Sözlerinin açıklanışı aydınlık saçar, Saf insanlara akıl verir. 131  Ağzım açık, soluk soluğayım, Çünkü buyruklarını özlüyorum. 132  Bana lütufla bak, Adını sevenlere her zaman yaptığın gibi. 133  Adımlarımı pekiştir verdiğin söz uyarınca, Hiçbir suç bana egemen olmasın. 134  Kurtar beni insan baskısından, Koşullarına uyabileyim. 135  Yüzün aydınlık saçsın kulunun üzerine, Kurallarını öğret bana. 136  Oluk oluk yaş akıyor gözlerimden, Çünkü uymuyorlar yasana. 137  Sen adilsin, ya RAB, Hükümlerin doğrudur. 138  Buyurduğun öğütler doğru Ve tam güvenilirdir. 139  Gayretim beni tüketti, Çünkü düşmanlarım unuttu senin sözlerini. 140  Sözün çok güvenilirdir, Kulun onu sever. 141  Önemsiz ve horlanan biriyim ben, Ama koşullarını unutmuyorum. 142  Adaletin sonsuza dek doğrudur, Yasan gerçektir. 143  Sıkıntıya, darlığa düştüm, Ama buyrukların benim zevkimdir. 144  Öğütlerin sonsuza dek doğrudur; Bana akıl ver ki, yaşayayım. 145  Bütün yüreğimle haykırıyorum, Yanıtla beni, ya RAB! Senin kurallarına uyacağım. 146  Sana sesleniyorum, Kurtar beni, Öğütlerine uyayım. 147  Gün doğmadan kalkıp yardım dilerim, Senin sözüne umut bağladım. 148  Verdiğin söz üzerinde düşüneyim diye, Gece boyunca uyku girmiyor gözüme. 149  Sevgin uyarınca sesime kulak ver, Hükümlerin uyarınca, ya RAB, yaşam ver bana! 150  Yaklaşıyor kötülük ardınca koşanlar, Yasandan uzaklaşıyorlar. 151  Oysa sen yakınsın, ya RAB, Bütün buyrukların gerçektir. 152  Çoktan beri anladım Öğütlerini sonsuza dek verdiğini. 153  Çektiğim sıkıntıyı gör, kurtar beni, Çünkü yasanı unutmadım. 154  Davamı savun, özgür kıl beni, Sözün uyarınca koru canımı. 155  Kurtuluş kötülerden uzaktır, Çünkü senin kurallarına yönelmiyorlar. 156  Çok sevecensin, ya RAB, Hükümlerin uyarınca koru canımı. 157  Bana zulmedenler, düşmanlarım çok, Yine de sapmadım senin öğütlerinden. 158  Tiksinerek bakıyorum hainlere, Çünkü uymuyorlar senin sözüne. 159  Bak, ne kadar seviyorum koşullarını, Sevgin uyarınca, ya RAB, koru canımı. 160  Sözlerinin temeli gerçektir, Doğru hükümlerinin tümü sonsuza dek sürecektir. 161  Yok yere zulmediyor bana önderler, Oysa yüreğim senin sözünle titrer. 162  Ganimet bulan biri gibi Verdiğin sözlerde sevinç bulurum. 163  Tiksinir, iğrenirim yalandan, Ama senin yasanı severim. 164  Doğru hükümlerin için Seni günde yedi kez överim. 165  Yasanı sevenler büyük esenlik bulur, Hiçbir şey sendeletmez onları. 166  Ya RAB, kurtarışına umut bağlar, Buyruklarını yerine getiririm. 167  Öğütlerine candan uyar, Onları çok severim. 168  Öğütlerini, koşullarını uygularım, Çünkü bütün davranışlarımı görürsün sen. 169  Feryadım sana erişsin, ya RAB, Sözün uyarınca akıl ver bana! 170  Yalvarışım sana ulaşsın; Verdiğin söz uyarınca kurtar beni! 171  Dudaklarımdan övgüler aksın, Çünkü bana kurallarını öğretiyorsun. 172  Dilimde sözün ezgilere dönüşsün, Çünkü bütün buyrukların doğrudur. 173  Elin bana yardıma hazır olsun, Çünkü senin koşullarını seçtim ben. 174  Kurtarışını özlüyorum, ya RAB, Yasan zevk kaynağımdır. 175  Beni yaşat ki, sana övgüler sunayım, Hükümlerin bana yardımcı olsun. 176  Kaybolmuş koyun gibi avare dolaşıyordum; Kulunu ara, Çünkü buyruklarını unutmadım ben.

AÇIKLAMA: Bu mezmur Kutsal Kitap’ın en uzun bölümüdür fakat ana teması tek bir çizgiden ilerler. Baştan sona kadar mezmurun tek konusu RAB’bin mükemmel sözü, yani Musa ve diğer peygamberler aracılığıyla verilen kutsal kelamıdır. Mezmurun uzunluğu kısmen akrostiş biçiminde yazılmasına borçludur. Metne dikkat edersek her 8 ayetin önünde bir başlık var: Alef, Beyt, Gimel vesaire. Bunlar İbranice alfabesinin harfleridir. Mezmuru orijinal dilinde okuma fırsatımız olsa her harf başlığın altındaki satırların ilk kelimesinin o harfle başladığını görürdük. Bu yüzden mezmur uzuyor ta ki her harf sırasıyla geçsin. Bu sadece hoş bir görsel efekt sağlamak için değil, aynı zamanda mezmurun ezberlenmesi için kolaylık sağlıyordu. Şunu unutmamamız gerek ki mezmurlar birer şiir ve ilahi olarak yazılmıştı. Yahudi toplumu eskiden beri bunların çoğunu ezberler özel günlerinde okurlardı. Ne yazık ki başka dillere çevrilince güzel düzeni ve harika uyumunu tam algılayamıyoruz.
 

Başta belirttiğimiz gibi 119. mezmurun temel mevzusu oldukça açık ve nettir. Baştan sona kadar yazar RAB’bin Sözüne duyduğu hayranlığı bir çok açıdan dile getirir. Tabi RAB’bin Sözü derken burada sadece Eski Antlaşma söz konusu çünkü Yeni Antlaşma henüz verilmedi. Özellikle Musa’nın eliyle verilen Torah (Tevrat) yani Yasa ve buyruklar ön plandadır. Yazar RAB’bin yasasına göre yaşayanı mutlu sayar. Tanrı’nın buyruklarına uyan asla utanmaz çünkü RAB bereketini ondan esirgemez. Musa İsrail halkına yasayı teslim ederken ona uymanın bereketleri sıraladı, aynı zamanda RAB’bi terk etmenin korkunç sonuçlarını da anlattı (Y.Tekrarı 28). RAB kutsal yasasını halkına aktarırken esas amacı öncellikle kendi kutsal karakterini açıklamak, aynı zamanda onları etraflarındaki pagan uluslardan korumaktı. İsrail halkı RAB’bin buyruklarına uydukça güçleniyor ve büyüyor. Yasa bir açıdan Tanrı’yı tanımanın yoluna da ışık tutuyordu. Böylece RAB’be yaklaşmak isteyen herkes kutsal buyruklarına sımsıkı tutunarak Tanrı’yı yakından tanıyabiliyordu. Bunun içindir ki Yahudiler için Tanrı’nın Yasası en büyük övgü konularıydı. Ama mezmurun belirttiği gibi önemli olan sadece buyrukları yerine getirmek değil, amacımız Tanrı’nın doğruları üzerinde derin derin düşünerek RAB’be temiz bir kalple yaklaşmak olmalıdır.

Şimdi Yeni Antlaşmayı bilen bizler için bu mezmurun Yasaya yağdırdığı övgü sözler şaşırtıcı gelebilir. Sonuçta İncil’e baktığımızda insanın Yasa’ya bağlı kalarak günahlarından asla aklanmayacağını biliyoruz (Galatyalılar 2:16). Yasa’nın bizi kurtarmak için değil, günahlarımızı açığa çıkarmak ve tüm herkesin Tanrı’nın yargısı altında olduğunu kanıtlamak için gelmedi mi? (Romalılar 3:19-20) O halde Yasanın bu kadar övülmesi garip değil mi? Aslında öncellikle Mesih’in Yasa’yı geçersiz kılmak için gelmediğini hatırlamalıyız (Matta 5:17-18). İlk imanlılar da ellerinden geldiğince hep Yasa’nın buyruklarına uymaya çalışırlardı. Elçi Pavlus’un belirttiği gibi RAB’bin yasasında bir sorun yoktu, sorun günahkâr insandadır (Romalılar 7). İnsan günahsız olsaydı Tanrı’nın mükemmel yasasına uyabilirdi ama sürekli tökezlenmemizin günaha ne kadar bağlı olduğumuzu kanıtlar. İşte İsa Mesih bunun için geldi çünkü kendi yaptıklarımızla kurtulmamız mümkün değildi. O yüzden Tanrı’nın Yasasının yapamadığını Mesih çarmıhta bizim yerimize ölerek başardı (Romalılar 8:1-4). Sonuç olarak Yasayı hor görmeye gerek yok. Tersine Yeni Antlaşma’nın sağladığı tam kurtuluşla Eski Antlaşma’nın bir çok öğretisinden faydalanarak Tanrı’ya temiz bir kalple yaklaşabiliriz.

KUTSAL HASRET

Mezmur 120, 121 ve 122

120:1  Sıkıntıya düşünce RAB'be seslendim; Yanıtladı beni. 2  Ya RAB, kurtar canımı yalancı dudaklardan, Aldatıcı dillerden! için Yeruşalim'e çıkarken söylenen ezgi. 3  Ey aldatıcı dil, RAB ne verecek sana, Daha ne verecek? 4  Yiğidin sivri oklarıyla Retem çalısından alevli korlar! 5  Vay bana, Meşek'te garip kaldım sanki, Kedar çadırları arasında oturdum. 6  Fazla kaldım Barıştan nefret edenler arasında. 7  Ben barış yanlısıyım, Ama söze başladığımda, Onlar savaşa kalkıyor!

121:1  Gözlerimi dağlara kaldırıyorum, Nereden yardım gelecek? 2  Yeri göğü yaratan RAB'den gelecek yardım. 3  O ayaklarının kaymasına izin vermez, Seni koruyan uyuklamaz. 4  İsrail'in koruyucusu ne uyur ne uyuklar. 5  Senin koruyucun RAB'dir, O sağ yanında sana gölgedir. 6  Gündüz güneş, Gece ay sana zarar vermez. 7  RAB her kötülükten seni korur, Esirger canını. 8  Şimdiden sonsuza dek RAB koruyacak gidişini, gelişini.

122:1  Bana: ‹‹RAB'bin evine gidelim›› dendikçe Sevinirim. 2  Ayaklarımız senin kapılarında, Ey Yeruşalim! 3  Bitişik nizamda kurulmuş bir kenttir Yeruşalim! 4  Oymaklar çıkar oraya, RAB'bin oymakları, İsrail'e verilen öğüt uyarınca, RAB'bin adına şükretmek için. 5  Çünkü orada yargı tahtları, Davut soyunun tahtları kurulmuştur. 6  Esenlik dileyin Yeruşalim'e: ‹‹Huzur bulsun seni sevenler! 7  Surlarına esenlik, Saraylarına huzur egemen olsun!›› 8  Kardeşlerim, dostlarım için, ‹‹Esenlik olsun sana!›› derim. 9  Tanrımız RAB'bin evi için İyilik dilerim sana.

AÇIKLAMA: Bundan sonraki on dört mezmur hac ilahileri olarak bilinir çünkü bu mezmurlar Yahudilerin belli bayram günlerinde Yeruşalim’e çıkarken söyledikleri ilahilerdi. RAB’bin yasası uyarınca milli bayram kutlamak üzere tüm Yahudilerin Yeruşalim’e gitmeleri gereken üç büyük bayram günü vardı: Fısıh Bayramı (ilkbahar), Hasat Bayramı (50 gün sonra – Pentikost) ve Çardak Bayramı (sonbahar). Fısıh Bayramında Mısır’dan mucizevi kurtuluşlarını anıyorlardı. Hasat Bayramında RAB’bin sağlayışını kutluyorlardı. Çardak Bayramı sırasında Yahudiler hem günahlarını affettirmek için hem de şükranlarını sunmak için toplanırlardı (Yasanın Tekrarı 16). Böylece Yahudiler yılda üç kere yola koyulup kutsal Tapınağın bulunduğu Yeruşalim kentine çıkarlardı. Bazısı yakından bazısı ise çok uzaklardan gelirlerdi ama hepsinin yüreğinde RAB’bin huzuruna ortak bir hasret vardı. Kalplerinde tutuşan bu özlem ateşini buradaki hac mezmurlarını okuyarak başkente varana kadar körüklerlerdi.
 

İlk mezmurda hac yolculuğuna başlayan kişi kendini her tür kötülükten, kin ve nefretten arındırmaya çalışır. Etrafında ya da arkasında konuşan kişilerin hakaretlerinden kurtulmak için RAB’den yardım diler. RAB’bin yolunu tutturmaya çalışan kişi her zaman insanların dedikodularına maruz kalır. Söylenen laflar sivri oklar gibi havada uçuşur ve bazen kalbine de saplanır. Mezmurcu özellikle Meşek ve Kedar’dan söz eder. Meşek bugünkü Anadolu topraklarındaydı, Kedar ise Arapların yaşadığı bölgeydi. Yahudi olmayan bu halklar haça giden Yahudilerle hep dalga geçer, şevklerini kırmaya çalışırlardı. Ama imanlı onlarla polemiğe girmeyi reddeder, ‘Ben barış yanlısıyım’ diyerek bunlara hiç aldırmayıp yolunda devam eder. Günümüzde de pek farklı değil. Her kim Mesih’in yoluna girerse bir ton laf işitir ama RAB bizi insanlarla çekişmeye değil, barış içinde yaşamaya çağırır (1.Petrus 3:8-9).

İkinci mezmurda hac yolcusu Yeruşalim’in bulunduğu Yahudiye tepelerine yaklaşır. Yorgun gözlerini dağlara kaldıran imanlı RAB’den güç ister. Yeruşalim’e çıkmak kolay değil, yollar dolambaçlı, dik ve kaygan. Üstelik her an haydutlar da insanın karşısına çıkabilir. Bu durumda insan ancak yeri ve göğü yaratan RAB’den yardım dileyebilir. Ancak onun desteğiyle ayağımız kaymaz ve hedeflediğimiz yere ulaşırız. Güzel tarafı şu ki, biz yorulup düşsek, arada bir uyuklasak da RAB hiç yorulmaz, gözü hep üzerimizdedir (Yeşaya 40:28-31). Gece gündüz bizi kötülükten korur. Canımızı bir çok dertten ve tehlikeden kurtarır. Elbette ki zaman zaman herkesin başına gelen felaketler bizim de başımıza gelebilir, ama her durumda RAB’le birlikte yürüdüğümüzü bilmek her şeyi değiştirir. Çünkü biz yalnız değiliz.

Son mezmurda hac yolcusunun Yeruşalim kentine duyduğu hasreti okuyoruz. Daha uzaktayken başkentinin güzel görüntüsü gözü önünde canlanır. Ülkenin farklı yerlerinden oraya akın eden iman kardeşlerini hayal eder. Özellikle kentte Davut’un tahtına oturan krallarını akla getirir çünkü onlar RAB’bin kutsal antlaşması sonucunda Tanrı’nın halkına önderlik yapıyorlardı. Böylece RAB’bin kentine iyilik ve esenlik diler. Aslında bu hac mezmurları bizim de Tanrı’nın sonsuz kentine yaptığımız yolculuğu bir açıdan resmeder. Oraya daha varmış değiliz ama şimdiden derin bir hasret çekiyoruz. Eski bir ilahimiz bunu çok güzel özetliyor:

Tatlı İsam, sana geldim, kalbimde var çok özlemim.

Senin eşsiz sevgin için dünyayı terk ettim geldim.

 

Kurtarıcısına mümin bakıp hep kalbinde desin:

"Biz cennete gidiyoruz; dünyayı terk eden gelsin!"

 

Biz yukarı bakıyoruz, RAB, vaadini bekliyoruz.

Biz cennete gidiyoruz, dünyadan vaz geçen gelsin !

 

İsa'nın kutsal kanıyla yaklaşırız Tanrımıza.

Bizler göksel yolcularız, haçını taşıyan gelsin !

 

Yüce İsa'da iyilik, tek O'nda huzur, esenlik.

Biz arzulu yolcularız, haçını taşıyan gelsin !

 

Biz bu dünyadan vazgeçtik, göksel vatana eriştik.

Bizler kutsal yolcularız, dünyadan vaz geçen gelsin !

 

BAYRAMIN ESASI

Mezmur 123, 124 ve 125

123:1  Gözlerimi sana kaldırıyorum, Ey göklerde taht kuran! 2  Nasıl kulların gözleri efendilerinin, Hizmetçinin gözleri hanımının eline bakarsa, Bizim gözlerimiz de RAB Tanrımız'a öyle bakar, O bize acıyıncaya dek. 3  Acı bize, ya RAB, acı; Gördüğümüz hakaret yeter de artar. 4  Rahat yaşayanların alayları, Küstahların hakareti Canımıza yetti.

124:1  RAB bizden yana olmasaydı, Desin şimdi İsrail: 2  RAB bizden yana olmasaydı, İnsanlar bize saldırdığında, 3  Diri diri yutarlardı bizi, Öfkeleri bize karşı alevlenince. 4  Sular silip süpürürdü bizleri, Seller geçerdi üzerimizden. 5  Kabaran sular Aşardı başımızdan. 6  Övgüler olsun Bizi onların ağzına yem etmeyen RAB'be! 7  Bir kuş gibi Kurtuldu canımız avcının tuzağından, Kırıldı tuzak, kurtulduk. 8  Yeri göğü yaratan RAB'bin adı yardımcımızdır.

125:1  RAB'be güvenenler Siyon Dağı'na benzer, Sarsılmaz, sonsuza dek durur. 2  Dağlar Yeruşalim'i nasıl kuşatmışsa, RAB de halkını öyle kuşatmıştır, Şimdiden sonsuza dek. 3  Kalmayacak kötülerin asası, Doğruların payına düşen toprakta, Yoksa doğrular haksızlığa el uzatabilir. 4  İyilik et, ya RAB, İyilere, yüreği temiz olanlara. 5  Ama kendi halkından eğri yollara sapanları, RAB kötü uluslarla birlikte kovacak. İsrail'e esenlik olsun!

AÇIKLAMA: Hepimiz bayramları severiz. Bir yandan işten dinlenme fırsatını buluyoruz, öbür yandan sevdiklerimizle bir araya gelip güzel vakitler geçiriyoruz. En önemlisi bayram esnasında hayatın esaslarına odaklanma fırsatımız oluyor çünkü hayat sadece çalışıp para kazanmaktan ibaret değildir. Kutsal Kitap’a baktığımızda Tanrı’nın baştan beri bir takım ‘bayram’ zamanları belirttiğini görebiliyoruz. En başta, insanı yarattıktan hemen sonra RAB yedinci günü kutsayarak onu bir dinlenme bayramı ilan etti. Yani bazılarının sandığı gibi RAB bizi göklerden kırbaçlayan acımaz bir patron değil. Haftada en azında bir gün işimizden vazgeçip istirahat etmemizi buyurur. Yıllar sonra Musa’nın Yasasında RAB’bin Şabat Günü dışında daha bir çok bayram buyurduğunu görüyoruz (Levililer 23). Anlaşılan şu ki bayramlar RAB’bin gözünde çok değerli çünkü o günlerde olağan işimizden vazgeçip ailemiz olsun, dostlarımız olsun, Tanrı’mız olsun hayatın asıl değerlerine yoğunlaşmamızı ister. Kısacası, bayram fikri Tanrı’dan çıktı.

Şimdi daha önce gördüğümüz gibi bu mezmurlar Yeruşalim’deki büyük bayramlara katılmak üzere Yahudilerin yolda söyledikleri hac ilahileriydi. RAB tüm İbranilerin yılda üç kez başkentteki Tapınak’ta düzenlenen kutsal bayram şenliğine katılmalarını buyurdu. Bu bayramların en büyük amacı Tanrı’nın mutlak yetkisini ve eşsiz lütfunu halkına hatırlatmaktı. Sahip oldukları her şeyi RAB’bin elinden aldıklarını hatırlayarak Tanrı’ya olağanüstü kudreti ve merhameti için şükretmeleri gerekiyordu. Bu hac mezmurlarının sözlerini bu açıdan değerlendirmemiz gerek. İlk mezmurda yazar gözlerini Tanrı’ya nasıl kaldırdığını söyler; hizmetçi gözlerini hanımının yüzüne değil, ellerine nasıl kaldırırsa biz de büyük saygıyla ve içten bir sevgiyle gözlerimizi Tanrı’nın tahtına yükseltmeliyiz (Luka 17:10). RAB’bin suratına bakmaya cesaretimiz yoktur çünkü bizler günahkârız. Ama RAB acıyan ve lütfeden bir Tanrı’dır, günahlarımızı Mesih aracılığıyla bağışlar ve O’nun vasıtasıyla kutsal yüzüne bakmamıza izin verir (2.Korintliler 3:17-18). İşte bayramın en büyük amacı budur: Tanrı’nın gözleri içine bakarak müthiş değerini yeniden keşfetmek.
 

Sonraki mezmurlarda yazar Tanrı’nın koruyuculuğunu över. Bizler acımasız bir dünyada yaşıyoruz, her an her şey başımıza gelebilir. Tanrı’nın bizi günün içinde nelerden koruyup kurtardığını ancak kutsal huzuruna eriştiğimizde bileceğiz. Ancak şunu biliyoruz ki RAB bizden yana olmasaydı İblis bizi çoktan yutmuştu. RAB günahımızdan ötürü bizi başıboş halimizde bırakabilirdi ama bunu yapmadı. Bizi sevdi, yanına çağırdı ve güçlü kollarıyla sardı. Dağlar bir şehri nasıl kuşatırsa RAB etrafımızı kuşattı olağanüstü lütfuyla bize sahip çıktı. Düşünün, yeri ve göğü yaratan Tanrı bizim yardımcımız oldu! Ne harika bir RAB’bimiz var. İşte bunların üzerinde düşünmek için bayramlar önemlidir, yine de RAB’bin değerini duyurmak için bayramı beklemeyelim.

EVİN DEĞERİ

Mezmur 126, 127 ve 128

126:1  RAB sürgünleri Siyon'a geri getirince, Rüya gibi geldi bize. 2  Ağzımız gülüşlerle, Dilimiz sevinç çığlıklarıyla doldu. ‹‹RAB onlar için büyük işler yaptı›› Diye konuşuldu uluslar arasında. 3  RAB bizim için büyük işler yaptı, Sevinç doldu içimiz. 4  Ya RAB, eski gönencimize kavuştur bizi, Negev'de suya kavuşan vadiler gibi. 5  Gözyaşları içinde ekenler, Sevinç çığlıklarıyla biçecek; 6  Ağlayarak tohum çuvalını taşıyıp dolaşan, Sevinç çığlıkları atarak demetlerle dönecek.

127:1  Evi RAB yapmazsa, Yapıcılar boşuna didinir. Kenti RAB korumazsa, Bekçi boşuna bekler. 2  Boşuna erken kalkıp Geç yatıyorsunuz. Ey zahmetle kazanılan ekmeği yiyenler, RAB sevdiklerinin rahat uyumasını sağlar. 3  Çocuklar RAB'bin verdiği bir armağandır, Rahmin ürünü bir ödüldür. 4  Yiğidin elinde nasılsa oklar, Öyledir gençlikte doğan çocuklar. 5  Ne mutlu ok kılıfı onlarla dolu insana! Kent kapısında hasımlarıyla tartışırken Utanç duymayacaklar.

128:1  Ne mutlu RAB'den korkana, O'nun yolunda yürüyene! 2  Emeğinin ürününü yiyeceksin, Mutlu ve başarılı olacaksın. 3  Eşin evinde verimli bir asma gibi olacak; Çocukların zeytin filizleri gibi sofranın çevresinde. 4  İşte RAB'den korkan kişi Böyle kutsanacak. 5  RAB seni Siyon'dan kutsasın! Yeruşalim'in gönencini göresin, Bütün yaşamın boyunca! 6  Çocuklarının çocuklarını göresin! İsrail'e esenlik olsun!

AÇIKLAMA: Herkesin yüreğinde evinin yeri ve değeri bambaşkadır. Ev dediğimiz dört duvardan oluşan bir bina değil tabi, ailemizin hatıralarının bulunan yer ve ortamdır. İnsan tüm dünyayı gezse bile evine dönünce çok farklı hisseder, çünkü onu kayıtsız şartsız sevenler oradadır. İşte bu da Tanrı’dan bir armağandır. Bu mezmurlarda evimizin ne kadar değerli olduğunu hatırlıyoruz. İlk mezmurda sürgünden dönen Yahudilerin duyduğu hasreti okuyoruz. M.Ö. 6. yüzyılda Yahuda halkı günahlarından ötürü Babil’e sürüldü. Orada 70 yıl süren bir sürgünlük dönemi geçirdiler. Ama sonra RAB vaadi uyarınca Pers Kralı Koreş’in yüreğine dokunup Yahudilerin topraklarına geri dönmelerini sağladı (Ezra 1). Bu da son derece mucizevi bir şekilde gerçekleşti. Bir İmparatorun esirlerini topraklarına geri yollaması inanılmaz bir şey ama RAB için imkânsız bir şey yoktur. Bu yüzden geri dönen Yahudilere rüya gibi geldi. Bir anda kederleri sevince döndü, ağızları gülüşlerle doldu. Onları izleyen diğer uluslar da hayretler içinde kalarak, RAB’bin halkı için ne büyük işler yaptığını dile getirdiler. Böylece yazar RAB’den kendi halkını eski gönençlerine kavuşturmasını diler. Negev’de suya kavuşan vadiler gibi olsun diyor. Negev, İsrail’in güneyinde bulunan çöl. Ancak kuzey dağlık bölgesinde şiddetli yağmur yağınca sular vadileri doldurup Negev’e kadar akar. Sonra gözyaşı içinde ekenlerden söz eder, bu ne demek? Eskiden insanlar hasattan kalan bir kısmını yemeyip bir sonraki yıla saklamak zorundaydılar. Bazen açlık da çekseler kalanı yeniden toprağa ekmeleri gerekiyordu ki yeni bir hasat görsünler. Böylece zorlu bir bekleyiş sezonu sonucunda sevinç çığlıklarıyla demetlerin toplar ambarlara doldururlardı. Benzer şekilde hepimiz hayatımızın belirli dönemlerinde kendimizi kısarak sıkıntılara katlanmak zorundayız. Ancak bunun sonucunda RAB’den harika bir hasat göreceğimizi asla unutmamalıyız.
 

Bir sonraki mezmuru Kral Süleyman tarafından kaleme alındı. Tanrı’nın yardımıyla bir ev yapmaktan bahseder. İlginçtir ki Süleyman ‘Tanrı’nın Evi’ olan Tapınağı inşa etti. Bunu kendi hikmeti ve kudretiyle değil, Tanrı’nın desteğiyle yaptığını belirtiyor olabilir. Aynı zamanda ailesinden de söz ediyor olabilir çünkü RAB babası Davut için bir ‘Ev’ ya da ‘hanedan’ (İbranice: beyt) yetiştireceğine söz verdi (2.Samuel 7). Süleyman bu vaadin ancak Tanrı’nın lütfuyla gerçekleşeceğini belirtir. Özdeyişlerde yazdığı gibi: ‘Kişi yüreğinde gideceği yolu tasarlar, ama adımlarını RAB yönlendirir (16:9).’ İnsan pek çok plan yapabilir ama şunu asla unutmamalı ki ancak RAB’bin yardımıyla amacına ulaşabilir (Yakup 4:13-17). Ev meselesine dönünce, çalışkan bir baba ve anne güzel bir yuva kurabilir ancak çocukları sağlayan RAB’dir. Bu açıdan çocuklar RAB’bin verdiği birer armağandırlar. Modern çağda ne yazık ki bazı insanlar çocuklara bir zahmet ya da engel olarak görmeye başladılar. Oysa ki çocuklar büyük bereket ve mutluluk kaynağıdırlar. Atasözümüzde dendiği gibi: ‘Çocuklu ev pazardır, çocuksuz evse mezardır.’

Son mezmur yine ailenin değerini anlatmaya devam eder. RAB’den korkan ve yolunda yürüyen insanın mutluluğunu şöyle anlatır: ‘Eşin evinde verimli bir asma gibi olacak, çocukların zeytin filizleri gibi sofranın çevresinde.’ Yani insanın ailesi ne kadar kalabalıksa o kadar bereketlidir! Dediğimiz gibi günümüzde bir çok çift fazla çocuk istemiyor. Bunun bazı geçerli sebebi olabilir ama asıl gerçek şu ki çoğu kişi kendi rahatına bakmak istiyor. Çocuk sahibi olmak ise beraberinde bir sürü sorumluluk ve zahmet getirir. Bu doğru ama bu sorumluluktan kaçan RAB’bin vaat ettiği bereketten de mahrum olur. Şunu hatırlamalıyız ki ev kurmak ve çocuk sahibi olmak RAB’bin fikriydi. Maddi manevi sıkıntılarımız olabilir ama RAB’bin vaadine güvenirsek bir gün çocuklarımızın çocuklarını görünce evimizin değerini fazlasıyla anlayacağımız kesindir.

GÖZLERİMİZ RAB’DE

Mezmur 129, 130 ve 131

129:1  Gençliğimden beri bana sık sık saldırdılar; Şimdi söylesin İsrail: 2  ‹‹Gençliğimden beri bana sık sık saldırdılar, Ama yenemediler beni. 3  Çiftçiler saban sürdüler sırtımda, Upuzun iz bıraktılar.›› 4  Ama RAB adildir, Kesti kötülerin bağlarını. 5  Siyon'dan nefret eden herkes Utanç içinde geri çekilsin. 6  Damlardaki ota, Büyümeden kuruyan ota dönsünler. 7  Orakçı avucunu, Demetçi kucağını dolduramaz onunla. 8  Yoldan geçenler de, ‹‹RAB sizi kutsasın, RAB'bin adıyla sizi kutsarız›› demezler.

130:1  Derinliklerden sana sesleniyorum, ya RAB, 2  Sesimi işit, ya Rab, Yalvarışıma iyi kulak ver! 3  Ya RAB, sen suçların hesabını tutsan, Kim ayakta kalabilir, ya Rab? 4  Ama sen bağışlayıcısın, Öyle ki senden korkulsun. 5  RAB'bi gözlüyorum, Canım RAB'bi gözlüyor, Umut bağlıyorum O'nun sözüne. 6  Sabahı gözleyenlerden, Evet, sabahı gözleyenlerden daha çok, Canım Rab'bi gözlüyor. 7  Ey İsrail, RAB'be umut bağla! Çünkü RAB'de sevgi, Tam kurtuluş vardır. 8  İsrail'i bütün suçlarından Fidyeyle O kurtaracaktır.

131:1  Ya RAB, yüreğimde gurur yok, Gözüm yükseklerde değil. Büyük işlerle, Kendimi aşan harika işlerle uğraşmıyorum. 2  Tersine, ana kucağında sütten kesilmiş çocuk gibi, Kendimi yatıştırıp huzur buldum, Sütten kesilmiş çocuğa döndüm. 3  Ey İsrail, RAB'be umut bağla Şimdiden sonsuza dek!

AÇIKLAMA: ‘RAB’bi gözlüyorum, canım RAB’bi gözlüyor’ diye haykırır mezmurcu. Karışık bu dünyada sıkıntı yaşamamak, hatta bazen çıkmaza girmemek elde değil. Etrafımızda gelişen olaylar bazen aklımıza sığmıyor. Bu tür zamanlarda yapabileceğimiz tek şey gözlerimizi göklere kaldırıp RAB’bin isteğine ve sevgisine sığınmak. İlk mezmurda yazar gençliğinden beri çektiği sıkıntıları dile getirir. Sürekli saldırıya uğramasına rağmen hiç yenik düşmedi. Köle çalıştırır gibi düşmanları onu ezdi ama RAB’bin adaletinden gözünü ayırmadı ve sonunda Tanrı kötüleri cezalandırdı. Aslında bu sözler bir açıdan Mesih’in de başına gelen ıstırabı resmediyor sanki. Sonra yazar RAB’bin halkından nefret edenlerin son halini anlatmaya başlar. Onları damda bir türlü büyüyemeyen otlara benzetir. Eskiden evlerin damları topraktı o yüzden bir takım ot yetişirdi, ancak bu otlar hiç bir zaman verimli olamazdı çünkü toprak yetersizdi. Orakçı orada büyüyen otlardan avucunu bile buğdayla dolduramazdı. Benzer şekilde RAB’bin halkına lanet okuyan asla başarılı olamayacak. Damdaki ot misali gibi kuruyup gidecekler.
 

Sonraki mezmurda yazar yüreğinin derinliğinden seslenerek RAB’be haykırır. Anlaşılan işlediği bir takım günahtan dolayı kendini çok mahcup hissediyor. Ama her şeye rağmen RAB’bin bağışlayıcı merhametine güvenerek Tanrı’ya yaklaşır. En başta Tanrı’nın günahının hesabını tutmadığını belirtir, çünkü tutsa hiç kimse hayatta kalmaz. Bunu özellikle imanlılar için söylüyor, çünkü RAB kendisine iman edenlerin günahını ortadan kaldırdığını söyler (Mezmur 32:1-2). Aynı zamanda mezmurcu RAB’bin neden bu kadar merhametli davrandığını şöyle açıklar: ‘Öyle ki senden korkulsun.’ Peki bu ne demek? İnsan bir başkasından iki türlü korkar, ya aşırı şiddet gördüğü için ya da aşırı sevgi gördüğü için. Bu ikinci korku kutsal bir saygıdır. İşte Tanrı’nın olağanüstü bağışlayıcılığını gördüğümüzde içimizde bu tür bir ‘korku’ uyanır, yani kutsal bir hayranlık. O yüzden yazar gözünü RAB’be diktiğini belirtir. Umudunu Tanrı’nın kutsal sözüne bağlar. Sabahı beklerken gece nöbetçisi ne kadar sabırsızsa yazar da RAB’bi görmek için aynı şekilde sabırsızlandığını söyler. Sonra tüm halkını RAB’be umut bağlamaya çağırır, ‘çünkü RAB’de sevgi, tam kurtuluş vardır.’ Dahası RAB günahlarımıza karşılık kendisi bir fidye vererek kurtaracaktır. Burada bahsedilen fidye İsa Mesih’in ölümünde gerçekleşen olaydır (1.Timoteos 2:4-6).

Son mezmur yine RAB’bin halkını Tanrı’ya umut bağlamaya davet eder. Bu defa yazar gururunu ayak altına alıp Tanrı’ya son derece alçakgönüllü bir şekilde yaklaşır. Çünkü biliyor ki RAB kibirlilere karşıdır ama alçakgönüllülere lütfeder (S.Özdeyişleri 3:34). Ana kucağından sütten kesilmiş masum bir çocuk gibi yüzünü Tanrı’ya çevirir. Böylece kendini yatıştırınca RAB’de inanılmaz bir huzur bulur. İşte baştan beri gördüğümüz gibi başımız sıkıştığında, ya da gelişen olaylara anlam veremediğimizde yapabileceğimiz en iyi şey gözümüzü göksel babamıza çevirmektir. Bu taraftan her şeyi algılamamız mümkün olmayabilir ama RAB’bin gözleri içine baktığımızda kendimizi tam güvende hissedebiliriz. Benzer bir şekilde Mesih inancı uğruna taşa tutulan İstefanos son anlarında gözlerini RAB’be kaldırdı ve müthiş bir esenliğe büründü. O kadar huzurluydu ki taş yağmuru altında bile tatlı bir uykuya dalıp RAB’bin huzuruna kavuştu (Elç. İşleri 7:54-60). Aynı şekilde İbraniler mektubunda şunu okuyoruz: ‘Gözümüzü imanımızın öncüsü ve tamamlayıcısı İsa’ya dikelim (İbraniler 12:2).’ Biz olup bitenleri anlayamasak da O’nun bizi çok iyi anladığına emin olabiliriz çünkü O bu yollardan da geçti.

BİRLİĞİN GÜCÜ

Mezmur 132, 133 ve 134

132:1-2  Ya RAB, Davut'un hatırı için, Çektiği bütün zorlukları, Sana nasıl ant içtiğini, Yakup'un güçlü Tanrısı'na adak adadığını anımsa: 3  ‹‹Evime gitmeyeceğim, Yatağıma uzanmayacağım, 4  Gözlerime uyku girmeyecek, Göz kapaklarım kapanmayacak, 5  RAB'be bir yer, Yakup'un güçlü Tanrısı'na bir konut buluncaya dek.›› 6  Antlaşma Sandığı'nın Efrata'da olduğunu duyduk, Onu Yaar kırlarında bulduk. 7  ‹‹RAB'bin konutuna gidelim, Ayağının taburesi önünde tapınalım›› dedik. 8  Çık, ya RAB, yaşayacağın yere, Gücünü simgeleyen sandıkla birlikte. 9  Kâhinlerin doğruluğu kuşansın, Sadık kulların sevinç çığlıkları atsın. 10  Kulun Davut'un hatırı için, Meshettiğin krala yüz çevirme. 11  RAB Davut'a kesin ant içti, Andından dönmez: ‹‹Senin soyundan birini tahtına oturtacağım. 12  Eğer oğulların antlaşmama, Vereceğim öğütlere uyarlarsa, Onların oğulları da sonsuza dek Senin tahtına oturacak.›› 13  Çünkü RAB Siyon'u seçti, Onu konut edinmek istedi. 14  ‹‹Sonsuza dek yaşayacağım yer budur›› dedi, ‹‹Burada oturacağım, çünkü bunu kendim istedim. 15  Çok bereketli kılacağım erzağını, Yiyecekle doyuracağım yoksullarını. 16  Kurtuluşla donatacağım kâhinlerini; Hep sevinç ezgileri söyleyecek sadık kulları. 17  Burada Davut soyundan güçlü bir kral çıkaracağım, Meshettiğim kralın soyunu Işık olarak sürdüreceğim. 18  Düşmanlarını utanca bürüyeceğim, Ama onun başındaki taç parıldayacak.››

133:1  Ne iyi, ne güzeldir, Birlik içinde kardeşçe yaşamak! 2  Başa sürülen değerli yağ gibi, Sakaldan, Harun'un sakalından Kaftanının yakasına dek inen yağ gibi. 3  Hermon Dağı'na yağan çiy Siyon dağlarına yağıyor sanki. Çünkü RAB orada bereketi, Sonsuz yaşamı buyurdu.

134:1  Ey sizler, RAB'bin bütün kulları, RAB'bin Tapınağı'nda gece hizmet edenler, O'na övgüler sunun! 2  Ellerinizi kutsal yere doğru kaldırıp RAB'be övgüler sunun! 3  Yeri göğü yaratan RAB kutsasın sizi Siyon'dan.

AÇIKLAMA: Birlik ve beraberlik herkes tarafından takdir edilir çünkü ender bir niteliktir. Bazısı belirli bir spor takımı ya da siyasi parti arkasında birleşip yürüyebilir ta ki kaybedene kadar. Bu defa birlik ve beraberlik yerine suçlama ve çekememezlik başlar. Tarih boyunca hep böyle olmuştur çünkü uzun vadede fedakârlık yapıp birleşmeye değer bir dava bulmak oldukça zor. Mesih havarilerine şunu söyledi: ‘Birbirinize sevginiz olursa, herkes bununla benim öğrencilerim olduğunuzu anlayacaktır (Yuhanna 13:35).’ Bir davanın izlenmeye değer olup olmadığı mensupları arasında görülen sevgi ve saygıdan belli olur. O yüzden Mesih sadece 12 havarisi için değil asırlar boyunca kendisine iman eden herkes için Tanrı’ya şöyle dua etti: ‘Hepsi bir olsun!... Ben onlarda, sen bende olmak üzere tam bir birlik içinde bulunsunlar ki, dünya beni senin gönderdiğini, beni sevdiğin gibi onları da sevdiğini anlasın (Yuhanna 17:20,23).’ Aslında RAB halkını bir kıldı bile: Bir RAB’bimiz var, bir umudumuz var, bir imanımız var, vs... Ancak Elçi Pavlus’un dediğine göre Kutsal Ruh vasıtasıyla bize bağışlanan bu birliği korumak için ekstradan bir güç sarf etmemiz gerek (Efesliler 4:1-6). Birlik eve getirdiğimiz güzel bir çiçeğe benzer, onunla ilgilenmezsek kısa bir süre sonra solup gidecek. Mesih imanlıları arasında doğal bir birlik var çünkü İsa’nın kanı bizi bağlıyor ve aramızdaki Ruh bizi birleştiriyor. Ne var ki dikkat etmezsek bu harika beraberlik kişisel sorunlarımızdan dolayı çok hızlı bir şekilde dağılabilir. Bu yüzden üzerinde titremek lazım çünkü bu imanımızın çok büyük göstergesi ve önemli bir güç kaynağıdır.
 

Bu mezmurlar Tanrı’nın halkına vaat edilen birlikten söz eder. İlk mezmurda RAB’bin sağladığı toplumsal birliğin ve bereketin kutsal vaadine dayandığını belirtiyor. Önce RAB Saul’u Kral olarak seçti ama RAB’bin işini layığıyla yapamadığı için reddedildi. Ardından RAB Davut’u kral yaptı ve o tüm zaaflarına rağmen RAB’bin önünde alçakgönüllü bir şekilde hizmetini sürdürdü. Böylece RAB onunla kutsal bir antlaşma yaptı. Bu antlaşmaya göre Davut’un soyu ve krallığının ardı arkası kesilmeyecek. Ardından Davut’un oğlu Süleyman tahta çıktı ve RAB’bin onuruna büyük bir tapınak yaptı. Sonraki kralların bazısı RAB’be sadık değildi ama RAB Davut’a verdiği sözden vaz geçmedi. Asırlar sonra Davut’un soyundan gelen genç Meryem Cebrail’le karşılaşır ve melek onun hamile kalıp bir oğul doğuracağını söyler. Sonra atası Davut’un tahtı üzerine oturup ebediyen krallık süreceğini belirtir (Luka 1:31-33). İşte RAB’bin baştan beri vaat ettiği krallık bu şekilde asıl hedefine ulaştı. Mesih’te de iman eden tüm herkes birleşiyor, Tanrı’nın ev halkına dahil oluyor (Efesliler 2:11-3:14).

Kalan mezmurlar birliğin güzelliğini resmeder. Yahudiler bu hac ilahileri bayram günlerinde Yeruşalim’e hep birlikte çıkarken okurlardı. Davut’un yazdığı gibi kardeşler arasında yaşanan birlik gerçek anlamda iyi ve gereklidir. Ama aynı zamanda güzeldir, yani hoş ve harika bir tat bırakır insanın ağzında. Çok farklı yerlerden gelen, belki daha önce hiç tanışmamış kardeşlerin aynı Ruh’la tapınmalarına şahit olmak gerçekten harikadır. Bunu ancak İsa Mesih başarır. Davut bunu başkâhin Harun’un başından aşağı süzülen mesh yağına benzetir. Sembolik olarak Harun tüm toplumu temsil ediyordu, yağ ile mesh edilmesi de Kutsal Ruh’la dolmasını sembolize ediyordu. Sonra Davut İsrail’in en yüksek tepesi olan Hermon Dağına yoğun bir şekilde yağan çiy ya da kardan söz eder. Aynı şekilde Yeruşalim’de kar yağması pek ender bir durum ama olduğunda gerçekten hayranlık uyandıran bir manzara oluşur. İşte kardeşler arasında yaşanan birlik ve beraberliğin bereketi de öyledir. Son mezmurda yazar tapınakta görev yapan kâhinleri RAB’be övgü sunmaya çağırır. Ellerini RAB’bin huzurunda kaldırıp RAB’bi yüceltmeleri ve aynı zamanda bayram için toplanan halkı kutsamaları emredilir. İlginçtir ki Elçi Pavlus aynı şeyi kiliseden ister: ‘Erkeklerin öfkelenip çekişmeden, her yerde pak eller yükselterek dua etmelerini isterim (1.Timoteos 2:8).’ Bu bizim ayrıcalığımız, tanrısal mirasımızdır. Aramızdaki birliği bu şekilde koruyup RAB’bin huzurunda kutsallık için beraber durursak tüm dünya Mesih’in sevgisini görecektir.

RAB’BİN YAPTIKLARI

Mezmur 135 ve 136

135:1-2  RAB'be övgüler sunun! RAB'bin adına övgüler sunun, Ey RAB'bin kulları! Ey sizler, RAB'bin Tapınağı'nda, Tanrımız'ın Tapınağı'nın avlularında hizmet edenler, Övgüler sunun! 3  RAB'be övgüler sunun, Çünkü RAB iyidir. Adını ilahilerle övün, Çünkü hoştur bu. 4  RAB kendine Yakup soyunu, Öz halkı olarak İsrail'i seçti. 5  Biliyorum, RAB büyüktür, Rabbimiz bütün ilahlardan üstündür. 6  RAB ne isterse yapar, Göklerde, yeryüzünde, Denizlerde, bütün derinliklerde. 7  Yeryüzünün dört bucağından bulutlar yükseltir, Yağmur için şimşek çaktırır, Ambarlarından rüzgar estirir. 8  İnsanlardan hayvanlara dek Mısır'da ilk doğanları öldürdü. 9  Ey Mısır, senin orta yerinde, Firavunla bütün görevlilerine Belirtiler, şaşılası işler gösterdi. 10  Birçok ulusu bozguna uğrattı, Güçlü kralları öldürdü: 11  Amorlu kral Sihon'u, Başan Kralı Og'u, Bütün Kenan krallarını. 12  Topraklarını mülk, Evet, mülk olarak halkı İsrail'e verdi. 13  Ya RAB, adın sonsuza dek sürecek, Bütün kuşaklar seni anacak. 14  RAB halkını haklı çıkarır, Kullarına acır. 15  Ulusların putları altın ve gümüşten yapılmış, İnsan elinin eseridir. 16  Ağızları var, konuşmazlar, Gözleri var, görmezler, 17  Kulakları var, duymazlar, Soluk alıp vermezler. 18  Onları yapan, onlara güvenen herkes Onlar gibi olacak! 19  Ey İsrail halkı, RAB'be övgüler sun! Ey Harun soyu, RAB'be övgüler sun! 20  Ey Levi soyu, RAB'be övgüler sun! RAB'be övgüler sunun, ey RAB'den korkanlar! 21  Yeruşalim'de oturan RAB'be Siyon'dan övgüler sunulsun! RAB'be övgüler sunun!

136:1  Şükredin RAB'be, çünkü O iyidir, |iSevgisi sonsuzdur; 2  Şükredin tanrılar Tanrısı'na, |iSevgisi sonsuzdur; 3  Şükredin rabler Rabbi'ne, |iSevgisi sonsuzdur; 4  Büyük harikalar yapan tek varlığa, |iSevgisi sonsuzdur; 5  Gökleri bilgece yaratana, |iSevgisi sonsuzdur; 6  Yeri sular üzerine yayana, |iSevgisi sonsuzdur; 7  Büyük ışıklar yaratana, |iSevgisi sonsuzdur; 8  Gündüze egemen olsun diye güneşi, |iSevgisi sonsuzdur; 9  Geceye egemen olsun diye ayı ve yıldızları yaratana, |iSevgisi sonsuzdur; 10  Mısır'da ilk doğanları öldürene, |iSevgisi sonsuzdur; 11-12  Güçlü eli, kudretli koluyla |iSevgisi sonsuzdur; İsrail'i Mısır'dan çıkarana, |iSevgisi sonsuzdur; 13  Kızıldeniz'i ikiye bölene, |iSevgisi sonsuzdur; 14  İsrail'i ortasından geçirene, |iSevgisi sonsuzdur; 15  Firavunla ordusunu Kızıldeniz'e dökene, |iSevgisi sonsuzdur; 16  Kendi halkını çölde yürütene, |iSevgisi sonsuzdur; 17  Büyük kralları vurana, |iSevgisi sonsuzdur; 18  Güçlü kralları öldürene, |iSevgisi sonsuzdur; 19  Amorlu kral Sihon'u, |iSevgisi sonsuzdur; 20  Başan Kralı Og'u öldürene, |iSevgisi sonsuzdur; 21-22  Topraklarını mülk olarak, |iSevgisi sonsuzdur; Kulu İsrail'e mülk verene, |iSevgisi sonsuzdur; 23  Düşkün günlerimizde bizi anımsayana, |iSevgisi sonsuzdur; 24  Düşmanlarımızdan bizi kurtarana, |iSevgisi sonsuzdur; 25  Bütün canlılara yiyecek verene, |iSevgisi sonsuzdur; 26  Şükredin Göklerin Tanrısı'na, |iSevgisi sonsuzdur.

AÇIKLAMA: Bu mezmur orijinal İbranice dilinde ‘Haleluyah’ diye başlar. RAB’be övgüler sunmak için o kadar çok sebep var ki say say bitmez. Bizim adımıza yaptıklarını düşündükçe bize ne kadar çok değer verdiğini görebiliyoruz. Bu mezmurlarda yazar halkını RAB’bin yaptığı olağanüstü işleri yanında her gün gösterdiği iyilikleri de görmeye çağırır. Öncellikle RAB’bin Tapınağında hizmet eden kişileri RAB’bin adını yüceltmeye davet eder. Tüm övgülerin temelinde yatan köşe taşı da budur: RAB iyidir! RAB’bin mutlak iyiliği, paklığı ve kutsallığını vurgulamak önemli çünkü bazısı Tanrı’nın zaman zaman insana kazık atabileceğini düşünüyor. Yani yeri geldiğinde bizi günahla sınadığı sanılıyor. Öyle değil. Çünkü RAB’bin huzuruna günahın gölgesi dahi yaklaşamaz (Yakup 1:13-18). Böylece mezmurcu RAB’bin büyüklüğünü överek başlar. Bir kere onun rakibi söz konusu olamaz, O tek ve eşsizdir! Evreni yaratırken RAB harikalar yaptı. Dünyanın bir çok yerinde RAB’bin inanılmaz hikmetini de görebiliyoruz. Örneğin, ayette de gördüğümüz gibi, RAB denizlerden buhur kaldırıp bulutlar oluşturur. Rüzgarlar bulutları gezdirir ve sonunda şimşek çaktırır ve yağmur yeryüzüne boşaltır. Ne harika bir dizayn! Ardından yazar İsrail’in tarihinden bazı örnek verir. Mısır’da kölelik altında inleyen halkını RAB güçlü eliyle kurtardı. Daha sonra yollarını kesen tüm düşman ulusları alaşağı etti. Bu şekilde onlara Kenan topraklarını bağışladı. Tüm bunlarda RAB diğer ulusların putlarının ne kadar boş ve yararsız olduğunu açıkça ispatladı. Bunların ağızları var ama konuşmaz, kulakları var ama duymaz, gözleri var ama görmez, sonuç olarak onları yapan onların seviyesine iner. Puta tapan kimseler de gerçek Tanrı’yı görmez, duymaz ve O’nunla konuşamaz. İşte bu gibi sebeplerden dolayı RAB’bin halkı her zaman RAB’bin harikalarını dile getirmeli.
 

Bir sonraki mezmur halkla birlikte okunan yankılı bir ilahi. Yöneten bir cümle söyler, ardından tüm halk ‘Sevgisi Sonsuzdur!’ diye karşılık verirdi. Mezmur yine aynı şekilde başlar, ‘Şükredin RAB’be çünkü O iyidir! Yani Tanrı’dan bize sürpriz bir kötülük çıkmayacak, O’nun her zaman bize karşı iyi davranacağına emin olabiliriz. Bu temel gerçek övgülerimizi pekiştirmeli çünkü Tanrı’ya sadece mecbur olduğumuz için değil, gerçekten iyiliğine hayran olduğumuz için tapınıyoruz. İlerleyen ayetlerde yazar Tanrı’nın yaptıklarını sıralamaya başlar: RAB harikalar yaptı, tüm evreni mükemmel yarattı, harika bir düzen kurdu, vs. Sonra RAB’bin halkı İsrail için yaptıklarına odaklanır. Bu neden önemli, çünkü İsrail’in tarihinde RAB’bin sadık sevgisini görebiliyoruz. RAB onları sayısız günah ve isyanlarından dolayı çoktan bırakmalıydı ama bunu hiç bir zaman yapmadı. Verdiği vaatleri yerine getirdi: onları kölelikten kurtardı, düşmanlarını püskürttü, atalarına verilen topraklara yerleştirdi, vs. Fakat sonunda yazar daha kişisel bir boyuta da değinir: ‘Düşkün günlerimizde bizi anımsayan.’ RAB’bi seven herkes bunu tecrübe etmiştir. Zayıf düştüğümüz, günaha bulaştığımız, başımızı utançtan kaldıramadığımız günler olmuştur, ama RAB yine de iyiliğini bizden esirgemedi. Mesih’in fuhuşta yakalanan kadına gösterdiği sevgi bunun canlı bir örneğidir (Yuhanna 8:1-11). Evet kadın suçluydu ama çok da pişmandı. Halk ve din adamları taşa tutulması için onu Mesih’e getirdiler. Ama İsa ‘günah işlemeyen ilk taşı atsın’ diyerek kadının tüm düşmanlarını dağıttı. Aslında Mesih günahsızdı ve kadını cezalandırabilirdi. Fakat yargı yerine merhamet göstermeye karar verdi. Benzer şekilde bizler de düştüğümüzde, hatta korkunç günahlara bulaştığımızda, RAB’bin huzurunda titreyerek gelip önünde eğiliyoruz. Fakat bir ton azar işitmeyi beklerken sevgi ve teselli dolu sözlerini duyuyoruz. Şükürler olsun harika RAB’bimize, Sevgisi Sonsuzdur!

ZÜLME KARŞI

Mezmur 137 ve 138

137:1  Babil ırmakları kıyısında oturup Siyon'u andıkça ağladık; 2  Çevredeki kavaklara Lirlerimizi astık. 3  Çünkü orada bizi tutsak edenler bizden ezgiler, Bize zulmedenler bizden şenlik istiyor, ‹‹Siyon ezgilerinden birini okuyun bize!›› diyorlardı. 4  Nasıl okuyabiliriz RAB'bin ezgisini El toprağında? 5  Ey Yeruşalim, seni unutursam, Sağ elim kurusun. 6  Seni anmaz, Yeruşalim'i en büyük sevincimden üstün tutmazsam, Dilim damağıma yapışsın! 7  Yeruşalim'in düştüğü gün, ‹‹Yıkın onu, yıkın temellerine kadar!›› Diyen Edomlular'ın tavrını anımsa, ya RAB. 8  Ey sen, yıkılası Babil kızı, Bize yaptıklarını Sana ödetecek olana ne mutlu! 9  Ne mutlu senin yavrularını tutup Kayalarda parçalayacak insana!

138:1  Bütün yüreğimle sana şükrederim, ya RAB, İlahlar önünde seni ilahilerle överim. 2  Kutsal tapınağına doğru eğilir, Adına şükrederim, Sevgin, sadakatin için. Çünkü adını ve sözünü her şeyden üstün tuttun. 3  Seslendiğim gün bana yanıt verdin, İçime güç koydun, beni yüreklendirdin. 4  Şükretsin sana, ya RAB, yeryüzü krallarının tümü, Çünkü ağzından çıkan sözleri işittiler. 5  Yaptığın işleri ezgilerle övsünler, ya RAB, Çünkü çok yücesin. 6  RAB yüksekse de, Alçakgönüllüleri gözetir, Küstahları uzaktan tanır. 7  Sıkıntıya düşersem, canımı korur, Düşmanlarımın öfkesine karşı el kaldırırsın, Sağ elin beni kurtarır. 8  Ya RAB, her şeyi yaparsın benim için. Sevgin sonsuzdur, ya RAB, Elinin eserini bırakma!

AÇIKLAMA: Mezmurların güzel bir yanı şu ki, en içten sıkıntılarımıza ve duygularımıza çanak tutuyor. RAB yüreğimizi huzurunda dökmemizden rahatsızlık duymaz. Bazen yüreğimiz o kadar sıkılıyor ki nasıl dua edeceğimizi bile bilmiyoruz, işte bu anlarda RAB’bin Ruh’u bize yardım eder (Romalılar 8:26-27). Okuduğumuz bu mezmurlar sıkıntılı dönemlerinde yazıldılar. Birincisi Yahudilerin Babil’e sürüldükleri dönemi anımsatıyor. RAB peygamberler aracılığıyla halkını pek çok kez uyardı ama sonunda Peygamber Yeremya’nın döneminde (MÖ 586) Yeruşalim’de kalan İsrail halkı Babil Kralı Nebukadnessar’ın ellerine düştü. Yeremya o kara günde Yahudilerin başına gelen korkunç olayları Ağıtlar kitabında kaydeder. Küçük büyük demeden, kadın erkek fark etmeksizin halkın büyük bir kısmı hunharca öldürüldü, hayata kalanlar ise Babil’e sürgün edildi. Böylece Yahudiler neredeyse 70 yıl Babil’de yaşadılar. Oradayken onları zülüm eden Babilliler onlardan şarkılar istediler. Ancak mezmurda okuduğumuz gibi Yahudiler hiç havasında değildiler. RAB’bin huzurundan ırak düşmüş Tanrı’nın halkı bir türlü coşamıyordu. Çünkü içlerinde Yeruşalim yıkılırken yaşanan manzaralar tekrar ve tekrar canlanıyordu. O zaman komşuları Edom halkı da fırsatçılık yapıp ülkeyi talan etti. En sonunda Mezmurcunun canı o kadar sıkılıyor ki memleketlerini yıkan Babilliler için bir takım kötü dilekte bulunuyor. Tabi yapılanı bilsek, kendimiz o korkunç olayları yaşasaydık belki biz de aynısını dilerdik. Ancak burada önemli olan şu ki intikam duygularını dile getirirken de bunu kendi gerçekleştirmeye kalkmıyor, tersine davasını RAB’be teslim ediyor. Peki ‘düşmanlarını sev’ diyen Tanrı’nın buyruğu ne oldu diye sorabiliriz. Öncellikle bu buyruğun daha sonra Mesih İsa’yla gündeme geldiğini unutmayalım. Aynı zamanda sevgiyi vurgulayan Tanrı’nın adaletten asla vazgeçmediğini de unutmamalıyız. Sonuç olarak buradaki ifadeler bize garip gelse de canı sıkılmış bir imanlının içten duygularını yansıttığını hatırlamalıyız ki RAB içimizi boşalmaktan rahatsızlık duymaz tersine huzurunda samimi ve şeffaf olmamızı ister. Yeter ki son sözü, adalet işini kendisine bırakalım.
 

İkinci mezmur Davut’un çok önceden yazdığı bir eser. Başına gelen bazı sıkıntıları hatırlar ama tüm o süreç boyunca RAB’bin kendisine ne kadar yakın olduğunu anımsar. Bu yüzden RAB’bin adını tüm uluslar ve sahte ilahları önünde yüceltir. Hatta tüm dünyayı RAB’bin yüce adına şükretmeye çağırır. Ancak burada ilginç bir noktaya değinir. RAB’bin inanılmaz büyüklüğü ve eşsiz yüceliğine karşın O’nun alçakgönüllüleri gözettiğini hatırlatır. RAB ne kadar yüksekse de yüreği o kadar da alçakgönüllü. İnsanlar arasında alçakgönüllülük pek önemsenmez, herkes en büyük ve en ünlü olmaya çalışıyor. Ama Tanrı öyle değil, O yumuşak huylu ve halim ruhludur. Neden çünkü gurur ve kibir ancak karakteri oturmamış insanlara yakışır. Ezik egolarını şişirmek için hep kendilerini ispatlamaya, büyütmeye ihtiyaç hissederler. Fakat Tanrı’nın öyle bir derdi yoktu, O seve seve ezilmiş olanların yanına koşar ve her türlü ihtiyaçlarına eğilir (Mz. 113:5-6). Böylece Davut RAB’be olan güvenini tekrarlar. Tanrı’nın ona her durumda yetişeceğini bildiği için RAB’bin eşsiz sevgisini över. Bizler de Mesih imanlıları olarak zaman zaman zulme uğrayacağımız kesin (Filipililer 1:29-30). O dönemlerde ne yapacağımızı hatta nasıl dua edeceğimizi bilemeyebiliriz. Fakat bundan emin olabiliriz ki RAB tüm sevgisi ve sadakatiyle hemen yanı başımızda olacaktır.

YAŞAM YOLU

Mezmur 139

1  Ya RAB, sınayıp tanıdın beni. 2  Oturup kalkışımı bilirsin, Niyetimi uzaktan anlarsın. 3  Gittiğim yolu, yattığım yeri inceden inceye elersin, Bütün yaptıklarımdan haberin var. 4  Daha sözü ağzıma almadan, Söyleyeceğim her şeyi bilirsin, ya RAB. 5  Beni çepeçevre kuşattın, Elini üzerime koydun. 6  Kaldıramam böylesi bir bilgiyi, Başa çıkamam, erişemem. 7  Nereye gidebilirim senin Ruhun'dan, Nereye kaçabilirim huzurundan? 8  Göklere çıksam, oradasın, Ölüler diyarına yatak sersem, yine oradasın. 9  Seherin kanatlarını alıp uçsam, Denizin ötesine konsam, 10  Orada bile elin yol gösterir bana, Sağ elin tutar beni. 11  Desem ki, ‹‹Karanlık beni kaplasın, Çevremdeki aydınlık geceye dönsün.›› 12  Karanlık bile karanlık sayılmaz senin için, Gece, gündüz gibi ışıldar, Karanlıkla aydınlık birdir senin için. 13  İç varlığımı sen yarattın, Annemin rahminde beni sen ördün. 14  Sana övgüler sunarım, Çünkü müthiş ve harika yaratılmışım. Ne harika işlerin var! Bunu çok iyi bilirim. 15  Gizli yerde yaratıldığımda, Yerin derinliklerinde örüldüğümde, Bedenim senden gizli değildi. 16  Henüz döl yatağındayken gözlerin gördü beni; Bana ayrılan günlerin hiçbiri gelmeden, Hepsi senin kitabına yazılmıştı. 17  Hakkımdaki düşüncelerin ne değerli, ey Tanrı, Sayıları ne çok! 18  Kum tanelerinden fazladır saymaya kalksam. Uyanıyorum, hâlâ seninleyim. 19  Ey Tanrı, keşke kötüleri öldürsen! Ey eli kanlı insanlar, uzaklaşın benden! 20  Çünkü senin için kötü konuşuyorlar, Adını kötüye kullanıyor düşmanların. 21  Ya RAB, nasıl tiksinmem senden tiksinenlerden? Nasıl iğrenmem sana başkaldıranlardan? 22  Onlardan tümüyle nefret ediyor, Onları düşman sayıyorum. 23  Ey Tanrı, yokla beni, tanı yüreğimi, Sına beni, öğren kaygılarımı. 24  Bak, seni gücendiren bir yönüm var mı, Öncülük et bana sonsuz yaşam yolunda!

AÇIKLAMA: Çoğumuz yaşamın değerli olduğuna inanıyoruz ama herkes öyle düşünmüyor. Bazısı için bizler genetik bir kazanın sonucunda ortaya çıktık dolayısıyla nasıl yaşadığımızın pek bir önemi yoktur. Başkalarına göre hayatımızın belirli bir amacı yoktur, yani kendi kendimize ne için yaşayacağımızı belirlemeliyiz. Kutsal Kitap ise bu düşünceleri reddeder. RAB’bin sözüne göre yaşamımız Tanrı tarafından bağışlamış kutsal bir emanettir. Dahası Tanrı’nın her birimiz için özel bir planı ve amacı vardır. Bu mezmur Tanrı’nın daha doğmamış insana dahi ne kadar değer verdiğini gösterir. Baştan alırsak Davut Tanrı’nın kendisiyle ne kadar yakından ilgilendiğine hayranlık duyduğunu bir çok şekilde belirtir. RAB her hareketimizi takip eder, aklımızdan geçenleri bile yakından izler. Gün boyunca neler yaptığımızı gözetler, her şeyimizden haberi var. Hatta daha konuşmadan önce ne söyleyeceğimizi bilir. Yani kısacası hayatımızın her tarafını sevgisiyle kuşatmıştır. Tanrı’nın bize her daim gösterdiği bu yakınlığı düşünmek gerçekten şaşırtıcıdır.

İlerleyen ayetlerde Davut insanın istese bile RAB’den asla kaçamayacağını belirtir çünkü Tanrı’nın bize erişemeyeceği bir yer yoktur. Göklere çıksak, ya da denizin dibine insek yine de RAB’bin ilgi alanından uzaklaşmış sayılmayız. Çünkü RAB’bin ruhu her zaman her yerde etkindir. Peygamber Yunus bunu denedi bir keresinde. RAB’bin onu Ninova’ya göndermek istemesine karşın Yunus ters istikametten gemiyle kaçmaya çalıştı. Ne var ki RAB büyük bir fırtınayla onu yakaladı, sonra denizin dibine inince Tanrı onu geri getirmek için özel bir araç ayarladı, büyük bir balık! Sonuç olarak Yunus şu dersi çok iyi öğrendi: RAB’den kaçmak mümkün değil! Aynı şekilde İblis bizi RAB’den ne kadar uzaklaştırmaya kalksa da bunu asla başaramaz çünkü Tanrı’nın bize ulaşamayacağı kadar uzak bir nokta yok evrenin tümünde. Zifiri karanlık bile RAB’bin gözünde aydınlıktır. En korkunç günah da O’nun sevgisini bastıramaz. Elçi Pavlus’un yazdığı gibi, ‘Eminim ki, ne ölüm, ne yaşam, ne melekler, ne yönetimler (cinler), ne şimdiki ne gelecek zaman, ne güçler, ne yükseklik, ne derinlik, ne de yaratılmış başka bir şey bizi RAB’bimiz Mesih İsa’da olan Tanrı sevgisinden ayırmaya yetecektir! (Romalılar 8:31-38).’
 

Sonra Davut hayatımızın en başına döner ve daha doğmamışken Tanrı’nın bize gösterdiği ilgiye odaklanır. Günümüzde insanlar bir bebeğin doğmasıyla ancak ‘insan’ statüsüne kavuştuğunu düşünür. Ama RAB’bin Sözüne göre bebek daha cenin olarak döl yatağında bile değerli bir insandır. İşte bu yüzden Mesih imanlıları olarak her tür kürtaj girişimlerine karşıyız. Çünkü annenin rahmindeki bebek ne kadar küçük olursa olsun ilk oluştuğu andan itibaren tam anlamıyla insandır. Hatta Davut daha doğmazken Tanrı’nın kendisi için sürpriz dolu bir hayat biçtiğini belirtir. Tanrı’nın her birimiz için tasarladığı harika bir yaşam var. Tabi O’nun arzuladığı hayata ne kadar uyduğumuz bize kalmıştır. Gerçek anlamda Tanrı’nın bizim için amaçladığı hayata uyanlara ne mutlu! Çünkü O bizim için hep iyi şeyler tasarlar (Yeremya 29:11). Ne var ki kendi benliğimize uyduğumuzda onun arzuladığı yaşam yolundan sapıp kendimizi bir anda çok kötü bir halde bulabiliriz. İşte bu yüzden Davut’un yaptığı gibi düzenli bir şekilde canımızı RAB’bin huzurunda açıp ‘Yokla beni, tanı yüreğimi, sına beni Ya RAB!’ diye yalvarmalıyız. Tanrı’nın isteğine aykırı her hangi bir şey yaptığımızı sorgulayıp RAB’bin bize yaşam yolunda öncülük etmesini rica etmeliyiz. Sonuç olarak şundan emin olabiliriz ki yolumuzu şaşırsak, düşüp yaralansak da RAB hiç birimizden uzak değil. RAB bizi kaldırıp bağrına basmak için her daim hazır yeter ki O’na içtenliklke yakaralım.  

NASİBİM SENSİN

Mezmur 140, 141 ve 142

140:1  Ya RAB, kurtar beni kötü insandan, Koru beni zorbadan. 2  Onlar yüreklerinde kötülük tasarlar, Savaşı sürekli körükler, 3  Yılan gibi dillerini bilerler, Engerek zehiri var dudaklarının altında.  4  Ya RAB, sakın beni kötünün elinden, Koru beni zorbadan; Bana çelme takmayı tasarlıyorlar. 5  Küstahlar benim için tuzak kurdu, Haydutlar ağ gerdi; Yol kenarına kapan koydular benim için.  6  Sana diyorum, ya RAB: ‹‹Tanrım sensin.›› Yalvarışıma kulak ver, ya RAB. 7  Ey Egemen RAB, güçlü kurtarıcım, Savaş gününde başımı korudun. 8  Kötülerin dileklerini yerine getirme, ya RAB, Tasarılarını ileri götürme! Yoksa gurura kapılırlar.  9  Beni kuşatanların başını, Dudaklarından dökülen fesat kaplasın. 10  Kızgın korlar yağsın üzerlerine! Ateşe, dipsiz çukurlara atılsınlar, Bir daha kalkamasınlar. 11  İftiracılara ülkede hayat kalmasın, Felaket zorbaları amansızca avlasın. 12  Biliyorum, RAB mazlumun davasını savunur, Yoksulları haklı çıkarır. 13  Kuşkusuz doğrular senin adına şükredecek, Dürüstler senin huzurunda oturacak.

141:1  Seni çağırıyorum, ya RAB, yardımıma koş! Sana yakarınca sesime kulak ver! 2  Duam önünde yükselen buhur gibi, El açışım akşam sunusu gibi kabul görsün! 3  Ya RAB, ağzıma bekçi koy, Dudaklarımın kapısını koru! 4  Yüreğim kötülüğe eğilim göstermesin, Suç işleyenlerin fesadına bulaşmayayım; Onların nefis yemeklerini tatmayayım. 5  Doğru insan bana vursa, iyilik sayılır, Azarlasa, başa sürülen yağ gibidir, Başım reddetmez onu. Çünkü duam hep kötülere karşıdır. 6  Önderleri kayalardan aşağı atılınca, Dinleyecekler tatlı sözlerimi. 7  Sabanla sürülüp yarılmış toprak gibi, Saçılmış kemiklerimiz ölüler diyarının ağzına. 8  Ancak gözlerim sende, ey Egemen RAB, Sana sığınıyorum, beni savunmasız bırakma! 9  Koru beni kurdukları tuzaktan, Suç işleyenlerin kapanlarından. 10  Ben güvenlik içinde geçip giderken, Kendi ağlarına düşsün kötüler.

142:1  Yüksek sesle yakarıyorum RAB'be, Yüksek sesle RAB'be yalvarıyorum. 2  Önüne döküyorum yakınmalarımı, Önünde anlatıyorum sıkıntılarımı. 3  Bunalıma düştüğümde, Gideceğim yolu sen bilirsin. Tuzak kurdular yürüdüğüm yola. 4  Sağıma bak da gör, Kimse saymıyor beni, Sığınacak yerim kalmadı, Kimse aramıyor beni. 5  Sana haykırıyorum, ya RAB: ‹‹Sığınağım, Yaşadığımız bu dünyada nasibim sensin›› diyorum. 6  Haykırışıma kulak ver, Çünkü çok çaresizim; Kurtar beni ardıma düşenlerden, Çünkü benden güçlüler. 7  Çıkar beni zindandan, Adına şükredeyim. O zaman doğrular çevremi saracak, Bana iyilik ettiğin için.

AÇIKLAMA: Davut gençliğinden beri RAB’bi seven biriydi. Çobanlık yaparken kırlarda ilahiler besteleyip yürekten Tanrı’yı överdi. Daha sonra Kral’ın hizmetine girdi ve büyük sadakatinden dolayı kısa bir süre içinde yükseldi. Hatta Kral Saul’un kızıyla evlendi. Ne  var ki parlayan yıldızı Kral’ın kıskançlığından doğan öfkesine uğrayıp bir anda sönüverdi. Canını kurtarmak için Davut çöllere düştü. Onu kovalayan Saul’dan saklanmak için mağaralara sığındı. İşte bu mezmurları bu tür sıkıntılı günlerde besteledi. RAB’be ve Kral’a büyük özveriyle hizmet etmesine rağmen Davut kötü adam oldu. Ne yapsın şimdi? Davut burada belki hayatının en önemli dersini öğrendi: Herkes bizi bıraksa da RAB çocuğunu asla terk etmez. Hatta zayıf düştüğümüzde RAB’bin gücünü daha yoğun bir şekilde tecrübe ederiz (2.Korintliler 12:8-10). Sığınacak bir yer kalmazsa da RAB’bin sevgisine her zaman sığınabiliriz.

İlk mezmurda Davut kendisine düşmanlık besleyen insanları dile getirir. Küstahlar ona tuzak kuruyor, düşmesi için kuyu kazıyor. Ama Davut Tanrı’sına güveniyor. O güne kadar her kötülükten onu sakınan RAB’be sığınıyor. Hasımlarının kötü niyetlerini Tanrı’ya hatırlatarak kendi kazdıkları kuyuya düşmelerini diler. Sonunda RAB’bin mazlumun davasını savunacağından emin olduğunu belirtir. Çünkü RAB adildir ve kötüleri huzurunda barındırmaz. Bir sonraki mezmurda Davut yine RAB’be yakarıyor. Bu defa RAB’bin onun fesatçıların yolundan gitmesine izin vermemesi için dua ediyor. Bazen farkında olmadan etrafımızda gelişine olaylara kapılıp kendimizi bir anda kötülerle aynı konumda bulabiliriz. O yüzden Davut Tanrı’ya, ‘Ne olur yüreğim kötülüğe eğilim göstermesin, onlara özenmeyeyim’ diye yalvarır. Kötülüğe kapılmak yerine zulme uğramak yeğdir. Aynı zamanda doğrular yola getirmek için bizi azarlasalar buna üzülmemeliyiz çünkü bu sayede RAB’be sadık kalmayı öğreniyoruz. Sonuç olarak herkes gibi bizim de sıkıntılara katlanmamız gerek, yeter ki çektiğimiz acı yaptığımız günahlardan değil dürüstlüğümüzden kaynaklansın (1.Petrus 2:20). Bu acı bizi yıkmak yerine daha da imanda bina eder.
 

Son mezmurda Davut çölün ortasında bulunduğu mağaradan RAB’be haykırır. Çektiği sıkıntılardan dolayı bunalıma düşten Davut yüreğini Tanrı’nın önünde döküyor. Davut RAB’bin halkı adına inanılmaz bir şekilde savaştı, koca Golyat’ı devirdi, düşman orduları darmadağın etti. Ama bir zamanlar Davut’u kahraman ilan eden halk şimdi onu unutmuş, herkes onu terk edip bıraktı. Büyük gayretle hizmet ettiği Kral, kayın babası Saul canını almak için fırsat kolluyordu. Duygularını tahmin edebiliyoruz; kendini yapayalnız hissediyordu. Tam bu anda Davut yüzünü RAB’be çevirir: ‘Sığınağım Sensin!’ der. Dahası, ‘Tüm dünya beni terk etse de, Nasibim Sensin!’ diye ekler. Çaresizlik içinde oturan Davut davasını RAB’bin ellerine bırakır ve Tanrı’nın onu eninde sonunda kurtaracağına iman ettiğini belirtir. Hepimiz bir zamanlar böyle bir duruma gelmişizdir. İçimizdeki duygular karmakarışık, ağlasak mı, bağırsak mı, isyan etsek mi bilmiyoruz. Gerçek şu ki bunların hiç biri işe yaramayacak. Ancak RAB’be yakarsak içimizde huzur bulabiliriz. O’nun harika hikmetine ve mükemmel merhametine sığınsak ancak rahata kavuşabiliriz.

CANIN ACISI

Mezmur 143 ve 144

143:1  Duamı işit, ya RAB, Yalvarışlarıma kulak ver! Sadakatinle, doğruluğunla yanıtla beni! 2  Kulunla yargıya girme, Çünkü hiçbir canlı senin karşında aklanmaz. 3  Düşman beni kovalıyor, Ezip yere seriyor. Çoktan ölmüş olanlar gibi, Beni karanlıklarda oturtuyor. 4  Bu yüzden bunalıma düştüm, Yüreğim perişan. 5  Geçmiş günleri anıyor, Bütün yaptıklarını derin derin düşünüyor, Ellerinin işine bakıp dalıyorum. 6  Ellerimi sana açıyorum, Canım kurak toprak gibi sana susamış.  7  Çabuk yanıtla beni, ya RAB, Tükeniyorum. Çevirme benden yüzünü, Yoksa ölüm çukuruna inen ölülere dönerim. 8  Sabahları duyur bana sevgini, Çünkü sana güveniyorum; Bana gideceğim yolu bildir, Çünkü duam sanadır. 9  Düşmanlarımdan kurtar beni, ya RAB; Sana sığınıyorum. 10  Bana istemini yapmayı öğret, Çünkü Tanrım'sın benim. Senin iyi Ruhun Düz yolda bana öncülük etsin! 11  Ya RAB, adın uğruna yaşam ver bana, Doğruluğunla kurtar beni sıkıntıdan. 12  Sevginden ötürü, Öldür düşmanlarımı, Yok et bütün hasımlarımı, Çünkü senin kulunum ben.

144:2  O'dur benim vefalı dostum, kalem, Kurtarıcım, kulem, Kalkanım, O'na sığınırım; O'dur halkları bana boyun eğdiren! 3  Ya RAB, insan ne ki, onu gözetesin, İnsan soyu ne ki, onu düşünesin? 4  İnsan bir soluğu andırır, Günleri geçici bir gölge gibidir. 5  Ya RAB, gökleri yar, aşağıya in, Dokun dağlara, tütsünler. 6  Şimşek çaktır, dağıt düşmanı, Savur oklarını, şaşkına çevir onları. 7  Yukarıdan elini uzat, kurtar beni; Çıkar derin sulardan, Al eloğlunun elinden. 8  Onların ağzı yalan saçar, Sağ ellerini kaldırır, yalan yere ant içerler. 9  Ey Tanrı, sana yeni bir ezgi söyleyeyim, Seni on telli çenkle, ilahilerle öveyim. 10  Sensin kralları zafere ulaştıran, Kulun Davut'u kötülük kılıcından kurtaran. 11  Kurtar beni, özgür kıl Eloğlunun elinden. Onların ağzı yalan saçar, Sağ ellerini kaldırır, yalan yere ant içerler. 12  O zaman gençliğinde Sağlıklı yetişen fidan gibi olacak oğullarımız, Sarayın oymalı sütunları gibi olacak kızlarımız. 13  Her türlü ürünle dolup taşacak ambarlarımız; Binlerce, on binlerce yavrulayacak Çayırlarda davarlarımız. 14  Semiz olacak sığırlarımız; Surlarımıza gedik açılmayacak, İnsanlarımız sürgün edilmeyecek, Meydanlarımızda feryat duyulmayacak! 15  Ne mutlu bunlara sahip olan halka! Ne mutlu Tanrısı RAB olan halka!

AÇIKLAMA: Bunalıma düşmek günah sayılır mı? Bazen etrafımızda gelişen olaylar canımızı öyle sıkıyor ki kendimizi bitkin hissediyoruz. Mesih’in kendisi de çarmıha gerilmeden önceki gece derin bir can acısı yaşadı. Çekeceği ıstırabı düşündükçe ruhu daraldı ama korkuya kapılmak yerine davasını adaletle yargılayan Tanrı’ya bıraktı. Bizler de benzer durumlarla karşı karşıya kalabiliriz ne var ki çoğu zaman yaşadığımız can sıkıntısı bizi günaha sürüklüyor. Ya da bazen can acımız günahtan da kaynaklanıyor olabilir. Bu mezmurda Davut kendi can acısını Tanrı’ya aktarıyor. En başta RAB’be karşı sergilediği samimiyet dikkatimizi çeker. Demek ki RAB can sıkıntımızdan rahatsızlık duymuyor, O her türlü bizi dinlemeye ve yardım etmeye hazırdır. Aynı zamanda Davut RAB’bin önüne kendi doğruluğuna güvenerek yaklaşmaya cüret etmiyor; ‘Çünkü hiçbir canlı senin karşında aklanmaz.’ Bu çok önemli bir noktadır. RAB’den yardım dilediğimizde kendi dürüstlüğümüze değil O’nun yüce sevgisi ve  sadakatine sığınarak ancak yalvarabiliriz.
 

İnsan bunalıma düştüğünde bazen bir tek önündeki soruna ya da içinde bulunduğu duruma odaklanır. Sıkıntılarını aklında bozuk plak gibi tekrar ve tekrar çalar. Bu ölümcül bir tuzaktır çünkü bizi ben-merkezliğine ve sonra depresyona da sürükleyebilir. Bunu özellikle İlyas’ın hayatında görebiliyoruz. RAB adına inanılmaz işler başardıktan sonra bir anda Kraliçe İzebel’in tehditlerinden bunalıma düşüp çöle kaçtı. Çok kısa bir süre içinde ölmeyi bile düşünmeye başladı. Ama ilginçtir ki sözlerine baktığımızda obsesif bir şekilde bir tek kendini düşündüğünü görürüz: ‘Yalnız ben kaldım...’(1.Krallar 18-19). Davut aynı hatayı yapmıyor. Bunalıma düştüğünde RAB’bin yaptıklarını anmaya başlar, Tanrı’nın işlerini derin derin düşünmeye başlar. RAB’den tek dileği sevgisini yeniden hissetmek. Böylece gece gündüz canını RAB’bin önüne getirir ve O’ndan şifa diler. Dahası yan yatıp üzüntü içinde yakınmak yerine Tanrı’nın istemini yapmayı öğrenmek için RAB’den yardım ister. Depresyonu yenmenin en iyi yollardan biri aktif bir şekilde RAB’bin hizmetine yeniden adanmak. Böylece Davut, ‘Senin iyi Ruhun düz yolda bana öncülük etsin!’ diye dua eder. Düştüğümüz yerde kendimize ağlayıp kaldıkça yeniden kalkmamız da o kadar zor oluyor. Ama RAB’bin Ruhunun yardımıyla kalkıp yolumuza devam ettikçe sorunlarımızı da o kadar fazla geride bırakmış oluruz.

Bir sonraki mezmurda asker olan Davut’un Tanrı’dan aldığı yardımı okuyoruz. RAB için çok güzel bazı sözler kullanır: Vefalı Dostum, Kalem, Kurtarıcım, Kulem, Kalkanım... Tabi Davut RAB’bin bu ilgisini hak etmediğini çok biliyor: ‘İnsan bir soluğu andırır, günleri geçici bir gölge gibidir.’ Ama RAB’bin gözünde insanın yeri bambaşkadır. Yavrularına sahip çıkan dişi ayı gibi RAB de tehlikeye giren çocuklarını kurtarmak için gökleri yarıp bütün görkemiyle aşağı iner. Çocuklarına geline RAB acımasız bir savaşçıdır (Yeşaya 59:16-17). Sonuç olarak Davut Tanrısını övmeye başlar, yüce adına yeni bir ilahi besteler. Sonra RAB’bin vaatlerini de anmaya başlar. Her kim RAB’be bağlı kalırsa oğulları ve kızlarıyla onura kavuşur. Tüm işlerinde de RAB’bin bereketini görür. İşte sıkıntılı anında dahi RAB’binin gücünü bilen ve O’nun sevgisine sığınan kişinin sonu budur.

ÖVGÜ İLAHİLERİ

Mezmur 145, 146 ve 147

145:1  Ey Tanrım, ey Kral, seni yücelteceğim, Adını sonsuza dek öveceğim. 2  Seni her gün övecek, Adını sonsuza dek yücelteceğim. 3  RAB büyüktür, yalnız O övgüye yaraşıktır, Akıl ermez büyüklüğüne. 4  Yaptıkların kuşaktan kuşağa şükranla anılacak, Güçlü işlerin duyurulacak. 5  Düşüneceğim harika işlerini, İnsanlar büyüklüğünü, yüce görkemini konuşacak. 6  Yaptığın müthiş işlerin gücünden söz edecekler, Ben de senin büyüklüğünü duyuracağım. 7  Eşsiz iyiliğinin anılarını kutlayacak, Sevinç ezgileriyle övecekler doğruluğunu. 8  RAB lütufkâr ve sevecendir, Tez öfkelenmez, sevgisi engindir. 9  RAB herkese iyi davranır, Sevecenliği bütün yapıtlarını kapsar. 10  Bütün yapıtların sana şükreder, ya RAB, Sadık kulların sana övgüler sunar. 11  Krallığının yüceliğini anlatır, Kudretini konuşur; 12  Herkes senin gücünü, Krallığının yüce görkemini bilsin diye. 13  Senin krallığın ebedi krallıktır, Egemenliğin kuşaklar boyunca sürer. RAB verdiği bütün sözleri tutar, Her davranışı sadıktır. 14  RAB her düşene destek olur, İki büklüm olanları doğrultur. 15  Herkesin umudu sende, Onlara yiyeceklerini zamanında veren sensin. 16  Elini açar, Bütün canlıları doyurursun dilediklerince. 17  RAB bütün davranışlarında adil, Yaptığı bütün işlerde sevecendir. 18  RAB kendisine yakaran, İçtenlikle yakaran herkese yakındır. 19  Dileğini yerine getirir kendisinden korkanların, Feryatlarını işitir, onları kurtarır. 20  RAB korur kendisini seven herkesi, Yok eder kötülerin hepsini. 21  RAB'be övgüler sunsun ağzım! Bütün canlılar O'nun kutsal adına, Sonsuza dek övgüler dizsin.

146:1  RAB'be övgüler sunun! Ey gönlüm, RAB'be övgüler sun. 2  Yaşadıkça RAB'be övgüler sunacak, Var oldukça Tanrım'a ilahiler söyleyeceğim. 3  Önderlere, Sizi kurtaramayacak insanlara güvenmeyin. 4  O son soluğunu verince toprağa döner, O gün tasarıları da biter. 5  Ne mutlu yardımcısı Yakup'un Tanrısı olan insana, Umudu Tanrısı RAB'de olana! 6  Yeri göğü, Denizi ve içindeki her şeyi yaratan, Sonsuza dek sadık kalan, 7  Ezilenlerin hakkını alan, Açlara yiyecek sağlayan O'dur. RAB tutsakları özgür kılar, 8  Körlerin gözünü açar, İki büklüm olanları doğrultur, Doğruları sever. 9  RAB garipleri korur, Öksüze, dul kadına yardım eder, Kötülerin yolunuysa saptırır. 10  RAB Tanrın sonsuza dek, ey Siyon, Kuşaklar boyunca egemenlik sürecek. RAB'be övgüler sunun!

147:1  RAB'be övgüler sunun! Ne güzel, ne hoş Tanrımız'ı ilahilerle övmek! O'na övgü yaraşır. 2  RAB yeniden kuruyor Yeruşalim'i, Bir araya topluyor İsrail'in sürgünlerini. 3  O kırık kalplileri iyileştirir, Yaralarını sarar. 4  Yıldızların sayısını belirler, Her birini adıyla çağırır. 5  Rabbimiz büyük ve çok güçlüdür, Sınırsızdır anlayışı. 6  RAB mazlumlara yardım eder, Kötüleri yere çalar. 7  RAB'be şükran ezgileri okuyun, Tanrımız'ı lirle, ilahilerle övün. 8  O'dur gökleri bulutlarla kaplayan, Yeryüzüne yağmur sağlayan, Dağlarda ot bitiren. 9  O yiyecek sağlar hayvanlara, Bağrışan kuzgun yavrularına. 10  Ne atın gücünden zevk alır, Ne de insanın yiğitliğinden hoşlanır. 11  RAB kendisinden korkanlardan, Sevgisine umut bağlayanlardan hoşlanır. 12  RAB'bi yücelt, ey Yeruşalim! Tanrın'a övgüler sun, ey Siyon! 13  Çünkü senin kapılarının kol demirlerine güç katar, İçindeki halkı kutsar. 14  Sınırlarını esenlik içinde tutar, Seni en iyi buğdayla doyurur. 15  Yeryüzüne buyruğunu gönderir, Sözü çarçabuk yayılır. 16  Yapağı gibi kar yağdırır, Kırağıyı kül gibi saçar. 17  Aşağıya iri iri dolu savurur, Kim dayanabilir soğuğuna? 18  Buyruk verir, eritir buzları, Rüzgarını estirir, sular akmaya başlar. 19  Sözünü Yakup soyuna, Kurallarını, ilkelerini İsrail'e bildirir. 20  Başka hiçbir ulus için yapmadı bunu, Onlar O'nun ilkelerini bilmezler. RAB'be övgüler sunun!

AÇIKLAMA: Kalan mezmurlar Tanrı’ya övgü sunan nağmelerdir. Her biri Tanrı’nın karakterine farklı bir pencere açar ve O’nu farklı açılardan yüceltmemizi sağlar. Gerçek şu ki Tanrı’yı tanıdıkça karakterinin ne kadar engin ve eşsiz olduğunu fark ederiz. O yüzden ilk mezmurda okuduğumuz gibi Davut RAB’bi her gün öveceğini, adını sonsuza dek yücelteceğini belirtir. Çünkü Tanrı bu övgülere layık tek varlıktır; O’nun yüceliğine yaklaşan bile yoktur. Sonra mezmurcu herkesin RAB’bin asırlar boyunca halkı için yaptıklarını andığını söyler. Evet, Tanrı’nın işleri o kadar çok ve harika ki anlatsak da bitiremiyoruz. Her bir işi RAB’bin akıl almaz büyüklüğünü ve iyiliğini kanıtlar. Dahası RAB’bin insanlara ne kadar lütufkâr ve sevecen davrandığını da gösterir. Bunun için Tanrı’nın bütün yapıtları O’nu över. Yaratılışın tümü RAB’bin yüceliğini ebede kadar duyuracaktır çünkü O zamanın başlangıcından beri her yaratığın temel ihtiyacını cömert bir şekilde karşılıyordur. Böylece Davut tüm kâinatı RAB’bi övmeye davet eder.

Bir sonraki mezmurda Davut yaşadığı sürece RAB’be övgü ilahileri yükselteceğini söyler. Çünkü RAB’den başkasına bel bağlamak kesinlikle boş ve yararsızdır. Sonra Davut RAB’bin kendisine umut bağlayanlar için neler yaptığını sıralamaya başlar: 1 RAB ezilenlerin hakkını arar, 2 Açlara yiyecek sağlar, 3 RAB tutsakları özgür kılar, 4 Körlerin gözlerini açar, 5 İki büklüm olanları doğrultur, 6 RAB doğruları sever, 7 O garipleri korur, 8 Öksüze, dul kadına yardım eder... eminim listeyi daha da uzatabilirdi. Yüce RAB’bimiz tüm bunları ve daha fazlasını sürekli yapar. İlginçtir ki burada sıralanan her şeyi Mesih de yaptı. Aslında peygamber Yeşaya kendisi hakkında bunları yapacağını çok önceden yazdı: ‘Egemen RAB’bin Ruhu üzerimdedir, çünkü O beni yoksullara müjde iletmek için meşhetti. Yüreği ezik olanların yaralarını sarmak için, tutsaklara serbest bırakılacaklarını, zindanlarda bulunanlara kurtulacaklarını... ilan etmek için gönderdi’ (Yeşaya 61:1-3). RAB İsa Mesih vasıtasıyla lütfunu ve yardımseverliğini en canlı ve çarpıcı şekilde sergiledi. Sonunda yine yeryüzüne dönüp egemenliğini sürdürecek olan da Mesih’tir.
 

Son mezmur muhtemelen Davut’tan uzun bir süre sonra yazıldı ama mezmurcu hala RAB’bi övmekten sıkılmadı. Bu arada İsrail halkı günahlarından ötürü RAB’den ırak düştüler ve Babil’de sürgün edildiler. Ama RAB onları unutmadı ve zamanı gelince hepsini Yeruşalim’de yeniden topladı. Bu defa mezmurcu RAB’bin kırık kalpli ve yaralı insanlara ne kadar merhametli davrandığını dile getirir. Düşünün, her yıldızı adıyla çağıran, evrenin saat gibi çalışmasını sağlayan RAB, her birimizin duygularıyla ayrıca ilgilenir, herkesin bireysel sıkıntısını takip eder. O yüzden mezmurcu halkını var gücüyle Tanrı’ya şükretmeye çağırır. Elbette ki şükranlarımızla O’na hak ettiği övgüyü veremeyiz ama RAB için önemli olan kendisinden korkup yüce sevgisine umut bağlamamızdır. Sonuç olarak dikkat edersek hayatımızın her alanında RAB’bin parmağı vardır. O yüzden bizler de var gücümüzle RAB’be övgüler sunmaya gayret etmeliyiz.

HALELUYA!

Mezmur 148, 149 ve 150

148:1  RAB'be övgüler sunun! Göklerden RAB'be övgüler sunun, Yücelerde O'na övgüler sunun! 2  Ey bütün melekleri, O'na övgüler sunun, Övgüler sunun O'na, ey bütün göksel orduları! 3  Ey güneş, ay, O'na övgüler sunun, Övgüler sunun O'na, ey ışıldayan bütün yıldızlar! 4  Ey göklerin gökleri Ve göklerin üstündeki sular, O'na övgüler sunun! 5  RAB'bin adına övgüler sunsunlar, Çünkü O buyruk verince, var oldular; 6  Bozulmayacak bir kural koyarak, Onları sonsuza dek yerlerine oturttu. 7  Yeryüzünden RAB'be övgüler sunun, Ey deniz canavarları, bütün enginler, 8  Şimşek, dolu, kar, bulutlar, O'nun buyruğuna uyan fırtınalar, 9  Dağlar, bütün tepeler, Meyve ağaçları, sedir ağaçları, 10  Yabanıl ve evcil hayvanlar, Sürüngenler, uçan kuşlar, 11  Yeryüzünün kralları, bütün halklar, Önderler, yeryüzünün bütün yöneticileri, 12  Delikanlılar, genç kızlar, Yaşlılar, çocuklar! 13  RAB'bin adına övgüler sunsunlar, Çünkü yalnız O'nun adı yücedir. O'nun yüceliği yerin göğün üstündedir. 14  RAB kendi halkını güçlü kıldı, Bütün sadık kullarına, Kendisine yakın olan halka, İsrailliler'e ün kazandırdı. RAB'be övgüler sunun!

149:1  RAB'be övgüler sunun! RAB'be yeni bir ezgi söyleyin, Sadık kullarının toplantısında O'nu ezgilerle övün! 2  İsrail Yaratıcısı'nda sevinç bulsun, Siyon halkı Kralları'yla coşsun! 3  Dans ederek övgüler sunsunlar O'nun adına, Tef ve lir çalarak O'nu ilahilerle övsünler! 4  Çünkü RAB halkından hoşlanır, Alçakgönüllüleri zafer tacıyla süsler. 5  Bu onurla mutlu olsun sadık kulları, Sevinç ezgileri okusunlar yataklarında! 6  Ağızlarında Tanrı'ya yüce övgüler, Ellerinde iki ağızlı kılıçla 7  Uluslardan öç alsınlar, Halkları cezalandırsınlar, 8  Krallarını zincire, Soylularını prangaya vursunlar! 9  Yazılan kararı onlara uygulasınlar! Bütün sadık kulları için onurdur bu. RAB'be övgüler sunun!

150:1  RAB'be övgüler sunun! Kutsal yerde Tanrı'ya övgüler sunun! Gücünü gösteren göklerde övgüler sunun O'na! 2  Övgüler sunun O'na güçlü işleri için! Övgüler sunun O'na eşsiz büyüklüğüne yaraşır biçimde! 3  Boru çalarak O'na övgüler sunun! Çenkle ve lirle O'na övgüler sunun! 4  Tef ve dansla O'na övgüler sunun! Saz ve neyle O'na övgüler sunun! 5  Zillerle O'na övgüler sunun! Çınlayan zillerle O'na övgüler sunun! 6  Bütün canlı varlıklar RAB'be övgüler sunsun! RAB'be övgüler sunun!

AÇIKLAMA: Son mezmurlar ‘Haleluya’ yani ‘RAB’be övgüler sun’ diyerek başlar. Bu övgü ilahilerinde Tanrı’ya nasıl tapınmamız gerektiğini görüyoruz. İmanlılar bazen tapınmanın nasıl olması gerektiği konusunu tartışırlar. Kimi pek de enstrüman kullanmadan sadece seslerle ilahi söylemeyi sever, kimisi ise her tür çalgı katarak gürültülü bir tapınma sever. Bazı kiliselerde sadece önde duran, güzel ve gür sesli olanlar ilahi söyler, diğer herkes oturur dinler, başka kiliselerde ise herkes ayakta alkışlayarak ibadete katılır. Peki hangisi doğru? Aslında Tanrı’ya nasıl tapındığımızdan çok nasıl bir yürekle yaklaştığımız önemli. Bu mezmurlarda aslında kâinatın tümü Tanrı’ya tapındığını görüyoruz. Mezmurcu bütün melekleri ve göksel orduları RAB’be tapınmaya çağırır. Sonra gök cisimlerini de katılmaya davet eder. Yeryüzünün tümünü, denizler, dağlar, hayvanlar ve ağaçları da RAB’bi övmeye çağırır. Ardından kral köle, genç yaşlı, herkesi RAB’be övgüler sunmak için bir araya getirir. Çünkü bir tek RAB tüm her şeyin övgüsüne layıktır. Bundan şunu anlıyoruz ki tapınma sadece belirli bazı görevlilere mahsus bir ayrıcalık değil. Tüm evrenin eşliğinde, hepimiz sürekli Tanrı’ya övgüler sunmalıyız.
 

Sonraki mezmurda RAB’bin adına bir çok şekilde tapınabildiğimizi görüyoruz. Dans edebiliriz, tef ve lir çalabiliriz, ilahiler okuyabiliriz...önemli olan sevinçle Kralımızı övmek. Tabi bu konuda her kültürün farklı bir tarzı olabilir. Örneğin Afrikalı imanlılar oynamadan edemiyor sanki. Bir keresinde onlardan birine sordum: Tapınma esnasında neden hep dans ediyorsunuz? Verdiği cevap çok güzel: Eskiden bir kabilenin reisi köyümüze geldiğinde herkesin ayağa kalkıp onun gelişini kutlaması gerekiyordu çünkü huzurunda oturmak çok ayıp sayılırdı. Şimdi bir kabilenin reisi değil de RAB’bin kendisi aramıza geliyorsa yerimizde nasıl durabiliriz! RAB’bin Sözünde Kral Davut’un da RAB’bin huzurunda var gücüyle dans ettiğini de okuyoruz. Hatta onu küçümseyen eşinin de RAB’bin gazabına uğradığını görüyoruz (2. Samuel 6:14-23). Şimdi herkes RAB’bin huzurunda farklı tapınabilir yeter ki yüreğimiz temiz ve alçakgönüllü olsun. Eğer ibadetimizi gösteriş için yapıyorsak ya da ilahilerimizi insanların beğenisini kazanmak için okuyorsak o zaman RAB bizden hoşnut kalmaz. Çünkü bir tek O tapınmamıza layıktır.

Son mezmurda mezmurcu yine tüm evreni RAB’bi yüceltmeye çağırır. Tanrı’ya hem büyük işleri hem de harika karakteri için övgüler sunmamız gerektiğini söyler. Bazen ibadetimizde Tanrı’nın bir tek bizim adımıza yaptıkları için yüceltiriz oysa ki güçlü işlerinden öte esas kim olduğuna yani yüce niteliklerine odaklanmalıyız. Sonra mezmurcu Tanrı’ya her tür çalgıyla yaklaşabildiğimizi belirtir: Boru, çenk, lir, tef, saz, ney, zil... Anlaşılan RAB her tür enstrümandan hoşlanır. Tabi çalgı kullanmak şart değil, bazen sessiz ya da sakin bir şekilde de içimizden tapınabiliriz. İnsanlar farklı durumlarda, farklı ülkelerde farklı tapınabilir, ama birbirimizi yargılamamaya dikkat edelim. Günün sonunda önemli olan tüm övgülerin temiz kalplerden Tanrı’ya yönelik olmasıdır.

 

KAYNAKÇA:

 

TÜRKÇE:

  1. William MacDonald, Kutsal Kitap Yorumu: Eski Antlaşma Serisi, Cilt 2, Yeni Yaşam Yayınları, 2002. 

İNGİLİZCE:

  1. Thomas Constable Online Commentary: http://www.soniclight.com/constable/notes/pdf/psalms.pdf