2. EŞCİNSELLİĞE KUTSAL KİTAP DIŞINDAKİ YAKLAŞIMLAR



Birbirinden çok farklı disiplinlerin cinsellik konusuyla ilintili olduğu görülmektedir. “Cinsellik bir kültürün ahlaki ve dinsel inançlarıyla hukuk sitemiyle, çocuk yetiştirme uygulamalarıyla, kişinin başkalarına ve kendisine aldıkları tutumlarla değerlendirilir.”viii


İnsanın biyolojik, anatomik, fizyolojik, toplumsal yönünü inceleyen çeşitli bilim insanları eşcinsellik (ve aynı zamanda diğer aykırı cinsellik) konusunda farklı görüşlere sahiptir. Gerek psikoloji gerek toplumbilimsel araştırma sonuçları bir ölçüde kişisel yorumlara bağlı olduğundan hemen her bulgu tartışılmaya açıktır. Tıpta yapılan araştırma bulguları eşcinselliğin salt biyolojik (genetik, hormonal) etkenlerle ortaya çıktığını doğrulayıcı nitelikte değildir.


Eşcinsellik (ve erkek-dişi arasındaki ilişki dışında kalan cinsel tercihler)anatomi3ve fizyoloji4açısından incelendiğinde, biyolojik, anatomik, fizyolojik uygunsuzluk belirgindir.

2.1 Tıbbi ve Ruhbilimsel Yaklaşım


Son yıllarda aynı cinsle cinsel ilişki toplumda, akademisyenler ve siyasetçiler arasında daha çok kabul görerek desteklenmektedir. Bazı Psikologlar oluşturdukları cinsel eğilim yelpazesinin bir ucuna yaşamları boyunca akıllarından eşcinsel düşünce geçirmemiş insanları koyarken, öteki ucuna da karşı cinse istek duymayan insanları koyar.


Eşcinsellik, aynı cinsten insanlara karşı tensel ilgi ve istek duymak şeklinde tanımlanabilir. Ancak bu tanımı uygulamada değerlendirmek kolay değildir, çünkü cinsel eğilim her durumda cinsel davranışlara bağlı değildir. Eşcinsel eğilimlere sahip olmalarına rağmen hiçbir zaman eşcinsel ilişki kurmamış insanlar vardır. Ayrıca hapishane ortamı ya da savaş zamanı gibi olağanüstü koşullarda, heteroseksüel eğilime sahip insanların bile aynı cinsten kişilerle cinsel ilişkiye girebildikleri görülmüştür. Psikologlar arasında görüş ayrılıklarına rağmen, genel kanı ‘cinsel eğilimin cinsel dışavurum’ üzerinde önemli bir etkisi olduğu yönündedir.”ix


Anatomi ve işlevsel fizyoloji açısından eşcinselliğe yaklaşıldığında kadının vajinası ve pelvis kasları cinsel ilişki için uygun biçimde tasarlandığı çok belirginidir. “Fakat anüs ve rektum için bu geçerli değildir. Anal seks ülserlere, iltihaplara, anüs çevresindeki kasların yırtılmasına ve rektumda tahribata yol açacak sorunları beraberinde getirdiğinden”xeşcinsel ilişkiyi doğal olarak göstermek, zorlamayla yapılan yorumların ya vicdanı rahatlatmak ya da psikolojik savunmaların sonucudur denilebilir.


Türkiye Psikiyatri Derneği yaptığı açıklamada eşcinselliği hastalık değil, biseksüellik, heteroseksüellik gibi, bireylerin tercihlerine bağlı olmaksızın, insanda bulunan üç yönelimden biri olarak tanımlamıştır.xiBöyle bir görüş liberal tanı ölçüleriyle uyumluluk taşısa da kimlik uyumsuzluğunu doğruladığı söylenemez. Üstelik tıbbın da değişebileceği, bir zamanlar doğru kabul edilen tanı ölçülerinin sonradan yanlış kabul edildiği gerçeği göz önünde bulundurulduğunda, eşcinselliği basit bir yönelim ya da tercih konusu olarak tıbbi (ve ruhbilimsel)açıdan mutlak doğru olarak kabul etmek mümkün değildir. Ve aynı zamanda eşcinselliğin yönelim ya da tercih olduğu yönündeki görüşlerle tüm doktorlar aynı fikirde değildir. Dr. A. Cem Keçe,Türkiye’de eşcinsellik üzerinde klinik deneyimlerini topladığı “Eşcinsellik Kader Değildir” kitabında, 1974 yılında Amerikan Psikiyatri Birliği’nin, sonra 1992 yılında Avrupalıların (ICD)eşcinselliğin sapıklık veya sapkınlık olmadığı kararını alıp bu kavramı hastalık sınıflandırmalarından çıkarana dek bir kimlik bozukluğu, hastalık veya sapkınlık olarak algılandığınıdile getirir. Amerikan Psikiyatri Birliği ve ICD eşcinselliği hastalık kavramı olmaktan çıkarmakla birlikte eşcinselliğin normal bir davranış olduğunu da söylememişlerdir. Bu yoruma göre eşcinsellik normal dışı bir davranıştırama sapkınlık5değildir.

Dr. Keçe’nin yaptığı tanımsa: “Eşcinsellik özgür bir tercihin değil, genellikle çocuklukta yaşanan travmaların ve ihmallerin sonucu gelişen bir durumdur. Bu açıdan baktığımızda, eşcinsellik ruhsal bir bozukluktur, bir cinsel eğilim bozukluğudur. […]Bu bağlamda, kendi özgür seçimi ile eşcinsellikten kurtulmak isteyenlere tedavi imkânı sağlamamak, ‘Bu tedavi edilebilen hastalık değildir’ demek gerçekte eşcinselleri küçük düşüren ahlaki olmayan bir tutumdur.”xii


İnsan biyolojisi, anatomisi ve fizyolojisi açısından eşcinsel (ve erkek-dişi arasındaki ilişki dışında kalan diğer aykırı cinsel tercih)deneyimlerinin insanın bedensel durumuna aykırı olduğu açıktır. Erkek-dişi arasındaki ilişki dışında kalan diğer cinsel tercihler ile eşcinsel eğilimlerin biçimlenmesi, yaşam tarzı olarak benimsenmesi: Öncelikli olarak özdeşleşme; öğrenme (bilgisizlik, erkek ve dişi cinselliği hakkında gerçek olmayan düşüncelere şartlanma); tecavüz gibi aile-toplumsal unsurların bireye yansıttığı etkileşimlerle ortaya çıktığı yönünde değerlendirilmelidir.


2.2 Eşcinsellik Toplumu Nasıl Etkiler?


Toplumsal cinsiyet ve cinsel yönelim kuramları toplumsal yaşamdaki rol kavramını bozarak erkek ve dişi tür özelliklerini ortadan kaldırması nedeniyle eşcinseller arasında rağbet görmekte, bazı aileler, sağlık kurumları ve siyasetçilerce bu tanımlara uygun yaşama biçimleri olağan sayılarak desteklenmektedir.


Böyle bir oluşum toplumun çekirdeğini oluşturan aile kurumunu bozarak sevgiden yoksun yeni kuşaklar yetiştirecektir. Cinsel kimlik gelişimini tamamlamamış çocuğun kendilik6algısı bozulması nedeniyle çocuk ait olduğu biyolojik cinsin erkek ve dişi özelliklerini taşıyan cinsel kimlik geliştiremeyecek, kimlik karmaşasına girecektir. Bunun sonucunda ortaya çıkan yaralı kişi iletişim kurduğu, ilişki içinde olduğu insanları olumsuz yönde etkileyecektir. Ayrıca “Genital iltihap, hepatit A ve B ve HIV gibi virüs kaynaklı iltihaplar ve frengi, şigella, salmonella, amebiyaz, giyardiyaz, klamidya, belsoğukluğu, kampilobakter, uyuz gibi cinsel yolla bulaşan hastalıkların eşcinseller arasında daha sık rastlanması konunun toplumu ilgilendiren boyutuna başka bir dayanak olarak gösterilebilir. İnsana papilloma virüsü gibi cinsel yola yayılan birçok bulaşıcı ajanın büyük olasılıkla anal kanserle bağlantısı olduğu tespit edilmiştir. Düzenli kondom kullanımı riski azaltabilir, ancak kondomlar fiziksel hasara karşı koruma sağlamaz.”xiii


Anne-babanın çocuğa olan tutumu, sağlıklı özdeşleşmenin sağlanamaması, cinsellik hakkında asılsız bilgilerin gerçek kabul edilmesi (yanlış öğrenme), tecavüz vakaları kişinin psikolojik durumunu dengeleyebilmesi için aktarmaya neden olmakta ve bu durum da eşcinselliği yaygınlaştırmaktadır. Bedensel ve ruhsal doğasına uygun kimlik geliştiremeyen, ailesinden ve toplumdan sevgi alamayan, hastalıklar nedeniyle acı çeken insanlar çoğaldıkça toplum da doğrudan etkilenecektir.