2. Krallar 4:1-7Bir gün, peygamber topluluğundan bir adamın karısı gidip Elişa’ya şöyle yakardı: “Efendim, kocam öldü! Bildiğin gibi RAB’be tapınırdı. Şimdi bir alacaklısı geldi, iki oğlumu benden alıp köle olarak götürmek istiyor.” Elişa, “Senin için ne yapsam?” diye karşılık verdi, “Söyle bana, evinde neler var?” Kadın, “Azıcık zeytinyağı dışında, kulunun evinde hiçbir şey yok” dedi. Elişa, “Bütün komşularına git, ne kadar boş kapları varsa iste” dedi, “Sonra oğullarınla birlikte eve git. Kapıyı üzerinize kapayın ve bütün kapları yağla doldurun. Doldurduklarınızı bir kenara koyun.” Kadın oradan ayrılıp oğullarıyla birlikte evine gitti, kapıyı kapadı. Oğullarının getirdiği kapları doldurmaya başladı. Bütün kaplar dolunca oğullarından birine, “Bana bir kap daha getir” dedi. Oğlu, “Başka kap kalmadı” diye karşılık verdi. O zaman zeytinyağının akışı durdu. Kadın gidip durumu Tanrı adamı Elişa’ya bildirdi. Elişa, “Git, zeytinyağını sat, borcunu öde” dedi, “Kalan parayla da oğullarınla birlikte yaşamını sürdür.”
YORUM: Bu dul kadın on oymağın bulunduğu Kuzey Krallığı’nda, yani İsrail’de yaşıyordu. O zamanlarda İsrail’i, Baal’a tapınmayı resmi bir duruma getiren Ahav ve İzebel’in oğlu Yoram yönetiyordu. Ahav’ın ölümünden sonra Moavlılar ile İsrail arasında savaş çıktı. İsrail’in ruhsal durumu hiç iyi değildi. Bu kadının kocası bu savaş sırasında ölmüş olabilir. Kocası peygamber soyundan geliyordu. Ölürken arkasında dul bir kadın, iki oğul ve bir de karısının ödeyemeyeceği bir borç bıraktı. Alacaklılar kapıya geldiğinde çok çaresiz bir durumdaydı. Kocasını kaybettiği yetmezmiş gibi oğullarını da kaybetmek üzereydi. Elişa ve yaptığı mucizeler hakkında duymuştu. Yol gösterip yardım edebileceği ümidiyle Elişa’ya gitti. Aslında doğru bir yerden yardım istedi. Problemlerle yüzleştiği zaman nereye gitmesi ve kimden yardım istemesi gerektiğini çok iyi biliyordu. Elişa ona gidip komşularından boş kap alıp zeytinyağını onlara boşaltmasını söylediğinde kadın hemen dediğini yaptı. Bu davranışıyla Tanrı’nın onun için bir mucize gerçekleştireceğine dair güveni olduğunu görüyoruz.
Elindeki bitmek üzere olan zeytinyağını kaplara dökmeye başladı, bütün kaplar doluncaya kadar zeytinyağı eksilmeden akmaya devam etti. RAB az olanı çoğalttır. Aynen İsa’nın iki balık, beş ekmek ile beş bin kişiyi doyurduğu ve arta kalanlardan on iki sepet dolusu topladıkları gibi (Luka 9:10-17). Bu olayda imanın büyük bir rolü vardır. Dul kadın Elişa’nın dediklerini yerine getirerek imanını gösterdi. İman Tanrı’nın bereketlerine açılan bir kapıdır. İman ne kadar ise berekette o kadar olur.
Referans ayetler:
2. Krallar 4:1-7
2. Krallar 4:8-20Elişa bir gün Şunem’e gitti. Orada zengin bir kadın vardı. Elişa’yı yemeğe alıkoydu. O günden sonra Elişa ne zaman Şunem’e gitse, yemek için oraya uğradı. Kadın kocasına, “Bize sık sık gelen bu adamın kutsal bir Tanrı adamı olduğunu anladım” dedi, “Gel, damda onun için küçük bir oda yapalım; içine yatak, masa, sandalye, bir de kandil koyalım. Bize geldiğinde orada kalsın.” Bir gün Elişa geldi, yukarı odaya çıkıp uzandı. Uşağı Gehazi’ye, “Şunemli kadını çağır” dedi. Gehazi kadını çağırdı. Kadın gelince, Elişa Gehazi’ye şöyle dedi: “Ona de ki, ‘Bizim için katlandığın bunca zahmetlere karşılık ne yapabilirim? Senin için kralla ya da ordu komutanıyla konuşayım mı?’” Kadın, “Ben halkımın arasında mutlu yaşıyorum” diye karşılık verdi. Elişa, “Öyleyse ne yapabilirim?” diye sordu. Gehazi, “Kadının oğlu yok, kocası da yaşlı” diye yanıtladı. Bunun üzerine Elişa, “Kadını çağır” dedi. Gehazi kadını çağırdı. Kadın gelip kapının eşiğinde durdu. Elişa, kadına, “Gelecek yıl bu zaman kucağında bir oğlun olacak” dedi. Kadın, “Olamaz, efendim!” diye karşılık verdi, “Sen ki bir Tanrı adamısın, lütfen kuluna yalan söyleme!” Ama kadın gebe kaldı ve bir yıl sonra, Elişa’nın söylediği günlerde bir oğul doğurdu. Çocuk büyüdü. Bir gün orakçıların başında bulunan babasının yanına gitti. “Başım ağrıyor, başım!” diye bağırmaya başladı. Babası uşağına, “Onu annesine götür” dedi. Uşak çocuğu alıp annesine götürdü. Çocuk öğlene kadar annesinin dizlerinde yattıktan sonra öldü.
Kadın, “Karmel Dağı’na varıp Tanrı adamının yanına çıktı…”(2. Krallar 4:25).
2. Krallar 4:28-29Kadın ona, “Efendim, ben senden çocuk istedim mi?” dedi, “Beni umutlandırma demedim mi?” Elişa Gehazi’ye, “Hemen kemerini kuşan, değneğimi al, koş” dedi, “Biriyle karşılaşırsan selam verme, biri seni selamlarsa karşılık verme. Git, değneğimi çocuğun yüzüne tut.”
2. Krallar 4:31-37Gehazi önden gidip değneği çocuğun yüzüne tuttu, ama ne bir ses vardı, ne de bir yanıt. Bunun üzerine Gehazi geri dönüp Elişa’yı karşıladı ve ona, “Çocuk dirilmedi” diye haber verdi. Elişa eve vardığında, çocuğu yatağında ölü buldu. İçeri girdi, kapıyı kapayıp RAB’be yalvarmaya başladı. Sonra ağzı çocuğun ağzının, gözleriyle elleri de çocuğun gözleriyle ellerinin üzerine gelecek biçimde yatağa, çocuğun üzerine kapandı. Çocuğun bedeni ısınmaya başladı. Elişa kalkıp odanın içinde sağa sola gezindi, sonra yine dönüp çocuğun üzerine kapandı. Çocuk yedi kez aksırdı ve gözlerini açtı. Elişa Gehazi’ye, “Şunemli kadını çağır” diye seslendi. Gehazi kadını çağırdı. Kadın gelince, Elişa, “Al oğlunu” dedi. Kadın Elişa’nın ayaklarına kapandı, yerlere kadar eğildi, sonra çocuğunu alıp gitti.
2. Krallar 8:1-6Elişa, oğlunu diriltmiş olduğu Şunemli kadına şöyle demişti: “Kalk, ailenle birlikte buradan git, geçici olarak kalabileceğin bir yer bul. Çünkü RAB ülkeye yedi yıl sürecek bir kıtlık göndermeye karar verdi.” Kadın Tanrı adamının öğüdüne uyarak ailesiyle birlikte kalkıp Filist ülkesine gitti ve orada yedi yıl kaldı. Yedi yıl sonra Filist’ten döndü. Evini, tarlasını geri almak için kraldan yardım istemeye gitti. O sırada kral Tanrı adamının uşağı Gehazi’yle konuşuyor, “Bana Elişa’nın yaptığı bütün mucizeleri anlat” diyordu. İşte Gehazi tam Elişa’nın ölüyü nasıl dirilttiğini krala anlatırken, oğlu diriltilen kadın eviyle tarlasını geri almak için kraldan yardım istemeye geldi. Gehazi krala, “Efendim kral, sözünü ettiğim kadın budur. Yanındaki oğlu da Elişa’nın dirilttiği çocuktur” dedi. Kral kadına sorunca kadın her şeyi anlattı. Bunun üzerine kral bir görevli çağırtıp şu buyruğu verdi: “Bu kadına her şeyini, ülkeden ayrıldığı günden bugüne kadar biriken bütün geliriyle birlikte tarlasını geri verin.”
YORUM: Kendi toplumunun ileri gelenlerinden saygı gören biriydi. Kutsal Kitap böyle tarif eder. Debora lider ruhlu, Hanna dua eden bir kadın, Avigayil akıllı biri diye tasvir edilirken Şunemli bu kadın ise zengin ve saygın biri olarak tasvir edilir. Bu da bize Kutsal Kitap’ın kadınlara bakış açısıyla ilgili güzel bir resim çizer.
Çok iyi ve şefkatli bir yüreğe sahipti. Bu şefkatini ve zenginliğini Peygamber Elişa’yı evinde ağırlamak için kullandı. Bu davranışının karşılığı olarak RAB onu bir çocukla bereketledi. Matta 10:41“Bir peygamberi peygamber olduğu için kabul eden, peygambere yaraşan bir ödül alacaktır…”diyor. Şayet çocuğu olmasaydı kocası ölünce bütün sahip olduğu şeyler kocasının yakın akrabalarına kalacaktı. Nelere sahip olduğumuzun pek bir önemi yok, sahip olduklarımızı ne için ve hangi amaçlarla kullandığımız önemli.
Krallar kitabının üçüncü isimsiz kadınıdır. Dul değil fakat çocuksuzdu. Kocasıyla birlikte Elişa’ya bir oda hazırlayarak eşsiz bir misafirperverlik örneği gösterdiler. Elişa kadına kral tarafından isteğinin yerine getirilebileceğini söylediğinde kadın alçakgönüllü bir şekilde halkın arasında mutlu olduğunu belirtti. Elişa’nın hizmetkârı Gehazi kadının oğlu olmadığını söylediğinde peygamber Elişa’nın söylediği sözler gerçeğe dönüştü. Elişa’ya verdiği tepki ilk bakışta biraz tuhaf gelse de çocuk istemediğinden değil, hayatın ona verdikleriyle mutlu olmaya çalışan biri olduğundandı. Belki de düşündüğü bir şeyi isteyip de elde edememekten çok korkuyordu. Ama “Tanrı, bizde etkin olan kudretiyle, dilediğimiz ya da düşündüğümüz her şeyden çok daha fazlasını yapabilecek güçtedir” (Efesliler3:20).
Oğlunun ölümünden hemen sonra aceleyle Elişa’ya gitti. Onu bulduğunda ona; “Efendim, ben senden çocuk istedim mi? Beni umutlandırma demedim mi?”demesi (2. Krallar 4:28), üzüntüsünün ne kadar derin olduğunu gösterir. Elişa’nın ona ümit vermesine kadar kendince ümitsiz yaşamayı hedef edinmiş biriydi. Ona ümit vermiş ve bir oğlu olmuştu fakat şimdi oğlu ölmüştü. Şimdiki acısı çocuk olmadan önceki acısından daha büyüktü ama Şunemli zengin kadının öyküsü burada bitmiyor. Tanrı, çocuğu Elişa aracılığıyla tekrar hayata ve annesinin kollarına döndürdü. Kadın bu olayla çok önemli bir ders öğrendi. Neydi bu ders? Yalnızca mantıkla yaşamak yanlıştır. Şunemli kadın gibi ‘Eğer bir şey istemezsem, elde edemeyince üzülmem, bir şeyim yoksa onun kaybından dolayı acı çekmem’diye düşünebiliriz. Böyle bir hayat katıksız ve boştur. Tanrı bizi boyun eğip katlanmaktan çok, ümit ve beklenti dolu bir hayata çağırıyor. Ümitle yaşamak bize hayal kırıklığı acısı yaşatsa ve her kazancın bize muhtemel kayıp getirmesi bir gerçekse de Tanrı’nın bize her konuda rehberlik etmesi ve koruması da bir gerçektir.
Referans ayetler:
2. Krallar 4:8-37; 8:1-6
2. Krallar 5:1-14Aram Kralı’nın ordu komutanı Naaman efendisinin gözünde saygın, değerli bir adamdı. Çünkü RAB onun aracılığıyla Aramlılar’ı zafere ulaştırmıştı. Naaman yiğit bir askerdi, ama bir deri hastalığına yakalanmıştı. Aramlılar düzenledikleri akınlar sırasında İsrail’den küçük bir kızı tutsak almışlardı. Bu kız Naaman’ın karısının hizmetine verilmişti. Bir gün hanımına, “Keşke efendim Samiriye’deki peygamberin yanına gitse! Peygamber onu deri hastalığından kurtarırdı” dedi. Naaman gidip İsrailli kızın söylediklerini efendisi krala anlattı. Aram Kralı şöyle karşılık verdi: “Kalk git, seninle İsrail Kralı’na bir mektup göndereceğim.” Naaman yanına on talant gümüş, altı bin şekel altın ve on takım giysi alıp gitti. Mektubu İsrail Kralı’na verdi. Mektupta şunlar yazılıydı: “Bu mektupla birlikte sana kulum Naaman’ı gönderiyorum. Onu deri hastalığından kurtarmanı dilerim.” İsrail Kralı mektubu okuyunca giysilerini yırtıp şöyle haykırdı: “Ben Tanrı mıyım, can alıp can vereyim? Nasıl bana bir adam gönderip onu deri hastalığından kurtar der? Görüyor musunuz, açıkça benimle kavga çıkarmaya çalışıyor!” İsrail Kralı’nın giysilerini yırttığını duyan Tanrı adamı Elişa ona şu haberi gönderdi: “Neden giysilerini yırttın? Adam bana gelsin, İsrail’de bir peygamber olduğunu anlasın!” Böylece Naaman atları ve savaş arabalarıyla birlikte gidip Elişa’nın evinin kapısı önünde durdu. Elişa ona şu haberi gönderdi: “Git, Şeria Irmağı’nda yedi kez yıkan. Tenin eski halini alacak, tertemiz olacaksın.” Gelgelelim Naaman oradan öfkeyle ayrıldı. “Sandım ki dışarı çıkıp yanıma gelecek, Tanrısı RAB’bi adıyla çağırarak eliyle hastalıklı derime dokunup beni iyileştirecek” dedi, “Şam’ın Avana ve Farpar ırmakları İsrail’in bütün ırmaklarından daha iyi değil mi? Oralarda yıkanıp paklanamaz mıydım sanki?” Sonra öfkeyle dönüp gitti. Naaman’ın görevlileri yanına varıp, “Efendim, peygamber senden daha zor bir şey istemiş olsaydı, yapmaz mıydın?” dediler, “Oysa o sana sadece, ‘Yıkan, temizlen’ diyor.” Bunun üzerine Naaman Tanrı adamının sözü uyarınca gidip Şeria Irmağı’nda yedi kez suya daldı. Teni eski haline döndü, bebek teni gibi tertemiz oldu.
YORUM: Kutsal Kitap’taki başka isimsiz, aynı zamanda çok değerli kişilerden biridir. Aramlılar’ın İsrail’e yaptığı baskında ele geçirilmiş ve sonradan ordu komutanı Naaman’ın karısının hizmetine verilmişti. İsrail’den nasıl ve kimler tarafından kaçırıldığını bilmiyoruz. Belki komutan Naaman ya da diğer askerler tarafından kaçırıldı. Ailesinden koparılıp yabancı bir yerde yaşamaya zorlanmıştı. Naaman başarılı, bir o kadar da sevilen biriydi fakat deri hastalığı ile başı dertteydi. Büyük ihtimalle cüzamdı.5 Cüzam bir çeşit deri hastalığıdır, cilde ve sinirlere hasar verir. Cüzam olan bir kişinin cildinde yaralar, biçim bozuklukları oluşur. O tarihlerde tedavisi olmayan bir hastalıktı ve başkalarına bulaşmasını engellemek için toplumdan uzak ve onlar için ayrılmış yerlerde yaşarlardı.
Naaman yüksek rütbesine ve zenginliğine rağmen ümitsiz bir durumdaydı. Küçük hizmetçi kız efendisinin bu durumuna üzülmüş olacak ki hanımına gidip; “Keşke efendim Samiriye’deki peygamberin yanına gitse! Peygamber onu deri hastalığından kurtarırdı”dedi (2. Krallar 5:3). Aslında ailesinden ayrılmak zorunda bırakılıp köleleştirildiği için onlara kin ve öfke besleyebilirdi fakat bu aileye değer verdi, onları önemsedi. Efendisine acıdı. Tanrı’ya inanan bu kız Tanrı hakkındaki bilgilerini bu insanlara anlattı. İçindeki ışığı tahıl ölçeğinin altına koymak yerine diğerleriyle paylaşmakta bir sakınca görmedi. Matta 5:15“Kimse kandil yakıp tahıl ölçeğinin altına koymaz. Tersine, kandilliğe koyar; evdekilerin hepsine ışık sağlar.”
Hanımının gözünde değerliydi, öyle olmazsa söylediğine pek önem verilmezdi. Küçük köle kızın söylediği gibi Naaman yola çıktı, Elişa’nın evinin önüne geldiğinde büyük bir beklenti ve heyecan içindeydi. Elişa kapısının önüne kadar gelen bu önemli kişiyi umursuyor gibi görünmedi, tek yaptığı birini gönderip Şeria Irmağı’nda yedi kez yıkanmasını söylemek oldu.
Naaman, peygamber Elişa’nın yanına gelmemesine çok öfkelendi ve dediklerini yapmak istemedi, çünkü bir komutan olarak gururunun incindiğini düşündü. Ona göre Elişa’nın verdiği talimatlar mantıksız ve saçmaydı. Görevlileri peygamberin dediğini yapması için onu ikna ettiler çünkü peygamberin ondan yapmasını istediği çok basit bir şeydi. Naaman yıkanmak için ırmağa girdi, bir kez suya battı çıktı, ikinci kez batıp çıktı, üçüncü kez suya batıp çıktı ve hala iyileşmemişti. Vazgeçmeyip sabırla yedi kez suya batıp çıktı ve hem hastalığı hem de yüreği iyileşti. İyileşmenin verdiği sevinçle Elişa’nın yanına gelip ona armağanlar sunmak istedi fakat Elişa bunları kabul etmedi çünkü Naaman’ı iyileştirenin kendisi değil Tanrı olduğunu biliyordu.
Küçük bir kız çocuğu hayatının tamamen değişmesinde büyük bir rol oynadı.
Naaman’ın mucize bir şekilde iyileşmesi onu Tanrı’ya inanan biri olmaya yönlendirdi. Bütün bunlar Tanrı’ya ve Tanrı adamının gücüne inanan küçük bir kızın tanıklığıyla oldu.
Naaman ve karısı köle kızın söylediklerini dikkate alan alçakgönüllü insanlardı. Kutsal Kitap bize alçakgönüllü olmayı öğütler. İsa’nın dediği gibi “…Aranızda en büyük olan, en küçük gibi olsun; yöneten, hizmet eden gibi olsun”(Luka 22:26).
Diğer bir nokta ise; biz büyükler bazen çocukları pek dikkate almayabiliyoruz. Çocuklara küçük oldukları için şefkatle, geleceğin büyükleri olacakları için de saygıyla yaklaşmalıyız. Matta 18:2-5’te şöyle yazıyor; “İsa, yanına küçük bir çocuk çağırdı, onu orta yere dikip şöyle dedi: doğrusunu söyleyeyim, yolunuzdan dönüp küçük çocuklar gibi olmazsanız, Göklerin Egemenliği’ne asla giremezsiniz. Kim bu çocuk gibi alçakgönüllü olursa, Göklerin Egemenliği’nde en büyük odur. Böyle bir çocuğu benim adım uğruna kabul eden, beni kabul etmiş olur.”
Bu küçük ve köle kız putperest bir toplumda yaşadığı halde asla onlar gibi olmadı. İçindeki ışığı gizlemeyip onlarla paylaştı. Luka 8:16diyor ki; “Hiç kimse kandil yakıp bunu bir kapla örtmez, ya da yatağın altına koymaz. Tersine, içeri girenler ışığı görsünler diye onu kandilliğe koyar.”
Referans ayetler:
2. Krallar 5:2, 3
2. Krallar 5:1-4Aram Kralı’nın ordu komutanı Naaman efendisinin gözünde saygın, değerli bir adamdı. Çünkü RAB onun aracılığıyla Aramlılar’ı zafere ulaştırmıştı. Naaman yiğit bir askerdi, ama bir deri hastalığına yakalanmıştı. Aramlılar düzenledikleri akınlar sırasında İsrail’den küçük bir kızı tutsak almışlardı. Bu kız Naaman’ın karısının hizmetine verilmişti. Bir gün hanımına, “Keşke efendim Samiriye’deki peygamberin yanına gitse! Peygamber onu deri hastalığından kurtarırdı” dedi. Naaman gidip İsrailli kızın söylediklerini efendisi krala anlattı.
2. Krallar 5:9-10Böylece Naaman atları ve savaş arabalarıyla birlikte gidip Elişa’nın evinin kapısı önünde durdu. Elişa ona şu haberi gönderdi: “Git, Şeria Irmağı’nda yedi kez yıkan. Tenin eski halini alacak, tertemiz olacaksın.
2. Krallar 5:14Bunun üzerine Naaman Tanrı adamının sözü uyarınca gidip Şeria Irmağı’nda yedi kez suya daldı. Teni eski haline döndü, bebek teni gibi tertemiz oldu.
YORUM: İsmi, kendisi ve kocasıyla olan ilişkisi hakkında detaylı bir bilgi yazmıyor. Kocası Aram’da başarılı bir ordu komutanıydı fakat deri hastalığı vardı.
Kendisine hizmet eden İsrailli bir hizmetçisi vardı. Bu hizmetçi kıza iyi davrandı öyle ki onun saygısını, sevgisini kazandı. Hizmetçi kız ona kocasını iyileştirebilecek bir peygamber olduğunu söylediğinde herhalde çok heyecanlanıp sevinmiştir. Hizmetçisini ciddiye alıp anlattıklarını kocasına iletti. Kocasının iyileşmesine aracı oldu.
Referans ayet:
2. Krallar 5:2
1. Krallar 6:24-33Bir süre sonra, Aram Kralı Ben-Hadat bütün ordusunu toplayıp İsrail’e girdi ve Samiriye’yi kuşattı. Samiriye’de büyük bir kıtlık oldu. Kuşatma sonunda bir eşek kellesinin fiyatı seksen şekel gümüşe, dörtte bir kav güvercin gübresinin fiyatı ise beş şekel gümüşe çıktı. İsrail Kralı surların üzerinde yürürken, bir kadın, “Efendim kral, bana yardım et!” diye seslendi. Kral, “RAB sana yardım etmiyorsa, ben nasıl yardım edebilirim ki?” diye karşılık verdi, “Buğday mı, yoksa şarap mı istersin? Derdin ne?” Kadın şöyle yanıtladı: “Geçen gün şu kadın bana dedi ki, ‘Oğlunu ver, bugün yiyelim, yarın da benim oğlumu yeriz.’ Böylece oğlumu pişirip yedik. Ertesi gün ona, ‘Oğlunu ver de yiyelim’ dedim. Ama o, oğlunu gizledi.” Kadının bu sözlerini duyan kral giysilerini yırttı. Surların üzerinde yürürken, halk onun giysilerinin altına çul giydiğini gördü. Kral, “Eğer bugün Şafat oğlu Elişa’nın başı yerinde kalırsa, Tanrı bana aynısını, hatta daha kötüsünü yapsın!” dedi. Elişa o sırada halkın ileri gelenleriyle birlikte evinde oturuyordu. Kral önden bir haberci gönderdi. Ama daha haberci gelmeden, Elişa ileri gelenlere, “Görüyor musunuz caniyi?” dedi, “Kalkmış, başımı kestirmek için adam gönderiyor! Haberci geldiğinde kapıyı kapayın, onu içeri almayın. Çünkü ardından efendisi kral da gelecek.” Elişa konuşmasını bitirmeden, haberci yanına geldi ve “Bu felaket RAB’dendir” dedi, “Neden hâlâ RAB’bi bekleyeyim?”
YORUM: Bu olay o dönemde yaşanan kıtlığın ne kadar şiddetli olduğunu gösterir. Okurken insanın kanını donduran, içini ürperten bir öyküdür. Aslında bu öykü kral ile peygamber arasındaki çatışmalar arasında kalmış iki kadının öyküsüdür.
Samiriye, Aram Kralı tarafından kuşatılmıştı ve halk büyük bir baskı altındaydı. Halkın yiyeceği kalmamış, perişan durumdalardı. Bir gün kral surların üzerindeyken oğlu yenen kadın krala seslendi. Kadına isteğini sorduğunda kralın duyduğu Kutsal Kitap’taki en korkunç olaylardan biriydi. Kral bu olay karşısında dehşete kapılıp giysilerini yırttı. Bu olayı düzeltemediğinden dolayı peygamber Elişa’yı suçladı ve onu öldürmek için ant içti.
İsrail kralının adı geçmemektedir.
Kadın kraldan diğer kadının çocuğunu getirip yemek olarak sunmasını emretmesini istedi ama bunu söylemekten mi korktu? Yoksa kralı da böyle korkunç bir olaya dâhil mi etmek istedi? O dönemde çocuklarını putlara kurban olarak sunmalarına karşın asla kurban olanın etinden yemezlerdi ama burada çocuğu için canını bile verebilecek olan bir anne değil, çocuğunun etini yiyen bir anne var. Kadının anlattıkları karşısında kral dehşete kapıldı ve çok öfkelendi. Öfkesi kadına karşı değildi. Kadını neden cezalandırmadı? Kral öfkesini tamamen Peygamber Elişa’ya yöneltti, “Eğer bugün Şafat oğlu Elişa’nın başı yerinde kalırsa, Tanrı bana aynısını, hatta daha kötüsünü yapsın!”dedi (2. Krallar 6:31). Kral aslında tüm bu olayların sebebinin İsrail’in günahı olduğunu anlamadı. Musa İsrailoğulları’yla ilgili şöyle peygamberlikte bulunmuştu; Yasa’nın Tekrarı 28:48“RAB’bin üzerinize göndereceği düşmanlara kölelik edeceksiniz. Aç, susuz, çıplak kalacaksınız; her şeye gereksinim duyacaksınız. RAB sizi yok edinceye dek boynunuza demir boyunduruk vuracak.”Ve Yasa’nın Tekrarı 28:53“Kuşatma sırasında düşmanınızın vereceği sıkıntıdan rahminizin meyvesini, Tanrınız RAB’bin verdiği oğulların, kızların etini yiyeceksiniz.”
Referans ayetler:
2. Krallar 6:24-31
2. Krallar 8:26Ahazya yirmi iki yaşında kral oldu ve Yeruşalim’de bir yıl krallık yaptı. Annesi İsrail Kralı Omri’nin torunu Atalya’ydı.
2. Krallar 8:27Ahazya evlilik yoluyla Ahav’a akraba olduğu için Ahav ailesinin yolunu izledi ve onlar gibi RAB’bin gözünde kötü olanı yaptı.
2. Krallar 11:1-16Ahazya’nın annesi Atalya, oğlunun öldürüldüğünü duyunca, kral soyunun bütün bireylerini yok etmeye çalıştı. Ne var ki, Kral Yehoram’ın kızı, Ahazya’nın üvey kızkardeşi Yehoşeva, Ahazya oğlu Yoaş’ı kralın öldürülmek istenen öteki oğullarının arasından alıp kaçırdı ve dadısıyla birlikte yatak odasına gizledi. Çocuğu Atalya’dan gizleyerek kurtarmış oldu. Atalya ülkeyi yönetirken, çocuk altı yıl boyunca RAB’bin Tapınağı’nda dadısıyla birlikte gizlendi. Yedinci yıl Yehoyada haber gönderip Karyalılar’ın ve muhafızların yüzbaşılarını çağırttı. Onları RAB’bin Tapınağı’nda toplayarak onlarla bir antlaşma yaptı. Hepsine RAB’bin Tapınağı’nda ant içirdikten sonra kralın oğlu Yoaş’ı kendilerine gösterdi. Onlara şu buyrukları verdi: “Şabat Günü göreve gidenlerin üçte biri kral sarayını koruyacak, üçte biri Sur Kapısı’nda, üçte biri de muhafızların arkasındaki kapıda bulunacak. Sırayla tapınak nöbeti tutacaksınız. Şabat Günü görevleri biten öbür iki bölükteki askerlerin tümü RAB’bin Tapınağı’nın çevresinde durup kralı koruyacak. Herkes yalın kılıç kralın çevresini sarsın, yaklaşan olursa öldürün. Kral nereye giderse, ona eşlik edin.” Yüzbaşılar Kâhin Yehoyada’nın buyruklarını tam tamına uyguladılar. Şabat Günü göreve gidenlerle görevi biten adamlarını alıp Yehoyada’nın yanına gittiler. Kâhin RAB’bin Tapınağı’ndaki Kral Davut’tan kalan mızraklarla kalkanları yüzbaşılara dağıttı. Kralı korumak için sunağın ve tapınağın çevresine tapınağın güneyinden kuzeyine kadar silahlı muhafızlar yerleştirildi. Yehoyada kralın oğlu Yoaş’ı dışarı çıkarıp başına taç koydu. Tanrı’nın Yasası’nı da ona verip krallığını ilan ettiler. Onu meshedip alkışlayarak, “Yaşasın kral!” diye bağırdılar. Atalya muhafızlarla halkın çıkardığı gürültüyü duyunca, RAB’bin Tapınağı’nda toplananların yanına gitti. Baktı, kral geleneğe uygun olarak sütunun yanında duruyor; yüzbaşılar, borazan çalanlar çevresine toplanmış. Ülke halkı sevinç içindeydi, borazanlar çalınıyordu. Atalya giysilerini yırtarak, “Hainlik! Hainlik!” diye bağırdı. Kâhin Yehoyada yüzbaşılara, “O kadını aradan çıkarın. Ardından kim giderse kılıçtan geçirin” diye buyruk verdi. Çünkü kadının RAB’bin Tapınağı’nda öldürülmesini istemiyordu. Atalya yakalandı ve sarayın At Kapısı’na götürülüp öldürüldü.
YORUM: Atalya; bir ihtimal İsrail’in en kötü yöneticilerinden kral Ahav ve İzebel’in kızı, Yoram’ın ise kız kardeşiydi. Yahuda Kralı Yehoram ile evliydi. Kocası Yehoram sekiz yıl Yahuda krallığı yaptı. Yehoram öldükten sonra yerine oğlu Ahazya kral oldu. Oğlunun kral olmasıyla büyük bir güce ve yetkiye sahip oldu ancak oğlu kral olduktan bir yıl sonra öldürüldü. Oğlunun öldürüldüğünü duyan Atalya kralın soyundan gelen bütün varisleri kendisine karşı tehdit unsuru olmamaları için öldürmeye karar verdi. Bu davranışıyla annesi İzebel’e ne kadar çok benzediğini gösterir. Aynı zamanda RAB’bin İlyas Peygamber aracılığıyla babasına bildirilen lanetler yerine gelmiş oldu. 1. Krallar 21:21-22“RAB diyor ki, ‘Seni sıkıntılara sokacak ve yok edeceğim. İsrail’de senin soyundan gelen genç yaşlı bütün erkeklerin kökünü kurutacağım. Beni öfkelendirip İsrail’i günaha sürüklediğin için senin ailen de Nevat oğlu Yarovam’ın ve Ahiya oğlu Baaşa’nın ailelerinin akıbetine uğrayacak.’”Aslında İzebel’in bu kararı İsa Mesih’in soyunu yok etmeye yönelik Şeytan’ın saldırısıydı fakat Tanrı bu soyun yok edilemeyeceğinin garantisini veriyor ve Yaratılış 3:15’de şöyle diyor: “…Onun soyu senin başını ezecek…”Kralın ailesi yok edilmeye çalışılırken tahtı ele geçirip ülkeyi altı yıl boyunca yönetti. Tahtı ele geçirmek için torunlarını bile öldürtecek kadar gözü dönmüştü. Yahuda’nın güçlü ve tek kadın hükümdarıydı. Bu süre içinde kralın ailesinden yalnızca biri Yehoşeva tarafından saklanıp kurtuldu. Yehoşeva Atalya’nın üvey kızıydı (2. Tarihler 22:11). Yehoşeva’nın Yoaş’ı babaannesi Atalya’nın zulmünden kurtarması ilginçtir. Atalya tüm aile üyelerini yok edecekti fakat Tanrı Davut ile yaptığı anlaşma gereği Yoaş’ı korudu. Kurtulan Yoaş yedi yaşına geldiğinde Kâhin Yehoyada, Atalya’ya karşı bir darbe hazırladı. Atalya, Yoaş’ın kral olarak atandığını, bütün halkın onun arkasında olduğunu görünce paniğe kapıldı ve “Hainlik! Hainlik!”diye bağırdı (2. Krallar 11:14). Aslında hainliği yapan ve tahtı gasp eden kendisiydi. Atalya tapınağın dışında öldürüldü.
Atalya kendini putperestliğe adamıştı. Hem kocası Yehoram hem de oğlu Ahazya’nın yüreğini RAB’den uzaklaştırdı. Atalya da peygamberleri öldürten annesi İzebel gibi RAB’be tapınmayı yok edip yerine Baal’a tapınmaya kararlıydı. Kutsal Kitap’taki metinlerden Atalya’nın kocası ve oğluna sözünü geçiren güçlü bir kadın olduğu belirgindir. Büyük bir istekle Atalya’nın kötü yollarını ve inancını benimsediler.
Davut’un tahtına oturan ilk ve tek kadındı.
Atalya’nın kocası Yehoram Tanrı yolunda yürüyen kral Yehoşafat’ın oğluydu. Yehoşafat’ın politik nedenlerle oğlunu Atalya ile evlendirmesi en büyük hatasıydı. Oğlunu ve ailesini, kendini kötülüğe adamış bir kadının eline teslim etmesi onların sonunu hazırladı.
Referans ayetler:
2. Krallar 8:26; 11:1-20
2. Tarihler 22; 23; 24:7
2. Krallar 11:1-3Ahazya’nın annesi Atalya, oğlunun öldürüldüğünü duyunca, kral soyunun bütün bireylerini yok etmeye çalıştı. Ne var ki, Kral Yehoram’ın kızı, Ahazya’nın üvey kızkardeşi Yehoşeva, Ahazya oğlu Yoaş’ı kralın öldürülmek istenen öteki oğullarının arasından alıp kaçırdı ve dadısıyla birlikte yatak odasına gizledi. Çocuğu Atalya’dan gizleyerek kurtarmış oldu. Atalya ülkeyi yönetirken, çocuk altı yıl boyunca RAB’bin Tapınağı’nda dadısıyla birlikte gizlendi.
YORUM: Yahuda Kralı Ahazya kötü bir yöneticiydi çünkü annesi Atalya tarafından kötü yönlendiriliyordu. Yehoram’ın kızı, Ahazya’nın üvey kız kardeşiydi. Öldürülmekten kurtardığı küçük Yoaş’ın halasıydı. Kraliyet ailesinin bir üyesi olmasına rağmen, babası, kardeşi ve üvey annesi Atalya gibi değildi. Küçük Yoaş’a şefkatli davrandı. Onu koruma pahasına kendi hayatını tehlikeye attı.
Yehoşeva, Başkâhin Yehoyada ile evliydi. Yaptığı işlere ve davranışlarına bakacak olursak kocasının hizmet ettiği Tanrı’ya inanıyordu. Tanrı, Davut’un soyunu korumak için Yehoşeva’nın yüreğini Yoaş’ı saklaması için yönlendirdi.
Atalya çocuklarına sözünü geçiren bir gücü simgelerken, Yehoşeva bize herkesin kendi seçimini yapması gerektiğini hatırlatır. Yehoşeva seçimini Tanrı’dan yana kullandı. Diğer taraftan Atalya kendi inandığı tanrısının en kötü özelliklerini yansıtırken Yehoşeva inandığı Tanrısı’nın en iyi özelliklerini yansıttı. Karı ve koca olarak halk tarafından sevilen ve saygı duyulan kişilerdi öyle ki Yehoyada öldüğünde onu kralların yanına gömdüler (2. Tarihler 24:16).
Babası ve kardeşi kral olmasına rağmen o kendine çok farkı bir yol seçti. Yoaş’ın hayatını korumak için Atalya’ya karşı koydu. Ona bunu yaptıran sadece merhametli oluşu değil aynı zamanda Tanrı’ya olan adanmışlığıydı.
Yehoşeva’nın hayatındaki iki önemli konulardan biri; Yoaş’ı kurtararak İsa Mesih’in Davut’un soyundan gelmesinde önemli bir rol oynadı. Yoaş Davut’un soyundan kalan tek ve son kişiydi. Yoaş’ın öldürülmesi demek Davut’un soyunun sonu demekti. Yehoşeva aynen Tamar ve Rut gibi cesaret, sabır ve sadakat örneği gösterdi. Diğer bir konu ise büyük annesi İzebel ve üvey annesi Atalya çok kötü kişiler olmasına rağmen Yehoşeva onların aksine kendini Yaşayan, Gerçek Tanrı’ya ve Tanrı’nın Tapınağı’na adadı. Hayat hikâyesinde güçlü bir tanıklık görebiliriz. Tanrı’nın planında çok önemli bir yere sahipti.
Bu olayı neden yaptı? Yoaş’ı yedi yıl boyunca saklamayı nasıl başardı? Bu arada hangi sorunlarla mücadele etmek zorunda kaldı? Bunlar üzerinde düşünülmesi gereken konulardır.
Bazen doğru şeyler yapmak hayatımızı riske atabilir. Yehoşeva da bir hayat kurtarmak için kendi hayatını riske attı ama sonunda Tanrı için bir soy kurtardı. Etrafımızdaki insanlar nasıl yaşarlarsa yaşasınlar, bizler tanrısal bir hayat yaşamaya odaklanmalıyız. Tanrı herkese seçim yapma yeteneği verdi ve yaptığımız seçimlerde Tanrı’ya karşı sorumluluğumuz var.
Referans ayetler:
2. Krallar 11:2
2. Tarihler 22:11
SİVYA: 2. Krallar 12:1İsrail Kralı Yehu’nun krallığının yedinci yılında Yoaş Yahuda Kralı oldu. Yedi yaşında kral oldu ve Yeruşalim’de kırk yıl krallık yaptı. Annesi Beer-Şevalı Sivya’ydı.
Referans ayetler:
2. Krallar 12:1
2. Tarihler 24:1
2. Krallar 14:2Amatsya yirmi beş yaşında kral oldu ve Yeruşalim’de yirmi dokuz yıl krallık yaptı. Annesi Yeruşalimli Yehoaddan’dı.
Referans ayetler:
2. Krallar 14:2
2. Tarihler 25:1
2. Krallar 15:33-34Yotam yirmi beş yaşında kral oldu ve Yeruşalim’de on altı yıl krallık yaptı. Annesi Sadok’un kızı Yeruşa’ydı. Babası Azarya gibi, Yotam da RAB’bin gözünde doğru olanı yaptı.
Azarya ‘Uzziya’diye de bilinir.
YORUM: Krallar ve Tarihler kitaplarında listelenmiş isimler arasındaydı. Babası Davut zamanında kâhinlik yapmış olan Sadok’un kızıydı. Dindar bir ailede büyümüştü. Çocuklarını da aynı şekilde Tanrı yolunda büyüttü. Yotam RAB’bin Tapınağı’nın Yukarı Kapısı’nı onardı ve RAB’bin gözünde doğru olanı yaptı.
Referans ayetler:
2. Krallar 15:33
2. Tarihler 27:1
2. Krallar 22:8-20Başkâhin Hilkiya Yazman Şafan’a, “RAB’bin Tapınağı’nda Yasa Kitabı’nı buldum” diyerek kitabı ona verdi. Şafan kitabı okudu. Sonra krala giderek, “Görevlilerin tapınaktaki paraları alıp RAB’bin Tapınağı’ndaki işlerin başında bulunan adamlara verdiler” diye durumu bildirdi. Ardından, “Kâhin Hilkiya bana bir kitap verdi” diyerek kitabı krala okudu. Kral Kutsal Yasa’daki sözleri duyunca giysilerini yırttı. Kâhin Hilkiya’ya, Şafan oğlu Ahikam’a, Mikaya oğlu Akbor’a, Yazman Şafan’a ve kendi özel görevlisi Asaya’ya şöyle buyurdu: “Gidin, bulunan bu kitabın sözleri hakkında benim için de, bütün Yahuda halkı için de RAB’be danışın. RAB’bin bize karşı alevlenen öfkesi büyüktür. Çünkü atalarımız bu kitabın sözlerine kulak asmadılar, bizler için yazılan bu sözlere uymadılar.” Kâhin Hilkiya, Ahikam, Akbor, Şafan ve Asaya varıp tapınaktaki giysilerin nöbetçisi Harhas oğlu Tikva oğlu Şallum’un karısı Peygamber Hulda’ya danıştılar. Hulda Yeruşalim’de, İkinci Mahalle’de oturuyordu. Hulda onlara şöyle dedi: “İsrail’in Tanrısı RAB, ‘Sizi bana gönderen adama şunları söyleyin’ diyor: ‘Yahuda Kralı’nın okuduğu kitapta yazılı olduğu gibi, buraya da, burada yaşayan halkın başına da felaket getireceğim. Beni terk ettikleri, elleriyle yaptıkları başka ilahlara buhur yakıp beni kızdırdıkları için buraya karşı öfkem alevlenecek ve sönmeyecek.’ “RAB’be danışmak için sizi gönderen Yahuda Kralı’na şöyle deyin: ‘İsrail’in Tanrısı RAB duyduğun sözlere ilişkin diyor ki: Madem yıkılıp lanetle anılacak olan burası ve burada yaşayanlarla ilgili sözlerimi duyunca yüreğin yumuşadı, önümde kendini alçalttın, giysilerini yırtıp huzurumda ağladın, ben de yalvarışını işittim. Seni atalarına kavuşturacağım, esenlik içinde mezarına gömüleceksin. Buraya getireceğim büyük felaketi görmeyeceksin.’” Hilkiya ile yanındakiler bu sözleri krala ilettiler.
2. Krallar 23:1-4Kral Yoşiya haber gönderip Yahuda ve Yeruşalim’in bütün ileri gelenlerini yanına topladı. Sonra Yahudalılar, Yeruşalim’de yaşayanlar, kâhinler, peygamberler, büyük küçük herkesle birlikte RAB’bin Tapınağı’na çıktı. RAB’bin Tapınağı’nda bulunmuş olan Antlaşma Kitabı’nı baştan sona kadar herkesin duyacağı biçimde okudu. Sütunun yanında durarak RAB’bin yolunu izleyeceğine, buyruklarını, öğütlerini, kurallarını candan ve yürekten uygulayacağına, bu kitapta yazılı antlaşmanın koşullarını yerine getireceğine ilişkin RAB’bin huzurunda antlaşma yaptı. Bütün halk bu antlaşmayı onayladı. Kral Yoşiya Baal, Aşera ve gök cisimleri için yapılmış olan bütün eşyaları RAB’bin Tapınağı’ndan çıkarmak üzere Başkâhin Hilkiya’ya, kâhin yardımcılarına ve kapı nöbetçilerine buyruk verdi. Bunları Yeruşalim’in dışına çıkarıp Kidron Vadisi’nde yaktı, küllerini Beytel’e götürdü.
YORUM: Hulda, Yahuda’nın en kritik döneminde yaşadı. Yahuda’yı yarım asırdan fazla RAB’be sadık olmayan krallar yönetti. Yahuda halkının çoğunluğu putperestliğe yönelmişti. Yoaş’ın krallığı; Tapınağın restore edildiği, halkın tekrar doğru tapınmaya yöneldiği, ruhsal uyanışın olduğu bir dönemdi. Yoşiya kral olunca halkın tekrardan RAB’be dönmesini sağladı.
Hulda peygamberdi ve Tanrı’nın sözcüsü olarak ün salmıştı. Peygamber Habakkuk, Yeremya ve Sefanya ile aynı dönemde yaşadı, buna rağmen kralın seçimini Hulda’dan yana kullanması şaşırtıcıdır.
“Şallum’um karısı Hulda”diye geçer (2. Krallar 22:14). Hulda ile Yeremya bir ihtimal yakın akrabalardı. Yeremya 32:7şöyle diyor; “Amcan Şallum oğlu Hanamel sana gelip, ‘Anatot’taki tarlamı satın al. Çünkü en yakın akrabam olarak tarlayı satın alma hakkı senindir’ diyecek.”
Bu bir gerçek ki Hulda, Tanrı’nın isteğini bilmek isteyen Kral Yoşiya’nın ilk tercihiydi. Kral Yoşiya’nın Hulda’nın peygamberliğine güveni tamdı. Seçiminde hikmetli davranan genç krala Tanrı’nın Hulda aracılığıyla söyleyecek sözleri vardı. Tanrı’nın günahlı halkını kendi krallığı süresince cezalandırmayacağını duyan Yoşiya, halkın ve RAB’bin önünde Tanrı’nın bütün buyruklarına uyacağına dair bir antlaşma yaptı.
Bu peygamberlik; yani gelecekte olacakları bilme gücü Hulda’ya yetenekli oluşundan değil, bütün kalbiyle Tanrı’ya olan bağlılığı ve sevgisinden dolayı verildi.
Hulda hem bir peygamber hem de Şallum’un karısı olarak tanıtılır. Debora da aynı şekilde tanımlanır. İkisi de hem eş hem de peygamberlerdi (Hakimler 4:4). Kutsal Kitap’ta birçok kadın peygamberden söz edilir. Musa’nın kız kardeşi Miryam bir peygamber olarak İsrailliler Kızıl Deniz’i geçtiklerinde eline tef aldı, diğer bütün kadınlar da teflerle dans ederek onu izlediler (Mısır’dan Çıkış 15:20). Yeşaya’nın karısının da peygamber olduğunu kaçımız biliyoruz? (Yeşaya 8:3). İsa doğduğunda RAB’bin yasasına göre Yusuf ve Meryem çocuğu RAB’be adamak için Yeruşalim’e götürdüler. Orada Anna adında çok yaşlı bir kadın peygamber vardı. Tanrı’ya şükrederek Yeruşalim’in kurtuluşunu bekleyen herkese İsa’dan söz etmeye başladı (Luka 2:36-38). Elçilerin İşleri 2:16-18“‘Son günlerde, diyor Tanrı, bütün insanların üzerine Ruhum’u dökeceğim. Oğullarınız, kızlarınız peygamberlikte bulunacaklar. Gençleriniz görümler, yaşlılarınız düşler görecek. O günler kadın erkek kullarımın üzerine Ruhum’u dökeceğim, onlar da peygamberlik edecekler.”Tanrı insanların yüreğine bakar. Yüreği açık ve Kendine yakın insanları cinsiyet ayrımı yapmadan hizmetinde kullanır. Kutsal Ruh’u alan, O’na layık yaşayan kadınların da erkekler kadar ruhsal armağanları alma hakları vardır ama bu gerçek kilisede her görevde yer alacaklar anlamına gelmez.
Hulda açıkça bir elçiydi fakat kişisel bir otorite ile konuşmadı ama söylediği sözlerde güç ve otorite vardı. İsrail’in üzerine bir felaketin geleceğini biliyordu ve bunun nedenini de biliyordu. Tanrı’nın İsrail üzerine gelecek yargısını söylemesi gerekiyordu, bunlar İsrail halkının putperestliğinin sonucuydu. Hulda’nın gerçekleri korkusuzca söylemesi kralın ve halkın üzerinde büyük bir etki yarattı. Tanrı’nın kendisinden yapmasını istediklerini yapıp görevini tamamladı.
Hulda tecrübeliydi, peygamber ve eş rolleri birbiriyle çatışmadı. Şallum karısının çok önemli bir görevi olmasını bir tehdit unsuru olarak görmedi.
Bir kadın hem önemli bir göreve sahip olup hem de çok iyi bir eş olarak da ün yapabilir.
Referans ayetler:
2. Krallar 22:13, 14
2. Tarihler 34:22