SAMUEL



HANNA

Efrayim oymağında Elkana adında bir adam vardı. Karısı'nın adı Hanna’ydı. Hanna'nın çocuğu olmuyordu. Elkana Her Şeye Egemen RAB'be tapınıp kurban sunmak üzere her yıl kendi kentinden Şilo'ya giderdi. RAB Hanna'nın rahmini kapamasına karşın, Elkana onu severdi. Hanna RAB'bin Tapınağı'na her gittiğinde kuması ona sataşırdı. Böylece Hanna ağlar, yemek yemezdi.


1. Samuel 1:10-11Hanna, gönlü buruk, acı acı ağlayarak RAB’be yakardı ve şu adağı adadı: “Ey Her Şeye Egemen RAB, kulunun üzüntüsüne gerçekten bakıp beni anımsar, kulunu unutmayıp bana bir erkek çocuk verirsen, yaşamı boyunca onu sana adayacağım. Onun başına hiç ustura değmeyecek.”


1. Samuel 1:19-20Ertesi sabah erkenden kalkıp RAB’be tapındılar. Ondan sonra Rama’daki evlerine döndüler. Elkana karısı Hanna’yla birleşti ve RAB Hanna’yı anımsadı. Zamanı gelince Hanna gebe kaldı ve bir erkek çocuk doğurdu. “Onu RAB’den diledim” diyerek adını Samuel koydu.


1. Samuel 1:21-25Elkana RAB’be yıllık kurbanını ve adağını sunmak üzere ev halkıyla birlikte Şilo’ya gitti. Ama Hanna gitmedi. Kocasına, “Çocuk sütten kesildikten sonra onu RAB’bin hizmetinde bulunmak üzere götüreceğim. Yaşamı boyunca orada kalacak” dedi. Kocası Elkana, “Nasıl istersen öyle yap” diye karşılık verdi, “Çocuk sütten kesilinceye dek burada kal. RAB sözünü yerine getirsin.” Böylece Hanna oğlu sütten kesilinceye dek evde kalıp onu emzirdi. Küçük çocuk sütten kesildikten sonra Hanna üç yaşında bir boğa, bir efa un ve bir tulum şarap alarak onu kendisiyle birlikte RAB’bin Şilo’daki tapınağına götürdü. Boğayı kestikten sonra çocuğu Eli’ye getirdiler.


1. Samuel 2:19-21Yıllık kurbanı sunmak için annesi her yıl kocasıyla birlikte oraya gider, diktiği cüppeyi oğluna getirirdi. Kâhin Eli de, Elkana ile karısına iyi dilekte bulunarak, “Dilediği ve RAB’be adadığı çocuğun yerine RAB sana bu kadından başka çocuklar versin” derdi. Bundan sonra evlerine dönerlerdi. RAB’bin lütfuna eren Hanna gebe kalıp üç erkek, iki kız daha doğurdu. Küçük Samuel ise RAB’bin hizmetinde büyüdü.”

1. Samuel 2:18-21 Bu arada genç Samuel, keten efod giymiş, Rab’bin önünde hizmet ediyordu. Yıllık kurbanı sunmak için annesi her yıl kocasıyla birlikte oraya gider, diktiği cüppeyi oğluna getirirdi. Kahin Eli de, Elkana ile karısına iyi dilekte bulunarak, “dilediği ve Rab’be adadığı çocuğun yerine Rab sana bu kadından başka çocuklar versin” derdi. Bundan sonra evlerine dönerlerdi. Rab’bin lütfuna eren Hanna gebe kalıp üç erkek, iki kız daha doğurdu. Küçük Samuel ise Rab’bin hizmetinde büyüdü.”


YORUM: Elkana’nın iki karısından biriydi. Elkana en çok Hanna’yı severdi. Peninna’nın çocukları varken Hanna kısırdı. Bu nedenle Hanna sürekli kederliydi. Hanna ve Peninna gücü ve zayıflığı temsil eder. Peninna gücü temsil ederken Hanna gücünü Tanrı’dan alıyor. Çocukları yaratanın, bir kadına anne olma ayrıcalığı verenin yalnız ve yalnızca Tanrı olduğuna bütün kalbiyle inandı. Her yıl Rama’daki evinden Şilo’daki tapınağa gider ve çocuk sahibi olmak için ateşli bir şekilde dua ederdi. Tapınakta dua ederken üzüntüsünün yüzüne yansıdığını hayal etmek zor olmasa gerek. İçinde bulunduğu İsrail’in, Tanrı’nın Musa aracılığıyla kurmuş olduğu yüksek ahlak standartlarından sapmış olması Hanna’nın dua etmesine engel değildi ama Hanna çevresindeki o geleneksel yanlış tapınmaları bir kenara bırakıp, kendine başka bir tapınma yolu buldu. Hanna içinden yakarıyor, yalnız dudakları kımıldıyordu, sesi duyulmuyordu. Sessiz duası Davut’un Mezmurlar’da yazdığı şu sözlerle paraleldir.


Mezmur 19:14;

Ağzımdan çıkan sözler,

Yüreğimdeki düşünceler,

Kabul görsün senin önünde,

Ya RAB, kayam, kurtarıcım benim!


Hanna’nın yaşadığı dönemde Filistliler İsrailliler’e zulmediyorlardı. Hanna bu politik baskılardan çok kendi kişisel sorunlarıyla ilgiliydi. Çocuğu yoktu ve tek düşüncesi kocasına bir çocuk verebilmekti. Hissettiği baskı büyüktü.

Kocası Elkana, Hanna’yı diğer karısı Peninna’dan daha çok severdi. Kumasıyla arasında anlaşmazlık ve rekabet olmasına rağmen kocasının sevgisinden emindi. Elkana karısı Hanna’nın duygularının özünü tam olarak anlayamadı. Onu üzgün gördüğü zaman “Hanna, neden ağlıyorsun, neden yemek yemiyorsun?” derdi, “Neden bu kadar üzgünsün? Ben senin için on oğuldan daha iyi değil miyim?”(1. Samuel 1:8) derdi.

Tapınaktayken Hanna o kadar içten dua ediyordu ki Kâhin Eli onu sarhoş sandı ama gerçeği öğrendiği zaman ona “Öyleyse esenlikle git” dedi, “İsrail’in Tanrısı dileğini yerine getirsin”(1. Samuel 1:17). Hanna, Eli’nin bu sözleriyle Tanrı’nın duasına cevap vereceğinden emin oldu. Tanrı, Hanna’nın duasını yanıtladı ve Hanna hamile kalıp bir oğul doğurdu. Tapınma zamanı gelince çocuğu alıp Eli’ye getirdiler. Eli, Samuel’in sorumluluğunu kabul etti. Samuel’in hayatına yakından baktığımızda; Eli’nin yozlaşmış bir kâhin olduğunu görebiliriz. Kendi gibi kâhin olan oğulları Hofni ve Pinehas çok kötü ve değersiz insanlardı. RAB’be sunulan kurban etlerinden kendilerine ayırırlar ve Tapınma Çadırı’nın girişindeki görevli kadınlarla zina ederlerdi. Hanna bütün bunlardan haberdar mıydı? Eğer haberdarsa neden oğlu Samuel’in böyle kişilerin yetkisi altında olmasına göz yumdu? Tek bir cevabı olabilir; Hanna oğlunu Tapınak’ta Eli’ye değil, Tanrı’nın emin ellerine teslim etmişti. Samuel, Şilo’daki bu Tapınak’ta Eli ve oğullarının yetkisi altında büyüdü. Hanna sözüne sadık kalıp Tanrı’nın kendisine verdiği oğlunu Tanrı’ya geri verdi. Bu davranışındab ötürüRab Hanna’yı beş çocuk daha vererek onu bereketledi.

Hanna’nın öyküsü Kutsal Kitap’ta neden yer alıyor? Neden olaylar Samuel Tapınakta’yken ya da Samuel’in yargıçlık yaptığı dönemden başlamıyor? Tanrı insanların zayıflıklarını kullanarak büyük işler yapar. Tanrı Hanna’nın öyküsünde Kendi görkemini gösterdi. Hanna’nın zayıflıkları, çocuk özlemi, Tanrı’ya güvenmesi, oğlunu Tanrı’ya adamasındaki sadakati bütün bunlar Tanrı’nın, Hanna’nın hayatındaki işlerinin kanıtlarıydı, Tanrı’nın İsrail tarihinde yapmış olduğu muhteşem olayların birer parçasıydı.

Hanna Samuel’i doğurduktan sonra, Meryem ise hamile iken ikisinin de RAB’be ettikleri duada benzerlikler görebiliriz:


Hanna’nın duası: Meryem’in duası:

Yüreğim RAB’de bulduğum Canım Rab’bi yüceltir;

sevinçle coşuyor; Ruhum, Kurtarıcım Tanrı

Gücümü yükselten RAB’dir sayesinde sevinçle coşar

Güçlülerin yayları kırılır; Bilgeliğiyle büyük işler yaptı;

Güçsüzleri güçle donatır… Gururluları yüreklerindeki

RAB öldürür de diriltir de Kuruntularla darmadağın etti…

Ölüler diyarına indirir Aç olanları iyilikle doyurdu,

ve çıkarır…. Zenginleri ise elleri boş çevirdi.

Toklar yiyecek uğruna

Gündelikçi olur,

Açlar doyurulur.


Yaşamı boyunca tek istediği şey bir çocuk sahibi olmaktı. Tanrı ona bir çocuk verdi, Hanna da buna karşılık oğlunu Tanrı’ya adadı ve oğlunu götürüp Tapınağa bıraktı.

Bazen hayatımızdaki olayları anlayamıyoruz ama Hanna’nın hayatında görebildiğimiz gibi Tanrı, hayatımızdaki olayları başından sonuna kadar bilir. Her şeyin bir amacı vardır ve Tanrı’ya güvenmek asla yersiz değildir.


Referans ayetler:

1. Samuel 1:2, 5, 7-10, 13, 15, 19, 20, 22;

2:1, 21


PENİNNA

1. Samuel 1:2-6Elkana’nın Hanna ve Peninna adında iki karısı vardı. Peninna’nın çocukları olduğu halde, Hanna’nın çocuğu olmuyordu. Elkana Her Şeye Egemen RAB’be tapınıp kurban sunmak üzere her yıl kendi kentinden Şilo’ya giderdi. Eli’nin RAB’bin kâhinleri olan Hofni ve Pinehas adındaki iki oğlu da oradaydı. Elkana kurban sunduğu gün karısı Peninna’ya ve oğullarıyla kızlarına etten birer pay verirken, Hanna’ya iki pay verirdi. Çünkü RAB Hanna’nın rahmini kapamasına karşın, Elkana onu severdi. Ama RAB Hanna’nın rahmini kapadığından, kuması Peninna Hanna’yı öfkelendirmek için ona sürekli sataşırdı.


YORUM: Elkana’nın iki karısından biriydi. Hanna’nın adının önce geçmesi ilk eş olduğunu gösterir. Hanna’nın ilk eş olması diğer eş üzerinde otorite ve lider konumda olmasını gerektirirdi, zaten Elkana’nın kurban etinden ona iki pay vermesinin sebebi de buydu. Fakat Peninna, Hanna’nın çocuğunun olmamasından dolayı evde güç ve otorite sahibi olmak istiyordu. Hanna’ya sürekli sataşır onunla alay ederdi. Dünyasal bir yaşantısı vardı, benliğe göre yaşıyordu. Elkana’nın sunduğu kurban etinden Hanna’ya iki pay vermesi onu Peninna’dan daha fazla önemsediğini gösterir. Elkana Hanna ile sevdiği için ama Peninna ile büyük bir ihtimalle ona çocuk doğursun diye evlendi. Bu da Peninna için bir kıskançlık sebebi olmuş olabilir. Peninna’nın sürekli sataşması Hanna’nın kendini değersiz hissetmesine sebep oldu. Hanna kocasının sevgisini Peninna’ya karşı bir koz olarak kullanabilirdi fakat bunu yapmadı. Aslında hem Hanna’nın hem de Peninna’nın hayatlarında özlem duydukları eksiklikleri vardı. Hanna’nın eksiği çocuk sahibi olmak iken Peninna’nın eksiği kocasının sevgisiydi. Bu Rahel ve Lea arasındaki soruna benziyor.

Hanna’nın çocuk sahibi olmasından sonra Peninna ile ilişkisi düzeldi mi yoksa daha mı kötü oldu?

Hiç çocuğu olmayanları ya da çok çocuğu olanları eleştirdiğimiz zamanlar oldu mu? Kendinizi Hanna gibi çaresiz ve yalnız hissettiğiniz zamanlar oldu mu? Ya da Peninna gibi insanların zayıf ve eksik yönlerini eleştirdiğiniz zamanlar oldu mu? Hanna ve Peninna’dan öğreneceğimiz iki ders var; diğer insanların içinde bulunduğu durumu anlamaya çalışmak; eksik ya da fazlalığı olsun olmasın, herkesi RAB’bin sevgisiyle sevmek ve değer vermek. Yuhanna 13:34’de İsa Mesih; “Size yeni bir buyruk veriyorum: Birbirinizi sevin. Sizi sevdiğim gibi siz de birbirinizi sevin”dedi. Bize sürekli zorluk çıkaran insanlara karşı sabırla dayanabilmeli, her zorluğa karşı dayanmalı ve asla pes etmemeliyiz. Matta 11:28’de İsa Mesih; “Ey bütün yorgunlar ve yükü ağır olanlar! Bana gelin, ben rahat veririm” dedi.


Referans ayetler:

1. Samuel 1:2, 4



İKAVOT’UN ANNESİ (PİNEHAS’IN KARISI)

1. Samuel 4:19-22Eli’nin gelini –Pinehas’ın karısı– gebeydi, doğurmak üzereydi. Tanrı’nın Sandığı’nın ele geçirildiğini, kayınbabasıyla kocasının öldüğünü duyunca birden sancıları tuttu, yere çömelip doğurdu. Ölmek üzereyken ona yardım eden kadınlar, “Korkma, bir oğlun oldu” dediler. Ama o aldırmadı, karşılık da vermedi. Tanrı’nın Sandığı ele geçirilmiş, kayınbabasıyla kocası ölmüştü. Bu yüzden, “Yücelik İsrail’den ayrıldı!” diyerek çocuğa İkavot adını verdi. “Yücelik İsrail’den ayrıldı!” dedi, “Çünkü Tanrı’nın Sandığı ele geçirildi.”


YORUM: Tanrı’ya sadık olmayan bir kâhin ile evliydi. Kocası Pinehas’ın pek ahlaklı olduğu söylenemezdi. Kendisi hakkında pek bir şey yazmaz ama her zaman kaygılı ve kederli olduğunu anlamak zor değil. Kutsal Kitap’ta ismi yazılı değil.

O da Rahel gibi doğum yaparken öldü. İkisi de çocuklarına acılarını dile getiren isimler verdiler. Bir anne neden çocuğuna “Yücelik yok”(1. Samuel 4:21) anlamına gelen bir ad verir ki? Birçok sebebi olabilir. Oğluna İkavot adını verdi çünkü o tarihlerde insanlar Tanrı’ya karşı itaatsizlik içindeydiler. İnsanlar günaha batmışlardı. Kâhinler bile akıl almaz işler yapıyorlardı. Oğluna İkavot adını verdi çünkü ayrılık vaktiydi. Hem kocasından hem de kayınbabasından ayrılmıştı. Tanrı’nın yüceliği de İsrail’den ayrılmıştı. Ve en son kendisi bu dünyadan ayrıldı.

Tanrı’nın yüceliğinin olmadığı bir diyara çocuk doğurduğunun bilincindeydi. Oğlu için hiçbir ümidi yoktu. Kocasının savaşta İsrailli bir kahraman gibi ölmediğini de biliyordu.

Kayınbabası Eli ve kocasının ölümünden çok RAB’bin Antlaşma Sandığı’nın Filistliler’in eline geçtiği için acı duydu. Dudaklarından yalnızca “Yücelik İsrail’den ayrıldı! Çünkü Tanrı’nın Sandığı ele geçirildi”(1. Samuel 4:22) sözleri çıktı. Bu sözler bize inancında samimi fakat Tanrı’nın bir simge olan sandığını Tanrı’dan fazla önemsediğini gösterir.


Referans ayetler:

1. Samuel 4:19-22


MERAV

Saul'un iki kızından büyüğünün adı Merav, küçüğününki Mikal'dı. Bütün İsrail ve Yahuda halkı Davut'u seviyordu çünkü Davut onlara öncülük ediyordu.


1. Samuel 18:17-19Saul Davut’a, “İşte büyük kızım Merav” dedi, “Onu sana eş olarak vereceğim. Yalnız hatırım için yiğitçe davran ve RAB’bin savaşlarını sürdür.” Çünkü, “Davut’un ölümü benim elimden değil, Filistliler’in elinden olsun” diye düşünüyordu. Davut, “Ben kim oluyorum, İsrail’de ailem ve babamın oymağı ne ki, krala damat olayım?” diye karşılık verdi. Ne var ki, Saul’un kızı Merav’ın Davut’a verileceği zaman geldiğinde, kız Davut yerine Meholalı Adriel’e eş olarak verildi.


2. Samuel 21:8-9Onun yerine, Aya kızı Rispa’nın Saul’dan doğurduğu Armoni ve Mefiboşet adındaki iki oğlunu ve Saul kızı Merav’ın Meholalı Barzillay oğlu Adriel’den doğurduğu beş oğlunu aldı. Davut onları Givonlular’ın eline teslim etti. Givonlular onları dağda, RAB’bin önünde astılar. Yedisi de aynı anda öldüler. Biçme zamanının ilk günlerinde, arpa biçme zamanının başlangıcında öldürüldüler.


YORUM: Kral Saul’un büyük kızıydı. Davut’un çok sevdiği dostu Yonatan’ın kız kardeşiydi. Kutsal kitap’ta ismi sadece dört kez geçiyor. Adriel ile evlendikten sonra hakkında fazla bilgiye rastlamıyoruz.

Saul, Filistli asker Golyat’ı öldürene kızı Merav’ı vereceğini bildirdi. Saul Golyat’ı öldürüp İsrailliler’in gözünde kahraman olan Davut’u kıskanmaya başladı. Saul söz verdiği gibi kızını Golyat’ı öldüren Davut’a değil de Adriel’e eş olarak verdi. Merav’ın beş oğlu oldu. Daha sonra İsrail’de kıtlık oldu. Davut bu kıtlığın nedenini Tanrı’ya sorduğunda Tanrı onu şöyle yanıtladı; “Buna kan döken Saul ile ailesi neden oldu. Çünkü Saul Givonlular’ı öldürdü”(2. Samuel 21.1). Givonlular Davut’tan öldürmek için Saul’un oğullarından yedi tanesini istediler. Davut Saul’un iki oğlunu ve kızı Merav’ın beş oğlunu Givonlular’a teslim etti.

Merav’ın genç yaşta öldüğü tahmin ediliyor. Davut Saul’un oğullarını Givonlular’a teslim ettiğinde hayatta değildi öyle olsa ondan bahsedilirdi. Rispa oğullarının cesetlerinin başında günlerce beklemişti. Merav oğulları asıldığında hayatta değildi, olsaydı Rispa gibi çok büyük acılar çekecekti.


Referans ayetler:

1. Samuel 14:49; 18:17, 19

2. Samuel 21:8


MİKAL

1. Samuel 14:49Saul’un oğulları Yonatan, Yişvi ve Malkişua idi. İki kızından büyüğünün adı Merav, küçüğünün adı Mikal’dı.


1. Samuel 18:20-29Bu arada Saul’un öbür kızı Mikal Davut’a gönül vermişti. Bunu duyan Saul sevindi. “Davut’a Mikal’ı veririm” diye düşündü, “Öyle ki, Mikal Davut’u tuzağa düşürür; Filistliler de onu öldürür.” Davut’a, “Bugün damadım olmak için yine fırsatın var” dedi. Sonra görevlilerine, Davut’a gizlice şunları söylemelerini buyurdu: “Bak, kral senden hoşnut, bütün görevlileri de seni seviyor. Kralın damadı olmanın zamanı geldi.” Saul’un görevlileri bu sözleri Davut’a ilettiler. Davut, “Yoksul ve önemsiz biriyken kralın damadı olmak sizce küçük bir şey mi?” diye karşılık verdi. Görevliler Davut’un dediklerini Saul’a bildirdiler. Saul şöyle buyurdu: “Davut’a deyin ki, ‘Kral düşmanlarından öç almak için başlık parası olarak yüz Filistli’nin sünnet derisinden başka bir şey istemiyor.’” Davut’un Filistliler’in eline düşüp öleceğini tasarlıyordu. Görevliler Saul’un söylediklerini Davut’a ilettiler. Davut, kralın damadı olacağına sevindi. Tanınan süre dolmadan Davut’la adamları gidip iki yüz Filistli öldürdüler. Kralın damadı olabilmek için Davut, öldürülen Filistliler’in sünnet derilerini tam tamına getirip krala sundu. Saul da buna karşılık kızı Mikal’ı eş olarak ona verdi. Saul, RAB’bin Davut’la birlikte olduğunu ve kızı Mikal’ın onu sevdiğini apaçık gördü. Bu yüzden Davut’tan daha çok korktu ve yaşamı boyunca ona düşmanlık besledi.”


1. Samuel 19:11-17Saul, Davut’u gözetlemeleri, ertesi sabah da öldürmeleri için evine ulaklar gönderdi. Ama karısı Mikal Davut’a, “Bu gece kaçıp kurtulamazsan, yarın öldürüleceksin” dedi. Sonra Davut’u pencereden aşağıya indirdi. Böylece Davut kaçıp kurtuldu. Mikal aile putunu alıp yatağa koydu, üstüne yorganı örttü, baş tarafına da keçi kılından bir yastık yerleştirdi. Saul’un gönderdiği ulaklar Davut’u yakalamaya geldiğinde, Mikal, “Davut hasta” dedi. Saul Davut’u görmeleri için ulakları yeniden göndererek, “Onu yatağıyla buraya getirin de öldüreyim” diye buyurdu. Ulaklar eve girince, yatakta başında keçi kılından yastık olan putu gördüler. Saul Mikal’a “Neden beni böyle kandırıp düşmanımın kaçmasını sağladın?” diye sordu. Mikal, “Davut bana, ‘Bırak beni gideyim, yoksa seni öldürürüm’ dedi” diye yanıtladı.


2. Samuel 3:12-16Avner kendi adına Davut’a ulaklar gönderip şöyle dedi: “Ülke kimin ülkesi? Benimle bir antlaşma yap; o zaman İsrail’in tümünün sana bağlanması için ben de senden yana olurum.” Davut, “İyi” diye yanıtladı, “Seninle bir antlaşma yaparım. Yalnız senden şunu istiyorum: Beni görmeye geldiğinde Saul’un kızı Mikal’ı da getir. Yoksa beni görmeyeceksin.” Öte yandan Davut Saul oğlu İş-Boşet’e de ulaklar aracılığıyla şu haberi gönderdi: “Yüz Filistli’nin sünnet derisi karşılığında nişanlandığım karım Mikal’ı bana ver.” Bunun üzerine İş-Boşet, kadının kocası Layiş oğlu Paltiel’den alınıp getirilmesi için adamlar gönderdi. Kocası kadını ağlaya ağlaya Bahurim’e kadar izledi; sonra Avner ona, “Geri dön” deyince döndü.


Uzun zaman sonra Davut düşmanlarına karşı zafer kazandı ve Antlaşma Sandığı’nı kente getirdi.


2. Samuel 6:14-17Keten efod kuşanmış Davut, RAB’bin önünde var gücüyle oynuyordu. Davut’la bütün İsrail halkı, sevinç naraları ve boru sesi eşliğinde RAB’bin Sandığı’nı getiriyorlardı. RAB’bin Sandığı Davut Kenti’ne varınca, Saul’un kızı Mikal pencereden baktı. RAB’bin önünde oynayıp zıplayan Kral Davut’u görünce, onu küçümsedi. RAB’bin Sandığı’nı getirip Davut’un bu amaçla kurduğu çadırın içindeki yerine koydular. Davut RAB’be yakmalık sunular ve esenlik sunuları sundu.


2. Samuel 6:20-23Davut ailesini kutsamak için eve döndüğünde, Saul’un kızı Mikal onu karşılamaya çıktı. Davut’a şöyle dedi: “İsrail Kralı bugün ne güzel bir ün kazandırdı kendine! Değersiz biri gibi, kullarının cariyeleri önünde soyundun.” Davut, “Baban ve bütün soyu yerine beni seçen ve halkı İsrail’e önder atayan RAB’bin önünde oynadım!” diye karşılık verdi, “Evet, RAB’bin önünde oynayacağım. Üstelik kendimi bundan daha da küçük düşüreceğim, hiçe sayacağım. Ama sözünü ettiğin o cariyeler beni onurlandıracaklar.” Saul’un kızı Mikal’ın ölene dek çocuğu olmadı.


YORUM: İsrail’in ilk Kralı Saul ve Ahinoam’ın kızı, Davut’un ise ilk karısıydı. Güçlü duyguların kadınıydı fakat hayatındaki önemli olayları kontrol edemedi. Babası Saul ve kocası Davut’un krallık kavgasının tam ortasında kalmış kadın figürünü yansıtıyor. İki kocasından da ayrılmak zorunda bırakıldı. Düşmanlarına karşı zalim olan babasını ve erkek kardeşi Yonatan’ı kaybetti. Kısa zaman için bile olsa Davut’a büyük bir tutkuyla bağlıydı ama babası Saul, Mikal’ın sevgisini Davut’u alt etmek için bir koz olarak kullandı. Aslında Saul’un amacı başkaydı. Saul, Davut’un güçlü olmasından ve İsrail halkı tarafından sevildiği için de yerine kral olacağından korkuyordu. Davut’un Filistliler tarafından öldürüleceğini düşünüp böylelikle ondan kurtulmayı planlıyordu ama planları istediği gibi gitmedi. Davut’un Mikal ile olan evliliği Saul’un kıskaçlığını ve bu yetenekli genç askere olan korkusunu silemedi; o yüzden onu mızrağıyla duvara çivilemek istedi. Bunu fark eden Mikal, uzun bir süre onu göremeyeceğinden habersiz Davut’u uyarıp onun evden kaçmasına yardım etti. Kendisi evde kalıp Davut’u yalnız göndermekle hayatının hatasını yaptı çünkü onu uzun bir süre göremeyecekti. Belki, kendince, babası Saul’un Davut’a olan kızgınlığının geçeceğini, Davut’un tekrar geri döneceğini düşündü. Bu duruma çok kızan babasına Davut’un kendisini öldürmekle tehdit ettiğine dair yalan söyledi. Bu ayrılığın kısa süreceğini ve mutlu sonla biteceğini hayal etmiş olabilir. Belki de Davut’un gelip de onu babasının gazabından kurtaracağına inandı. Aradan günler, aylar hatta yıllar geçti ve Davut’tan hiçbir haber almadı. Babasının onu cezalandırmak için başka biriyle evlendirmesi karşısında hayal kırıklığına uğradı mı? Davut’a olan sevgisi ona büyük bedele mal oldu. Saul tüm yetkisini kullanıp kızı Mikal’ı Gallimli Layiş’in oğlu Palti’ye verdi.

Saul ölünceye dek Davut kaçak olarak yaşadı.

Ayrılmalarının üzerinden on yıl geçmişti. Davut’un tekrar bir araya gelme isteği Mikal’de büyük bir sevinç uyandırmış mıydı? Ancak o zamana dek Davut’un birkaç karısı ve çocukları olmuştu. Davut’un bu isteğinin nedeni sevgiden çok bencillik ve politikti, bu nedenle Mikal’ı kocasından zorla çekip aldı çünkü kısa zaman sonra krallığını ilan edecekti. Palti Mikal’dan ayrılırken çok gözyaşı dökmesine karşın Mikal’ın üzüldüğüne dair herhangi bir şey yazmıyor. Mikal ne gibi duygular içindeydi? Kocasından ayrıldığı için üzgün müydü yoksa Davut ile tekrar bir araya gelecekleri için mutlu muydu? Mikal’ın Davut’u sevdiği aşikârdır fakat Davut’un onu sevdiğinin belirtilmemesi manidardır.

Mikal hakkında en son Davut’un düşmanlarına karşı zafer kazanıp da Antlaşma Sandığı’nın Yeruşalim’e getirildiğinde okuyoruz. Davut zafer kazanmanın ve Antlaşma Sandığı’nın kente gelmesinden dolayı sevinç içinde dans ediyordu. Mikal bunu görünce Davut’u küçümsedi. Mikal’ı bu kadar değiştiren olay neydi? Kocasını çok severken birden sert ve gözü açılmış bir kadın oldu. Artık prenses değildi; kral olan babası Tanrı tarafından reddedilmiş ve daha sonra ölmüştü, şimdi ise Davut’un hükmü altındaydı fakat buna rağmen Davut’un Tanrı’ya olan şükür ve övgülerini küçük gördü. Bu davranışı Davut’un sonsuza dek kendisine sırt çevirmesine neden oldu.

Mikal’in yüreği Davut’tan çok babası Saul’a benzedi. Yüreği RAB’be yakın değildi. Yaşamı boyunca karşılaştığı zorluklarda onu ayakta tutacak imanı pek görmüyoruz. Güçlü kadındı fakat hayatındaki önemli olayları kontrol edemedi. Davut’un evinde kaldı fakat Davut bir daha ona el sürmedi ve Mikal ömrünün sonuna kadar çocuksuz ve yalnız olarak yaşadı. Mikal’ın çocuksuz kalmasının bir nedeni Tanrı’nın Sandığı’nı küçük görmesiydi. “…Çünkü kendini yücelten herkes alçaltılacak, kendini alçaltan ise yüceltilecektir”(Luka 18:14). Diğer bir nedeni de; Tanrı’nın Saul’un soyundan gelen birinin İsrail’i yönetmesini istememesi olabilir.


Referans ayetler:

1. Samuel 14:49;

18:20,27,28;

19:11,12,13,17;

25:44

2.Samuel 3:13,14

6:16,20,21,23

21:8

1. Tarihler 15:29


DAVUD’UN ANNESİ

1. Samuel 22:3-4Davut oradan Moav’daki Mispa Kenti’ne gitti. Moav Kralı’ndan, “Tanrı’nın bana ne yapacağı belli oluncaya dek annemle babamın gelip yanınızda kalmasına izin verir misin?” diye bir istekte bulundu. Böylece Davut annesiyle babasını Moav Kralı’nın yanına bıraktı. Davut sığınakta kaldığı sürece onlar da Moav Kralı’nın yanında kaldılar.


YORUM: Kutsal Yazılar’da tanınmış kişilerin annelerinden bahsedilirken genellikle çoğunun isminin geçmesine rağmen Davut gibi tarihin en bilindik birinin annesinin adının geçmemesi ilginçtir. Hakkında hemen hemen hiçbir bilgi yok.

Bazı yorumcular birkaç ayetten yola çıkarak aslında annesinin Davut’u zina sonucu doğurduğunu varsayar. Bu ayetlere sırayla bakalım, öncelikle Davut’un yazdığı 51. Mezmur 5. ayetebakalım, burada Davut; “Nitekim suç içinde doğdum ben, günah içinde annem bana hamile kaldı”, diye yazıyor. Diğer birkaç ayet ise; Peygamber Samuel’in RAB tarafından Beytlehemli İşay’ın evine gönderildiğinde İşay’ın bütün oğullarını Samuel’in karşına çıkardığında Davut’un orada olmadığını yazıyor. 1. Samuel 16:11’de Samuel İşay’a “Oğullarının hepsi bunlar mı?”diye soruncaya dek İşay Davut’tan hiç söz etmiyor. Ayrıca Davut Mezmur 69:8’de şunu yazar; “Kardeşlerime yabancı, annemin öz oğullarına uzak kaldım.”Tüm bunlar bir varsayımdır, ne kadar gerçeklik payı vardır bilinmez. Her şeye rağmen Davut anne ve babasına sahip çıkan onları koruyan ve saygı duyan biriydi. Onlar için endişelendiğinden onları güvenli bir yere teslim etti. Annesi böyle bir Tanrı adamı, bir kral olan oğluyla gurur duymuş olmalıydı. Oğlunun soyundan “Davut oğlu” da denilecek bir Kurtarıcı gelecekti.


Referans ayet:

1. Samuel 22:3-4


AVİGAYİL

1. Samuel 25:2-42Maon’da çok varlıklı bir adam vardı; işi Karmel’deydi. Üç bin koyunu, bin keçisi vardı. O sırada Karmel’de koyunlarını kırkmaktaydı. Adamın adı Naval, karısının adı da Avigayil’di. Kadın sağgörülü ve güzeldi. Ama Kalev soyundan gelen kocası kaba, kötü huylu biriydi. Davut kırdayken, Naval’ın koyunlarını kırktığını duydu. On uşağı şu buyrukla ona gönderdi: “Karmel’de Naval’ın yanına gidin. Benden ona selam söyleyip şöyle deyin: ‘Ömrün uzun olsun! Sana, ailene ve sana bağlı olan herkese esenlik olsun! Şimdi koyunların kırkma zamanı olduğunu duydum. Çobanların bizimle birlikteyken, onları incitmedik. Karmel’de kaldıkları sürece hiçbir kayıpları olmadı. Uşaklarına sor, sana söyleyecekler. Bunun için adamlarıma yakınlık göster. Çünkü sana şenlik zamanında geldik. Lütfen kullarına ve oğlun Davut’a elinden geleni ver.’” Davut’un adamları varıp Davut adına bu sözleri Naval’a ilettiler ve beklemeye başladılar. Ne var ki, Naval Davut’un adamlarına şu karşılığı verdi: “Bu Davut da kim? İşay’ın oğlu da kim oluyor? Bu günlerde birçok köle efendilerini bırakıp kaçıyor. Ekmeğimi, suyumu, kırkıcılarım için kestiğim hayvanların etini alıp nereden geldiklerini bilmediğim kişilere mi vereyim?” Davut’un adamları geldikleri yoldan döndüler ve Naval’ın bütün söylediklerini Davut’a bildirdiler. Davut adamlarına, “Herkes kılıcını kuşansın!” diye buyruk verdi. Davut da, adamları da kılıçlarını kuşandılar. Yaklaşık dört yüz adam Davut’la birlikte gitti; iki yüz kişi de erzağın yanında kaldı. Naval’ın uşaklarından biri, Naval’ın karısı Avigayil’e, “Davut efendimiz Naval’a esenlik dilemek için kırdan ulaklar gönderdi” dedi, “Ama Naval onları tersledi. Oysa adamlar bize çok iyi davrandılar. Bizi incitmediler. Kırda onlarla birlikte kaldığımız sürece hiçbir şeyimiz kaybolmadı. Koyunlarımızı güderken, yanlarında kaldığımız sürece gece gündüz bizi korudular. Şimdi ne yapman gerektiğini iyi düşün. Çünkü efendimize ve bütün ailesine kötülük yapmayı tasarlıyorlar. Üstelik efendimiz o kadar kötü ki, kimse ona bir şey söyleyemiyor.” Bunun üzerine Avigayil, hiç zaman yitirmeden, iki yüz ekmek, iki tulum şarap, hazırlanmış beş koyun, beş sea kavrulmuş buğday, yüz salkım kuru üzüm ve iki yüz parça incir pestili alıp eşeklere yükledi. Sonra uşaklarına, “Önümden gidin, ben arkanızdan geliyorum” dedi. Kocası Naval’a hiçbir şey söylemedi. Avigayil eşeğe binmiş, dağın öbür yolundan inerken, Davut’la adamları da ona doğru ilerliyorlardı. Avigayil onlarla karşılaştı. Davut, “Bu adamın kırdaki malını doğrusu boş yere korudum” demişti, “Onun mallarından hiçbir şey eksilmedi. Öyleyken bana iyilik yapacağına kötülükle karşılık verdi. Eğer sabaha dek adamlarından tek birini bile sağ bırakırsam, Tanrı bana aynısını, hatta daha kötüsünü yapsın!” Avigayil Davut’u görünce hemen eşekten indi; Davut’un önünde eğilip yüzüstü yere kapandı. Onun ayaklarına kapanarak şöyle yalvardı: “Efendim, suçu ben, yalnız ben üstüme alıyorum. İzin ver, ben kölen seninle konuşsun, onun söyleyeceklerini dinle. Yalvarırım, efendim, o kötü adam Naval’a aldırma. Çünkü kişiliği tıpkı adı gibidir. Adı akılsız anlamına gelir; kendisi de akılsızın biridir. Ben kulun, efendim Davut’un gönderdiği ulakları görmedim. “Ama şimdi, ey efendim, RAB senin kan dökmene ve kendi elinle öç almana engel oldu. Yaşayan RAB’bin adı ve senin yaşamın hakkı için yalvarırım, düşmanların ve efendime kötülük tasarlayanların tümü Naval gibi olsun. Ben kölenin efendime getirdiği bu armağan, seni izleyen adamlarına verilsin. Lütfen kölenin suçunu bağışla. RAB kesinlikle efendimin soyunu sürdürecektir; çünkü efendim RAB’bin savaşlarını sürdürüyor. Yaşadığın sürece sende hiçbir haksızlık bulunmasın. Biri kalkıp seni öldürmek amacıyla ardına düşerse, yaşamını Tanrın RAB güven altında tutacaktır; düşmanlarını sapanla taş atar gibi fırlatıp atacaktır. RAB, efendime söz verdiği bütün iyilikleri yerine getirip onu İsrail’e önder atadığında, kendi öcünü almak uğruna boş yere kan dökmediğin için pişmanlık ve üzüntü duymayacaksın. RAB efendimi başarıya ulaştırdığında köleni anımsa.” Davut, “Bugün seni karşıma çıkaran İsrail’in Tanrısı RAB’be övgüler olsun!” diye karşılık verdi, “Anlayışını kutlarım! Bugün kan dökmemi ve öcümü elimle almamı engellediğin için seni kutlarım. Doğrusu sana kötülük etmemi önleyen İsrail’in Tanrısı yaşayan RAB’bin adıyla derim ki, beni karşılamak için hemen gelmemiş olsaydın, gün doğuncaya dek Naval’ın adamlarından hiçbiri sağ kalmayacaktı.” Avigayil’in kendisine getirdiklerini kabul eden Davut, “Esenlikle evine dön. Sözlerine kulak verip dileğini kabul ettim” dedi. Avigayil Naval’ın yanına döndü. Naval evinde krallara yaraşır bir şölen düzenlemişti. Çok sarhoş olduğundan neşeliydi. Bu yüzden Avigayil sabaha dek ona bir şey söylemedi. Ama ertesi sabah Naval ayılınca karısı ona olup bitenleri anlattı. İşte o an Naval’ın kalbi sıkıştı ve felç oldu. Yaklaşık on gün sonra da RAB Naval’ı cezalandırıp öldürdü. Davut, Naval’ın öldüğünü duyunca, “Beni küçümseyen Naval’a karşı davama bakan, kulunu kötülük etmekten alıkoyan RAB’be övgüler olsun!” dedi, “RAB Naval’ın kötülüğünü onun başına döndürdü.” Sonra Davut Avigayil’e evlenme teklifinde bulunmak için ulaklar gönderdi. Davut’un ulakları Karmel’e, Avigayil’in yanına varıp, “Davut sana evlenme teklifinde bulunmak için bizi gönderdi” dediler. Avigayil yüzüstü yere kapanarak, “Ben kölen sana hizmet etmeye ve efendimin ulaklarının ayaklarını yıkamaya hazırım” diye yanıtladı. Hemen kalkıp eşeğe bindi. Yanına beş hizmetçisini alıp Davut’un ulaklarını izleyerek yola koyuldu. Sonra Davut’un karısı oldu.


YORUM: Bu bölümdeki olaylar Davut’un Saul’un zulmünden kaçıp sürgün olarak yaşadığı zamanda gerçekleşir. Samuel henüz ölmüştü ve İsrail halkı bu büyük lideri ve peygamberleri için yas tutuyordu.

Kutsal Kitap Avigayil’i akıllı ve güzel olarak tanımlar. Sağduyulu olduğundan uzlaştırıcı, barış sağlayan kadın diye nitelendirilir. Eski Antlaşma’daki ünlü kadınlar arasındaki en hikmetlisiydi. Avigayil saygın ve sağduyulu olduğu kadar güzel bir kadındı. Zengin biriyle evliydi ve belki de bu zenginliğin tadını çıkarıyordu ama kocası huysuz ve cimri biriydi. Davut’un talebini reddedeceğini bildiğinden kocasına hiçbir şey belli etmeden Davut ve adamlarını karşılamaya gitti. Bu davranışıyla hem kocasını hem de Davut’u bir felaketten kurtardı. Nasıl olur da böyle akıllı ve güzel bir kadın Naval gibi bir adamın eşi olabilir diye düşünebiliriz. 1. Samuel 25:2“Maon’da çok varlıklı bir adam vardı….”ayeti bize belki bir ipucu verebilir. Avigayil’in adı dışında geçmişi ve baba evi hakkında hiçbir şey yazılmıyor. Naval’ın evlenirken o zamanın geleneklerine göre ailesine yüklü miktarda ücret ödeyip ödemediğini ya da herhangi bir antlaşma yapıp yapmadığını bilmiyoruz ama tek bildiğimiz şu ki Avigayil, Naval’ın hak ettiği eşten çok daha fazlasına sahipti.

Avigayil kocasını “o kötü adam Naval… çünkü kişiliği tıpkı adı gibidir. Adı akılsız anlamına gelir; kendisi de akılsızın biridir”diye tanımlar (1. Samuel 25:25). Acaba bu Avigayil’in eşinin hatasını düzelttiği ilk olay mıydı? Daha önce de başka hatalar yapmış mıydı?

Naval’ın uşağının gidip tüm olup bitenleri Avigayil’e anlatması onun ev halkının ve uşaklarının sadakatini kazandığının bir işaretidir. Uşaklar Avigayil’in anlayışlı, özgür ve güçlü bir kadın olduğunun farkındaydılar. Avigayil’in her dediğine itaat ederlerdi. Avigayil ellerinde kılıçları hazır bekleyen dört yüz kızgın askerin ve Davut’un karşısına çıkacak kadar cesurdu. Düşüncesinde kararlı olan Davut gibi adamların kızınca neler yapabileceğini bilecek kadar da hikmetliydi, bu nedenle yanına yiyecek alıp Davut’u karşılamaya gitti. Yanında yiyecek götürmesi Davut’u haklı gördüğünün bir işaretiydi.

Tanrı onu kocasının hayatını kurtarması için kullandı. Naval’la olan evliliği süresince çok acı çekmiş olmalıydı. Kocasından söz ederken “adı akılsız’ anlamına gelir; kendisi de akılsızın biridir”demesine karşın ona iyi bir eş oldu. Naval’ın kibirli, açgözlü, bencil ve her zaman kendini büyük görmesi ona çok şey kaybettirdi. Avigayil ise Naval’ın tam zıttıydı. Alçakgönüllü, imanlı, cömert, akıllı ve onurluydu.

Avigayil, Davut’a “RAB, efendime söz verdiği bütün iyilikleri yerine getirip onu İsrail’e önder atadığında”(1. Samuel 25:30), dediğinde onun hakkında hoş ve peygambersel bir dille konuştu. Davut’un önünde yere kapandığında onurlu, saygılı ve etkili konuşması Davut’u etkiledi.

Avigayil ve Naval; “Yumuşak yanıt gazabı yatıştırır, oysa yaralayıcı söz öfkeyi alevlendirir”(Süleyman’ın Özdeyişleri 15:1), ayetine iyi birer örnektirler.

Avigayil’in çocuklarından bahsedilmiyor. Genç ve henüz çocuğu olmadığını tahmin edebiliriz.

Davut, Avigayil ile karşılaştığında Saul’un zulmünden kaçan biriydi. Mikal ile evli olmasına rağmen Naval’ın öldüğünü duyunca Avigayil’i hatırladı ve adamlarını gönderip onunla evlenmek istediğini iletti. Avigayil, Davut’la evlenmeyi, onun karılarından biri olmayı kabul etti. Avigayil Davut’a kocasından kalan zengin bir miras ve yeni bir sosyal pozisyon getirdi. Buna rağmen Tanrı’nın kendi işleri için seçtiği kişiyle evlendiği için gurura kapılmadı. Davut aynı zamanda gidip Yizreelli Ahinoam ile evlendi ve Ahinoam’dan ilk çocuğu dünyaya geldi. Daha sonra Avigayil’den de bir çocuğu oldu.

Avigayil Davut’un sekiz karısından biriydi ve bu kadınlar arasında Avigayil Davut’un kendisine emanet edilmiş İsrail Krallığı’nı korumak için Tanrı tarafından seçilmiş kişi olduğunu hatırlamasında büyük bir etkisi ve yardımı oldu.

Davut ile olan evliliğinden Kilav (2. Samuel 3:3, 1. Tarihler 3:1’de ise ismi Daniel olarak geçer) adında bir oğlu oldu. Bu bölümden sonra Avigayil’in adına bir daha rastlamıyoruz.

Bu olayda Avigayil’in alçakgönüllülüğünü görebiliriz. Yakup 4:10’da “Rab’bin önünde kendinizi alçaltın, sizi yüceltecektir”ayetine iyi bir örnektir.


Referans ayetler:

1. Samuel 25:3-42; 27:3; 30:5

2. Samuel 2:2; 3:2;

1. Tarihler 3:1


SAUL’UN KARISI AHİNOAM

Saul’un karısı, Ahimaas’ın kızı Ahinoam’dı.


YORUM: Ahimaas’ın kızı, İsrail’in ilk kralı Saul’un karısıydı. İsrail’in ilk kraliçesi olduğunda ne bir başkent ne de bir saray vardı. Saul ordu komutanıydı bu yüzden Ahinoam’ın evlilik yaşamının büyük bir bölümünü Saul’suz, bir ihtimal savaş meydanına yakın evinde geçirdiğini tahmin etmek hiç de zor değildir. Şüphesiz birçok sorunla yüzyüze geldi. Özellikle Davut’a olan kıskançlığından dolayı duygusal sorunlar yaşayan kocasını idare etmesi gerekti. Saul kızı Mikal’ın Davut’a karşı beslediği sevgiyi kullanıp onu alt etmek için kullanırken neredeydi? Kızı Mikal ve Davut’un hayatı tehlikedeyken neredeydi? Saul Mikal’ın Davut ile olan evliliğini bitirip başka biri ile evlendirirken neredeydi? Belki kızı için en iyiyi isteyecek kadar iyi niyetli biriydi fakat ortayı bulma konusunda korkuları vardı.

Tek tesellisi Davut’a karşı çıkarsız sevgisi olan asil oğlu Yonatan’dı. Yonatan bu asil niteliklerini babası Saul’dan değil annesinden almış olmalıydı.

Ahinoam Davut’a söz verilip de başkasıyla evlendirilen Merav’ın, aynı zamanda Merav’ın yerine Davut’a eş olarak verilen Mikal’ın da annesiydi. Ahinoam’ın Yişvi ve Malkişua adında iki oğlu daha vardı.


Referans ayetler:

1. Samuel 14:50


DAVUT’UN KARISI AHİNOAM

1. Samuel 25:43Davut Yizreelli Ahinoam’ı da eş olarak almıştı. Böylece ikisi de onun karısı oldular.


1. Samuel 27:1-3Davut, “Bir gün Saul’un eliyle yok olacağım” diye düşündü, “Benim için en iyisi hemen Filist topraklarına kaçmak. O zaman Saul İsrail’in her yanında beni aramaktan vazgeçer; ben de onun elinden kurtulmuş olurum.” Böylece Davut’la yanındaki altı yüz kişi kalkıp Gat Kralı Maok oğlu Akiş’in tarafına geçtiler. Aileleriyle birlikte Gat’ta Akiş’in yanına yerleştiler. İki karısı Yizreelli Ahinoam’la Karmelli Naval’ın dul karısı Avigayil de Davut’un yanındaydı.


1. Samuel 30:5Davut’un iki karısı, Yizreelli Ahinoam ile Karmelli Naval’ın dulu Avigayil de tutsak edilmişti.”


1. Samuel 30:18-19Davut Amalekliler’in ele geçirdiği her şeyi, bu arada da iki karısını kurtardı. Gençler, yaşlılar, oğullar, kızlar, yağmalanan mallar, kısacası Amalekliler’in aldıklarından hiçbir şey eksik kalmadı. Davut tümünü geri aldı.


2. Samuel 2:1-3Bundan sonra Davut RAB’be, “Yahuda kentlerinden birine gideyim mi?” diye sordu. RAB, “Git” dedi. Davut, “Nereye gideyim?” diye sorunca, RAB, “Hevron’a” diye karşılık verdi. Bunun üzerine Davut, iki eşiyle –Yizreelli Ahinoam ve Karmelli Naval’ın dulu Avigayil’le– birlikte oraya gitti. Aileleriyle birlikte adamlarını da götürdü. Hevron’a bağlı kentlere yerleştiler.


2. Samuel 3:2Davut’un Hevron’da doğan oğulları şunlardı: İlk oğlu Yizreelli Ahinoam’dan Amnon.


YORUM: Kutsal Kitap’ta sadece iki kadının adı Ahinoam’dır; biri Saul’un karısı (1. Samuel 14:50) diğeri ise Davut’un karısı. Ortak noktaları ikisinin de eşleri kral’dı. 2. Samuel 12:8’de Natan Davut’a RAB’bin sözünü ileterek; “Sana efendinin evini verdim, karılarını da koynuna verdim. İsrail ve Yahuda halkını da sana verdim. Bu az gelseydi, sana daha neler neler verirdim!”diyor. Bazı yorumcular bu ayetten yola çıkarak ikisinin de aynı kişiler olduğunu savunurlar. Şayet öyle ise Mikal’ın bu durum karşısında tepkisi ne oldu? Böyle bir olaya inanmak gerçekten zordur. Levililer 18:17“Bir kadının hem kendisiyle, hem kızıyla cinsel ilişki kurmayacaksın. Kadının kızının ya da oğlunun kızıyla cinsel ilişki kurmayacaksın. Çünkü onlar kadının yakın akrabasıdır. Onlara yaklaşmak alçaklıktır”diyor. Mantık yürütecek olursak Davut ve Saul’un oğlu Yonatan’ın yaşları birbirine yakındı. O zaman Ahinoam Davut’tan çocuk doğuramayacak kadar büyüktü.

Ahinoam Davut’un sekiz karısından biriydi. Avigayil ile evlendikten kısa bir süre sonra Davut Yizreelli Ahinoam’ı eş olarak aldı.

Ahinoam ve Avigayil Amalekliler tarafından tutsak alındılar fakat Davut gidip onları Amalekliler’in elinden kurtarıp geri getirdi. Saul’un ölümünden sonra Davut Avigayil ve Ahinoam’ı Hevron’a yerleştirdi.

Davut’un ilk oğlu Amnon’un annesiydi. Amnon babası Davut’un Maaka’dan olan kızı Tamar’la zorla yattı, daha sonra Tamar’a yaptığı kötülük nedeniyle Avşalom tarafından öldürüldü.

Tamar üvey kardeşi tarafından tecavüze uğradığında annesi Ahinoam hayatta mıydı? Neden adından söz edilmiyor? Bu olaya tanık olduysa nasıl tepki verdi?


Referans ayetler:

1. Samuel 25:43; 27:3; 30:5

2. Samuel 2:2; 3:2

1. Tarihler 3:1


CİNCİ KADIN

1. Samuel 28:3-25Samuel ölmüş, bütün İsrail halkı onun için yas tutmuştu. Onu kendi kenti Rama’da gömmüşlerdi. Saul da cincilerle ruhlara danışanları ülkeden kovmuştu. Filistliler toplanıp Şunem’e gittiler ve orada ordugah kurdular. Saul da bütün İsrailliler’i toplayıp Gilboa Dağı’nda ordugah kurdu. Saul Filist ordusunu görünce korkup büyük dehşete kapıldı. RAB’be danıştıysa da, RAB ona ne düşlerle, ne Urim, ne de peygamberler aracılığıyla yanıt verdi. Bunun üzerine Saul görevlilerine, “Bana bir cinci kadın bulun da varıp ona danışayım” diye buyruk verdi. Görevliler, “Eyn-Dor’da bir cinci kadın var” dediler. Böylece Saul başka giysilere bürünüp kılığını değiştirdi. Geceleyin yanına iki kişi alıp kadının yaşadığı yere gitti. Kadına, “Lütfen benim için ruhlara danış ve sana söyleyeceğim kişiyi çağır” dedi. Ama kadın ona şu karşılığı verdi: “Saul’un neler yaptığını, cincilerle ruhlara danışanları ülkeden kovduğunu biliyorsun. Öyleyse neden beni öldürmek için tuzak kuruyorsun?” Saul, “Yaşayan RAB’bin adıyla derim ki, bundan sana bir kötülük gelmeyecek” diye ant içti. Bunun üzerine kadın, “Sana kimi çağırayım?” diye sordu. Saul, “Bana Samuel’i çağır” dedi. Kadın, Samuel’i görünce çığlık atarak, “Sen Saul’sun! Neden beni kandırdın?” dedi. Kral ona, “Korkma!” dedi, “Ne görüyorsun?” Kadın, “Yerin altından çıkan bir ilah görüyorum” diye karşılık verdi. Saul, “Neye benziyor?” diye sordu. Kadın, “Cüppe giymiş yaşlı bir adam yukarıya çıkıyor” dedi. O zaman Saul onun Samuel olduğunu anladı; eğilip yüzüstü yere kapandı. Samuel Saul’a, “Neden beni çağırtıp rahatsız ettin?” dedi. Saul, “Büyük sıkıntı içindeyim” diye yanıtladı, “Filistliler bana karşı savaşıyor ve Tanrı da beni terk etti. Artık bana ne peygamberler aracılığıyla, ne de düşlerle yanıt veriyor. Bu yüzden, ne yapmam gerektiğini bana bildirmen için seni çağırttım.” Samuel, “RAB seni terk edip sana düşman olduğuna göre, neden bana danışıyorsun?” dedi, “RAB benim aracılığımla söylediğini yaptı, krallığı senden alıp soydaşın Davut’a verdi. Çünkü sen RAB’bin buyruğuna uymadın, O’nun alevlenen öfkesini Amalekliler’e uygulamadın. RAB bugün bunları bu yüzden başına getirdi. RAB seni de, İsrail halkını da Filistliler’in eline teslim edecek. Yarın sen ve oğulların bana katılacaksınız. RAB İsrail ordusunu da Filistliler’in eline teslim edecek.” Saul birden boylu boyunca yere düştü. Samuel’in sözlerinden ötürü büyük korkuya kapıldı. Gücü de kalmamıştı; çünkü bütün gün, bütün gece yemek yememişti. Kadın Saul’a yaklaştı. Onun büyük şaşkınlık içinde olduğunu görünce, “Bak, kölen sözünü dinledi” dedi, “Canımı tehlikeye atarak benden istediğini yaptım. Şimdi lütfen kölenin söyleyeceğini dinle. İzin ver de, önüne biraz yemek koyayım. Yoluna devam edecek gücün olması için yemek yemelisin.” Ama Saul, “Yemem” diyerek reddetti. Ancak hizmetkârlarıyla kadın zorlayınca, onların dediğini yaptı. Yerden kalkıp yatağın üzerine oturdu. Kadının evinde besili bir dana vardı. Kadın onu hemen kesti. Un alıp yoğurdu ve mayasız ekmek pişirdi. Sonra Saul’la görevlilerinin önüne koydu. Onlar da yediler. Sonra o gece kalkıp gittiler.


YORUM: Mistik ve anlaşılması en zor bölümlerden biridir.

Zafer boyunca İsrailliler’in sahip olamadığı Eyn Dor, Kenan’ın kalesi oldu. Filistliler İsrail’e saldırdıklarında Saul’un RAB’be danışmak için yaptığı tüm girişimler başarısızlıkla sonuçlanınca adamlarından danışabileceği birini bulmalarını istedi. Bulduklarında Saul kılık değiştirip medyumun evine gitti. Saul Tanrı tarafından İsrail’in ilk kralı olarak seçilmişken bu noktaya nasıl geldi? Filistliler’le savaş öncesi Samuel’in sunması gereken sunuyu Saul kendi sununca Samuel ona “Akılsızca davrandın. Tanrın RAB’bin sana verdiği buyruğa uymadın; yoksa, RAB İsrail üzerinde senin krallığının sonsuza dek sürmesini sağlayacaktı. Ama artık krallığın sürmeyecek”dedi (1. Samuel 13:13-14).

Saul, Amalekliler’le yapacağı savaşta Tanrı’nın Samuel aracılığıyla bildirdiği sözleri tamamen yerine getirmedi. 1. Samuel 16:14“Bu sıralarda RAB’bin Ruhu Saul’dan ayrılmıştı RAB’bin gönderdiği kötü bir ruh ona sıkıntı çektiriyordu.”

Saul şimdi hem Tanrı’sız hem de çaresizdi. Cinci kadına giderek hem Tanrı’nın Yasası’na hem de kendi koyduğu kurallara karşı geldi.

Bu büyücü kadın tanınmış, ruhlarla iletişimi olan bir medyumdu. İbrani olduğu kesin değil. Diğerleri gibi kendini büyüye adamış, geleceğini kötü güçlerle bağlamıştı. Ruhsal bağımlılığın yanlış olduğunu bilmemesi ve sırlarının açığa çıkacağı korkusuyla yaşaması çok üzücüdür fakat kendini bu kötü cinlerden kurtaramıyordu ya da kurtarmak için isteksizdi. Bu işi neden yaptığını bilmiyoruz belki ona gelen talepler çok yoğundu ve iyi tahminlerde bulunuyordu ya da geçinebilmek için tek çaresi buydu. Kendisine danışmak için gelen kişiye Kral Saul’un cincileri ve medyumları öldürme emrini hatırlatmasındaki amacı kendini korumaktı.

Kutsal Kitap bize şeytani varlıkları net bir şekilde anlatır. Bu kötü ruhlar Şeytan’ın Tanrı’ya karşı yaptığı tarih öncesi isyanıyla birlikte düşmüş olan meleklerdir. Bunlar insanları etkileri altına almak ve onlara zarar vermek için çabalarlar.

1. Petrus 5. bölüm 8. ayette şöyle yazar: “Ayık ve uyanık olun. Düşmanınız İblis kükreyen aslan gibi yutacak birini arayarak dolaşıyor.”

Eski Antlaşma yasalarına göre İsrail’de kim büyü yapıyorsa öldürülecekti. Yasa’nın Tekrarı 18:9-13:“Tanrınız RAB’bin vereceği ülkeye girdiğinizde, oradaki ulusların iğrenç törelerini öğrenip uygulamayın. Aranızda oğlunu ya da kızını ateşte kurban eden, falcı, büyücü, muskacı, medyum, ruh çağıran ya da ölülerin ruhlarına danışan kimse olmasın. Çünkü RAB bunları yapanlardan tiksinir. Tanrınız RAB, bu iğrenç töreleri yüzünden bu ulusları önünüzden kovacaktır. Tanrınız RAB’bin önünde yetkin olun.”Levililer 20:27de; “Cincilik yapan ve ruh çağıran ister erkek olsun, ister kadın olsun kesinlikle öldürülecektir. Onları taşlayacaksınız. Ölümlerinden kendileri sorumludur”demektedir.

Bu konuyla ilgili iki türlü fikir vardır. Bazıları; kötü ruhun Samuel’in kılığına girdiğini düşünürler. 2. Korintliler 11:14-15“Buna şaşmamalı. Şeytan da kendisine ışık meleği süsü verir. Ona hizmet edenlerin de kendilerine doğruluğun hizmetkârları süsü vermesi şaşırtıcı değildir. Onların sonu yaptıklarına göre olacaktır.”Bazıları ise; Tanrı bu olayı kullanıp Samuel aracılığıyla Saul’a konuştu diye de yorumlarlar. Aslında kadının alışmış olduğu kötü ruhların dışında Samuel’i görünce dehşete kapılması Tanrı’nın Samuel’i gerçekten gönderdiğini kanıtlıyor. Ruh sonraki gün neler olacağını açıkça bildirdi. Saul nasıl olur da Tanrı’nın sessizliği karşısında Samuel’den yardım ister?

Saul bir kralken günahının onu ne derece alçalttığını ve ülkeden kovduğu büyücülerden bile nasıl medet umar bir hale getirdiğini görebiliriz.

Kadın Saul’un zor günler geçirdiğini ve yemek yemediğini bildiğinden ona yemek ikram ederek merhametini gösterdi.

Bu olayda dikkat etmemiz gereken birkaç unsur var:


1- Medyumlar aslında ölülerle değil aldatıcı ruhlarla iletişim kurarlar. Bu öykü hiçbir şekilde ölülerle temasa geçmeyi haklı görmez.

2- Samuel’in görünmesi kadının yaptığı büyülerinin sonucu değildi.

3- Samuel’in görünmesi; Tanrı’nın Saul hakkındaki son yargısını bildirmek için seçtiği bir yoldu.4


Eyn-Dor’da yaşayan bu büyücü kadın bizim tek ihtiyacımızın Tanrı olduğunu gözler önüne serer. Saul alçakgönüllü bir şekilde RAB’bin önüne gelip tövbe etmesi gerekirken büyücü kadına gitti. İnsan olarak bazıları Saul gibi ihtiyacı olduğunda bir yerlere ya da birilerine giden, gelecekten korkan, Tanrı’dan uzak kişilerdir. Ama Tanrı bizim yardımcımız ve teselli kaynağımızdır. İhtiyaç anında gideceğimiz yer büyücünün değil Tanrı’nın huzuru olmalıdır. Mezmur 46:1“Tanrı sığınağımız ve gücümüzdür, sıkıntıda hep yardıma hazırdır.”


Referans ayetler:

1. Samuel 28:5-25