Kutsal Kitap'taki Yunus kitabı üzerine yorum yapan Mesih inanlısı eleştirmenler, Yunus'un denizdeki balığın midesinde mucizevi bir biçimde canlı kaldığı gerçeğini kabul ederler. Bütün bu olanlar sırasında balığın midesinde hiçbir zaman ölmedi ve kıyıya çıktığında da denize ilk atıldığı zamanki kadar canlıydı.
Deedat, kitapçığında yukarıda aktarılan metinden bazı sözleri alıp, cümleyi şu biçime sokmuştur "Çünkü nasıl Yunus... İnsanoğlu da... öyle kalacaktır"ve durumu şöyle bağlamıştır:
"Eğer üç gün üç gece boyunca Yunus diri idiyse o zaman İsa'nın da kabirde diri kalmış bulunması gerekirdi, zira İsa daha önce böyle haber vermişti!" 62
İsa, sadece kendisiyle Yunus arasındaki benzerliğin, Yunus balığın içinde, İsa'nın da yeryüzünün derinliklerinde mahsur kalma süresi olduğunu söylemişti. Deedat bu niteleyici sözleri çıkartıp İsa'nın diğer yönlerden de Yunus gibi olmuş olması gerektiğini söylemiş ve benzerlik durumuna Yunus'un balığın içinde canlı olmasını da eklemiştir. Ama İsa'nın bu konuda söylediklerinin tamamı okunursa, benzerliğin zaman etkeniyle sınırlı olduğu görülür. Yunus, balığın midesinde üç gün ve üç gecekaldığı gibi, İsa da yeryüzünün derinliklerinde bunun kadar bir süre kalacaktır. Kimse, Deedat gibi, bunu abartıp, Yunus, balığın midesinde canlı olduğu gibiİsa'nın da mezarda canlı olması gerektiği gibi bir yere çekemez. İsa böyle bir şey söylememiştir ve bu tür bir tefsir O'nun sözlerinden çıkmadığı halde O'nun sözlerinden aslında orada olmayan bir anlam çıkartılmaya çalışılmıştır. Dahası, bir başka durumda İsa, yakında çarmıha gerileceği konusundan söz ederken bu noktayı yeterli bir biçimde kanıtlayan buna benzer bir şey demiştir:
"Musa çölde yılanı nasıl yukarı kaldırdıysa, İnsanoğlu'nun da öylece yukarı kaldırılması gerekir" (Yuhanna 3:14)
Burada benzerlik açıkça "yukarı kaldırılmak"tır. Musa yılanı yukarı kaldırdığı gibi, İnsanoğlu'nun da yukarı kaldırılmasıgerekir. Biri Yahudilerin iyileşmesi için, diğeri de ulusların iyileşmesi için. Bu olayda, Musa'nın yaptığı bronzdan yılan hiçbir zaman canlı olmamıştı ve eğer Deedat'ın mantığını bu ayete uyarlarsak İsa'nın yukarı kaldırılmadan önce, çarmıhta ve çarmıhtan indirildiğinde ölü olduğunu varsaymamız gerekecek. Bu sadece mantıksız olmakla kalmaz, Yunus'la bronz yılanın durumu arasındaki tezat (birinin bütün olay boyunca canlı olması, diğerinin bir direğin üzerinde sembol olarak kullanılırken cansız olması), İsa'nın kendisiyle Yunus ve bronz yılan arasındaki benzerlikleri ancak açıkça söylediği noktalarda - üç gün ve üç gece ve direğin üzerinde yukarı kaldırılmak konularında - kullandığını gösterir. Bunun Yunus'un ölü ya da diri olmasıyla bir ilgisi yoktur, İsa'nın yaptığı karşılaştırma bu noktayı içermiyordu.
Yunus'ta zaman sürecini bildiren niteleyici sözcükleri çıkartan Deedat, İsa'nın sözlerini şu biçime sokmuş "çünkü nasıl Yunus... İnsanoğlu da... öyle kalacaktır"ve kendi ürünü olan bu sınırsız benzerlikten yola çıkarak, benzerliği balığın karnındaki peygamberin durumuna dek genişletmeye çalışmaktadır. Eğer aynı yöntemi aktarılan diğer ayete uyarlarsak, bunun tam tersi bir sonuca varıyoruz. Yöntemi diğer ayete uyarladığımızda cümle şöyle olur: "Yılan nasıl idiyse... İnsanoğlu da öyle olacaktır". Sözü geçen ayetteki yılan bronzdan yapılmış cansız bir yılandı. Bu her iki durumda da İsa'nın kendisi, Peygamber ve nesne arasındaki benzerliği yaşam ve ölüm sorusuna uzatmayı düşünmediğini, sadece kendi yaptığı benzetmeyle sınırladığını görüyoruz. Böylece Deedat'ın ilk itirazının da yüz üstü yere düştüğünü görüyoruz. Deedat'ın mantık çizgisi izlendiğinde söylediklerinin tamamen karşıtı bir sonuç otomatik olarak ortaya çıkıyor: Kendi kendine ters düşüp kendini inkâr eden hiçbir itiraz ya da iddiaya hiçbir ciddiyetle eğilinemez.