Bu son bölümün amacı hem bu kitapta gördüklerimizi toparlamak hem de bütün peygamberliklerin İsa’yla olan ilgisini vurgulamaktır. İki anahtar ayetimiz olacak:
Tanri’nın bütün vaatleri Mesıh’te “evet”tir.(2Ko.1:20)
İsa’ya tanıklık, peygamberlik ruhunun özüdür. (Va.19:10)
Bu ayetlere dayanarak iki önemli gerçeğe bakacağız.
Bu kitapta Daniel, Hagay, Zekeriya ve Malaki’yi incelemeye çalıştık. Bu metinlerde, İsrail’in yaşadığı durumlarla ve sorunlarla ilgili çok sayıda sert uyarı ve teşvik edici güzel sözler gördük. Rab, halkını gözetleyen ve seven Baba olarak, peygamberleri aracılığıyla onlara terbiye edici sözler söylüyor, uyarılarda bulunuyordu.
Ancak peygamberlerin görevi bu kadarla bitmiyordu. Kendilerine daha sonraki günlerle ilgili sayısız önbildiri ve vaat verilmişti. Rab’bin bütün dünyanın tek kralı olacağı ve bütün uluslara gerçek barışın duyurulacağı görkemli bir dönem bekleniyordu. Üstelik, bundan daha önemli olan unsur, bunları yerine getirecek olan yüce bir Kişi’nin gelişiydi.
Elbette, Eski Antlaşma çağındaki peygamberlerin bu büyük olayların tam olarak nasıl ve ne zaman gerçekleşeceğini bilmeleri olanaksızdı. Çünkü o zaman Mesih’in bir taraftan acı çekecek ve hatta kurban olarak can verecek bir Kurtarıcı olduğu görülürken, diğer taraftan O’nun bütün dünya üzerinde egemenlik süren yüce bir Kral olduğu görülüyordu. Daha önce açıkladığımız gibi peygamberler, Mesih’in bu iki durumu, ve iki gelişi, arasında uzun bir çağın olabileceğini bilemezdiler:
Size bağışlanacak lütuftan söz etmiş olan peygamberler, bu kurtuluşla ilgili dikkatli incelemeler, araştırmalar yaptılar. İçlerinde olan Mesih Ruhu, Mesih'in çekeceği acılara ve bu acıların ardından gelecek yüceliklere tanıklık ettiğinde, Ruh'un hangi zamanı ya da nasıl bir dönemi belirttiğini araştırdılar.Şimdi size de bildirilen gerçeklerle kendilerine değil, size hizmet ettikleri onlara açıkça gösterildi. Bu gerçekleri gökten gönderilen Kutsal Ruh'un gücüyle size Müjde'yi iletenler bildirdi. Melekler bu gerçekleri yakından görmeye büyük özlem duyarlar. (1Pe.1:10-12)
Bu kitapçıklarda Mesih’e verilen adların ve unvanların bazıları şöyledir: İnsanoğlu, Meshedilmiş olan önder; Mühür Yüzüğü, Dal adındaki Kulum, Taş, Kâhin, Adil Kurtarıcı, Kralınız, Köşe Taşı, Çadır Kazığı, Savaş Yayı, reddedilen İyi Çoban, Bedenini deştikleri Adam, Rab’bin Yakını, Dünyanın tek Kralı, Aradığınız Rab ve Antlaşma Meleği.80 Bu peygamberlerin çizdiği gelecek tablosunda en büyük yeri bu eşsiz “Mesih” alacaktı.
Aslında yalnızca bu peygamberlikler değil, bütün Eski Antlaşma yazıları, beklenen yeni dönemin açılışına ve Tanrı’nın egemenliğini kuracak olan Mesih’in etkinliğine odaklanır. Mesih olmadan Kutsal Yazıların anlamı kalmaz. Çünkü Tanrı’nın vaatleri, Tanrı’nın Mesih’i olan İsa’da gerçekleşmiştir. “Tanrı’nın bütün vaatleri Mesih’te ‘evet’tir” (2Ko.1:20).
İncil’i okuyan bir kişi kendini sürekli İsa Mesih’le baş başa bulur. Çünkü “Tanrı’nın bütün vaatleri Mesih’te evet’tir”(2Ko.1:20). Tanrı’nın müjdesi İsa Mesih’tir. Tanrı bize artık yalnızca yazılı vahiy ile değil, diri Sözü olan biricik Oğul aracılığıyla seslenmiştir. Tanrı kendisini sevenlere armağan etmek istediği her iyiliği, onlara Mesih’i sunarak bağışlar. İncil, İsa’ya iman edenlere verilen güvenceyi şöyle dile getirir: “Öz Oğlu’nu bile esirgemeyip O’nu hepimizin için ölüme teslim eden Tanrı, O’nunla birlikte bize her şeyi bağışlamayacak mı?” (Rom.8:32). Tanrı bize Mesih’i vererek yaşamamız ve Tanrı yolunda yürümemiz için gereken her şeyi de vermiştir (2Pe.1:3).
Her şeye sahip olmak ne güzel değil mi? Halbuki bu vaatlerin birçoğu henüz yerine gelmemiştir. Gücü her şeye yeten Efendimiz henüz büyük kudretini kuşanıp egemenlik sürmeye başlamamıştır. Yaşadığımız dünya hâlâ Kötü Olan’ın denetiminde olduğundan, Mesih’e ümit bağlamış olanlar için ruhsal bir savaş sürmektedir. Şimdiki dönem için elçi şöyle diyor: “Kanım şu ki, bu anın acıları, gözümüzün önüne serilecek yücelikle karşılaştırılmaya değmez. Yaratılış, Tanrı çocuklarının ortaya çıkmasını büyük özlemle bekliyor… Yalnız yaratılış değil, biz de –evet Ruh’un turfandasına sahip olan bizler de– evlatlığa alınmayı, yani bedenlerimizin kurtulmasını özlemle bekleyerek içimizden inliyoruz” (Rom.8:19, 23).
Tanrı çocuklarının bu sıkıntılı dönemdeki göreviyle ilgili olarak Vahiy adlı peygamberlik kitapçığında önemli bir deyiş değişik şekillerde sık sık tekrarlanır: “Tanrı’nın sözü ve İsa Mesih’e tanıklık.”81Bu ikili deyişin yer aldığı ayetleri gözden geçirelim.
Elçi Yuhanna, aldığı bu vahyi aktararak “Tanrı’nın sözüne ve İsa Mesih’in tanıklığına” tanıklık etti (1:2). Kendisi bu iki gerçek uğruna Patmos denilen adaya hapsedilmişti (1:9). Birçok imanlı da “Tanrı’nın sözü ve sürdürdükleri tanıklık nedeniyle öldürülmüştü” (6:9). İmanlılar bütün dünyayı saptıran büyük ejderhayı, yani Şeytan’ı, ancak “Kuzu’nun kanıyla ve ettikleri tanıklık bildirisiyle” yenebilmişlerdi (12:11). Şeytan’ın, özellikle “Tanrı’nın buyruklarını yerine getirip İsa’ya olan tanıklıklarını sürdürenlerle” savaştığını görüyoruz (12:17). Son olarak, “İsa’ya tanıklık ve Tanrı’nın Sözü uğruna başı kesilenlerin” dirilip Mesih’le birlikte bin yıl egemenlik sürecekleri görülür (20:4).
Bu ikili deyişi, en yalın şekilde Eski ve Yeni Antlaşma olarak anlamak mümkündür. Çünkü Elçi Yuhanna’ya seslenilirken, “Tanrı’nın Sözü” yalnız Eski Antlaşma yazıları anlamına geliyordu. İncil henüz yazıya dökülmemişti. “İsa’ya tanıklık”deyişi ise özellikle İsa’nın elçilerine verdiği göreve işaret ediyordu: “Gerçeğin Ruhu geldiği zaman, bana tanıklık edecek. Siz de tanıklık edeceksiniz. Çünkü başlangıçtan beri benimle birliktesiniz” (Yu.15:26-27; ayrıca bkz. Elç.1:8; 10:39-43; İbr.2:3). Elçilerin İsa’yla ilgili tanıklıklarının İncil olarak yazıya geçirilmesiyle birlikte, bu gerçek ilk ve son kez kutsallara emanet edildi. Böylece Eski Antlaşma yazıları İsa’ya önceden işaret ederken, İncil’in yazıları O’na sonradan tanıklık etmeye devam etmektedir. Bu gerçeği aşağıdaki şekilde bu özetlemek mümkündür:
Ne var ki, bu deyişin daha da düşündürücü bir başka yönü vardır. “Mesih İsa’ya ait olup Tanrı yoluna yaraşır bir yaşam sürmek isteyenlerin hepsi zulüm görecek” (2Ti.3:12). Birçok imanlı İsa’yla ilgili tanıklıkları nedeniyle öldürülmüştür. Tanrı’nın sözüne yarışır bir yaşam süren ve insanların önünde İsa’ya açıkça tanıklık edenler, O’nun tarafından kabul edileceklerdir:
Size şunu söyleyeyim, insanların önünde beni açıkça kabul eden herkesi, İnsanoğlu da Tanrı’nın melekleri önünde açıkça kabul edecek. Ama kim beni insanlar önünde inkâr ederse, kendisi de Tanrı’nın melekleri önünde inkâr edilecek. (Luk.12:8-9)
Tanrı’nın sözü, O’nun gerçeklerini ve bizden neler istediğini açıkça ortaya koyar. Eski peygamberler, bütün hatalarına rağmen, bu gerçeklerden ödün vermeden yaşamaya gayret eden kişilerdi. Bu yüzden daha gevşek bir yaşam sürdürenler peygamberlere hep zulmettiler. İşledikleri suçlardan ötürü peygamberlerin gerçek sözlerine dayanamadılar. İsa “Dünya… benden nefret ediyor. Çünkü yaptıklarının kötü olduğuna tanıklık ediyorum” diyor (Yu.7:7). Bu söz hâlâ geçerlidir, çünkü dünya Tanrı Sözü’nün ışığında yaşayanlardan yana değildir. Ama “doğruluk uğruna acı çekseniz bile, ne mutlu size!” (1Pe.3:14).
Bizler, İsa’ya inananlar olarak, yalnız Tanrı’nın sözüne sadakatimiz için değil, İsa’yla ilgili açık tanıklığımız nedeniyle acı çekeceğiz:
Benim yüzümden insanlar size sövüp zulmettikleri, yalan yere size karşı her türlü kötü sözü söyledikleri zaman ne mutlu size! Sevinin, sevinçle coşun! Çünkü göklerdeki ödülünüz büyüktür. Sizden önce yaşayan peygamberlere de böyle zulmettiler. (Mat.5:11-12)
İsa’ya olan sevgimiz bizi O’na tanıklık etmeye yönlendirmelidir. Yoksa, O’nun gelişini önceden bildiren peygamberlik kitapçıklarını bilmemiz ve anlamamız bir şey ifade etmez. Bilgi, Mesih’i yürekten sevmeyen insanı kibirlendirir.
Elçi Yuhanna, şaşırıp kendisine vahiy getiren meleğe tapınmak üzere ayaklarına kapandığı zaman, melek ona çok güzel bir cevap verdi:
Sakın yapma! Ben de senin gibi ve İsa’ya tanıklığını sürdüren kardeşlerin gibi bir Tanrı’nın kuluyum. Tanrı’ya tap! Çünkü İsa’ya tanıklık, peygamberlik ruhunun özüdür.(Va.19:10)
Gerçek olan bütün “peygamberlik sözleri” İsa’yla ilgili doğru bir tanıklığa sahip olacaktır. Sahte peygamberliğin belirtisi ise, İsa’ya eksik veya doğrudan doğruya yalancı tanıklıkta bulunmaktır. Aynı elçi imanlıları şöyle uyardı:
İsa’nın Mesih olduğunu yadsıyan yalancı değilse, kim yalancıdır? Baba’yı ve Oğul’u yadsıyan, Mesih karşıtıdır. Oğul’u yadsıyanda Baba da yoktur. (1Yu.2:22-23)
Sevgili kardeşlerim, her ruha inanmayın. Tanrı’dan olup olmadıklarını anlamak için ruhları sınayın. Çünkü birçok sahte peygamber dünyanın her yanına yayılmış bulunuyor. İsa Mesih’in beden alıp dünyaya geldiğini kabul eden her ruh Tanrı’dandır. Tanrı’nın Ruhu’nu bununla tanıyacaksınız. İsa’yı kabul etmeyen hiçbir ruh Tanrı’dan değildir. Böylesi, Mesih Karşıtı’nın Ruhu’dur... Sahte peygamberler dünyadandır. Bu nedenle söyledikleri sözler de dünyadandır ve dünya onları dinler. Bizse Tanrı’danız; Tanrı’yı tanıyan bizi dinler, Tanrı’dan olmayan dinlemez. Gerçeğin Ruhu’yla yalan ruhunu böyle ayırt ederiz. (1Yu.4:1-6)
Bizler, elçi Yuhanna’nın, İsa’ya tanıklıklarını sürdüren kardeşlerinden olmak isteriz. Peygamberlik ruhu bizi sürekli İsa’ya yönlendirir, her zaman O’na yaklaştırır. “Tanrı bize korkaklık ruhu değil, güç, sevgi ve özdenetim ruhu vermiştir.” Bunun için Rabbimize tanıklık etmekten ya da O’nun uğruna sıkıntı çekenlerden utanmayalım (2Ti.1:7-8).
Bu kitapta öğrendiğimiz gerçekler için sorumlu tutulacağız. Peygamberlikleri incelemek başka şey, onların ruhunun özüne göre yaşamak başka bir şeydir. Özellikle Mesih’in eşsiz güzelliğini açıklayan bu bölümleri artık biraz daha iyi bildiğimize göre O’na tanıklık etmeye daha çok gayret gösterelim.