3:7-9 İsrail ulusu, tarihi boyunca sürekli Rab’bin buyruklarına karşı geldi. O’na karşı güvensizliğimiz, sözüne ve yasasına karşı olan tutumuzda ortaya çıkar. İsrail hiçbir zaman tam bir içtenlikle Tanrı’ya dönmedi; tersine asi bir ulus olarak suç işlemeye devam ettiler (bkz. Yşa.43:27; Hez.2:3; Hoş.10:9; Elç.7:51). Buna rağmen Rab, onları sürekli kendisine dönmeye çağırdı ve kendisinin de onlara dönmeye hazır olduğunu belirtti.
Beşinci soru grubunda yine iki soru var: Halk önce nasıl döneriz? diyor. Bunun üzerine Rab, gerçek bir dönüş yapmaları için İsrail’e somut bir örnek veriyor: Siz benden çalıyorsunuz. İnsanın, kendisini yaratan Tanrı’yı soyması akıl almaz bir girişimdir. Ancak kör olmuş İsrail halkı, bunu anlamıyor ya da anlamak istemiyordu: Senden nasıl çalıyoruz? diye görmezden geliyorlardı. Rab sabırla onlara cevap verdi: Ondalıkları, sunuları çalıyorsunuz.
Bir şeyi çalabilmek için onun bir başkasının malı olması gereklidir. İsrail’in bütün toprağı ve ondan çıkan ürünün tümü zaten Rab’be aitti: “RAB’bindir yeryüzü ve içindeki her şey, dünya ve üzerinde yaşayanlar” (Mez.24:1; bkz. 50:10-11; 89:11). Ancak Rab, yasasında onlardan yalnızca ilk doğan hayvanları ve toprakta yetişen ürünün ondalığını talep ediyordu:
İster toprağın ürünü, ister ağacın meyvesi olsun, toprakta yetişen her şeyin ondalığı RAB’be aittir. RAB için kutsaldır. (Lev.27:30)
Her yıl tarlalarınızda yetişen ürünlerin ondalığını bir yana ayıracaksınız. Tahılınızın, yeni şarabınızın, zeytinyağınızın ondalığını, sığırlarınızın ve davarlarınızın ilk doğanlarını, Tanrınız RAB’bin adını yerleştirmek için seçeceği yerde O’nun önünde yiyeceksiniz. Bunu yapın ki, her zaman O’ndan korkmayı öğrenesiniz.” (Yas.14:22-23)
Kutsal Kitap sık sık para konusuna değinir, çünkü parayı kullanma biçimimiz Tanrı’ya olan güvenimizin açık bir göstergesidir. Eğer para konusunda güvenilir değilsek, “ruhsal” konularda da güvenilir olamayız. Efendimiz şöyle dedi: “En küçük işte dürüst olmayan kişi, büyük işte de dürüst olmaz. Dünyanın aldatıcı serveti konusunda güvenilir değilseniz, gerçek serveti size kim emanet eder?” (Luk.16:10-11)
Ondalığını vermeyen bir kişi, yalnızca Rab’den değil, kâhinlerden, Levililer’den, dul kadınlardan, öksüzlerden ve yabancılardan da çalıyordu. Çünkü bu insanların hepsi geçimlerini ondalıktan sağlıyorlardı (Lev.6:16; 7:14, 32-34; 27:30-32; Yas.14:28-29; 18:3-4). Buna benzer olarak günümüzde, vergi kaçıran kişi yalnızca devletten değil, devlete bağımlı olan bütün insanlardan da çalmaktadır. İsrail bundan ötürü lanete uğramıştı.
3:10-12 Öncelikle Rab’bin evi olan tapınakta yiyecek bulunması gerekiyordu.77 Bu, insanların Rab’be verdikleri önemin ve sevginin göstergesiydi. Rab her şeyden önce bizim yüreğimizi ister: “Oğlum, yüreğini bana ver; ve gözlerin yollarımdan zevk alsın” (Özd.23:26, eski çeviri). Rab’den çalabilen bir kişinin yüreği O’dan zaten uzaktır.
Rab halkına, ondalığı getirmelerini, O’nun cömertliğini bu şekilde sınamalarını istiyor, bir bakıma onlara meydan okuyor. Elbette bütçemiz uygun olmayınca, gelirimizin ilk payını Rab’be vermek iman ister. Ama Rab şöyle bir söz veriyor: Göreceksiniz ki, göklerin kapaklarını size açacağım, üzerinize dolup taşan bereket yağdıracağım.
Süleyman, Rab’bin bu konudaki tutumunu şöyle bir özdeyişle açıklamıştır: “Eli açık olan daha çok kazanır, hak yiyenin sonuysa yoksulluktur. Cömert olan bolluğa erecek, başkasına su verene su verilecek” (Özd.11:24-25). Elçi Pavlus söz konusu ruhsal ilkeyi şu sözlerle özetledi:
Az eken az biçer, çok eken çok biçer. Herkes yüreğinde niyet ettiği gibi versin;isteksizce ya da zorlanmış gibi değil. Çünkü Tanrı sevinçle vereni sever. Her zaman, her yönden, her şeye yeterli ölçüde sahip olarak her iyi işe cömertçe katkıda bulunabilmeniz için, Tanrı her nimeti size bol bol sağlayacak güçtedir. (2Ko.9:6-8)
Eğer İsrail halkı bunu yaparsa, bütün ulusların göreceği bereketler yağacaktı. Ülkeniz özlenen bir yer olacak” deyişi, bütün ulusların Yeruşalim’e gideceği Mesih’in krallığındaki güzellikleri andırır. Rab kutsal topraklardan hoşnut kalacak, çünkü her şey “Rab’be adanmış” olacak (Zek.14:20-21).