3) İsrail Rab’de güçlenecek
(9:11 - 10:12)

Mesih bu barış egemenliğini gerçekleştirmeden önce düşmanlarını yok etmeli, halkını kurtarmalıdır. Bu ayetler, İsrail’i ilgilendiren savaş terimleriyle doludur.56 İsrail’in son savaşı Zekeriya’nın son bölümlerinde önemli bir yer tutar (12:1-9; 14:1-15). Mesih, ikinci gelişiyle bu savaşlara son verecektir (14:9).

9:11-12   Rab sürgünden dönenleri özgür kılacak, onları muzaffer kılıp kutsayacaktır. Bunu ilk ataları İbrahim (Yar.15) ve Mısır’dan çıkan ataları (Çık.24) ile yaptığı, kurban kanıyla yürürlüğe girmiş antlaşma sayesinde yapacaktır. İsa Mesih, “bu benim kanımdır, günahların bağışlanması için birçokları uğruna akıtılan antlaşma kanıdır” diyerek son ve gerçek kan antlaşmasını mühürlemiştir (Mat.26:28).

Susuz çukurlardan… Bu deyiş, Yusuf’un atıldığı çukuru çağrıştırıyor (Yar.37:24). Çukurun içinde su olsaydı, Yusuf ölürdü. İnanlının kurtuluşu da böyle bir çukurdan çıkarılmaya benzer (Mez.40:2-3).

Umut sürgünleri deyişi, İsrail’in özel umudu olan ölümden dirilişe işaret eder (Elç.26:6; 28:20). Biz de İsa’nın gelişini bekleyenler olarak umutla kurtulduk:

Ruh’un turfandasına sahip olan bizler de evlatlığa alınmayı, yani bedenlerimizin kurtulmasını özlemle bekleyerek içimizden inleriz. Çünkü bu umutla kurtulduk. Ama görülen umut, umut değildir. Gördüğü şeyi kim umut eder? Oysa görmediğimize umut bağlamışsak, sabırla bekleyebiliriz. (Rom.8:23-25)

İki kat ödeyeceğim derken ilk doğanın payı kastedilmektedir. Rab İsrail’i “Oğlum, ilkim” diye tanımlamıştı (Çık.4:22). İlk doğan hem iki kat bereket alacak, (Yşa.61:7; Zek.9:12) hem de iki kat cezaya maruz kalacaktı (Yşa.40:2; Yer.16:10; Dan.9:12).

9:13-14   İsrailoğulları’nın Büyük İskender’in mirasçıları olan Grekler’e (Yunan devletleri, özellikle en kutsal yeri kirleten küfürbaz Antiokus Epifaneyus) karşı başarılı mücadeleleri 9:13-15’te önceden bildirilmektedir. Rab onları güçlendirip düşmanlarını yargılamak için kullanacaktır. Bu önbildiriler, İ.Ö. 120-104 yıllarında İsrailli milliyetçi ve ruhsal önder Yahuda Makabeus’un önderliğinde gerçekleşmiştir.

Grekler, Zekeriya dışında Eski Antlaşma’nın 10 metninde yer alır.57 İskender’in gelişi Daniel’de de bildirilmiştir (Dan.2 ve 7’de dört büyük krallığın üçüncüsü; Dan.8’de Med-Pers krallığını yok eden “Teke”). Daniel 10:20’de “Grek önderi gelecek” deyişiyle İskender’in arkasındaki ruhsal güç (kötü ruh) görülmektedir.

Büyük İskender’in ölümünden sonra imparatorluğu dört generali Lusimakos, Kassander, Ptolemayos, Selefkos’un önderliğinde dört ayrı devlete bölündü. Bunlardan ikisi, Ptolemaioslar devleti (Mısır’dan) ve Selefkiler devleti (Suriye’den), sırayla İsrail’i işgal ettiler. Bu iki Grek devleti arasındaki tarihsel savaşlar, çok ayrıntılı bir şekilde Daniel 11’de önceden bildirilmiştir (güney kralı ve kuzey kralı olarak). Daniel 11’de İskender’in Persler’i yenmesi, kendi krallığının bölünmesi ve İsrail’i yok etmeye çalışan bir kral (Antiokus) açıklanıyor. Yahuda Makabeus’un bu krala karşı direnişi Dan.11:32-35’te aktarılmıştır.

9:15   Kanlı zafer deyişleri, Yaratılış 49:9 ve özellikle Çölde Sayım 23:24’deki sözlerine dayanmaktadır. Bu metinlerde aslan, İsrail’i temsil etmektedir:

İşte halk dişi aslan gibi uyanıyor. Avını yiyip bitirmedikçe, öldürülenlerin kanını içmedikçe rahat etmeyen aslan gibi kalkıyor. (Say.23:24)

9:16-17   Çoban ve sürü benzetmesi görülüyor. Buradaki önbildiriler, hem Grekler’e karşı kazanılacak zaferleri hem de İsa Mesih’in ikinci gelişinde gerçekleşecek olan büyük zaferlere işaret etmektedir. Halk Tanrı’nın güzelliği ile bezenecek, O’nun gücüyle kuşanacaklardır.

10:1 Onuncu bölümde ‘çoban’ kavramı gelişiyor. İsrail halkı, bu Çoban-Kral’ın önderliğinde gelişip güçlenecektir. Ancak, böyle bir zafere ulaşmak için Rab’den onu dilemek gereklidir: RAB'den yağmur dileyin. Rab bu dileğe karşılık verecek ve bereket yağmurlarını yağdıracaktır. Bu ayette dua konusunda değerli vaatler yer alır: İnsanlara yağmur sağanakları… verir. Rab her zaman halkını dua etmeye çağırıyor ve yanıtlamaya hazır olduğunu ilan ediyor:

Dileyin, size verilecek; arayın, bulacaksınız; kapıyı çalın, size açılacaktır. Çünkü her dileyen alır, arayan bulur, kapıyı çalana kapı açılır. Hanginiz kendisinden ekmek isteyen oğluna taş verir? Ya da balık isterse yılan verir? Sizler kötü yürekli olduğunuz halde çocuklarınıza güzel armağanlar vermeyi biliyorsanız, göklerde olan Babanız’ın, kendisinden dileyenlere güzel armağanlar vereceği çok daha kesin değil mi? (Mat.7:7-11)

10:2-3 Ne var ki, dualarımıza gelen yanıtlar, yüreklerimizin tümüyle Rab’be adanmış olmasına bağlıdır. Eğer yüreklerimizde “putlar” varsa, böyle bir bereket mümkün değildir. Bu ayette sözü geçen aile putları ile, İsrail’in çevresindeki ulusların ailelerinin barındırdığı putlar kastedilmektedir. Ne yazık ki İsrail, bu tür boş şeylere yönelmişti. Bunun ana nedeni, gerçek çobanın yokluğuydu (10:2; bkz. Özd.29:18). Her şeye rağmen, Rab çobansız sürüsünü kayıracaktır.

Sahte ruhsal kaynaklara (falcılar, astrologlar, büyücüler, vb.) başvurmanın sonuçları kötüdür, çünkü bunlar bilgi ve gücü Tanrı’dan değil, Şeytan’dan alırlar. Bunlara yönelen halk, tıpkı İsa’nın geldiği dönemde olduğu gibi İsrail’in kaybolmuş koyunlarına benziyordu (Mat.9:36). Rab halkın kötü yürekli önderlerine (çobanlar) çok kızmıştı. Bu nedenle, bizzat kendisi gelip sürüyü güdecekti (bkz. Hez. 34:1-16).

10:4   Yahuda oymağından çıkacak olan (bkz. Yar.49:10; Yer.30:21) Mesih için dört sıfat kullanılıyor. Önceki peygamberlerin yazıları bu sıfatları şöyle açıklıyor:

Köşe taşı - Mez.118:22; Yşa.28:16

Çadır kazığı - Yşa.22:22-24

Savaş yayı - Yşa.63:2-4; Va.19:11-16

Bütün önderler - Yetkiler sahibi: Yşa.9:6-7; Mez.2:10-12.

Bunların toplamı, bize şöyle bir gerçek gösteriyor: Mesih’in sarsılmaz gücüne dayanabiliriz.

10:5-7   Rab çaresiz halkını güçlendirip kurtaracaktır. Tıpkı Hezekiel 36:11’de olduğu gibi, İsrail kendi toprağına tekrar kavuşacaktır. Aynı şekilde, Hezekiel 37:15-22’de belirtildiği gibi, eskiden birbirinden ayrılan iki krallık birleşecektir. Dikkat ederseniz, Efrayimliler Yahuda oymağından ayrı olarak ele alınmıştır.

10:8-12   Büyük Çoban ıslık çalıp, kendisinin dağıttığı sürüyü uluslardan toplayacaktır. Ayrıca, diğer uluslardan gelen insanları da bir araya getirecektir. Bu ayetler, Rab’bin ikinci gelişinden önce gerçekleşmeye başlayacaktı. 1948’de İsrail devletinin kurulması büyük olasılıkla bu vaatlerin gerçekleşmesinin ilk evresidir.

Burada büyük bir vaat vardır. Rab’bin kendisi halkını güçle donatacak ve böylece Adına layık bir yaşam sürmelerini sağlayacaktır. Bu ancak O’nun olağanüstü gücüyle bu mümkündür. Elçi Pavlus’un öğrettiği de bundan başka bir şey değildir:

İnsan benliğinden ötürü güçsüz olan Kutsal Yasa’nın yapamadığını Tanrı yaptı. Öz Oğlu’nu günahlı insan benzerliğinde günah sunusu olarak gönderip günahı insan benliğinde yargıladı. Öyle ki, Yasa’nın gereği, benliğe göre değil, Ruh’a göre yaşayan bizlerde yerine gelsin. (Ro.8:3-4)

Bu bölümlerde Mesih’in egemenliğinin kurulması ile ilgili birçok gerçeği gördük. Bunu iki aşamalı bir etkinlik olarak görmeliyiz:

1) Şimdi içinde bulunduğumuz çağda krallık, Mesih’in dünya tarafından görülemeyen gökteki tahtında oturmasına benzer olarak ruhsal, içsel ve görünmezdir. Yeniden doğan ve Şeytan’ın karanlık krallığından kurtarılan herkes bu krallığa girer (Yu.3:3-5; Mat. 12:28-29; Elç.26:18; Kol.1:13). Mesih’in hizmetkârları, kendilerinden önce gelen Rab’leri gibi mesajlarını, “Tanrı’nın Egemenliği ile ilgili Müjde” olarak özetlemişlerdir (Elç.8:12; 19:8; 20:24-27; 28:23, 31; Kol.4:11). Bu, bizim bütün yaşamımızı seve seve verdiğimiz inanlının kalbindeki ruhsal egemenliktir (Mat.6:33; 13; Rom.14:17; 1Ko.4:20; Va.1:9).

2) Gelecek olan çağda krallık, sadece ruhsal olmakla kalmayacak aynı zamanda Mesih’in yeryüzündeki görkemli varlığıyla uyumlu olarak dışsal ve görülebilir olacaktır. Yargının ardından, “Doğru kişiler, Babaları’nın egemenliğinde güneş gibi parlayacaklar”dır (Mat.7:21-23; 13:43; 25:31-34; Kol.3:4). Kutsallar bin yıl boyunca Mesih’le birlikte dünyayı yargılayacaklar ve ulusların üzerinde hükümranlık süreceklerdir (1Ko.6:2; Va.2:26-27; 20:4-6). Böylece Tanrı’nın Krallığı’nın yeryüzünde kurulması Mesih’in görkemli gelişiyle bağlantılıdır ve dağda görünümünün değişmesi de bunun bir ön bildirimi olmuştur (2Ti.4:1; Mar.9:1-8; 2Pe.1:16-19). İsa öğrencilerine ikinci gelişini açıklarken şöyle dedi, “Bu olayların gerçekleştiğini gördüğünüzde bilin ki, Tanrı’nın Egemenliği yakındır” (Luk.21:31). Bu egemenlik, çoktan beri beklenmekte olan, “Tanrı’nın eski çağlardan beri kutsal peygamberlerinin ağzından bildirdiği gibi, her şeyin yeniden düzenleneceği zaman” olacaktır (Elç.3:20-21; Rom.8:18-23). Bu çağ hakkındaki birçok ayrıntı Eski Antlaşma peygamberleri tarafından bildirilmiştir.

Benzetmedeki soylu adam gibi Mesih de, “kral atanıp dönmek üzere uzak bir ülkeye gitti” (Luk.19:12). O zamandan beri düşmanlarının, kendi ayaklarının altına serilmesini bekleyerek Tanrı’nın sağında” oturmaktadır (Mez.110:1; İbr.10:12-13). Şimdi yaşadığımız çağda kralları onurlandırmamız (1Pe.2:13-14) ve yetkililere itaat etmemiz (Rom.13) gerekmektedir. Tanrı’nın halkı Mesih’e karşı gelen krallar ve yöneticilerin önüne getirilmişlerdir (Luk.21:12; Elç.12; 23-28). Mesih’in elçileri hüküm sürmek bir yana “dünyanın süprüntüsü” sayılmışlardı (1Ko.4:8-13). Bunun tam tersine İnsanoğlu’nun gelişi, “önceki krallıklarıezip yok edecek, kendisiyse sonsuza dek sürecek.” Öyle ki, “bütün halklar, uluslar ve her dilden insan O’na” O’nun kutsallarına kulluk edecekler (Dan.2:44, 7:14, 27; Va.2:26-28; 11:15-18). 58