D) Daniel’in ikinci duası, gelecek sıkıntılar açıklanıyor (10:1 - 12:13)

Daniel kitapçığında yer alan bu son görüm ve açıklama diğerlerinden daha uzun ve ayrıntılıdır; tam üç bölümü kapsar (10-12). İlk önce, Daniel’in ikinci kez oruç tutması ve dua etmesi üzerine kendisine şaşırtıcı bir görkemle Dicle Irmağı’nın suları üzerinde duran bir adam görünür ve onu verilecek açıklamalara hazırlar (10:1 - 11:1). Ardından bu “adam” Daniel’e çok ayrıntılı bir şekilde gelecekte olacaklar konusunda açıklama yapar (11:2 - 12:4). En sonunda Daniel adama tekrar seslenir ve bazı teşvik sözleri alır. Adam yaşlı peygamberi yönlendirir ve kitapçık sona erer (12:5-13).

Bu üç bölümde bulunan açıklamalar son günlerde Daniel’in halkının başına neler geleceği ile ilgilidir (10:14; bkz. 2:28). Yani burada bildirilen olayların bazıları 9:27’de açıklanan son yedi yıllık “hafta” içinde gerçekleşecektir.

1) Daniel duayla, gelecek açıklamalar için hazırlanır
(10:1 - 11:1)

a) Daniel’in verdiği ruhsal savaş (10:1-3)

10:1-3   Bu olay Pers Kralı Koreş’in krallığının üçüncü yılı olan İ.Ö. 535 tarihinde gerçekleşir.

Tıpkı 9. bölümde olduğu gibi, tanrısal bildiriler Daniel’in verdiği ruhsal mücadelenin sonucunda gelir. Yaklaşık doksan yaşında olan sadık savaşçı, üç hafta boyunca kendini Tanrı’nın önünde alçaltmak için ağzına ne güzel bir yiyecek ya da et koydu, ne şarap içti, ne de yağ süründü. Bunlar Tanrı’nın “zevk almamız için” bize bol bol vermiş olduğu “her şey”in arasındadır (1Ti.6:17), ama özel bir şekilde Tanrı’ya yönelen imanlı bu şeylerden vazgeçebilir (bkz. Say.6:1-21; 1Ko.7:3-5).

Acaba Daniel’i kederlendirip yas tutmaya iten durum neydi? Bunun cevabını Ezra 1:1-3’te kısmen bulabiliriz:

Pers Kralı Koreş’in birinci yılında Rab… Pers Kralı Koreş’i harekete geçirdi. Koreş yönetimi altındaki bütün halklara şu yazılı bildiriyi duyurdu: “Pers Kralı Koreş şöyle diyor: ‘Göklerin Tanrısı RAB yeryüzünün bütün krallıklarını bana verdi. Beni Yahuda’daki Yeruşalim Kenti’nde kendisi için bir tapınak yapmakla görevlendirdi. Aranızda O’nun halkından kim varsa Tanrısı onunla olsun. Yahuda’daki Yeruşalim Kenti’ne gidip İsrail’in Tanrısı RAB’bin, Yeruşalim’deki Tanrı’nın Tapınağı’nı yeniden yapsınlar.’”

Böylece Daniel’in duaları yanıtlanmaya başlamıştı. Rab İsrail halkına büyük bir kapı açmıştı. Ama aradan iki yıl geçmişti ve ne yazık ki Babil’e yerleşmiş olan halk İsrail topraklarına dönmek için pek istekli değildi. Bu mucizevi fermana rağmen Tanrı’nın Tapınağı’nı yeniden yapmak için yalnız 42.300 kişi döndü (Ezr.2:64). Daniel bundan haberdar olup kendini duaya vermiş olmalı ki Tanrı halkına merhamet etsin ve onları harekete geçirsin.

Ne yazık ki bu isteksizlik kendi rahatına düşkün olan Tanrı’nın halkında defalarca görülmüştür ve bugün kiliselerin arasında da görülebilir. Hagay kitapçığının ilk ayetlerinde bu durumla tekrar karşılaşacağız.

b) Tanrı’nın geciken habercisi görünüyor (10:4-14)

10:4-6   Dicle Irmağı’nın kıyısındayken Daniel’e bir adam gürünür. 12:7’de bu adamın “ırmağın suları üzerinde durduğunu” okuyoruz. Sanki bu adam akıp giden tarihin ırmağı üzerinde durup güvence sağlamaktadır. Bu ya İnsanoğlu Mesih’in ta kendisidir ya da yüce bir melektir.

Meleklerin et ve kemikten olan bedenleri yoktur (Luk.24:37-39), ama görününce genellikle insan şekline bürünürler. Öyle ki konuksever bazıları “bilmeden melekleri konuk ettiler” (İbr.13:2). Ama bazen melekler görkemli bir şekilde görünür (bkz. Hak. 13:6). Bu adamın olağanüstü görünüşü, benzerleri özellikle Vahiy bölümünde de bulunan yedi ifadeyle açıklanır:

1. Keten giysi giyinmiş - (Luk.24:4; Elç.1:10; Va.1:12-13)

2. Belinde Ufaz altınından bir kemer kuşanmış - (Va.1:12-13)

3. Bedeni sarı yakut gibiydi.

4. Yüzü şimşek gibi parlıyordu. (Va.1:16; 10:1)

5. Gözleri alevili meşalelere benziyordu. - (Va.1:14)

6. Kollarıyla bacakları cilalı tunç gibi parlıyor - Tanrı’nın yargısını simgeler (Va. 10:1)

7. Sesi büyük bir kalabalığın çıkardığı gürültüyü andırıyordu (Va.1:15; 10:3)

Bu nitelikler hem Mesih’in Vahiy 1’deki görünüşünü hem de Va.10:1’de görünen “güçlü meleği” andırır. Bu “adam” gerçekten hangisidir – melek mi, Rab’bin kendisi mi? Bu yüce varlık Eski Antlaşma boyunca Rabbin Meleği diye tanıtılan, melek olarak insanlara görünen Tanrı Oğlu olabilir.31

Ama bunu ancak izleyen ayetlerden anlarız. Muhtemelen Daniel bir baş melekle karşı karşıya gelmiştir. Melekler hakkında Kutsal Kitap’tan şu gerçekleri sıralayabiliriz:

· Çok güçlüdürler (Mez.103:20; 2Pe.2:11).

· İnsanlara hizmet ederler (Hak.6:11; 1Ta.21:15-20; 2Ta.32:21; Luk.1:11; 26-28; Elç.12:7, 11; 27:23).

· Dünya yaratılırken oradaydılar (Eyü.38:4-10).

· Mesih’in hizmetini destekliyorlardı: Doğumu (Luk.2:8-14), sınanması (Mat.4:1-11), ölümden dirilişi (Luk.22:39-46) ve göğe alınışı (Elç.1:10-11).

10:7-9   Şam yolunda Pavlus’la birlikte olanlar nasıl Pavlus’un gördüklerini göremedilerse, Daniel’in yanındakiler de bu görümü görmediler, ama etkisini hissederek dehşete düştüler ve gizlenmek için kaçtılar (bkz. Elç.9:7; 2Kr.6:13-17). Tanrı’nın etkin olduğu yerde bulunan, ama ruhsal algılayıştan yoksun olan bir kişinin O’nu algılayamaması mümkündür. Ama Daniel Tanrı’nın hoşnut olduğu “ruhu ezik olan, ve sözünden titreyen” bir kişiydi (Yşa.66:2). Tanrı da ona sırlarını açıklıyordu (bkz. Mez.25:14; Amo.3:7).

Daha önce olduğu gibi görümden çok etkilenen Daniel’in gücü tükendi (8:27).

10:10-11   Meleğin sözlerine göre, Daniel bu nedenle Tanrı tarafından çok sevilen biriydi (bkz. 9:23). Tanrı’nın bizi kişisel olarak sevdiğini bilmek büyük sevinç, güç ve şifa kaynağıdır. Melek bunu bildirdikten sonra Daniel’e ayağa kalkmasını söyler. Tanrı’nın kendisine gönderdiği sözlere dikkatle, iyi kulak vermeli. Ayrıntılı bir önbildiri verilecekti (bölüm 11).

10:12-14   Bu ayetler, duanın yarattığı etki üzerine çok ilginç açıklamalar sağlar. Yakup 5:16’da “doğru bir kişinin yalvarışının çok güçlü ve etkili” olduğunu okuyoruz, ama burada duanın görünmeyen ruhsal savaştaki yerini görebiliriz.

Daniel’in amacı anlayışa erişmekti. Tanrı’ya yaklaşımı da kendini Tanrı’nın önünde alçaltmaktı. İşte bunu yapmaya karar verdiği gün duası işitildi. Ama duanın yanıtını alması tam 21 gün gecikti. Neden? Çünkü ruhsal alemdeki şavaş alanından geçmeye çalışan güçlü haberci meleğe karşı duruldu. Kimin tarafından? Pers krallığının önderi diye tanımlanan Şeytan’ın güçlü ve kötü bir meleği tarafından. Dualarımızın işitildiğinden emin olarak (1Yu.5:14-15) Tanrı’ya cesaretle yaklaşabiliriz (İbr.4:16). Fakat çeşitli sebeplerden beklediğimiz cevabı hemen almayabiliriz. Bu nedenle sabırla dua etmeye devam etmeli (bkz. Lu. 18:1-8) ve aceleci olmamalıyız.

Pers krallığının önderi deyişinden Şeytan’ın karanlık egemenliği hakkında bazı şeyler anlayabiliriz. Bu karanlık yapı içerisinde çeşitli “yönetimler, hükümranlıklar, güçler ve egemenlikler” içeren ruhsal bir ordu ve hiyerarşi vardır (Ef. 1:21; 6:12). Bütün bu yapının başında “havadaki hükümranlığın egemeni” ve “bu dünyanın egemeni” olan Şeytan yer alır (Ef. 2:2; Yu.12:31; 14:30; 16:11). Bu “yönetimler” (başkanlıklar, prenslikler) Yeni Antlaşma’da sık sık geçer (Rom.8:38; Ef. 1:21; 3:10; 6:12; Kol. 1:16; 2:10, 15; Tit. 3:1). Anlaşılan dünyanın değişik bölgeleri veya halkları üzerinde yetkili olan kötü ruhlar, Şeytan’ın egemenliğini yönetmektedirler. Şeytan “cinlerin önderi”dir (Mat.9:34; 12:24). Bunlar büyük olasılıkla ulusların hükümetlerini etkileyerek dünyayı yönetirler (örneğin 10:20’deki Pers ve Grek önderleri). Gökteki ruhların yönetimiyle yerdeki kralların yönetimi arasında yakın bir bağlantı vardır (Yşa.24:21).

Tanrı’nın melekleri ile Şeytan ve melekleri arasındaki savaşta Mikail’in özel bir yeri olduğu görülüyor (Dan. 10; Yah. 9; Va.12:7-9). Bundan öte, meleklerin nasıl uyum içinde birbirlerine yardım ederek savaştıkları örneğini görebiliriz: Baş önderlerden (baş melekler) Mikail bana yardıma geldi. Demek ki “Gökte Tanrı’nın istediği oluyor” (Mat.6:10).

Haberci melek gelmekten alıkonuldu. Şeytan karşı koyarak Tanrı’nın işini yapmak isteyen kişiyi de engelleyebilir (Rom.1:13; 2Se.2:18).

Daniel’e açıklanacak görüm gelecekle ilgili, özellikle son günlerde onun halkı olan İsrailoğulları’nın başına neler geleceği ile ilgili olacaktı. Bu “son günler” Mesih’in birinci gelişiyle başlayan döneme ama özellikle ikinci dönüşünden önceki zamana işaret eder.

c) Haberci Daniel’i güçlendiriyor (10:15 - 11:1)

10:15-17   Daniel kendisine söylenen şaşırtıcı sözler karşısında suskun suskun yere baktı. Gücü ve cesareti kaybolmuştu. Dikkat edin, Tanrı’nın melek aracılığıyla bile seslendiği kişi çok etkilenir. Bu durum hafife alınacak veya küçümsenecek bir durum değildir. Yeşaya 6:6-7’de olduğu gibi dudaklarının murdarlığını hisseden peygamberin dudaklarına melek dokundu. O zaman Daniel konuşmaya başladı. Yetersizliğini itiraf etti. Küstah insanlar yüce meleklere sövmekten korkmayabilir (2Pe.2:10) ama Daniel gibi Tanrı adamları bu habercilere büyük saygı ve korku beslerler. Bu yüzden de melekler sık sık göründükleri insanlara öncelikle “Korkma” diye seslenirler.32

10:18-19   Melek tekrar Daniel’e dokundu, onu güçlendirdi. Meleklerin dokunma hizmeti özellikle imanlıyı güçlendirir (bkz. İbr.1:14; Luk.22:43).

Melek Daniel’e çok sevildiğini hatırlatarak ona Esenlik olsun sana! Korkma Güçlü ol! Evet, güçlü ol! der. Birçok durumda bizim de en büyük ihtiyacımız güçlü ve mert olmaktır (Yşu.1:7, 9, 18; 1Ko.16:13). Bu sözler Daniel’i güçlendirdi. Biz de bunları birbirimize söyleyelim!

10:20-21   Yukarıda dediğimiz gibi bu ayetler ruhsal alemdeki savaş hakkında bizi aydınlatıyor. Melek Pers önderiyle savaşacağım derken, Pers Krallığı’nın hükümetini arka planda yöneten kötü ruhtan söz etmektedir. Sonra Tanrı’nın belirlediği zamanda Grek Önderi denen başka bir şeytani reis gelecek. Buna göre, dünyadaki kralların tahta geçmesinin ruhsal aleme bağlı olduğu ve “Yüce Olan’ın insan krallıkları üzerinde egemenlik sürdüğü ve onu dilediği kişiye… verebileceği” anlaşılır (4:17).

Bu savaşın nedeni, İsrail’in sürgün döneminin sona ermesi ve imanlı azınlığın Kutsal Topraklar’a geri dönmeye başlamış olması olabilir. Böyle bir gelişmenin Mesih’in gelmesine yol açacağını bilen Şeytan ve ruhları, İsrail’in yeniden canlanmasını engellemek için var güçleriyle karşı koyacaklardı.

Bunu izleyen bölümde açıklanan bildiri, Gerçek Kitap’ta neler yazıldığı şeklinde tanıtılır. Bu yazı belki gökteki taht üzerinde oturanın elindeki mühürlü tomara, yani İsrail’in ve diğer ulusların başına gelecek yargıyı yazan kitaba benzer (bkz. Vah.5:1).

Önderiniz Mikail sözleri baş meleğin İsrail halkıyla olan özel ilişkisini ifade eder. Tıpkı Pers krallığının “önderi”nin bir ruh olması gibi, aynı şekilde Mikail de “senin halkını koruyan büyük önder” olarak Tanrı’ya hizmet etmektedir. (12:1).

11:1   Medli Darius’un krallığının birinci yılında Daniel’le konuşan yüce melek, Medler’in ve Grekler’in arkasındaki ruhlara karşı mücadeleye başlamıştı. Demek ki yaklaşık dört yıldır bu ruhsal savaş sürmekteydi. Meleklerin arasındaki dayanışma burada açıkça görülür: Mikail'i destekleyip korumak için yanında durdum.

Şeytan, Mesih’in çıkacağı seçilmiş soyu yok etmek için Ester’in zamanında elinden geleni yapacaktı (bkz. Est. 3). Bunu İ.Ö. 167-164 tarihlerinde Antiyokus aracılığıyla bir daha deneyecek (Dan.11:28-35), ama Rab buna izin vermeyecekti. Bu çabalar tarih boyunca süren “kadının soyu” ile “yılanın soyu” arasındaki düşmanlığın parçalarıdır (bkz. Va.12). Bütün bu olayların arkasında ruhsal bir savaş devam etmektedir. Her zaman Pavlus’un şu öğüdünü hatırlamalıyız: “Savaşımız insanlara karşı değil, yönetimlere, hükümranlıklara, bu karanlık dünyanın güçlerine, kötülüğün göksel yerlerdeki ruhsal ordularına karşıdır. Bu nedenle, kötü günde dayanabilmek, gerekli olan her şeyi yaptıktan sonra yerinizde durabilmek için Tanrı’nın bütün silahlarını kuşanın.”
(Ef. 6:12-13).

2) Antiyokus ve Mesih Karşıtı’nın getirdiği sıkıntı dönemleri (11:2 - 12:4)

Bölüm 7, dört büyük krallığı açıklarken özellikle Roma Krallığı, küçük boynuz olan Mesih Karşıtı ve Mesih’in ikinci gelişini merkez alır.

Bölüm 8, Med-Pers ve Grek krallıkları arasındaki savaşları açıklarken özellikle Mesih Karşıtı’nın öncüsü olan kral Antiyokus’un İsrail’e karşı yaptıklarını merkez alır.

Bölüm 9:20-27 Roma Krallığı, Mesih Karşıtı ve Mesih’in her iki gelişini merkez alır

Bölüm 10-12, Med-Pers ve Grek krallıkları kendi aralarındaki savaşları açıklarken özellikle Mesih Karşıtı’nın öncüsü olan kral Antiyokus’un İsrail’e karşı yaptıklarını merkez alır.

7. ve 8. bölümlerdeki görümler birbirini tamamladığı gibi 9. ve 10-12. bölümlerdeki açıklamalar da birbirini tamamlar. Aynı zamanda, 7. ve 9. bölüm birbirine paralel olduğu gibi 8. ve 10-12. bölümler de birbirine paraleldir:

a) Pers Krallığı’ndan İskender’in ölümüne kadar (11:2-4)

11:2   Bu ayet Pers İmparatorluğu’nun tarihini çizerek hem 2. bölümdeki heykelin gümüşten göğsünü ve kollarını andırır, hem 7. bölümdeki ayıya benzer yaratığın hem de 8. bölümdeki koçun karşılığıdır. O dönemde kral olan Koreş’in ölümünden sonra Pers Krallığı’nda ortaya çıkacak üç kral şunlardır: (a) Koreş’in büyük oğlu Kambeses (İ.Ö. 529-523). Bu kralın önderliğinde Mısır fethedilmiştir. (b) Kendini Koreş’in küçük oğlu Smerdis olarak gösteren sahtekâr Guamata ve (c) Persli Darius (Dara) Histapes (İ.Ö. 522-485).

Bu üç kraldan sonra gelecek olan ve onlardan daha zengin ve güçlü olacağı belirtilen kral, Ester kitabında adı geçen Darius’un oğlu Ahaşveroş’tu (Kserkses) (bkz. Ester 1:1). Kendisi bir milyon askerden oluşan bir orduyu toplayarak Grek ülkesine karşı çıktı. Fakat İ.Ö. 480’de Salamis’te Grekler onu büyük bir yenilgiye uğrattılar.

11:3-4   2., 7. ve 8. bölümlerde açıklandığı gibi, Persler’in yerine Büyük İskender büyük yetkiyle ortaya çıktı ve şaşırtıcı askeri zaferler kazandı (İ.Ö. 334-327). Ama bundan kısa bir süre sonra, o gücünün doruğundayken, İskender çılgın bir sarhoşluğun sonucu olarak hastalanıp aniden öldü (İ.Ö. 323). İskender’in küçük oğlu gizlice katletildi ve böylece krallık onun soyundan gelenlere geçmeyecek sözü yerine geldi.

Bundan 15-20 yıl kadar sonra, İskender’in dört büyük komutanı parçalanan imparatorluğu aralarında paylaştırdılar (bkz 8:8’le ilgili notlar). Bu da dört parçaya bölünecek ve krallığı yıkılıp başkalarına verilecek sözlerinin yerine gelmesiydi.

b) Tolemayos ve Selukos devletleri arasındaki savaşlar
(11:5-20)

Bu dört komutanın ikisinin büyümeleri ve krallıkları arasında ortaya çıkan savaşlar, gerçekleşmelerinden yıllar önce bu ayetlerde açıklanır. O kadar ayrıntılı açıklamalar yapılmıştır ki, Tanrı’nın gelecekteki olacakları vahiy yoluyla bildirdiğine inanmayan yorumcular Daniel kitapçığının bu olaylardan sonra yazıldığını öne sürerler. Ayrıntılar o denli açıktır ki, Tanrısal önbildiri niteliği ancak bu şekilde inkâr edilebilir.

Bölüm boyunca tekrarlanan Günay Kralı ve Kuzey Kralı ifadelerini şöyle anlamamız gerekir:

1) “Güney,” İsrail’in güneyinde bulunan Mısır topraklarıdır. “Güney Kralı” da İskender’in komutanı Tolemayos ve onun önderliğinde başlayan Tolemiler İmparatorluğu’nun krallarını temsil eder.

2) “Kuzey,” İsrail’in kuzeyinde bulunan Suriye topraklarıdır. “Kuzey Kralı” da Selukos ve onun önderliğinde başlayan Selukiler İmparatorluğu’nun krallarını temsil eder.

İ.Ö. 310-175 yılları arasında süren bu dönemde birbirine karşı savaşan bu iki krallık İsrail toprakları üzerinden sık sık geçer ve onu ele geçirir. Tanrı’nın halkı bu krallıklar arasında sıkışıp sıkıntı çeker.

Bu tarihlerin ve krallıkların genel hatları aşağıdaki şemada görülebilir:33


11:5-6   Güney Kralı diye temsil edilen Tolemi krallarının egemenliği en geniş haliyle (M.Ö 310 yıllarında) Mısır’la birlikte Filistin ve İsrail’in topraklarını, Kıbrıs’ı, Anadolu’nun bazı bölgelerini ve Yunanıstan’ın bazı kentlerini kapsıyordu. Ancak 1.Tolemi (Soter) ile İ.Ö. 30 yıllında ölen 7. Kleopatra arasındaki 280 yıllık dönem süresince Tolemiler’in genel yetki alanı Mısır ve Kıbrıs’la sınırlıydı. İsrail toprakları üzerindeki egemenliği ise İ.Ö. 200 sularında Selukiler’in eline geçti.

Ondan daha da güçlenecek olan komutanlardan biri 1.Selukos Nikator’du. 1.Tolemi’nin önderliğindeki askeri hizmetinin sonunda Babil’e döndü ve 310 yılında kral unvanını aldı. Suriye’den Hindistan’a kadar ulaşan egemenliği böylece Tolemi’ninkinden daha geniş topraklara yayıldı. Bu egemenlik Roma generalı Pompei’nin zafer kazandığı İ.Ö. 64 yılına kadar sürdü.

Tolemiler’le Selukiler arasındaki çatışmalar İ.Ö. 252 yılına kadar sürdü. O zaman ikinci Güney Kralı olan 2.Tolemi (“Filadelfus”) Selukiler’le siyasi bir uzlaşmayı onaylamak için kendi kızı olan Bernisi’yi ikinci Kuzey Kralı olan 2.Antakyus’a eş olarak verdi. Fakat “Teos” diye adlandırılan kral Antakyus evliydi ve Bernisi’yle evlenmek için boşadığı ilk eşi Laodiki bu durum karşısında kayıtsız kalmadı. Bir komplo kurarak Bernisi’yi, Antakyus’a doğurmuş olduğu küçük oğlu ve onu destekleyen adamlarını ele vererek öldürttü. Böylece kız (Bernisi) kendi gücünü etkili bir şekilde kullanamayacak sözü yerine geldi. 2.Antakyus’un kendisi suikasta uğrayıp İ.Ö. 247 yılında öldü ve Laodiki’nin oğlu 2.Selukos (Kallinikus) kral oldu

11:7-9   Kızının başına gelen olaylardan sonra 2.Tolemi de İ.Ö. 247’de öldü. İbranice “Kadının köklerinin filizinden biri” deyimi, kızın34 ailesinden biri anlamına gelir; oğlu 3.Tolemi ortaya çıkarak kral olmasıyla bu söz yerine geldi. Kız kardeşinin öcünü almak için İ.Ö. 246-241 yıllarında Kuzey Kralı olan 2.Selukos’un krallığına saldırdı. Bu başarılı saldırıların sonucunda Tolemi, Selukilerin başkenti Antakya’yı ele geçirerek kalesini alacak sözünü yerine getirmiş oldu. Ayrıca kral, Persler’in yüzyıllar önce (İ.Ö. 524’te) Mısır’dan ganimet olarak almış oldukları ilahları, dökme putları, değerli altın ve gümüş kapları Antakya’dan alıp tekrar Mısır’a götürdü. Ondan sonra, Euergetes İ.Ö. 240 yıllında 2.Selukos’la yaptığı barış anlaşması yüzünden 3.Tolemi birkaç yıl Kuzey Kralı’nı rahat bıraktı.

İ.Ö. 230 yıllarında Kuzey Kralı 2.Selukos Tolemiler’in topraklarına kısmen başarılı olan bazı seferler düzenledi ama Mısır’a kadar ulaşmadan yine kendi ülkesine döndü.

11:10-12 Bir kuşak sonra yeni bir dönem başladı. Bu dönem süresince Yeruşalim ve İsrail toprakları Selukiler’in ellerine geçti.

İ.Ö. 219-218 yıllarında, oğulları savaşa hazırlanarak sözü doğrultusunda 2.Selukos’un ilk oğlu olan 3.Selukos’un üç yıl süren krallığından sonra ikinci oğlu 3.Antakyus (Büyük Antakyus) büyük bir ordu toplayıp Filopater diye adlandırılan 4.Tolemi’ye karşı saldırıya geçti ve oldukça başarılı bir dönemde Güney Kralı’nın kalesine dek ilerledi. Ama başarı ile başlayan bu seferler İ.Ö. 218 yılında Rafia çatışmasında Tolemiler tarafından sona erdirildi. Öfkeyle çıkıp savaşan 4.Tolemi Kuzey Kralı’nı ve büyük ordusunu bozguna uğrattı. Sonra kendisi gurura kapılarak on binlerce insanı öldürdü. Ama burada önceden yazıldığı gibi bu zaferi fazla sürmedi.

11:13-16   İ.Ö. 212-204 yıllarında Büyük (3.) Antakyus, Seluki İmparatorluğu’nun sınırlarını kuzeyde Hazar Denizi’ne kadar ve doğuda İndus Irmağı’na kadar genişletti. Ancak birkaç yıl sonra dikkatini tekrar Tolemiler’e çevirdi: Kuzey Kralı öncekinden daha büyük bir ordu toplayacak... büyük, iyi donatılmış bir orduyla ülkeye doğru ilerleyecek. İ.Ö. 202-201 yıllarında Antakyus, Fenike ve Filistin topraklarına saldırarak Gaza kalesini ele geçirdi.

Bu fırsatı değerlendirmek isteyen bazı milliyetçi Yahudiler, yani Daniel’in halkından bazı zorbalar, Tolemi rejimine karşı ayaklandılar, ama yenilgiye uğradılar. Mısırlı general Skopas’ın kısmen başarılı olan karşı saldırısı sonucunda Yeruşalim ve Yahudiye’deki önderler cezalandırıldılar.

İ.Ö. 200 yılında Antakyus bir kez daha Tolemiler’in üzerine geldi ve general Skopas ordusuyla birlikte güçlü Sayda kentine geri çekildi. Antakyus ise toprak yığarak tepecikler yaptı… surlu kenti (Sayda’yı) ele geçirdi. Tolemiler’in en seçme askerlerinin bile karşı durmaya güçleri yetmedi.

Bundan sonra İsrail toprakları artık Seluki İmparatorluğu’nun elinde kaldı. İ.Ö. 198 yıllında Yeruşalim’e giren Antiyokus bütün egemenliği ele geçirdi: Güzel Ülke’yi yönetecek, yıkıp yok etme yetkisi onun elinde olacak.

11:17-19   Bu ayetler Antakyus’un egemenliğinin son on yılında yapacaklarını bildirir. Tolemi İmparatorluğu’nu tümüyle ele geçirmek amacıyla kızı Kleopatra’yı o dönemin Güney Kralı 5.Tolemi’ye eş olarak verdi. Ama İ.Ö. 195 yılında gerçeleşen bu evlilik Antakyus’a beklediği yarar sağlamadı, çünkü Kleopatra babasını desteklemedi. Bunun devamında Kleopatra, kocası 5.Tolemi İ.Ö. 181’de ölünce tahta geçen küçük oğulları 6.Tolemi’nin naibi olarak rejimi devam ettirdi. 3.Antakyus tasarısını gerçekleştiremeden zaten İ.Ö. 187 yılında öldü.

Öte yandan Tolemiler’e karşı başarısız kalan Büyük Antakyus deniz kıyısındaki bölgelere (Bergama Krallığı ve Ege Denizi’ndeki adalar) yönelerek birçoklarını ele geçirdi. Kendisine katılan ünlü Roma düşmanı Anibal’la birlikte İ.Ö. 196 yıllında Boğaz’ı geçerek Trakya’ya saldırdı. Makedonyalılar ise ilerleyen Roma’dan yardım istediler ve Roma orduları harekete geçti. Magnezya çatışmasında bir komutan diye söz edilen Romalı Lusyus Kornelius Sipio Asiatikus, Antakyus ve 70.000 askerden oluşan ordusunu bozguna uğrattı. Roma’nın talep ettiği tazminat parasını kendi hazinesinde bulamayan Kuzey Kralı kendi ülkesinin kalelerine yöneldi. Oradaki bir halkın (Elymais’te) tapınağını talan etmeye çalışırken o halk karşı koyup İ.Ö. 187’de Antakyus’u öldürdü. Böylece tökezleyip düştü ve bir daha ortaya çıkmadı.

11:20   3.Antakyus’un yerine geçen ilk oğlu 4.Selukos Filopater, Roma İmparatorluğu’na tazminat ödemelerini devam ettirmekte çok zorlandı. İbranice 2.Makabiler kitapçığına göre Simon adlı bir Yahudi hain krala Yeruşalim’deki tapınakta Selukiler’in tüm borçlarını ödeyecek kadar büyük hazine bulunduğunu bildirdi. Kral da krallığının yüceliği için zorla vergi toplayacak birini gönderecek. Kutsal tapınağı yağmalamak için özel para toplayıcısı Heliodorus’u Yeruşalim’e gönderdi, fakat korkunç bir görümde kendisini kırbaçlayan güçlü melekleri gören Heliodorus tapınağa girmekten vazgeçip eli boş döndü.35

Kral bundan kısa bir zaman sonra Heliodorus tarafından zehirlenerek öfkesiz ve savaşsız yok edildi. Böylece İsrail’in en büyük düşmanı olacak olan, Büyük Antakyus’un ikinci oğlu 4.Antakyus için sahne hazırdı.

c) Antiyokus’un yarattığı büyük sıkıntı dönemi (11:21-35)

Bu ayetlerde tarihi açıklanan Kuzey Kralı, ünlü 4.Antakyus Epifanes’tir. Daha önce Daniel 8:9-10 ve 23-25’te, tapınakta Tanrı’ya sunulan günlük sunuyu kaldıran ve O’nun kutsal yerine saygısızlık eden “küçük boynuz” olarak açıklanmıştır (bkz. iligli notlar). Burada ise “Eski Antlaşma’nın Mesih Karşıtı” olarak bilinen, İsrail’in Tanrısı’na ibadeti tamamen yok etmeye çalışan bu kişinin korkunç etkinliği daha ayrıntılı bir şekilde bildirilir. Bu kişinin, birçok yönden son ve esas “yasa tanımaz adam”ın öncüsü olduğu görülür.

11:21   Aslında 4.Selukus öldükten sonra oğlu Demetrius kral olmalıydı ve bu nedenle amcası krallıkla onurlandırılmamış deyişiyle tanımlanır. Ama bu kurnaz, değersiz adam “emniyet vaktinde” (eski çeviri) devletin büyüklerine büyük vaatler ve kurduğu düzenler sayesinde gelip krallığı ele geçirdi. Mesih Karşıtı’nın bir özelliği de yalan ve her türlü yanıltıcı sözlere başvurması olacaktır (bkz. 2Se.2:9).

Tahta geçtikten sonra kendisi için çok büyük şeyler tasarladı. Örneğin bastırdığı madeni paralar üzerine “Görünen Tanrı” anlamına gelen Epifanes Teos sözlerini yazdırarak kendini tanrı ilan etti (bkz. 2Se.2:3-4).

11:22-24   Antakyus’un krallığı barış anlaşmaları ile yaptığı hileli siyasal oyunlar sayesinde başarılı bir şekilde başladı. 5.Tolemi’nin iki oğlu Filometor ve Fiskon’u, sırayla birini diğerine karşı kullanarak Tolemiler’in çok güçlü orduları süpürüp yok etti. Buradaki antlaşma önderi de yok edilecek ifadesi ya Antakyus’un antlaşma yaptığı 6.Tolemi Filometor ya da İsrail’in o dönemki başkâhini Oniyas olabilir, çünkü başkâhin Tanrı’nın antlaşma yaptığı halkın temsilcisiydi (bkz. 11:28, 30, 32). Onunla yapacağı antlaşmadan sonra başkalarını aldatacak ifadesine bakılarak, büyük olasılıkla bu antlaşmanın bozulan siyasal bir uzlaşma anlamına geldiği olasıdır.

Sonuç olarak Antakyus ilin zengin bölgelerine saldırarak çok sayıda zafer kazanabildi. Kalelere saldırmak için düzenler kuracak, ama bu uzun sürmeyecek ifadesi Tolemiler’e karşı olan seferlerin özeti olabilir.

11:25-28   Bu ayetlerde daha ayrıntılı bir açıklama bulunuyor. Antakyus İ.Ö. 170 yılında Güney Kralı’na saldırır, ama hazırlanan Tolemi kralı büyük ve çok güçlü birorduyla savaşacak. Ne var ki, Antakyus’un kurduğu düzenler yüzünden bu güçlü ordu yetmez, Tolemi Filometor ona karşı duramaz. Bu düzenler sonucunda Tolemi’yi kendi sofrasında yiyen yakınları arkadan bıçaklarlar, ordusu dağılır, birçokları vurulup öldürülür.

27. ayet kurulan düzenlere ilişkin daha çok açıklama getirmektedir. Antakyus ile Tolemi aynı masada oturup birbirlerine yalan söyleyerek düzen kurarlar, ama onların planları dönüp dolaşıp Tanrı’nın tasarılarına hizmet edecektir: Son, belirlenen zamanda gelecektir. Daniel Tanrı’yı överken bu gerçeği şöyle dile getirmiştir: “O’dur zamanları ve mevsimleri değiştiren. Kralları tahttan indirir, tahta çıkarır” (2:21).

Antakyus bu seferlerde dilediğini yaptıktan sonra büyük bir servetle ülkesine (Antakya’ya) döner. Bu arada onun esas amacının ne olacağı açıklanır: Kutsal antlaşmaya karşı gelmek. Tanrı’nın düşmanının bütün hedefi Tanrı’nın kutsal antlaşmasını yok etmektir. Çünkü o antlaşma veya vaat doğrultusunda Mesih, Şeytan’ın işlerine son vermeye gelecekti. İşte bu kutsal antlaşma Tanrı’nın bütün egemenliği ve kurtarış planını temsil etmektedir.

11:29-30   Antakyus Tanrı’nın belirlediği zamanda Tolemiler’e yine saldırdı, ancak bu kez sonuç öncekinden farklı oldu. Tolemiler’in yardım çağrısı karşısında Romalı deniz kuvvetleri (Kitim’den gelen gemiler) Mısır’a yetiştiler. Roma komutanı Popilius Laenas Antakyus’a meydan okuyarak hemen Mısır’ı terk etmesini buyurdu. Antakyus da çaresiz kalıp öfkeyle geri döndü.

Antakyus Mısır’da savaşı sürdürürken Yeruşalim’deki başkâhinin ailesinden biri olan Yason, Antakyus’a daha büyük rüşvet vererek başkâhinliği kendisinden koparmış olan öz kardeşi Menelaus’tan geri almak için silahlı bin kişi toplayarak kenti ele geçirmiştir. Morali bozuk geri dönen Antakyus, İ.Ö. 168 yılının 16 Aralık tarihinde güçlü bir ordu ile Yeruşalim’e girip on binlerce kişiyi katleder. Amacı tekrar şöyle belirtilir: Kutsal antlaşmayı ortadan kaldırmak. Elbette bunun yanı sıra, kutsal antlaşmayı bırakan Yahudiler’e (Menalaus ve yandaşları) kayırır.

Buna benzer bir şekilde Mesih Karşıtı da büyük sıkıntı döneminde Yeruşalim kentini ayaklar altına alacaktır. Peşine takılan kalabalıklar da “Canavar gibisi var mı? Onunla kim savaşabilir?” diyerek onu destekleyeceklerdir (bkz. Va.13:4).

11:31-32   Sonra Tanrı’nın kutsal tapınağına girerek kutsal eşyaları talan ettiler. Kutsal yere yıkıcı iğrenç şey diye adlandırılan bir Zeus heykeli diktiler. Putperest bir sunak yerleştirerek tapınağı Roma ilahı Zeus’a adadılar. Böylece Süleyman’ın yaptırdığı önceki tapınakta yapılan murdar edici işler (bkz. 2Kr.16:10-16; 21:3-5) tekrarlanmış oldu. Aynı zamanda Antakyus günlük sunuları kaldırarak gerçek görünmez Tanrı’ya yönelik ibadeti yok etmeye çalıştı. Yukarıda açıkladığımız gibi Mesih Karşıtı da son günlerde “kurbanı da sunuyu da kaldıracak” (9:27).

Mesih İsa, kendisinin ikinci gelişinden hemen önce gerçekleşecek olan durumu açıklamak için bu olayı şöyle hatırlattı: “Peygamber Daniel’in sözünü ettiği yıkıcı iğrenç şeyin kutsal yerde dikildiğini gördüğünüz zaman -okuyan anlasın- Yahudiye’de bulunanlar dağlara kaçsın” (Mat.24:15; Mar.13:14). Bundan anlıyoruz ki, Antakyus’un İ.Ö. 168’de yaptıkları Mesih’in ikinci gelişinden önce bir başkası (Mesih Karşıtı) tarafından tekrarlanacaktır (bkz. ayrıca 2Se.2:1-10).

Antlaşmayı bozanlar, yani Tanrı’ya sadık kalmayan insanlar bu küfürbaz kralın söylediği güzel sözlerle ayartılacak. Buna karşın bir başka halk var gücüyle ona karşı duracak. Kimdir bu cesur azınlık? Tanrısı’nı tanıyan halk. Süleyman’ın söylediği gibi “Akıl, Kutsal Olan’ı tanımaktır” (Özd.9:10). Tanrı’yı gerçekten tanımak sonsuz yaşamdır (Yu.17:3), her şeye değer bir hazinedir (Flp.3:8-10). Acaba bizler tapındığımızı söylediğimiz Tanrı’yı ne kadar tanıyoruz? Tanrısı’nı tanıyan halk cesaretle düşmana karşı duracaktır.

11:33-35   Bu korkunç sıkıntılar altında ezilen halkın güç ve teşviğe ihtiyacı olacak. Yukarıda Tanrısı’nı tanıyan halk ve burada bilge diye adlandırılan kişiler birçoklarını eğitecekler. Tanrı’nın diri vaatlerini halka ileteceklerdi ve böylece onları harekete geçireceklerdi. Bu onlara pahalıya mal olacaktır: Kılıçla öldürülecek… tutsak edilecek… mallarından edilecekler.

Bu peygamberlik sözü İ.Ö. 168’de kâhin Yahuda Makkabi ve kardeşlerinin Grekler’e karşı kazandıkları inanılmaz zaferlerle yerine geldi. O tarihten itibaren büyük can kaybıyla başlayan İsrail’in bağımsızlık dönemi, İ.Ö. 70’lere kadar devam etti.36

ç) Mesih Karşıtı’nın yarattığı sıkıntı dönemi (11:36-39)

Antakyus’la ilgili önbildiriler 35. ayetle birlikte sona erer ve onu izleyen ayetler Mesih Karşıtı ile ilgili olayları açıklamaya başlar. 11:36 ile 12:4 arasındaki metin, son günlerde gerçekleşecek olan şu olaylara değinir:

(1) Tek bir dünya önderi.

(2) Tek bir dünya dini.

(3) Bir dünya savaşı.

(4) İsrail için büyük bir sıkıntı dönemi.

(5) Sıkıntı döneminin sonunda Tanrı’nın halkının kurtuluşu.

(6) Ölülerin dirilişi ve yargı.

(7) Doğruların ödüllendirilmesi.

11:36   Dilediği gibi davranan ve kendini bütün tanrılardan daha büyük, daha yüce gösteren bu gururlu kral Mesih Karşıtı’dır. Daha önce Daniel 7’de açıklanan bu “küçük boynuz” veya diktatörün başlıca niteliği “saygısızca söz söyleyen bir ağız” ile “Yüce Olan’ı kötüleyen sözler” söylemesiydi (7:8, 11, 24-25). Aynı şekilde burada bu adam tanrıların Tanrısı’na duyulmamış sözler söyleyecek. Pavlus bu yasa tanımaz adamı aynı şekilde tanıtır (bkz. 2Se.2:4). Vahiy 13’te açıklandığı gibi “bütün dünya” bu canavara ve ona yetki veren Şeytan’ın kendisine tapacaklar (Va.13:4, 8). Şeytan’ın her zaman arzuladığı da budur (bkz. Yşa.14:12-14; Mat.4:9).

Mesih Karşıtı çok başarılı olacak, çünkü Tanrı’nın gazabı bu sıkıntı veya öfke zamanında İsrail’e ve dünyada oturan diğer uluslara açıklanacak. Ama iyi ki bu dönem sınırlıdır. Mesih Karşıtı’nın başarıları ancak Tanrı’nın öfkesi tamamlanıncaya dek sürecektir. Kutsalların acı çekeceği bu dönemin süresi Dan. 7:25’te “bir vakte, vakitlere ve yarım vakte kadar” (3.5 yıl) diye tespit edilmiştir (bkz. 12:7 ve 7:25’le ilgili notlar).

11:37-39   Bu üç ayette “ilah” sözcüğü sekiz kez geçer. Mesih Karşıtı her şeyden önce insanların taparcasına kendisine bağlanmalarını talep edecek. İnsanları geleneksel hiçbir dinin ilahına taptırmayacak. Ama kendinden başka bir ilahı da olacaktır: “Güç” veya kaleler ilahını yüceltecek. Mesih Karşıtı atalarının tanımadığı bu ilahı en değerli armağanlar sunarak onurlandıracak. Vahiy’de Mesih Karşıtı’nın onuruna yapılan ve herkesin tapmak zorunda olacağı bir puttan söz edilir (bkz. Va.13:14-15; 14:9,11; 15:2; 16:2; 19:20; 20:4). Herhalde buradaki durum aynı olaydan söz etmektedir. Bu bir tür din, ama insanın tanrılaştırıldığı bir din olacaktır. Canavar da bu eşsiz benzersiz insan sayılacaktır (bkz. Va.13:4).

Eğer Mesih Karşıtı Yahudi kökenli ise, atalarının ilahları ifadesinin (elohim) “Tanrısı” diye çevrilmesi daha doğru olur. Ayrıca bazı yorumcular kadınların bağlandığı ya da “özlediği” ifadesinin Mesih’i kastettiğini düşünmektedirler.37 Çünkü Mesih’in annesi olmak Yahudi kadınların en içten arzusuydu (bkz. Luk.1:42-43, 48; 11:27). Bu doğru olmayabilir, ama bu adamın her şeyden çok Baba ve Oğul’dan nefret edeceği kesindir (1Yu.2:18).

d) Mesih Karşıtı’nın zaferleri ve sonu (11:40-45)

11:40   Son bir savaş olacak. Bölümün önceki deyişlerine bakılırsa, buradaki Güney Kralı Mısır ve müteffikleridir. Belki de son zamanda söz konusu birlik Müslüman dünyası olabilir. Bazı yorumculara göre Kuzey Kralı Rusya’yı temsil etmektedir (bkz. Hez. 38-39). Ama büyük ihtimalle Mesih Karşıtı’nın kendisidir. Büyük askeri güçle Güney birliğine saldıracak ve büyük zafer kazanacaktır.

11:41-45   Mesih Karşıtı’nın orduları Güzel Ülke diye adlandırılan İsrail topraklarına girecek. Mesih Karşıtı dünya ülkelerinin birçoğunu yenilgiye uğratacak. Kendisine karşı kimse duramayacak. Birçok zaferden sonra Ortadoğu’dan gelen haber onun büyük öfkeyle yola çıkmasını sağlayacak. Ordugâhını denizle güzel kutsal dağ arasında kuracak. Bu yer büyük olasılıkla Megiddo ovasıdır (bkz. Va.16:16). Aslında bütün ulusları Yeruşalim’e karşı toplayan Tanrı’nın kendisi olacaktır (bkz. Zek.12:2; 14:2). Çünkü onları yargılayacaktır.

Mesih Karşıtı ansızın yıkıma uğrayacak ve yaşamı son bulacak. Bu yıkımı Mesih’in kendisi gerçekleştirecektir (bkz. Zek. 14:3; Va.19:19-20; 2.Se. 2:8).

e) Son dönemin özeti (12:1-5)

Gördüğümüz gibi Daniel kitapçığında açıklanan önbildirisel görümlerin hepsi (2., 7., 8., 9 ve 10-12. bölümler) İsrail halkı ile diğer uluslar arasındaki tarih boyunca süren ilişkiye ışık tutmaktadır. Aynı zamanda, bunların hepsinde Tanrı’nın Egemenliği ile dünyanın krallıkları arasındaki ilişki de açıklanmaktadır. Her bir görüm bu krallıklar dizisinin değişik dönemlerine önem verir. Örneğin 7. bölümdeki görüm, Roma krallığına özel önem verirken 8. bölümdeki görüm Grek krallığına daha çok önem verir. Ama her beş görüm de değişik açılardan son günlerde olacak olayları açıklamaktadır. Hepsi de Mesih Karşıtı’nın egemenlik süreceği döneme ağırlık vermektedir. Aşağıdaki çizelgede bu görümlerin hepsini açıklayabiriz.

Bu ayetler aslında son dönemde olacak olayları özetler. İsrail’de (özellikle Yeruşalim’de) yaşanacak olan büyük sıkıntı dönemi, ölülerin dirilişi, Tanrı’nın Krallığı’nın kurulması ve benzeri birçok önemli konuya değinilir.

12:1   Bu ayette aynı dönemin başka bir açısı da ortaya konulur. Mesih Karşıtı’nın yarattığı baskının ana hedefi Daniel’in halkı olan İsrail ulusu olacaktır. Bu dönem büyük önder olan baş melek Mikail’in ortaya çıkmasıyla başlayacak. Vahiy 12:7-13’te, Şeytan’ın ve Mikail’in melekleri arasında ‘gökte’ gerçekleşen bir savaşın sonucu olarak Şeytan “melekleriyle birlikte yeryüzüne atılır” ve “İblis, zamanının az olduğunu bilerek… çocuğu [Mesih’i] doğuran kadını [İsrail’i] kovalamaya başlar.” Mikail İsrail’i koruyan melektir.

Böylece başlayan sıkıntı ulusların oluşumundan beri hiç görülmemiş bir sıkıntı dönemi olacak. Mesih, ikinci gelişini açıklarken özellikle bu ayete başvurmuştur. O’nun söylediği gibi, çok büyük bir can kaybı olacak, ve ancak adı kitapta yazılı, “seçilmiş olanlar” kurtulacaktır (bkz. Mat.24:21-22).

12:2-3   Bu ayetler, ölümden dirilişle ilgili Eski Antlaşma’da bulunan en net ayetler sayılır. Yeryüzü toprağında uyuyanların birçoğu ifadesi ilginçtir çünkü bütün insanların bir anda ölümden dirilmeyeceklerine işaret ediyor. Pavlus’un da öğrettiği buydu: “Her biri sırası gelince dirilecek: İlk örnek olarak Mesih, sonra Mesih’in gelişinde Mesih’e ait olanlar…” (1Ko.15:23), “Önce Mesih’e ait ölüler dirilecek” (1Se.4:16). Vahiy 20’ye göre birbirlerinden bin yıl aralıklı iki ayrı diriliş söz konusu olacaktır. İlk dirilişe dahil olanlar imanlılardır. “İkinci ölümün bunların üzerinde hiçbir yetkisi yoktur.” Ama “ölülerin geri kalanları, bin yıl tamamlanmadan dirilmez” (Va.20:5-6). İşte meleğin Daniel’e açıkladığı uyuyanların birçoğu bu “ilk dirilişe dahil olanlar”dır. Eski çeviri burada daha doğrudur: “bunlar (ilk grup) ebedî hayata, ve şunlar (ölülerin geri kalanları) ebedî nefrete uyanacaklar.”

Cehennem burada utanca ve sonsuz iğrençliğe diye açıklanır. Mesih’in ifadesiyle “orada ağlayış ve dış gıcırtısı olacaktır” (Mat.13:41-42). Cehennemi cehennem yapan özellikle Tanrı’dan uzak olma cezasıdır: “Böyleleri Rab’bin varlığından ve yüce gücünden uzak kalarak sonsuza dek mahvolma cezasına çıartırılacak” (Se.1:9-10).

Bu dirilenlerin hepsi sonsuz yaşama uyanacaklar, ama özellikle bilgeler ve birçoklarını doğruluğa döndürenler için büyük bir ödül söz konusudur: Gökkübbe gibi… yıldızlar gibi sonsuza dek parlayacaklar. Hepimiz bunu amaçlamalıyız! Mesih bunların durumunu yine şöyle açıklamıştır: “Doğru kişiler o zaman Babaları’nın egemenliğinde güneş gibi parlayacaklar” (Mat.13:41-42).

12:4   Daniel’e kitabı mühürlemesi, yani bu peygamberlik sözünü saklaması söylenir. Bununla son gelinceye dek onun hem korunacağı hem de tam anlamıyla anlaşılamayacağı görünmektedir.

Bilgileri artsın diye, birçokları oraya buraya gidecek, ifadesi kimileri tarafından son yüzyılda yaşanan ulaşımın ve bilişimin gelişmesi olarak anlaşılır. Ama büyük olasılıkla bu, birçok kişi Daniel’e verilen bu peygamberlik sözlerini araştıracak ve bu konuda bilgi artacak anlamına gelir.

3) Haberci melek Daniel’i geleceğe hazırlar (12:5-13)

Bu üç bölümün başında olduğu gibi, Daniel yine Rab’bin meleğini görür. Melek de yaşlı peygamberi halkın, diğer ulusların ve özellikle kendisinin geleceği için son birkaç sözle hazırlar.

12:5-7   Melek konuşmasını bitirdikten sonra Daniel meleğe baktı. Görkemli melek veya “adam” ırmağın suları üzerinde duruyordu. Sanki adam, “zaman ırmağı”nın sürekli akışını kendisi denetliyor gibidir. İbraniler mektubunda buna benzer bir şekilde “Tanrı’nın yüceliğinin parıltısı, O’nun varlığının öz görünümü” olan Oğul, kendi “güçlü sözüyle her şeyi devam ettirir” (İbr.1:3). Gelecekte olacakları yetkiyle bize açıklayan Mesih’tir.

Ama şimdi yalnız keten giysili adam değil, biri ırmağın bu kıyısında, öbürü öbür kıyısında duran başka iki varlık daha ona görünür. Bu iki melekten birisi ilk adama bu olayların sonuna ne kadar zaman kaldığını sorar. Melekler de peygamberlik sözlerinin ne zaman ve nasıl yerine geleceğini merak ederler (Zek.1:12-13; 1Pe.1:12).

Karşılık olarak yüce haberci iki elini göğe kaldırarak sonsuza dek Diri Olan’ın, yani Tanrı’nın adıyla ant içer. Kutsal Kitap kültüründe bu hareket yemin edilirken yapılır (bkz. Yar.14:22 ve Vah.10:5-7). Tanrı’nın kendisi en azından iki kez “amacının değişmezliğini vaadin mirasçılarına daha açıkça belirtmek isteyerek vaadini bir yeminle pekiştirdi” (İbr.6:17; bkz. Yar.22:15-18 ve Mez.11:4). Vahiy 10’da görünen yüce “melek” artık gecikmenin olmayacağına dair yemin eder (Va.10:5-7). Tanrı’nın sabırla beklemesi bir sırdır (2Pe.3:8-15; Mez.73:3).

Meleğin bir vakit, vakitler ve yarım vakit olacak38 şeklindeki yanıtı, yalnız daha önce bildirilen yetmişinci “haftanın” yarısı olan üç buçuk yıl süresini tekrarlar (bkz. 7:23-25 ve 9:27’yle ilgili notlar). Bunun dışında bir ayrıntı daha açıklanır: Kutsal halkın gücü tümüyle kırılınca bu sıkıntı sona erecektir, çünkü O’nun amacı İsrail’i yargılamak ve onların Mesih’i reddetme gücünü kırmak olacaktır (bkz. Zek.12:2-10). Yeruşalim’i Mesih Karşıtı’na karşı savunan Yahudiler’in gücü tamamen tükenince Rab görünecektir (Zek.14:2-3).

12:8-10   Bu sözleri anlamayan Daniel melekten daha ayrıntılı bir açıklama ister. Fakat Rab Daniel’e açıklayacağını açıklamıştır. Rab’bin bu sözleri korunacak ama ona pek fazla bilgi vermeyecektir. Bunun yerine bu sözler son gelinceye dek saklanıp mühürlenecek.

Daniel’in zamanından Mesih’in ikinci gelişine kadar süren dönemde olacaklar şunlardır:

Birçokları kendilerini arıtıp temizlenecek, lekesiz duruma gelecek. Bu sözler Kutsal Ruh’un gelişinden sonraki dönemde yaşanacak ruhsal devrimi kastediyor olabilir. Bütün sıkıntılara rağmen ve bu sıkıntılar aracılığıyla Mesih’in sevgisinin döküldüğü yüreklerde Tanrı’yı hoşnut eden Ruh’un ürünü gelişecektir.

Öte yandan dünya değişmeyecek: Kötüler kötülük etmeyi sürdürecek. Mesih’in Kurtarıcı olarak gelişi bile bunu değiştiremeyecektir. Kötülerin hiçbiri anlamayacak derken, Rab İsa’nın şu sözleri de açığa çıkıyor: “Dünyaya ışık geldi, ama insanlar ışık yerine karanlığı sevdiler. Çünkü yaptıkları işler kötüydü. Kötülük yapan herkes ışıktan nefret eder ve yaptıkları açığa çıkmasın diye ışığa yaklaşmaz. Ama gerçeği uygulayan kişi yaptıklarını, Tanrı’ya dayanarak yaptığını göstermek için ışığa gelir” (Yu.3:19-21). Bu nedenle bilgeler anlayacaklar. Bilge olmak demek, gerçeği sevip uygulamak demektir.

12:11-12   Bu ayetler yine son sıkıntı döneminin süresiyle ilgilidir. Bu dönem günlük sununun kaldırılıp yıkıcı iğrenç şeyin konduğu zamandan başlayacak. Mesih Karşıtı’nın “kendisini Tanrı ilan ederek Tanrı’nın Tapınağı’nda oturacağı” zaman gelecektir (2Se.2:4). Ondan sonra bin iki yüz doksan gün geçecek. Vahiy’deki 1.260 gün süren sıkıntı dönemine 30 gün daha eklenir. Yine ona ek olarak 45 gün, daha doğrusu, bekleyip bin üç yüz otuz beş güne ulaşan kişilerden söz edilir. Bu ayetlerde geçen bu sayıları kimse kesin bir şekilde yorumlayamaz, ama belki bu 75 günlük süre içinde Rabbimiz İsa Mesih krallığını kurma ve dünyayı yenileme işlerini tamamlayacaktır.

12:13   Daniel’e son ve kişisel bir umut vaadi verilir. Kendisi rahatına kavuşacak yani ölecek, dinlenecek. Ama günlerin sonunda kendi payına düşen mirası veya ödülünü almak için uyanacak, yani ölümden dirilecek.

Bizim umudumuz da ondan çok farklı değildir, ancak biz Mesih’in dirilişine sahip olanlar daha şanslıyız. Çünkü Eski Antlaşma zamanında yaşamış olan imanlıların hepsi, “imanları sayesinde… Tanrı’nın beğenisini kazandıkları halde, hiçbiri vaat edilene kavuşmadı. Bizden ayrı olarak yetkinliğe ermesinler diye, Tanrı bizim için daha iyi bir şey hazırlamıştı” (İbr.11:39-40)

Rabbimiz İsa Mesih’in Tanrısı ve Babası’na övgüler olsun. Çünkü O büyük merhametiyle yeniden doğmamızı sağladı. İsa Mesih’i ölümden diriltmekle bizi yaşayan bir umuda, çürümez, lekesiz, solmaz bir mirasa kavuşturdu. Bu miras sizin için göklerde saklıdır. Zaman sona ererken açığa çıkarılmaya hazır olan kurtuluşa kavuşasınız diye iman sayesinde Tanrı’nın gücüyle korunuyorsunuz. (1Pe.1:3-5)