Bu bölüm Kutsal Kitap’ın en ilginç ve büyük bölümlerinden biridir. Burada kaydedilen DUA ve ÖNBİLDİRİ örnekleri neredeyse eşsizdir. Daniel, Yeremya peygamberin önceden bildirdiği yetmiş yıllık sürgünün sona ermekte olduğunun farkına varınca, “duayla, yakarışla, oruçla yüzünü Rab Tanrı’ya çevirdi...” (9:1-19). Daniel dua ederken melek Cebrail ona göründü ve yetmiş “hafta” (yedi yıllık dönemler) benzetmesiyle birlikte Yeruşalim’in ve İsrail’in geleceğinin ana hatlarını ona bildirdi (9:20-27).
9:1-3 Bu bölümde kaydedilen olaylar Medli Darius’un krallığının birinci yılında (İ.Ö. 539-538) gerçekleşir. Daniel, çalışmadığı zamanlarda Kutsal Yazılar’ı inceleyerek değerlendiren bir kişiydi. Bu Kutsal Yazılar’ın arasında, kısa bir dönem önce yazılmasına rağmen Yeremya kitapçığı da vardı.
Daniel, İsrail’in sürgün dönemi için Peygamber Yeremya’nın (25:11-13 ve 29:10’da) önceden bildirdiği yetmiş yılın - Yeruşalim'in ıssız kalacağı yılların sayısının - neredeyse sona ermekte olduğunun farkına varınca Tanrı’ya yönelmeye karar verir. Bunu yaparken Tanrı ona yanıt olarak çok özel bir önbildiri gönderir (9:20-27). Tanrı’nın Sözü’nü işitmek ve Tanrı’ya dua etmek birbirine bağlı temel uygulamalarımızdır. Kutsal Kitap’tan öğrendiğimiz gerçekler bizi duaya yönlendirmeli ve harekete geçirmelidir.
Yeşaya peygamber de sürgün döneminin nasıl sona ereceğine dair büyük önbildirilerde bulunmuştu (Yşa.44:28; 45:1-4, 13). Koreş adlı bir kral İsrailliler’i tekrar topraklarına getirecekti, Yeruşalim’i ve tapınağını yeniden inşa edecekti. Daniel büyük olasılıkla bu sözleri bildiği için Pers Kralı Koreş’in önderliğinde Medli yönetici Darius’un tahta gelmesini büyük ilgi ile karşılamıştı (bkz. 5:31’le ilgili dipnot).
Acaba söz konusu yetmiş yıl ne zaman başlamıştı? Daniel kendisinin sürgün olduğu günlerden saymaya başladıysa, sadece birkaç yıl kaldığını görecekti.
9:4-6 Bu duanın büyük bir bölümü halkın günahlarını itiraf etmeye ayrılır. Daniel günahlarımızı itiraf ettim diyerek kendini buna dahil eder. Ama önce Tanrı’nın erdemlerini ilan eder: Kendisini sevenlerle, buyruklarına uyanlarla yaptığı antlaşmaya bağlı kalan yüce ve görkemli Tanrı! İsrail’in bu üzücü sürgün durumu için Tanrı’da suç aramaz. Hayır, Tanrı’nın tümüyle haklı ve güvenilir olduğunu dile getirir.
Ancak halk, Tanrı’nın bütün sadakati ve sevgisine karşın ne yapmıştı? O’nu sevmek, buyruklarına uymak yerine Daniel’in halkı ne yapmıştı? Buyruklarından, ilkelerinden ayrılıp günah, suç işledik, kötülük yaptık, başkaldırdık… halka seslenen kulların peygamberleri dinlemedik. Daniel yalnızca halkın yaptıklarını açık bir dille Tanrı’ya itiraf etmekte, başka bir etkeni ya da ellerinde olmayan bir nedeni mazeret göstermemektedir.
Dua boyunca Tanrı’nın sadakat, kutsallık, adalet ve doğruluk gibi erdemleri vurgulanır. Bu yüzden onların isyanları için herhangi bir bahane söz konusu olamaz! Daniel hiçbir gerekçe uydurmuyordu, mazaret aramıyordu. Tanrı zaten bahanelerimizi değil günahlarımızı bağışlar. “Günahlarımızı itiraf edersek, güvenilir ve adil olan Tanrı, günahlarımızı bağışlayıp bizi her kötülükten arındıracaktır” (1Yu.1:9).
9:7-11a Bu paragraf onların suçundan çok utancını dile getirir. Tanrı’nın, halkının, bolluk ve bereket içinde yaşaması için seçtiği kutsal kent Yeruşalim’den uzak ülkelere sürülmesi büyük bir yenilgi ve utanç verici bir felaketti. Çünkü kendi hatalarının cezasını çekiyorlardı. Daniel tekrar halkının acıyan, bağışlayan Tanrı’ya karşı isyanını dile getirir. Özellikle halkın, Tanrı’nın sözüne kulak vermediğini ve O’nu dinlemek istemediğini itiraf eder. Günahın özü buradadır: Tanrı’nın sözüne kulak asmamak. İnsanlar “bana göre bu doğru ya da şu yanlış” diyerek, günah veya kötülük standartlarını kendilerine göre saptamaya çalışırlar, ama bu zaten günahın ilk köküydü: “İyiliyle kötüyü bilme ağacından yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün” (Yar.2:17).
9:11b-14 Tanrı’nın sözünü dinlememenin cezası kaçınılmazdır. Daniel şimdi Tanrı’nın adil yargısını dile getirir. Onları cezalandırmakta tamamen adildi, çünkü kendilerine emanet edilen Kutsal Yasa’da bu cezalar gayet net bir şekilde açıklanmıştı. Musa’nın yasasında yazılan lanet onların başına yağdı (bkz. Yas.28-32). Levililer 18:28 ve 20:22’de yazıldığı gibi toprak onları kustu! Tanrı, halkın sorumlu önderlerine ceza olarak söylediği sözleri yerine gitirdi, onların utanç verici durumu yalnızca bundan kaynaklanıyordu. Tövbe ederek suçlarından dönüp Rab’bin gerçeklerine yönelmediler, O’nun lütfunu dilemediler. Bundan dolayı Tanrı da üzerlerine yıkım göndermekten caymadı. Eğer insan günahından dönüp Tanrı’nın gerçeğine yönelerek lütuf dilerse Tanrı ona merhamet eder, günahını bağışlar.
Daniel bütün olayı tek bir cümlede özetler: Tanrımız Rab yaptığı her şeyde adildir. Bizse O’nun sözüne kulak vermedik.
9:15-19 Daniel her şeyi Tanrı’ya açık bir şekilde itiraf ettikten sonra Rab’den neler dilediğini söyler. Bunu yaparken kullandığı sözler, yüzyıllar önce Musa’nın suçlu halk için aracılık ederken Rab’be adının ünü uğruna yakarışını çağrıştırır:
Ya RAB, niçin kendi halkına karşı öfken alevlensin? Onları Mısır’dan büyük kudretinle, güçlü elinle çıkardın. Neden Mısırlılar, “Tanrı kötü amaçla, dağlarda öldürmek, yeryüzünden silmek için onları Mısır’dan çıkardı” desinler? (Çık.32:11-12)
Daniel de Rab’bin halkını Mısır’dan güçlü eliyle çıkararak kendine ün kazandığını, fakat İsrail’in yaptıklarından ötürü Yeruşalim ve Tanrı’nın halkı çevrelerindeki ulusların tümüne alay konusu olduğunu Rab’be hatırlatır. Halkın günah işlediğini ve kötülük yaptığını bir kez daha itiraf ederek Rab’den öfkesini, kızgınlığını kendi seçtiği kenti Yeruşalim’den, kutsal dağından kaldırmasını ister. Ama bunu doğru işleri uyarınca ya da “bütün adaletli işlerinden ötürü” (eski çeviri) yapmasını ister. Çünkü Tanrı’nın, merhameti yüzünden adaletinden asla ödün vermeyeceğini bilir.
Daniel bunları isterken özellikle Tanrı’nın adı uğruna dua ediyor, çünkü adını taşıyan tapınağının viran olması Tanrı’yı ilgilendirmektedir: Ey Tanrım, adının hatırı için gecikme! Çünkü kent ve halk senindir (adını taşıyor).
Daniel, Tanrı’ya duasını işitip halkını bağışlamasını dilerken, hiçbir şekilde bunu hak etmediklerini vurgulayarak yalnız Tanrı’nın iyiliğine ve lütfuna sığınır: Doğruluğumuzdan değil, senin büyük merhametinden ötürü dilekte bulunuyoruz.
Gördüklerimizi özetleyecek olursak bu büyük örnek duanın ışığında aşağıdaki ilkeleri saptayabiliriz:
1) Tanrı Sözü’nün ışığında ciddi bir şekilde duaya yönelmeliyiz.
2) Kişisel ihtiyaçlarımızdan önce Tanrı’nın Egemenliği’ni ilgilendiren durumlar için Tanrı’nın önünde durarak aracılık etmeliyiz (kutsal kâhinler olarak).
3) Kime dua ettiğimizi bilmeliyiz. Tanrı’nın büyük erdemlerini överek ve bu erdemler sayesinde O’na yaklaşmalıyız.
4) Dileklerimizi sunmadan kişisel ve toplu olarak işlediğimiz suçları en açık dille Tanrı’ya itiraf etmeliyiz. Hayatımızdaki günahları kabul edip gerçekten günah olduklarını dile getirmeliyiz.
5) Tanrı’nın adının itibarı uğruna O’nun halkı, evi ve egemenliği için dua etmeliyiz.
9:20-23 Daniel, duasının konusunu burada iki fiille özetler: Konuşmak (itiraf etmek) ve dilekte bulunmak. Şöyle ki Tanrı’ya günahını ve halkı İsrail’in günahını açıklıyordu, ve Tanrısı’nın kutsal dağı için Tanrısı Rab’be dilekte bulunuyordu. Buna cevap olarak gelen önbildirinin ana konusu da bu iki alanı kapsar.
Yeruşalim’de yapılması gerekip de yapılamayan ibadeti, özellikle akşam sunusu saatinde29 yaklaşık yetmiş yıldır Babil’de her gün diz çökerek yerine getiren Tanrı adamı duasının cevabını aldı. Yeruşalim’de sunak kalmamıştı, ama Daniel’in kırılmış ruhu ve ezilmiş yüreği Tanrı’nın kurbanı olarak yanıyordu (bkz. Mez.51:16-17). Ayrıca bu saatin önemi Tanrı Kuzusu Mesih’in kurban olmasında da görülebilir, nitekim Mesih o saatte çarmıhta ölecekti (bkz. Mat.27:46). Dualarımızın kabul olması o tek geçerli kurbana dayanmaktadır.
Daniel daha Tanrı’yla konuşurken melek Cebrail yanına geldi ve ettiği duanın yanıtlandığını söyledi. Hatta peygamberin Tanrı’ya yalvarmaya başlar başlamaz yanıtlandığını vurguladı. Rab İsa, öğrencileri olan bizlere şöyle öğretti: “Babanız, nelere gereksinmeniz olduğunu daha siz O’ndan dilemeden önce bilir” (Mat.6:8). Ancak bizi terbiye etmek için vereceği yanıtı bekletebilir.
Cebrail, Daniel’e anlayış vermek için gelmiş olduğunu söyledi. Tanrı gelecekle ilgili şeyleri anlamamız ve ona göre bilgece yaşamamız için bize gerekli olanı vermeye hazırdır. Neden? Çünkü sen çok sevilen birisin. Çocuklarının kendisini sadakatle araması Rab’bi çok hoşnut eder!
Tanrı dualarımıza cevap verirken her şeyden önce bize anlayış ve bilgelik vermek istiyor. Tanbı durumumuzu istediğimiz gibi değiştirmeyebilir, arzu ettiğimiz şeyi bize vermeyebilir. Fakat özellikle yüreğimizin gözlerini açmak istiyor ki O’nu tanıyalım, içinde bulunduğumuz duruma O’nun baktığı gibi bakalım. Bize kendi “gözlüğünü” takmak istiyor! Dolayısıyla iki büyük dua ve yanıtlarını kaydeden Daniel 9-12’de anlayış, anlamak, kavramak, bilmek ve bilgelik sözcükleri defalarca geçer.30
9:24 Tanrı, Daniel’in halkına (İsrail) ve kutsal kentine (Yeruşalim) yetmiş hafta kadar zaman saptamıştı. Gelecekteki olaylarla ilgili bu tasarı altı maddeyi kapsayacaktı:
Başkaldırıyı ortadan kaldırmak
günaha son vermek
suçu bağışlatmak
sonsuza dek kalıcı doğruluğu sağlamak
görüm ve peygamberliği mühürlemek
En Kutsal'ı meshetmek.
Bu ayetleri anlamak için orada açıklanan kişileri ve halkları doğru tanımlamak gerekir:
“Senin halkın” = İsrail halkı.
“Meshedilmiş olan önder” = İsa Mesih.
“Gelecek önderin halkı” = Romalılar.
“Ortaya çıkacak önder” = Roma dünyasından çıkack olan yaratık, Mesih Karşıtı.
9:25-26 Bu peygamberlik tarihinin özetinde, günah ve suçluluktan tamamen kurtulma, peygamberlik etkinliklerinin son bulması ve meshedilmiş tapınağıyla birlikte sonsuza dek kalıcı doğruluğu sağlamak da bulunmaktadır. Kral Artahşasta’nın İ.Ö. 445’te Yeruşalim’in yeniden inşa edilmesi için verdiği buyruktan (Neh.2:1-8) İsa Mesih’in ilk gelişine dek (özellikle Yeruşalim’e girişine dek) 483 (7+62 “7”) yıl geçecekti. Mesih öldürülecek ve onu destekleyen olmayacak, bu da O’nun çarmıha gerilmesini ve İsa’nın bir ulus olarak İsrail tarafından reddedilmesini tanımlıyordu. Daha sonra gelecek önderin halkı olan Romalılar kenti ve tapınağı yok edeceklerdi (bu İ.S. 70’te Romalı general Titus’un önderliğinde gerçekleşmiştir).
9:27 Ardından da 70’inci “hafta”nın olayları gelecek. Yeruşalim için uzunluğu belli olmayan bir savaş ve viranelik çağından sonra, Mesih’in ikinci gelişinden önceki önemli son “hafta” olan 7 yıl gelecekti. Muhtemelen Mesih Karşıtı İsrail ulusu ile bir haftalık (yedi yıllık) sağlam bir antlaşma yapacak. Haftanın yarısı geçince, yani bu yedi yılın ortasında (3.5 yıl) söz konusu antlaşmayı bozarak İsrail’deki tapınmayı durdurmaya kalkışacaktı. Bu kırk iki aydan oluşan (ya da 1260 gün) süreç Vahiy 11:2, 3; 12:6, 14; 13:5’te de yer alır. Kurbanı da sunuyu da kaldıracak deyişine dayanarak Mesih tekrar gelmeden önce Yeruşalim’de yeniden yapılan bir tapınakta İsrail’in eski Kutsal Yasa’sına göre kurbanla sunu ile ibadet edileceği düşünülüyor. Büyük ihtimalle Mesih Karşıtı İsrail’de yapılan bu ibadeti durduracak ve en büyük sıkıntı o zaman başlayacak.
Yukarıda verilen yorum şu çizelgede gösterilebilir: