Daniel kitapçığının ikinci ana bölümüne başlarken girişte değindiğimiz düzene tekrar bakalım. 1. bölümde Daniel’in imanı Babil kralının yönetimi altında sınanmıştı. Genç olmasına rağmen Daniel kralın güzel yemekleriyle kendini kirletmemeye kararlıydı (1:8). Doğruluktan ödün vermediği için Tanrı onu takdir etmişti. Şimdi ise tahta geçen Med-Pers Kralı Darius’un yönetimi altında imanı tekrar sınanacaktı. Göklerin Tanrısı’na sadık bir tanık olduğu şiddetli denemede kanıtlanacaktı.
6:1-3 Yeni Med-Pers yönetimi kurulurken Daniel korundu ve hatta kral tarafından bütün Babil ülkesi üzerine atanan üç bakan arasında yer aldı. İki krallık arasında bir nevi köprü oluşturdu. Önceki efendilerine yıllarca sadakatle hizmet eden yaşlı sürgünün erdemleri gözle görülür nitelikteydi. Yeni kral ona güven duydu.
Daniel her türlü putperest pisliğin bulunduğu bir ortamda yaşarken kendisi o pislikten etkilenmemişti. Tam tersine başkalarını olumlu yönde etkilemişti. Ne mutlu kendini böylece temiz tutabilen kişiye!
Baba Tanrı’nın gözünde temiz ve kusursuz dindarlık, kişinin… kendini dünyanın lekelemesinden korumasıdır. (Yak. 1:27)
Aslında ne Daniel ne de herhangi bir imanlı kendini dünyanın lekelemesinden koruyacak güçte değildir, ancak kendisinde bulunan olağanüstü ruh (Kutsal Ruh) onu güçlendirip kutsallaştırır (bkz 4:8, 9; 5:11, 12, 14). Ruh’un yardımıyla Daniel öbür bakanlarla satraplardan üstün oldu. Görülüyor ki Daniel’in öncelikle hizmet ettiği Göklerin Tanrısı, onu “düşmekten alıkoyacak, büyük sevinç içinde lekesiz olarak yüce huzuruna çıkaracak güçtedir” (Yah.24). Böyle sıkıntı dolu ortamlarda yaşayan kutsallara Rab’bin sözü şöyle der:
Kendisini hoşnut edeni hem istemeniz hem de yapmanız için sizde etkin olan Tanrı’dır. Her şeyi söylenmeden ve çekişmeden yapın ki, yaşam sözüne sımsıkı sarılarak aralarında evrendeki yıldızlar gibi parladığınız bu eğri ve sapık kuşağın ortasında kusursuz ve saf, Tanrı’nın lekesiz çocukları olasınız. (Fil.2:13-16)
6:4-5 Bu arada birçok suikastı körükleyen kıskançlık canavarı başını gösterdi. Öbür putperest bakanlarla satraplar imanlı Daniel’i kıskandılar ve onu suçlamak için fırsat kollamaya başladılar. Kıskançlık kişiyi başkalarındaki yanlışlığı aramaya ve onları haksız yere suçlamaya itebilir. Kendimize dikkat edelim, Tanrı’nın halkı kıskançlığa bağışık değildir. Örneğin, İsa’yı çarmıha gerdiren Yahudi önderlerin yüreklerini kemiren de aynı hastalıktı: “İsa’yı kıskançlıktan ötürü (Pilatus’a) teslim ettikler” (Mat.27:18). İncil, Mesih inanlılarını benliğin bu gizli işi konusunda sık sık uyarmaktadır (Gal.5:21; 1Ti.6:4; Tit.3:3).
Bu nedenle her kötülüğü, hileyi, ikiyüzlülüğü, kıskançlığı ve bütün iftiraları üzerinizden sıyırıp atın. (1Pe.2:1)
Fakat Daniel’de “ne suçlanacak bir yanını, ne de bir yanlışını bulamadılar. Çünkü Daniel güvenilir biriydi.” Yaşantımız doğrulukla dolu olmalıdır:
Vicdanınızı temiz tutun. Öyle ki, Mesih’e ait olarak sürdürdüğünüz olumlu yaşamı kınayanlar size ettikleri iftiradan utansınlar. İyilik edip acı çekmek –eğer Tanrı’nın isteği buysa– kötülük yapıp acı çekmekten daha iyidir. (1Pe.3:16-17)
Daniel’i düşürme yolunu arayanlar şunu kabullendiler: Tanrısı’nın Yasası’yla ilgili bir konuda suçlayamazsak, bir suçlama nedeni bulamayacağız. Ne harika bir itiraf! Aynı şekilde İsa’yı suçlayabilmek için “kendisine karşı yalancı tanıklar” aradılar (Mat.26:59). Bizi araştıran yetkililer de, Pilatus gibi, “Bu adamda hiçbir suç görmüyorum” demek zorunda kalsınlar (Luk.23:4).
6:6-9 Bunu anlayınca adamlar, kötü bir amaçta anlaşıp hep birlikte krala gittiler. Krala yağ çekerek görünürde ülkeyi onun önderliğinde birleştireceği zorlu bir yasa çıkarmasını istediler. Ülkenin bütün bakanları… anlaştık diyerek Daniel’i anlaşmaya dahil ettiler ve kralın kuşkulanmasını önlediler. Bu yeni yasa kralı bir ilah yerine koyacaktı. İmparatorluğun bütün halkları yalnız ona secde edip dua edecekti.
3. bölümde de gördüğümüz gibi Daniel’in üç imanlı arkadaşı, kralın savurmuş olduğu kim tapınmazsa kızgın fırına atılacak şeklindeki tehdide hiç aldırmadılar, ona “kendisine kulluk ettiğimiz Tanrı… bizi kurtarmazsa bile ey kral, bil ki, ilahlarına kulluk etmeyiz ya da dikmiş olduğun altın heykele tapmayız” diye cesur bir tanıklık verdiler (3:18). Bu kez yayınlanan yeni yasa ve ilişiğindeki tehdit şöyleydi: Kim otuz gün içinde kraldan başka bir insana ya da ilaha dua ederse aslan çukuruna atılsın. Bu buyruk, “yapacaksın, yoksa…” şeklinde değil de, “yapmayacaksın, yoksa…” diye Tanrı’nın buyruklarını hiçe sayıyordu. Biz de bir gün böyle bir yasakla karşılaşabiliriz. O zaman ne yapacağız? Tanrı’ya dua etmeye ve tapınmaya devam edecek miyiz?
6:10 Kral Süleyman, tapınağı Tanrı’nın hizmetine adarken, daha sonra sürgüne gidecek olan halk için şöyle dua etmişti:
Sana karşı günah işlediklerinde - günah işlemeyen tek kişi yoktur - sen öfkelenip onları yakın ya da uzak bir ülkeye tutsak olarak götürecek düşmanlarının eline teslim edersen, onlar da tutsak oldukları ülkede pişmanlık duyup günahlarından döner, ‘Günah işledik, yoldan sapıp kötülük yaptık’ diyerek sana yakarırlarsa, tutsak oldukları ülkede candan ve yürekten sana dönerlerse, atalarına verdiğin ülkelerine, seçtiğin kente ve adına yaptırdığım tapınağına yönelip dua ederlerse, göklerden, oturduğun yerden dualarına, yakarışlarına kulak ver, onları kurtar.
(1Kr.8:46-49)
İşte bu sözleri iyi bilen Daniel, her gün üç kez dua etmeyi sürekli bir alışkanlık edinmişti. Yeruşalim yönüne bakan açık tuttuğu pencereleri önünde diz çöküp dua eder, Tanrısı’na övgüler sunardı. Bizim yaşadığımız dönemde yeryüzünde kutsal bir yer yoktur (Yuh.4:21-24). Ama Daniel, o dönemde tek kutsal yer olan Yeruşalim’e yönelerek dua ediyordu. Daniel yeni yasanın imzalandığını ve başına geleceklerini bilerek tereddüt etmeden Tanrı’nın sözünü dinlemeye devam etti. Gizlice dua etmesi mümkündü, ama o hiçbir oyuna başvurmadı. Tanrı’ya sımsıkı bağlanmayı tercih etti. Yalnızca ruhsal silahlarını kullandı.
Tanrı’nın kulları sürekli dua etme, Tanrı Sözü’nü okuma ve benzer alışkanlıkları edinmelidir. Bu bir ruhsal antrenman gibidir: “Kendini Tanrı yolunda eğit” (1Ti.4:7). Disiplinli bir yaşama sahip değilsek, günaha karşı verdiğimiz mücadelede yenilmeye mahkûmuz.
Yaşamın içinden geçerek O’nun ardından sonsuzluğa yöneliyorum; Tanrı’nın benzeyişinde yaratılmıştım. Ama bu benzeyiş bozulduğundan, Tanrı’nın Sözü’nde kalmayı, tapınmayı ve derin düşünmeyi öğrenmem gerek. Yüzeysellik çağımızın lanetidir. Başlıca ruhsal sorunumuz, anında doyuma ulaşma öğretisidir. Günümüzün gereksinimi, zeki ya da armağanlı kişiler değil, derin kişilerdir. Ruhsal yaşamın klasik disiplini, bizleri yüzeysel yaşamdan alarak daha derinlere çağırmaktadır.24
Dua konusunda bedenin durumu en önemli faktör değil ve Tanrı’nın Sözünde herhangi bir kural yoktur. Ancak diz çökerek dua etmek en sık görülen örnektir (Luk.22:41; Elç.7:60; 9:40; 20:36; 21:5). Üç genç heykele secde etmemekte kararlıydılar. Daniel de Tanrı’ya secde etmekte kararlıydı.
6:11-15 Başka zamanlarda birbirlerine ters düşen insanlar, Tanrı’nın halkına karşı düşman olurken uyuşmakta zorluk çekmezler: Daniel’e tuzak kuran adamlar hep birlikte oraya gittiler, ve bekledikleri gibi Daniel’i dua edip yalvarırken gördüler. Durumu hemen krala bildirerek, Daniel seni de imzaladığın yasayı da saymıyor diye Daniel’i suçladılar.
Tuzağa düşürüldüğünü anlayan kral çok üzüldü, Daniel’I kurtarmayı kafasına koydu. Onu kurtarmak için güneş batıncaya dek uğraştı. Ama kurnaz bakanlar Medler’le Persler’in yönetim sistemine göre kralın koyduğu yasanın ya da yasağın değiştirilemeyeceğini hatırlatarak ona bir çıkış yolu bırakmadılar. Burada Babil’in yönetim sisteminden farklı bir sistem görülmektedir (bkz. s. ??????).
6:16-17 Kral Daniel’i, sürekli kulluk ettiği kendi Tanrı’sına emanet etmekten başka bir şey yapamazdı, Daniel’in aslan çukuruna atılmasını buyurdu.
Daniel resmi formalitelerle ölüme mahkûm edildi. Çukurun ağzına bir taş konuldu. Kral hem kendi mühür yüzüğüyle hem de görevlilerin mühür yüzüğüyle taşı mühürledi. Bu büyük resmi önlemler Daniel ile ilgili hiçbir şey değiştirilmesin diye alınıyordu. Medler’in ve Persler’in yasaları insanlar tarafından değiştirilemezdi. Bu durum aciz insanların Mesih’in gömüldüğü “mezarın girişine büyük bir taş yuvarladıklarını” ve “taşı mühürleyip mezarı güvenlik altına aldıklarını” hatırlatıyor (Mat.27:60, 66). Ayrıca, “kıskançlıkla dolan başkâhinle” yandaşlarının elçileri yakalatıp hapishaneye attırmalarını (Elç.5:17-22) ve Kral Hirodes’in Petrus’u nasıl yakalattığını da anımsıyoruz:.
Petrus’u tutuklatıp hapse attırdı ve dörder kişilik dört takım askerin gözetimine teslim etti… Petrus… çift zincirle bağlı olarak iki askerin arasında uyuyordu. Kapıda duran nöbetçiler de zindanın güvenliğini sağlıyordu.
Bunların hepsi kendilerini diri Tanrı’ya karşı savaşır durumda buldular ve bütün önlemleri boşa çıktı. Tanrı, meleğini gönderip hepsini serbest bıraktı. Mesih’in ölüme tutsak kalması gibi, Daniel’in de o çukurda kalması olanaksızdı! Çünkü Tanrı onunla birlikteydi.
6:18-20 Daniel’i gerçekten doğru sayan kral uykusuz, eğlencesiz bir gece geçirdi. Sabahleyen erkenden aslan çukuruna gitti. Umutsuzca, üzgün bir sesle haykırarak Daniel’e saygın bir sıfatla seslendi: Yaşayan Tanrı’nın kulu… Kendi ilahları bazı şeyleri yapabilirken bazı şeyleri yapamıyorlardı. Kral, Tanrı’yı onlara benzeterek “Tanrın seni aslanlardan kurtarabildi mi?” diye haydırdı.
6:21-22 Tabii ki gücü her şeye yeten Tanrı kulunu kurtaracak güçteydi. Yeter ki kişi O’nun iyi ve yetkin isteğine göre yaşasın (bkz. 3:17-18). Daniel’in O’nu Tanrım diye tanıtması bize birçok şey ifade eder.
Tanrı Daniel’i nasıl kurtardı? Meleğini gönderip aslanların ağzını kapadı. Melekler Tanrı’nın halkını koruma göreviyle yükümlüdürler (Mez.34:7; 91:11; İbr.1:14). Tanrı Daniel’i neden kurtardı? Daniel bunu, çünkü Tanrı’nın önünde suçsuz bulundum sözleriyle açıkladı.
6:23 Daniel sevinçli kralın buyruğu uyarınca hiç zarar görmeden hemen çukurdan çıkarıldı. Tersine, geçirdiği büyük iman denemesinden ruhsal yönden çok güçlenmiş olarak çıktı. Bu ayette Tanrı’nın, kulunu neden kurtardığını açıklayan anahtar bir sözcük var: Çünkü Tanrısı’na güvenmişti. “İman sayesinde aslanların ağızlarını kapadı” (İbr.11:33).
6:24 Daniel’i haksız yere suçlayan adamlar, aileleriyle birlikte aslanlara atılarak öldürüldüler. Daniel adamların karıları, çocuklarıyla birlikte böyle ölmelerini istemezdi, çünkü Tanrı’nın Yasasına göre, “Ne babalar çocuklarının günahından ötürü öldürülecek, ne de çocuklar babalarının. Herkes kendi günahı için öldürülecek” (Yas.24:16). Ama Persler’in böyle bir yasası yoktu. Sonuçta Rab diyor ki, “Öç benimdir, ben karşılık vereceğim” (Rom.12:19; Yas.32:35).
6:25-27 Kral egemenliğinin her yerinde yaşayan bütün halklara bir buyruk verdi: Herkesin Daniel’in Tanrısı’ndan korkup titremesini buyuruyorum.
Darius, belirtiler ve şaşılası işler yapan ve Daniel’i aslanların pençesinden kurtaran Tanrı’yı üç ana nitelikte tanıttı:
1) Yaşayan Tanrı - elle yapılan ilahlar gibi değil.
2) Sonsuza dek egemen - insanların krallıkları gibi değil.
3) Gökte de yerde de kurtaran - hiçbir yönden sınırlı değil.
6:28 Daniel son bir kez daha onurlandırıldı. Darius’un ve Persli Koreş’in krallığı dönemi ifadesi onların, aynı zamanda krallık ettiklerini gösterir. Darius, Koreş’in yetkisi altında hüküm sürüyordu.
Kitabın ilk altı bölümünde vurgulanan büyük gerçek Tanrı’nın her şeye tek egemen olduğudur. Krallar sonunda bunu itiraf etmek zorunda kalıyorlar. Temsilcisi olarak gördükleri Daniel’i ödüllendirerek de Tanrı’nın egemenliğini kabul ediyorlar. Böylece Yeşaya peygamber aracılığıyla bildirilen şu söz kısmen yerine geliyordu:
Ey dünyanın dört bucağındakiler,
Bana dönün, kurtulursunuz.
Çünkü Tanrı benim, başkası yok.
Kendi üzerime ant içtim,
Ağzımdan çıkan söz doğrudur, boşa çıkmaz:
Her diz önümde çökecek,
Her dil bana ant içecek. (Yşa.45:22-23)