Ç) Kral Nebukadnessar terbiye ediliyor (4:1-37)

Giriş notlarımızda Daniel kitapçığının genel yapısını açıklayan bir şema vardı. Oradaki yerimizi bulalım:

İKİ HEYKEL

Bölüm 2 Nebukadnessar’ın gördüğü heykel.

Bölüm 3 Nebukadnessar’ın yaptırdığı heykel.

İKİ KRAL TERBİYE EDİLİYOR

Bölüm 4 Kral Nebukadnessar terbiye ediliyor.

Bölüm 5 Kral Belşassar terbiye ediliyor.

[Babil Krallığının sonu]

3. ve 4. bölümde, ana fikir iki büyük heykel etrafında toplanmıştı. Orada Tanrı, Kral Nebukadnessar’a Babil Krallığı’nın ve aslında dünyanın bütün krallıklarının sonuçta ortadan kalkacağını gösteriyordu. Yalnızca Yahudi gençlerin tapındıkları gökteki Tanrı’nın kuracağı egemenlik sonsuza dek sürecekti. Nebukadnessar 2. bölümde Tanrı’yı ‘gizleri açan’ olarak, 3. bölümde ise ‘halkını koruyacak güçte olan’ Tanrı olarak tanıdı. Her iki bölümün sonunda da kral, Tanrı’yı öven büyük sözler söyledi; fakat yüreği henüz Tanrı’ya boyun eğmiş değildi. Tam tersine hâlâ çok gururluydu ve Tanrı’dan bir ders daha alması gerekiyordu.

4. bölüm Tanrı’nın, Nebukadnessar’ı nasıl alçaltıp sert bir şekilde terbiye ettiğini kaydediyor. 5. bölümde Nebukadnessar’ın oğlu Belşassar’ın, babasının hatalarına aldırmadığı ve onlardan ibret almadığı için uğramış olduğu daha sert ceza açıklanıyor. Böylece iki büyük kral Tanrı’nın eli altında tahtlarından indirildi. Her ne kadar Nebukadnessar bundan faydalanıp yüreğini Tanrı’ya açarak tahta geçtiyse de Belşassar için çok geç olduğunu görüyoruz. Babil İmparatorluğu sona erdi, Medler’in ve Persler’in eline geçti.

1) Nebukadnessar dünya halklarına sesleniyor (4:1-3)

4:1   Kral imparatorluğunun dört bir bucağında yaşayan bütün halklara, uluslara ve her dilden insanlara bir bildiri yaydı. Her şeyden önce hepsine esenlik diledi. Aslında yaydığı bildiri “esenlik veren Tanrı” ile ilgiliydi (Rom.15:33). Gerçek yürek esenliği ancak Tanrı’yla barışmakla elde edilir. Tanrı’yla barışmak ise O’nun kim olduğunu ve bizim kim olduğumuzu öğrenmekle başlar:

RAB korkusudur bilgeliğin temeli.
Akıl Kutsal Olan’ı tanımaktır.
(Özd.9:10)

Bu bildiri Nebukadnessar hakkında aldığımız son haberdir.

4:2-3   Kral, herkese Tanrı’nın onun için gerçekleştirdiği şeyleri anlatırken sevinç duyuyordu, çünkü bu olayların sonucunda O’nu gerçekten tanımış oldu. Mezmur yazarı gibi O da herkesin bu sevinci paylaşmasını istiyordu: “Gelin, dinleyin, ey sizler, bütün Tanrı’dan korkanlar, benim için neler yaptığını size anlatayım” (Mez.66:16).

Nebukadnessar başına gelenleri Tanrı’nın yaptığı belirtileri ve şaşılası işleri diye tanımladı. Bu iki terim Kutsal Kitap boyunca Tanrı’nın kendini göstermek için yaptığı değişik mucizeleri anlatmak için kullanılır.20 Bunlarla Tanrı kendini Nebukadnessar’a kuşku bırakmayan bir şekilde açıkladı. Yüzyıllar sonra Pavlus Tanrı hakkında şu gerçeği duyuracaktı:

Geçmiş çağlarda Tanrı, tüm ulusların kendi yollarından gitmelerine izin verdi. Yine de kendini tanıksız bırakmadı. (Elç.14:16-17)

Tanrı’nın halkı çoğu zaman Tanrı’ya yaraşan bir tanıklık verememiştir. İsrail ve Kilise bunun üzücü örnekleridir. Ama Tanrı kendi adı uğruna kendisini tanıksız bırakmaz.

Kral, Tanrı’yı, hem yaptığı belirtiler ile şaşılacak işleri için, hem de sonsuza dek sürecek egemenliği için över.

2) Nebukadnessar gördüğü düşü anlatıyor (4:4-18)

4:4-8   Bildiri, Gönenç içindeydim sözleriyle başlıyor. Kral rahattı, ama bu sahte bir rahatlıktı. Luka 12:16-21’deki benzetme de buna benzer birini anlatır: “Kendisi için servet biriktiren, ama Tanrı katında zengin olmayan kişinin sonu böyle olacak” (Luk.12:21). Kralın gördüğü düş o zengin budalanın kulağına gelen ses gibiydi.

Akılsız kral kendisiyle aynı çaresizliği paylaşan adamlarını yardıma çağırmıştı. Ancak adamları da başarısız olunca bu kez yanına Daniel geldi.

İlginçtir ki artık Nebukadnessar Daniel’e gerçek adıyla sesleniyordu. Gerçekten bir şeyler anlamış olduğu belliydi, artık Tanrı’yı üzmek istemiyordu.

4:9-12   Düşteki ağacın boyu göklere erişti. Eski Babil Kulesi de öyle olacaktı. Vahiy kitapçığında Babil’de kuşlar olduğu görülmektedir (Va.18:2). Buradaki ağaç o Babil’i simgeliyor olabilir.

Kutsal Kitap’ta çeşitli simgesel ağaç bulunur: Mezmur 1:3 (doğru adam); 37:35 (kötü adam); 92:12 (doğru adam); Hezekiel 31:3-18 (Aşur); Matta 13:31-32 (Göklerin Egemenliği); Romalılar 11:16-24 (İsrail ve uluslar).

4:13-16   Gökten inen bir gözcü bir çeşit melektir. Bunlar Tanrı’nın yargısını bildiren kutsallardı (4:17). Bu gözlemci melekler tarih boyunca Tanrı’nın yargılarını uygularlar (Çık.12:23; 2Sa.24:16; 1Kr.22:19-23). Davut onlara şöyle seslendi:

RAB’be övgüler sunun, ey sizler,
O’nun melekleri,

O’nun sözlerini dinleyen,

Söylediklerini yerine getiren güç sahipleri!

RAB’be övgüler sunun, ey sizler,

O’nun bütün göksel orduları,

İsteğini yerine getiren kulları! (Mez.103:20-21)

Verilen yargıya göre ağaç kesilecek, ancak kökleri kalacak.

4:17   Bu görkemli ayet Tanrı’nın yargısının amacını belirtir. Tanrı’ya baş kaldıran bütün krallar ve yönetimler bir daha düşünmelidirler. Kimse yanılmasın, dünyada yaşayan herkes, Yüce Olan’ın insan krallıkları üzerinde egemenlik sürdüğünü iyice anlasın. Yönetimler yalnız ve yalnız Tanrı’nın izniyle oluşup başa gelebilir: “Tanrı’dan olmayan yönetim yoktur. Var olanlar Tanrı tarafından kurulmuştur” (Rom.13:1). İsa Mesih’in, kendisini çarmıha germe buyruğunu verecek olan Pilatus’a ne dediğini hatırlayın: “Sana gökten verilmemiş olsaydı, benim üzerimde hiçbir yetkin olmazdı” (Yu.19:11).

Aslında Eyüp 33:14-30, Nebukadnessar’ın başına gelenleri çok ilginç bir şekilde dile getirir. Tanrı’nın insanı uyardıktan sonra onu yargıladığını görebiliriz.

4:18   İkinci kez çaresiz kalan kral Daniel’e yöneldi, çünkü onda tüm diğer bilgelerde bulunmayan kutsal ilahların ruhu diye adlandırdığı bir yücelik görülüyordu. Bu da elbette Tanrı’nın Kutsal Ruhu’nun varlığından kaynaklanan bir nitelikti.

3) Daniel düşü yorumluyor ve kralı uyarıyor (4:19-27)

4:19   Daniel hemen düşü anladı ama üzüntüden durdu. Krala çok kötü bir haber bildirecekti ve bunu sevinerek yapamazdı. Kralın sadık bir hizmetçisi olarak onun iyiliğini yürekten diliyordu.

4:20-22   Görkemli ağaçla ilgili düşün yorumu net ve açık sözlerle krala açıklandı: O ağaç sensin! Sen büyüdün, güçlendin. Büyüklüğün giderek göklere erişti, egemenliğin dünyanın dört bucağına yayıldı.

Babil İmparatorluğu’nun çok büyük ve güçlü olması Tanrı’nın izniyle mümkün olmuştu ve kral, Tanrı’ya sürekli şükretmeliydi, ama bunu yapmıyordu. Başarılı olmak sevindirici olmakla birlikte insan için büyük bir tehlike oluşturur. Ne kadar başarılı oluyorsak, Tanrı’ya o kadar alçakgönüllü bir şekilde şükretmeliyiz ve bütün yüceliği O’na sunmalıyız.

4:23-26   Tanrı’nın yargısı açıklanıyor: Ağaç kesilip yok edilecek, yalnız kökü kalacak. Bunun anlamı da şuydu: Kral insanlar arasından kovulacak; yabanıl hayvanlarla yaşayacak. Otla beslenecek; çiyle ıslanacak. Tanrı’yı tanımayan bir hayvan gibi davrandığına göre hayvanlar arasına gönderilecek

Bu yargının süresi de belirlenir: Yedi vakit ifadesi yedi yıl anlamına gelmektedir. Ağacın kesilmesi Tanrı’nın yargısını simgeler (bkz. Luk.13:6-9). Köklerin bırakılması da bu yargının ancak geçici olacağını gösterir (bkz. Yşa.6:15).

4:27   Daniel krala tövbe etmesi için büyük bir cesaretle öğüt verdi. Tanrı’nın habercisi olarak onu uyardı. Daniel’in sözleri, İsrail halkını “Tövbeye yarışır meyveler verin” diye uyaran Yahya’nın sözlerini çağrıştırıyor (Luk.3:8). Kral günahından ve suçlarından vazgeçmiş olduğunu iki yönden göstermeliydi: Doğru olanı yaparak ve düşkünlere iyilik ederek.

4) Uyarıya kulak vermeyen kral cezasını çekiyor (4:28-33)

4:28-30   Bu uyarı verildikten on iki ay sonra kral düşte açıklanan hükmü giydi. Tanrı çok sabırlıdır (2Pe.3:9) ama aynı zamanda adil Yargıç olarak suçluyu cezalandırmaktan çekinmez. Kral Nebukadnessar yaptıklarıyla ve daha kötüsü kendi onuru ve yüceliği ile övünmeye başladığı anda işi bitmişti. Tanrı insana tövbe etmesi için fırsat tanırsa ve o insan tövbe edeceği yerde yüreğini katılaştırırsa yargı kesindir. Biz de Tanrı’nın sabrını taşırmayalım: “Tanrı’nın sınırsız iyiliğini, hoşgörüsünü, sabrını hor mu görüyorsun? O’nun iyiliğinin seni tövbeye yönelttiğini bilmiyor musun?” (Rom.2:4).

4:31-33   Gururlanan kral sözünü bitirmeden aniden gökten bir ses duyuldu. “Defalarca azarlandığı halde dikbaşlılık eden, ansızın yıkıma uğrayacak, çare yok” (Özd.29:1). Bu ses Tanrı’nın sesiydi. Kralın durumu Mesih İsa’nın anlattığı benzetmede yaptıklarıyla övünen zengin budalanınki gibiydi: Tanrı ona “Ey akılsız!” dedi. “Bu gece canın senden istenecek. Biriktirdiğin bu şeyler kime kalacak?” (Luk.12:20).

Düşte önceden açıklanan (4:25) hüküm sözü hemen yerine geldi. Gurur, Tanrı’nın en çok nefret ettiği şeylerin başında yer alır (Özd.6:16-19) ve O, gururlu adamı alçaltmasını çok iyi bilir. Kral bunu daha sonra kendi ağzıyla itiraf edecektir: “Kendini beğenmişleri alçaltmaya gücü yeter” (4:37).

Günümüzün çoğu felsefesinde insanın hayvanlardan pek farklı olmadığı, yalnızca evrim sürecinde daha çok ilerlemiş olduğu düşüncesi ileri sürülür. Ama bu doğru değildir. Yaratılış 1’e baktığımızda, insanın bütün hayvanlardan çok farklı olduğunu ve Tanrı’nın kendi benzeyişine göre yaratıldığını anlıyoruz. Kralın insanlar arasından kovulması bunu gösteriyor: Nebukadnessar, Tanrı’yı reddederek gerçek insan olduğunu reddetmişti ve Tanrı bu nedenle onu hayvanlar arasına sürdü.

5) Kral tövbe ediyor ve kurtuluyor (4:34-37)

4:34-35   Yedi uzun ve utanç verici yılın sonunda kral gözlerini göğe kaldırdı, yukarıya baktı (Yşa.45:22). İnsana has olan aklı, o anda başına geldi. Artık kendi yaratılış amacını kavrayarak Yüce Olan’ı övdü. İnsan olarak bizler Tanrı’nın yüceliği için varız. Nebukadnessar Tanrı’nın gökteki güçlere ve dünyada yaşayan her şeye egemen olduğunu dile getirerek Sonsuza Dek Diri Olan’ı onurlandırıp yüceltti. Aynı zamanda kendini de alçalttı. Yeremya 9:23-24 bu olay üzerine çok güzel bir yorum getiriyor.

4:36   Kralın kendini alçalttığını gören Tanrı onun kısa bir süre daha egemenlik sürmesine izin verdi. Kral, bundan sonra ancak bir yıl daha yaşadı.

4:37   Bu olayın yorumu ve bizim için olan ders net ve açıktır. Gerçek imanlı Tanrı’ya şükreder. O’nu yüceltir, över. Tanrı’nın bütün yaptıklarını gerçek, yollarını doğru olarak kabul eder. Başımıza böyle şeylerin gelmesi gerekmeden bunu yapalım. Musa’nın Yasası’nda yazılan şu öğüdü yerine getirelim:

Ululuğu için Tanrımız’ı övün!
O Kaya’dır, işleri kusursuzdur,
Bütün yolları doğrudur.
O haksızlık etmeyen güvenilir Tanrı’dır.
Doğru ve adildir.
(Yas.32:3-4)