C) Nebukadnessar’ın diktiği heykel ve Tanrı’ya tapınmak (3:1-30)

Bu bölümün ana fikri Tanrı’ya cesurca bağlı kalmaktır. Üç Yahudi genç, kralın diktiği heykele secde kılan binlerce putperest yüksek memur arasında ve kralın şiddetli baskısı karşısında tek Tanrı’ya sadık kalmanın parlayan birer örneğidirler.

İmanlı kişi için genel kural şöyledir: “Herkes, baştaki yönetime bağlı olsun” (Rom.13:1). Fakat zaman gelir ki imanlı insan için yönetimin “yapacaksın” dediği şeyi yapmak doğru olmaz. Bu bölümde anlatılan olay böyle bir durum teşkil etmektedir. Aynı şekilde zaman zaman yönetim “yapmayacaksın” diye buyurduğu halde, imanlı kişi yasaklanan şeyi yapmak zorunda kalır; çünkü, “İnsanlardan çok, Tanrı’nın sözünü dinlemek gerek” (Elç.5:29). İşte Daniel 6’da böyle bir durumla karşılaşacağız.

İmanlı her şeyden önce Tanrı’nın isteğini yerine getirmelidir.

1) Kralin diktiği heykele tapan kitleler (3:1-7)

3:1-3   İkinci bölümde olduğu gibi burada da kralı ilgilendiren büyük bir heykel söz konusudur. Düşteki heykel aracılığıyla Tanrı krala, krallığının ne kadar geçici olduğunu göstermeye çalışmıştır. Ne var ki Nebukadnessar, orada Tanrı’yı övmesine karşın burada neye kalkışıyor! Sanki hiçbir ders almamış gibi kendisi bir heykel yaptırıyor. Üstelik bu heykelin yalnız başı değil, tümü altındandı. Belki Nebukadnessar bununla, Tanrı’nın bildirisine karşılık olarak, krallığının sona ermeyeceğini ilan ediyordu.

Büyük olasılıkla heykel, Babil’in baş ilahları Bel veya Nebu’nun benzeyişinde yapılmıştı (bkz. Yşa.46:1). Belki de kralın kendi benzerliğinde yapıldı. Ne olursa olsun, kral bu hareketle Babil’de resmi bir devlet dini oluşturmaktaydı. İmparatorluğun bütün yöneticilerini ve yüksek memurlarını, heykeli diktiği Dura Ovası’na çağırttı. Orada sembolik bir adama töreninde herkes Nebukadnessar’ın ilahına secde ederek krala ve Babil yönetimine bir nevi bağlılık yemini içecekti. Yaratılış 11’deki Babil Kulesi’nde amaçlanmış olan Tanrı’ya başkaldıran birlik, artık bu heykelin aracılığıyla sağlanacaktı. O zaman Tanrı dilleri karıştırarak halkları dünya üzerine dağıtmıştı. Ama bütün diller ve halklar yine Babil’de bu ilaha tapmak üzere bir araya geldiler.

Toplanan büyük kalabalık heykelin önünde durdu. Bunlar Babil İmparatorluğu’nda yaşayan bütün halklar, uluslar, her dilden insanları temsil ediyordu (3:7).

3:4-7   Haberci, kralın buyruğunu kalabalığa şöyle duyurdu: Kral Nebukadnessar’ın dikmiş olduğu altın heykele tapınacaksınız. Kimsenin kafası karışmasın diye devlet orkestrası hazır bulunmaktaydı. Her çeşit çalgı sesini duyar duymaz yere kapanacaksınız diye buyruldu. Bu buyruğu yerine getirmemeyi düşünen bir kimse varsa, kralın saptamış olduğu korkunç ceza onu vazgeçirecekti: Her kim yere kapanıp tapınmazsa hemen kızgın fırına atılacaktır.

Böylece çalgı sesi duyulduğunda ovada toplanan kalabalık hiç tereddüt etmeden put olan heykele secde ettiler. İlahı veya inancı farklı olan kişi bile buyruğa karşı koyarak ölmeye hazır değildi. “Ölmeye değmez!” diye düşünürdü. Bütün halklar, uluslar, her dilden insanlar hemen yere kapandılar.

Bölümün ana fikri Tanrı’ya sadık kalmaktır dedik. Başka bir deyişle konu kime ve neye tapındığımızdır. Yüreklerimizde putlara yer veriyor muyuz? Kendimizi her türlü putlardan korumalıyız.

Mesih’in ikinci gelişinden önceki son dönemde buna benzer şekilde bütün uluslar, ortaya çıkacak olan dünya önderi ‘Mesih Karşıtı’ veya ‘Canavar’a tapacak (bkz. Va.13:7-8). Yalnız Mesih’e ait sadık bir azınlığın buna karşı duracak gücü olacak.

2) Kralın diktiği heykele tapmayan üç imanlı (3:8-18)

3:8-12 Sahneyi bir düşünün: Büyük ova puta taparcasına yere kapanmış yöneticilerle dolu. Herkes yüz üstü secde kılmış. Ancak bir yerde hâlâ ayakta duran üç kişi var. Acaba kralın buyruğunu anlamadılar mı, yoksa deli mi bunlar?

Bazı Kildaniler hemen Daniel’in üç arkadaşını suçladılar. Krala vermiş olduğu buyruğu ve cezayı hatırlatarak Şadrak, Meşak ve Abed-Nego adında bazı Yahudileri gösterdiler. Suçları ortadaydı: Senin ilahlarına kulluk etmiyor, diktiğin altın heykele tapınmıyorlar.

Bu suçlayıcı sözler aslında Tanrı’yı tanıyan kişi için övgü dolu sözlerdir. On Buyruk’un ilk iki buyruğunu anımsatır:

Benden başka tanrın olmayacak. Kendine yukarıda gökyüzünde, aşağıda yeryüzünde ya da yer altındaki sularda yaşayan herhangi bir canlıya benzer put yapmayacaksın. Putların önünde eğilmeyecek, onlara tapmayacaksın. Çünkü ben, Tanrın RAB, kıskanç bir Tanrı'yım. (Çık.20:3-5)

Yahudiler’i bütün uluslardan farklı kılan özellik, görünmez, yaşayan tek Tanrı’ya bağlılıkları olacaktı. Ne yazık ki İsrail, tarihi boyunca, bu çağrıya gereken karşılığı veremedi ve diğer uluslar kadar kötü oldular. Zaten bu nedenle kendilerini Babil’de buldular. Sürgünün nedeni İsrailoğulları’nın putperestliğinden başka bir şey değildi. Buna rağmen bu üç genç boş vermeyip dayandılar.

3:13-15   Çok öfkelenen kral üç genci yanına getirtip sorguya çekti. Belki de buyruğunu anlamamışlardı: İlahlarıma kulluk etmediğiniz… heykele tapmadığınız dığru mu? Sonra onları ölümle tehdit ederek son bir fırsat tanıdı.

Aşırı gurura kapılan kral, üstünlüğünü daha önce kabul etmiş olduğu Tanrı’ya (2:47), genç Yahudiler’in “ilahına” meydan okudu: O zaman bakalım hangi ilah sizi elimden kurtaracak? Ama “onurumu bir başkasına, övgülerimi putlara bırakmam” diyen Rab Tanrı (Yşa.42:8) kibirlilere karşıdır; onları şöyle uyarmaktadır:

Yüreğindeki gurur seni aldattı.

İçinden, “Beni kim yere indirebilir?” diyorsun.

Kartal gibi yükselsen de,

Yuvanı yıldızlar arasında kursan da,

Seni oradan indireceğim. (Ova.3-4)

3:16-18   Üç imanlı korkmadan ve kendilerini savunma gereğini duymadan krala Rab’be yaraşır bir şekilde iki yönlü sakin bir yanıt verdiler. Önce kralın iddiasının tersine Rab’bin onları kralın elinden kurtaracak güçte olduğunu açıkça duyurdular: Kızgın bir fırına atılsak bile, ey kral, kendisine kulluk ettiğimiz Tanrı bizi kızgın fırından kurtarabilir; senin elinden de bizi kurtaracaktır.

Ayrıca, “Tanrın olan Rab’bi sınama” diyen buyruğu dikkate aldılar. Rabbin iradesini hiç bir şekilde sorgulamadılar ve O’nun planına zarar vermek istemediler. Tanrı onları kurtarsa da kurtarmasa da O’na iman etmekten asla vazgeçmeyeceklerini bildirdiler. Ama bizi kurtarmasa bile bil ki, ey kral, ilahlarına kulluk etmeyiz, diktiğin altın heykele tapınmayız. Buradaki bizi kurtarmasa bile deyişi, Kutsal Kitap’taki en büyük iman ifadelerinden biridir.

Tarih boyunca sayısız imanlı “ölüm pahasına da olsa” Rab’be sadık kalarak O’ndan “yaşam tacını” almışlardır (Va.2:10). İbraniler 11’de bu iman kahramanlarının bazıları yer almaktadır. Kimisi imanı sayesinde tehlikeden kurtuldu, kimisi ise iman sayesinde acı çekti ve hatta canını verdi (İbr.11:33-39). İşte, gerçek iman ölmeyi göze alır. İnsandan değil Tanrı’dan korkmalıyız:

Bedeni öldüren, ama ondan sonra başka bir şey yapamayanlardan korkmayın. Kimden korkmanız gerektiğini size açıklayayım: Kişiyi öldürdükten sonra cehenneme atma yetkisine sahip olan Tanrı’dan korkun. Evet, size diyorum, O’ndan korkun. (Luk.12:4-5)

3) Fırına atılan imanlılar ve Tanrı Oğlu görünümü olan (3:19-25)

3:19-23   Böylesine sakin ve cesur karşılığa alışkın olmayan kral öfkeden kudurarak fırının her zamankinden yedi kat daha fazla ısıtılmasını buyurdu. Kralın öfkesi yüzünden üç imanlıyı fırına atan adamlar bile ateşin alevleriyle yanıp öldüler. Rab kendisine inananları ateşin içine atılmaktan kurtarmadı. Hayatın sıkıntıları anlamına gelen ateşten bizi de her zaman kurtarmaz. Ama bu bizi terk etmiş olduğunu göstermez. Çünkü O’nun sözü şöyledir:

Sen suların içinden geçerken ben seninle olacağım;
Irmakların içinden geçerken su boynunu açmayacak.
Ateşin içinde yürürken yanmayacaksın,
Alevler seni yakmayacak.
(Yşa.43:2)

Tanrı’nın vaadi ateşli sıkıntıya atılmayacağımız değil, o sıkıntının içinde korunacağımız yönündedir.

3:24-25   Bunları seyreden kral birden şaşkına döndü. Ateşin içine bağlı üç kişi attırmıştı. Ama şimdi ateşin içinde yürüyen, bağlarından çözülmüş, hiçbir zarara uğramamış dört kişi görüyordu. Güvendikleri Tanrı onları ateşin içine atılmaktan korumamış, ama ateşin içinden geçerken korumuştu. Bunun en ilginç yönü ateşin içinde yürüyen dördüncü kişidir. Kral onun bir ilahi varlığa19 benzediğini söyledi ve daha sonra O’nu Tanrı’nın “meleği” olarak tanımladı (3:28). Eski Antlaşma boyunca Rab’le özdeş bu yüce kişiye “Rab’bin meleği” deniliyordu. Örneğin bu üç gencin ilk atalarından olan Yakup O’nu şöyle övdü: “Bugüne dek yaşamım boyunca bana çobanlık eden Tanrı, beni bütün kötülüklerden kurtaran melek bu gençleri kutsasın!” (Yar.48:15-16). Daha sonra Tanrı Oğlu, kalıcı bir şekilde beden alıp İsa Mesih olarak aramızda yaşadı.

4) Kral imanlıları koruyan Tanrı’ya övgü sunuyor
(3:26-30)

3:26-27   Kral fırından çıkmalarını söyledi, ama artık onlara bazı Yahudiler değil, Ey Yüce Tanrı’nın kulları diye sesleniyordu.

Ateşin içinden çıkan Şadrak Meşak ve Abed-Nego’nun çevresinde toplanan kalabalık onlara hayretle baktılar. Hiçbir zarara uğramamışlardı. Onlar üzerinde ateşin en ufak bir etkisi olmadığını gördüler. Ne başlarındaki tek bir saç yanmış ne de ateşin kokusu üzerlerine sinmişti. Burada Rab’bin mükemmel korumasını görebiliriz. Rab İsa öğrencilerini bununla şöyle cesaretlendirdi:

Bazılarınızı öldürtecekler… Ne var ki, başınızın saçlarından bir tel bile yok olmayacaktır. (Luk.21: 16-18)

3:28-29 Kral bu üç genç Yahudi’nin Tanrı’sına övgüler sunmak zorunda kaldı. Canlarını tehlikeye attılar diyerek onları övdü. Ayrıca onların Tanrı’sına karşı saygısız söz söyleyen herkesin cezalandırılacağını bildirdi. Aslında Nebukadnessar Tanrı’ya saygı gösterdiği halde henüz O’na boyun eğmiş değildi. Bunu sonraki bölümde görebiliriz. Ama Rab kendi gücünü göstererek kralı adım adım eğitti: 2. bölümde kral, Tanrı’yı “gizleri açan” ve “tanrıların Tanrısı” olan Tanrı olarak tanımıştı. 3. bölümde O’nu Yüce Tanrı ve bu şekilde kurtarabilen Tanrı olarak tanıdı. Ancak 4. bölümde O’na Gerçek Egemen olarak boyun eğmeye hazır olacaktır.

3:30   Bir kez daha Rab’bin “Beni onurlandıranı ben de onurlandırırım” sözünün nasıl gerçekleştiğini görüyoruz: Kral bu üç genci Babil İli’nde daha yüksek görevlere atadı.

Bu bölümde yaşanan olaylar, Mesih’in ikinci gelişi öncesi günlerinde yaşanacak olaylara benzer. Hatta onların bir nevi “gölgesi” bile olabilir. Bazı benzerlikleri şöyle sıralayabiliriz:

Daniel 3

Son günler

Nebukadnessar

Bütün ulusları kendisine ve Şeytan’a tapınmaya zorlayan Mesih Karşıtı veya “Canavar” (2Se.2:3-10; Va.13).

Heykel

Yaratığın “putu;” ona tapmayan herkes öldürülecek (Va.13:15; Mat.24:15).

Kızgın fırın

Büyük sıkıntı dönemi (Va.13:7; Mat.24:21).

Üç İbrani genç

Büyük sıkıntıdan geçen imanlılar (Va.15:2).

Babil Krallığı

Büyük mecazi Babil (Va.17-18).

Burada başlıca ders Rabbe sadık kalmaktır. Neye tapındığımız, yani yüreğimizin neye bağlandığı çok önemlidir. Çünkü ne zaman sınanacağımız belli olmaz.

Tanrı güvenilirdir, gücünüzü aşan biçimde denenmenize izin vermez. Dayanabilmeniz için denemeyle birlikte çıkış yolunu da sağlayacaktır. (1Ko.10:13)