Bu peygamberlik sözlerinin büyük bir kısmı etnik İsrail ulusu ile ilgilidir. İsrail’e ve Yeruşalim kentine çok parlak vaatler verilmiştir. İlk bakışta, bunların bazıları henüz yerine gelmemiş gibi görünür. Çünkü şu anda İsrail gerçek kralları olan Mesih’i tanımamakta ve bu nedenle lanet altında yaşamaktadır. Pavlus’un dediği gibi “Yahudiler Müjde’yi reddederek sizin uğrunuza Tanrı’ya düman oldular; ama Tanrı’nın seçimine göre, ataları sayesinde sevilmektedirler. Çünkü Tanrı’nın armağanları ve çağrısı geri alınamaz” (Rom.11:28).
Dolayısıyla,bazı yorumcular bu vaatlerin tarihsel İsrail ulusu için geçerliliğini yitirmiş olduğunu ve gelecekte Tanrı’nın tasarısında ulusal İsrail’in önemli bir yer tutmadığını savunurlar: Bunu iki farklı yorum şeklinde yaparlar:
1) Bu vaatler az çok İsrail’in Babil sürgününden kendi topraklarına geri geldikleri dönemlerde yerine gelmiştir derler. Bu yorumu özellikle sürgünden sonraki kitapçıkları inceleyerek değerlendirebiliriz. Eğer o dönemin bakış açısından hâlâ İsrail’in ve Yeruşalim’in gelecek yüceliğiyle ilgili vaatler verilmekte ise, demek ki sürgünden dönmekle bunlar yerine gelmiş olamaz.
2) Bu vaatler, ulusal değil, ruhsal olan başka bir “İsrail”e verilmiştir. Bu yorumlara göre artık “Tanrı’nın İsraili” O’nun Kilise halkıdır. Örneğin, bunu İsa’nın, İsrail’in din önderlerine söylediği şu (ve benzeri) söze dayanarak ileri sürerler: “Bu nedenle size şunu söyleyeyim, Tanrı’nın Egemenliği sizden alınacak ve bunun ürünlerini yetiştirecek bir ulusa verilecek.” (Mat.21:43). Ayrıca birçok ayette de görülebileceği gibi, Eski Antlaşma’da İsrail için kullanılan sözler Yeni Antlaşma’da Mesih İnanlıları Topluluğu için söylenmektedir (örneğin: “Siz seçilmiş bir soy, Kral’ın kâhinleri, kutsal bir ulus, Tanrı’nın öz halkısınız” (bkz. Çık.19:5-6; 1Pe.2:9, vb.).
Bunun yanında İsa’nın, kendisini gerçek “İsrail” olarak tanıttığını da görüyoruz. Örneğin Mesih, “İbrahim’in oğlu”(Mat.1:1), ve “İsrail’in görkemi” (Luk.2:32, bkz eski çeviri) olarak karşımıza çıkar. Hoşea peygamber, kitapçığında İsrail’in Mısır’dan çıkışı ile ilgili olarak Tanrı’nın “Oğlumu Mısır’dan çağırdım” şeklindeki sözü, çocuk İsa’nın Mısır’a götürülmesi ile yerine gelir (Mat.2:15). Mesih, “Ben gerçek asmayım” diye öğrettiği zaman da kendisinin gerçek İsrail olduğunu açıklıyordu (bkz. Yuh.15:1 ile Mez.80:8; Yşa.5:1-7; Hoş.10:1). O zaman N.T. Wright’ın büyük akademik eserlerinde öğrettiği gibi, çarmıha gerilen Mesih İsa’nın ölümden dirilişi, İsrail’in gerçek ‘dirilişi’ ve sürgünden dönüşü müydü?8Yoksa ulusal İsrail için hâlâ gelecek bir ‘diriliş’ söz konusu olacak mı?
Bu yoruma cevap olarak aşağıdaki noktalar sıralanabilir:
1. Tanrı’nın cezalandırdığı halk, ulusal İsrail’di (Yas.28:63-65).
2. Tanrı İsrail’i dağıtmakla ulusa mutlak bir son vermemişti. (Yer.30:11).Dağıtılan ulus tekrar toparlanacaktı (Yer.31:28; Zek.10:6). “Zaferi ışık gibi parlayacak” olan “Siyon”ve “Yeruşalim”daha önce “terk edilmiş”ve “virane”denen Yeruşalim kentinden başkası değildir (Yşa.60).
3. Son toplama olayı, İbraniler’in diğer ülkelerden tekrar İsrail topraklarına dönüşüyle gerçekleşecekti (Yşa.11:12; Yer.31:10; Yas.30:3, 5).
4. Bu ulusal dönüş İsrail’i “eski” ayrıcalıklara, haklara ve egemenliğe kavuşturacaktı (Mik.4:7-8; Hez.37:11).
5. Pavlus’un “İsrailliler'den bir bölümünün yüreği, öteki uluslardan kurtulacakların sayısı tamamlanıncaya dek duyarsız kalacaktır” sözü gibi (Rom.11:25), birçok ayet Tanrı’nın hâlâ öteki uluslardan ayrı tutulan İsrail için bir amacı olduğunu gösteriyor.
Bu nedenlerden dolayı, kanımca İsrail’e verilen vaatleri Mesih İnanlıları Topluluğu olan ‘Kilise’ye toptan aktarmak ya da bunları tümüyle Mesih’in çarmıhtaki ölümüyle dirilişi sayesinde Tanrı’nın kazandığı büyük zaferle özdeşleştirmek doğru bir yorum olmaz. Tanrı’nın, seçtiği halkı olan İsrail’i geçici bir dönem için bir kenara bıraktığı doğrudur, ama bu, artık onların bir geleceği yoktur anlamına gelmez. Bu nedenle bu konuları dikkatle incelememiz gerekecektir.