Bu yazılar Kutsal Kitap’ta çok önemli bir yer tutarlar. İçerdikleri yazı türü kendilerine özgü ve çok çarpıcıdır. Yasa, tarih veya şiir şeklinden oldukça farklıdır. Bunu görmek için önce elimizdeki sıraya göre Eski Antlaşma yazılarını dörde bölersek farklı yazım türleri ortaya çıkar:
1) Musa’nın Yasası’nda (Yaratılış – Yasa’nın Tekrarı) İMANIN TEMELİ görülür. Tanrı, kutsal tarihin temelini atarak tüm uluslar arasından kendine ait bir halk oluşturur. Bu yazılar özellikle anlatı ve buyruk şeklindedir.
2) Tarihsel kitapçıklarda (Yeşu – Ester) İMANIN GELİŞİMİ görülür. Tanrı halkının tarihi ilerleyip geliştikçe İsrail ulusunun başarıları ve başarasızlıkları kaydedilir. Bu yazılar da çoğunlukla tarihsel anlatı şeklindedir.
3) Şiirsel kitapçıklarda (Eyüp – Ezgiler Ezgisi) İMANLININ YÜREĞİ görülür. İlahi ve şiir şeklinde olan bu yazılarda Tanrı’nın halkı yüreğini açar, ozanları derin düşünceleri, duaları ve acıları dile getirir. İman hayatının iç sırları öğretilir. Tanrı’yı arayışları ve sevgileri kaydedilir. Burada Tanrı’nın halkı hem Tanrı’ya hem de birbirlerine sesleniyor.
4) Peygamberlerin Yazıları’nda (Yeşaya – Malaki) TANRI’NIN YÜREĞİ görülür. Ezgiler Ezgisi’nin son sayfasını çevirip Yeşaya’ya geldiğimizde büyük bir değişikliğe uğrarız. Burada Tanrı halkına birinci şahısla seslenmektedir! İncelemekte olduğumuz bu yazılarda Tanrı kendi yüreğini açar, azarlayarak ve teselli ederek halkını terbiye eder, kendi amaçları ile ilgili düşüncelerini bildirir. Burada Tanrı kendi “çocukları”na duyduğu üzüntü ve kederi dile getirir. Kutsal Ruh peygamberler aracılığıyla “Tanrı’nın derin düşüncelerini” ortaya koyar (1Ko.2:10-11). Bunun çarpıcı bir örneği, bu yazıların ilk sayfasında bulunur. Yeşaya 1:2-5’te şu üzücü sözleri okuyoruz:
Ey gökler dinleyin, ey yeryüzü kulak ver!
Çünkü RAB konuşuyor:
“Çocuklar yetiştirip büyüttüm,
Ama bana başkaldırdılar.
Öküz sahibini, eşek efendisinin yemliğini bilir,
Ama İsrail halkı bu kadarını bile bilmiyor,
Halkım anlamıyor.”
Peygambere gelen bu sözler Tanrı’nın, isyankâr çocuklarına yönelik sert uyarısıdır. “Peygamberlik” denilen olay, Tanrı Sözü’nün başkalarına iletilmesi için çağrılan bir insana gelmesidir. Bu Tanrısal çağrının örnekleri olarak Yeşaya’nın (Yşa.6:1-13), Yeremya’nın (Yer.1:10) ve Hezekiel’in (Hez.1:1 - 3:11) nasıl çağrıldıklarını inceleyebiliriz. Çağrı ile birlikte Tanrı’nın yüce kutsallığını görmeleri için peygamberlik görevi verilen kişinin gözleri açılır, kendi günahlılığını ve zayıflığını derinden hissetmesi sağlanır.
Kutsal Kitap’taki Tanrı, her şeyi yaratan, gücü herşeye yeten öncesiz ve sonsuz Tanrı olmakla birlikte yüreği sızlayan bir Tanrı’dır. Duyguları olan bir Tanrı’dır. Yüreği acır, etkilenir, sevinç duyar, üzüntüye kapılır, kederlenir, pişman olur. Tepki gösterir, öfkelenir, sever, kıskanır. Soyut ve uzak bir Varlık değil, dünyadaki insanlara karşı kişisel bir ilgi ve yakınlık duyan bir Tanrı’dır. Yeni Antlaşma’nın deyişiyle: “zayıflıklarımızda bize yakınlık duyamayan biri değildir” (İbr.4:15).
Yalnız buyruk verip insandan itaat beklemez, dünyada olup bitenlerden etkilenir, ve ona göre karşılık verir... Olaylar O’nda sevinç veya keder, hoşnutluk veya öfke uyandırır. Açıkçası Kutsal Kitap’ın bakış açısına göre insanların yaptıkları O’na dokunur, O’nu etkiler, kederlendirir veya tersine O’nu sevindirir ve hoşnut eder. Tanrı’nın yalnız akıl ve irade sahibi değil de aynı zamanda duygu sahibi olduğu anlayışı, büyük ölçüde Kutsal Kitap’taki peygamberlerin Tanrı anlayışını betimlemektedir.4
Kutsal Yazılar’a göre insanın Tanrı için gerçekten önemi vardır. Tanrı insanın durumu karşısında kayıtsız değildir. Günah, suç ve acı karşısında umursamaz ve ilgisiz davranamaz. Yahudi ilahiyatçı Abraham Heschel’in yazdığı gibi; “Günahlı yaşam sadece insan için başarısızlık değil, aynı zamanda Tanrı için hüsrandır... İnsanın Tanrı’nın suretinde yaratılmış olması yaratılış gerçeğini anlamak için ne kadar önemliyse, Kutsal Kitap’ın tarih kavramını anlamak için Tanrı’nın sıcak ilgisini ve yüreğinin insan davranışlarından etkilendiğini bilmek de o kadar önemlidir... insan yalnız Tanrı benzeyişinde yaratılmış değildir; Tanrı da insan için sürekli kaygı çekmektedir... İnsanın Tanrı’nın gözündeki önemi, onu salt yaratık konumundan alarak daha yükseğe çıkartır.”5
İnsan Tanrı’nın yüreğinde önemli bir yer tutar. Tanrı insanı sever ve onu kendisinden ayıran her etkene karşıdır. Dolayısıyla Tanrı’yla insan arasındaki ilişkiyi bozan her şey günahtır. İnsanla olan ilişkisi bir iş antlaşmasına benzemez, kişisel dostluğu, paydaşlığı ve yakın ilgiyi içeren bir bağdır.
Tanrı’nın yüreğiyle ilgili bu büyük gerçeğin önemini şöyle açıklayabiliriz: Tanrı hiçbir zaman kötülüğe kayıtsız değildir. Her zaman doğruluk ve adaletten yanadır. Kötülüğün karşılığını adil bir şekilde verecektir. Ama bunu bildiren peygamberler yalnız O’nun isteğini bildirmekle kalmayıp, O’nun derin düşüncelerini de ortaya koyuyorlardı. Örneğin, Hoşea peygamber dokunaklı sözlerle Tanrı’nın günaha batmakta olan İsrail halkı için duyduğu öfke ve acımayı şöyle dile getirdi:
Nasıl vazgeçerim senden, ey Efrayim?
Nasıl teslim ederim seni, ey İsrail?
Adma'ya yaptığımı nasıl sana yaparım?
Seni nasıl Sevoyim'e çeviririm?
Yüreğim değişti içimde,
Alevlendi acıma duygularım.
Kızgın öfkemi başınıza yağdırmayacağım,
Efrayim'i yeniden yok etmeyeceğim.
Çünkü ben insan değil, Tanrı'yım,
Kutsal Olan'ım aranızda,
Artık öfkeyle üzerinize varmayacağım. (Hoş.11:8-9)
O zaman peygamberlerin büyük görevini üç alanda toplayabiliriz:
1) Tanrı’nın kutsallığını ve günaha karşı adil öfkesini bildirirler.
2) Kutsal Antlaşma’yı bozan halkı günahlı yollarından Tanrı’ya dönmeye çağırırlar.
3) Sadık olan Tanrı’nın güvenilir vaatlerini hatırlatarak halka umut aşılar, cesaret verirler.
Bu bildirilerde hem günahın yargılanmasını hem de vaatlerinin yerine gelmesini öngören Tanrı’nın kutsal ve sadık karakter nitelikleri açıklanır. Halktan beklenen karşılık günahtan tövbe etmeleri, Tanrı’nın vaatlerine ve güvenilirliğine iman etmeleriydi. Tanrı’nın bu beklentileri günümüzde de farklı değildir. Ancak artık hem yargıların hem de vaatlerin tümü Mesih’te gerçekleşecektir.
Yukarıdaki çizelgede gösterildiği gibi, bu yazılar halkın bağlı kalmadığı eski antlaşma ile vaat edilen yeni antlaşma arasındaki uçurum üzerinde bir çeşit köprü oluştururlar. Eski antlaşma İsrail tarafından bozulduğu halde “yeni bir antlaşma” için umut vardır. Tanrı, Peygamber Yeremya aracılığıyla bunu açıkça dile getirdi:
“İsrail halkıyla ve Yahuda halkıyla
Yeni bir antlaşma yapacağım günler geliyor.
Atalarını Mısır'dan çıkarmak için
Ellerinden tuttuğum gün
Onlarla yaptığım antlaşmaya benzemeyecek.
Onların kocası olmama karşın,
Bozdular o antlaşmamı” diyor RAB. (Yer.31:31-32)
İlk antlaşmanın bozulma nedenleri bu yazılarda açıklanır (İsrail’in putperest günahlılığı). Aynı zamanda yeni bir antlaşmanın gerekliliği de açıklanır (Tanrı’nın güvenilirliği ve değişmez amaçları). Her şeyin tamamen karanlık ve umutsuz göründüğü sırada sadık olan Tanrı parlak bir gelecek için umut verir!
Bu yazılarda her imanlı insanın sıkıntılı dönemleri için uygun uyarılar ve umut sözleri bulunur. Bizim gerçek umudumuz Tanrı’nın güvenilir vaatleridir.