Temel No 7: Tanrı’nın Egemenliğini Anlamak


Sonraki önemli elçisel temel, Tanrı’nın egemenliğini ilerletmek için her bir kilisenin sahip olduğu sorumluluğu anlamasıdır. Pavlus aralarında bulunduğu sırada kendi misyonunu onlara özetlerken Efesli ihtiyarlara ‘Tanrı’nın egemenliğini duyurarak’138çevredeki yöreyi gezdiğini hatırlatır. Bu ifade ne anlama geliyor? Tanrı’nın Egemenliği, Birleşik Krallık gibi fiziksel olarak içine girebileceğiniz belirli bir yer değildir. Tanrı’nın Egemenliği’ne girebilmek Kral İsa’nın cömert hakimiyetine boyun eğmek, bu Egemenliğin Kralı’nın hakimiyetinden faydalanmak demektir. İsa’nın hakimiyeti nereye giderse orada Tanrı’nın Egemenliği’nin açıklanışı söz konusudur. Egemenlik durağan değil hareket eden bir kavramdır. Eğer hastalar iyileşirse egemenlik genişler; sevindirici haber yoksullara ulaştırılırsa Tanrı’nın Egemenliği ifade bulur; adaletin olmadığı durumlara adalet erişirse Tanrı’nın Egemenliği büyür. Nerede Tanrı’ya itaat edilirse O’nun Egemenliği oraya gelir. Tanrı’nın Egemenliği’nin yeryüzündeki göstergesi, gökte olduğu gibi burada yeryüzünde de Tanrı’nın isteğinin yerine getirilmesidir.


İmanlılar dünya ile bağlantı kurduklarında Mesih’in hakimiyetini beraberlerinde götürürler. Örneğin işyerinde bir imanlının olgunluğu, dürüstlüğü ve Rab için çalışmasının hepsi İsa’nın hakimiyetinin ifadeleridir. Sanat, iş, eğitim, siyaset ve hukuk gibi çevrelere tuz ve ışık tanıklığı veren Hıristiyanlar olarak dahil olmamız Tanrı’nın Egemenliği’nin ifade edilmesi için fırsatlardır. Pavlus işte bu bütünsel müjdeyi duyurdu.


Tanrı’nın Egemenliği Rab İsa’nın ölümü ve dirilişiyle kurulmuştur. O ölümden dirildiği zaman öğrencilerine, ‘gökte ve yerde tüm yetki bana verildi’139diyebildi. Bunu Büyük Buyruk olarak adlandırdığımız her halktan öğrenciler yetiştirme buyruğu takip etti. Pavlus hayatlarını İsa tekrar dönene kadar Hıristiyan bir mahallede belirsizlik içerisinde yaşamak isteyen sadece bir kaç tövbekar beklentisinde değildir. Aksine Romalılar’a mektubunda açıkça ifade edildiğini gördüğümüz egemenliğin hakimiyetini vaaz ediyordu: ‘Her ulustan insanın iman edip söz dinlemesini sağlamak için Mesih aracılığıyla ve O’nun adı uğruna Tanrı lütfuna ve elçilik görevine sahip olduk.’140Her ulusta Tanrı’nın Egemenliği’ni iman ve itaat aracılığıyla sergileyecek kişiler olacağı beklentisi vardır. ‘Zaman dolunca gerçekleştireceği bu tasarıya göre, yerdeki ve gökteki her şeyi Mesih’te birleştirecek’141olmak Tanrı’nın nihai amacıdır. Elbette bunun Mesih’in tekrar dönüşüne dek tam olarak yerine gelmiş olmayacağı açıktır ama Pavlus’un öğretişinde bu nihai hedeften ötürü şu anda Mesih’in hakimiyetinin sergilenişini ortaya çıkartmamız gerektiği anlayışı vardır. Elçisel temel üzerine kurulu bir kilise bunu anlayacaktır.


Bu, yerel kilisedeki öğretişin, üyelerini daima Tanrı’nın Egemenliği’nin iyi elçileri olmak için donatmaya gayret edeceği anlamına gelir. Kiliselerimizdeki öğretişin çoğu bireyselleşmiş Hıristiyan yaşamımıza ya da kilise toplantıları ile kilise cemaati sınırları içerisinde gelişen olaylara hitap eder. Tanrı’nın Egemenliği’nin vaaz edilmesi olan elçisel temeli anlayan bir kilise, üyelerini bunun da çok ötesinde donatacaktır.


Dahası önceden de ifade ettiğim gibi Tanrı’nın Egemenliği’nin gelişinin en önemli işareterinden biri ‘müjdenin yoksullara duyurulmasıdır’.142Elçisel temele sahip tüm kiliseler bir şekilde yoksullara ve içinde bulundukları çevrede kenara itilmiş insanlara ulaşmakla ilgilenecektir. Tanrı’nın Egemenliği’nin henüz tam anlamıyla geldiğini görmediğimizden dolayı yerel kiliseler içinde bulundukları toplumun ve çevrenin tüm sorunlarını üstlenemezler ama yine de kiliseler sosyal etkinliğe dahil oldukları kadarıyla Tanrı’nın Egemenliği’nin bir şekilde sergilenmesi, ‘egemenliğin tohumlarının’ yerel çevrede ekilmesi gerekir. Bu konu kendi kitabım What on Earth is the Church for? (Kilise Ne İçin Vardır)’da ele alınır.