6 Günahın Kur’an ve Kutsal Kitap’taki Anlamı

Ku’ran’a göre: Kutsal Kitap günahtan söz ettiği zaman Tanrı ve insanların arasında olan bir antlaşmanın bozulması ya da başka bir deyişle, insanların Tanrı’ya karşı olan sadakatsizlikleri anlamına gelir. Ancak Kur’an kişinin Tanrı’ya karşı değil, yalnızca kendisine karşı günah işleyeceğini vurgular: “[Âdem ile eşi] dediler ki: ‘Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik’” (A’raf suresi 7:23). Bakara suresi 2:57 şu sözlerle İsrail’in nankörlüğünü anlatır: “Ve sizi bulutla gölgeledik, kudret helvası ve bıldırcın gönderdik ve “verdiğimiz güzel nimetlerden yeyiniz” (dedik). Hakikatte onlar bize değil sadece kendilerine kötülük ediyorlardı.”

Kutsal Kitap’a göre: Kutsal Kitap’ta her günah Tanrı’ya karşı işlenir. Kutsal yazılar Eski Antlaşma’daki Tanrı’yla İsrail arasındaki ilişkiyi evlilik ilişkisine, İsrail’in O’na sadakatsizliğini de zinaya benzetir. Rab insanların günahına karşı öfkelidir ancak aynı zamanda kederlidir.8“Ama başkaldırıp O’nun Kutsal Ruhu’nu incittiler (Yeşaya 63:10; Efesliler 4:30’u karşılaştırın). İyi bilinen tövbe duasında (Mezmur 51) Davut “Sana karşı, yalnız sana karşı günah işledim” der (4. ayet; krş. 1. Krallar 8:50).

Kur’an’a göre: Kur’an metninin hiçbir yerinde ilk günahtan söz edilmez. Bunun yerine, kitap her insanın her durumda iyiyle kötü arasında seçim yapabileceğini öğretir. İslam’a göre Tanrı Şeytan’ın insanları itaatsizlik etmeleri için ayartmasına izin verir, yani kötülük insanın iç varlığından kaynaklanmaz – Kutsal Yazılar bunun aksini öğretir – dışarıdan gelen ayartmalardır, Şeytan’ın fısıldamalarıdır. Eğer bir kişi bu ayartmalara karşı koyar ve kötülük yapmak istemezse, o zaman iyi olmayı başarabilir.

Burada da gördüğümüz gibi, Kur’an insanın ahlaki kapasitesi konusuna son derece olumlu bakmaktadır. Kutsal Kitap’a göre kurtulmamış olanlar iyi olamazlar, imansızlıkları nedeniyle zayıftırlar. Tilmann Nagel şu sonuca varır: “Kur’an’ın kişilik zayıflığı olarak damgalanmış insanın doğasına olan bakışı yine de tamamen iyimser ve olumludur. Çünkü bu zayıflıklar imansızlığın meyveleri sayılır.”9

Kutsal Kitap’a göre: Romalılar 7:19’un ana düşüncesi “İstediğim iyi şeyi yapmıyorum, istemediğim kötü şeyi yapıyorum.” İslam’da yoktur, çünkü insanın iyiyi başarabileceğine inanılır. Kutsal Kitap’ta olduğu gibi Kur’an’da da günah, Tanrı’nın yasasına ve O’nun buyruklarına karşı gelmek olarak tanımlanır. İnsanın iç varlığının Tanrı’nın kendisine ve O’nun Yasası’na karşı gelmesi olarak tanımlanmaz. Kötülüğün kökenini tanımlamakta olan İsa şöyle der: “Çünkü kötü düşünceler, cinsel ahlaksızlık, hırsızlık, cinayet, zina, açgözlülük, kötülük, hile, sefahat, kıskançlık, iftira, kibir ve ahlaksızlık içten, insanın yüreğinden kaynaklanır. Bu kötülüklerin hepsi içten kaynaklanır ve insanı kirletir.” (Markos 7:21-23)

Kur’an’a göre: İnsan temel olarak günah işlememeyi başarabilir. Eğer kötü olana kulak verip hata yaparsa, Allah merhametlidir ve kişi pişman olduğu ve düzelmek istediği sürece yapılanları bağışlamaya isteklidir. Eğer düzenli olarak namaz kılar, oruç ayında oruç tutarsa, zekât verirse ve hatta Mekke’ye hacca giderse öldüğü zaman Allah’ın şefkatli bir şekilde cennete girmesine izin vermesini umabilir.

Diğer taraftan, insanın kötülüğü seçme olasılığı da vardır. Kur’an. Allah’ın uyarılanı dinlemeyenlerden açık bir şekilde söz eder. Fakat insanların elçisinin öğretilerine uymaya hazır olup olmayacakları konusunda hiçbir izlenim uyandırmaz. Allah’ın uyarılarını göz ardı eden, Peygamber’e inanmış olması gereken bu ulusların yok edilmesini anlatan sözde ‘Terbiye Menkibeleri’nde daha da net bir hale gelir. Aynı şekilde Muhammed de çağdaşlarına gelecek olan yargı hakkında uyarılarda bulunur ancak yine de mesajı reddedilir.

Kutsal Kitap’a göre: İnsan günah işlememeyi başaramaz, çünkü o “günaha köle gibi satılmıştır” (Romalılar 7:14-15). O günahın lanetinin altındadır ve Tanrı’nın bağışlamasını kabul edinceye dek kötülük yapmayı sürdürecektir. Yalnızca kendisinin bir günahkâr olduğunu, kendi kendisini iyileştiremeceğini, onun günahlarının Tanrı tarafından bağışlanması için İsa’nın çarmıhta öldüğünü, tövbe ve dua aracılığıyla Tanrı’da yeni bir yaşama kavuşabileceği gerçeklerini kabul etmesiyle olabilir. Yalnızca o zaman Kutsal Ruh onun içinde yaşamaya başlar ve Tanrı’nın gücü aracılığıyla onu günaha karşı dayanması için etkin kılar. O zaman eğer günah işler – ki bu bir Hristiyan’ın yaşamı süresince durmadan tekrarlanır– ama günahının bağışlanmasını isterse, bağışlanır ve Yaratıcısıyla yeni bir paydaşlığa sahip olur (1. Yuhanna 1:9). Bu yolla Tanrı’nın çocuğu olan herkes sonsuz yaşamı miras alma güvencesine sahiptir.

“Büyük” ve “Küçük” Günahlar

Kur’an büyük ve küçük günahlar arasında ciddi ve daha az ciddi suçlar olmak üzere ayrım yapar. Ancak Kur’an’da hangisinin hangisi olduğu hakkında net bir açıklama yoktur. Örneğin Nisa suresi 4:31’de büyük günahlardan söz edilir, ancak bunların hangileri olduğu söylenmez. “Eğer yasaklandığınız büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir yere sokarız.” Müslüman ilahiyatçılar bu konu üzerinde aynı fikirde olmasalar da aşağıdaki açılım sıklıkla kullanılır:

1.İmansızlık (Arapça: küfr):İmansızlık bütün günahların en büyüğüdür. Şu şekillerde ifade edilebilir

Allah’ın varlığını ve işlerini reddetmek.

İslam’ın inkârı.

Allah’tan başka tanrılara tapılması. Bu nedenle Hristiyanlar ve Yahudiler Allah’a ortak koşmakla suçlanırlar: Yahudiler, Uzeyr’e Tanrı’nın Oğlu olarak tapındıkları için (Tevbe suresi 9:30); Hristiyanlar İsa’yı Tanrı ilan ettikleri için (Maide 5:72).

Bu günahları işleyip ölmeden önce tövbe etmeyen herkes, büyük olasılıkla bütün Müslüman ilahiyatçılara göre, cennete giremeyecektir. Böyle bir insan Tanrı tarafından cehennemin sonsuz ateşlerine atılacaktır.

2. Büyük (ya da ölümcül) günahlar: Bunlara çocukların anne babalarının sözünü dinlememeleri, onlara baş kaldırmaları, cinayet, yalancı şahitlik, Tanrı’nın bağışlamasından kuşku duymak, sürekli olarak tekrarlanan günahlar, Tanrı’nın merhametini ölçmek, yalan yere yemin etmek, büyücülük, ahlaksızlık iftirası atmak, içki içmek, yetim hakkı yemek, tefecilik, zina, eşcinsellik, hırsızlık ve askerlikten kaçma dahildir.10

Dindar Müslümanlar’ın zina ve cinayet de dahil olmak üzere bütün büyük günahları bağışlanabilir. Son Yargı’da Muhammed Peygamber’in kendisi için aracılık etmesini bekleyebilir.

3. Küçük (ya da hafif) günahlar: Kur’an yalnızca “büyük günahlar ve hayasızlıklardan” söz etmekle kalmaz (Şura suresi 42:37), daha hafif günahlara da değinir (Necm suresi 53:32). Halk arasındaki inanç, küçük günahların sevap işlenerek, zekât vererek, daha fazla oruç tutup dua ederek kefaretinin ödenebileceğini var sayar. Yalnızca küçük günahlar işlemiş olan bir Müslüman’ı Allah cennetten asla men etmez.

Bu büyük ve küçük günah arasındaki farklılık nedeniyle şu soru ortaya çıkar: Büyük günahları işleyen Müslümanlar inanan sayılır mı, yoksa mürted olduklarını kanıtladıkları için cehennemi mi hak ederler?

Burada da yine Müslüman ilahiyatçıların düşünceleri birbirinden farklıdır. Bazıları bir Müslüman’ın büyük günahlar işleyerek kurtuluşunu kaybedebileceğini öne sürer. Örneğin Hariciler, ciddi günahlar işleyen kişiler imansız olmalıdır der (Arapça: kâfir). Hariciler’den ayrılan Ezarike kolu da bu günahkarların imanlı sayılıp sayılamayacakları konusunda kuşku duymuştur. Şiiler’in bir alt grubu olan Zeydiyye kolu ile İbadiye kolu (Haricilerin bir diğer kolu) bu tür büyük günahlar işleyenlerin sonsuz ateşte kalacaklarına inanırlar.

Ancak Mu’tezile okulundan ilahiyatçılar, büyük günahlardan işleyen Müslümanlar’ın inananlarla, inanmayanlar arasında fasık (Arapça: al-fâsikûn) denen üçüncü bir gruba dahil olduklarını öğretir. Bu kişiler İslam’a inanırlar, ancak büyük günahlara tutsak olmuşturlar. Eğer bunlardan kurtulurlarsa o zaman yeniden inananlar grubuna dahil olurlar. Eğer fasık grubundaki bir kişi tövbe etmeden önce ölürse, Allah tarafından inanmayan olarak kabul edilir.11

Ancak yukarıdaki görüşler Müslüman ilahiyatçılarının çoğunluğunun paylaştığı görüşler değildir. Birçoğu her Müslüman’ın ciddi günahlar işlemiş ve ölmeden önce tövbe edememiş olsa da cennete gideceğini var sayar. Allah belki de bu kişiyi bir süreliğine cehennemde cezalandırır, ancak daha sonra Muhammed’in aracılık etmesi sayesinde sonsuza kadar cennete geri alır (Bu Katolikler’in Araf öğretisine yakındır). Eğer imansız kişi ölmeden önce tövbe ederse o zaman Allah onu bağışlar ve cezalandırmadan önce cennete alır.