2. Bölüm - KUTSAL KİTAP NE SÖYLÜYOR?

Birçok Hristiyan, özellikle insanın kökeniyle ilgili, geniş çaptaki evrimin temel bitki ve hayvan türlerinde gerçekleşmediği konusunda hemfikirdir. Konuyu dikkatlice ve açık fikirlilikle değerlendirmiş kişiler, fosil kayıtlarının, tüm yaşamın ortak bir atadan geldiği kavramını hiç desteklemediğini kolayca görebilmektedir. Benzer bir şekilde, değişimin eğilimi, icat ve daha fazla karmaşıklığa doğru değil, çürümeye ve nesillerin tükenmesine doğrudur. Hristiyanlar’ın çoğu, evrende ve özellikle bitki ve hayvanlarda gördüğümüz inanılmaz tasarım ve düzenin, sadece bilinçsiz, rastgele olan doğal süreçlerin ürünü olabileceğini düşünememektedir. Yaşamın gösterdiği muazzam ince ayarların, mutasyon (doğum kusuru) aracılığıyla meydana getirilmesi mümkün değildir.

Üstelik evrim temelde, Tanrı’ya olan gereği silerek oluşturulan, kökenlerin ateistçe bir açıklamasıdır. Darwin’in zamanından bugüne kadar evrimciler evrim kuramını, bizim Yaratıcısız nasıl var olduğumuzu açıklamak için ve bu nedenle Tanrı’ya hesap gütmeyen bir yaşam tarzını haklı çıkarmak için kullanmaktadır. Evrim kuramı, güvenilen doğal seçilime doğaüstü bir katkıyı kabul etmemektedir. Evrim daha çok, Tanrı’ya durgun bir rol vermektedir. Tanrısız dünya görüşünü kabul etmeyenler için Tanrı’yı tamamen yeryüzü tarihinden dışlamak yersiz görünmektedir. Sonuç olarak, ciddi Hristiyanlar’ın çoğu doğalcı evrimi sıkıca benimsemekten çekinmeye bir eğilim göstermektedir. Üstelik tüm Hristiyanlar (farklı seviyelerde olsa da) Kutsal Kitap’a inanmaktadır ve Kutsal Kitap açık bir şekilde Tanrı’yı Yaratıcı olarak tanıtmaktadır.

Kişisel bir Tanrı’ya samimi ve sürekli olarak inanmayanlar ve öbür dünyada cezaya ve ödüle inanmayanlar için, görebildiğim kadarıyla, yaşam kuralları, en güçlü olan ya da kendine en hoş gelen içgüdülerini ve isteklerini izlemek olabilmektedir.1

Ama dünyanın yaşı bambaşka bir konudur. Her nasılsa Kutsal Kitap’a inanan Hristiyanlar, dünyanın yaşının beş milyar yıl olduğunu düşünmeyi kabul görmüştür. İncil’in temel öğretilerini benimseyen birçok Hristiyan, Tanrı’nın özel süreçler ile yaratışını kabul ederken ve (tamamen doğal süreçlere dayanan ya da Tanrı’dan çok az bir şey bekleyen) Tanrısal evrimi reddederken yine de Tanrı’nın, yaratma işini, fosil ve kaya kayıtlarında sözde belgelendiği gibi, milyarlarca yılda gerçekleştirdiğine inanmaktadır. Bu kanı genellikle radyoizotop yaş tayinlerini geçerli olarak görmekte ve dünyanın yaşıyla ilgili Kutsal Kitap’taki soyağaçlarına ve diğer ayetlere ya göz yummakta ya da bunların tarihin en son kısmı olan gerçek insanın kökenine ait olduğunu ileri sürmektedir. (Bu görüş Adem’i, kendisinden önce insansı maymunlardan, yani hominidlerden farklı olarak ilk sonsuz ruh taşıyan insan olarak kabul etmektedir.)

Bu kitap, dünyanın yaşının milyarlarca yıl değil, tıpkı Kutsal Kitap’ı okuduğumuzda basitçe belirttiği gibi yalnız binlerce yıl olduğunu ve kaya ile fosil delillerinin bu Kutsal Kitap öğretisine tamamen uyum içinde olduğunu savunmaktadır. Üstelik Kutsal Yazılar’ın hepsi birbiriyle ilişkili olduğu için, dünyanın yaşının önemli tanrıbilimsel akıl yürütmeleri vardır.

İki Çok Farklı Görüş

Yaşlı-yeryüzü ve genç-yeryüzü görüşlerinin sonuçları birbirinden çok farklıdır. Kesinlikle aynı şeyi farklı sözlerle söylememektedirler. İki tarafı da desteklemeye çalışmak hem bilim hem de Kutsal Kitap açısından tatmin edici olmayacaktır.

Kutsal Kitap’ın kendi anlatımına göre tüm evren, “çok iyi” bir durumda, birkaç bin yıl önce altı güneş günü içinde yaratılmıştır.

“Güneş günü” derken bir tane gece/gündüz döngüsü oluşturan dünyanın, ekseni etrafına bir kez dönmesi (bugünün yaklaşık 24 saatlik bir dönemi) demek istiyorum. Yaratılış kitabının 1. bölümüne göre, ışık ve dünyanın gece/gündüz döngüsü birinci günde yaratılmıştır, ama güneş dördüncü günde yaratıldığına göre ilk üç günde güneş yoktu. Ancak, Kutsal Kitap, uzunluk konusunda ilk üç ile son üç gün arasında fark belirtmemekte ve dinlenme günüyle birlikte tüm sürecin bir hafta sürdüğünü söylemektedir. Bundan dolayı, rahat bir ifade olması için bugünkü günlere benzeyen güne “güneş günü” diyorum.

Çok zaman geçmeden iyi olan yaratılış, Adem’in Tanrı’nın yetkisine başkaldırması nedeniyle ölüm cezasına çarptırılmıştır. Sonra yeryüzünün yapısı Nuh zamanındaki tufan yoluyla değiştirilmiştir.

Kutsal Kitap, yaratılışın tam tarihini belirtmemektedir. Bunu şöyle anlıyoruz: bu tarihi Kutsal Kitap’tan hesaplamaya çalışan hemen hemen tüm uzmanların sonuçları birbirinden farklıdır. Belki de Kutsal Kitap tarihini vermiş ama biz kavrayamamışızdır. Ama Kutsal Kitap dünyanın yaşını aşağı yukarı birkaç bin yıl olarak belirtmektedir. Soy ağaçlarına ve diğer yerlere olabildiğince tüm aralıkları soksak bile (ve böyle yapmamız doğrulanamaz), Adem’in yaratılışı 12.000 yıl önce gibi bir zamana uzanır. Daha eski bir tarihi belirlemek, Kutsal Kitap’ı anlamsız bırakmak demektir. (Büyük olasılıkla gerçek tarihi 6.000 yıl öncesine yakındır).

Adem’den Önce Ne Kadar Zaman Geçti?

Kutsal Kitap’a inanan birçok uzmanın gösterdiği gibi, Yaratılış haftasının günlerinin uzunluğu Kutsal Yazılar’a göre altı güneş günüdür.2 Gün anlamına gelen İbranice yom sözcüğünün farklı anlamları vardır ve bazen belirsiz bir zaman dilimi anlamına gelebilmektedir. Eski Antlaşma’da 2000 kereden fazla geçen bu kelime, hemen hemen her zaman kesinlikle güneş günü anlamına gelmekte ve her zaman güneş günü anlamlı olabilmektedir. Belirsizlik varken Kutsal Kitap, kendisiyle yorumlanmalıdır; özellikle sözcüğün bağlamı (öncesindeki ve sonrasındaki cümleleri), sözcüğün Kutsal Kitap’taki farklı kullanılışları ve aynı konunun geçtiği diğer ayetler okunmalıdır. Aşağıda sıraladığımız nedenlerden dolayı, Yaratılış’ın birinci bölümünün bağlamının ve gün sözcüğünün kullanımının bir güneş gününü ima ettiğini bilmekteyiz.

İbranice yom kelimesi, örneğin “altı gün” ya da “üçüncü gün” gibi rakam ile birlikte kullanıldığı zaman, anlamı hep gerçek bir gündür (Yaratılış 1 dışında Eski Antlaşma’da yaklaşık 359 kez böyle kullanılmaktadır).3 Ayrıca, hep gerçek, günlük akşam ve sabah anlamına gelen akşam ve sabah kelimeleri, Yaratılış 1 dışında Eski Antlaşma’da yaklaşık 38 kez yom sözcüğünü tanımlamaktadır. Zaman veya belirsiz zaman dilimi anlamına gelen ve Yaratılış kitabın yazarının kullanabildiği birkaç tane uygun İbranice sözcük vardır, ancak yazar, güneş günü anlamına gelen tek İbranice sözcüğü olan yom’u seçmiştir. Böylece dilin kullanılış şeklinin tüm örnekleri yom’un birebir anlamını desteklemektedir. Yaratılış 1 niye kural dışı olsun? Bu gerçekler, bölümün akışı ve izleyen ayetler (Yaratılış 2:1-4), yom’un başka bir anlamı taşımasına izin vermemektedir. Yaratılış 1:1 – 2:4 açıkça, tam yazıldığı gibi, gerçek olayların sırasını vermek üzere yazılmıştır.

Üstelik Tanrı, gün sözcüğünü yanlış anlamayalım diye ilk kullanılışında onu tanımlamıştır. Tanrı, evreni ve dünyayı yarattıktan biraz sonra ışığı da yaratmıştır.

Tanrı, “Işık olsun” diye buyurdu ve ışık oldu. Tanrı ışığın iyi olduğunu gördü ve onu karanlıktan ayırdı. Işığa “Gündüz”, karanlığa “Gece” adını verdi. Akşam oldu, sabah oldu ve ilk gün oluştu. (Yaratılış 1:3-5)

Burada yom sözcüğü güneş günü veya gece/gündüz döngüsünün gündüz kısmı olarak tanımlanmaktadır. Ama yom sözcüğü, aynı zamanda döngünün tüm süreci için kullanılmaktadır. İngilizce day sözcüğü de her iki anlamı taşıyabilmektedir. George Washington’un yaşadığı günlerde gibi bir deyişte gün uzun bir zaman anlamına gelse de, Yaratılış 1’de gün sözcüğü açıkça uzun bir zaman anlamına gelmemektedir.

Biz yanlış anlamayalım diye belki de yom’u en açık tanımlayan ayetler, taş levhaya Tanrı’nın kendi parmağıyla yazılanlardır. On buyruğun dördüncüsü Şabat gününde dinlenme ile ilgilidir:

Şabat Günü'nü kutsal sayarak anımsa. Altı gün çalışacak, bütün işlerini yapacaksın. Ama yedinci gün bana, Tanrın RAB'be Şabat Günü olarak adanmıştır. O gün sen, oğlun, kızın, erkek ve kadın kölen, hayvanların, aranızdaki yabancılar dahil, hiçbir iş yapmayacaksınız. Çünkü ben, RAB yeri göğü, denizi ve bütün canlıları altı günde yarattım, yedinci gün dinlendim. Bu yüzden Şabat Günü'nü kutsadım ve kutsal bir gün olarak belirledim. (Mısır’dan Çıkış 20:8-11)

Bu bölümde, Tanrı bize altı gün çalışıp bir gün dinlenmemizi buyuruyor çünkü kendisi de göğü, yeri, denizi ve içlerindeki her şeyi yarattığı haftada altı gün çalışmış ve bir gün dinlenmiştir. Anımsa sözcüğünün İbranicesi, Çıkış 20:8’deki durum gibi, buyruk şeklinde kullanıldığı her seferinde, gerçek, tarihsel bir olay kastedilmektedir. Ayet 11’deki çünkü sözcüğü de gerçek, tarihsel bir olayı kastetmektedir. Böylece gerçek çalışma haftamızın günlerinin uzunluğu, yaratılışın gerçek günlerinin uzunluğuyla eşitlenmektedir. Gün kelimesinin bağlam içinde paralel kullanımları, yoruma kesinlik kazandırmaktadır. Bu iki kullanımda aynı kelimeler, aynı niteleyiciler, tek bir cümlede, aynı taş levha üzerine, aynı parmak aracılığıyla yazılmıştır. Sözcükler anlamlı ise, Tanrı düzgün yazabiliyor ise, o zaman yaratılış tıpkı bizim günlerimize benzeyen altı güneş gününde gerçekleşmiştir.

Dahası,yom’un çoğul şekli, yamim, Çıkış 20:11 ayeti dahil Eski Antlaşma’da 700 kezden fazla kullanılmakta ve hep birebir güneş günleri anlamına gelmektedir. Kutsal Kitap’ın yazarı olan Tanrı, bu olayı daha kesin bir şekilde nasıl ifade edebilirdi ki? Her şeyi altı güneş gününde yarattı!

Çıkış’taki ayetler insanların sorduğu başka bir sırrı da çözmektedir: “Her şeye gücü yeten Tanrı kuşkusuz tüm evreni bir anda yaratabilirdi. Bunun için niye altı gün harcadı?” Yanıt şudur: Tanrı çalışma haftamıza örnek oldu. Biz de altı gün çalışıp bir gün dinlenmeliyiz. Yedinci dinlenme günü Tanrı’nın mükemmel yaratma işini anımsatmaktadır.


Grafik:

Bir Gün Ne Kadar Uzundur?


Yaşlı-Yeryüzü Yaratılışçıları

Uzun devirleri Kutsal Kitap tarihine yerleştirmeye çalışan birçok Hristiyan yazar, yom kelimesinin birebir gün olan açık anlamını kabul etmekle birlikte, bilimin, dünyanın yaşlı olduğunu ispatladığını ve bu nedenle Kutsal Kitap’ın buna göre yorumlanması gerektiğini iddia etmektedirler. Calvin College’de çalışan Hristiyan jeoloji profesörü Dr. Davis Young’un sözlerine bakalım:

Yaratılış kitabının birinci bölümünün katı birebir yorumundan sapan sıkça rastlanan yorumlarına rağmen, on sekizinci yüzyıla kadar Hristiyan dünyasının neredeyse hemfikir olduğu, yeryuvarının yalnız birkaç bin yaşında olduğu inkâr edilemez. Yeryuvarına yönelik modern bilimsel araştırmaların gelişiminden önce bu fikir, kilise içinde sorgulanmamıştır.4

Dr. Young, kilisenin tarihsel görüşünün “genç-yeryüzü yaratılışı” olduğunu kabul etmekle birlikte farklı bir görüşü seçmiştir. Kariyerine genç-yeryüzü yaratılışçısı olarak başlamıştır, sonra yaşlı-yeryüzü yaratılışçısına “evrimleşmiş”; daha sonra tanrısal evrimci olmuş ve şu anda bilimin, dünyanın yaşlı olduğunu ve evrimden geçtiğini ispatladığını ve bu nedenle Kutsal Kitap’ın çok az gerçek bilimsel ya da tarihsel bilgi içerdiğini öğretmektedir. İnanlıların evrimi, Kutsal Kitap’a katmaktan vazgeçmelerini ve “Çerçeve Hipotezi”ni benimsemelerini önermektedir. Bu hipoteze göre Kutsal Kitap’ın geçmiş zaman hakkında gerçekleri sunduğu görünen bölümleri alegori olarak yorumlanmaktadır. Dr. Young Yaratılış kitabından tarihsel ya da bilimsel değil, yalnız “ruhsal” imaları toplamamızı desteklemektedir.

Dr. Young, kanısını özetleyen bir yazıda5 yedi adet “Sonuç ve Gelecek İçin Öneri” vermektedir. Bunların bazıları şöyledir:

Birebir yorum ve yaratılış günlerini jeolojik devirlerle bağdaştırma, müjdeci Hristiyanlar’ın terk etmesi gereken başarısız girişimlerdir [s. 291]…. Yaratılış 1-11 gibi jeoloji ile ilgili bölümlerle güreşecekken müjdeci uzmanlar, dünyanın çok yaşlı olduğunu, ölümün dünyada insandan çok daha önce var olduğunu ve küresel bir tufanın meydana gelmediğini gösteren jeolojik veri yığınıyla yüzleşmek zorundadır [s. 295].

Eski İsrail’in o zamandaki kültürel, tarihsel ve tanrıbilimsel konumunu vurgulayan yöntemler verimli olabilmektedir [s. 302].

Yaratılış 1 ve tufan öyküsünü bilimsel ve tarihsel kayıtlar olarak algılamaktan vazgeçersek iyi ederiz diyorum…. Yaratılış kitabı, iyice şekillenmiş düzenlerle, edebi biçimlerle, simgelerle ve imgelerle tanınan tarihsel bir bağlama ait Tanrı’dan esinlenmiş, eski Yakındoğu edebiyatıdır [s. 303].


Grafik:

YOM

Çünkü ben, RAB yeri göğü, denizi ve bütün canlıları altı günde yarattım, yedinci gün dinlendim. Bu yüzden Şabat Günü'nü kutsadım ve kutsal bir gün olarak belirledim. (Mısır’dan Çıkış 20:11)


Anlatı Mı Şiir Mi?

Bazı müjdeci Hristiyanlar Yaratılış kaydını, birebir anlamamızı gerektirmeyen, simgesel ve duygusal olarak esinlenilmiş bir destan olarak tanıtmaktadır. Kutsal Kitap’taki şiirler böyle mecazi dil içermektedir, ama Yaratılış 1 nasıldır? Şiir mi düzyazı mı? Onu birebir algılamamız gerekir mi gerekmez mi?

Yakın yıllarda, Yaratılış Araştırma Enstitüsü (ICR), Yaratılış 1’in doğasını incelemek üzere The Master’s College’de görev yapan Dr. Steven Boyd’u atamıştır. Bu bölüm gerçekten tarihsel bir anlatı olarak mı algılanmalı, yoksa bu bölüm yaratılış hakkında kesin gerçeği sunmayabilen bir şiir midir? Bu proje, ilerdeki bölümlerde daha çok inceleyeceklerimize önayak olan “RATE” (Radioisotopes and the Age of the Earth – Radyoizotoplar ve Yeryüzünün Yaşı) girişiminin bir parçasıydı. Bilim insanları sonuçların Kutsal Kitap ile uyum içinde olduğundan emin olmak istediler. Önce bir fizikçi sonra da İbranice uzmanı olan Dr. Boyd’un, bu görev için çok uygun bir özgeçmişi vardı.

Şiirler birçok tarihsel gerçek içerebilmektedir. Çünkü Tanrı kendi isteğine göre süslü yazabilmektedir, ama anlatı tarzındaki bölümler öykünün zamanı, yeri, detayları, kişileri ve olayların sırasını vermektedir. Dr. Boyd Kutsal Kitap’ın her tarz yazısıyla ilgili kapsamlı istatistiksel bir çalışma yapmıştır. Vardığı sonuç, anlatı bölümlerindeki fiil zamanlarının ve biçimlerinin şiirlerdekilerden çok farkı olduklarıdır.6

Yaratılış 1:1 – 2:3 bölümü, Mezmur 104 gibi açıkça şiirsel olan bölümlerle karşılaştırıldığında, Yaratılış kitabının yaratılış öyküsünü, belki de tüm Kutsal Kitap’taki en çok anlatısal kısmı olarak saptamaktadır. Bu bölümün içinde, bölümün olguların düz bir anlatımı ya da bayağı tarihi olarak anlaşılmamasını gerektiren hiçbir ipucu yoktur. Bu fiil zamanlarının kullanımları üzerine yapılan araştırma, Eski Antlaşma’daki anlatım ile şiirsellik arasındaki farklılığını belirtmek için, o zamana kadar yapılan belki de en dikkatli ve en uygulanabilir çalışmadır. Bu araştırma ile Yaratılış 1:1 – 2:3 ayetlerinin şiir değil, açık anlatım olduğu ve tarihsel gerçekleri iletmek amaçlı olduğu sonucuna varılmıştır. Kutsal Kitap’ı tek başına konuşturursak, varacağımız tek geçerli sonuç, Tanrı’nın her şeyi çok uzun olmayan bir zaman zarfından önce, altı birebir günde yarattığıdır.

Belli Olandan Kaçınma Çalışmaları

Şimdi, Wheaton College’de biyolog olan Dr. Pattle P.T. Pun’un görüşüne bakalım. Dr. Pun bir çeşit yaratılışa inanmakta ama Tanrı’nın milyarlarca yıl sürecinde yarattığını savunmakta ve kendisinin Wheaton’un bilim kadrosundaki en muhafazakâr profesörlerden biri olduğunu iddia etmektedir. Dr. Pun’un Kutsal Kitap hakkında ne dediğine bakalım:

Bilimin ortaya koyduğu yorumbilgisinin dikkate alınacak hususları bir yana, [özgün metinde kalın font yoktu] Yaratılış kitabının en düz anlamının, Tanrı’nın göğü ve yeri altı güneş gününde yarattığı, insanın altıncı günde yaratıldığı, ölüm ve kargaşanın Adem ve Havva’nın günaha düşüşünden sonra dünyaya girdiği ve tüm fosillerin ancak Nuh’un ailesini ve onlarla birlikte hayvanları sağ bırakan afetsel ve küresel tufanın sonucu oluştuğu açıktır.7

Dr. Pun, Kutsal Kitap’ın hatasızlığına inandığını ısrar etmesine rağmen, bu alıntıya göre, Kutsal Kitap dünyanın erken dönemine değindiği zaman, sözlerinin düz anlamına güven duyulamaz. Yaratılış kitabının yazarının, birebir bir anlam amaçladığı Dr. Pun için bile belli olmasına rağmen, anlatımın dünyevi bilime uyacak bir yorumbilgisine göre anlaşılması gerektiğini ifade etmektedir.

Not: Yorumbilgisi Kutsal Kitap’ı yorumlama yöntemidir. Muhafazakâr Kutsal Kitap uzmanları tarihsel ve dilbilgisine uygun bir yorum yöntemi kullanarak, yazarın okuyucularına iletmek istediği asıl anlamı algılamaya çalışmaktadır. Dr. Pun dünyanın erken dönemi için dünyevi bilime uyacak bir yorum yöntemini onaylamaktadır.

Yaşlı-yeryüzü yanlıları olan Bradley ve Olsen de Kutsal Kitap’ın bağlam içindeki ayetlerinin genç bir dünyaya işaret ettiğine katılmaktadırlar. Ama son cümlelerinden anlaşılacağı gibi başka nedenlerden dolayı dünyanın yaşlı olduğuna inanmayı seçmişlerdir. Bilimin, dünyanın yaşlı olduğunu ispat ettiği ve Yaratılış 1 ile Çıkış 20:11 genç bir yaratılışı tarif ettiği için, buna benzer ayetlerin birebir anlaşılmaması gerektiğini ifade etmişlerdir.

İbranice yom ve çoğul şekli olan yamim sözcüğü, Eski Antlaşma’da 1.900 kereden fazla kullanılmaktadır. King James tercümesinde bunların yalnız 65’i gün olmayan bir zaman dilimi olarak çevrilmiştir. Söz konusu olan Yaratılış 1 dışındaki sıra sayısını izleyen yom’un 200’den fazla kullanımlarının tümü, normal 24 saatlik bir gün ifade etmektedir. Üstelik yamim’in 700’den fazla kullanımının hepsi normal bir gün ifade etmektedir. Bu nedenle [genç-yeryüzü yanlıları tarafından] Çıkış 20:11’de geçen yamim’in anlamının da altı normal gün olması gerektiğini tartışılmaktadır.

Ancak bu tartışmaların ortak bir yanılgısı vardır. Eski Antlaşma’nın başka hiçbir yerinde, birden fazla ve/veya birbirini izleyen bilirsiz zaman dilimlerini tarif etme amacı bulunmamaktadır.8 [Kalın font eklenmiştir.]

Yorum kurallarının hepsi, Yaratılış kitabının bu temel bölümlerinde gün’ün birebir anlamını desteklediğini anlayan bu (samimi Hristiyan olan ve evrimci olmayan) bilim insanları, Yaratılış 1 ve yaratışı tarif eden diğer ayetlerin, “sözcüğün anlamını bağlam tanımlar” kuralının yalnızca istisnaları olduğu konusunda ısrar etmektedir.

Bu yazarlar Yaratılış 1’in “birden fazla ve/veya birbirini izleyen bilirsiz zaman dilimlerini” tarif ettiğini nereden biliyorlar? Bu görüşü Kutsal Kitap’la geliştirmedikleri ortadadır. Bazı dünyevi bilim insanlarının yorumlarına bakarak ikna olmuşlardır. Bu sayede Kutsal Kitap’a uzun zamanları sokmaya çalışmanın yanı sıra, Kutsal Kitap’ın (kendileri için bile) açık anlamı önüne, bilim insanlarının fikirlerini koymuş vaziyettedirler.

Aslında Kutsal Kitap açıkça konuşmaktadır. Asıl soru, onun ne dediği değil, onun anlatmak istediğinin gerçekten onun dediği ile aynı olup olmadığı ve buna inanıp inanmayacağımızla ilgili sorulardır.

Dünyevi bilim insanlarının çoğu genç yeryüzü yanlılarının yanıldıklarını düşünmektedir. Ama bu dünyevi bilim insanları, Kutsal Kitap’ı dikkate almamaktadırlar ve büyük olasılıkla ne uygun Kutsal Kitap yorumbilimiyle ne de dünyanın genç olduğunu destekleyen iyi bilimsel verilerle karşılaşmışlardır. Onların düşüncelerine göre Kutsal Kitap ne derse desin yaşlı-yeryüzü fikri doğru olmak zorundadır. Ama bu bilim insanları, sözde Kutsal Kitap’a inanan yaratılışçıların, Kutsal Kitap’ın açıkça reddettiği bir şeye sarılmak için Kutsal Kitap’ı ve normal yorum yöntemini çarpıttığını gördüklerinde, ne düşüneceklerdir? Kutsal Kitap’a inandığını söylemeyen İbranice uzmanı olan Dr. James Barr’ın şu sözleri yerindedir:

Herhalde, benim bildiğim kadarıyla, dünyanın herhangi birinci sınıf üniversitelerinde çalışıp da Yaratılış 1-11 yazar(lar)ının okurlarına şu düşünceleri iletmek istediğine inanmayan hiçbir İbranice ya da Eski Antlaşma profesörü yoktur: (a) Yaratılış bizim yaşadığımız 24 saatlik günler gibi altı günlük bir süreçte var olmuştur. (b) Yaratılış’taki rakamları basitçe toplayarak dünyanın başlangıcından Kutsal Kitap öyküsünün sonraki kısımlarına uzanan bir zaman dizini sağlanmaktadır. (c) Nuh tufanı küreseldi ve gemi içindekiler hariç tüm insan ve hayvan yaşamını yok etmiştir. Ya da farklı bir şekilde söylemek gerekirse, benim bildiğim kadarıyla, yaratılış “gün”lerinin uzun zaman dilimleri olduğu, yaş rakamlarının zamandizinsel olmadığı ve tufanın sadece Mezopotamya’yı kapsayan yerel bir tufan olduğunu savunan tartışmaları ciddiye alan bir profesör yoktur herhalde.9

Dünyanın önde gelen Eski Antlaşma İbranicesi uzmanlarından birisi olarak tanınan Dr. Barr, Kutsal Kitap’ın tarihselliğine inandığını söylememekte, ama yine de değerli bir İbranice uzmanının, Yaratılış kitabındaki anlatının birebir anlaşılmak amacıyla yazıldığı ve genç bir yaratılış ile küresel bir tufandan söz ettiği sonuçlarına haklı bir şekilde varacağına açıkça ısrar etmektedir. İmanlı olmayan bir uzman bile Yaratılış kitabını bu kadar dikkate alıyorsa, Kutsal Kitap’a inandıklarını söyleyen Hristiyanlar’ın Yaratılış kitabını ne kadar çok ciddiye almaları gerekmektedir…

“Uzun” Günler Kavramı Faydalı Değildir

Bütün bunların yanı sıra, Yaratılış günleri uzun zamanlar olsa bile ve Yaratılış kitabının yaratılışın her hangi bir tarihsel açıklamasını vermekte ise, Yaratılış günlerini “jeolojik zaman” ile eşleştirmeye çalışanlar bir takım sorunla karşılaşacaktır. Çünkü Kutsal Kitap’ta verilen yaratılış sırası çoğunluktaki bilim insanlarının görüşüne göre nesnelerin ortaya çıkışından çok farklıdır. Bu iki görüş aynı öyküyü anlatmamaktadır. İkisini uzlaştırma çabaları hep Kutsal Kitap’ın kötü bir şekilde çarpıtılmasıyla sonuçlanmaktadır. Sözleri yukarda aktarılan Dr. Young, Yaratılış kitabının tarihsel bilgi içerip içermediğini tartışarak belki de daha tutarlı bir davranış sergilemektedir.


Grafik:

Kutsal Kitap Görüşü İle Dünyevi Görüş Arasındaki Çelişkiler


Kutsal Kitap’a Göre Ortaya Çıkış Sırası

Evrimsel Ortaya Çıkış Sırası



1. Başlangıçta madde Tanrı tarafından yaratılmıştır

1. Başlangıçta madde vardı

2. Güneş ve yıldızlardan önce Dünya

2. Dünya’dan önce güneş ve yıldızlar

3. Karadan önce denizler

3. Denizlerden önce kara

4. Güneşten önce ışık

4. Dünya’nın ilk ışığı olan Güneş

5. İki su tabakası arasına atmosfer

5. Bir su tabakası üzerine atmosfer

6. İlk yaratılan yaşam çeşitleri olan kara bitkileri

6. İlk çıkan yaşam çeşitleri, deniz organizmaları

7. Balıklardan önce meyve ağaçları

7. Meyve ağaçlarından önce balıklar

8. Böcekten önce balık

8. Balıklardan önce böcekler

9. Güneşten önce karadaki bitkiler

9. Karadaki bitkilerden önce güneş

10. Kara memelilerinden önce deniz memelileri

10. Deniz memelilerinden önce kara memelileri

11. Kara sürüngenlerinden önce kuşlar

11. Kuşlardan önce sürüngenler

12. Ölümün nedeni olan insan

12. Ölüm insandan önce gelen bir gerekliliktir


Grafik:

Bitkiler Alt Omurgalılar Memeliler


Yeni yaşam türünün dünyaya giriş oranı =>


Yaratılış Günleri

Zaman =>


Bazı yaratılış olaylarının üst üste binme hipotezi


(Hugh Ross’un Genesis One: A Scientific Perspective, 1983 eserinden yeniden çizilmiştir)


Üst Üste Binen Günler

Bu nedenle, Kutsal Kitap’ı bazı dünyevi bilim insanlarının gerçek diye ısrar ettikleriyle bağdaştırmak amacıyla, yaşlı-yeryüzü yanlısı ve Hristiyan gökbilimcisi olan Dr. Hugh Ross’un, Kutsal Kitap’ı yeniden yorumlama çabalarında her yola başvurmasını anlamak ve takdir etmekte zorluk çekmekteyiz. Yaratılış günlerinin hem milyarlarca yaşındaki evren ve dünya kavramına uyacak kadar uzun olduklarını, hem de günlerin üst üste bindiklerini ileri sürmektedir. Yani, o, yaratılış günlerindeki gerçekleşen olayların önceki ve sonraki günün olaylarına karıştığını söyleyerek Kutsal Kitap’taki yaratılış sırası ile standart evrimci jeolojik zamana göre nesnelerin ortaya çıkış sırası arasındaki belli uyumsuzluğu çözdüğünü iddia etmektedir.

Örneğin, Kutsal Kitap meyve veren ağaçların üçüncü günde, ama omurgasızlar dâhil deniz yaşamlarının beşinci gününde yaratıldığını belirtmektedir. Evrimsel düşüncede bu sıra terstir. Omurgasızlar erken çıkmış ve meyve ağaçları çok daha sonra evrimden geçmiştir. Bu düşünce yanlıları, beşinci günün, ikinci günden altıncı güne kadar ve üçüncü günün ikinci günden beşinci güne kadar uzadığını iddia ederek sıraları yeniden düzenleyebilmektedir. Ama Kutsal Yazılar’ın, böyle çıkarcı bir şekilde çevrilmesinden sonra hiçbir anlamı kalmamaktadır. Çünkü geçmiş zamanın herhangi bir yapılandırmasına uydurulabilir hale gelmiştir. Dr. Ross’un buraya yeniden çizilen grafiği, Kutsal Kitap inanlılarının birçoğunu gücendirmiştir.

Eskiden Dr. Young benzer bir senaryoyu önermişti. Onun üst üste binen günler grafiği, gerçeği söylemek gerekirse, iğrençtir. Artık Yaratılış kitabının tarihselliğinden tamamen uzaklaştığı için, bu görüşü tutmamaktadır. Yine de, grafiği, Kutsal Kitap’ı evrimle ve yaşlı-yeryüzü görüşüyle bağdaştırmak için bir insanın ne kadar uğraşması gerektiğini resimlemektedir.

Dr. Ross, Kutsal Kitap’ın kesinlikle yaşlı-yeryüzü görüşünü öğrettiğini bile iddia etmiştir. Ancak Kutsal Kitap’ın büyük patlama ve yaşlı-yeryüzü fikirlerine uyduğuna tatmin olunca bir Hristiyan olmaya karar verdiğini söylemektedir. (Birçok dünyevi gökbilimci verilere daha iyi uyacak bir kuramı aramalarına rağmen, şimdi o, katı bir şekilde, büyük patlamayı Tanrı’nın yaratma yöntemi olarak savunmaktadır).


Üst grafik:

Altı Yaratılış Gününün Yaratıcı Olayları

(Davis Young, Christianity and the Age of the Earth, 1982 eserinden yeniden çizilmiştir)


Güneş Sistemi + Yıldızlar Okyanus + Atmosfer Bitkiler Kuşlar Memeliler İnsan


Orta grafik:

Varsayım

Kutsal Kitap Tanrı Sözü’dür =>


Doğalcılık * Evrim * Yaşlı yeryüzü gibi bazı dünyevi bilim insanlarının hatalı yorumlarının VERİolduğu sanılmakta =>


“Kanıtlanmış” bilime uymak üzere sunulan Kutsal Kitap Yorumları

*Tanrısal Evrim *Boşluk Teorisi

*Gün-Devir Teorisi *Çerçeve Hipotezi

*Aşamalı Yaratılış *Yerel Tufan

Birçok Hristiyan’ın kullandığı hatalı düşünce süreci


Alt grafik:

Çünkü Müjde'den utanmıyorum. Müjde iman eden herkesin –önce Yahudiler'in, sonra Yahudi olmayanların– kurtuluşu için Tanrı gücüdür.” (Romalılar 1:16)


Bazı Hristiyanlar, özellikle bilimde eğitilmiş olanlar, dünyevi bilim insanlarının, çoğunluğu oluşturan bugünkü görüşü ne olursa olsun, “bilim nasıl yanlış olabilir ki?” diye düşünerek o görüşe katılma gereği hissetmektedirler. Böyle düşünmelerinin sebebi belki meslektaşları tarafından tanınma ve kabul edilme isteği olan akran baskısı, belki de bilim insanlarının geçmiş zamanı yeniden yapılandırabilmelerine karşı duydukları fazla bir güvendir. Ama nedeni ne olursa olsun birçok Hristiyan, bilimin çoğunluk görüşünü kabul etmekte ısrar etmektedir.

Maalesef, sorun burada bitmiyor. İsa Mesih’in açık öğretileri dâhil, Yeni Antlaşma’nın birçok önemli doktrini yaşlı-yeryüzü görüşünü benimsemek aracılığıyla baltalanmaktadır. Bunlar sonraki bölümlerde incelenecektir.

Kutsal Kitap’a inanan Hristiyanlar, gerçek olarak saydıkları bilimin Kutsal Kitap’la uyumlu olmasını beklemektedir. Bundan dolayı, birçok kişi ikisinin bir şekilde birleştirilmesi gerektiğini düşünmektedir. Söz konusu evrim ve yaşlı-yeryüzü fikirleri olduğu zaman, bu birleştirme tanrısal evrim, aşamalı yaratılış, boşluk teorisi, gün-devir teorisi ya da çerçeve hipotezi şeklinde görülmektedir. Her durumda Kutsal Kitap zarar görüp dünyevi bilim insanlarının düşünceleri önüne eğdirilmektedir. Tabii ki de bu durumda, bilim insanları görüşlerini değiştirmekte ve Kutsal Kitap’ın yeniden yorumlanması gerekmektedir.

Kutsal Kitap’ın gerçek olduğunu ve eksik olan bilimsel bir verinin Kutsal Kitap çerçevesine göre yorumlanması gerektiğini kabul etmek çok daha iyi bir yaklaşımdır. Kutsal Kitap’ın doğru olduğunu varsayarak adım attığımız zamanlarda, içimizdeki Kutsal Ruh’un tanıklığı bize yol gösterirken daha iyi bilimsel çalışmalar yapabilmekteyiz. Yine de, Kutsal Kitap yorumunun inceliklerini bazen kaçırabildiğimizi ve bilimsel gözlemlerin zor ayetleri anlamamıza yardımcı olabileceğini kabul etmeliyiz. Böyle yaparak, araştırmalar devam ederken, hem Kutsal Kitap’la ilgili hem de bilimle ilgili kavrayışımızı genişletebiliriz. Böyle yapsak bile, tam bir kavrayışa erişeceğimize dair bir garanti yoktur, ama en azından bu tür bir yaklaşım bir Hristiyan’ı, değişen günlük “bilimsel” görüş tarafından rehin tutulmasından korumaktadır.

Kişisel inançlara bağdaştırmak üzere Kutsal Kitap’ı çarpıtma tuzağı büyük zararlar getirebilmektedir. Kutsal Kitap’ın doğrulanması için bilime başvurmamalıyız. Zaten, Kutsal Kitap’ın bizim yardımımıza ihtiyacı yoktur. Ayrıca, bizler de Kutsal Kitap’a yorum getirmek için bilimsel görüşlere başvurmamalıyız. Kutsal Kitap kendi kendini yorumlar. Sadece ona inanmalıyız.

Eğer Kutsal Kitap doğruysa, çalışması gerekir, delillerle uyumlu olmalıdır. Bu kitabın savına göre de öyledir. Bilimsel verileri yorumlamak için Kutsal Kitap’ı ve onun geçmiş zaman hakkındaki anlayışını kullanmalıyız. Her şeyi Kutsal Kitap’a boyun eğerek yapmalıyız. Çünkü böyle yaptığımızda, deliller yalnız Kutsal Kitap’la uyumlu olmakla kalmaz, aynı zamanda Kutsal Kitap’ı destekler ve imanımızı yüreklendirirler.


SORULAR


1. Kutsal Kitap modelinin evrim modelinden farklı olan birkaç yönünü listeleyiniz.

2. Yaşlı-yeryüzü savunucularının, Yaratılış kitabının birinci bölümündeki “gün” kelimesinin uzun bir zaman dilimi anlamına geldiğini gösteren en iyi Kutsal Kitap delili nedir? “Gün”ün aslında güneş günü anlamına geldiğini gösteren deliller nelerdir?

3. Bazı müjdeci Hristiyanlar Yaratılış 1 ile ilgili neden “üst üste binen günler” kuramına başvurmaktadır? Sözde, bu kuram hangi problemi çözmektedir?

4. Kutsal Kitap’a göre yaratış sırası ile evrim kuramına göre ortaya çıkış sırası arasında on iki farklılık sıralanmıştır. Bulara ek olarak birkaç adet farklılık daha listeleyiniz.