Tarihte ve dünyada eşsiz bir bilgeliğe ve efsanevi hazineleresahip olan Süleyman, bu özelliklerinden ötürü yaşamın tüm karmaşık yönlerini inceleme fırsatına da sahip oldu. Vaizkitabı, yeryüzüne ait günlerin gerçek anlam ve mutluluk kaynağını araştıran Süleyman’ın,Kutsal Ruh’un esini altındaki incelemelerinin kaydıdır. Vardığı sonuç da şudur: Tanrı’ya bağlılık dışında yaşamın her yönü boştur. Güç,şöhret ya da zevkler; hiçbir şey insanın yüreğindeki boş-luğu dolduramaz. Gerçek mutluluk yalnız Tanrı korku-suyla (Kendisine derin saygıyla) O’nu onurlandırıp sözü-nü dinlediğimiz zaman mümkündür!
Vaizbölümü, isminden anlaşıldığı gibi bir vaaz şeklindedir. İb-ranicesi “koheleth” olan bu kelime, kitabın içinde yedi kere geçmek-tedir; fakat Eski Antlaşma’nın başka hiç bir yerinde tekrarına rastlan-mamaktadır.
Yazarı: İleri sürülen isimler arasında Süleyman enyüksek olasılığa sahiptir. Fakat uzmanlar bu konuda aynı görüşü paylaşmamaktadırlar.
1. Yazarın Süleyman olduğunu reddedenler. En başta Mar-tin Luther olmak üzere birçok Kutsal Kitap bilgini bu görüştedir. Gerekçeleri de şöyle:
a. Tarihsel ortamla ilgili ipuçları Süleyman’ın zamanıyla uyumlu değildir.
b. Giriş bölümünde Süleyman yazar olarak değil, baş kahraman olarak gösterilmiştir. Özdeyişlerve Ezgilerbölümlerinde öyle değildir.
c. İbranicesinde Aramiceetkiler görülmektedir ve stili daha çok sürgün sonrası dönemin dilini andırmaktadır.
2. Yazarın Süleyman olduğunu savunanlarise (yine çok sa-yıda Kutsal Kitap bilgini), şu gerekçeleri göstermektedirler:
a. Yazar kendisinin Süleyman olduğunu ima eder (1:1, 12; 2:7, 9; 12:9). Bu bir taklit olsaydı, İsrail’in eski uzmanları durumu bilip Kutsal Kitap dizinine girmesini engellerlerdi.
b. Her ne kadar çok sonradan kimi hahamlar, metnin “Hizki-ya’nın adamları” tarafından düzeltilmiş olmasına ihtimal verseler de, bütün Yahudi rivayetleri, Vaiz bölümünü Süleyman’a mâlederler!
c. Yazar kendini birçoközdeyişi yazan ve derleyen kişi olarak tanıtır (12:9; 1Kr.4:32 ile karşılaştırın).
d. Yazar bir başkası olsaydı, onun da Süleyman kadar bilge, zen-gin, şöhretli, kadınlara düşkün ve deneyim birikimi bulunan birisi olması gerekirdi. Sizce bu mümkün mü?
Tarihi: Eğeryazar Süleyman ise, kitabı hayatının son yıllarında yazmış olabilir. Rivayetler ona mal edilen üç kitabı da şöyle sıralıyor: Ezgiler Ezgisi onun gençlik kitabıdır, Özdeyişlerbölümü onun olgunluk dönemine aittir, Vaizkitabı ise ihtiyarlık döneminin eseridir. Bu görüş üç kitabıniçeriği ve amacıyla uyum göstermektedir. Böy-lece Süleyman,ömrünün son aşamasında bize yaşamın gerçek anla-mını açıklamaktadır. Bundan ötürü İ.Ö. 935 yılını yazılış tarihi olarak düşünebiliriz.
Süleyman’ın iktidarı, Davut’unfetihleri ile Mısır’ın İ.Ö. 926’da tekrardan güçlenmesi arasındaki yıllarda tam bir barış ve refah dö-nemi olarak geçti. Komşu ülkelerle kurduğu ilişkiler ve yaptığı an-laşmalar sayesinde, bütün Ortadoğu tam bir zengin ticaret ve fikir alış verişi dönemi yaşadı. Önde gelen birçok kişi, Süleyman-ın bilgeliği, zenginliği, görkemi ve ününe kapılıp ona akıl danışmışlardı. Bu özel dünya barışı döneminde mimarlık, edebiyat ve bütün sanatlar bir hayli gelişmiştir...
Ruhsal Ortamı: Ruhsal yaşam açısından, bu dönem yine eşsiz oldu. Tapınağın Kudüs’e getirilmesi(Davut) ve yenisinininşa edil-mesiyle (Süleyman) bu dönem, İsrail’de bir merkez olarak tapınaktaodaklanan ibadetin tam bir birlik içinde geliştiği tek dönemdir. Babası Davut gibi Süleyman da müziğe ve edebi sanatlara çok büyük bir önem verdi. Buna paralel olarak Kutsal Yasa üzerine derin incele-meler ve yorumlar yapılması için bu kadar elverişli başka bir dönem belki asla olmamıştır.
Ne var ki, iktidarının ortasında kral Süleyman sayısız eşlerinimemnun etmek için dinler arası ekümenik (birleştirici) bir yaklaşım göstermeye başladı. Eşleri için, kimi dinlerce kutsal sayılan “yüksek yerler”de (tepelerde) sunaklar ayarladı (1Kr.11:7,8). Bu, düşünce tar-zını ve Tanrı’yla olan ilişkisini kökünden etkiledi ve bozdu. Öyle ki, ölümünden hemen sonra krallık parçalandı!
Hayatının sonuna doğru bundan tövbe ettiği sanılmaktadır. İşte Vaizkitabı bu acıklı ruhsal çöküşten sonra, Süleyman’ın çıkardığı dersleri kaydedip yaşamın asıl amacı üzerine önemli düşünceler aktar-maktadır.
İsrail’in ruhsal yaşamına üç değişik türde önder yön veriyordu.Bunlar; kâhinler, peygamberler ve bilginlerdi (bkz. Yer.18:18). Süley-man bu bilginlerin yalnız en büyüğü değil, belki aynı zamanda onlara bir ekol olarak başlangıcı sağlayandı. Peygamber, Tanrı’dan söz ge-tiren kişidir. Ama bilginler (bilge kişiler), olayları ve in-sanları inceleyip deneyimin verdiği yetkiyle ders veren ki-şidir. Bir nevi “dede” olarak, geçen nesillerin ya da eskibilginlerin bilgeliğini ve kendi birikimlerini, özdeyişler ve hikmetli sözler olarak aktarıyorlardı. Hayatın her soru işareti veya ka-rar kavşağı için uygun bir cevabı olan danışmanlardı.
Davut’un döneminde kendisine öğüt veren kâhin Sadok ve pey-gamber Natan dikkat çekmektedir. Ama Süleyman’ın yanında kendi-sine öğüt veya uyarı getiren hiçbir danışman görülmemektedir. Süley-man’ın bilgeliği bu denli üstündü! (bkz. 1Kr.3:28; 4:29-34; 8:14 vd.). Bu bilgeliğin ürünü, pratik öğütler olarak Özdeyişlerkitabında, ya-şam felsefesi olarak Vaizbölümünde saklıdır.
Ana Hatları: Vaiz kitabı şu iki ana kısma ayrılır:
a) Güneşin ‘Altındaki’ Yaşam(bölüm 1 – 10) ve
b) Güneşin ‘Üstündeki’ Yaşam(bölüm 11 – 12).
Bu iki kısım da şu başlıklara bölünebilir:
a) Bölüm 1-2 Beklentilerin Boşluğu
Bölüm 3-7 Mülkiyetin Boşluğu
Bölüm 7-10 Yaşamın Geçiciliği
b) Bölüm 11-12 Boşluğun İlacı: Tanrı!
Bölüm 1–6. Yaşamın Anlamını Araştırırken...
Okunacak Ayetler: 1 ve 2. Bölüm
İnsan, gerçeği kendi aklının veya doğanın sınırları içinde bul-maya her çalıştığında ‘çıkmaz sokağa’ girer. Tanrı’nın kimi isteklerini bazen tam olarak anlamayabilir ve gereksiz bulabiliriz. Hepimiziniçinde, “Bir de ben kendim deneyeyim…” diyen bir ‘isyancı’ vardır. Tanrı, Süleyman’a bilgelik armağanını verdi, ama Süleyman belli bir noktadan sonra kendisinden kaynaklananbir bilgelikmiş gibi Tan-rı’dan bağımsız olarak yaşamın tadını çıkarmak ve anlamını bulmak istedi. Sonuç: tat alamadı, anlam da veremedi! Fakat yine de bu çok yararlı oldu; çünkü Rab’bi tanımayan birçok insanın içinde bulunduk-ları durumu (çıkmazı) tanımladı ve yaşamın gerçek anlamının Tan-rı’da olduğunu gösterdi.
• Günümüzde bir insanın değeri bilgisi, kariyeri, gücü (nüfuzu),ünü, malları, veya benzerleriyle ölçülür. Bunlara göre başarılıveya başarısız sayılır. Bu açıdan kral Süleyman başarınınbütün ön koşullarına sahipti! Fakat bütün bunlarda ne bul-du? Değerlendirmesinebir bakalım: “Zevkler… boş şeydir; gülmek… delilik. Altın ve gümüş ya da insan bilgeliği…bunlara ulaşmak için katlanılan zahmetler… hepsi boş ve sıkıntı verir” (2:1-11).
• Modern toplum gittikçe manevi değerleri unutup yaşamın anlamı-nı daha çok maddi değerlere indirgemektedir. Fakat bu insanın yüreğinde çok büyük bir boşluk yaratır. Maneviyatın kabul edilmediği bir yaşamın anlamını ararken, 20. yüzyılda va-roluşçuluk adı altında felsefe, yaşamın tek gerçeği bireyintecrübe ettiği duygular ve hislerdir sonucuna varır. Günü-müzde bunalımın (depresyon) toplumumuzun baş ‘hastalığı’ ol-masının nedeni de budur! Bu düşünce sistemi insanı, en gerçekçi duygu sanılan intihara kadar sürükler...
• Ne var ki, Süleyman yaşama ve amaçlarına Tanrı’nın bakış açı-sından, nimetlere de O’nun armağanları olarak baktığında, kendi yaşamı da birden anlam kazanmıştır! (2:24).
“Yaşamın amacı ve anlamı nedir?” sorusunun cevabı, “nedir?” diye değil, “kimdir?” diye sormakta saklıdır!
• Yaşama ancak bu şekilde baktığımız zaman gerçekten ondan zevk alabiliriz. İncil, “Zevkalmamız için bize her şeyi bol bol veren Tanrı”yı tanıtır (1Ti.6:17). Anahtarı da 1. Timoteyus 4:4ve Filipililer 4:4 verir. Bu anahtar nedir?
Bölüm 7–12. Yaşamın Anlamını Keşfederken...
Okunacak Ayetler: 7, 9 ve 12. Bölüm
Bu noktaya kadar ‘vaiz’ yaşamın sorunlarına, belli başlı bir çö-züm aramadan değinmiştir. Ama yaşamın kalıplarına ve anlaşılmaz-lıklarına daha da derinden daldıkça, çözüm de kendini göstermeyebaşlar. Tanrı’dan kork! Bilgelik akılsızlığa dönüştüğünde Tanrı’dankork (7:18). Tanrı’nın davranışları anlamsız geldiği zaman,Tanrı’dan kork (8:12-13). Her şey söylenip yapıldıktansonra, Tanrı’dan kork (12:13), çünkü insanoğlunun sahip olduğu gerçek anlam, sadece Tanrı’yı sayanlara ulaşır.
• İşte 1. ve 2. Timoteyus mektuplarının bizlere kazandırmaya çalış-tıkları “tanrısayarlık”5da budur! ABC dizininde “Tanrı yolu” ifa-desinin geçtiği ayetleri bulup – eski çeviriye göre – “takva”nınanlamını her ayete göre tanımlayınız:
Elinden alınamayacak şeyi tutmak için tutamayacağı şeyi bırakan kişi, işte gerçek bilge odur.
• Vaizbölümünde ilginç bir şey daha bulunmaktadır. Tanrı’dan“Yaratan” olarak söz eden Eski Antlaşma’nın ilk bölümüdür. Ve Tanrı için “yaratan”dan başka bir sözcük kullanmamaktadır. Bu-nun iki nedeni vardır. Birincisi, yaşamın değerini O’nu saymadan bulmaya çalışırsak, Tanrı’yı sadece bizden uzak bir güç olarak görürüz. İkincisi; O’nu keşfettiğimizde, fiziksel, duygusal veya ruhsal, bütün ihtiyaçlarımıza, Kendisinin her şeye cevap olduğu-nu anlarız. Çünkü ihtiyacı yaratan, çözümü de yaratmıştır!
• Vaiz’in en dokunaklı bölümlerinden biri, mecazi olarak yaşlanma sürecini anlattığı ayetlerdir (12:1-7). Hepimiz yaşlılığın sıkıntılarına yakalanacağız, bu yüzden öğüt açıktır. “Gençliğinin günlerinde seni Yaratan’ı hatırla” (12:2). Herkes ve bütün yaş grupları için bundan daha iyi bir öğüt olamaz!
Uğrunda ölmeye bile değer bir amaç için yaşadığından emin ol! Bu ne olabilir? 11. bölüm, bu amacın, “ekmeğin”, yaniRab’bin Sözü’nün tohumunu etrafa saçmak olduğunu hatır-latır (11:1-6).
• Eski Antlaşma’nın bölümlerinden Vaizbölümü, son yargı günü ve sonsuz yaşam üzerinde ısrarla durur (3:11, 17; 11:8, 9; 12:5, 7, 13, 14). Böylece Vaiz’in vardığı önemli sonuç şudur: “Her şey duyuldu, sonuç şu: Tanrı’ya saygı(Tanrı’dan kork) göster, buy-ruklarını yerine getir,çünkü insan yaşamının bütün anlamı bu-dur. Tanrı, ister iyi ister kötü olsun her işi, her gizli şeyi yargı-layacaktır” (12:13-14).
____________________________
1) Vaiz çağdaş yaşamın hangi soru ve sorunlarına cevap vermektedir?
2) Neden ‘Tanrı korkusu’ yaşama gerçek bir anlam kazandıran ruhsal değerdir?
3) Rab’den aldığımız armağanları (yetenekleri) Rab’bin hizmetinde kullanmadığımız takdirde hayatımızda neler yanlış gider?