DÜNYA’NIN YARATILIŞI ANLATISI SÜMERLERDEN KOPYA MI EDİLDİ?


img




Bu kitabı okuyorsanız herhalde bir kere olsun Kutsal Kitap’ın ilk sayfalarına göz atmışsınızdır. Yaratılış kitabının ilk bölümleri dünyanın nasıl 6 gün içerisinde yaratıldığını anlatır. Bu bölümde anlatılmak istenen nedir acaba? Dahası bu anlatı acaba daha eski medeniyetlerin mitlerinden esinlenmiş ucuz bir taklit midir?



Bu soruları cevaplarken birbirinden bağımsız bir şekilde gelişmiş ve dünyanın en eski medeniyetleri olarak kabul gören Sümer, Mısır, Çin ve Hint yaratılış öykülerini karşılaştıracağız. Her bir hikâyenin özetini okumadan önce şunu belirtmekte fayda var: tüm eski yaratılış hikâyeleri benzer unsurlar taşıyor. Hepsinde: 1- Dipsiz kaos sularından çıkan kozmik bir yumurta veya höyük bulunmaktadır; 2- Yumurta veya höyük çatladığında bir enerji veya ışığın boşalmasıyla aydınlığın karanlıktan ayrıldığı aktarılmaktadır; 3- Daha sonra, sırasıyla gökyüzünün sulardan ayrıldığı, toprağın da ortaya çıkmasıyla sulardan ayrıldığı anlatılmaktadır; 4- Bir sonraki aşamada güneş ve ayın oluştuğu, toprağın bitki ürettiği ve hayvanların ortaya çıkışı anlatılır; 5- En sonunda ise, insanın kilden veya topraktan meydana geldiğini ve kendisine hayat soluğu üflendiğini görmekteyiz.



Tevrat’ın Yaratılış anlatısında aynı unsurları görmek mümkündür: Yaratılış öncesi engin karanlıklar ve sular mevcuttur, yeryüzü şekilsizdir (1:1-2). Işık yaratılışın ilk unsurudur ve karanlıktan ayrılır (1:3). Gökyüzü sulardan ayrılır (1:6-8). Toprak ortaya çıkar (1:9-10). Topraktan bitkiler yeşerir (1:11-12). Güneş ve ay ortaya çıkar (1:14-15). Hayvanlar yaratılır ve en sonunda topraktan yaratılan ve hayat soluğu ile can bulan ilk insan yaratılır (1:20-27).



Yaratılış anlatılarının tüm eski kavimlerde hemen hemen aynı hatlara sahip olması son derece ilginçtir. Bu hikâye, sadece Sümer’de mevcut olsaydı Tevrat’ın belki de Sümer’den basit bir kopya olduğunu söyleyebilirdik. Ama mesaj ve içerik anlamında bunun böyle olmadığını birazdan göreceğiz.



Tevrat’ı diğer kavimlerin kayıtlarından ayrı kılan en temel husus yaptığı teolojik vurgudur. Bu sebeple Yaratılış bölümünün birincil amacı, bilimsel bir analiz sunmaktan ziyade yaratılışı evrene egemen tek bir Tanrı’ya bağlı kılmaktır. Tüm eski kavimlerin hikâyesi çok tanrılı bir düzene dayalı iken, Tevrat anlatısını ayrı kılan unsur tek tanrılı bir yaratılışın altını çizmesidir. Bunun yanı sıra, Tevrat’ın anlatısında deniz, güneş, ay ve diğer doğa güçleri birer ilah olarak tanıtılmaz, her biri olduğu gibi isimlendirilir. Ayrıca, Yaratılış bölümü ve diğer kavimlerin anlatıları arasında kullanılan dil ve üslup hemen hemen birbirine zıttır. Mitlerde tanrılar sarhoş olup ilişkiye girerler, anlatılar son derece fantastik detaylarla doludur. Yaratılış bölümünde ise, kullanılan ton ve üslup fantastik veya fantezilerle dolu değil, aksine, gerçekçi, hayale kapılmayan, realist bir perspektif sergilenmektedir.



Tevrat’ın Yaratılış anlatısı bir bilim veya astronomik çalışmasından ziyade bir ilahiyat polemiğidir. Dolayısıyla, amacı bilimsel bir analizden ziyade antik Yakın Doğu’da hâkim olan kozmolojik dünya görüşüne ilahi ve tarihi bir açıklama sunmaktır. Yaratılış anlatısının bilimle çeliştiğini söyleyen kişiler maalesef bu ayrımı yapamamaktadır. Mesela kuşkucuların ve ateistlerin Yaratılış anlatısıyla ilgili sıkça başvurduğu bir argüman: “Güneş ve ay 4.günde nasıl yaratılmış olabilir?” sorusudur. 4. gün dizilişi sadece Tevrat’ta değil bütün eski anlatılarda bulunmaktadır ve bu dizilişler bilimsel olmaktan ziyade edebi kalıplardan oluşan sıralamalardır. Tevrat yaratılışı açıklarken yazıldığı dönemdeki hâkim kozmolojik dünya görüşüne tek Tanrılı bir cevap ve savunma getirme niyetindedir. Dolayısıyla burada önceden ifade ettiğimiz gibi konu Kutsal Kitap’ın bilimsel bilgisi değil, yazarın niyeti içerisinde dönemin hâkim kozmolojik dünya görüşüne Tanrısal bir açıklama getirmektir.



İsterseniz lafı daha fazla uzatmadan çevre kültürlerin ve başka antik kavimlerin yaratılış hikâyelerini inceleyelim. Bunların ışığında Yaratılış anlatısında aktarılmak istenen mesajı daha iyi anlayacağımızı ümit ediyorum:



SÜMER: Zamanın başlangıcında sadece karanlık ve kaos denizi olarak bilinen tanrıça Nammu vardı. Kendisi Anki’yi doğurttu. Anki içinde hem yeryüzü hem de gökyüzünü barındıran bir höyük veya dağ idi. Anki Enlil’i (hava/rüzgârı) dünyaya getirdi. Enlil Anki’yi iki tanrıya böldü: An (gökyüzü) ve Ki (yeryüzü). Sonrasında Enlil ay tanrısı Nanna’yı yarattı. Nanna ise güneş tarısı Utu’yu yarattı. Enlil ve Ki ilişkiye girer ve böylece Enki oluşur. Enki bitkilerin ve doğanın tanrısıdır. Enki Fırat ve Dicle’yi yaratır. Akabinde balıklar ve ilk hayvanlar oluşmaya başlar. Bu sırada gökyüzünde tanrılar büyük bir şölen yapar. Sarhoş olurlar ve insanları yaratmaya karar verirler. Böylece insanlar kilden yapılmış olur.



MISIR: Mısır Mitolojisinde birkaç yaratılış hikâyesi mevcuttur. Bunların arasında en popülerleri Memphis ve Heliopolis yaratılış hikâyeleriydi. Memphis anlatısında dünyayı ve evreni yaratan ilah Ptah idi. Ptah adındaki ilah insanları ve evreni yüreğinin gücü ve konuşmasıyla yaratmıştır. Mısır inancında yürek, düşüncelerin merkezidir. Heliopolis anlatısında ise yaratıcı tanrı Atum’dur. İlk başta bunlar bir çelişki olarak görünse de, Mısırlılar bu hikâyeleri çelişki olarak değil, birbirini tamamlayan unsurlar olarak görmekteydiler. Buna göre hikayeyi şöyle özetleyebiliriz; Başlangıçta Nu olarak bilinen karanlık kaos denizi mevcuttu. Ptah düşünce gücüyle Atum’u yaratır (bir höyük veya kozmik yumurta şeklinde). Sonrasında Atum hapşırır ve böylece Şu (hava) ve Tefnut (nem) ortaya çıkar. Şu ve Tefnut ilk önce karanlığı ışıktan ayırır. Sonrasında ilişkiye girerek Geb (yeryüzü) ve Nut’u (gökyüzü) yaratır. Nut güneşi yaratır. Şu ve Tefnut kaybolur, Amun onları aramaya çıkar ve bulamadığından dolayı ağlamaya başlar. Gözyaşları toprağa temas eder ve böylece insanoğlu yaratılmış olur. Bir başka anlatıya göre ise Khnum adındaki tanrı çömlekçi çarkında insanı yaratır ve hayat soluğu üflendikten sonra insanoğlu canlanır.



HİNT: İlk başta ilkel deniz mevcuttur. Bu denizden kozmik bir yumurta çıkar. Yumurta çatlar, enerji boşalır ve böylece Vişnu ortaya çıkar. Vişnu uyuya kalır. Uyandığında altında kocaman bir lotus çiçeği belirir. Lotus çiçeğinin içinden Brahma ortaya çıkar. Vişnu Brahmaya yaratılışı başlatması için emir verir ve sonrasında ortadan kaybolur. Brahma lotus çiçeğini üçe böler. Böylece gökyüzü, yeryüzü ve hava/nem oluşur. Sonrasında Brahma sırasıyla bitkileri ve hayvanları yaratır. Brahma yorgun düşer ve dinlenir. Bu sırada içinden kendisine benzeyen bir varlık çıkar. Bu varlık ilk insan olan Manu’dur.



ÇİN: Başlangıçta kocaman bir kaos yumurtası mevcuttur. Bu yumurtanın içinde zıtlar, yani ying ve yang karışmış şekildedir. Yumurta çatlar ve içinden Ejderha şeklini almış Pangu çıkar. Pangu zıt kavramları ayırmaya başlar: ışık-karanlık, soğuk-sıcak, kuru-ıslak. Böylece yeryüzü şekil almaya başlar. Pangu dağları, denizleri, ırmakları yaratır. Aradan 18.000 yıl geçer ve Pangu yorgunluktan ölür. Öldüğünde, kafatası gökyüzünü oluşturur, saçlarından bitkiler ortaya çıkar, kemikleri inci olur, gözleri ay ve güneş olur, vs. Pangu’nun ölümüyle birlikte Nuwa adında bir tanrıça doğar. Nuwa kendisini yalnız hisseder, konuşmak ve fikirlerini paylaşmak için bazı varlıkları yaratmaya karar verir. Nuwa sarı nehrin kıyısında bulunan çamura şekil verir ve onlara hayat soluğu üfler. Böylece insanlar ortaya çıkmış olur.



Görüldüğü gibi Tevrat’taki Yaratılış anlatısının Sümer medeniyetinden kopya edildiğini iddia etmek son derece amatörce kurgulanmış bir iddia olmakla beraber, Yaratılış 1. bölümünün amacını kaçırmaktadır. Bu bölümün amacı tek tanrılı bir yaratılış düzeninin altını çizmektir. Buna göre, tüm eski kavimlerde bulunan yaratılış hikâyelerinin ortak unsurları yansıtılır fakat çok tanrılı bir açıklama sunmaktan ziyade tek tanrılı bir açıklama sunulur. Bunu yaparken de sürrealist ve fantastik bir üslup kullanmaktan ziyade - özellikle dönemin edebiyatını göz önünde bulundurduğumuzda- son derece gerçekçi, hayale kapılmayan, dünyevi bir ton ve üslup kullanmaktadır. Tarihsel bağlamları göz önünde bulundurursak Yaratılış 1 bölümündeki aktarılan mesaj basittir: “Siz (çok tanrıcılar) dünyanın birçok ilahın fantastik eylemleriyle ortaya çıktığını söylüyorsunuz, fakat işin aslı tek bir Tanrı’nın dünyayı ve doğa güçlerini yaratmış olmasıdır.” Birazdan göreceğimiz gibi tek tanrılı başlangıç mesajı tarihle çelişmektense, tarihle uyumlu bir mesajdır.