Romalı Klement; Petrus ve Pavlus’un öğrencisi olup Kilise geleneğine göre 92-100 seneleri arasında Roma kilisesinin, Linus ve Kletus’tan sonraki üçüncü episkoposu olmuştur. Klement ilk “Havarisel Baba” olarak kabul edilmektedir. Origenes’e göre, Filipililer 4:3’te Pavlus’un “emektaşım” diye bahsettiği Klement ile aynı kişidir.
Klement geriye önemli bir yazı bırakmıştır. 96 senesinde Klement Korint kilisesine bir mektup yazar. Korint kilisesi yaşanan bir tartışma sonucunda bazı önderlerin (Gr. πρεσβύτερος, presbyteros) yetkisini ellerinden almıştır. Bu kararlar ahlaki bir nedenden dolayı alınmadığından Klement kilise cemaatini eleştirir. Bu mektubun önemi Klement’in İncil’den bolca alıntı yapması veya atıfta bulunmasıdır. Bu da mevcut İncil güvenirliğine ilişkin önemli bir husustur. Söz konusu alıntılar ve atıflar 1.Korintliler, Romalılar, Galatyalılar, Efesliler, Filipililer, İbraniler, Yakup, Elçilerin İşleri ve 1. Petrus’tan yapılmıştır.
Aynı mektup, Teslis inancı hakkında önemli bir alıntı içermektedir. Klement Eski Ahit’te sıkça kullanılan “Yaşayan Rab’bin adıyla” tabirini teslis için kullanır; “Tavsiyemizi kabul edin ve pişman olmayacaksınız. Çünkü yaşayan Tanrı, yaşayan Rab İsa Mesih ve Kutsal Ruh’un hakkı için, seçilmişlerin imanı ve ümidi için bilin ki, yalnız geriye dönmeden alçakgönüllülükle ve bitmeyen tevazuuyla Tanrı tarafından verilen buyrukları yerine getiren kişi İsa Mesih aracılığıyla kurtulanların arasında sayılacak ve seçilecektir. O’na [İsa Mesih’e] sonsuzluklar boyunca yücelikler olsun. Amin” (Korintliler’e Mektup, 58:2).
Yine Klement’in bir cümlesinden, Pavlus’un ölmeden hemen önce İspanya’ya (“Batı’nın ucuna”) kadar gittiğini öğreniyoruz. Bu ifadeden Elçi Pavlus’un İncil’de hayalini kurduğu bu yolculuğu gerçekleştirmiş olduğunu öğreniyoruz.
Antakyalı İgnatius, Petrus ve diğer havarilerin görgü tanıklarındandır. Havarilere bu yakınlığından dolayı aynı zamanda kendisine “Havarisel Baba” unvanı bahşedilmiştir. İgnatius genç yaşta iman ettikten sonra M.S. 67 senesinde Antakya kilisesinin önderi olmuştur. Kilise tarihçisi Eusebius’a göre İgnatius, Petrus ve Evodius’tan sonra Antakya kilisesinin üçüncü episkoposuydu. İmparator Domitian’ın (M.S. 81-96) hükümdarlığı sırasında, Hristiyanlar korkunç zulümlere maruz kalmıştır. Fakat İgnatius günlük vaazlarıyla kilise cemaatini sürekli teşvik edip, sık sık oruç tutarak dua edermiş. Nerva döneminde, Roma devleti zulmüm politikasına bir ara verilir. Sonra, İmparator Trajan döneminde zulümler tekrar başlar. İgnatius, hayatının son senesinde Roma görevlileri tarafından tutuklanıp başkente götürüldükten sonra vahşi hayvanlara yem olarak atılıp, Coliseum’da şehit olur. Roma yolundayken 7 mektup yazmıştır. Bunlardan biri; arkadaşı olan Havarisel Baba Polikarp’a, kalan 6 mektup ise Efes, Magnesia, Tralya, Roma, Filadelfya (Alaşehir) ve İzmir kiliselerine yazılmıştır.
Mektupların temel konularını şöyle özetleyebiliriz:
Kilise cemaatinin bölünmemesi için yerel kilisenin birliğini simgeleyen episkoposa bağlılık;
İsa’nın fiziksel bir vücuda sahip olmadığını iddia eden ve bunun yerine fiziksel vücudun bir yanılmaca veya yanılsama olduğunu iddia eden Doketist tarikatına karşı eleştiriler (bkz. 1 Yuhanna 4:2-3);
Kilise birliğinin ve kutsallığının önemi;
Hristiyan kardeşlerine kendi şehitliğine engel olmamaları için bir sesleniş.
İgnatius yazılarında sıklıkla Pavlus, Petrus ve Yuhanna’nın İncil’de yazdığı ayetlere atıfta bulunur. Mesela Efesliler’e yazdığı mektupta 1. Korintliler 1:18’e atıfta bulunur: “Ruhum çarmıha teslim ediyor kendini. Bu çarmıh inanmayanlar için bir sürçme taşıdır, bizim için ise kurtuluş ve ebedi hayattır.” Bu tarz atıflar, mevcut İncil’in havariler tarafından yazılan bir kitap olduğunu ve tahrife uğramadığını gösteren önemli detaylardan biridir. İgnatius mevcut İncil’in 7 bölümünden alıntı yapar. Fakat şüphesiz İgnatius’un geriye bıraktığı en anlamlı sözleri şehit edilmeden önce Roma kilisesine yazdığı sözlerdir: “Bırakın, Tanrı’ya erişmeye araç olan hayvanların yemi olayım. Ben Tanrı’nın buğdayıyım ve Mesih’in katkısız ekmeği olmam için hayvanların dişi beni öğütsün” (Romalılar’a Mektup, 4).
Polikarp, havari Yuhanna’nın öğrencisidir ve böylelikle kendisine de “Havarisel Baba” unvanı bahşedilmiştir. Bizzat Yuhanna tarafından Asya ilinin en eski kiliselerinden olan İzmir kilisesine episkopos olarak tayin edilmiştir. Polikarp’a ait tek bir yazı günümüze kadar ulaşmıştır, o da Filipi kilisesine M.S. 108 seneleri civarında yazdığı mektuptur. İnfaz edilmek üzere Roma’ya götürülen İgnatius Filipi’deki kilise ile karşılaşır. Kilise bunun sonrasında Polikarp’a mektup yazarak, İgnatius tarafından Asya ilindeki kiliselere yazılmış olan mektupların kendilerine gönderilmesini ister. Polikarp bu mektupları gönderir, yanında da teşvik olması dileğiyle kendisine ait bir mektubu da gönderir ve Filipi’deki kardeşlerden İgnatius ile ilgili son haberleri paylaşmalarını ister.
Polikarp’ın Filipi’deki imanlılara yazdığı mektupta, Filipililer; sapkın öğretişlerden korunmaya, şehitlerin hayatını örnek almaya, iyi amellere devam etmeye ve son olarak da imanlarından taviz vermemeye teşvik edilirler. Mektup yaklaşık 100 defa mevcut İncil’in 18 farklı bölümünden alıntı yapar veya atıflarda bulunur.
Polikarp hayatı boyunca Gnostikçi ve Markioncu tarikatlara karşı amansızca mücadele vermiştir. Bu tarikatlar, Tanrı’yı fiziksel dünyayı yarattığından dolayı, zalim ve kötülüğün kaynağı olarak görüyorlardı. Bu tarikatların amacı gizli bilgi veya "gnosis" ile fiziksel dünyadan ve arzulardan kurtulmaktı. Polikarp Havari Yuhanna’ya olan bağı sayesinde, Anadolu’daki birçok kiliseyi doğru öğretişte tutmayı ve bu sapkın fikirlerden korumayı başarmıştır.
155 senesinde Polikarp İmparator Antonius Pius’un hükümdarlığı sırasında şehit edilir. İzmir kilisesinin görgü tanıkları, Frikya kilisesine bir mektup yazarak onlara bu hadiseyi anlatırlar. Polikarp günümüzde İzmir Kadifekale’nin bulunduğu yerde bir zamanlar bulunan stadyuma götürülür ve şehit edilmeden önce sorguya çekilir. Kendisiyle dalga geçen cellâda Polikarp şöyle cevap verir: “86 senedir Mesih’e hizmet ediyorum (…) Kralıma nasıl küfrederim? (…) Sen beni bir an için yakan sonra sönen ateşle tehdit ediyorsun. Ama kötüleri bekleyen sonsuz acıları ve yargılamanın ateşini bilmiyor musun? O halde oyalanma istediğine karar ver” (Polikarp’ın Şehitliği, 11).
Denizli Hierapolisli Papias, Hierapolis kilisesinin önderi ve İzmirli Polikarp ile birlikte Havari Yuhanna’nın öğrencisiydi. Papias, 110-130 senelerinde İsa’nın deyişleri ve benzetmelerini konu alan ilk Hıristiyan tefsirini yazmıştır. 5 kitaptan oluşan bu seriden sadece 13 nüsha günümüze kadar ulaşabilmiştir. Kitabı yazmakta başvurduğu birincil kaynaklar; Havari Yuhanna, büyük ihtimalle 70’lerden biri olan ve geleneğe göre İzmir kilisesinin ilk önderi olan Ariston ve son olarak Papias ile aynı şehirde ikamet eden, havari Filipus’un iki kızıydı. Yazdığı tefsir kitabından az sayıda nüsha günümüze başlıca İreneyus, Eusebius ve diğer Kilise Babaları’nın alıntılarıyla ulaşabilmiştir. Böylelikle bazı önemli kısımlarını tekrar oluşturabilmekteyiz. Papias’ın yazıları sayesinde, Markos ve Matta bölümlerinin derlemesi hakkında önemli bilgilere sahibiz:
“Markos, Petrus’un yorumcusu olarak, İsa’nın sözlerinden ve yaşadıklarından hatırladığı her şeyi tam bir titizlikle, ancak düzensiz bir biçimde yazdı… Markos Rab’bi kişisel olarak tanımamış, O’nun öğrencisi de olmamıştı ama sonra Petrus’un yol arkadaşı oldu [not: 1.Petrus 5:13’de Petrus Markos’tan manevi oğlu olarak bahseder]. Havari [Petrus], Rab’bin sözlerinden düzenli bir derleme yapmaya çalışmadan [yani kronolojik bir sıra izlemeden] vaazlarını dinleyicilerin ihtiyaçlarına göre düzenlerdi. Bu yüzden, Markos hatırladıklarını yazıya geçirirken hata yapmadı; onun tek kaygısı ve ilgisi, dinlediklerinden hiçbir şeyi eksiltmemek ve değiştirmemekti” (Eusebius, Kilise Tarihi, 3.39:15).
“Matta hakkında [Papias], şunları söyler: Matta, [Rab’bin] sözlerini İbranice lehçesi [Aramice] olarak kaydetti ve hepsi [Havariler] elinden geldiğince bunları [Grekçeye] çevirdi. Aynı yazar [Papias], Yuhanna’nın ilk mektubundan ve de Petrus’unkinden de alıntılar yapar” (Eusebius, Kilise Tarihi, 3.39:15-16).
7. yüzyıldan kalma “Chronicon Paschale” adında Hristiyanlık tarihini konu alan bir Bizans eserine göre Papias 155 senesinde, yani Polikarp’ın İzmir’de şehit edildiği yıl içerisinde, Bergama’da şehit edilmiştir.