YİFTAH KIZINI MI KURBAN ETTİ?


img




Kutsal Kitap’ın anlaşılması ve yorumlanması en zor hikâyelerinden biri Yiftah’ın hikâyesidir.


Hakimler 11:29-40 arası okuduğumuz kadarıyla, Yiftah bir savaş kazanmak için ant içer ve zafer karşılığında evine ulaştığında, ev kapısından ilk çıkanı Rabb’e kurban edeceğini söyler. Yiftah savaşı kazanır ve eve döndüğünde kızı tefle dans ederek onu karşılamaya çıkar. Yiftah mahvolur; fakat kız babasına andı tutmasını söyler. Kızının son bir isteği, arkadaşlarıyla beraber bir ay kalıp bakireliğine (yani evlenmeyeceği için) yas tutmaktır. Bunun ardından, anlatı şöyle sona erer: “İki ay sonra babasının yanına döndü. Babası da içtiği andı yerine getirdi. Kıza erkek eli değmemişti. Bundan sonra, İsrail’de bir gelenek oluştu. İsrail kızları her yıl kırlara çıkıp, Gilatlı Yiftah’ın kızı için dört gün yas tutar oldular.” (Hakimler 11:39-40)


Birçok Kutsal Kitap yorumcusu bu metni yorumlarken, Yiftah’ın kızını öldürdüğünü söyler. Ama maalesef böyle bir yorum, kanaatimce hikâyeyi bağlamlarından kopartmayı gerektirir. Özellikle arkeoloji ve eski İbrani tarihinden edineceğimiz bilgiler, bu hikâyenin doğru yorumlanmasında bize yardımcı olacağına inanıyorum. Olayların arka planını incelediğimizde, Yiftah bir gaddardan çok, saf davranan biri olarak karşımıza çıkacaktır. Yiftah’ın kızı ise, akılsız gibi görünse de, aslında çok hikmetli davranmaktadır. Peki, kültürel ve arkeolojik bağlamlarla bu hikâyeyi nasıl doğru anlayabiliriz?


Öncelikle, Yiftah’ın içtiği ant, kent yetkilileri ve halk önünde yapılan bir eylemdi. Modern anlayışımızdan farklı olarak, antik dönemlerde Tanrıyla yapılan antlar, bireysel ve gizli bir şekilde değil; kamuya açık ve toplumu dâhil eden bir etkinlik olarak düzenlenmekteydi. Bu unsur, aslında çok önemlidir. Daha sonra göreceğimiz gibi, Yiftah’ın kızı babasına andına sadık olmasını söylerken, aslında aile namusunu düşünmektedir.


Yiftah’ın andı, ilk bakışta garip gelebilir: “…evimin kapısından ilk çıkan, RAB’be adanacaktır. Onu yakmalık sunu olarak sunacağım.”


Aslında o dönemin evlerini göz önünde bulundurursak, Yiftah’ın dediği, o kadar da hatalı sayılmaz. Dönem evlerinde bir ön avlu vardı ve bu ön avluda hayvanlar veya evin hizmetçileri bulunmaktaydı. Dolayısıyla Yiftah’ın düşüncesi, büyük ihtimalle kapıdan ilk çıkan şeyin, bir koyun veya büyükbaş hayvan olacağıdır.


Yiftah’ın bir insanı yakmalık kurban sunusu olarak sunabileceği düşüncesi, birçok yönden sorunludur. Maalesef, Eski Ahit’in Türkçe çevirisi, İbranice’deki nüansı yakalayamamaktadır. 31. ayetin Türkçesi şöyle aktarılmaktadır: “…evimin kapısından ilk çıkan, RAB’be adanacaktır. Onu yakmalık sunu olarak sunacağım.” Halbuki, orijinal dilinde bu ayet iki cümleden değil tek cümleden oluşmaktadır: wə•ha•’ă•lî•ṯi•hū (וְהַעֲלִיתִ֖הוּ) ‘ō•w•lāh. (עוֹלָֽה׃). Yani ayetin daha doğru bir Türkçe okunuşu, şu şekilde olabilir: “…evimin kapısından ilk çıkan, RAB’be adanacaktır ve/veya (we, וְ) onu yakmalık sunu olarak sunacağım.” Demek ki; Yiftah burada bir insanı tapınak hizmetine adamak ve bir hayvanı yakmalık sunu olarak kurban etmek arasında bir fark çizmektedir. Burada konu olan, “vav” harfi (we, וְ) Kutsal Kitap’ın birçok yerinde “veya, ya da” olarak, çevrilmektedir. Örneğin, Mısır’dan Çıkış 21:15, “Kim annesini [ya da] babasını döverse, kesinlikle öldürülecektir.” Dolayısıyla, Hakimler 11:31 ayetinin daha doğru bir çevirisi aslında şöyle olabilir: “evimin kapısından ilk çıkan, RAB’be adanacaktır veya yakmalık sunu olarak sunulacaktır.”


Yiftah’ın kızını kurban etmesi düşüncesi, başka sorunlar da yaratıyor. Yiftah ordu komutanıydı. Ammonlulara yazdığı mektupta, (14-28 ayetleri) Çölde Sayım 21 ve 22’ye atıfta bulunuyor. Yani buradan, Tevrat’ı bildiğini görmekteyiz. Fakat aynı Tevrat’taki ifadelere göre, yakmalık sunular, sadece erkek olabilir. (Levililer 22:18-19) Tapınak hizmetine adanmış bir kişi ise erkek veya kadın olabilirdi (Levililer 27:2-7). Yani hem Yiftah’ın Tevrat’tan alıntı yapmış olması, hem de “dişi” yakmalık kurban sunulmayacağını bildiren buyrukları bilmemesinin olasılığı oldukça küçüktür.


Son olarak; kızın ölümünden ziyade hiç evlenemeyeceğine dair üzülmesi, aslında; kendisinin tapınağa adanacağını göstermektedir. Son ayette tekrar, Türkçe çeviri orijinal nüansı kaçırmaktadır: “İsrail kızları her yıl kırlara çıkıp, Gilatlı Yiftah’ın kızı için dört gün yas tutar oldular.” “ Yas tutmak” için kullanılan İbranice kelime “Tanah”dır (תָּנָה). Tanah’ın anlamı “anmak, anlatmak, tekrar ifade etmek, bir onur bahşetmek” (Strong’s, 8567). Yani orijinalinde negatif bir anlamdan ziyade pozitif bir anlam görmekteyiz. Dolayısıyla, kızlar her sene yas tutmaktansa, birbirlerine Yiftah’ın kızının aile namusunu kurtaran hikâyesini anlatmaktadırlar. Yani, bu onurlu davranışı birbirine hatırlatıp, bu olaydan ders çıkartmak için bir anma günü söz konusudur.


Özetle; hikayeyi orijinal dilinde, arkeolojik, kültürel, ve tarihi bağlamlarıyla okuduğumuzda, net bir tablo ortaya çıkmaktadır.

Yiftah saf ve aptal bir davranış sonucu tek evladını, ve ailenin geleceği olacak kızını kaybeder. Kız, yakmalık sunu olarak kurban edilmektense, tapınağa adanır. Yiftah’ın kızı aile namusunu kurtaran onurlu bir davranış sergiler. Kızın bu tutumu ise, İsrail kızları tarafından birbirlerine anlatılarak, bir anma gününün oluşmasına yol açar.