DİĞER İLGİNÇ ARKEOLOJİK KEŞİFLER


img



REKHMİRE’NİN MEZARI


img III. Tutmosis’in veziri olan Rekhmire’nin mezarında, Samilerin ve Nübyelilerin kiremit yaptığı görülen bir resim vardır. Bu resmi özel kılan husus, kiremit karışımına saman eklenmesidir. Resim, Mısır arkeolojisinde bu tekniğin geçtiği, ilk ve tek resimdir. Bu tablo aklımıza hemen,Firavun’un tepkisini getiriyor: “Firavun o gün angaryacılara ve halkın başındaki görevlilere buyruk verdi: ‘Kerpiç yapmak için artık halka saman ver-meyeceksiniz. Gitsinler, kendi samanlarını kendileri toplasınlar.” (Mısır’dan Çıkış 5:6-7) Kiremitlere saman eklemek, kiremitleri yüksek bir nem oranına sahip olan Nil deltasındaki yapılara daha fazla dayanıklılık verip, kiremitin daha iyi kurumasına yardımcı olurdu. Samansız kiremitlerse, kolayca kırılabiliyorlardı ve daha yavaş kuruyorlardı. Böylece İbranileri samansız bırakmak, işlerini zorlaştıracak bir unsurdu.

Yine aynı mezar resminde, bir Sami’nin, kiremitleri bir boyunduruk ile taşıdığı görünür. İbraniler gün boyunca bu boyunduruklar altında büyük yükler taşıyıp, yorulurlardı. Bu görüntü, akla Levililer 26:13’teki ayeti getirmektedir: “Ben sizi Mısır’da köle olmaktan kurtaran Tanrınız RAB’bim. Boyunduruğunuzu kırdım. Sizi başı dik yaşattım.”



BEOR OĞLU BALAM YAZITI

img

Eski Ahit’in en gizemli karakterlerinden biri kuşkusuz Balam’dır. Balam ile ilgili ilk bahis, İsrail halkının vaat edilmiş toprağa girmeden, Moav düzlüklerinde dinlenmesi sırasında geçer. Tevrat’ın Çölde Sayım bölümünde okuduğumuz kadarıyla, Moav kralını korku sarmıştır ve Balam’ı İsral’i lanetlemesi için kiralamıştır. Balam, her lanet okumaya çalıştığında ağzından bir kutsama çıkıyor ve böylece Moav kralı amacına ulaşamıyordu.



1967’de Leiden Üniversitesi Profesörü Henk Franken, Ürdün Deir Alla’da kazı çalışması yaparken, üzerinde yazılar bulunan antik bir sıva işi ortaya çıkarır. Yazıları okurken inanılmaz bir şaşkınlık geçirir. Yazı şunları der:



Beor oğlu Balam’ın yazısı, peygamber ve tanrıların adamıdır kendisi”. Bakın, tanrılar geceleyin o’nu ziyaret etti ve Beor oğlu Balam’a seslendi: ‘Işık son defa göründü, yargı alevleri yaklaştı.’ Balam uyandı… Yemek yiyemedi ve yas tuttu. Kendisine: ‘Neden oruç tutup ağlıyorsun?’ diye soruldu. Tanrıların bana söylediklerini açıklayayım. Tanrılar toplandılar ve ‘Bulutlarla gökyüzünü kapatın’ dediler, ‘karanlıkla kaplansın her yer, aydınlıkla değil. Evet, dehşete uğratalım ve bulutları kaldırmayalım…”



Bu yazıdan anladığımız kadarıyla yüzlerce sene öncesinde Balam, Moav’ın yıkılmasıyla ilgili bir peygamberlikte bulunmuş. MÖ. 7. yüzyıla ait yazı bir depremden dolayı oldukça hasar görmüştür. İlginç olan detay şudur: Bu yazıya hasar veren deprem, aynı zamanda İsrail’de de hissedilmiştir ve Eski Ahit’te Amos 1:1 ve Zekerya 14:5’te bahsi geçmektedir. Depremin yılı M.Ö. 645 senesi civarıdır. Yani, aynı keşifte hem Balam’ın tarihselliğini, hem de Eski Ahit’te geçen bir depremin teyidini görmekteyiz.

AMARNA MEKTUPLARI


img Amarna Mektupları” 1887’de, bir zamanlar firavun Akhenaten’in başkenti olan Amarna’da kazara keşfedilen, yüzlerce çivi yazısı tabletine verilen isimdir. Tabletler, firavun Akhenaten (MÖ. 1353–1336) ve Kenan şehir devletlerinin kralları arasında geçen yazışmaları içermektedir.

Amarna mektupları, Filistin topraklarında birçok soruna neden olan “Hapiru”lardan bahsetmektedir. Kimi tarihçilere göre, bu bahsi geçen Hapirular, aslında İbraniler’dir. Kimilerine göre ise, aslında Hapiru terimi etnik bir terimden çok “çapulcu” anlamını taşıyan aşağılayıcı bir kelimedir. Nitekim bu mektuplardan 1000 sene önce aynı terimin Mezopotamya’da kullanıldığını da görmekteyiz. Bu terim büyük ihtimalle “İbrani” demek değilse de bahsi geçen bu çapulcular, firavun ve Mısır’a düşman olarak tanımların. Buna ilaveten, özellikle Gezer, Hebron, Lakiş, Kudüs ve Biblos krallarının firavunla yaptıkları yazışmalar Eski Ahit’in Hakimler bölümüyle bazı benzerlikler sergilemektedir. Elbette tabletlerde geçen savaşların bir kısmı Yeşu ve Hakimler kitabında yer almasa da, şunu unutmamak gerekir ki, bu zaman diliminde Kutsal Kitap’ta kaydedilmemiş olan savaşlar ve başka olaylar da olmuştur.



Mektuplarda Kenan şehir devletlerinin kralları firavundan sık sık yardım talep etmektedir. Fakat talep edilen yardımlar zamanında yetişmediği veya firavun yazılan mesajlara cevap vermediği için yazılar birçok şikayet içermektedir. Aslında bu dönem, Mısır devleti için büyük sıkıntıların yaşandığı bir dönemdir. Zira firavun Akhenaten, Mısır’ın çok tanrılı sistemini yerle bir edip, Ra (güneş) tanrısını benimseyerek, tek tanrılı bir sisteme geçiş yapmıştır. Bu geçiş süreci, özellikle Mısır’ın siyasi açıdan çalkantılı bir döneme girmesine neden olmuştur. Dolayısıyla, iç siyasetle meşgul olan firavunun, neden Kenan şehir devletlerine yardım gönderemediği de anlaşılmaktadır. Bahsi ettiğimiz tabletlerden birkaçına göz atalım:



271. Tablet: “Gezer hükümdarı Mikili’den, Firavuna: Kralımız [Firavunu-muz], Hebron hükümdarı Şuvardata ve bana karşı olan savaş zorlu geçmektedir. Topraklarınızı, Hapiruların lanetinden kurtarın! Yardım edemeyecekseniz atlı arabalar gönderin ki, en azından kullarınız kurtulsun.”



287. Tablet: “Kudüs hükümdarı Abdi-Heba’dan Firavuna: Şimdi Kudüs’ü ele geçirmeye çalışıyorlar. Fakat Firavun kendi ismini [şanını] sonsuza dek Kudüs’e yerleştirmiştir! Kudüs’ü kendi haline terk edemezsiniz! Gezer, Aşkelon ve Lakiş Ha-pirular’a yağ, gıda ve diğer malzemeler verdiler…”



288. Tablet: “Kudüs hükümdarı Abdi-Heba’dan Firavuna: Hapirular bütün şehirleri aldılar. Hiçbir hükümdar yerinde kalmadı. Turbazu ve Yaptih-Hadda, Silu (Şilo) kentinde katledildiler. Hapirular, Lakişli Zimredda’yı da öldürdüler. Kralımız, [Firavun] neden bir şey yapmadınız? Eğer okçu göndermezseniz, kralın tüm toprakları kaybedilecek…”