YUSUF ANLATISINI TARİHLENDİRMEK


img




Yusuf ve ailesinin Mısır’a yerleşmesi, İbranilerin Mısır’da geçirdikleri dönemin başlangıcına denk gelir. Peki, İbranilerin Mısır’a girişleri tarihsel gerçekleri yansıtıyor mu? Dahası, bu olayları tarihlendirmek mümkün müdür? Yoksa bazılarının iddia ettiği gibi, İbranilerin Mısır’a göç ettiklerinden bahsetmek tarihi olarak imkânsız mıdır? Aslında, Sami halkların Mısır’a girişiyle ilgili ve hatta erken bir tarihte yerleşmiş olabileceklerine dair önemli ve geçerli deliller mevcuttur. Bunları dört ana başlık altında sıralayabiliriz: (1) MÖ. 1890-1870 tarihli Beni-Hasan mezarında, Kenan’dan Mısır’a giren Samililerin resmi; (2) MÖ. 19.yy. Tel el-Daba’daki ilk yerleşim bölgesinde inşa edilen kerpiç evler; (3) Yusuf’un köle olarak satıldığı fiyat; (4) Tevrat metninde geçen Firavunun İbraniler ile ilgili görüşü.



BENİ HASAN MEZARLARI



img Kahire’nin yaklaşık 250 km güneyinde yer alan bu mezarlarda ilginç resimler bulunmaktadır. Yerel bir vali olan Khnum-Hotep’in mezarındaki resimler, Firavun 2. Sesostris dönemine ışık tutmaktadır (MÖ. 1890-1870). Bu resimler arasında en ilginç olanı, Filistin’den gelen bir kervanın, Mısır valisi Khnum-Hotep’e olan ziyaretini tasvir etmektedir. Hiyerogliflerde bu ziyaretçilere “Aamu” ismi verilir. Günümüzün Mısırologları bu insanlara “Asyalı” der.

Bu tasviri ilginç kılan şey ise; (1) Khnum-Hotep’in bu ziyareti, kendi mezarına çizdirecek kadar önemli saymasıdır ve (2) Bu tasvirin, ülkenin güney bölgesi diye tanımlayacağımız bir bölgede bulunmuş olmasıdır. Tevrat’taki anlatıya göre İbraniler, Mısır’ın kuzeyi olan Goşen’e yerleşmişlerdir. Beni-Hasan tasvirinin bu kadar güneyde olması, M.Ö. 19. yüzyılda Samilerin, Kuzey Mısır’a yerleşmiş olmasını oldukça makul kılmaktadır. Resimde 15 kişi tasvir edilmektedir (8 erkek, 4 kadın, 3 çocuk). Bu duvar resmini diğerlerinden ayıran bazı temel özellikler vardır. Resmedilen insanların ten rengi farklıdır. Sarımsı bir renk söz konusudur. Mısırlılar kırmızı bir ten rengi ile resmedilirlerdi; Nubiye ve Habeşliler ise daha kara bir renk ile. Ayrıca bu resimdeki erkeklerin sakalları bulunmaktadır. Mısırlılar tıraş olurdu; çünkü yüzde kıl bırakmak kirlilik olarak algılanmaktaydı. Bu nedenlerden dolayı resimdeki insanların Sami olabileceğiyle ilgili hiçbir kuşku bulunmamaktadır. Resim üzerindeki hiyeroglif, kervan grubunun otuz yedi kişiden oluştuğunu söyler. Ayrıca bu yazı, Samilerin siyah bir kozmetik ürünü olan ve Mısırlılar tarafından göz boyası olarak kullanılan “stibium” maddesini getirdiklerini söyler.



TEL EL-DABA KERPİÇ EVLERİ


img
M.Ö. 19-16. yy.da Tel el-Daba’daki ilk yerleşim bölgesinde inşa edilen kerpiç evlerin “Asyalılar,” yani Filistin topraklarından gelen göçebeler tarafından inşa edildiğini göstermektedir. Bu dört odalı evler, ve özellikle keşfedilen büyük müstakil bir ev, Tel el-Daba’nın F/I bölgesindeki D/2 tabakasında yer almaktadır.



Bu tarz dört odalı evler, Mısır’a has olmayıp, tekrar karşımıza 12. yüzyılda İbranilerin Filistin topraklarında inşa ettiği evler olarak çıkmaktadırlar. Yani Sami veya "Asyalı" yapılar oldukları açıktır. Kazı sorumlusu Dr. Manfred Bietak, bu evleri Hiksos dönemine tarihlendirir (17.yy. civarı). Fakat Dr. Bryant Wood, bu tabakadaki bulguların D/1 tabakasındaki maddi kültürün bir devam niteliği olarak gözüktüğünden, bu kişilerin Mısır’a olan göçünü 19. veya 18. yy. civarında tarihlendirmektedir. Elbette “Burada İbraniler yaşamıştır” diye bir yazı bulunmasa da, bu kerpiç evler 19. yy. Sami veya Asyalı halkların Mısır’a yerleştiğini gösteren önemli bir delildir. Arkeolojik kazılardan çıkan sonuçlara göre Tel el-Daba’ya yerleşen ilk halk, kırsal bir halktı ve kendi hayvanlarını yetiştirmekteydi. Bu, İbranilerin portresi ile uyuşmaktadır. Nitekim Mısırlıların Samilerden iğrenmesinin bir nedeni, Samilerin “çoban” olmalarıydı.



YUSUF’UN SATILDIĞI ÜCRET


İbranilerin Mısır’a girdiği dönemi belirlemek açısından üçüncü önemli unsur, Yusuf’un satıldığı fiyattır. Tevrat’a göre: “Midyanlı tacirler oradan geçerken, kardeşleri Yusuf’u kuyudan çekip çıkardılar, yirmi gümüşe İsmaililere sattılar. İsmaililer, Yusuf’u Mısır’a götürdüler” (Yaratılış 37:28). 18. yüzyılın başlarına ait olan Hamurabi’nin yasasına göre, bir kölenin ortalama fiyatı Mina’nın 3/1’idir. Bir Mina 60 şekel olduğundan dolayı, yasadaki oran tam 20 şekele denk gelmektedir. Bu da Yusuf’un satıldığı fiyata karşılık gelir. Aynı ücret Mari’de keşfedilen tabletlerde de yer alır. Anlatı, M.Ö. 22. veya 21. yüzyıla ait bir döneme ait olsaydı 10-15 şekel arasında bir fiyat yazılırdı. Nitekim İstanbul Arkeoloji Müzesinde sergilenen ve M.Ö. 21.yy’a dayanan Ur-Nammu tableti, köle ücretini 10 şekel olarak verir. MÖ. 15. yüzyıllara ait Nuzi ve Ugarit yazılarında ise, köle fiyatı 30 şekel olarak yer almaktadır. Görüldüğü gibi enflasyon yeni bir kavram değildir! Tarih ileriye doğru gittikçe bir köle için ödenen ortalama fiyat da artmaktadır.



Ama paralellikler burada bitmiyor! M.Ö. 15.yy köle fiyatları aynı zamanda Musa’nın yasasında yer alan köle değeri ile örtüşmektedir: “Eğer boğa bir erkek ya da kadın köleyi öldürürse, kölenin efendisine otuz şekel gümüş verilecek ve boğa taşlanacaktır” (Mısır’dan Çıkış 21:32). Dolayısıyla Yusuf’un satıldığı fiyat, 19. yüzyılı işaret etmekle birlikte, sadece köle değerlerinin analizlerinden karşımıza, M.Ö. 15 yy. dayanan bir Çıkış gözükmektedir. İlerleyen bölümlerde, M.Ö. 15. yy. işaret eden başka delillerden de bahsedeceğiz. Neticede, bu bahis Tevrat anlatısının tarihselliğini teyit eder niteliktedir. Nitekim yüzyıllar sonra yaşamış olan biri, bu fiyatlandırmaları şüphesiz bilemezdi!



MISIRLILARIN TEPKİSİ



Hiksos hanedanlığından önce Mısır’a yerleşen İbranilere işaret eden önemli bir bilgi de, Yaratılış 46:31-34’te geçmektedir: “Yusuf kardeşleriyle babasının ev halkına şöyle dedi: “Gidip firavuna haber vereyim, ‘Kenan ülkesinde yaşayan kardeşlerimle babamın ev halkı yanıma geldi’ diyeyim. Çoban olduğunuzu, hayvancılık yaptığınızı, bu yüzden davarlarınızla sığırlarınızı ve her şeyinizi birlikte getirdiğinizi anlatayım. Firavun sizi çağırıp da, ‘Ne iş yaparsınız?’ diye sorarsa, ‘Atalarımız gibi biz de çocukluktan beri hayvancılık yapıyoruz’ dersiniz. Öyle deyin ki, sizi Goşen bölgesine yerleştirsin. Çünkü Mısırlılar çobanlardan iğrenir.” Özellikle bu son cümle fevkalade önemlidir. Tarihçi Josephus, Hiksoslar ile ilgili Mısırlı tarihçi Manetho’yu alıntılarken, (MÖ. 300’lü yıllar), Hiksosları “Çoban Krallar” olarak adlandırır. Hiksoslar, İbraniler gibi “Asyalı” olduklarından (yani Filistin topraklarından geldiklerinden) İbranilerden tiksineceklerine, onlarla anlaşırlardı. Fakat, buradaki Mısırlı yetkililerinin tiksinmesi hadisesi, Hiksos hanedanlığından -MÖ. 17-16.yy.- önceki bir dönemde Yusuf ve ailesinin Mısır’a yerleştiğini işaret etmektedir.



Bütün bu verilerden ortaya çıkan sonuç: Tevrat’ta geçen Yusuf anlatısı, MÖ. 19. yüzyılın dünyasını yansıtmakla beraber, tarihsel bir alt yapıya ve gerçekçiliğe sahiptir.