TARİHTE HRİSTİYAN TÜRKLER


img





Hristiyan Türk; kulağa ne kadar yabancı bir kavram değil mi? Kimileri diyecek ki; bir Türk’ten Hristiyan olmaz. Fakat tarih bize aksini göstermektedir. Çuvaşlar, Yakutlar, Batı Kumanlar, Peçenekler, Karamanlılar, Gagavuzlar Hristiyanlığı benimseyen Türk kavimleri olarak tarihteki yerlerini almışlardır. Bunların çoğu Ortodoks, bir kısmı da Katolik ve Protestan olmuşlardır.


9. yüzyılda, Selçukluların Bizans’a karşı olan düşmanlığından önce, Bizanslılarla müttefik olan Peçenekler Ruslara ve Macarlara karşı savaşmışlardır. 12. yüzyılda ise “Kanglılar” adındaki Türk boyu, Peçenek kabile siyasetinde egemen güç haline gelmiştir. Liderleri Kurya Kaan çok önemli bir karara imza atmıştır. Kanglılar, Katolik olan Macar düşmanlarının aksine, Bizans’ın Ortodoks Hristiyanlığını benimsemişlerdir. Böylelikle Bizans’tan Yunan keşişler gönderilmiş ve Peçenek kilisesi kurulmuştur.


Kumanların hikâyesi de oldukça ilginçtir. M.S. 10-13. yüzyıllar arası Batı Kumanlar Macaristan yakınlarına yerleşir ve bu topraklar “Kumanya” olarak adlandırılır. 1227 yılında Kuman savaş ağası Bortz, Katolik Dominikan misyonerler tarafından ziyaret edilir ve bu süreçle birlikte Hıristiyanlığı kabul eder. Papa 9. Gregor bu toplu iman olayını işitince 1 Temmuz 1227’de Estergon Başpiskoposu Robert’i oraya gönderir ve Batı Kumanlar Moldovya yakınlarında topluca vaftiz olur. Kumanya’da yeni bir Episkoposluk bölgesi (diyosez) oluşturulur ve Teodoric adındaki papaz Episkopos olarak atanır. Sonrasında Bortz Kaan Macaristan Kralı II. Andrew ile bir sadakat andı içer ve Moğollara karşı müttefik olurlar.


Kumanların imanını pekiştirmeye yönelik Katolik misyonerler, “Codex Cumanicus” isminde Türk dilinde bir rehber ve ilmihal geliştirirler. Şu anda Venedik San Marco kütüphanesinde yer alan bu belge (Cod. Mart Lat. DXLIX), aynı zamanda en eski yazılı Türkçe metinlerden bir tanesidir. Bu belgede İsa’nın İncil’de havarilerine öğrettiği dua şöyle aktarılır…


KUMANCA

Atamız kim köktesiñ. Alğışlı bolsun seniñ atıñ, kelsin seniñ xanlığıñ, bolsun seniñ tilemekiñ – neçik kim kökte, alay [da] yerde. Kündeki ötmegimizni bizge bugün bergil. Dağı yazuqlarımıznı bizge boşatqıl – neçik biz boşatırbız bizge yaman etkenlerge. Dağı yekniñ sınamaqına bizni quurmağıl. Basa barça yamandan bizni qutxarğıl. Amen!

ÇAĞDAŞ TÜRKÇE

Atamız ki göktesin. Alkışlı olsun senin adın, gelsin senin hanlığın, olsun senin dilemeğin – nice ki gökte, öyle (de) yerde. Gündelik ekmeğimizi bize bugün ver. Dahi yazıklarımızı (suçlarımızı) bize boşat – nice biz boşatırız (bağışlarız) bize yaman (kötülük) edenleri. Dahi şeytanın (yekin) sınamağına bizi koyurma. Tüm yamandan (kötülükten) bizi kurtar. Amin!

Çuvaş ve Yakut Türkleri küçük pagan bir kesim dışında, yerleştikleri Rusya’da çoğunlukla Ortodoksluğa geçmişlerdir. Rus misyonerler İncil’i Çuvaşça’ya çevirip Çuvaşça dilbilgisi vermek amacıyla 1769’da ilk Çuvaşça gramer kitabını hazırlamışlardır. Kazan Üniversitesi Doğu Dilleri Fakültesi dil alanındaki çalışmalarında bu hareketi desteklemiş ve 1836’da V.P. Vishnevskiy’in Çuvaş dilbilgisi ve sözlüğü yayımlanmıştır. Gagavuz Türklerinin durumu da buna benzerdir. Çoğunlukla Ortodoks olan Gagavuzların, bir kısmı ise Protestan ve Katolik’tir. Bugünlerde nüfusları 300 bini bulan Gagavuzların 11. yüzyıl civarında Asya’dan göç ettikleri, Peçenek, Oğuz, Kıpçak Türkleri ile aynı soydan geldikleri düşünülmektedir.


Anadolu’ya dönecek olursak, yüzyıl öncesine kadar Anadolu’da çok sayıda Hristiyan Türk yaşamaktaydı. Osmanlı döneminde Karamanlılar, her ne kadar etnik olarak Türk olsalar da, Ortodoks oldukları için Rum Ortodoks Patriğine tabi tutuluyorlardı. Bunun en önemli sebebi, Osmanlı döneminde millet” kavramının etnik kökenden ziyade dini kimliğe göre gelişmiş olmasıydı. Karamanlıların sonu oldukça trajiktir. Ortodoks olup Grekçe alfabesini kullandıkları için 1923 mübadele döneminde yaklaşık 193.000 Karamanlı zorunlu nüfus değişimine tabi tutulmuşlardır. Büyük bir bölümü Rumca bilmeyen Karamanlılar, gönderildikleri Yunanistan’a uyum sağlamakta oldukça zorluk çekmişlerdir.


Osmanlı dönemi ve günümüzde Hristiyan Türklerin bir kısmı sonradan Hristiyanlığı seçmiş olan Türklerden oluşmaktadır. Bunlardan bazıları Hristiyan azizleri veya yeni din şehitleri olarak tarihte yerlerini almışlardır! Bugün sayıları binleri geçmese de, Hristiyan Türkler, geleneksel Hristiyan cemaatleri (Ermeniler, Süryaniler, Rum Ortodokslar vs.) tarafından etnik kökenlerinden ötürü tereddütle kabul görürken, Türk kamuoyu ve toplumu tarafından yaptıkları seçim yüzünden genellikle dışlanmaktadırlar. Halbuki, Türklük ve Hristiyanlık birbirine zıt kavramlar değildir. Türklük etnik köken belirten bir kavram iken Hristiyanlık bir insanın Tanrı ile arasında olan belirli bir inanç sistemidir.



Özellikle “Türk kimliğinin kaybedilmemesi için kişi Müslüman olması gerek türünde görüşteki insanların gözünde bir Türk’ün Hristiyan olmayı seçmesi Türk kimliğine bir ihanet olarak algılanmaktadır. Sanki “Hristiyan” bir ülkeyle olası bir savaş çıksa, söz konusu Hristiyan Türkler “karşı tarafı seçip vatanlarına ihanet edecekler gibi bir algı mevcuttur. Hâlbuki tam tersi söz konusudur. Kişisel olarak tanıdığım Hristiyan Türkler düşman işgallerinden vatanlarını korumaya her zaman hazır olup, gerekirse sevdikleri vatan için ölümü bile göze alırlar.


İslam ile anılan bir toplumda yaşayan Hristiyan Türklerin hikâyeleri çoğunlukla elemler ve zulümler ile doludur. Ama onlar, İsa Mesih’e duydukları sevgi ve umut sayesinde zulümleri cesaretle göğüslemiş ve bazıları ölümün çehresinde ilahi bir sevinç tadabilmişlerdir.



Kanaatimce, bu yazıyı İsa’nın dağdaki vaazda sarf ettiği sözlerle noktalamak en doğrusudur: “Ne mutlu doğruluk uğruna zulüm görenlere! Çünkü Göklerin Egemenliği onlarındır. Benim yüzümden insanlar sövüp zulmettikleri, yalan yere karşı her türlü kötü sözü söyledikleri zaman ne mutlu size! Sevinin, sevinçle coşun! Çünkü göklerdeki ödülünüz büyüktür. Sizden önce yaşayan peygamberlere de böyle zulmettiler” (Matta 5:10-13).