Tarih bize ilham kaynağı olduğu kadar, tarihten aldığımız dersleri günümüze uyarlayabiliriz. Peki pratik bir şekilde bunu nasıl sergileyebiliriz?
Bu durumlarda verdiğimiz tanıklık önemli. Tarih içinde paganları Hristiyanlardan ayıran en temel özellik dünya görüşleriydi. Bu bağlamda elçi Pavlus’un çeşitli yerlerde dediği gibi bir Hristiyan için “Yaşamak Mesih, ölmek ise kazanç” demektir (Fil 1:21). İlk Hristiyanlar ölüm karşısında sevgi, sevinç, ve umut dağıtıyorlardı çünkü hayatları ve inançları dünyasal koşullara bağlı değildi. Pavlus’un Timoteos'a dediği gibi: “Çünkü Tanrı bize korkaklık ruhu değil, güç, sevgi ve özdenetim ruhu vermiştir.” (2. Timoteos 1:7) Hristiyanlar olarak krizlere panik ve korkuyla tepki vermek, dünyanın davranışına ve tepkilerine ortak olmak demektir. Böyle bir davranışla dünya nasıl bize “sahip olduğumuz umudun nedenini” sorabilir? (1.Petrus 3:15). Bunun yerine Hristiyan, İsa Mesih’e odaklanarak onun sözüne teslim olmalı, duayla Rab’be yaklaşmalı. Bu sayede Fil. 4:6-7’deki ilkeyi hayatımızda gerçekleştirmiş oluruz: “ Hiç kaygılanmayın; her konudaki dileklerinizi, Tanrı’ya dua edip yalvararak şükranla bildirin. O zaman Tanrı’nın her kavrayışı aşan esenliği Mesih İsa aracılığıyla yüreklerinizi ve düşüncelerinizi koruyacaktır.” Rab’de tecrübe ettiğimiz huzur, umut ve sevinç ise başkalarına yönelik harika bir tanıklık fırsatı yaratır.
Modern salgınlarda komşu sevgisi çeşitli şekillerde sergilenebilir. Özellikle sağlık yetkililerinin tavsiyelerini dinleyerek gerekli tedbirleri almak hikmetli bir davranış olabilir. Neticede bir salgının yaygınlamasını önlemek ve zararlı etkilerini azaltmak komşu sevgisinin pratik bir işleyişidir. Temel hijyen kurallarına iştirak etmek ve kapalı ortamlarda kalabalık oluşturmamak da bu ilkenin içine de girer.
Ancak, komşu sevgisi başka pratik şekillerde sergilenebilir, örneğin bir sağlık çalışanı olarak gönüllü hizmet etmek. Bir kilse önderiyseniz hastalar için dua etmek. Tabiki bunları yaparken, gerekli koruyucu önlemleri almak gereklidir. Martin Luter kendi döneminde gerçekleşen salgında insanların gerekli tedbirleri almaya teşvik ederken, aynı zamanda idareci, yargıç, ruhban, ve yönetici sınıfların yerlerinde kalmaları ve sosyal düzeni korumaları konusunda ellerinden gelen ne varsa yapmalarını teşvik etti.
Profesyonel mesleğiniz dışında, karantina altında olan kişilerle bir telefon görüşmesi bile büyük teşvik kaynağı olabilir. Hristiyan bireyler sadece kendi içlerinde değil, komşularının da ihtiyacını gözetleyerek, özellikle imkanı olmayan kişilerin market veya eczane alışverişlerinde yardımcı olabilirler. Evden veya siteden çıkamayan bir apartman veya site komşusuna yemek götürerek komşu sevgisini de sergileyebilirler. Aynı şekilde Hristiyanlar alışverişlerinde aşırıya kaçmadan ihtiyacı duyduklarının fazlasından almamalı ve başkalarını da düşünerek cömertlik sergilemelidirler. Salgınlar pratik şekillerde Mesih’in sevgisini yansıtmak için engel teşkil etmemeli. Eğer engel oluşturuyorlarsa, İsa Mesih ve havariler için hastalığın Tanrı’nın sevgisini yansıtmakta engel teşkil etmediğini kendimize hatırlatmamız gerekir. Davranışlarımızın ve motivasyonlarımızın kaynağında “kendimi nasıl koruyabilirim?” veya “bu durmudan nasıl kaçabilirim?”düşüncesinden ziyade, “Rab’bi en iyi şekilde ben nasıl onurlandırabilirim?” ve “komşumu en iyi şekilde nasıl sevebilirim?” diye kendimize sormamız lazım. Bu hususta Rab farklı kişilere farklı cevaplar da verebilir.
Kiliseler, ondalık ve bağışların bir bölümünü ihtiyaç duyulan tıbbi malzemelerin satın alınmasında veya bir sağlık vakfı veya derneğiyle ortak bir projeye imza atarak toplumsal katkıda bulunabilirler. Covid-19 krizinde bazı kiliseler ise Hastanelerin yetersiziliği karşısında binalarını geçici muayenehane olarak kullanmasına müsade etmişler.
Dünya sorunlara odaklanırken, İsa Mesih’in izleyecileri sorunları Tanrı’nın Egemenliği için fırsat olarak görmeli. Örneğin yalnızlığın yarattığı zaman ve sıkılmışlığına odaklanmaktansa, bu fazladan zamanı daha uzun dua zamanları ve Kelamı okumak gibi çeşitli bina edici etkinlikler ve tecrübelerle değerlendirebilirler. Evde uzun bir müddet kalmak aile hayatımız ve ilişkilerimizi tazelemek ve sevgide derinleşmek için fırsat olabilir. Covid-19 krizinde ben ve eşim her sabah çocuklarla beraber bir aile olarak iki ilahi dinlemek ve dua etme alışkanlığını edindik. Bunun için de Rab’be şükrediyoruz!
Ayrıca Tanrı’nın her birimize çeşitli armağanları verdiğini unutmamak lazım. Örneğin modern salgın krizleri olmasaydı bu kitapçığı yazma fırsatını belki bulmazdım! Kral, Davut Mezmur 91’i büyük ihtimalle bir salgın döneminde yazdı. Yani zamanını boşa harcamadı. O bu zamanı çeşitli armağanlarını kullanarak şiir ve ilahi bestelemek için ayırdı. Bunun gibi bizim de hem çeşitli doğal hem de Kutsal Ruh’un bahşettiği armağanlarımız var. Farklı kişilerin müjdeleme, öğretme, hizmet, şifa, dua, yazma, müzik, idarecilik, vs. armağanı var. Bunları Rab’bin önüne getirerek “Rab bu yaşadığım durumda armağanımı senin yüceliğin ve Tanrı’nın egemenliği için nasıl kullanabilirim?” diye dua etmek bu bağlamda faydalı bir yaklaşım olabilir.
Çin Wuhan kentinde patlak veren Covid-19 salgınında, imanlılar krizi müjde için bir fırsat olarak gördüler. Çinli imanlılar bu dönemde yaratıcılıklarını devreye sokarak megafonlar eşliğinde balkonlarından müjdeleme yaptılar; Hastanelerin personel eksiğine rağmen gönüllü olarak hizmet ettiler ve hayranlık uyandırıcı davranışlar sergilediler. Çeşitli kiliseler bu salgın dönemlerinde teknolojik araçları kullanmayı öğrendiler ve belkide düzenli olarak kilise toplantılarına katılamayan üyelerle tekrardan temas kurup onlara ulaşabildiler.
Kriz dönemlerinde insanlar umuda ihtiyaç duyarlar, ve bu umudun en büyük kaynağı cesur, kararlı, hikmetli ve güçlü bir tavır sergileyen imanlılar ve kilisedir! Salgın dönemleri kilisenin büyümesi için anahtar fırsatlardır. Bu dönemde hiç olmadığı kadar imanlıların komşu sevgisi, cömertlik, umut ve huzur yansıtmaları ve yaymaları en büyük tanıklık aracıdır ve Mesih örneğidir!