Markos 13:1-37

1  İsa tapınaktan çıkarken öğrencilerinden biri O'na, ‹‹Öğretmenim›› dedi, ‹‹Şu güzel taşlara, şu görkemli yapılara bak!›› 2  İsa ona, ‹‹Bu büyük yapıları görüyor musun? Burada taş üstünde taş kalmayacak, hepsi yıkılacak!›› dedi. 3-4  İsa, Zeytin Dağı'nda, tapınağın karşısında otururken Petrus, Yakup, Yuhanna ve Andreas özel olarak kendisine şunu sordular: ‹‹Söyle bize, bu dediklerin ne zaman olacak, bütün bunların gerçekleşmek üzere olduğunu gösteren belirti ne olacak?›› 5  İsa onlara anlatmaya başladı: ‹‹Sakın kimse sizi saptırmasın›› dedi. 6  ‹‹Birçokları, ‹Ben O'yum› diyerek benim adımla gelip birçok kişiyi saptıracaklar. 7  Savaş gürültüleri, savaş haberleri duyunca korkmayın. Bunların olması gerek, ama bu daha son demek değildir. 8  Ulus ulusa, devlet devlete savaş açacak; yer yer depremler, kıtlıklar olacak. Bunlar, doğum sancılarının başlangıcıdır. 9  ‹‹Ama siz kendinize dikkat edin! İnsanlar sizi mahkemelere verecek, havralarda dövecekler. Benden ötürü valilerin, kralların önüne çıkarılacak, böylece onlara tanıklık edeceksiniz. 10  Ne var ki, önce Müjde'nin bütün uluslara duyurulması gerekir. 11  Sizi tutuklayıp mahkemeye verdiklerinde, ‹Ne söyleyeceğiz?› diye önceden kaygılanmayın. O anda ne esinlenirse onu söyleyin. Çünkü konuşan siz değil, Kutsal Ruh olacak. 12  Kardeş kardeşi, baba çocuğunu ölüme teslim edecek. Çocuklar anne babalarına başkaldırıp onları öldürtecek. 13  Benim adımdan ötürü herkes sizden nefret edecek. Ama sonuna kadar dayanan kurtulacaktır. 14  ‹‹Yıkıcı iğrenç şeyin, bulunmaması gereken yerde dikildiğini gördüğünüz zaman -okuyan anlasın- Yahudiye'de bulunanlar dağlara kaçsın. 15  Damda olan, evinden bir şey almak için aşağı inmesin, içeri girmesin. 16  Tarlada olan, abasını almak için geri dönmesin. 17  O günlerde gebe olan, çocuk emziren kadınların vay haline! 18  Dua edin ki, kaçışınız kışa rastlamasın. 19  Çünkü o günlerde öyle bir sıkıntı olacak ki, Tanrı'nın var ettiği yaratılışın başlangıcından bu yana böylesi olmamış, bundan sonra da olmayacaktır. 20  Rab o günleri kısaltmamış olsaydı, hiç kimse kurtulamazdı. Ama Rab, seçilmiş olanlar, kendi seçtiği kişiler uğruna o günleri kısaltmıştır. 21  Eğer o zaman biri size, ‹İşte Mesih burada›, ya da, ‹İşte şurada› derse, inanmayın. 22  Çünkü sahte mesihler, sahte peygamberler türeyecek; bunlar, belirtiler ve harikalar yapacaklar. Öyle ki, ellerinden gelse seçilmiş olanları saptıracaklar. 23  Ama siz dikkatli olun. İşte her şeyi önceden söylüyorum.›› 24-25  ‹‹Ama o günlerde, o sıkıntıdan sonra, ‹Güneş kararacak, Ay ışık vermez olacak, Yıldızlar gökten düşecek, Göksel güçler sarsılacak.› 26  ‹‹O zaman İnsanoğlu'nun bulutlar içinde büyük güç ve görkemle geldiğini görecekler. 27  İnsanoğlu o zaman meleklerini gönderecek, seçtiklerini yeryüzünün bir ucundan göğün öbür ucuna dek, dünyanın dört bucağından toplayacak. 28  ‹‹İncir ağacından ders alın. Dalları filizlenip yaprakları sürünce, yaz mevsiminin yakın olduğunu anlarsınız. 29  Aynı şekilde, bu olayların gerçekleştiğini gördüğünüzde bilin ki İnsanoğlu yakındır, kapıdadır. 30  doğrusunu söyleyeyim, bütün bunlar olmadan bu kuşak ortadan kalkmayacak. 31  Yer ve gök ortadan kalkacak, ama benim sözlerim asla ortadan kalkmayacaktır.››

32  ‹‹O günü ve o saati, ne gökteki melekler, ne de Oğul bilir; Baba'dan başka kimse bilmez. 33  Dikkat edin, uyanık kalın, dua edin. Çünkü o anın ne zaman geleceğini bilemezsiniz. 34  Bu, yolculuğa çıkan bir adamın durumuna benzer. Evinden ayrılırken kölelerine yetki ve görev verir, kapıdaki nöbetçiye de uyanık kalmasını buyurur. 35  Siz de uyanık kalın. Çünkü ev sahibi ne zaman gelecek, akşam mı, gece yarısı mı, horoz öttüğünde mi, sabaha doğru mu, bilemezsiniz. 36  Ansızın gelip sizi uykuda bulmasın! 37  söylediklerimi herkese söylüyorum; uyanık kalın!››


AÇIKLAMA: FısıhBayramı süresince Mesih her gün kaldığı köyden Beytanya’dan Tapınağa gidip geliyordu. Bu sırada yine Zeytin Dağı’ndaki patikalardan köye dönce öğrenciler şehre dönüp batan güneşin ışınlarıyla parlayan Tapınağı seyrederek büyülendiler. Kral Hirodes bundan yaklaşık 50 sene önce Yahudiler’in ibadet merkezi olan Tapınağı restore etmeye başladı. Sonuç olarak etrafında oldukça geniş bir platform inşa etmekle beraber ortasında duran Tapınağın kendisini daha da büyütüp altınlarla süsleyerek görkemli bir hale getirdi. Ancak Mesih binaların güzelliğine aldanmadan yakında taş üstünde taş kalmayacak kadar büyük bir yıkımla karşı karşıya kalacağını belirtir. Neden? Çünkü vaat edilen Mesih’i reddettiler. Tabi, öğrenciler bunu duyunca büyük şaşkınlıkla bu felaketin ne zaman ve nasıl gerçekleşeceğini merak ettiler. Aynı zamanda bunun Mesih’in ikinci gelişinde gerçekleşeceğine inandıkları dikkatimizi çeker, oysaki bunların iki farklı tarihte gerçekleştiğini göreceğiz. Böylece İsa cevabında aslında iki paralel olaya cevap vermek durumundadır. İlkin o günden yaklaşık 40 sene sonraki Yeruşalim’in yıkımını anlatıyor aynı zamanda ikinci gelişinden önce Yeruşalim ve tüm dünyanın başına gelecek felaketlerin alametlerini de anlatıyor. Her ikisinde olağanüstü bir takım belirti yaşanacak, Yahudiler dağılacak ve Tapınak yıkılacaktır. Bu ikinci yıkımın olacağını şundan anlıyoruz ki M.S. 70 yılında Tapınak yıkıldıktan sonra İsa Mesih yeryüzüne dönmedi. Neden? Çünkü Mesih ancak halkı olan Yahudiler kendisini kabul etmek üzere tövbe ettiklerinde geri dönecektir. O sırada daha da büyük bir sıkıntı dönemi yaşayacaklar ama sonunda Mesih kendisine ait olan herkesi kurtarmak üzere yeryüzüne geri gelecektir (Vahiy 19).

Mesih’in burada sıraladığı sonun alametlerini şöyle özetleyebiliriz:

İşte kıyametin koptuğu tam bu günlerde Rab İsa geri gelecektir. Ulusların orduları Rab’bin halkını yok etmek için toplandıkları bu sırada Mesih’in ayakları Zeytin Dağı’na basacaktır (Zekeriya 14). Aynı zamanda eskiden peygamberlerin yazılarında ve İncil’in son kısmı olan Vahiy bölümünde ayrıntılı bir şekilde tarif edilen birçok olağanüstü belirti gökyüzünde ve de yeryüzünde gerçekleşecektir (Yoel 2, Vahiy 16). Tüm bunların üstüne gelen İsa öncellikle kendisine inananları dünyanın dört bucağından yanına toplayacaktır.img
style="position: absolute; top: 0.23cm; left: 0cm; margin-left: 115.58cm"

En son olarak tüm bunların ne zaman olacağını merak eden öğrencilerine Mesih incir ağacının örneğini hatırlatır. Daha önce İsa meyve vermeyen İsrail’i temsil eden incir ağacını lanetledi (11:14). Ama Mesih dünyaya dönmeden İsrail’in tövbeye gelip ruhsal meyve vereceğini biliyoruz (Romalılar 11:26). O yüzden ne zamanki Mesih’in daha önce anlattığı alametlerin gerçekleştiğini ve özellikle İsrail halkında tövbenin meyvelerini görmeye başlarsak o zaman İsa’nın dönüşüne çok yaklaştığımızı bileceğiz. Mesih’in sözünü ettiği ortadan kalkmayacak ‘kuşak’ da büyük ihtimalle Yahudiler’in soyudur. Yahudiler çok kez yok olmayla karşı karşıya geldilerse de Mesih’in burada verdiği vaat doğrultusunda kurtuldular çünkü Tanrı’nın Egemenliğinin gerçekleşmesi için İsrail’in tövbe etmesi gerekir. Son olarak Mesih ikinci gelişinin günü ve saati bilinemez olduğunu vurgular. Hatta bunun tamamen Baba Tanrı’nın inisiyatifine kalmış ve kendisi bile bunu bilmediğini söyleyince şaşırıyoruz. Büyük olasılıkla bunu burada söyleyerek insani boyutuyla bunu bilmesinin olanaksız olduğunu vurguluyordur. Nitekim Tanrı Oğlu insan kılığına girerek geçici bir süreliğine bir çok ilahi ayrıcalığından vazgeçmişti (Filipililer 2:5-8). Neticede, Mesih öğrencilerini her daim ayık ve uyanık olmaya çağırır çünkü burada bahsettiği olaylar ansızın gerçekleşecektir.

İHANET

Markos 14:1-50

1  Fısıh ve Mayasız Ekmek Bayramı'na iki gün kalmıştı. Başkâhinlerle din bilginleri İsa'yı hileyle tutuklayıp öldürmenin bir yolunu arıyorlardı. 2  ‹‹Bayramda olmasın, yoksa halk arasında kargaşalık çıkar›› diyorlardı. 3  İsa Beytanya'da cüzamlı Simun'un evinde sofrada otururken yanına bir kadın geldi. Kadın kaymaktaşından bir kap içinde çok değerli, saf hintsümbülü yağı getirmişti. Kabı kırarak yağı O'nun başına döktü. 4-5  Bazıları buna kızdılar; birbirlerine, ‹‹Bu yağ niçin böyle boş yere harcandı? Üç yüz dinardan fazlaya satılabilir, parası yoksullara verilebilirdi›› diyerek kadını azarlamaya başladılar. 6  ‹‹Kadını rahat bırakın›› dedi İsa. ‹‹Neden üzüyorsunuz onu? Benim için güzel bir şey yaptı. 7  Yoksullar her zaman aranızdadır, dilediğiniz anda onlara yardım edebilirsiniz; ama ben her zaman aranızda olmayacağım. 8  Kadın elinden geleni yaptı, beni gömülmeye hazırlamak üzere daha şimdiden bedenimi yağladı. 9  doğrusunu söyleyeyim, Müjde dünyanın neresinde duyurulursa, bu kadının yaptığı da onun anılması için anlatılacak.›› 10  Bu arada Onikiler'den biri olan Yahuda İskariot, İsa'yı ele vermek amacıyla başkâhinlerin yanına gitti. 11  Onlar bunu işitince sevindiler, Yahuda'ya para vermeyi vaat ettiler. O da İsa'yı ele vermek için fırsat kollamaya başladı.

12  Fısıh kurbanının kesildiği Mayasız Ekmek Bayramı'nın ilk günü öğrencileri İsa'ya, ‹‹Fısıh yemeğini yemen için nereye gidip hazırlık yapmamızı istersin?›› diye sordular. 13  O da öğrencilerinden ikisini şu sözlerle önden gönderdi: ‹‹Kente gidin, orada su testisi taşıyan bir adam çıkacak karşınıza. Onu izleyin. 14  Adamın gideceği evin sahibine şöyle deyin: ‹Öğretmen, öğrencilerimle birlikte Fısıh yemeğini yiyeceğim konuk odası nerede? diye soruyor.› 15  Ev sahibi üst katta döşenmiş, hazır büyük bir oda gösterecek. Orada bizim için hazırlık yapın.›› 16  Öğrenciler yola çıkıp kente gittiler. Her şeyi, İsa'nın kendilerine söylediği gibi buldular ve Fısıh yemeği için hazırlık yaptılar. 17  Akşam olunca İsa Onikiler'le birlikte geldi. 18  Sofraya oturmuş yemek yerlerken İsa, ‹‹Size doğrusunu söyleyeyim›› dedi, ‹‹Sizden biri, benimle yemek yiyen biri bana ihanet edecek.›› 19  Onlar da kederlenerek birer birer kendisine, ‹‹Beni demek istemedin ya?›› diye sormaya başladılar. 20  İsa onlara, ‹‹Onikiler'den biridir, ekmeğini benimle birlikte sahana batırandır›› dedi. 21  ‹‹Evet, İnsanoğlu kendisi için yazılmış olduğu gibi gidiyor, ama İnsanoğlu'na ihanet edenin vay haline! O adam hiç doğmamış olsaydı, kendisi için daha iyi olurdu.›› 22  İsa yemek sırasında eline ekmek aldı, şükredip ekmeği böldü ve, ‹‹Alın, bu benim bedenimdir›› diyerek öğrencilerine verdi. 23  Sonra bir kâse alıp şükretti ve bunu öğrencilerine verdi. Hepsi bundan içti. 24  ‹‹Bu benim kanım›› dedi İsa, ‹‹Birçokları uğruna akıtılan antlaşma kanıdır. 25  doğrusunu söyleyeyim, Tanrı'nın Egemenliği'nde tazesini içeceğim o güne dek, asmanın ürününden bir daha içmeyeceğim.›› 26  İlahi söyledikten sonra dışarı çıkıp Zeytin Dağı'na doğru gittiler.

27  Bu arada İsa öğrencilerine, ‹‹Hepiniz sendeleyip düşeceksiniz›› dedi. ‹‹Çünkü şöyle yazılmıştır: ‹Çobanı vuracağım, Koyunlar darmadağın olacak.› 28  Ama ben dirildikten sonra sizden önce Celile'ye gideceğim.›› 29  Petrus O'na, ‹‹Herkes sendeleyip düşse bile ben düşmem›› dedi. 30  ‹‹Sana doğrusunu söyleyeyim›› dedi İsa, ‹‹Bugün, bu gece, horoz iki kez ötmeden sen beni üç kez inkâr edeceksin.›› 31  Ama Petrus üsteleyerek, ‹‹Seninle birlikte ölmem gerekse bile seni asla inkâr etmem›› dedi. Öğrencilerin hepsi de aynı şeyi söyledi.

32  Sonra Getsemani denilen yere geldiler. İsa öğrencilerine, ‹‹Ben dua ederken siz burada oturun›› dedi. 33  Petrus'u, Yakup'u ve Yuhanna'yı yanına aldı. Hüzünlenmeye ve ağır bir sıkıntı duymaya başlamıştı. 34  Onlara, ‹‹Ölesiye kederliyim›› dedi. ‹‹Burada kalın, uyanık durun.›› 35  Biraz ilerledi, yüzüstü yere kapanıp dua etmeye başladı. ‹‹Mümkünse o saati yaşamayayım›› dedi. 36  ‹‹Abba, Baba, senin için her şey mümkün, bu kâseyi benden uzaklaştır. Ama benim değil, senin istediğin olsun.›› 37  Öğrencilerinin yanına döndüğünde onları uyumuş buldu. Petrus'a, ‹‹Simun›› dedi, ‹‹Uyuyor musun? Bir saat uyanık kalamadın mı? 38  Uyanık durup dua edin ki, ayartılmayasınız. Ruh isteklidir, ama beden güçsüzdür.›› 39  Yine uzaklaştı, aynı sözleri tekrarlayarak dua etti. 40  Geri geldiğinde öğrencilerini yine uyumuş buldu. Onların göz kapaklarına ağırlık çökmüştü. İsa'ya ne diyeceklerini bilemiyorlardı. 41  İsa üçüncü kez yanlarına döndü, ‹‹Hâlâ uyuyor, dinleniyor musunuz?›› dedi. ‹‹Yeter! Saat geldi. İşte İnsanoğlu günahkârların eline veriliyor. 42  Kalkın, gidelim. İşte bana ihanet eden geldi!››

43  Tam o anda, İsa daha konuşurken, Onikiler'den biri olan Yahuda çıkageldi. Yanında başkâhinler, din bilginleri ve ileri gelenler tarafından gönderilmiş kılıçlı sopalı bir kalabalık vardı. 44  İsa'ya ihanet eden Yahuda, ‹‹Kimi öpersem, İsa O'dur. O'nu tutuklayın, güvenlik altına alıp götürün›› diye onlarla sözleşmişti. 45  Gelir gelmez İsa'ya yaklaştı, ‹‹Rabbî›› diyerek O'nu öptü. 46  Onlar da İsa'yı yakalayıp tutukladılar. 47  İsa'nın yanında bulunanlardan biri kılıcını çekti, başkâhinin kölesine vurup kulağını uçurdu. 48  İsa onlara, ‹‹Niçin bir haydutmuşum gibi beni kılıç ve sopalarla yakalamaya geldiniz?›› dedi. 49  ‹‹Her gün tapınakta, yanıbaşınızda öğretiyordum, beni tutuklamadınız. Ama bu, Kutsal Yazılar yerine gelsin diye oldu.›› 50  O zaman öğrencilerinin hepsi O'nu bırakıp kaçtı.



AÇIKLAMA: Yahudidin bilginleri İsa Mesih’i yok etmek için çoktan fırsat kolluyorlardı ama halkın tepkisinden korktukları için komplolarını gerçekleştiremediler. Şimdi ise bekledikleri fırsat nihayet ellerine düştü. İsa’nın on iki havarilerinden biri olan Yahuda öğretmenini onlara teslim etmek yanlarına gelip anlaşmak istiyordu. Bir kaç yıl Mesih’le gezmiş, mucizelerini ve kutsal karakterini yakından izlemiş birinin böylesi korkunç bir ihanete girişmesine neler sebep olmuş olabilir? İşte burada geçen olayda Yahuda gerçek yüzünü göstermeye başlar. Mesih’le öğrencileri Simun adında bir adamın evinde yemeğe oturdular. ‘Cüzamlı’ olarak geçen bu adam büyük olasılıkla Mesih’in gücüyle sağlığına kavuşmuştu. O dönemde erkekler ve kadınlar ayrı bölümlerde otururlardı. Ama birden bir kadın Mesih’in olduğu odaya dalıp başı üzerine oldukça pahalı bir parfüm dökmeye başlar. Bu kadın büyük olasılıkla Yuhanna kitabında adı geçen Meryem'di (Yuhanna 12:2-3). Bunu yapmakla kadın pek çok kültürel tabu kırmakla beraber kendini de orada bulunan erkek milletinin yargılayıcı bakışlarına ve eleştirilerine maruz bıraktı. Yuhanna’nın yazılarına göre özellikle Yahuda burada yapılana çok kızdı. Çünkü Mesih’in üzerine boşalttığı hintsümbülü yağı yaklaşık bir yılın maaşı kadar para tutuyordu. Neden bunu fakirlere dağıtmadığını sorar, fakat kızgınlığın esas sebebi şuydu ki havarilerinin kesesini tutan Yahuda ondan çalıyordu. Mesih ise kadının yardımına gelerek onu herkesin önünde savunur. Bu olay Yahuda için artık bardağı taşıran son damla oldu. Çünkü İsa’ya sadık olmaktan bir şeyleri kazanmayı ümit eden Yahuda artık boşuna beklediğini anladı. Böylece din bilginlerin yanına gidip İsa’yı ellerine teslim etmesi için neler vereceklerini sorar. Onlar da büyük bir heyecanla kendisiyle anlaşırlar.

İki gün sonra Fısıh Bayramı’nın arifesinde Mesih öğrencileriyle Yahudilerin geleneksel sofraya oturmak üzere onlardan bazısını yemek yerini hazırlamaya gönderir. Böylece üst odada hep birlikte bayram şölenine otururlar. Ama sofraya oturur oturmaz Mesih gruptan birinin ona ihanet edeceğini belirtir. Telaşa düşen öğrenciler etrafa bakınmaya başlarlar. İsa, ihanet eden için bunun ne büyük bir lanet olacağını vurgular, hatta hiç doğmasaydı daha iyi olurdu der. Ardından, Mesih gizliden Yuhanna’ya kendisiyle beraber sahana ekmek batıran Yahuda’nın bunu yapacağını belirtir. Böylece Yahuda kalkıp dışarı çıkar (Yuhanna 13:21-30). İlerleyen saatlerde geleneksel Fısıh yemeğinin bir parçası olarak ekmek bölünür ve paylaşılır. Aynı zamanda en az dört defa şarap dolu bir kâse kaldırılır ve özel bir bereket duası okunurdu: “Evrenin Kralı, bizi kutsayan ey Rab Tanrı adın mübarek olsun”. Ancak Mesih ‘kefaret kâsesi’ olarak bilinen kâseye gelince ona daha farklı, kişisel bir anlam yüklenir: ‘Bu benim kanım, birçokları uğruna akıtılanimg
style="position: absolute; top: 0.58cm; left: 0cm; margin-left: 115.58cm"
antlaşma kanıdır’. Bununla İsa asırlardır kutlanan bu kutsal t
örenin kendisine işaret ettiğini vurgular. Parçalanan ve aralarında paylaşılan ekmek için de ‘bu benim bedenimdir’ diyerek bedenini ve kanını günahlarına karşılık kurban olarak sunacağını belirtir. Böylece Mesih büyük bir ihanete uğrayacağını bile bile bunun Tanrı’nın ezelden beri kurduğu planın doğrultusunda olduğunu belirterek bu korkunç kötülükten harika bir kurtuluşun sağlanacağını söyler.

Üst odadan ayrıldıktan sonra şehrin hemen dışında sık sık uğradıkları bir bahçeye giderler. Yolda giderken İsa o gece büyük ihanete uğradığında diğer tüm öğrencilerin onu terk edip dağılacaklarını söyler. Grubun sözcüsü olan Petrus özellikle buna şiddetle karşı gelir: ‘Herkes sendeleyip düşse bile ben düşmem’ Kendisine çok güvenen ve çok büyük konuşan öğrencisine İsa, ‘Bugün, bu gece, horoz iki kez ötmeden sen beni üç kez inkâr edeceksin’ diye belirtir. Bunu hazmedemeyen Petrus yine üstelemeye devam eder ve diğer öğrenciler de aynı şekilde İsa’yı asla bırakmayacaklarına söz verirler. Bahçeye varınca İsa en yakın üç öğrencisi olan Petrus, Yakup ve Yuhanna ile beraber bir daha ileri gider ve çok derinden kederlendiğini söyleyerek kendisiyle birlikte dua etmelerini rica eder. Sonra Mesih bir az ilerde yalnız başına Baba Tanrı’nın önde diz çöküp yüreğini döker. Ne var ki öğrencilerinin yanına dönünce hepsini uyumuş buluyor. Sonra Petrus’a özellikle, ‘Uyanık durup dua edin ki ayartılmayasınız’ diye uyarır. Ama İsa duaya çekildikten sonra öğrenciler yine uykuya dalar. Sonunda İsa yanlarına dönüp, ‘kalkın bana ihanet eden geldi’ der. Tam o anda Yahuda belirir, peşinden gelen sopalı, meşaleli kalabalıkla birlikte İsa’ya yaklaşıp yanağından öperek askerlere işaret verir. Uykudan yeni uyuyan Petrus hemen devreye girer ve kılıcıyla Mesih’i kurtarmaya kalkar. İsa Mesih ise ona izin vermiyor ve gelen kalabalığı da azarlıyor: ‘Niçin bir haydutmuşum gibi beni kılıç ve sopalarla yakalamaya geldiniz?’ İsa yaklaşık bir hafta boyunca her gün tapınaktaydı ama ona kimse el sürmedi. Bunu bu şekilde yapmalarının sebebi apaçıktı aslında. Hain Yahuda ile anlaşan din bilginleri çok korkak insanlardı. Mesih ise, kendi öğrenciler o anda kaçmalarına rağmen, hiç korkmuyordu. Tanrı’nın kurtuluş planını gerçekleştirmek için gerekli her şeyi yerine getirmeye hazırdı.

İNKÂR

Markos 14:51-72

51  İsa'nın ardından sadece keten beze sarınmış bir genç gidiyordu. Bu genç de yakalandı. 52  Ama keten bezden sıyrılıp çıplak olarak kaçtı.

53  İsa'yı görevli başkâhine götürdüler. Bütün başkâhinler, ileri gelenler ve din bilginleri de orada toplandı. 54  Petrus, İsa'yı başkâhinin avlusunun içine kadar uzaktan izledi. Avluda nöbetçilerle birlikte ateşin başında oturup ısınmaya başladı. 55  Başkâhinler ve Yüksek Kurul'un öteki üyeleri, İsa'yı ölüm cezasına çarptırmak için kendisine karşı tanık arıyor, ama bulamıyorlardı. 56  Birçok kişi O'na karşı yalan yere tanıklık ettiyse de, tanıklıkları birbirini tutmadı. 57-58  Bazıları kalkıp O'na karşı yalan yere şöyle tanıklık ettiler: ‹‹Biz O'nun, ‹Elle yapılmış bu tapınağı yıkacağım ve üç günde, elle yapılmamış başka bir tapınak kuracağım› dediğini işittik.›› 59  Ama bu noktada bile tanıklıkları birbirini tutmadı. 60  Sonra başkâhin topluluğun ortasında ayağa kalkarak İsa'ya, ‹‹Hiç yanıt vermeyecek misin? Nedir bunların sana karşı ettiği bu tanıklıklar?›› diye sordu. 61  Ne var ki, İsa susmaya devam etti, hiç yanıt vermedi. Başkâhin O'na yeniden, ‹‹Yüce Olan'ın Oğlu Mesih sen misin?›› diye sordu. 62  İsa, ‹‹Benim›› dedi. ‹‹Ve sizler, İnsanoğlu'nun Kudretli Olan'ın sağında oturduğunu ve göğün bulutlarıyla geldiğini göreceksiniz.›› 63-64  Başkâhin giysilerini yırtarak, ‹‹Artık tanıklara ne ihtiyacımız var?›› dedi. ‹‹Küfürü işittiniz. Buna ne diyorsunuz?›› Hepsi İsa'nın ölüm cezasını hak ettiğine karar verdiler. 65  Bazıları O'nun üzerine tükürmeye, gözlerini bağlayarak O'nu yumruklamaya başladılar. ‹‹Haydi, peygamberliğini göster!›› diyorlardı. Nöbetçiler de O'nu aralarına alıp tokatladılar.

66-67  Petrus aşağıda, avludayken, başkâhinin hizmetçi kızlarından biri geldi. Isınmakta olan Petrus'u görünce onu dikkatle süzüp, ‹‹Sen de Nasıralı İsa'yla birlikteydin›› dedi. 68  Petrus ise bunu inkâr ederek, ‹‹Senin neden söz ettiğini bilmiyorum, anlamıyorum›› dedi ve dışarıya, dış kapının önüne çıktı. Bu arada horoz öttü. 69  Hizmetçi kız Petrus'u görünce çevrede duranlara yine, ‹‹Bu adam onlardan biri›› demeye başladı. 70  Petrus tekrar inkâr etti. Çevrede duranlar az sonra Petrus'a yine, ‹‹Gerçekten onlardansın; sen de Celileli'sin›› dediler. 71  Petrus kendine lanet okuyup ant içerek, ‹‹Sözünü ettiğiniz o adamı tanımıyorum›› dedi. 72  Tam o anda horoz ikinci kez öttü. Petrus, İsa'nın kendisine, ‹‹Horoz iki kez ötmeden beni üç kez inkâr edeceksin›› dediğini hatırladı ve hüngür hüngür ağlamaya başladı.



AÇIKLAMA: İnsanlarbazen soruyor: İsa’yı kim ölüme teslim etti? Yahudiler mi, Romalılar mı, Yahuda İskariyot mu? Aslında ölümünde birçok kişinin katkısı olduğu gibi bizim de katkımız vardır. Çünkü İsa bizim günahlarımıza karşılık öldü. Fakat esas anlamamız gereken şu ki İsa kendini bile bile ölüme teslim etti. Burada gelişen olaylardan çok önce İsa öğrencilerine çarmıha gerileceğini çok kez söyledi. Önceki gece de öğrencilerine ölümünden söz etti. Kaçmak isteseydi fırsatı vardı ama bile bile onu tutuklamaya gelen kalabalığın önüne çıkıp kendini ele verdi. Bunu özellikle öğrencilerinin başına kötü bir şey gelmesin diye yaptı. Şimdi de Yahudi toplumunun önderi olan başkâhinin karşısına çıkarıldı. Dağılan öğrencilerinden bir tek Yuhanna ve Petrus uzaktan olup bitenleri izliyorlardı. Toplanmış bulunan din bilginlerinin kurulu (Sanhedrin), daha Mesih’i dinlemeden kararlarını vermişlerdi; İsa’yı ölüm cezasında çarptırmak istiyorlardı. Ancak kararlarını meşru kılmak için tanıklara ihtiyaçları vardı. Ne var ki kimi getirdilerse bir türlü İsa’yla ilgili kötü bir şey tutturamadılar. Mesih de kendisiyle ilgili söylenen yalanlara cevap vermeye de ihtiyaç duymuyordu. Buna çok sinirlenen başkâhin sonunda esas konuya geldi ve İsa’ya doğrudan, ‘Tanrı’nın Oğlu Mesih sen misin değil misin?’ İşte İsa’yla ilgili esas dertleri buydu; bir çok mucize ve belirti göstermesine rağmen kıskançlıktan ötürü O’nun vaat edilen Mesih olduğuna inanmak istemiyorlardı. Bu sefer İsa aslını inkâr etmeden net bir cevap verir: ‘Benim!’ Üstelik Daniel 7.bölümden alıntı yaparak yakında Baba Tanrı’nın sağında oturup onları yargılayacağını belirtir. Tabi bunu söylemekle İsa din bilginlerine aradıkları malzemeyi sağlamış oldu. Ancak aynı zamanda aralarındaki anlaşmazlığın esas nedenini de göstermiş oldu. Dahası, İsa ‘Tanrı’nın Oğlu Mesih’ olduğu gerçek için çarmıha kadar gitmeye hazır olduğunu belirtti. Din bilginleri bunu işitince öfkeden kudurdular ve idam kararını ilan ederek İsa’yı dövmeye başladılar. Oysaki bir insanın kendi sözleriyle mahkûm edilmesi ve böyle bir muamele görmesi normal şartlarda yasaktır. Onlar ise sadece bir şeyeimg
style="position: absolute; top: 0.4cm; left: 0cm; margin-left: 115.58cm"
odaklandı
lar, o da İsa’yı yok etmek. Böylece onlar temsil ettikleri kutsal Yasa’nın prensiplerini çiğneyerek Rab’bin Sözü’nü inkâr ettiler.

Öbür tarafta Mesih’in en yakın öğrencilerinden biri olan Petrus da gece boyunca İsa’yı inkâr ediyordu. Aslında İsa bir önceki gece son sofrada oturduklarında böyle olacağını söyledi bile. O zaman Petrus, ‘herkes inkâr etse bile ben asla inkâr etmem’ diye büyük konuştu. Ancak İsa Simun’un yaptığı gurur yüzünden düşeceğini bildiği için horoz iki kez ötmeden Petrus’un onu üç kez inkâr edeceğini söyler. Daha sonra Getsemani bahçesine gelince ruhu çok sıkılan İsa Petrus’tan kendisi için dua etmesini istedi. Ancak Simun ile diğer öğrenciler uykuya yenildiler. Onları bu halde bulan İsa özellikle Petrus’a ‘Uyanık durup dua edin ki ayartılmayasınız’ dedi. Ne var ki kısa bir süre sonra sopalı kalabalık Mesih’i almaya gelince Petrus benliğine yenilerek İsa’yı kılıcıyla kurtarmaya kalkıyor. Mesih bu yaptığını kınayınca diğer öğrencilerle beraber kaç. Anlaşılan Petrus İsa uğruna her tür kahramanlık yapmaya hazırdı ancak en basit olanı yapmaya, yani dua etmeye hazır değildi. Daha sonra Yüksek Kurulun önünde İsa yargılandığı sırada Petrus olup bitenleri uzaktan izlemek için ısınmak için ateşin yanına gelir. O sırada oraya gelen evin hizmetkârlarından genç bir kız Petrus’u tanır ve ‘Sen de onunla birlikteydin’ diyerek onu işaretler. O anda korkuya kapılan Simun İsa’yı tanıdığını inkâr ederek gruptan biraz uzaklaşır. Tam bu sırada horoz bir kez öter. Bu Petrus için önemli bir uyarıydı. Ne var ki kız Petrus’u yine görünce onu herkese söyleme başladı, ‘Bu adam onlardan biri’. Petrus yine inkâr etti. Ardından bir kişi daha Petrus’un Celile’den olduğunu söyleyince Petrus kendine lanet okuyup ant içerek İsa’yı tanıdığını inkâr eder. Tam bu sırada horoz ikinci kez öttü. Bunu duyan Petrus Mesih’in dediğinin tam tamına gerçekleştiğini anladı. Bunu hatırlayınca yürekte derin bir acı hissederek dışarı kaçıp hüngür hüngür ağlamaya başladı. Peki, İsa’yı çok seven Petrus nasıl bu hale gelebildi? Gördüğümüz gibi her şey gururla başladı. Rab onu uyardı ve özellikle ayartılmamak için dua etmeye çağırdı. Ancak kendine çok güvenen Petrus kendi bildiğini yaptı ve sonunda hiç beklemediği korkunç bir yere vardı. İsa’yı inkâr edeceğine hiç ihtimal vermedi ama şimdi utancından bebek gibi ağlıyordu. Gerçek şu ki Rab’bi çok seven bizler O’nun dediklerine dikkat etmezsek aynı yere gelebiliriz.

ÇARMIH

Markos 15:1-47

1  Sabah olunca başkâhinler, ileri gelenler, din bilginleri ve Yüksek Kurul'un öteki üyeleri bir danışma toplantısı yaptıktan sonra İsa'yı bağladılar, götürüp Pilatus'a teslim ettiler. 2  Pilatus O'na, ‹‹Sen Yahudiler'in Kralı mısın?›› diye sordu. İsa, ‹‹Söylediğin gibidir›› yanıtını verdi. 3  Başkâhinler O'na karşı birçok suçlamada bulundular. 4  Pilatus O'na yeniden, ‹‹Hiç yanıt vermeyecek misin?›› diye sordu. ‹‹Bak, seni ne çok şeyle suçluyorlar!›› 5  Ama İsa artık yanıt vermiyordu. Pilatus buna şaştı.

Pilatus, her Fısıh Bayramı'nda halkın istediği bir tutukluyu salıverirdi. 7  Ayaklanma sırasında adam öldüren isyancılarla birlikte Barabba adında bir tutuklu da vardı. 8  Halk, Pilatus'a gelip her zamanki gibi kendileri için birini salıvermesini istedi. 9  Pilatus onlara, ‹‹Sizin için Yahudiler'in Kralı'nı salıvermemi ister misiniz?›› dedi. 10  Başkâhinlerin İsa'yı kıskançlıktan ötürü kendisine teslim ettiklerini biliyordu. 11  Ne var ki başkâhinler, İsa'nın değil, Barabba'nın salıverilmesini istemeleri için halkı kışkırttılar. 12  Pilatus onlara tekrar seslenerek, ‹‹Öyleyse Yahudiler'in Kralı dediğiniz adamı ne yapayım?›› diye sordu. 13  ‹‹O'nu çarmıha ger!›› diye bağırdılar yine. 14  Pilatus onlara, ‹‹O ne kötülük yaptı ki?›› dedi. Onlar ise daha yüksek sesle, ‹‹O'nu çarmıha ger!›› diye bağrıştılar. 15  Halkı memnun etmek isteyen Pilatus, onlar için Barabba'yı salıverdi. İsa'yı ise kamçılattıktan sonra çarmıha gerilmek üzere askerlere teslim etti.

16  Askerler İsa'yı, Pretorium denilen vali konağına götürüp bütün taburu topladılar. 17  O'na mor bir giysi giydirdiler, dikenlerden bir taç örüp başına geçirdiler. 18  ‹‹Selam, ey Yahudiler'in Kralı!›› diyerek O'nu selamlamaya başladılar. 19  Başına bir kamışla vuruyor, üzerine tükürüyor, diz çöküp önünde yere kapanıyorlardı. 20  O'nunla böyle alay ettikten sonra mor giysiyi üzerinden çıkarıp kendi giysilerini giydirdiler ve çarmıha germek üzere O'nu dışarı götürdüler.

21  Kırdan gelmekte olan Simun adında Kireneli bir adam oradan geçiyordu. İskender ve Rufus'un babası olan bu adama İsa'nın çarmıhını zorla taşıttılar. 22  İsa'yı Golgota, yani Kafatası denilen yere götürdüler. 23  O'na mürle karışık şarap vermek istediler, ama içmedi. 24  Sonra O'nu çarmıha gerdiler. Kim ne alacak diye kura çekerek giysilerini aralarında paylaştılar. 25  İsa'yı çarmıha gerdiklerinde saat dokuzdu. 26  Üzerindeki suç yaftasında, 27-28  İsa'yla birlikte, biri sağında öbürü solunda olmak üzere iki haydudu da çarmıha gerdiler. 29-30  Oradan geçenler başlarını sallayıp İsa'ya sövüyor, ‹‹Hani sen tapınağı yıkıp üç günde yeniden kuracaktın? Çarmıhtan in de kurtar kendini!›› diyorlardı. 31  Aynı şekilde başkâhinler ve din bilginleri de O'nunla alay ederek aralarında, ‹‹Başkalarını kurtardı, kendini kurtaramıyor›› diye konuşuyorlardı. 32  ‹‹İsrail'in Kralı Mesih şimdi çarmıhtan insin de görüp iman edelim.›› İsa'yla birlikte çarmıha gerilenler de O'na hakaret ettiler.

33  Öğleyin on ikiden üçe kadar bütün ülkenin üzerine karanlık çöktü. 34  Saat üçte İsa yüksek sesle, ‹‹Elohi, Elohi, lema şevaktani›› yani, ‹‹Tanrım, Tanrım, beni neden terk ettin?›› diye bağırdı. 35  Orada duranlardan bazıları bunu işitince, ‹‹Bakın, İlyas'ı çağırıyor›› dediler. 36  Aralarından biri koşup bir süngeri ekşi şaraba batırdı, bir kamışın ucuna takarak İsa'ya içirdi. ‹‹Dur bakalım, İlyas gelip O'nu indirecek mi?›› dedi. 37  Ama İsa yüksek sesle bağırarak son nefesini verdi. 38  O anda tapınaktaki perde yukarıdan aşağıya yırtılarak ikiye bölündü. 39  İsa'nın karşısında duran yüzbaşı, O'nun bu şekilde son nefesini verdiğini gönce, ‹‹Bu adam gerçekten Tanrı'nın Oğlu'ydu›› dedi. 40  Olup bitenleri uzaktan izleyen bazı kadınlar da vardı. Aralarında Mecdelli Meryem, küçük Yakup ile Yose'nin annesi Meryem ve Salome bulunuyordu. 41  İsa daha Celile'deyken bu kadınlar O'nun ardından gitmiş, O'na hizmet etmişlerdi. O'nunla birlikte Yeruşalim'e gelmiş olan daha birçok kadın da olup bitenleri izliyordu.

42-43  O gün Hazırlık Günü, yani Şabat Günü'nden önceki gündü. Artık akşam oluyordu. Bu nedenle, Yüksek Kurul'un saygın bir üyesi olup Tanrı'nın Egemenliği'ni umutla bekleyen Aramatyalı Yusuf geldi, cesaretini toplayarak Pilatus'un huzuruna çıktı, İsa'nın cesedini istedi. 44  Pilatus, İsa'nın bu kadar çabuk ölmüş olmasına şaştı. Yüzbaşıyı çağırıp, ‹‹Öleli çok oldu mu?›› diye sordu. 45  Yüzbaşıdan durumu öğrenince Yusuf'a, cesedi alması için izin verdi. 46  Yusuf keten bez satın aldı, cesedi çarmıhtan indirip beze sardı, kayaya oyulmuş bir mezara yatırarak mezarın girişine bir taş yuvarladı. 47  Mecdelli Meryem ile Yose'nin annesi Meryem, İsa'nın nereye konulduğunu gördüler.



AÇIKLAMA: Yahudidin bilginleri İsa’yı ölüme çarptırmaya kararlıydılar ancak bir sorun vardı, kendileri onu öldürmeye kalksalar İsa’yı çok seven halk önderlere karşı kin bağlayabilirdi. O yüzden Mesih’i Roma valisi Pilatus’a götürüp onun eliyle öldürtmek için plan kurdular. Ancak burada da bir sorun vardı, İsa’nın suçu olarak Pilatus’a ne diyeceklerdi? Aklarına gelen tek şey İsa’yı isyanla suçlamaktı, böylece onun Sezar’a rakip bir krallık kurduğunu söyleyerek valiye şikâyet ettiler. Pilatus’un sık sık başkaldıran Yahudiler’e bu konuda hiç merhameti yoktu. Zaman zaman Romalı askerler saldırıya uğrayınca Pilatus halktan bir takım masum insan rastgele seçerek çarmıha gererdi. Kısacası isyan söz konusu olunca Pilatus, Yahudiler’i öldürmekten zevk alan gaddar bir adamdı. Ne var ki Mesih’i sorguya çektiğinde oldukça sert yürekli bu vali bile İsa’daki olağanüstü farkı sezebiliyordu. Pilatus kısa sürede din bilginlerinin İsa’yı kıskançlıktan dolayı ölüme teslim ettiklerini anladı. O yüzden Mesih’i kurtarmak için bir yol aramaya çalıştı. O dönemde her Fısıh Bayramı’nda vali Yahudi halkına güzel bir jest olsun diye bir mahkûm bırakırdı. Pilatus o gün onlara şöyle bir seçenek sundu, ‘Katil Barabba’yı mı isterseniz yoksa İsa’yı mı bırakayım?’ Önderlerin kışkırtmasıyla toplanmış bulunan halk, ‘Barabba’ diye bağırmaya başladı. İsa’ya gelince, ‘Onu çarmıha ger’ diye haykırdılar. Kulaklarına inanamayan Pilatus yine İsa’yı kurtarmak için uğraştı ama uyguladıkları baskı sonucunda İsa’yı askerlerine teslim etti. Ne ilginçtir ki normal şartlarda Yahudileri gaddar Pilatus’un ellerinden kurtarmak için uğraşan din bilginleri bu sefer masum bir Yahudi’nin ölümü için ona baskı yapıyor. Anlaşılan tüm bu olayın arkasındaki güç İblis’in ta kendisiydi.

İsa’yı teslim alan Romalı askerler onunla dalga geçerek dövmeye başladılar. Yahudiler’in onları kurtaracak bir kral Mesih beklediklerini duymuşlardı o yüzden İsa’nın böyle biri olabileceğini ve kendi halkı tarafından satıldığını öğrenince büyük bir şevkle Mesih’le eğlenmeye başladılar. Ona krala yakışan mor bir giysi giydirip başına dikenlerden oluşan bir taç koydular. Sonra ‘Selam, ey Yahudiler’in Kralı’ diyerek onunla alay ettiler. İsa’yı hırpaladıktan sonra çarmıha gerilmek üzere onu dışarı çıkardılar. O dönemde çarmıha gerilecek kişi kendi haçını taşıyarak şehrin ortasından gezdirilirdi öyle ki halkın tümü onu görerek ibret alsın. Ancak İsa daha önce askerler tarafından kırbaçlar yediği için pek gücü kalmadı. O yüzden yoldan geçen Simun adında Kireneli bir adamı çarmıhını taşımaya zorladılar. Bu da ilginçtir çünkü bir önceki gece ‘seninle ölüme kadar giderim’ diye Simun Petrus’un yerine başka bir Simun İsa’ya yardım eder. Çarmıha gerilecek Golgota adındaki yere gelince İsa’ya acılarını dindirmek için bir içecek vermek istediler ancak İsa bunu reddetti. Sonra onu soyup çarmıha astılar. Suçunu anlatan yaftaya da ‘Yahudiler’in Kralı’ diye yazdırdılar. Ne ilginçtir ki İsa’nın tek suçu olarak gerçeği yazabildiler, O gerçekten Yahudiler’e vaat edilen kral Mesih’tir. İlerleyen saatlerde oradan geçenler olsun, yanında haça gerilen diğer haydutlar olsun herkes İsa’ya ‘kendini kurtar bakalım’ diye alay ediyordu. Ancak anlamadıkları şey şuydu ki İsa kendini kurtarsaydı bizler kurtulamazdık. Mesih bizler kurtulalım diye bizim yerimize çarmıhta kalmayı seçti çünkü O bizim günahlarımızı yüklenip kurban olmaya karar verdi (bkz İbraniler 12:1-3).

Öğle vaktinde korkunç bir karanlık çöktü ve İsa’nın şu sözleri yankılandı: ‘Tanrım, Tanrım beni neden terk ettin?’ Bununla ne demek istiyordu. Aslında İsa bu sözleri sarf ederek onlara büyük bir ipucu veriyordu, çünkü bu sözler Davut’un yaklaşık 1000 sene önce Mesih için yazdığı 22. Mezmurun ilk ayetinden alıntıdır. Mezmurun ilerisinde Mesih için şu sözler geçiyor: ‘Köpekler kuşatıyor beni, köler sürüsü çevremi sarıyor, ellerimi, ayaklarımı deliyorlar… giysilerimi aralarında paylaşıyor, elbisem için kura çekiyorlar’ (22:16,18). İşte asırlar önce yazılan şu satırlar tam bu sırada gerçekleşiyordu. Ne var ki çarmıhın etrafındakiler Peygamber İlyas’ı çağırdığını düşünerek ne demek istediğini anlamadılar. Sonunda İsa son nefesini vererek rununu Baba Tanrı’ya teslim etti. Tam o anda son derece sembolik bir olay oldu: Tapınakta Antlaşma Sandığı barındıran En Kutsal Yerin önünde duran kalın perde yukarıdan aşağı yırtıldı. Bununla Rab kutsal gazabının yatıştırıldığını göstermekle beraber huzuruna giren yolun açıldığını gösterir. Aynı zamanda çarmıhın yanında duran Romalı bir askerin ilginç bir sözünü okuyoruz: ‘Bu adam gerçekten Tanrı’nın Oğlu’ydu’. Yahudiler kendilerine vaat edilen büyük Mesih’i öldürdüler ama Romalılar onu tanımaya başladılar.

Büyük bayramın arifesi olduğu için ve halkın tepkisinden çekindikleri için Yahudi önderler İsa’nın cesedi bir an evvel ortadan kaldırılmasını istediler. İlginçtir ki onlardan biri olan ama yaptıklarına çok üzülen bir din bilgini Aramatyalı Yusuf İsa’ya sahip çıkarak kendi mezarına koymak için Pilatus’tan izin ister. Vali İsa’nın gerçekten öldüğüne emin olduktan sonra ona izin verir. Böylece Yusuf orada bulunan kadınların yardımıyla Mesih’in cesedini indirip keten bezlere sararak kayaya oyulmuş mezara yatırır.

DİRİLİŞ

Markos 16:1-20img
style="position: absolute; top: 1.08cm; left: 0cm; margin-left: 115.58cm"

1  Şabat Günü geçince, Mecdelli Meryem, Yakup'un annesi Meryem ve Salome gidip İsa'nın cesedine sürmek üzere baharat satın aldılar. 2  Haftanın ilk günü sabah çok erkenden, güneşin doğuşuyla birlikte mezara gittiler. 3  Aralarında, ‹‹Mezarın girişindeki taşı bizim için kim yana yuvarlayacak?›› diye konuşuyorlardı. 4  Başlarını kaldırıp bakınca, o kocaman taşın yana yuvarlanmış olduğunu gördüler. 5  Mezara girip sağ tarafta, beyaz kaftan giyinmiş genç bir adamın oturduğunu gönce çok şaşırdılar. 6  Adam onlara, ‹‹Şaşırmayın!›› dedi. ‹‹Çarmıha gerilen Nasıralı İsa'yı arıyorsunuz. O dirildi, burada yok. İşte O'nu yatırdıkları yer. 7  Şimdi öğrencilerine ve Petrus'a gidip şöyle deyin: ‹İsa sizden önce Celile'ye gidiyor. bildirdiği gibi, kendisini orada göreceksiniz.› ›› 8  Kadınlar mezardan çıkıp kaçtılar. Onları bir titreme, bir şaşkınlık almıştı. Korkularından kimseye bir şey söylemediler.

9  İsa, haftanın ilk günü sabah erkenden dirildiği zaman önce Mecdelli Meryem'e göründü. Ondan yedi cin kovmuştu. 10  Meryem gitti, İsa'yla bulunmuş olan, şimdiyse yas tutup gözyaşı döken öğrencilerine haberi verdi. 11  Ne var ki onlar, İsa'nın yaşadığını, Meryem'e göründüğünü duyunca inanmadılar. 12  Bundan sonra İsa kırlara doğru yürümekte olan öğrencilerinden ikisine değişik bir biçimde göründü. 13  Bunlar geri döp öbürlerine haber verdiler, ama öbürleri bunlara da inanmadılar. 14  İsa daha sonra, sofrada otururlarken Onbirler'e göründü. Onları imansızlıklarından ve yüreklerinin duygusuzluğundan ötürü azarladı. Çünkü kendisini diri görenlere inanmamışlardı.

15  İsa onlara şöyle buyurdu: ‹‹Dünyanın her yanına gidin, Müjde'yi bütün yaratılışa duyurun. 16  İman edip vaftiz olan kurtulacak, iman etmeyen ise hüküm giyecek. 17-18  İman edenlerle birlikte görülecek belirtiler şunlardır: Benim adımla cinleri kovacaklar, yeni dillerle konuşacaklar, yılanları elleriyle tutacaklar. Öldürücü bir zehir içseler bile, zarar görmeyecekler. Ellerini hastaların üzerine koyacaklar ve hastalar iyileşecek.›› 19  Rab İsa, onlara bu sözleri söyledikten sonra göğe alındı ve Tanrı'nın sağında oturdu. 20  Öğrencileri de gidip Tanrı sözünü her yere yaydılar. Rab onlarla birlikte çalışıyor, görülen belirtilerle sözünü doğruluyordu.



AÇIKLAMA: İsa’nıncesedi cuma günü çarmıhtan indirilip alelacele mezara konulduktan sonra Şabat Günü başladığından dolayı öğrenciler evlerine çekilip beklemeye koyuldular. Kuşkusuz ki parçalanmış yürekleri kan ağlıyordu ancak büyük bayram olduğu için beklemekten başka bir çareleri yoktu. Cumartesi akşam Şabat günü sona erince bayanlar çarşıdan baharatlar aldılar. Pazar sabah da erkenden Mesih’in cesedini doğru düzgün kefenlemek için konulduğu yere geri döndüler. Ancak mağaraya yaklaşınca ağzını kapatan koca taşın bir yana yuvarlanmış olduğunu fark ettiler. Mezarın içine bakınca beyaz kaftana bürünmüş bir meleğe rastladılar. Melek onlara İsa’nın yattığı yerin boş olduğunu göstererek Mesih’in dirildiğini diğer öğrencilerine duyurmalarını söyler. Yine de kadınlar öyle korktular ki büyük bir telaşla mezardan ayrıldıktan sonra kimseye bir şey söylemek istemediler. Ama neden? Büyük ihtimalle kendileri henüz İsa’nın dirildiğine inanmıyorlardı. Dahası, haberi duyan diğer öğrencilerinin kendilerine inanacaklarına da güvenmiyorlardı. Yine de, İncil’in diğer bölümlerinden, Mecdelli Meryem’in havarilerinin yanına dönüp haberi ilettiğini okuyoruz. Böylece Yuhanna ve Petrus mezarın yanına gidip boş olduğunu gördüler. Daha sonra Rab İsa Mesih ilk önce Mecdelli Meryem’e ve sonra diğer öğrencilerine göründü. Gerçekten inanmak zordu ama gerçek şu ki İsa dirildi!

Bundan sonraki ayetler (9-20) ile ilgili kısa bir açıklama yapmak gerekir. Bunların Markos’un orijinal metnine ait olup olmadığı konusunda tartışmalar sürüyor çünkü İncil’in en eski bazı elyazmaları bunları içermez. Aynı zamanda metnin 8. ayette bitmiş olması pek mantıklı gelmiyor, sanki konu bitmeden sona eriyor. Anlaşılan sonradan İncil’in kopyalarını yapan kişiler Markos’un metnini toparlamak için Mesih’in dirilişini anlatan diğer bölümlere dayanarak uygun bir sonsöz uyarlamaya ihtiyaç duydular. Ekledikleri cümleler büyük ölçüde İncil’in diğer bölümlerden alıntıdır o yüzden teolojik anlamda hiç bir sıkıntı yoktur. Yine de çoğu Hristiyan yorumcu 9-20 ayetlerin orijinal olmadığını düşünüyor. İncil’de ender rastlanan bu sorunlu ayetleri Rab’bin Sözü olarak kabul etmesek de Mesih’le ilgili bilinen gerçeklere aykırı olmadığı için çoğu zaman yerinden kaldırılmıyor, ama dipnotlarda bazı Grekçe elyazmalarında olmadığı yazıyordur.

Tartışmalı bu ayetlere baktığımızda Mesih’in hayatını anlatan diğer bölümlerle birçok benzerlik görüyoruz. Yuhanna’nın belirttiği gibi İsa ilk önce Mecdelli Meryem’e göründü (Yuhanna 20). Daha sonra Luka’nın yazdığı gibi Emmaus yolundaki iki öğrenciye de kendini açıkladı (Luka 24:13-35). Akşam olunca İsa üst odada toplanmış bulunan diğer havarilerine de göründü. Kalan 40 gün boyunca İsa birçok kez öğrencilerine görünerek onları gelecek yokluğuna hazırlamaya çalıştı. Onları tanıkları olarak tüm dünyaya müjdesini yaymayı buyurdu (Matta 20:19). Sonra inananların hayatlarında görülecek belirtilerden de söz eder: cinleri kovacaklar, bilmedikleri dillerle konuşacaklar, yılanlardan zarar görmeyecekler ve hastalara şifa vereceklerdi. Kilisenin ilk çağından bugüne dek bu gibi belirtiler görülmektedir. Tabi bu demek değil ki kendimizi tehlikeye atacağız, ama zor anlarda Rab’bin bize yardım ettiğine hepimiz şahit olmuşuzdur. Sonunda Rab İsa göğe alındı ve Baba Tanrı’nın sağında tahta oturdu. Geride kalan öğrenciler Mesih’in buyruğu uyarınca müjdesini her yere yaymaya başladılar. İsa Mesih de gökten onlara her tür destek sağlayarak hizmetlerini pekiştirdi. Böylece Rab’bin müjdesi tüm dünyaya ulaştı.img
style="position: absolute; top: 0.27cm; left: 0cm; margin-left: 115.58cm"

KAYNAKÇA

TÜRKÇE:

William MacDonald, Kutsal Kitap Yorumu: Yeni Antlaşma Serisi, Cilt 1, Yeni Yaşam Yayınları, 2002.

Donald English, Markos’un Mesajı, Haberci, 2012.

İNGİLİZCE:

Thomas Constable Online Commentary: http://www.soniclight.com/constable/notes/pdf/mark.pdf