İsa’nın gerçekten çarmıha gerilip gerilmediği sorusuyla, çarmıhın önemi, İslam’la Hristiyanlık arasındaki tartışmaların ana konularındandır. Hristiyanlık için çarmıh ve kurtuluş, Hristiyanlık inancının temelidir. Kur’an’da ise bu olay yalnızca küçük bir rol oynar. Bununla birlikte Müslüman ilahiyatı çarmıh hakkında kapsamlı yorumlar yapmıştır.
Kur’an İsa’nın çarmıha gerilişine yalnızca tek bir ayette değinir. Bu ayetin belirsizliği İsa’nın çarmıha gerilişi ile ilgili olan tartışmaların başlangıç noktasıdır. Nisa suresi 4:157-158’şöyle der:
“Ve ’Allah elçisi Meryem oğlu İsa’yı öldürdük’ demeleri yüzünden (onları lanetledik). Halbuki onu ne öldürdüler, ne de astılar; fakat (öldürdükleri) onlara İsa gibi gösterildi.33Onun hakkında ihtilafa düşenler bundan dolayı tam bir kararsızlık içindedirler; bu hususta zanna uymak dışında hiçbir (sağlam) bilgileri yoktur ve kesin olarak onu öldürmediler.34Bilakis Allah onu (İsa’yı) kendi nezdine35kaldırmıştır...”
İsa’nın halkının kurtuluşu için çarmıha gerildiğinden, Kur’an’ın hiçbir şekilde söz etmemesi ya da ima bile etmemesi son derece ilginçtir. Muhammed en çok o zamanki sapkın Hristiyanlarla ve tarikatlarla irtibat kurduğu için çarmıhın gerçek ve Kutsal Kitap’taki anlamını ve önemini hiç duymamış olduğu olasılığı yüksektir. Bu nedenle de bunlar Kur’an’da yer almaz.36
Bu ayette kullanılan Arapça terimlere bakacak olursak (shubbiha lahum: “onlara gibi gösterildi;” mâ qatalûhu yaqînan: “kesin olarak onu öldürmediler”), bu çevirilerden birini seçmek oldukça zordur, çünkü çeviri aynı zamanda yorumlamak da demektir. Bir kişi Kur’an’ın İsa’nın çarmıha gerilişini ve ölümünü savunduğunu ya da ikisini de reddettiğini yalnızca Arapça’daki shubbiha lahum(‘o’ onlara gibi gösterildi ya da “onlara tanıdık gösterildi” demektir) ifadesi nedeniyle düşünebilir. Kur’an yorumcuları tarafından birkaç farklı yorum yapılmaktadır.
1. Hiç kimse çarmıha gerilmedi: O zaman Nisa suresi 4:157-158’de çarmıha gerilmeyle ilgili olarak söylenenler belirsiz olarak kalmaya devam eder. Yahudiler İsa’yı öldürmeyi amaçlarlar “fakat (öldürdükleri) onlara İsa gibi gösterilir”. Yahudiler İsa’yı çarmıha gerdiklerini sanırlar; ama Kutsal Kitap’ta da yer alan karanlık ve deprem nedeniyle idamından kaçar ve tam zamanında Tanrı tarafından göğe alınır. Yalnızca az sayıdaki Müslüman ilahiyatçı hiç kimsenin çarmıha gerilmediği düşüncesini savunur.
2. İsa çarmıha gerildi ancak bu yalnızca Tanrı buyurduğu için gerçekleşti:Shubbiha lahum (“onlara gibi gösterildi”) ifadesinden, İsa’nın çarmıha gerildiği ancak bunun Yahudiler istediği için değil, Tanrı’nın buyruğu olduğu için gerçekleştiği anlamı da çıkartılabilir. O zaman vurgu cümlenin başındaki “onu ne öldürdüler” (ancak ölümünü Tanrı istedi, Romalılar gerçekleştirdi) bölümündedir. Bu düşünceye daha çok Müslüman ilahiyatının dışındaki biri sahip olabilir.
İsa’nın yerine başka biri çarmıha gerildi:Shubbiha lahum(“onlara gibi gösterildi”) ifadesinin başka bir yorumu da şu olabilir: Onlara İsa çarmıha gerilmiş gibi gösterilir. O zaman bu ayet İsa’nın kendisinin değil, onun yerine başka birisinin çarmıha gerildiği anlamına gelir. İsa ya istemeden başka birine benzetilir (tanınmış Muhammed Tevfik Sıdkı ve önemli Şii ilahiyatçı Muhammed Hüseyin Tabatabai’nin bugün savundukları düşünce budur) ya da Allah bilerek başka birisini İsa’ya benzeterek İsa’nın yerine çarmıha gerilmesini sağlamıştır.37İsa göğe canlıyken alınır ancak herkes İsa’nın çarmıha gerildiğini zanneder (örneğin, Kur’an’ın et-Taberi tefsiri bu düşünceyi savunur). Nisa suresinin 157 ve 158’inci ayetlerinin bu yorumu, günümüzde İslam dünyasındaki en sık kullanılan yorumdur. Ancak İsa’nın yerine kimin çarmıha gerildiği sorusu için birçok farklı seçenek bulunmaktadır.
İsa’nın kendisi çarmıha gerilmediyse, o zaman şu soru ortaya çıkar: Onun yerini kim aldı? Kur’an bu konu hakkında hiçbir ipucu vermediğinden, Müslüman ilahiyatçılar bu soruya birçok farklı yanıt vermektedirler. Zemahşeri ya da Beydavi gibi klasik Kur’an müfessirleri İsa’nın öğrencilerinden birinin, örneğin Petrus’un, İsa’nın kendisine ödül olarak cenneti vaat etmesi üzerine efendisinin ’yerini almak‘ için kendisini feda ettiği düşüncesine sahiptirler. Diğerleriyse ettiği ihanetin bedelini ödemesi için Yahuda’nın seçildiğine inanır. Müslüman ilahiyatçılar bu konuyla ilgili birçok farklı düşünceye sahiptir. Bilinmeyen biri de olabilir, bir Yahudi ya da kazara orada bulunan biri de olabilir. Çarmıhı taşıyan Kirineli Simon, Yeşu, Yahudi Titanus, İsa’nın gardiyanlarından biri, Allah tarafından o anda yaratılmış biri, Şeytan’ın kendisi, Barabba, Yahudi bir din adamı, Romalı askerlerden biri ya da Allah tarafından bu olaya karışması sağlanan bir suçlu.
Zemahşeri gibi ünlü müfessirler “yerine geçme teorisini” reddetse de, modern çağdaki Müslüman yorumcular tercih etmektedirler. Yerine geçme teorisi İsa’nın kendisinin çarmıha gerilmediği, onun yerini başka birinin aldığıdır. Ancak herkes ölenin İsa olduğunu zanneder, çünkü Tanrı bu kişiyi İsa’ya benzetir. Bu nedenle de olaya tanık olanlar çarmıha gerilenin İsa olduğundan hiç kuşku duymazlar. Günümüzdeki yorumcuların çoğu İsa’nın öğrencilerinden birinin (bazıları isim verir, bazılarıysa vermez) çarmıha gerildiğini, İsa’nınsa hala hayattayken ruhu ile ya da ruhu ve bedeni ile birlikte göğe alındığı düşüncesini savunurlar.
Orta çağın sonlarına ait olan Barnabas İncil’iİsa Mesih’in tek gerçek müjdesi olduğunu iddia eder, ancak Kutsal Kitap’a saldıran birçok Müslüman öğretisini içerir. Bu İncil özellikle XX. yüzyılın başında Arapça’ya tercüme edildikten sonra Müslüman dünyasında çok ün kazanır. Çarmıha gerilen kişi İsa’ya o kadar benzetilmiştir ki Mesih’in kendi ailesi ve öğrencileri dahi onu İsa sanmıştır. Bu İncil Yahuda’nın zorla Golgota Tepesi’ne götürülerek İsa’nın yerine çarmıha gerildiğini savunur.38
Sonuç olarak Müslüman Kur’an yorumcuları Nisa suresindeki 157-158’inci ayetlerle ilgili olarak, İsa çarmıha gerilmiş olsaydı bile insanlığa kurtuluş getiremezdi, düşüncesi üzerinde anlaşırlar. Ancak modern Müslüman Kur’an yorumcularının çoğu İsa’nın çarmıha gerilmiş olabileceği olasılığını tamamen o ederler.
İsa’nın çarmıha gerilişini anlatan Arapça ifadeyi, mâ qatalûhu yaqînan (kesin olarak onu öldürmediler) ifadesi izler. Yine, bu ifadenin de Müslüman ilahiyatçılar tarafından farklı şekillerde yorumlandığını görürüz:
1. İsa çarmıha gerildi ancak ölmedi: Bu ifadenin içeriğinden çarmıha gerilmiş olan İsa’yı Yahudiler’in gerçekten öldürmedikleri anlamı çıkartılabilir. İsa çarmıhta ölmez, çarmıhtan indirildiğinde hala hayattadır. Nisa suresi 157-158’inci ayetlerde kullanılan “astılar” sözcüğünün otomatik olarak “çarmıha asılarak öldü” anlamına gelmediğini iddia ederler. Bu durumda İsa’ya ne olduğu konusunda farklı olasılıklar ortaya çıkar.
2. İsa çarmıha gerilmedi bunun için de o öldürülmedi:O zaman ayetin ikinci cümlesindeki “onu ne öldürdüler, ne de astılar” ifadesi, ayetin ikinci kısmındaki “kesin olarak onu öldürmediler” sözlerinin ışığında onu öldürmediklerindenemindiler anlamına gelir.
3. İsa’nın öldürülüp öldürülmediği net değildir:“Kesin olarak onu öldürmediler” bu durumda İsa’nın öldürülüp öldürülmediğinden kimsenin emin olmadığı anlamına gelir. O zaman da, İsa çarmıha mı gerildi, yoksa henüz hayattayken göğe mi alındı, sorusu cevaplanmamış olur.
Gördüğümüz gibi, çarmıha gerilmekle ilgili olarak Kur’an ne demek istediğinden emin değildir. Açık olan tek şey Kur’an’ın çarmıha gerilişi ve bunun insanoğlu için ne demek olduğunu net bir şekilde öğretmediği ya da açıklamadığıdır. Müslüman ilahiyatçıların çoğu Nisa suresi 157-158’inci ayetlerini çarmıha gerilişi açık bir şekilde reddetme olarak anlamaktadır. Fakat çarmıha neden bu kadar şiddetle karşı çıkarlar? İslam dogmatik teolojisi şunları öğretir:
1. Çarmıh yenilgi demektir: İsa’nın gerçekten çarmıhta ölmesi, onun görevini tam bir başarısızlıkla tamamlanmış olması demektir.43 Öğrencileri onu bırakır, Yahuda ona ihanet eder, Petrus onu inkâr eder ve İsa, Muhammed’in yaşamının sonlarına doğru VII. yüzyılda İslam’da olduğu gibi binlerce kişi tövbe edip imparatorluğa benzer bir şekilde bir araya gelmeden ölür. Muhammed’in politik ve dini başarısı Müslüman ilahiyatçılar tarafından peygamberliğinin gerçek kanıtı olarak görülür.
2. Çarmıh utanç demektir: Bir suçlu gibi çarmıha çivilenmek onur sahibi bir peygamber için utanç verici bir ölümdür. Eğer İsa kötü bir günahkâr gibi acı çekseydi, o zaman Tanrı adaletsizce davranmış39olurdu. Tanrı onu böylesine umutsuz bir durumdan kurtarmayarak İsa’nın tarafını tutmamış olurdu. Batılı doğubilimciler Nisa suresinin40İsa’nın suçsuzluğunu ispatlamayı amaçladığını düşünürler, çünkü ayetin sonunda sanki İsa kendisine zulüm edenlerinden kurtarılmış gibi bir anlam vardır: “Allah onu kendi nezdine kaldırmıştır.” Hermann Stieglecker şöyle özetler:
“Hristiyanların sahip olduğu, Tanrı’nın kendisini en aşağılık kişilerden oluşan düşmanları tarafından alay edilecek, dalga geçilecek ve onu bir budala ya da ahmak gibi hor görecek derecede alçaltmış olabileceği ve en sonunda da bir suçlu gibi en utanç verici ve en acı ölümlerden birini, iki gerçek suçlunun arasına asılarak yaşamış olduğu düşüncesi korkunç bir yüz karasıdır …”41
3. Ayrıca Kutsal Kitap da aslında çarmıhı desteklemez:Müslüman ilahiyatçılar çarmıha karşı olan düşüncelerinin bazılarını Kutsal Kitap’ın kendisinden almışlardır. Eski Antlaşma’da Yasa’nın Tekrarı 21:23’te ağaca asılan adamın Tanrı tarafından lanetleneceği öğretilmektedir.
Sonuç olarak, İsa lanetlenmiş bir suçlu olmadığı ve onurlu bir peygamber olduğu için çarmıhta ölmüş olamaz. Ayrıca, Müslüman ilahiyatçılar Müjdeler’de geçen İsa’nın çarmıhtayken söylediği “Tanrım, Tanrım beni niçin terk ettin?” sözlerini İsa’nın istemeyerek çarmıha gerildiğini (Hristiyanlar’ın iddia ettiği gibi gönüllü olarak değil) kanıtlamak için kullanırlar. Buna ek olarak, İsa acı içinde olduğu için ağladı. Bunun için de onunla birlikte çarmıha gerilmiş olan diğer iki suçludan daha zayıftır, çünkü onlar ağlamadılar. Nasıl Tanrı’nın Oğlu olabilir?
Müslümanlar’ın diğer bir düşüncesi de İsa’nın çarmıha gerilmeden önce kurtarıldığıdır. Bunun için Hristiyanlar’ın dirilişle ilgili olduğuna inandıkları İbraniler 5:7’yi kullanırlar: “Mesih yeryüzünde olduğu günlerde kendisini ölümden kurtaracak güçte olan Tanrı’ya büyük feryat ve gözyaşlarıyla dua ve yakarışlarda bulunmuş ve Tanrı korkusu nedeniyle işitilmişti.” (Başka bir deyişle, Tanrı onu çarmıha gerilmekten kurtarmadı). Buna ek olarak, Müjde’lerin her biri diğerinden çok daha farklı olduğu ve birbirleriyle çeliştikleri için bildirdiklerinin doğru olup olmadığını hiç kimse garanti edemez. Mısırlı Müslüman cemaatinin (el-ihvan’ul Muslimûn ya da Müslüman Kardeşler Cemaati) ruhsal önderlerinden biri olan Seyyid Kutub, Müjdeler’de yer alan öykülerden hiçbirinin görgü tanıkları tarafından yazılmadığını, bunun için de güvenilir bir kaynak olmadığını iddia eder. Böylece liberal Avrupa teolojisi Müslümanlar’ın Kutsal Kitap’ı güvenilmez olarak görmelerine katkıda bulunmuştur.
4. Çarmıh ve yerine geçerek kurtuluş sağlama düşünceleri entelektüel saçmalıklardır: Müslümanlığı savunanlar, tekrar tekrar ölümlü bir adamın (çünkü Müslümanlar’a göre İsa Tanrı değil yalnızca bir insandır) başka bir insana kurtuluş sağlayamayacağına işaret ederler. İsa’nın ölümü hak etmemiş olması, bu entelektüel saçmalığa saçmalık katar. İsa’nın insanlığın bütün günahlarını taşıdığı ve aldığı düşüncesi, Tanrı’nın bir peygamberinin çarmıha gerilmesi kavramını daha da güvenilmez yapar. Bu insan zekasıyla bağdaşmaz42. (Bu tabii ki mantığın ötesindedir. Müslüman ilahiyatçılar Hristiyan öğretilerinin insan zekasıyla bağdaşmadığını savunurlar. Ancak kendi gözlerinde İslam öğretişleri akla yatkındır. Bu öğretişten uzaklaşan her öğretiş mantıksız ve saçmadır).
5. Çarmıha germe fikri putperest dinlerden gelmektedir:Ünlü Müslüman düşünürlerden, örneğin Mısır’ın geleneksel eğitim merkezlerinden olan Kahire’deki El-Ezher Üniversitesi’nde dünya dinlerini öğreten tanınmış Muhammed Muhammed Ebu Zehra (1898-1974) ya da tarih doktorasını Cambridge’de yapmış olan tarihçi Ahmed Şelebi, Üçlübirlik, İsa’nın Oğulluğu ya da Hristiyanların sahip oldukları kurtuluş düşüncesi gibi Hristiyanlığın temel öğretilerinin aslında Hristiyanlığa ait olmadığını, ancak bunların – onların düşüncesine göre- İsa’nın ölümünden sonra Hristiyanlığı değiştiren Pavlus tarafından ortaya çıkarıldığına “işaret ederler”. Bu tür fikirlerin putperest Roma’dan etkilenerek, Neo-Platonizm ve Musevilik’ten alınmış bazı öğeler gibi Hristiyanlığa eklendiğini söylerler.43
Ahmed Şalabi ve belki de XX. yüzyılın başlarındaki en etkili reform ilahiyatçılarından biri olan, Muhammed Reşit Rıza (1865-1935), kan dökerek kurtuluşun sağlanabileceği fikrinin Tibet, Nepal44ya da Hindistan’daki45putperest dinlerden kaynaklandığını ileri sürer. 1920’lerden sonra Musevilik’ten İslam’a dönen Muhammed Asad, İsa’nın çarmıhtaki ölümüyle gelen bağışlanma öğretisinin kökeninin Mitra inancından gelebileceğini düşünmüştür. Her durumda, Hristiyanlık’la İsa’nın ölümünden sonra tanıştırılmıştır.46
Müslümanlığı savunanların çarmıhla ilgili yeni tartışmalar başlatabilmek için artık Kutsal Kitap’ı da kullandıkları ortadadır. Avrupa yüksek eleştirisinin teolojik yazınlarından, özellikle de XVIII. ve XIX. yüzyıla ait olanlardan, daha çok tartışma konusu bulmaktadırlar. Örneğin Pavlus’un asıl Hristiyanlık öğretisini değiştirdiği teorisi vardır. Avrupa’da (ve özellikle Almanya’da), üniversitelerdeki birçok teoloji profesörü Eski ve Yeni Antlaşma’nın güvenilmez, özellikle tarihi olarak güvenilmez olduğunu kanıtlayabilmek için çok sayıda yazı toplarlar.
Müslümanlığı savunanlar bu teolojik kitapların çoğunu tercüme ederler (çoğunlukla), Alman profesörlerin iddialarını kullanırlar ve böylece de yalnızca ‘uzmanların’ ya da başka bir deyişle Hristiyan teologların görüşlerini tekrarlarlar. XIX. yüzyılın ortalarından itibaren Müslüman ilahiyatçılar Eski ve Yeni Antlaşma’daki ‘çelişkiler, hata ve yanlışlıklar’ hakkında ansiklopediler dolusu bilgi toplarlar ve bu çalışmalar günümüze dek yeniden yayımlanırlar ve Hristiyan misyonerlere saldırmak için kullanılırlar.
XIX. yüzyılın başlarında Müslüman ülkelere giden Hristiyan misyonerler bu farklılaştırılmış tartışmaların çoğunu duymamışlardır bile. Ancak XIX. yüzyılın ortalarından itibaren Müslümanlar Strauss, Michaelis, Eichhorn ve diğer muhafazakâr misyonerlere karşı olan teologların tartışmalarından yararlanmaya başlarlar.
İsa’nın çarmıhı söz konusu olduğu zaman, Müslüman teologlar, Kutsal Kitap’taki İsa’nın çarmıha gerilişiyle ilgili anlatımların kendilerinin deprem ve karanlık nedeniyle büyük bir karışıklık ve kaos yaşandığını bildirdiğini, bu nedenle de İsa’ya ne olduğunu kimsenin bilmediğini söyleyen Avrupalı teologların yüksek eleştirilerine de başvururlar. Müjde’lerin birbirinden farklı anlatımlarına çelişki olarak bakarlar ve bu nedenle de güvenilmez olduğuna karar verirler. Müslümanlar’a ait bir başka görüş de İsa’nın çarmıha gerildikten sonra ölmediğidir. Bu görüşü destekleyen de Avrupa’daki XVIII. ve XIX. yüzyıllardaki aydınlanma teolojisinin son dönemi olan sözde akılcılıktır (rasyonalizm).
Daha eski Kur’an yorumcularının İsa’ya ne olduğuna karar vermeden önce daha temkinli davrandıklarını görmek mümkündür. Çoğu ilahiyatçı kendini çarmıhla ilgili ayetin yalnızca bir bölümünü vurgularken bulur: “Halbuki onu ne öldürdüler, ne de astılar.” Ancak İsa’ya ne olduğunu belirgin bir şekilde açıklamazlar. Modern Kur’an tefsirlerinde bu tavır değişir. Yorumcular Nisa suresi 157-158’inci ayetlerde ne demek istendiğini eksiksiz bir şekilde açıklarlar. Birçoğu ‘yerini alma teorisini’ yani İsa’nın yerine bir başkasının öldüğü teoriyi tercih eder. Özellikle Barnabas İncili 1908’de Arapça’ya çevrildikten sonra, Müslümanlar’ın çoğu bu sözde Müjde’ye inanarak İsa’nın yerine Yahuda’nın çarmıha gerildiğini kabullenirler.
Ayrıca, İsa’nın çarmıha gerildiği ancak ölmediği teorisi İslam’ın kendisinden kaynaklanmadığı, akılcı teologların İsa çarmıha gerildikten sonra ölüme benzer bir konuma düştüğünü söyleyen görüşleri nedeniyle Avrupa’dan ithal edilmiş olma olasılığı da bulunmaktadır. Sonraki fırtına ve deprem nedeniyle yeniden canlanmıştır; böylece de ölümden dirildiği efsanesi ortaya çıkmıştır.
Akılcı teolojiye örnek olarak, akılcılığın öncülerinden olan Karl Heinrich Georg Venturini’yi (1768-1849) verebiliriz. İsa’nın yaşamıyla ilgili olan ünlü romanı Natürliche Geschichte des großen Propheten von Nazareth’de47(Nasıralı Büyük Peygamber’in Doğal Tarihi) geçici ölüm olasılığı hakkında ipuçları vermiştir. Karl Friedrich Bahrdt (1741-1792) daha sonraki çalışması olan Ausführungen des Plans und Zweks (sic) Jesu (İsa’nın Plan ve Amacının Performansı)’nda48şu formülü oluşturmuştur:
“… İsa’nın hayatının son bölümüyle ilgili olan düşüncem şudur. İsa öldürüldü: Kötü bir kişinin bütün işkencelerine maruz kaldı, ölümün bütün acılarını tattı, ancak bunlara rağmen hayatta kaldı – ölümden yaşama döndü – ve o mezardan kalktı. İdam edilişinden üç gün sonra sanki biri onu tamamen yenilemişti ve öğrencilerine kendisini ölümden dirilmiş gibi göstermişti …”49
K. F. Bahrdt’ın bu ifadeleri daha sonra Heinrich Eberhard Gottlob Paulus (1761-1851) tarafından Das Leben Jesu als Grundlage einer reinen Ge-schichte des Urchristentums (İlk Hristiyanlığın Katıksız Tarihinin Temeli Olarak İsa’nın Hayatı)50adlı çalışmasında geliştirilmiştir. Paulus bir baygınlık halinden söz etmez, İsa’nın durumunu ‘bilincin yavaş yavaş azalması’, ‘değişmezlik’ ya da ‘sersemlik hali’ olarak adlandırır. İsa bu haldeyken çarmıhtan indirilir. Paulus İsa’nın yaşamı ve ölümüyle ilgili olarak hiçbir şeyin anormal olmadığını iddia eder ve İsa’nın çarmıhtan indirilirken kıpırdamadığından ancak ölü de olmadığından emindir.
Birçok tanınmış Alman teolog, örneğin Daniel Ernst Friedrich Schlei-ermacher (1768-1834), İsa’nın çarmıha gerilmiş olması çarmıhta ölmüş olması gerektiği anlamına gelmediği düşüncesini benimser. Müslüman ilahiyatçıların da bu teoriyi Alman teologların teorilerinden alıp kendi teolojilerine eklemeleri olasılığı vardır.
Akılcı Alman teologlar tarafından ileri sürülen İsa’nın çarmıhtan sağ kurtulduğu teorisi özellikle İslami Ahmediyye hareketi tarafından savunulur. Fakat günümüzde bu hareket XX. yüzyılın başında kurucusunun kendisini bir sonraki peygamber olarak ilan etmesi nedeniyle sapkınlık olarak kabul edilmektedir. Zira Müslüman ilahiyatına göre Muhammed insanlık tarihinin en son peygamberidir (“peygamberlerin mührü”).
Çok sayıda kitap ve makalede, Ahmediyye hareketi İsa’nın çarmıha gerildiğini, ancak yalnızca bayıldığını, çarmıhtan indirildiğinde sağ olduğunu, mezarın serinliği ve kullanılan özel melhemler sayesinde yeniden canlandığı teorisini ilan eder. Daha sonra ‘İsrail’in on kayıp oymağını’ aramak üzere Afganistan’dan Keşmir’e kadar dolaşır. Keşmir’de evlenir, 120 yaşında doğal nedenlerle ölür ve Keşmir’in Srinagar kentine gömülür. Burada insanlar Yuz Asaf diye birinin mezarını İsa’nın mezarı diye hala ziyaret ederler.51Günümüzde İsa’nın çarmıhtan sağ olarak kurtulduğu teorisi, Alman kitap pazarında yeni bir doğuş daha yaşamaktadır.
Sonuç:Kur’an İsa’nın çarmıha gerilişine yalnızca Nisa suresi 157-158’inci ayetlerde değinir. Kullanılan anlatım şekli nedeniyle bu ayetlerin genel olarak İsa’nın çarmıha gerildiğini ret mi ettiği yoksa başka bir yönünü mü vurguladığı tam olarak anlaşılamamaktadır. Müslüman ilahiyatı çarmıha gerilişi kesinlikle reddeder ancak Hristiyanların çarmıh yoluyla kurtuluşa erişildiği düşüncesini daha çok reddeder. Çarmıha gerilme ve kurtuluşa karşı çok sayıda tartışma Avrupalı teologların yüksek eleştiri çalışmalarından alınmıştır.
Müslüman ilahiyatçılar İsa’ya çarmıha gerildikten sonra ne olduğu konusunda farklı cevaplara sahiptirler. Muhtemelen Yahuda’nın İsa’nın yerini alarak ölmüş olduğu teorisi günümüzde yaygınlıkla kabul edilen bir teoridir. Ahmediyye hareketi, XVIII. ve XIX. yüzyıldaki akılcı Alman teologları gibi, İsa’nın çarmıha gerildiğini, ancak çarmıhtan sağ kurtulduğunu, Hindistan’a göç ettiğini ve sonunda da doğal bir nedenle öldüğünü ileri sürer.