12 Kur’an’ın İsa’ya Bakışı Tanrı’nın Oğlu mu yoksa Peygamber mi?

Hem Müslümanlar’ın hem de Hristiyanlar’ın İsa’nın Kur’an’daki özgün yerini, dikkat çekici ünvanlarını (‘Mesih’, ‘Kelime’ ve ‘O’ndan bir ruh’) ve olağanüstü işlerini (hastaları iyileştirmek, ölüleri diriltmek, cansız maddeye can vermek) vurgulayan bir diyaloğa girmeye istekli olduğu doğrudur. Diğer taraftan, Kur’an’ın Kutsal Kitap’ta yer alan İsa’nın Tanrı’nın Oğlu olduğu öğretisini açık bir şekilde reddettiği göz ardı edilmemelidir:

“Andolsun ki ‘Allah, kesinlikle Meryem oğlu Mesih’tir’ diyenler kafir olmuşlardır. Halbuki Mesih ‘Ey İsrailoğulları! Rabbim ve Rabbiniz olan Allah’a kulluk ediniz. Biliniz ki kim Allah’a ortak koşarsa muhakkak Allah ona cenneti haram kılar; artık onun yeri ateştir ve zalimler için yardımcılar yoktur’ demişti.” (Maide suresi 5:72)

Kur’an ile Kutsal Kitap arasındaki yüzeysel benzerliklere karşın, Kur’an Kutsal Kitap’taki öğretinin özünü reddeder. İlk günah öğretisi, İsa’nın beden alması ve günahkarlar için O’nun çarmıhta ölmesiyle sağlanan kurtuluş, Üçlübirlik ve İsa’nın tanrısal doğası öğretilerini Müslümanlar tahammül edilemez ve yanlış bulur.

Diyalog taraftarı olanların bile bu noktaların iki din arasındaki klasik uyuşmazlıklar olarak kaldığını kabul etmeleri gerekmektedir. Hristiyanlar’la Müslümanlar Her Şeye Gücü Yeten tek bir Yaratıcı Tanrı’ya, Son Yargı’ya, ölülerin dirileceğine olan ortak inançlarını vurgulayabilirler. Ancak bir Müslüman İslam’a inandığı sürece İsa’nın Tanrı’lığını ya da O’nun kurtarıcı rolünü asla kabul etmez. Kutsal Kitap’a inanan hiçbir Hristiyan, İsa’nın Oğulluğunu ve bundan türemiş olan öğretileri inkâr edemez.

Kutsal Kitap kurtuluşun yalnızca İsa Mesih’e Tanrı’nın Oğlu, günahların bağışlanması için çarmıha gerilen ve dirilen Kurtarıcı olarak inananlar için olduğunu öğretir. İslam, cennetin yalnızca Muhammed’i Allah’ın peygamberi ve Kur’an’ı da Tanrı’dan gelen vahiy olarak kabul edenlere açık olduğuna inanır. Kur’an İsa’nın Oğulluğunu açıkça reddettiği için bu iki inancın dogmatik inanç bildirimlerinin arasında aşılamayacak bir engel vardır. Yalnızca bir tanesi doğru olabilir.

İslam Neden İsa’nın Tanrısal Oğulluğunu Kabul Etmez?

Bu konudaki en önemli nedenlere değinmek isterim.

1. İsa’nın Oğulluğu Müslüman ahlakına aykırıdır.

Kur’an İsa’nın Tanrı’nın Oğlu olduğunu inkâr etmek zorundadır çünkü Muhammed bu ilişkiyi sanki Allah kendisine bir eş alıp çocuk sahibi olmuş gibi bedensel olarak algılamıştır.

“Cinleri Allah’a ortak koştular. Oysa ki onları da Allah yaratmıştı. Bilgisizce O’na oğullar ve kızlar yakıştırdılar. Haşa! O onların ileri sürdüğü vasıflardan uzak ve yücedir. O göklerin ve yerin eşsiz yaratıcısıdır. O’nun eşi olmadığı halde nasıl çocuğu olabilir! Her şeyi o yaratmıştır ve her şeyi hakkıyla bilen O’dur” (En’am 6:100-101).

Muhammed’e göre, Tanrı’nın bir oğlunun olmayacağı kuşkusuzdur, çünkü Zühruf suresi 43:81’de şöyle der: “De ki: Eğer Rahman’ın bir çocuğu olsaydı, elbette ben (ona) kulluk edenlerin ilki olurdum!” Meryem suresi böyle bir hakarete karşı daha da büyük bir tiksinmeyi ifade eder:

“’Rahman çocuk edindi’ dediler. Hakikaten siz, pek çirkin bir şey ortaya attınız. Bundan dolayı, neredeyse gökler çatlayacak, yer yarılacak, dağlar yıkılıp düşecektir! Rahman’a çocuk isnadında bulunmaları yüzünden. Halbuki çocuk edinmek Rahman’ın şanına yakışmaz.” (Meryem 19:88-92)

Muhammed’e göre Tanrı’nın ‘çocuk edinmesi’ iddiası, böyle bir şeye inananların cehaletini kanıtlar. Bu bir ‘yalan’dır (Kehf 18:4-5). “Allah’ın bir evlat edinmesi, olur şey değildir.” (Meryem 19:34) ya da, Müslümanlar tarafından sıkça tekrarlanan 112. İhlas suresinde belirtildiği gibi:

De ki: ‘O, Allah birdir!
Allah sameddir!
O, doğurmamış ve doğmamıştır!
Onun hiçbir dengi yoktur!”
31

Daha sonra Müslüman ilahiyatçılar İsa’nın tanrısal oğulluğunu Kur’an’dan daha da sert bir şekilde reddetmeyi sürdürürler. Tanrı’nın üremeyle değil, yalnızca yaratma isteğiyle yaşam verdiğini savunurlar.

2. İsa Oğul olmadığı İçin, Tanrı da Baba Değildir.

Kur’an İsa Mesih’i Allah’ın planında yer alan birçok peygamberden biri olarak gördüğünden Yaratıcı olan Tanrı onun Baba’sı olamaz. İslam’a göre Allah’ın oğlu yoktur, o Baba olarak nitelendirilemez ve inananlara yalnızca Yaratıcı ve Yargıç olarak görünür. Bir Baba olarak asla görünmez.

Ancak Tanrı’nın kendisini Baba olarak tanıtması Kutsal Kitap’ın en temel ifadelerinden biridir (2. Selanikliler 1:1; 1. Petrus 1:17). O’nun baba sevgisi insanoğluyla olan ilişkisini belirler. Kutsal Kitap O’nun çocuklarına olan sevgisini kendisine Baba demelerine izin vererek gösterdiğini vurgular. “Bakın, Baba bizi o kadar çok seviyor ki, bize ‘Tanrı’nın çocukları’ deniyor! Gerçekten de öyleyiz” (1. Yuhanna 3:1). Tanrı kendi sevgisini bir annenin çocuklarına olan sevgisiyle karşılaştırır (Yeşaya 49:15) ve O’nun tanrısal baba sevgisi dünyadaki her bir baba için mükemmel bir örnektir (Efesliler 3:15).

Ancak İslam’da her şeye kadir ebedi Allah ile bir ölümlünün arasında böyle bir yakın ilişki düşünülemez bile. Bu Allah’ın doğasına aykırıdır. Allah’la hiçbir karşılaştırma yapılamaz ya da hiçbir düzeyde, özellikle de aile ilişkisi düzeyinde bir yakınlık kurulamaz.

Kutsal Kitap insanların O’na Oğlu İsa’dan başka bir yolla yaklaşamayacağının üzerinde dururken (“Benim aracılığım olmadan kimse Baba’ya gelemez”), İslam’da Yaratıcı’yla yaratılanlar arasında böyle bir köprü bulunmamaktadır.

3. İsa’nın Oğulluğu Tanrı’nın Tekliğine Aykırıdır

Hristiyanlığın İsa’nın tanrısal Oğulluğu hakkındaki öğretisi Müslümanlık’taki Allah’ın eşsiz doğası ve tekliği kavramına ters düşmektedir (Arapça: tauhîd), ki bu da İslam ilahiyatının en önemli ilkesidir. Kur’an’a ve İslam ilahiyatçılarına göre Allah’ın yanına başka bir tanrısal varlık koymak, Allah’a eş koşmaktır (Arapça: Şirk). Bu da putperestliğin en kötüsüdür, hatta ateistlikten bile daha kötüdür. Allah’ın yanına başka bir tanrı koyan herkes sonsuza kadar cehenneme atılacaktır ve asla cennete gidemeyecektir.

Muhammed kendi halkının çoktanrılı inançlarına karşı çıktığı için böyle gördüğü Hristiyanlığı da dışlaması son derece mantıklıdır. Eğer onun karşı koyuşu, eski Arap kabilelerinin pagan tanrıçalarını kapsıyorsa, o zaman Yaratıcı’yla aynı konumda olduğunu iddia etmekle kalmayan, ayrıca sözüm ona ilahi bir doğaya ve güce sahip olan ‘Tanrı’nın Oğlu’nu” tabii ki asla kabul etmez. Böyle bir birey Tanrı’nın dünyanın tek Rab’bi olma konumuna meydan okur.

4. Tanrı Kendisini bir ölümlü olarak açıklamaz.

Kutsal Kitap Tanrı’nın “... peygamberler aracılığıyla birçok kez ve çeşitli yollardan atalarımıza seslendiğini” ve “bu son çağda da Oğluyla seslendiğini” söyler (İbraniler 1:1-2). Beden almış olan Tanrı’nın Sözü insanların arasında yaşamıştır; Tanrı kendisini İsa Mesih’le ve O’nun aracılığıyla açıklar.

Müslümanlar vahyin bir kişi aracılığı ile değil, göklerde bulunan vahyin aslının bir kopyasıyla, yani yazı ile olduğuna inanır. İsa’nın ilahi vahiy olduğu, Tanrı’nın Sözü’nün beden almış hali olduğu düşüncesi Müslümanlar’ın ilahi vahiy kavramına uymaz. Muhammed bile yalnızca kendi halkı olan Araplar’a putperestliklerini ortadan kaldırmak ve onları tek gerçek Tanrı’ya yöneltmek için kendi dillerinde vahiyler vermiştir.

5. Tanrı yaratılıştan uzak bir gizem olarak kalmayı sürdürür.

Kur’an etkinliklerini birçok farklı yerde betimler, ancak Allah insanlardan uzak ve saklı olarak kalmayı sürdürür. O görünmeyendir, bir gizemdir (Bakara 2:2). O’nun doğası ancak isimlerinden anlaşılabilir. Bu isimler O’nun özelliklerinden söz etse de O yine de anlaşılamayan, kimseyle karşılaştırılamayan ve yapacakları önceden bilinmeyendir.

Böylece bir Müslüman doğru dini bulduğundan ne kadar emin olursa olsun, Son Yargı geldiğinde Allah’ın kendisini nasıl yargılayacağından hala emin olamaz. Kişinin kurtuluşundan emin olması demek, Allah’ı önceden tahmin edilebilecek bir karara bağlamak, yani onun mutlak egemenliğini kısıtlamak demektir. Allah’ın düşünceleri ve eylemleri inananların anlamaları için değil, tapınıp ikrar etmeleri içindir.

6. Müslüman ilahiyatçılar İsa’nın ilahi Oğulluğuna karşı çıkarlar.

Batı’nın tarihi eleştirilerinden yola çıkarak İslam ilahiyatı İsa’nın ilahi doğasıyla ilgili olarak yeni yeni iddialar eklemişlerdir. İşte bu kaynak onlara Kutsal Kitap’taki vahyin kuşaktan kuşağa aktarılırken güvenirliğini yitirmiş olabileceğini ‘kanıtlamıştır’.

Bu ilahiyatçılar iddialarını desteklemek için sık sık Kutsal Kitap’tan da alıntı yaparlar. Örneğin, Müjde’lerin İsa’nın insansal sınırlılığının – acıkması, yorulması, Getsemani Bahçesi’ndeki desteğe gereksinim duyuşu – altını çizdiğini savunurlar. Oysa bunlar Tanrı’nın Oğlu için düşünülemeyecek şeylerdir. Son Yargı’nın ne zaman olduğunu bilmediği için (Matta 24:26), Tanrı gibi her şeyi bilen değildir. Baba’nın kendisinden üstün olduğuna işaret eder (Yuhanna 14:28), böylece Tanrı olduğunu ‘reddeder’. İslam ilahiyatçıları O’nun yalnızca bir peygamber olduğu düşüncesini “… bir peygamber kendi memleketinde saygı görmez” (Yuhanna 4:44) ya da “Tanrı, sizin bu çarmıha gerdiğiniz İsa’yı hem Rab hem de Mesih yapmıştır.” (Elçilerin İşleri 2:36) gibi ayetleri kullanarak desteklemeye çalışırlar.

İslam’ı savunanlar ayrıca “Sen benim oğlumsun. Sana bugün Baba oldum.” (Mezmur 2:7) ayetini İsa’nın insan olduğunu kanıtlamak için kullanırlar. “Baba’nın bana buyurduğu her şeyi yerine getiriyorum” Yuhanna 14:31’i onun yalnızca Tanrı tarafından gönderilmiş bir kul olduğunu göstermek için kullanırlar. İsa başka bir yerde daha kendi konumunu kul olarak belirtir: “İnsanoğlu’nu yukarı kaldırdığınız zaman benim O olduğumu, kendiliğimden hiçbir şey yapmadığımı, ama tıpkı Baba’nın bana öğrettiği gibi konuştuğumu anlayacaksınız.” (Yuhanna 8:28) Bu peygamberin öğrettikleri Tanrı’dan gelir, ancak insanlara iletmek için yalnızca bir insan gereklidir: “Benim öğretim benim değil, beni gönderenindir.” (Yuhanna 7:16).

Yaratılış da İsa’nın insan bedeni almış Tanrı olarak yeryüzünde yürüyüşüne gereken tepkiyi göstermez; hiçbir doğaüstü belirti yoktur. Ayrıca İsa’nın denenmesi Şeytan’la yapılan gerçek bir mücadeleyi temsil eder. Bu da Müslüman ilahiyatçılara göre şu demektir: Sözüm ona Tanrı’nın Oğlu Şeytan’dan üstün değildir, sıradan bir ölümlü gibi mücadele etmek zorunda kalır. Yaptığı mucizeler de – iyileştirmek, ölüleri diriltmek – olağanüstü olmakla birlikte, bunlar sıradan ‘peygamber mucizeleridir’ çünkü İsa bu mucizeleri Tanrı’nın gücüyle ve Tanrı’nın vermiş olduğu izinle gerçekleştirmiştir.

Örneğin Yuhanna 11:41 İsa’nın dua ettiğini aktarır: “Baba, beni işittiğin için sana şükrediyorum. Beni her zaman işittiğini biliyordum. Ama bunu, çevrede duran halk için, Beni Sen’in gönderdiğine iman etsinler diye söyledim.” İslam’a göre eğer dualarını işitmesi ve mucizelerini gerçekleştirmesine yardım etmesi için Yaratıcı’dan yardım istemesi gerekiyorsa ve Yuhanna 5:19’un belirttiği gibi “Size doğrusunu söyleyeyim, Oğul kendiliğinden bir şey yapamaz.” tamamen Tanrı’ya bağımlıysa o zaman İsa Tanrı olamaz.

Tabii ki Kutsal Kitap da bu metindeki anlamının dışında kullanılarak çarpıtılmış yorumlara karşılık verecek savlar içerir. Bu ayetleri Müslüman arkadaşlarıyla tartışmak isteyen herkes bu tür ifadelerin Kutsal Kitap’taki metnin içeriği tarafından çürütüleceğini gösterebilmek için yeterince hazırlık yapmalıdır. Ancak en sonunda Kur’an’ın ya da Kutsal Kitap’ın doğruluğu üzerinde verilecek kişisel karar tek bir ayete değil, bireyin eğilimine bağlıdır. İsa’nın ilahi Oğulluğu’nu koşulsuzca reddeden Müslüman ilahiyatçılara göre, bu metinler İsa’nın insanlığını ve peygamberlik görevini kanıtlar. Fakat Hristiyanlar için aynı sözcükler, içinde bulundukları metnin tam anlamıyla birlikte, İsa Mesih’in Oğulluğu’nun kesinliğini bir kez daha doğrular.