9 Hristiyanlık’ta ve Müslümanlık’ta Dua: Karşılaştırma

Giriş

Müslümanlar’ın duaları Hristiyanların dualarından tarz, içerik, biçim ve amaç gibi temel unsurlarda farklılıklar gösterir. İslam’da dua merkezde yer alacak kadar önemlidir. Öneminin yeterince vurgulanması imkansızdır. Bir Müslüman ‘duadan’ söz ettiği zaman genellikle günde beş kez kılınan ve farz olan namazdan bahsediyordur. Namazın Arapçası salat’tır ve her gün belirli saatlerde, kadın erkek her bir yetişkin Müslüman tarafından Mekke’ye doğru dönülerek Arapça olarak yerine getirilmesi şarttır. Günde kılınması gereken beş vakit namazdan birini unutan ya da atlayan bir Müslüman, bunu başka bir zaman telafi etmek zorundadır.

Dua Edilecek Belirli Zamanlar

Müezzin (Arapça: mu’addin) caminin minaresinden inananları duaya çağırır. Günümüzde genellikle bu artık kaydedilmiş çağrılar aracılığıyla yapılmaktadır. Duaya çağrı başladığı zaman (“Allah büyüktür … Allah’tan başka Tanrı yoktur … Muhammed Allah’ın elçisidir”), yalnızca namaz dualarının edilmesine izin verilir. Kişinin özgürce kendi sözleriyle edeceği dualara izin verilmez. Hadislerde böyle denilmektedir. Namaz belirlenmiş olan zamanlarda kılınmak zorundadır. Birçok camide beş tane saat görebiliriz. Böylece Müslüman inanan ne zaman namaz kılması gerektiğini bilir. Sabah namazı güneş doğmadan önce kılınmak zorundadır (yaz aylarında bu 4:00’dan önceye rastlayabilir), öğlen namazı güneş zirveye ulaşmadan önce, ikindi namazı güneş zirveye ulaştıktan sonra, akşam namazı güneş zirveye ulaştıktan sonra ancak batmadan önce ve yatsı namazı karanlık çöktükten sonra kılınmak zorundadır. Diğer (belirli) zamanlarda, dua etmek yasaktır. Örneğin; güneş doğarken veya güneş zirveye ulaştığı zaman … Müslüman olmayanların duaları prensip itibariyle zaten kabul edilmez.

Zorunlu Dua Nasıl Ortaya Çıktı?

Günde beş vakit namaz kılma zorunluluğu VII. yüzyıldaki orijinal İslam öğretilerinde yoktur. Hud suresi 11:14, Müslüman topluluğunun Mekke’den Medine’ye İ.S. 622’deki göçü olan hicret zamanında inmiştir. İlk olarak burada Muhammed’e günde üç kere dua edilmesi buyurulmuştur. İ.S. 620 ile İ.S. 624 arasında namaz bütün Müslümanlar için belirlenmiş gibi görünmektedir (A’raf 7:204-206, vb.). Nur suresi 24:58 de sabah, öğlen ve akşam olmak üzere günde üç vakit namazdan söz eder. Yaklaşık 100 yıl sonra, VIII. yüzyılda hadislerde Müslümanlar’ın günde beş vakit namaz kılmaları gerektiği belirtilmiştir. İslam’ı duyurduğu ilk yıllarda Muhammed kendisini izleyenleri Kudüs’e dönerek dua etmeye çağırır (Bunun nedeni büyük olasılıkla Yahudiler’i de kendisini peygamberleri olarak kabul etmeye ikna etmektir). İ.S. 624’ten sonra Muhammed dua yönünü Mekke olarak değiştirir.

Kur’an Müslümanlar’ın nasıl ve ne zaman dua etmeleri gerektiğini açıklamaz. Yalnızca hadisler bazı ipuçları ve açıklamalar verir; bu arada Sünniliğin dört ana koluyla, Şiilik ana mezhebinin yasası bazı ayrıntılar üzerinde birbirinden farklıdır. Halk arasında inanılan İslam’a göre Muhammed Burak’ınsırtında (iki kanatlı, ata benzeyen beyaz bir hayvan) göklere alınır ve Allah Muhammed’e Müslümanlar’a günde 50 kere dua etmelerini öğretmesini buyurur. Ancak Musa Muhammed’ten Tanrı’ya bu sayıyı beşe düşürmesi için yalvarmasını ister. Allah razı olur ve Muhammed dünyaya geri döner.

Yalnızca Müslümanlar tarafından kılınan namaz sadece bir duadan ibaret değildir. İçerik, biçim, tarz ve davranışlar ayrıntılarıyla anlatılır. Namazın ana düşüncesi Müslüman’ın dua ediyor olması değil, ettiği duanın ‘kabul edilmesi’ için en ince ayrıntısına kadar verilmiş olan şartları yerine getirmesidir.

Namaz Duruşları ve Namazda Giyilmesi Gereken Giysiler

Namazda uygulanması gereken önceden belirlenmiş birkaç duruş bulunmaktadır. İlk olarak, namaz kılan kişi Müslümanlığın ana mabedi olan Mekke’deki Kabe’ye doğru dönmelidir. Daha sonra Kur’an’ın son suresinin ilk ayetini söyler: “De ki: Sığınırım ben insanların Rabbine.” (Nas suresi 114:1) ‘Niyet etme’ (Arapça: niyya) namazın kabul edilmesi için zorunludur ve namazın kaç rekât kılınması gerektiğinin belirlenmesi için gereklidir (Arapça: rak’a). Bundan sonra namaz kılan kişi, “Allah büyüktür (ya da en yücedir)!” der ve namazın sonuna kadar sürecek olan bir adanmışlık durumuna girer. Bundan sonra, “Sen yücesin, ey Allah, sen yücesin! Senden başka Tanrı yok!” gibi bir övgü duası edilebilir. Daha sonra Fatihasuresi ve Kur’an’dan diğer bazı ayetler okunur, tekrar rükuya gidilir ve Tanrı övülür. Sonra “Allah yüceltilsin!” ya da “Görkemli olan Rabbim yüceltilsin. Ona yücelik olsun!” denir. Ayağa kalkılır ve “Allah kendisini övenleri duysun!” denir. Bunun ardından diz çökülür ve “Allah yücedir!” denir. Ayakları, dizleri, avuç içleri ve alnı yere değecek şekilde secde edilir ve “En yüce olan Rabbime övgüler olsun!” denir ve bu en az üç kez tekrarlanır. Namaz kılan kişi tekrar dizlerinin üzerine oturur ve “Allah yücedir!” diye tekrarlar. Secde ederken “Rabbim, beni bağışla, bana merhamet et, hak ettiğimi bana ver ve beni doğru yoldan ayırma” diye yalvarır. Böylece ilk rekât tamamlanmış olur.

Sabah namazı iki ile dört rekât, öğlen ve ikindi namazı dört ile sekiz, yatsı namazı üç ile beş ve akşam namazı en az dört en fazla on iki rekâttan oluşur. Dua ederken Tanrı’ya ve Muhammed’e selam da verilir. Muhammed’in kendisi ve ailesi için dua edilir ve “Allah’tan başka Tanrı yoktur ve Muhammed O’nun elçisidir” denilerek birçok kez Şehadetgetirilir. Muhammed için edilen dualar Tanrı’nın onu kurtarması için yapılan yakarışlar olarak anlaşılabilir. Çünkü hiç kimse Muhammed’in cennete gidip gitmediğinden emin değildir. Namazın sonunda “Allah’ın lütfu ve esenliği seninle olsun” denir, sağa ve sola bakılır. Eğer namaz camide kılınıyorsa kişi bunu yanındaki kişiye söyler, eğer evde kılıyorsa o zaman halk arasındaki İslam’da her bir kişinin sağında ve solunda bulunduğuna inanılan ve inananların yaptığı her iyiliği ve kötülüğü izleyen iki meleğe söyler.

Allah’a ve O’nun kadirliğine bağımlı olmak, kişinin tam teslimiyeti ve adanmışlığı, insanın Tanrı’ya karşı olması gereken tavrın, ki bu kişinin gerçek bir inanan olduğunu gösterir, gözle görülür bir ifadesi namazın doğasını oluşturur. Zaten ‘Müslüman’ Tanrı’ya boyun eğen demektir, ‘İslam’sa’ Tanrı’ya adanmışlık ve O’na bağımlı olmak demektir. Birçok Müslüman’ın iddia ettiği gibi ‘barış’ (Müslümanlar insanoğlunun tümü İslam’a dönerse kusursuz bir barış olacağına inanırlar) demek değildir. İslam’daki namaz bunun için bir sözdinlerlik göstergesi, Tanrı’nın her şeye kadirliğini kabul etmenin gözle görülür bir ifadesidir, ancak birçok Müslüman için gerçek dindarlık ve Tanrı’yı övme yoludur (Kaf suresi 50:39-40). Birçok Müslüman ettikleri duaları çok ciddiye alır.

Dua aynı zamanda bireyi İslami topluluğa (Arapça: umma), Tanrı’ya ve hatta Muhammed Peygamber’e de bağlar. Çünkü okunması gereken her zorunlu dua için göklerden üzerlerine bereket dökülür.

Dua ederken, inanan uygun giysiler giymelidir ve gerekli olan bütün ayrıntıları yerine getirmelidir. Bunlara rükû ve secde gibi duruşlar ve bu duruşları sırasıyla yapmak da dahildir. Namaz kurallarından en küçük bir sapma, örneğin yemek yemek, konuşmak ya da yürümek namazı geçersiz kılar (kabul olmaz) ve farz olan beş vakit namazdan biri olarak sayılmaz. Yalnızca duada kullanılacak sözler ve giyilecek giysiler değil, dönülecek yön ve dua edilecek zamanlar da önceden belirlenmiştir. Namazdan önce abdest alarak temizlenmek, ‘niyet etmek’ (bu kişinin namazı kaç rekât kılacağını belirler) kadar önemlidir. Eğer namaz kılan kişi namaz süresince herhangi bir hata yaparsa, namaz baştan sona tekrarlanmak zorundadır. Dindar Müslümanlar namazlarına bir hata yapabileceklerini düşünerek bir rekât daha eklerler.

Törensel Paklanma ve Abdest

Müslüman namaz kılmadan önce su ile duruma göre ‘gusül’ ya da normal ‘namaz’ abdestini almak zorundadır. Eğer su yoksa o zaman kum ile almalıdır. Çünkü yalnızca kendilerini paklayanlar Tanrı’ya yaklaşabilir (Nisa suresi 4:43). Erkekler bedensel sıvılara dokunarak ya da içki içerek ya da domuz eti ile kadınlar regl ve doğum ile murdar olurlar. Kadınlar kirli oldukları dönemde ihlal ettikleri namazları daha sonra telafi etmek zorundadırlar. Dindar Müslümanlar çoğu zaman murdar olmaktan daha çok çekinirler, çünkü ‘küçük günahlara’ göre daha önemlidir. Zira murdarlık ibadeti geçersiz (boş) kılar, ‘küçük günahlar’ buna sebep olmaz. Kur’an şöyle der: “Şunu iyi bilin ki, Allah temizlenenleri de sever.” (Bakara suresi 2:222; Tevbe suresi 9:108) Hadislere göre, abdest almak imanı güçlendirir, tövbeyi uyandırır ve günahkarları günahlarından arındırır. Buna ek olarak erkekler belden dizlerine kadar örtülü olmalıdır. Kadınlar tamamen örtülü olmalıdır, yalnızca elleriyle yüzleri açık kalabilir (ancak mezhepler arasında bazı farklıklar bulunmaktadır).

Gönüllü Olarak ve Özgürce Edilen Dualar

Farz olan günde beş vakit namazın yanı sıra fazladan da namaz kılınabilir. Örneğin; camide cuma toplantısına katılındığı zaman ya da Ramazan’ın sonundaki gibi özel bayramlarda … İnananlar dualarını kendi sözleriyle etmekte özgür olsalar da, dua kitapları (ki genellikle bunlar tasavvufçuların dua kitaplarıdır) bu duaların olması gereken şeklini içerir. İslam aynı zamanda hastalık zamanlarında ya da günahlardan bağışlanma dilendiğinde övgü ve niyazda bulunmayı da teşvik eder. Bu tür dualar (Arapça: du’â) zorunlu olan namaza göre ikincil bir değer taşır.

Ek olarak, Kur’an Tanrı’ya istekleriyle yaklaşan ve Tanrı tarafından işitilen insanlardan da söz eder (Ali İmran suresi 3:38; Meryem suresi 19:2-4). Allah halkına O’ndan yardım istemelerini buyurur böylece onların isteklerini yerine getirebilir: “Rabbimiz şöyle buyurdu: Bana dua edin, kabul edeyim ...” (Mümin suresi 40:60), ya da “Kullarım sana, beni sorduğunda (söyle onlara): Ben çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık veririm ...” (Bakara suresi 2:186) Müslümanlar ihtiyaç duyduklarında Allah’ın yardımını beklerler ancak günlük ihtiyaçlarını Tanrı’ya getirmeye alışık değildirler. Bu tür doğal dualar genellikle kutsal kişilerin mezarları ziyaret edildiğinde ya da “Rabbim sen bana merhamet ihsan eyle ...” gibi şekillerde edilir. Bu tür dualar ayrıca bir eve girerken, yemek yemeden önce, hasta ziyaret edilirken, yolculuğa çıkıldığında, biri öldüğünde ya da oruç ayında edilebilir. Oluşturulan bu dualara verilebilecek bazı örnekler; “Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla” (Besmele); “Allah büyüktür” “Tanrı’ya övgüler olsun” “Tanrı’ya hamt olsun” ya da “Tanrım Muhammed’i ve ailesini bereketle.”

Dua Günahları İptal Eder

Kasti olarak dua etmemek bir Müslüman’ın işleyebileceği en büyük günahlardan biridir. Onun bu ihmali onu, hayattayken tövbe etmezse cehenneme atılacak bir imansız gibi yapar. Hadislerden bunu öğreniriz. İslami hadisler, “Kıyamet gününde kulun bakılacak ilk ameli namazdır” der. Erkekler her hafta cuma namazına camide katılmalıdırlar. Hadislerden biri katılmayanların imanının yararsız olduğunu, böyle bir kişinin orucunun da, hacca gitmesinin de Allah’ın gözünde hiçbir değeri olmadığını söyler. Camide dua etmekle, evde dua etmek aynı değerdedir ancak halk arasında inanılan İslam’a göre camide dua etmek daha geçerlidir. Popüler İslam, duanın küçük günahları iptal ettiğine ve Mekke’deki büyük camide edilen duaların büyük günahlar için bile kefaret edebileceğine inanır.

Ne hastalık ne de bedensel bir engel namaz kılmamayı hoş görür. Kişi kaçırdığı namazları mutlaka telafi etmelidir. Ölüm döşeğinde olanlar namazı düşüncelerinde kılmalıdır. Çocuklar namaz kılmayı 7 yaşındayken öğrenmelidir ve bazı ilahiyatçılara göre çocuk 10 yaşına geldiğinde namaz kılmaya zorlanmalıdır (gerekirse dayakla).

Yargı sırasında teraziye konulacak olan sözlü dua (oruç ve hac gibi) değerli olduğu için kişinin kurtuluşuna ve cennete girmesine katkıda bulunur; ama aynı zamanda farz olan dualar ağır bir yüktür. Özellikle bir kişi uzun bir süre kaçırdığı duaları telafi etmek zorunda olduğunda … Hiç kimse bütün yaşamı boyunca her gün beş kere dua edemeyeceği için Müslümanlar bu zorunluluğu yerine getiremeden ölme korkusuyla yaşarlar. Bu nedenle de dua kişinin Tanrı’yla olan ilişkisinin sevinçli bir ifadesi değildir. Çünkü sevgi dolu bir Baba’yla yapılan karşılıklı bir konuşma değildir.

Kutsal Kitap’ta Dua

Kutsal Kitap’ta dua her zaman gönüllü olarak yapılır, asla zorunlu değildir. Bununla birlikte Tanrı’nın çocuklarına dua edin demesi bu gerçekle çelişmez. Buna rağmen dua Tanrı’yla edilen kişisel bir sohbettir ve büyük bir ayrıcalıktır. Günahkâr insan Tanrı’ya yaklaşmaya layık değildir. Ancak İsa yakaran kişi için aracılık ettiğinden ve onu “her kötülükten” (1. Yuhanna 1:9) arındırdığından, “Tanrı’nın lütuf tahtına” (İbraniler 4:16) yaklaşabilir. Kutsal Ruh kişinin ihtiyaçlarını dua aracılığıyla Tanrı’ya duyurması için onu Tanrı’ya yönlendirir. İslam’daysa yakaran kişinin Tanrı’nın önünde secde ederek daha önceden belirlenmiş formüllerle zorunlu olanı yerine getirmesi buyrulur.

Kutsal Kitap’a göre herkes, her istediği zaman, her konuda Tanrı’nın önünde dua edebilir. Kutsal Kitap birçok yerde Hristiyanlar’ın belirli zamanlarda değil (Kutsal Kitap sabah, öğlen ve akşam dualarından birçok yerde söz etse de), sürekli dua etmelerinden söz eder. Tanrı çocuklarının Baba’sı olduğundan, onların dualarını işitir ve onlar için en iyi olanı yapar, ancak bu onlara her istediklerini otomatik olarak verdiği anlamına gelmez. Dua, Yaratıcı’yla yaratılan arasındaki canlı ilişkinin ifadesidir. İnanan kişi Tanrı’ya tapınmak istediğinde ya da O’na teşekkür etmek istediğinde dua edilebilir. O’nu övmek istediğinde, aracılık etmek için, kuşkularını, korkularını, çaresizliklerini ifade etmek için, ferahlamak için, şikayetlerini bildirmek ya da af dilemek için dua edebilir. Kiliselerin ve toplulukların ettikleri dualar için özel vaatler bulunur (Matta 18:18-20). Tanrı’nın çocukları O’na sıcak ‘Sevgili Babacığım’ (‘Abba, sevgili Baba;’ Romalılar 8:15) sözleriyle seslenebilirler. Bu yakınlığın, güvenin, ilginin ve sevginin bir resmi değil midir? İslam’da Tanrı bir Baba değildir, yalnızca yaratıcıdır ve asla yarattıklarının seviyesine indirilemez.

Kutsal Kitap inananların nasıl ve ne kadar dua etmeleri gerektiğini önceden belirlemez. Mezmur ve diğer metinler İsa’nın duası gibi olasılıklar sunar, ancak bunlar zorunlu değildir. İsa’nın kendisi duaların belirli bir yerde ya da belirli bir yöne dönerek edilmesi gerektiği düşüncesini reddeder (Yuhanna 4:21), çünkü Tanrı’ya giden yol O’dur (Yuhanna 4:16). Kutsal Yazılar edilen duanın Tanrı’nın gözünde iyi ve kabul edilir olması için ne zaman dua edilmesi gerektiğini, en az kaç tane dua edilmesi gerektiğini, dua ederken nasıl durulacağını, ne giyileceğini, nasıl yıkanılması gerektiğini, duanın şeklini ya da duanın edilmesi gereken dili belirtmez. Tek gerekli olan dua eden kişinin tavrıdır, sözleri değil. Duası dürüst olmalıdır. İnanmalıdır (Matta 21:22; Yakup 1:6), Tanrı’nın önünde alçakgönüllü olmalıdır (Yakup 4:6; Luka 18:13) ve diğerlerini bağışlamalıdır, tıpkı Tanrı’nın onu (bizi) bağışladığı gibi (Matta 6:14-15). İnanmayan kişi de dua edebilir, Kutsal Ruh onunla da konuşabilir, deneyim ve cevaplanan dua aracılığıyla Tanrı’ya yöneltebilir.

Alınan abdest bizleri Tanrı’nın gözünde aklamaz. Aklanmamız için kan dökülmesi gereklidir (İbraniler 9:22) ve yalnızca İsa’nın kurban oluşu bunu sağlar (İbraniler 10:14). Dualarımız bizi yargı gününde kurtaramaz, kurtuluş yalnızca iman aracılığıyla, lütufla verilir (Romalılar 5:1-2; Galatyalılar 3:11-14).