İncil'in bölümleri arasında Pavlus’un şahıslara yazdığı mektuplara ‘pastörel’ mektuplar denir, çünkü bu şahıslar önder ya da ‘pastör’ (çoban) konumunda olan ve kiliselere hizmet eden kimselerdir. Bu mektuplarda özellikte kilisenin iç işleriyle ilgili talimatlar bulunur.
TİTUS KİMDİ? – Elçi Pavlus’un ona ‘öz oğlum’ demesinden Titus’un büyük olasılıkla Pavlus’un çabalarıyla imana geldiği anlaşılıyor. Pavlus’un Titus’la ilişkisi çok eskiye dayanıyordu. Anlaşılan, ilk müjdeleme seyahatinden sonra Pavlus ile Barnaba Yeruşalim’e dönünce Titus’u yanlarındaydı (Galatyalılar 2:1-3). Bu ayetlerden Titus’un Yahudi olmadığını öğreniyoruz ama esas nereli olduğu bilinmiyor. Daha sonraki seyahatlerinde Titus yine Pavlus’a eşlik ederdi. Özellikle Korint Kilisesinde sorunlar baş gösterince Pavlus çok güvendiği Titus’u onlara gönderdi (2.Korintliler 7). Onlara yazdığı mektupta da Titus için şunu söyler: ‘Titus’a gelince, o benim paydaşım ve aranızdaki emektaşımdır (2.Korintliler 8:23).’ Belli ki Pavlus için Titus çok değerli ve nitelikli bir kardeşti. Korint Kilisesindeki sorunlar hiç de kolay değildi ama Pavlus kendisini temsil edip sıkıntıları çözmek için Titus’a güvenmişti.
MEKTUBUN AMACI – Elçi Pavlus’un Roma’daki tutukluğundan sonra Timoteos ve Titus gibi yakın arkadaşlarıyla müjdelemek amacıyla bir daha yola çıktığını düşünüyoruz. Tam olarak nereye gittiğini bilmesek de Efes’e ve Makedonya bölgesindeki kiliselere uğradığını Timoteos’a yazdığı ilk mektuptan öğrendik. Titus’a yazdığı bu mektuptan da birlikte Girit adasına uğradıkları anlaşılıyor. Daha önce Elçi Pavlus Roma’ya tutuklu olarak gittiğinde Girit’te kısaca uğradı (Elç. İşleri 27). Bu ikinci seyahatinde ise artık bir kilise kurulmuştur ve oradaki işleri düzene sokması için Titus’u orada bırakmıştı. Mektubundan anladığımız kadarıyla Girit’teki imanlılar arasında tartışmayı seven deli dolu bazı kişiler vardı ki Pavlus onların mimlenmesini istiyor. Bununla beraber Pavlus belirgin bir önderlik düzeni kurulmasını buyuruyor. Diğer mektuplarında olduğu gibi Pavlus her zaman vurguladığı öğretileri yine yazar. Mektubun sonunda da elçinin bu sırada Nikopolis’te olduğunu öğreniyoruz. Başka tarihi kayıtlardan Pavlus’un bundan kısa bir süre sonra ikinci bir kez tutuklanıp Roma’ya götürüldüğünü biliyoruz. Titus Roma zindanında bulunan ustadıyla muhtemelen son bir kere buluşmuş olmalı ki Pavlus onu Dalmaçya’ya bir başka görev için göndermişti (2.Timoteos 4:10). Sonuç olarak Titus’un sonuna kadar Pavlus’un yanında olup müjde uğruna hizmetini sürdürdüğünü görüyoruz.
Kutsal bir Önderlik (1:1-16)
Pavlus’un Yetkisi (1:1-4)
İhtiyarların Nitelikleri (1:5-9)
Yanlış Öğretiler (1:10-16)
Kutsal bir Topluluk (2:1-15)
Bireysel Sorumluluklar (2:1-8)
Kölelerin Sorumluluğu (2:9-10)
Topluluğun Sorumlulukları (2:11-15)
Kutsal bir Tanıklık (3:1-15)
Yönetimlere karşı (3:1-2)
İmansızlara karşı (3:3-11)
Son Selamlar (3:12-15)
AÇIKLAMA: Elçi Pavlus Roma’daki birinci tutukluğundan sonra Titus gibi bazı genç emektaşları ile birlikte müjdelemek için birçok yeri gezmeye başladı. Anlaşılan Girit adasına da uğradı. Orada birçok kişi imana geldi ama her zamanki gibi aralarında kardeşlerin kafalarını karıştıran kişiler de vardı. O yüzden Pavlus adadan ayrılırken kilise işlerini düzen koyması için kendi öz oğlu gibi çok sevdiği ve güvendiği Titus’u geride bıraktı. Titus yıllardan beri Pavlus’un yanında hizmet ediyordu ve bu gibi görevlerde oldukça tecrübeliydi (bkz. 2.Korintliler 7-8). Yine de karşı koyanlara karşı dimdik durması için Elçi Pavlus ona bu mektubu yollayarak elçisel yetkisini aktarmış oluyor. Bu yüzden mektubun başında Pavlus Rab’den aldığı elçilik görevini anımsar. Elçi Pavlus kendi amaçları doğrultusunda başına buyruk hareket etmediğini belirtmek istiyor. İsa Mesih’ten aldığı kutsal görev uyarınca müjdeyi her yerde yayıyor ve gerçeğini savunuyordur. Pavlus için müjde yayma görevi son derece kutsal bir emanetti. Bu sırada bir hayli yaşlamış olan Pavlus belki emekliliğini düşünmesi gerekirken tam gazla müjdelemeye devam ettiğini görüyoruz. Gerçekten ilham verici bir örnektir.
Girit’teki topluluğun tam olarak oturması adına Pavlus öncellikle sağlam bir önderlik kadrosu görmek istiyor. Daha önce 1.Timoteos mektubunda gördüğümüz önderlik vasfının niteliklerini burada da sıralar. Gördüğümüz gibi önderler ya ‘ihtiyar’, yaşlarından dolayı, ya da ‘gözetmen’, hizmetlerinden dolayı, olarak anılır. Kilise topluluğunda önderlik yapacak bu kişilerin öncellikle kendi şahsi ve ailevi hayatlarında örnek birer yaşantı sergilemeleri gerek. Tek bir eşe sadık olarak çocuklarına iyice sahip çıkmalı. Çünkü Tanrı ev halkına bakan elbette ki kendi ev halkına da iyi bakabilmelidir. Aynı zamanda önder egolu, öfkeli ya da zorba bir karaktere sahip olmamalı. Benzer şekilde hayatında ayıplanacak her hangi bir bağımlılık ya da kötü alışkanlık söz konusu olmamalı. Tersine merhametli, misafirperver ve sağduyulu biri olarak bilinmeli. Aynı zamanda başkalarını Rab’bin Sözünü ikna edici bir şekilde öğretebilmeli. İmansızlara karşı da inancımızı güçlü bir şekilde savunabilmelidir. Bu neden önemli, çünkü bazen kilisenin içinde bazen dışından Rab’bin gerçeğine karşı saldırılar olabilir. Atanan önderler bu gibi tehlikelere karşı topluğu koruyacak cesarete ve hikmete sahip olmalı.
Anlaşılan Girit’te baştan beri ortalığı karıştıran bazı kişiler vardı, özellikle Yahudilerden. Muhtemelen bunların arasında önderliğe göz koymuş kişiler de vardı. Ancak Pavlus onları asi, boşboğaz ve aldatıcı olarak betimleyerek önderliğe hiç uygun olmadıklarını belirtir. Onlar Rab’bin hizmetinden çok kendi menfaatlerini güderek bazıların tökezlenmesine bile sebep oluyorlardı. O yüzden Pavlus Titus’un onların ağızlarını kapatmasını buyurur. Çünkü bu gibileri topluluğu kayırmaktan çok kendi egolarını ön plana çıkararak Mesih’in ailesini bölenlerdir. Hatta Pavlus onların arasında ‘peygamber’ olarak geçinen birinin şu sözlerini hatırlatır: ‘Giritliler hey yalancıdır, azgın canavarlar, tembel oburlardır.’ Pek hoş bir mesaj değil, Tanrı’dan kaynaklanmadığı da belli! Yahudi asılı bu insanlar adanın yerlilerini küçümseyip kötülüyorlardı. O yüzden Pavlus Titus’un onları sert bir şekilde uyarmasına izin verir. Pavlus’a göre bu gibi çirkin ifadeler kullanan insanların yürekleri çok kirli. Çünkü Rab’den yana olan yürek temiz olduğu gibi başkaları için hep temiz ve güzel şeyler diler. Ama bu Yahudilerin zihinleri ve vicdanları son derece kirli. Bir yandan Rab’bi anıyorlar ama yaptıklarıyla ve söyledikleriyle O’nu yadsıyorlar. O yüzden kiliseye sokulan bu gibi sahtekarlardan sakınmak gerek.
AÇIKLAMA: Kutsal Kitap’ta Tanrı’nın her zaman düzenden yana olduğunu görüyoruz. Dünyanın yaratılışı olsun, İsrail’in kuruluşu olsun Tanrı’nın her zaman kaosa karşı mücadele ettiğini biliyoruz. Kilise topluğunun iç düzeni de çok önemli çünkü bu Tanrı’nın karakterinin bir yansımasıdır. Daha önce Timoteos’a yazdığı gibi Pavlus Titus’a da kilise düzeniyle ilgili belirli bazı talimatlar verir. Burada dört farklı grup görüyoruz: yaşlı erkekler ve kadınlar, genç erkekler ve kadınlar. Yaşla erkeklerin sağduyulu ve ağırbaşlı olmaları gerek. Toplulukta örnek bir yaşantı, sağlam bir iman sergilemeleri gerek. Yaşlı kadınlar da saygın bir yaşam sürmeli. Hayatlarında iftira ve dedikodu gibi hiç kötü alışkanlık olmamalı, tersine genç bayanları hem yaşantılarıyla hem de nasihatlerle eğitmeleri gerekir. Genç kadınların da kocalarına ve çocuklarına bağlı sağduyulu birer ev hanımı olmalarını buyurur. Başka türlü Tanrı’nın sözü kötülenir. Şimdi günüzde Pavlus’un bu sözleri bazılarını rahatsız edebilir. Çünkü modern çağımızda kadın erkek gibi özgür takılır; dışarda istediği gibi dolaşır ve para kazanmak için çalışır. Tabi ki Pavlus’un gününde toplumun düzeni ve genel kültürü çok farklıydı. Acaba bu sözler hala geçerli mi? Kesinlikle! Unutmayalım ki Rab’bin Sözüne göre kadının çalışarak para kazanması yasak değildi. Süleyman’ın Özdeyişlerinin son bölümü ‘Erdemli Kadın’ diye başlar. Tüm kadınlara emsal olarak gösterilen bu kadının yaptıklarına baktığımızda son derece çalışkan ve girişken olduğunu görebiliyoruz. Ama tüm bunlar yine de evliliğin çerçevesi içinde. Ne yazık ki günümüzde bazı bayanlar yaygın Feminist düşüncelerine kapılarak artık evlenmeyi ve çocuğa sahip olmayı bile hor görüyor. Oysa ki bir kadının ev hanımı olması utanç verici bir şey değildir. Aksine Tanrı’nın Sözüne göre ev hanımılık en kadim ve kutsal görevdir. O yüzden Pavlus genç kadınları bu yönden teşvik etmeye çalışır.
Ardından Pavlus Titus’un kendisi gibi genç erkekleri sağduyulu olmaya özendirmesini söyler. Bu bir gerçek ki gençler her zaman başkalarına özenerek hayatlarını şekillendirirler. Bu yüzden kilisede hizmet edenlerin gençleri bu şekilde ağırbaşlı ve sağduyulu olmaya özendirmeleri gerekir. Önderlik yapanlar da bu açıdan her davranışlarına son derece dikkatli olmaları gerek çünkü topluluğun küçüklerine örnek teşkil ediyorlar. Mesih’in de dediği gibi, ‘Bu küçüklerden birini günaha düşüreceğine, boynuna bir değirmen taşı geçirilip denize atılsa, kendisi için daha iyi olur.’(Luka 17:2). Sonra Pavlus dışarda çalışanlara yönelik bir kaç öğüt yazar. O dönemki köleler günümüzdeki işçiler gibiydiler. Pavlus onların iş alanında son derece tutarlı ve dürüst olmaları gerektiğini belirtir. Yaptıklarıyla patronlarının güvenini öyle kazanmaları gerekiyor ki herkes ne kadar farklı olduklarını anlasın. Amaçları ne olmalı? Pavlus şöyle özetler: ‘Böylece Kurtarıcımız Tanrı'yla ilgili öğretiyi her yönden çekici kılsınlar.’ Anlaşılan imanlılar için sadece para kazanmak ya da güzel geçinmek gibi basit bir amacımız olmamalı. Bizler her alanda Rab’bimiz İsa Mesih’i yüceltmeliyiz. Hatta Pavlus’un dediğine göre davranışlarımız sayesinde inancımız insanların gözünde daha da çekici olmalı. İnsanlar bize baktıklarına inancımıza imrenmeli.
Peki insanların inancımız hakkında neyi anlamalarını isteriz? Tek kelimeyle LÜTUF! Lütuf derken, Tanrı’nın bizler için neler yaptı, neler yapıyor daha neler yapacaktır! Burada bir kaç cümleyle Elçi Pavlus bize bağışlanan yüce lütfu harika bir şekilde özetler. Öncellikle bu lütfun amacının tüm insanlara kurtuluş sağlamak olduğunu belirtir (1.Timoteos 2:4-5). Aynı zamanda bu lütuf her gün tüm insanların üzerinde doğan güneş ya da yağan yağmur gibi genel bir nimet değil, çünkü bu lütuf çok belirgin bir şekilde 'ortaya çıkmıştır.' Tanrı, Mesih İsa aracılığıyla beden alıp aramızda yaşadı, çarmıhta günahımızı yüklendi ve üçüncü gün ölümden dirilerek İblis’i yendi. İşte geçmişte Tanrı’nın tüm herkese bağışladığı lütuf bunları başardı. Ama aynı zamanda bu lütuf hala etkinliğini sürdürüyor; iman eden bizleri günbegün eğitiyor. Bizi ahlaksızlık için yüzen dünyanın pisliğinden arındırıp Tanrı’ya yaraşır bir hayat sürmemizi sağlıyor. Rab bunu özellikle içimize koyduğu Kutsal Ruh’uyla gerçekleştiriyor. Böylece Rab hem geçmiş günahlarımızdan kurtardı hem de şimdiki tuzaklardan da koruyor. Ama daha var, çünkü bu lütuf aynı zamanda geleceği vaat eden mübarek bir umut sağlıyor. Bizim için bir kere dünyaya gelip kurban olan Mesih’in bir daha dünyaya kral olmak üzere döneceğine inanıyoruz. Dikkat edersek burada Pavlus Mesih için şu sözleri sarf eder: ‘Ulu Tanrı ve Kurtarıcımız’. Kimsede kuşku olmasın, İsa Mesih hem harika Kurtarıcımız hem de ulu Tanrımızdır. Görüyoruz ki Rab’bin Mesih İsa aracılığıyla sağladığı yüce lütuf bizi hem geçmişte kurtardı, hem şimdi kurtarıyor, hem de gelecekte tam anlamıyla kurtaracaktır. Rab’bin amacı da bizi sadece kurtarmak değil, esas kendisine özgü kutsal bir halk yapmaktır (1.Petrus 2:9). Bu yüzden Mesih’in topluluğunun düzeniyle ve gayretiyle bu amaca hizmet etmesi çok önemlidir.
AÇIKLAMA: Mesih imanlıları olarak bizler dünyaya tuz ve ışık olmaya çağrıldık. Etrafımızdaki insanların davranışlarına baktığımızda çok üzücü bir manzarayla karşı karşıyayız: İnsanlar kızgın ve kinci, yürüyen bomba gibi patlamaya hazırlar. Açgözlülük, ahlaksızlık ve akılsızlık hat safhadadır. Bu acılı durumun karşısında tabi ki üzülüyoruz ama aynı zamanda empati kurmaya çalışıyoruz. Çünkü şunu çok iyi biliyoruz ki Mesih tanımadan önce bizler de benzer durumdaydık. Ayrıca, Tanrı’yı gerçek anlamda tanımayan insanların bu şekilde yaşamaları da oldukça normaldir. İşte tam bu gibi davranışların karşısında bizim farkımızı göstermemiz gerek. Daha önce okuduğumuz gibi Rab kendisine has kutsal bir halk olmamızı istiyor ki kutsallığını dünyaya yansıtalım (2:14). Peki nereden başlayalım? Öncellikle yönetimlere karşı tutumumuz farklı olmalı. Yeryüzünde ülkesinin yönetiminden tam anlamıyla memnun olan pek kimse yoktur, herkes şikayetçi. Rab’bin Sözü ise her hükümetin Tanrı’nın müsaadesiyle kurulduğuna dikkat çekerek Rab’den olmayan bir yönetim olmadığını belirtir (Romalılar 13:1). Bu yüzden imanlılar itaatkar birer vatandaş olmaya teşvik edilir (1.Petrus 2:13-17). İnsanlar homurdanıp isyan ederken bizler yöneticilerimiz için dua etmeliyiz (1.Timoteos 2:1-4). Sadece yetkili kimselere karşı değil, herkese karşı anlayışlı ve alçakgönüllü davranmalıyız. İnsanlar bizi tantanacı ya da kavgacı birileri olarak değil uysal insanlar olarak bilmelidir: ‘Uysallığınız bütün insanlarca bilinsin’ (Filipililer 4:5) Bu gibi davranışlarla hem Tanrı’yı hoşnut etmiş oluruz hem de hakkımızda kötü konuşanları susturmuş oluruz (1.Petrus 3:13-16).
Tüm bunları sadece toplumun önünde takdir edilmek yapmamalıyız, dahası insanlara yürekten empati kurup içten sevgi beslediğimiz için yapmalıyız. Çünkü Pavlus’un kendi hayatından da birçok yerde örnek verdiği gibi, bizler de bir zamanlar benzer durumdaydık: Anlayışsız, itaatsiz, kötü zevklere köleydik. Ayrıca başkalarından nefret ederken bizler de nefretlerini topluyorduk, nitekim kin her zaman kim doğurur. Tanrısız insanlar olarak gerçekten acınacak bir durumdaydık (Efesliler 2:1-3). Ama şükürler olsun ki Rab bu korkunç halimize rağmen bize içten bir sevgiyle yönelerek Oğlu İsa Mesih aracılığıyla kurtardı.Bunu merhametini hak edecek bir şey yaptığımızdan dolayı değil, saf sevgisinden dolayı yaptı. Çünkü insanın kendi gayreti ve gücüyle Tanrı katında aklanması mümkün değil (Efesliler 2:8-9). Mesih bizim yerimize kurban olup ölümü yenerek ebedi kurtuluşumuzu sağladı. O’nun sayesinde bizler yukarıdan doğduk, yeni bir insan olduk. Dahası içimize koyduğu Kutsal Ruh vasıtasıyla her geçen gün Rab’be daha çok benzer olmak üzere değiştiriliyoruz (2.Korintliler 3:18). Tüm bu olayda Rab’bin olağanüstü merhametini ve cömert sağlayışını görebiliyoruz. Bütün günahlarımızı bir kerede siliyor! Bize Kutsal Ruh’unu bol bol veriyor! Bizi kendi mirasçılarını kılıyor! Şimdi bu inanılmaz lütfun karşısında bizler nasıl karşılık vermeliyiz? Bazılarının sandığı gibi, ‘beleş’ kurtulduğumuz için alabildiğine günaha dalmamız söz konusu olamaz. Aksine Rab’bin olağanüstü sevgisi karşısında bizler de derin bir sevgiyle O’na bağlanıyoruz ve Ruh’un sağladığı güçle kendimizi iyi işlere vererek Tanrı’yı yüceltmeye çalışırız. Böylece iyi işler sonucu kurtulamazsak da kurtulduktan sonra iyi işlere başvurmalıyız ki dünyaya Rab’be yaraşır bir tanıklık sergileyelim (Efesliler 2:10).
Son olarak Elçi Pavlus Titus’a kilise topluluğunda sorun çıkartan kişilerle ne yapması gerektiğini anlatır. Timoteos’a yazdığı mektupta gördüğümüz gibi Girit’te de şeriatla ilgili tartışmaları aşırı seven kişiler varmış, oysa ki bu gibi kelime kavgalarının hiç bir yararı yoktur (1.Timoteos 1:3-11). Pavlus bu gibi kişilerin uyarılması gerektiğini ve ikinci uyarıdan sonra topluluğun dışına konulması gerektiğini söyler. Bazısı buna şaşırabilir. Sırf farklı düşündüğü için birini topluluktan kovmak doğru mu? Ama dikkat edersek buradaki mesele sadece farklı düşünmek değil, esas bölcücülüktür ve buna müsaade edilirse tüm topluluk acısını çeker. Elçi Pavlus başka yerde kardeş diye geçinen ama ciddi bir günahta devam eden kişilerin disiplin altına konulup bir süreliğine de olsa kiliseden uzaklaştırılması gerektiğini yazar (1.Korintliler 5). Bunu yapmayan topluluk hem günahkarın suçuna ortak olmuş hem de dünyaya kötü bir tanıklık vermiş olur.
Mektubuna son verirken Pavlus kişisel bazı talimatlar aktarır. Anlaşılan Pavlus Titus’la Yunanistan’ın batısında bulunan Nikopolis şehrinde buluşmayı planlıyor. Bunun için Titus’un yerinde durmaları için iki kardeş bu mektupla beraber yanına gönderiyor. Elçi Pavlus tüm imanlıların iyi işler konusunda gayretli olmalarını vurgular. Sonra Pavlus yanındakilerin selamını iletir ve kendi selamını yazarak mektubu kapatır.