Hayır! “İlk önce kendi gözünüzdeki merteği çıkarın.” Yapmamız gereken ilk şey budur. Kardeşimize karşı sevgisiz tepkimizi günah olarak görmeliyiz. Merteği alıp dizlerimizin üzerinde Golgota’ya gidip orada İsa’yı görmeli ve günahın O’na neye mal olduğunu az da olsa anlamamız gerekir. O’nun ayaklarının dibinde bundan tövbe etmeli ve yeniden kırılmalıyız ye bunu temizlemesi için Rab İsa’nın değerli kanına ve bu konuda bizi sevgisiyle doldurmasına güvenmeliyiz—ve vaatlerini kendimize mal edersek O da bunu yapacaktır, yapar. Sonra büyük bir olasılıkla tövbe eden birinin tutumuyla o kişiye gidip O’na kalbimizdeki günahtan söz etmeli ve Kan’ın orada ne iş yaptığını Söylemeli ve onun da bizi bağışlamasını istemeliyiz. Sık sık diğer kişiler bize itiraf ettiğimiz şeyin karşımızdaki kişinin yaptığı ve henüz itiraf etmediği yanlış kadar kötü bir şey olmadığım söyleyeceklerdir ve bazen de kendimiz böyle düşünürüz. Ama biz gerçekten de Golgota’ya gitmişizdir; Golgota’nın gölgesi altında yaşamayı öğreniyoruzdur; ve orada günahımızı görmüşüzdür ve artık günahımızı bir başkasınınkiyle kıyaslayamayız. Ama tövbe etmek için gereken bu basit adımları attıkça o zaman bir diğer insanın gözündeki çöpü çıkarabilmek için daha iyi bir şekilde görürüz çünkü kendi gözümüzdeki mertek gitmiştir. O anda Tanrı diğer insanın ihtiyacının ne olduğu hakkında bizi aydınlatacaktır. O zaman daha önce hep gözümüzün önünde olan o çöpün aslında neredeyse olmayan bir şey olduğunu —onun aslında bizde olan bir şeyin yansıması olduğunu gösterecektir. Diğer yandan bize onun kendisinin bile farkında olmadığı gizli olan önemli şeyler gösterilebilir. Sonra Tanrı’nın bize yol gösterdiği biçimde onunla bu konuda sevgi dolu ve alçakgönüllü bir şekilde konuşmalıyız ki o da bunları görebilsin, bizi günahlarımızdan temizlemek için akan Pınar’a gelsin ve bu günahlardan kurtulabilsin. Gerçekten de eğer alçakgönüllü bir adamsa bunu yapmamıza her zamankinden daha çok izin verme durumundadır, çünkü şimdi kalbimizde bencil bir güdü olmadığım bunun yerine sadece ona karşı sevgi ve ilgi olduğunu bilecektir.
Tanrı bizi birisini uyarmaya yönelttiğinde korkumuz bizi frenlemesin. Onunla tartışıp konumuzda ısrar etmeyelim. Tanrı’nın bize söylediğini söyleyelim ve orada bırakalım. Karşımızdaki insanın anlamasını sağlamak bizim işimiz değil Tanrı’nın işidir. “Gururlu ve inatçı ben”i eğilmeye razı etmek zaman alır. Karşınızdaki kişi de bizi uyarırsa kendimizi savunup açıklamayalım. Eğer haklıysa gidip bunu ona söyleyebilecek kadar alçakgönüllü olalım ve birlikte Tanrı’yı övelim. Birbirimize çok ihtiyacımız olduğu su götürmez bir gerçektir. Başka bir insanın bizim için Tanrı’nın aracısı olmasına hazırlıklı olmadıkça yaşamlarımızda başkalarının görüp de bizim hiçbir zaman göremeyeceğimiz bazı noktalar vardır.