Güvercinin Kuzu’nun üzerine inip O’nun üzerinde durması çok anlamlı bir tasvirdir. Kuzu ve güvercinin bütün yaratıkların en yumuşakları oldukları kesindir. Kuzu alçakgönüllülüğü ve teslimiyeti, Güvercin de huzur ve barışı temsil eder (güvercinlerin yaz günleri tatlı tatlı ötüşleri ne kadar da huzur vericidir). Bunlar Tanrılığın özünde alçakgönüllülük olduğunu bize kesinlikle gösteren belinilerdir. Sonsuz Tanrı Kendini Oğlu’nda insanlara bildirmeyi seçtiğinde O’na Kuzu ismini verdi; ve Kutsal Ruh’un dünyaya gelmesi gerektiğinde O da bir güvercin şeklinde gözüktü. Öyleyse Tanrı’yla birlikte yürümek için bizim de alçakgönüllü olmamızın gerekmesi sadece Tanrı çok büyük, bizlerse çok küçük olduğumuzdan ve bizim gibi küçük yaratıklara alçakgönüllünün yaraşmasından değil, Tanrı’nın Kendisinin çok alçakgönüllü olmasından belli değil midir?
Bu olaydan alınacak en büyük ders, Kutsal Ruh’un Güvercin olarak sadece Rab İsa’nın üzerine inip O’nun üzerinde kalabileceğiydi, çünkü Rab İsa Kuzu’dur. Rab İsa’nın Kuzu’nunkinden —alçakgönüllülük, teslimiyet ve boyun eğişten—başka bir tutumu olsaydı Güvercin O’nun üzerine asla konmazdı. Kendisi çok yumuşak olduğundan eğer İsa yumuşak huylu ve alçakgönüllü olmasaydı korkarak uçar giderdi.
Öyleyse burada bizlere, bu aynı Kutsal Ruh’un bizim üzerimize gelip üzerimizde kalabilmesi için neyin şart olduğu anlatılmaktadır. Ancak Kuzu gibi olmaya razı olduğumuzda Güvercin üzerimize inebilir. Benlik kırılmamışken üzerimize gelmesi imkânsız bir şeydir. Kırılmamış benlik Güvercin’in yumuşaklığının tam tersidir. İncil: Galatyalılar’da Kutsal Ruh’un dokuz meyvesinin neler olduğunu yeniden okuyun: “Ruh’un meyvesi ise sevgi, sevinç, esenlik, sabır, şefkat, iyilik, bağlılık, yumuşak huyluluk ve özdenetimdir.” Güvercin bizi bunlarla doldurmanın özlemini çekmektedir. Sonra bunu aynı bölümde listelenen bedenin çirkin işleriyle kıyaslayın (İncil’de kırılmamış benlik için bu sözcük kullanılmıştır). Aradaki fark, hırlayan kurtla yumuşak güvercin arasındaki farktır!