Ancak kırılmışlık uyanışın sadece başlangıcıdır. Uyanışın kendisi, Kutsal Ruh’la taşana dek dolmaktır ve zaferli yaşam da budur. Şu anda Kutsal Ruh’la dolu olup olmadığımız bize sorulsa kaçımız, “Evet” deme cesaretini gösterebiliriz? Günün herhangi bir anında bu soruya “Evet” diyebildiğimizde uyanış gerçekleşmiş demektir. Böyle bir şey söylemek egoistçe değildir, çünkü taşana kadar dolmamız tamamen ve bütünüyle Tanrı’nın işidir—tamamıyla Tanrı’nın lütfudur. Bütün yapmamız gereken boş ve kırılmış varlığımızı O’na sunup O’nun bizi doldurmasına ve dolu tutmasına izin vermektir. Andrew Murray’ın söylediği gibi, “Suyun en alçak yerleri arayıp doldurduğu gibi Tanrı da sizi alçalmış ve boş bulduğu anda görkemi ve gücüyle dolduracaktır.”
İnsan yüreği, “Yaşam Suyu”yla doldurması özlemiyle İsa’ya uzattığımız bir bardak gibidir. İsa da Yaşam Suyu’nu içeren altın su küpünü taşıyan kişi olarak resmedilir. Yanımızdan geçerken bardaklarımıza bakar, eğer temiz iseler ağzına kadar Yaşam Suyu’yla doldurur. Ve İsa her zaman yanımızdan geçtiği için bardağımız her zaman ağzına kadar dolu olabilir. Davut, Zebur: Mezmur 23:5’de “Kâsem taşar” dediğinde bunu dile getirmek İstemiştir. İşte uyanış Tanrı’nın huzurunun sürekli olarak kalplerimizde egemen olması ve biz bu huzurla taşarcasına dolu olduğumuzdan ötürü onun diğerlerine de akmasıdır.
İnsanlar benliğin ölümünün kişiyi mutsuz edeceğini düşünürler. Ama gerçek bunun tam tersidir. İnsanı mutsuz eden benliğin ölümünü reddetmektir. Onunla ölmenin ne demek olduğunu ne kadar çok bilirsek, O’nun bizim içimizdeki hayatını ve bu yüzden gerçek huzur ve sevinci de o kadar çok bileceğiz. İsa’nın hayatı bizim aracılığımızla kurtuluşları için gerçek bir ilgiyle kayıp ruhlara ve bereketlenmeleri için derin bir arzuyla İnanlı kardeşlerimize akacaktır.