Bu uyanış ve canlanış konusunu çok basit bir şekilde açıklamak istiyoruz. Canlanış sadece Kurtarıcı İsa’nın Kendi yaşamını insan yüreğine dökmesidir. İsa Mesih her zaman başarılıdır. O’nun başarısını, yengisini göklerde olanlar övüyorlar. Bizim başarısızlığımız, yenilgimiz, meyvesizlerimiz ne olursa olsun O hiçbir zaman yenilmez, başarısızlığa uğramaz, ürünsüz kalmaz. Gücü sınır tanımaz, sonsuzdur. Bizim yapmamız geren sadece O’nunla aramızda doğru bir ilişki olmasını sağlamaktır. O zaman O’nun gücünün yüreğimizde, yaşamımızda ve işlerimizde ortaya çıkıp açıklanacağını göreceğiz. Ve O’nun başarılı yaşamı bizleri doldurup taşıracak ve bizden başkalarına da akacaktır. İşte, uyanış, canlanış budur.
O’nunla aramızda bu doğru ilişkiyi kurmak istiyorsak her şeyden önce kendi arzularımızın O’nun arzusunun önünde kırılmasının gerekli olduğunu bilmeliyiz. Kırılıp yola gelmek canlanışın başlangıcıdır. Acı verici ve gönül alçaltıcı olmasına karşın tek çıkar yoldur. Bu, bencillikten, benlikten, benlik davasından kurtuluş ve İsa’ya benzer oluştur. “Ben” denilen ego İsa’da kırılmıştır. “Ben” yok, “İsa” vardır. İçimizdeki gururlu benlik kırılmadıkça İsa tam olarak içimizde yaşayıp bizim aracılığımızla Kendisini gösteremez. Çünkü kendini haklı çıkaran dik kafalı benlik kendi yolunu izlemek ister. Kendi hakları için ayağa kalkar, kendi çıkarlarını gözetir. Oysa biraz önce dediğimiz gibi, benlik kırılmakla öldürülür. Böylece kendi yolunda gitmez, kendi çıkarını aramaz Kendi hakkını değil, Tanrı’nınkini arar. Kısaca kırılmak, benlik ve kişisel arzulara, başına buyruk davranışlara ölmektir.
İman hayatımıza dürüstçe bakarsak, her birimiz içimizdeki benliğin ne kadar kuvvetli ve canlı olduğunu görürüz. İman yaşamını sürdürmeye özellikle çaba gösteren benliktir. Zaten, “çaba göstermek” sözcüğü sorumluluğun yine benlikte olduğunu gösterir. Çoğu zaman Mesih inanlılığı işini yapan da benliktir. Gücenen, kıran, kıskanan, inat eden, eleştirici olan, endişe edip üzülen her zaman benliktir. Başkalarına karşı dik kafalı olan, boyun eğmeyen, burnu Kaf dağında olan benliktir. Bu nedenle kırılmaya ihtiyacımız vardır. Benlik egemen olduğu sürece Tanrı bizimle çok az iş yapabilir. Aslında İsa’ya iman eden kişi —benliği de dahil olmak üzere— O’nunla birlikte çarmıha çakılmıştır (İncil: Galatyalılara 2:20). Bunu bilen ve kabul eden Tanrı bizleri Kutsal Ruh’un meyveleriyle doldurmak ister. Bu meyvelerin ne olduğu İncil: Galatyalılar 5:20’de yazılıdır.
Kırılmamız Tanrı’nın gerçekleştirdiği bir iş olmakla birlikte biz de bu konuda O’nunla işbirliği yaparız. Tanrı, dayanıklı olmamız için denenmelere izin verir, ancak biz bu seçimi yapmak zorundayızdır. Tanrı’yla arkadaşlık ve dostluk arayışımızda inanmaya gerçekten açıksak, Tanrı Kendisine acı veren gurur ve kırılmamış benliğimizi bize gösterecektir. Tanrı’yla dostluktaki ilk önemli şart, ışığa ve aydınlığa çıkarılmaya razı olmaktır. Işık önüne çıkarılıp da ne halde olduğumuz gözler önüne serilince ya dik kafalılık edip tövbe etmeyi reddederiz, ya da “Evet, Rabbim ve Kurtarıcım” deriz. Kırılmak, Tanrı’ya boyun eğerek gösterdiğimiz alçakgönüllülüktür. Boyun eğiş sürdükçe kırılmamız da sürecektir. Bu, haklarımızdan vazgeçmek, bencil ilgi ve isteklerimize veda etmek, günahlarımızı tek tek açıklamak, haksız bir şekilde elde ettiğimiz şeyleri geri vermek gibi çok ağır bazı bedellere mal olabilir. Bundan ötürü bizler İsa’nın çarmıhından başka bir yerde kırılamayız. Ama İsa’nın çarmıhının önünde durduğumuz zaman, şaşılacak bir durumla karşı karşıya geliyoruz. İsa’nın çarmıhta bizler için kırılıp parçalandığını görüyoruz. İlk önce İsa’nın bizler için kırılmış olması bizleri de Isa için kırılmış olmaya zorlar. İsa, Tanrı ve O’nun bütün niteliklerini yansıttığı halde bu Tanrısal konumu vazgeçilmez bir çıkar olarak görüp ona sarılmadı. Bizim için Tanrılığını bırakmaya razı oldu. Hizmet etmeye geldi ve Tanrı ve insanların hizmetkârı oldu. Kutsal Kitap’ta O’nun hiçbir hakkını aramadığım okuyoruz. Ayrıca ne evi, ne de malı mülkü vardı. İnsanlar Kendisine baskı yapıp küfür ettiklerinde karşılık vermedi. Kendisine kötü davrandılar, hakaret ettiler ama O öcünü almaya çalışmadı. Daha da önemlisi, tüm insanların günah yüklerini Kendi üzerine alıp insanların günahları için çarmıha gerildi ve kırıldı.
Zebur: Mezmur22:6’da, ‘Ama ben insan değil, toprak kurduyum.’
Tropik ülkelerde bulunmuş olanların anlattıklarına göre, bir yılanla toprak kurdu arasında büyük bir fark vardır... Yılan geri çekilir, yükselir, tıslar ve saldırıya geçer. Onun bu durumu benliğimizin doğasını çok iyi sergiler. Ama bir toprak kurdunu ayağınızın altında ezin, ya da ne yaparsanız yapın hiç karşılık vermez. Bu da kırılmış olmanın tam bir örneğidir, İsa Mesih de aynı şekilde bizim için ezilmeye razı oldu. Tanrılığı bırakıp insan Olmak bir yana bir toprak kurdu düzeyine inmeyi kabul etti. Ezildi, hakarete uğradı ama karşılık vermedi. Çünkü bizler günahlarımız nedeniyle cehenneme gitmekten başka tüm haklarımızı yitirip bir toprak kurdu düzeyine indik. Ama O bizim düzeyimize inip, ezilip çarmıha gerilerek kaybettiklerimizi yeniden kazanıp bize verdi.
Şimdi İsa Mesih bizleri Kendisi için ve Kendisiyle birlikte bir toprak kurdu olarak ait olduğumuz yeri almamızı istiyor. Dağdaki Vaaz’in öğretisinin tümü, karşılık vermeyerek, düşmanlarımızı severek, kendimizi unutarak başkalarına vererek bize bu tutumda olmamızı öğretir. Böyle bir şeye ancak bizim için kırılmaya razı olan Sevgi’yi göz önünde tutarak razı olabiliriz.
O gururlu ve inatçı “Ben’i kır ya Rab, Golgota’da benim için başını eğene bakarak Başımı eğip ölmeme yardım et.
Ancak benliğe ölüş bir kerede olup biten bir şey değildir. Tanrı bu şeyleri kişiye ilk gösterdiğinde bir ilk ölüm gerçekleşebilir ama bundan sonra sürekli bir ölüm olacaktır, çünkü ancak bu şekilde Rab İsa bizim aracılığımızla diğer insanlara yansıyabilir.2 Gün boyunca binlerce değişik biçimde bunu seçmek için önümüze fırsatlar çıkacaktır. Kendimize ait plânlarımız, zamanımız, paramız ve zevklerimiz olmayacağı anlamına gelir. Bu durum çevremizdekilere sürekli bir boyun eğiş olacaktır, çünkü Tanrı’ya itaatimiz insanlara gösterdiğimiz alçakgönüllülükle ölçülür. İçimizde Mesih’in Yaşamının daha derin bir şekilde yer alması için bizi alçakgönüllülüğe yöneten, bizi rahatsız edip sıkan herkes Tanrı’nın bizi kırma yoludur.
Tanrı’yı hoşnut edip zaferli olabilen tek yaşamın ne kadar çabalarsak çabalayalım hiçbir zaman bizim yaşamımız değil, O’nun yaşamı olduğunu görüyoruz. Bizim ben-merkezci yaşamımız O’nunkinin tam tersi olduğundan Tanrı’nın yaşamımızı sürekli ölüme götürmesine hazırlıklı olmadıkça asla O’nun yaşamıyla dolu olamayız. Ve bunun için de kendi ahlaksal seçimimizde Tanrı’yla işbirliği yapmalıyız.