AÇIKLAMA: Çoğu insan diğer herkesten bir adım önde olmaya çalışır. Bu benliğimizin, yani egomuzun vazgeçilmez isteğidir. Reklamcılar da bunu çok iyi kullanırlar: Bizlere durmadan daha akıllı bir telefon, daha güzel bir araba ya da daha lüks bir ev sunarak cezbetmeye çalışırlar. Ne yazık ki ruhsal konularda da bazen insanlar bu tarz bir rekabete kapılabilirler. Bazısı kendilerini daha bilgili ya da daha dindar göstermek için çaba sarf eder ve başkalarını bu şekilde kıskandırmaya çalışır. Anlaşılan Kolose ve civarındaki kiliselerde benliğe hizmet eden bu tarz bir öğreti yayılmıştı. Bazı öğretmenler Mesih’in ötesinde daha başka bilgilerden ve ruhsal sırlardan söz ediyorlardı. Başkaları imanlıları daha muhafazakar bir tarz dindarlığa çekmeye çalışıyordu. Elçi Pavlus imanlılarının kafalarını karıştıran bu sapkın öğretilerini bertaraf etmek için yazıyordu. Pavlus oradaki imanlılarla şahsen tanışmadıysa da Mesih tarafından müjdenin savunucusu olarak atandığı için gerçeği açıklamayı borç biliyor. Öncellikle Tanrı’nın gerçek sırrını açıklamak ister, o da şu: Bilginin ve bilgiliğinin bütün hazinelerinin saklı bulunduğu İsa Mesih’tir. Kısacası Pavlus Mesih’ten daha iyi bir şey bulamayacaklarını belirtir, çünkü bütün ruhsal hazineler İsa Mesih’te saklı bulunuyor. Eğer imanda daha da gelişmek istersek esas yapmamız gereken İsa Mesih’i daha derinden tanımaktır, çünkü O’nun dışına çıkarsak ancak yolumuzu şaşırırız.
Denildiği gibi insan bildiği yoldan sapmamalı. Aynı şekilde Pavlus imanlıları temel imanlarında gelişip güçlenmeye çağırır. Öbür taraftan onları felsefeyle ya da örf ve adetlerle cezbetmeye çalışanlara gelince Pavlus ‘bunlar boş ve aldatıcı sözler’ der. Günümüzde durum çok farklı değil. Yine bazısı temel imanlarıyla yetinemeyip daha çok eğitim ya da daha olağanüstü tecrübeler peşine düşüyor. Oysa ki Pavlus aradığımız ‘doluluğun’ esas Mesih’te olduğunu vurgular. Çünkü Tanrılığın bütün doluluğu bedece İsa Mesih’te bulunuyor. Pavlus’un burada belirttiği gibi İsa Mesih tam anlamıyla Tanrıysa o zaman kendisinden başka bir şey aramaya gerek yok. Eğer imanımızı daha dolu, canlı ya da güçlü yapmak istiyorsak doğru adres Mesih’tir. Ama Kolose’de ve civarında bazı Yahudi öğretmenler insanın yalnızca imanla değil Musa’nın Yasası uyarınca sünnet edilerek kurtulabildiğini söylüyorlardı. Pavlus bu öğretiyi tamamen reddeder (Galatyalılar 5:1-3). Aslında ruhsal açıdan iman eden herkesin yürekten sünnet edildiğini söyler. Peki sünnetin önemi neydi? Yahudiler için sünnet İbrahim’in vaadine müdahil olmanın sembolüydü. Ama Pavlus fiziksel sünnetten ziyade Mesih’e iman ederek yürekten sünnet edilerek Tanrı’nın vaatlerine sahip olduğumuzu savunuyor. Böylece imanlılar arasında sünnet yerine geçen sembol vaftizdir (Galatyalılar 3:26-29). Bizler suda vaftiz edildiğimizde ruhsal olarak Mesih’le birleşerek O’nun ölümüne ve dirilişine ortak olduğumuzu sergiliyoruz. Nitekim bizler belirli bazı kurallara uyarak değil İsa Mesih’e iman ederek bağışlandık. Çünkü Musa’nın Yasası bizi kurtaramazdı, bizi ancak mahkum etmeye yetiyordu. Mesih ise çarmıhta bize karşı biriken tüm cezaları üstlenerek günahımıza son verdi. Böylece bizi suçlayan İblis’i de susturdu ve tamamen bozguna uğrattı.
Sonuç olarak Pavlus bu sahte öğretmenlerin sözleri uyarınca daha başka şeylerin peşine düşmeye gerek yok diyor. Özellikle Yahudiler imanlıları bir takım Yahudi gelenek ve görenekleri yerine getirmeye çağırıyordu. Öbür yandan Yunanlar onları bir takım ruhsal tecrübe yaşamaya çağırıyordu. Ancak Elçi Pavlus bunların imanımızın gelişmesinde hiç bir rol oynamadıklarını belirtir, aksine imanda güçlenmek için lazım olan tek şey Mesih’e tutunmaktır. Tabi ki bu öğretiler başta çok cazip gelebilir. Bu tür şeylere uyanlar daha alçakgönüllü ya da bilgili görünebilir ancak ilginç olan şu ki benliklerine tutsak olmaya devam ederler. Çünkü insan olarak kendimizi ne kadar denetlemeye çalışırsak çalışalım Kutsal Ruh’un sağladığı güç olmadan köklü ve kalıcı bir değişim mümkün değildir. Böylece bu dünyada ruhsal açıdan zirveye varmak istiyorsak, yapacağımız tek şey İsa Mesih’e her yönden bağlanmak ve yolundan sapamamak.