Birinci yüzyılda Likus Irmağı’nın kenarlarında bulunan Kolose kenti eskisi kadar büyük ve zengin değildi artık. Yakınında bulunan Laodikya ve Hierapolis kentleri artık tüccarların yeni ilgi odağı olmuşlardı. Tıpkı günümüzde Pamukkale (Hierapolis) ve Laodikya’nın turistlerin büyük ilgisini çektiği gibi. Kolose’nin harabeleri ise Denizli’in öteki yanında doğu tarafında olup pek kimsenin uğramadığı ıssız bir haldedir. Ama Elçi Pavlus bu önemli mektubu özellikle Koloselilere gönderdi. Neden acaba? Ayrıca, bildiğimiz kadarıyla bundan önce Pavlus Kolose kentine hiç uğramadı, o halde oradaki imanlılarla bağlantısı neydi?
A. KOLOSE KİLİSESİ – Elçi Pavlus üçüncü müjdeleme seyahatinde Asya İl’inin en büyük şehri olan Efes’e doğrudan yöneldi. Her zaman ki gibi Yahudilerin havralarından başlayarak Mesih’in müjdesini duyurmaya başladı. Yahudilerce reddedildikten sonra havrayı bırakıp Tiranus dershanesinde iman edenlerle toplandı ve onları sistematik bir şekilde eğitmeye devam etti. Bu düzen yaklaşık iki yıl sürdü ve bunları kaydeden Luka şu güzel özeti yapar: ‘Sonunda Yahudi olsun Grek olsun, Asya İl’inde yaşayan herkes Rab’bin sözünü işitti (E.İşleri 19:10).’ Bu sözler müjdenin Kolose’ye nasıl ulaştığı konusunda önemli bir ipucudur, çünkü Efes’e göre küçük bir kasaba olan Kolose Asya İl’inin sınırları içerisinde bulunuyordu. Koloselilere yazılan mektuba dönünce Pavlus ikinci bir ipucu verir: ‘Müjde’yi bizim adımıza Mesih’in güvenilir hizmetkarı olan sevgili emektaşımız Epafras’tan öğrendiniz (1:7).’ Mektubun sonunda şunu da ekler: ’Sizden biri ve Mesih İsa’nın kulu olan Epafras selam eder (4:12).’ Büyük olasılıkla Elçi Pavlus Efes şehrinde hizmet ettiği iki yıllık süresince Koloseli Epafras yanına varıp Mesih’e iman etti. Tiranus Okul’unda eğitim aldıktan sonra müjdeyi yurttaşlarına ulaştırmak üzere memleketine döndü. Böylece Elçi Pavlus’un Efes’teki hizmetinin uzantısı olarak hem Kolose’de hem de Laodikya ve Hierapolis kentlerinde imanlı topluluklar kuruldu.
B. MEKTUBUN AMACI – Aradan yaklaşık 6-7 sene geçmişti ki Pavlus bu sırada Roma’da tutuklu bulunuyordu (Elçilerin İşleri 28). Anlaşılan Kolose civarında hizmetini sürdüren Epafras Pavlus’un ziyaretine geliyor. Ne var ki Kolose Kilisesiyle ilgili getirdiği haberler Pavlus’u iyice kaygılandırır. Aslında çok eskiden beri Kolose kenti birçok sahte ve garip inancın türeyip bittiği bir meydan olarak isim yapmıştı. Orada bazı tuhaf tarikat da ün salmıştı. Örneğin, başmelek Mikail’e tapınan bir grup vardı. Kısacası, Kolose birçok farklı inancın buluşma noktasıydı. Bir taraftan oradaki Yahudiler insanları Musa’nın yasasına ve törelerine daha bağlı olmaya çağırıyordu. Öbür taraftan Yunanların mistik ve pagan inançları halkı büyülüyordu. İmanlılar arada kalmışlardı. Tam olarak hangi çizgide durmaları gerektiğini bilmiyorlardı. Öğretmenleri olan Epafras da ne yapacağını şaşırmış olmalı ki Pavlus’un yardımına başvurmak için Roma’ya kadar gitmişti. Böylece Elçi Pavlus bu mektupta Koloseli imanlıların kafalarını karıştıran bu duruma el atıyor. Öncellikle İsa Mesih’in üstün konumuna odaklanması dikkatimizi çekiyor. Sahte ve pagan öğretilerini tek tek çürütmek yerine Mesih’in hepsinden ne kadar daha üstün olduğunu vurguluyor. Bununla beraber İsa Mesih’in yeterliliğini de belirtiyor. Günahtan kurtulmak ve Tanrı’ya yaraşır bir hayat sürdürmek için Rab’den başka bir şeye ihtiyacımız yoktur, diyor.
Elçi Pavlus’un Roma’da bulunduğu bu süreçte dört önemli mektup yazdı: Efesliler, Filipililer, Koloseliler ve Filimon mektupları. Bunlara ‘hapis mektupları’ denir. Özellikle Efesliler ve Koloseliler mektupları arasında pek çok benzerlik var. Aynı zamanda Koloseliler’e yazdığı bu mektubun yalnızca o topluluk için değil, çevresinde bulunan diğer kiliselerde de okunması gerekiyordu. Sonuç olarak mektubun içeriği ne kadar da o dönemki Kolose Kilisesinde baş gösteren sorunlara yönelik yazıldıysa da aslında günümüzde de tüm hepimize önemli ve hiç değişmeyen bir mesaj aktarmaktadır: İsa her şeyden üstündür!