Hayat artık çok karmaşık bir hal almıştır. Örneğin teknolojiden anlamadan bir insan toplum arasında neredeyse yaşayamaz oldu. Her geçen gün daha da kalabalıklaşan bu yaşantımızdan kurtulmak için bazen telefonun ve internetin olmadığı bir yerlere kaçmak istiyoruz. Basit ve sade bir hayatımız olsaydı ne kadar güzel olurdu, değil mi? Aslında hayatın tüm bu fazlalıklarından silkelenip bir an soyutlanabilirsek oldukça sade ve yalın bir gerçek ortaya çıkıyor. Ya karanlıkta ya da ışıkta yaşıyoruz! Ya günaha esir ya da Tanrı’ya bağlı olarak yaşıyoruz. Temel bu gerçek hayatımızın tümünü yönlendirip şekillendiriyor. İşte Mesih’in Elçisi Yuhanna kısa bu mektuplarında hayatı en basite indirgeyerek yaşamın esaslarına odaklanır. Yuhanna’ya göre hayat aslında o kadar çok karmaşık değildir. Her şey siyah ya da beyazdır, arada gri ton yoktur. Ya Tanrı’nın yolundan ilerliyoruz ya da İblis ile beraber ters istikamete gidiyoruz. Aslında hayata bu açıdan baktığımızda birçok şeyi çok daha net ve açık görebiliyoruz.
Peki ‘ışıkta yaşamak’ tam olarak ne demek? Kulağa hoş geliyor ama pratik olarak nasıl gerçekleşir? Yuhanna’nın anlattığı gibi öncellikle insanın Yaradan Tanrı’yı doğru düzgün tanıması gerekir. Tanrı kimdir? Nasıl biridir? Bizden ne ister? Her şey burada başlıyor. İkinci olarak Tanrı’nın tüm dünyayı kurtarmak için gönderdiği kutsal Oğlunu tanımamız gerek. Mesih'e gerçek kimliği doğrultusunda inanmamız gerekir. Üçüncüsü, yalnızca İsa Mesih’e iman ettiğimizi söylemek yeterli değildir, O’nun yolunda ilerlememiz gerekir. Tanrı’nın buyrukları uyarınca her geçen gün günahtan sıyrılıp Rab’bin kutsallığına yaraşır bir yaşantı sergilemeye gayret göstermeliyiz. Tabi biz bunu kendi gücümüzle yapamayız. Ancak ışık kaynağı olan Tanrı’ya bağlı kalarak bizler kutsal ışığında yürüyebiliriz. Nitekim ışıkta yaşamak daha dindar olmak değil İsa Mesih aracılığıyla Tanrı’yla doğrudan bir ilişkiye sahip olmak demektir. Rab’bin kendisiyle kutsal bir beraberlik söz konusudur. Dahası bizim gibi Mesih’e inanan diğer herkes ile harika bir birliktelik de söz konusudur. Böylece İsa Mesih’e iman eden öncellikle Tanrı’yla ama aynı zamanda tüm kutsallarla birlikte kutsal ve ebedi bir paydaşlığa dahil olur.
Bunları kaydeden Yuhanna için tarif ettiği bu harika hayat hayali bir şey değildi. Kendisi İsa Mesih’i bizzat tanımış, O’nunla birlikte bir kaç yıl gezmiş, çarmıhtaki ölümüne ve görkemli dirilişine tanık olmuştu. Bahsettiği paydaşlık da teorik bir şey değildi. Elçi Yuhanna İsa Mesih’in hala yaşadığı ve kendisine iman eden herkeste varlığını ve etkinliğini sürdürdüğüne inanıyordu. Ancak bu kutsal beraberlik yalnızca özel bir kavme bağışlanmış bir ayrıcalık değil, iman eden herkes için geçerlidir. İşte bu mektupta amacı tüm herkesi bu harika paydaşlığa çağırmaktır. Hep birlikte ışıkta Rab’bin sevgi yolunda ilerleyebilsek ne güzel olur. Tabi ki bu kolay değil çünkü ışığı kıskanan karanlık güçleri ortalığı karıştırmak ve bizi gerçekten caydırmak için uğraşacaklar. Ancak gerçekten Tanrı’yı seven kişiyi hiç kimse Rab’den koparamaz. Sonuç olarak Tanrı’nın kutsal yolunda yürümek ışıkta yaşamak istiyorsanız, gelin Işığın ta kendisini tanıyan Yuhanna ile birlikte adım adım ilerleyelim.
Yuhanna ismiyle anılan bu üç mektupların içinde ismi geçmese de büyük olasılıkla İncil’in başlarında tanıştığımız Mesih’in en yakın havarilerinden biri Elçi Yuhanna tarafından kaleme alındılar. İncil’in dördüncü bölümü de aynı Yuhanna tarafından yazıldı. Orada kendini Mesih’in ‘çok sevdiği’ öğrenci olarak hep tanımladı ki Yuhanna’nın da İsa’yı ne kadar çok sevdiğini birçok yerden anlıyoruz. Orada da Yuhanna yine ismini beyan etmedi çünkü amacı kendini değil İsa Mesih’i yüceltmekti. Yine de yazdıklarından Mesih’e ne kadar yakın olduğunu ve İsa’nın yaptıklarına görgü şahidi olarak yazdığını rahatlıkla anlayabiliyoruz. İsa göğe alındıktan sonra Elçi Yuhanna bir süre Yeruşalim’de oluşan ilk kilise topluluğunda önemli bir rol oynadı. Sonra artan baskılardan dolayı ve de Mesih’in son buyruğu uyarınca İsa’nın diğer havarileriyle birlikte dünyanın dört bucağına dağılıp müjdeyi yaymaya koyuldular. Yıllar sonra Yuhanna’yı Ege Denizi kıyısında olan Efes şehrinde buluyoruz. Kilisenin eski kayıtlarından onun uzun yıllar o civardaki topluluklara hizmet ettiğini öğreniyoruz. Nitekim mezarı Efes’in yakınlarında olan bugünkü Selçuk kasabasında duran çok eski bir kilisenin harabesinde hala gözüküyor. Anlaşılan son yıllarını o bölgedeki imanlıları pekiştirerek geçirdi. Bu mektupları da o sırada, yaklaşık İ.S. 90-100 yılları arasında yazmış olmalı ki ikinci ve üçüncü mektuplarının başında kendini ‘İhtiyar’ olarak tarif eder. Bir hayli yaşlanmış ve Mesih’in orijinal 12 havarisinden geriye kalan tek kişi olarak hayatının sonuna kadar İsa’nın halkını her yönden bina etmeyi borç biliyordu.
Mektuplarını kime yazdığını tam olarak bilemezsek de Yuhanna’nın imanlılara yönelik yazdığını kolaylıkla sezebiliyoruz. İkinci mektubunu ‘hanımefendi’ diye adlandırdığı muhtemelen yakınlık hissettiği belirli bir kilise topluluğuna yazdığı düşünülüyor. Üçüncü mektubunu ise Gayus isminde yakından tanıdığı ve çok sevdiği bir kilise önderine yazdığı bellidir. Genel olarak bu mektuplarda imanlıları sahtekarlardan uyarmaya çalışıyordur. Çünkü müjde yayıldıkça ve kiliseler çoğaldıkça Mesih’in de baştan beri uyardığı gibi Rab’bin gerçeklerini saptırmaya çalışanların da arttığını biliyoruz. Bazısı doğrudan Hristiyanlara karşı geliyordu ama başkaları ise toplulukları içine sokularak karışıklık yaratıp imanlıları doğru yoldan saptırmaya çalışıyorlardı. O yüzden elçiler arasında yaşayan son kişi olan Yuhanna imanlıları Mesih’in gerçeklerine geri çekmek için çabalıyordu. Bunu öncellikle Mesih’in ilahi kimliğini yeniden vurgulayarak yapıyor. Dediğine göre inancımızın bu temel kıstası ile sahtekarları rahatlıkla ayıklayabiliriz. Aynı zamanda gerçek imanlıyı sahtesinden ayırt etmek için Mesih’ye yaraşır bir hayat sergileyip sergilemediğini sormamızı ister. Çünkü gerçekten İsa’ya inanan kişi Tanrı’nın ışıkta olduğu gibi kendisi de ışıkta yürümeli. Bu şekilde gerçek imanlı her geçen gün günahtan arınıp Mesih’e daha yaraşır bir hayat sergileyerek kendini kanıtlar.
Yuhanna’nın tüm yazılarında belki en belirleyici ve bariz özellik sürekli vurguladığı sevgi ilkesidir. Bu yüzden Yuhanna genellikle ‘Sevgi Elçisi’ olarak anılır. Bu mektupta sevgiden neyi kastettiğini çok net bir şekilde anlatır. Sevgi herşeyden önce Tanrı’nın bir armağanıdır: ‘Biz seviyoruz çünkü önce O bizi sevdi (4:19).’ Sevginin ne olduğunu özellikle İsa Mesih hayatında ve çarmıh üzerindeki fedakar ölümünde görebiliyoruz (3:16). Böylece Rab bizi aynı fedakarlıkla birbirimizi sevmeye çağırır. Aynı zamanda Tanrı’yı gerçek anlamda sevmek için kendisine aykırı olan herşeyi reddetmek de gerek (2:15). Hem Tanrı’yı hem de dünyayı sevmek mümkün değil. Anlaşılan sevgi sadece hoş bir takım duygu değil, sevgi büyük cesaret ve adanmışlık ister. Sonuç olarak bu mektuplarda Yuhanna’nın gösterdiği yoldan ilerleyerek Mesih’in sevgisine yaraşır bir hayat sürmeyi öğreniyoruz.
1.Yuhanna
Tanrı’yla beraberlik (1:1-4)
Işık ve Karanlık (1:5-2:29)
Işıkta yürümek (1:5-2:6)
Karanlıkla mücadele (2:7-17)
Sahtekarları tanımak (2:18-29)
Tanrı’nın ailesi (3:1-24)
Rab’bin çocukları (3:1-10)
Temel buyruk (3:11-24)
Tanrı’nın Sevgisi (4:1-21)
Sahtesinden sakının (4:1-6)
Gerçek sevgi (4:7-21)
Sonsuz Yaşam (5:1-21)
2.Yuhanna
Elçinin Selamı (1-3)
Elçinin Sözleri (4-13)
Elçinin Sevinci (4)
Elçinin İsteği (5-6)
Elçinin Uyarısı (7-11)
Elçinin Umudu: Kişisel Ziyaret (12-13)
3.Yuhanna
Selamlama (1-4)
İmanlı Gayus (5-8)
Diktatör Diotrefis (12)
Örnek Dimitrios ve Kutsama (13-14)
AÇIKLAMA: Mektubun ilk ayetleri tüm hepsine bir tür özet ve giriştir. Yuhanna’nın Mesih ile ilgili olarak yazdığı müjde kitabının başlangıcında olduğu gibi burada da İsa’yı ‘Yaşam Sözü’ olarak tasvir eder. Bu betimlemeyle Mesih’in Tanrı’nın şekillenmiş ifadesi, beden almış hali olduğunu vurgular. Tanrı Oğlu olan İsa aslında doğmadan önce de vardı ve ancak Meryem’den doğduktan sonra insan benzeyişine bürünmüş olarak aramızda yaşadı (Yuhanna 1:1-14). O’nun seçilmiş on iki havarisinden biri olan Yuhanna beden almış Tanrı’yı yakından tanıma fırsatına sahip olduğunu söyler. Çünkü Mesih’in kendisi dediği gibi ‘kendisini gören Baba’yı da görmüştür’ (Yuhanna 14:9). Böylece Yuhanna diğer havarilerle birlikte Tanrı Oğlu’nu her açıdan tanıdıklarını belirtir: ‘O’nu işittik, kendisini gözlerimizle gördük, ellerimizle dokunduk’. Bu ifadelerle İsa’nın aynı zamanda gerçek bir insan olduğunu da vurgulamak istiyordur, bir hayal ya da halüsinasyon değildi. Birinci yüzyılın sonuna doğru bazı sahte öğretmenler İsa Mesih’in insani boyutunu inkar etmeye başladılar. Yuhanna ise Mesih’in hem tanrılığını hem de insanlığını tam tamına savunur. Özellikle İsa’yla birlikte yaşamış biri olarak Mesih’in hem Baba’yla bir olduğuna hem de insan olduğuna tanıklık eder. Dünya tarihinde eşi benzeri olmayan bu mucizevi olaya tanıklık etmek ve İsa’nın müjdesini tüm uluslara duyurmak Yuhanna için kutsal bir emanettir.
Sonraki ayetlerde Yuhanna kutsal bir paydaşlıktan söz etmeye başlar. Bununla Mesih’le ilgili kutsal bilgilere sahip olan ve tüm imanlılardan oluşan kilise topluluğunu kastediyor. Bu sıralarda (daha sonra ‘Gnostik’ olarak tanınan) yeni bir akım vardı ki kendi özel kahinleri dışında kimse Tanrı’nın sırlarına erişemez diye öğretiyorlardı. Ama Yuhanna tam aksine tüm herkesi bu kutsal paydaşlığa davet eder. Mesih’in çok sevdiği havarisi ve hayatına görgü tanığı olarak Yuhanna kendini yüceltip, ‘Benden başka hiç kimse İsa’yla ilgili gerçekleri açıklayamaz,’ diyebilirdi. Diğer havarilerle birlikte gizli bir tarikat kurup, üye olmayanları dışlayabilirdi. Ama Mesih’in müjdesi öyle değil. Baştan beri tüm herkese açıktı. Bu yüzden İsa’yı çok iyi tanıyan Yuhanna Tanrı’yla paydaşlığın kapılarını ardına kadar açar. İsa Mesih’le ilgili bildiği her şeyi seve seve paylaşıyordur. Yuhanna İsa aracılığıyla Tanrı’yla özel bir ilişkiye sahip olduğunu söyler. Ama bunu kendine saklamak yerine tüm herkese duyurmak ister. Bunu paylaşmak ve başkalarının da Mesih aracılığıyla Tanrı’yla barıştıklarını görmek Yuhanna için en büyük sevinçtir. Böylece Tanrı Oğlu İsa’nın ezelden beri Baba Tanrı’yla yaşadığı kutsal paydaşlığa önce Mesih’i yakından tanıyan öğrencileri dahil oldu ve sonra İsa’ya inanan tüm herkes de katılabilir. İşte Yuhanna’nın duyurmak istediği harika müjde budur.
AÇIKLAMA: Yuhanna’nın bakış açısından hayat oldukça net ve açıktır. Bir yanda ışık ve kutsallık varken, öbür yanda karanlık ve kötülük duruyordur. Eğer Mesih’in yolundan ilerliyorsak her geçen gün günahtan daha da uzaklaşmalıyız. Elbette ki tökezlendiğimiz günler olacak ama günaha bulaşır bulaşmaz Rabbimiz İsa Mesih’e başvurmalıyız. Bu durumda İblis bizi Tanrı katında ne kadar suçlarsa suçlasın bizim için canını veren İsa Mesih Baba’nın huzurunda savunur. Çünkü İsa çarmıhta kendini tüm insanların günahlarına karşılık bir kurban sunusu olarak verdiğinde Tanrı’nın gazabını tam tamına yatıştırdı. Böylece Tanrı’nın akladığı kişiyi hiç kimse artık suçlayamaz (bkz. Romalılar 8:33-34). Ama bu demek değil ki bağışlandığımız için alabildiğine günah işleyebiliriz. Yuhanna’ya göre öyle düşünen hala karanlıktadır. Çünkü Mesih’e gerçekten inanan kişi aynı zamanda Mesih’in sevgi yolunda yürümeli. Tabi bu bir kerede olmuyor. Tanrı’ya olan sevgimiz ancak buyruklarına uydukça daha da büyür ve gelişir. Dahası içimizde Tanrı’nın sevgisi ürün verdikçe bizler gerçekten Mesih’in yolunda olduğumuza emin olabiliriz. Şimdi Rab’bin buyrukları derken aslında uzun ve karmaşık bir listeden bahsetmiyoruz. Mesih’in de öğrencilerine öğrettiği gibi Tanrı Yasası bir buyrukta özetlenebilir: Birbirinizi sevin! (Yuhanna 13:34). Tanrı’nın ışığında yürüdüğümüzü kontrol etmenin en kolayı yolu da etrafımızdaki insanları ne derecede sevip sevmediğimizi sorgulamaktır. Eğer içimizde insanlara karşı hala nefret varsa ışıkta değil karanlıkta yaşıyoruz demektir. Çünkü ışıkta yaşayan insanlara Tanrı’nın gözünden bakar ve düşmanlarını dahi sever (Matta 5:43-48).
Ardından Yuhanna muhtemelen eski bir ilahi ya da şiirden esinlenerek çocuklara, gençlere ve babalara yönelik bir kaç cümle yazar. Bu sözlerle acaba neyi vurgulamak istiyor? Büyük olasılıkla imanlının geçirdiği farklı aşamalarını sergiliyordur. İlk iman ettiğimizde en çok sevindiğimiz şey Mesih İsa aracılığıyla günahtan bağışlandığımızdır. Evet, Tanrı Mesih uğruna bütün günahlarımızı affetti. Ancak zaman geçtikçe günahla savaşamızın henüz bitmediğini öğreniyoruz. Hatta eskisine göre İblis’in bize daha çok saldırdığını hissediyoruz bazen. Ama yine Mesih sayesinde tüm bunların üstesinden gelip zafere ulaşabiliyoruz. Fakat amacımız sadece bağışlanmak ya da güçlü olmak değil, amacımız Tanrı’yı tanımaktır. İşte Babalar yani olgunlaşmış imanlılar bunu keşfederler. İnsanın en harika ayrıcalığı ebedi Tanrı’yı yakından tanıyabilmektir. Bu şekilde Yuhanna imanlıları yalnızca günahtan arınmış olmakla ya da İblis’i yenmekle değil, Tanrı’yı tanımakla övünmeye davet eder. Fakat aynı zamanda Baba’yı sevmek demek dünyaya sırtımızı çevirmek demektir. Dünya’dan kastı İblis’in yönetiminde olan ve Tanrı’ya karşı diklenen ruhsal alemdir. İmanlılar olarak hem dünyayı hem de Tanrı’yı sevmek mümkün değil, çünkü bunlar birbirine zıttırlar (Yakup 4:4-5). O yüzden Yuhanna bizi dünyaya ait değerleri ve düşünceleri reddetmeye çağırır. Bu dünyasal şeyler arasında üç şey sıralar: 1. Benliğin tutkuları, 2. Gözün tutkuları, 3. Maddi yaşamın verdiği gurur. Birincisinde bencil duygularımız ve isteklerimiz söz konusudur. İkincisi açgözlülüktür. Üçüncüsünde maddi şeylere duyduğumuz güven ve sevgi geçiyor. Bunlar sayesinde insan Tanrı’dan çok dünyaya bağlanır, oysa ki bu dünya düzeni geçicidir. Ama Tanrı’ya ve kutsal değerlerine bel bağlayan sonsuza dek mutlu olur.
Dünyaya değinmişken Yuhanna insanları aldatmak için oradan çıkacak sahtekarlara da değinir. Mesih son günlerle ilgili öğretişinde ortaya çıkacak sahtekarlara büyük vurgu yaptı (Matta 24). Yuhanna bunlara ‘Mesih karşıtı’ ismi verir. İncil’in orijinal dili olan Grekçe’de bu söz ‘Anti-Hristos’ Mesih’e karşı olan ve/veya Mesih’in taklidini yapan demektir. Yuhanna’ya göre en sonda çıkacak büyük Mesih Karşıtı dışında şimdiden onun gibi imanlıları saptıran bir çok ‘küçük’ anti-hristos var. Bunlar topluluğun içine sokularak Tanrı çocuklarını yalan dolanla aldatmaya çalışırlar. Peki onları nasıl ayıklayabiliriz? Birincisi böylesi insanlar toplulukta pek kalmazlar, er ya da geç ayrılır ve başkalarını beraberlerinde götürmeye çalışırlar. İkinci, öğretilerine bakılırsa özellikle İsa Mesih’in ilahi kimliğini yadsırlar. Oysa ki İsa’nın Tanrı Oğlu oluşunu inkar eden aynı zamanda Baba Tanrı’yı da inkar etmektedir. Aksi takdirde Oğlu kabul eden, Babasını da kabul eder ve vaat ettiği sonsuz yaşama sahip olur. Bu gibi sahtekarlar bizi başka korkutabilir, fakat Yuhanna bu konuda çaresiz olmadığımızı hatırlatır. Baba ve Oğlu İsa Mesih’e inandığımız için Kutsal Ruh içimizde yaşıyordur (Romalılar 8:9). Yuhanna O’na ‘mesh’ ismini verir çünkü iman ettiğimizde O’nun gücüyle meshedilmişizdir (2.Korintliler 1:21-22). İçimizde olduğu için gereken tüm herşeyi bize öğretebilir. Gerçekten içimizdeki yönlendirişine kulak asaydık başka bir şeye ihtiyacımız olmazdı. Sonuç olarak dünyanın tuzakları olsun, sahtekarların yalanları olsun, Kutsal Ruh’un gücü ve hikmetiyle hepsini aşabiliriz.
AÇIKLAMA: Bir önceki bölümün sonunda Yuhanna bizi Mesih’te yaşamaya çağırdı. Mesih’te yaşamak demek dediklerine uymak demek öyle ki yakında bir gün İsa’yla karşı karşıya geldiğimizde utanmayalım. Ama Mesih’e bağlı olmak için İsa’nın öğrettiği gibi önce yeniden doğmak gerek (Yuhanna 3). Çünkü Mesih sadece yeni bir yaşantımız olsun diye değil yeni bir kimliğimiz olsun diye geldi. Böylece Tanrı’nın Mesih’te sergilediği harika sevgi sayesinde kendisine inanan bizler artık Tanrı’nın çocukları sayılırız! Tanrı’yı ‘Baba’ olarak tanımayan insanlar bunu anlayamayabilir, hatta bizler bile buna inanmakta zorlanabiliriz ama gerçek şu ki iman eden hepimiz şimdiden Tanrı’nın ruhsal çocuklarıyız (Romalılar 8:12-17). Yine de dış görünüşte henüz bir değişikliğe uğramadığımız için bunu başta fark etmeyebiliriz ancak yakında İsa Mesih döndüğü zaman harika bir değişim yaşayacağız. O zaman çürüyen ve ölümlü bu beden çürümezliği ve ölümsüzlüğü giyinecek (1.Korintliler 15:53). Dahası Rab’bimiz İsa Mesih’in görkemine bürünerek kendisine benzer olmak üzere dirilmiş ve yenilenmiş bir bedene sahip olacağız (Filipililer 3:21). İşte o zaman tüm herkes gerçek kimliğimizi anlayacaktır. O zaman bütün kainat bizimle birlikte Mesih’in dünyaya getirdiği muhteşem yeniliğe sevinecektir (Romalılar 8:18-24).
Tanrı’nın çocukları olmak harika bir ayrıcalıktır aynı zamanda beraberinde çok ağır bir sorumluluk da getirir. Eğer Tanrı’dan doğduysak o zaman şimdiden Mesih’e benzer bir yaşantı sergilemeye gayret etmeliyiz. Tanrı Oğlu Mesih gibi günaha karşı mücadele vermeliyiz. İsa Mesih hiç günah işlemedi, dahası bizi günahtan kurtarmak için canını verdi. Böylece Mesih’te yaşayacak olursak bizler de günaha karşı cephe almalıyız. Çünkü günah İblis’ten doğduğu gibi ona boyun eğen de günahın esiri olarak yaşamını sürdürür. Daha önce gördüğümüz gibi Yuhanna için her şey oldukça net ve açık: Bir yanda Tanrı’nın çocukları var öbür yanda İblis’in çocukları var, ortası yok. Mesih de aynısını söyledi; İblis’in çocukları onun dediğini yapar (Yuhanna 8:44). Tanrı’nın çocukları ise İblis’e karşı direnmeli, doğruluğu savunmalı ve kutsal bir yaşantı sürdürmeli. Hatta Yuhanna, ‘Tanrı’dan doğmuş olan, günah işlemez’ der. Bu mümkün mü? Aslında Yuhanna daha önce imanlının bile zaman zaman günaha düştüğünü söyledi (1:8,10). Burada ‘günah işlemez’ derken İblis’in çocuğu olarak, yani günahın esiri olarak hayatını sürdürmesi mümkün değil demek istiyor. Gerçekten Tanrı’dan doğmuş birinin sürekli günahın içinde kalması büyük bir tezattır. İşte Tanrı’nın çocukları ve İblis’in çocuklarını birbirinden ayırt etmenin bir yolu şudur ki gerçek imanlı günaha düşse de derhal tövbe edip Rab’bin yoluna devam eder. İmansız ise pek umursamaz ve günahın içinde yoluna devam eder.
Tanrı’nın çocukları ve İblis’in çocukları ayırt etmenin bir diğer yolu Mesih’in ‘birbirinizi sevin’ temel buyruğuna ne derecede bağlı kaldıklarıdır. Şeytan’a bağlı kimseler Kayin gibi yeri geldiğinde kıskançlıktan dolayı kendi kardeşlerini bile yok etmeyi göze alabilir. İblis’in çocukları babalarından esinlenerek kolaylıkla kin ve nefretle karşılık verebilir. Özellikle Tanrı’nın çocuklarından nedensizce nefret duyabilirler. Tanrı’nın çocuklarıysa her durumda herkesi sevmekle yükümlüdürler. Bizim için sevgi sadece hoş bir duygudan ibaret değil, aksine Mesih’in sergilediği gibi sevmek demek feda etmek demektir. Gerekirse başkaları uğruna canımızı gözden çıkarmalıyız. Böylece birinin ihtiyacını görürsek onlara seve seve yardım etmeliyiz. Yuhanna’ya göre hakiki sevginin iki temel unsuru var: eylemle ve içtenlikle olmalı. Yalnızda sözle sevdiğimizi söyleyip de devamını getirmemek büyük bir ikiyüzlülüktür. Gerçek imanlı sevgisini göstermek için bahane arar durur. Bazen yeni imanlılar özellikle gerçekten imanlı olup olmadıklarını merak edebilir. Yuhanna’nın dediğine göre imanlı olduğumuzu anlamanın en kolay yolu Mesih gibi sevip sevmediğimizi ölçmektir. Çünkü gerçekten Tanrı’dan doğmuş olan Kutsal Ruh’un ürünü olan sevgiyi sergiler (Galatyalılar 5:22). Böylece ister kendi yüreğimiz, ister başkalarının dilleri bizi suçlarsa Tanrı’ya ait olduğumuza emin olabiliriz. Çünkü hayatımızda günaha eski esaretimizden ziyade Kutsal Ruh’un ürünlerini gördükçe gerçekten köklü ve kalıcı bir değişime uğradığımızı bileceğiz.
AÇIKLAMA: Yuhanna’nın bu sözleri yazdığı sırada, birinci yüzyılın sonuna doğru, Mesih’in öğretilerini çarpıtarak kendi versiyonlarını yayan pek çok sahte öğretmen türemişti. İsa dünyadan ayrılmadan önce böyle olacağını söyleyerek öğrencilerini sıkı sıkıya uyardı (Matta 24). Çünkü nerede Tanrı’nın gerçeği varsa etrafında her zaman İblisi’in yalanları mantar gibi biter. Peki gerçek olanı sahtelerinden nasıl ayırt edebiliriz? Bir önceki bölümde gördüğümüz gibi ve Mesih’in kendi söylediği gibi ‘Ağacı meyvesinden tanıyacaksınız.’ Bu bölümde Yuhanna bu konuya devam eder. En başta ‘her ruha inanmayın…ruhları sınayın’ diyor. Burada ruhlardan kastı Gerçeğin Ruhu ve de Yalanın Ruhu. Tarih boyunca ve günümüzde de birçok sahte öğretmen piyasaya çıkmıştır. Gerçeği söyleyeni yalan söyleyenden nasıl ayırt edeceğiz? Yuhanna’ya göre öncellikle yaydıkları mesajın içeriğine dikkat etmek lazım. Dıştan çok bilgili ve karizmatik bir insan olabilirler ama esas önemli olan İsa’yla ilgili söyledikleridir. Eğer İsa’nın hem gerçek Tanrı ve hem de gerçek insan olduğunu inkar ederlerse sahtekardırlar. Çünkü Gerçeğin Ruhu, yani Kutsal Ruh İsa Mesih’in gerçek kimliğine tanıklık etmek üzere geldi (Yuhanna 15:26). Bundan başka bir şeyi iddia eden Tanrı’nın Ruh’ndan değil yalanın babası olan İblis’ten esinlenmiştir. Bu aynı zamanda ‘Mesih Karşıtı’nın ruhudur. Şimdi de İsa’nın gerçeğini inkar eden bu sahte ve yalancı ruhun her yerde etkinliğini sürdürdüğünü görebiliyoruz. Ancak Yuhanna korkmamıza gerek yok diyor, çünkü bizde olan Tanrı’nın Ruhu dünyadakinden üstündür. Eninde sonunda gerçek zaferli olacaktır. Çok yakında herkes İsa Mesih’in önünde diz çökerek ‘O Rab’dir’ diye haykıracaktır (Filipililer 2:9-11).
Şimdi Yuhanna yine inancımızın esas kaynağına ve temel ürününe odaklanmak istiyor. Tanrı’nın bizden istediği şey, birbirimizi sevmemiz, çünkü kendisi sevgidir. Bu söz kutsal inancımızın kalbidir, Tanrı Sevgidir! Dikkat edersek, Tanrı seviyor ya da Rab sevecendir demiyor. Tanrı’nın en temel niteliklerinden biri sevgidir. Bizi bunun için yarattı, sevmek için. Bizde Mesih İsa aracılığıyla yeniden doğduğumuz zaman yine bu sevgiye kavuşuyoruz. Bizler sevdikçe Baba Tanrı’mızı daha yakından tanımış oluyoruz. Aksi takdirde sevmeyen kişi Tanrı’yı hiç ama hiç tanımıyordur. Sevgi deyince aklımıza Tanrı’nın İsa Mesih ile çarmıhta sergilediği nihai sevgi örneği akla gelir. Biz daha günahkarken Mesih bizim için öldü (Romalılar 5:8). O’nu tanıyana kadar gerçek anlamda sevdiğimiz söylenemezdi. Ancak İsa aracılığıyla gerçek sevginin ne olduğunu anladık, çünkü O haçta yerimize ölerek günahlarımızı bağışlatan kurban oldu. Böylece Mesih’e iman ettiğimizde bir anda tüm suçlarımızdan aklandık. İşte bunu sağlayan Tanrı’nın bize olan olağanüstü sevgisidir. Peki böylesi inanılmaz bir sevgiye nasıl karşılık vermeliyiz? Yuhanna, birbirimizi sevmeye borçluyuz der. Aslında Tanrı’nın bu harika sevgisini birazcık anladıysak birbirimizi sevmekte hiç zorlanmamalıyız. Çünkü görmediğimiz Tanrı’yı sevebiliyorsak gördüğümüz kardeşimizi hay hay sevmeliyiz. Dahası, Yuhanna’ya göre bizler başkalarını seviyorsak Tanrı’nın sevgisi içimizde kök salıp büyümeye başlamıştır demek. Dolayısıyla Tanrı’nın sevgisini en iyi anlamanın yolu başkalarını sevmekten başlar.
Tanrı’nın sevgisiyle yaşamayı öğrenmek için en büyük yardımcımız Kutsal Ruh’tur. Rab iman ettiğimizde içimize Kutsal Ruh’unu koyarak aslında yüreğimize sevgisini dökmüş oldu (Romalılar 5:5). Tanrı’nın Ruh’u aracılığıyla bizler Rab’bin kendisiyle ruhsal bir beraberlik yaşıyoruz, biz Tanrı’da yaşarız, O da bizde. Aynı zamanda içimizdeki Gerçeğin Ruh’u vasıtasıyla bizler de İsa’nın Tanrı Oğlu olduğunu ikrar ederek Rab’bin gerçeklerine tanıklık ederiz. Böylece her geçen gün Tanrı’yla olan beraberliğimiz daha da köklenir ve gelişir. Ayrıca, Tanrı’nın sevgisi içimizde yetkinleştikçe cesaretimiz de artar. Alnımız ak olduğu için hem Tanrı’nın huzurunda hem de insanların huzurunda korkusuzca durabiliyoruz. Tanrı artık bizi yargılamadığı için insanların yargılarına ve iftiralarına da hiç aldırmıyoruz. Tersine Mesih’in sergilediği cesaretle herkesin huzurunda her yerde gerçeklere tanıklık edebiliriz. Nedeni apaçık: Gerçek sevgide korkuya yer yok. Yetkinleşen sevgi gittikçe korkuyu siler atar. Ne yazık ki dünyadakilere baktığımızda korkuya esir olarak yaşadıklarını görebiliyoruz. Tanrı’nın sevgi oluşundan, Mesih aracılığıyla onlara sevgisini sunduğundan haberleri yoktur, böylece İblis korku ve yalan ile egemenliğini sürdürür. Ancak Tanrı’yı gerçekten seven öncellikle gönderdiği kutsal Oğlu İsa Mesih’e inanır ve sevgi buyruğuna içtenlikle uyar. Böylece bizler Tanrı’nın sevgisinden beslendikçe hem kendisiyle gittikçe derinleşen bir ilişkiye sahip oluyoruz hem de etrafımızdaki insanlara daha samimi bir sevgiyle hizmet edebiliyoruz.
AÇIKLAMA: Sonsuz yaşam, kulağa çok hoş geliyor, değil mi? Ancak insanlara ‘ölümden sonra Rab’bin yanında sonsuza dek yaşayacağına emin misin?’ diye sorarsak, çoğu ‘hayır, emin olmak mümkün değil zaten’ diye yanıt verir. Yuhanna ise farklı düşünüyor. İncil’in öğretisinde insan sonsuz yaşama sahip olabilir ve de kurtulduğuna emin olabilir. Peki bu nasıl olur? Normal insan olarak doğan kişi elbette ki bir gün ölecek ve sonra Rab’bin karşısında suçlarının hükmünü giyecek. Ancak İsa Mesih’e inananlar Tanrı’dan doğarak sonsuz yaşama kavuşuyorlar. Bedensel olarak ölseler de ölümden sonra Rab’le beraber ebediyen yaşamak üzere dirilecekler. İsa’nın kendisi şöyle dedi, ‘Bana iman eden kişi ölse de yaşayacaktır’ (Yuhanna 11:25). Öyleyse bir kişi gerçekten Tanrı’dan doğduğuna nasıl emin olabilir? Yuhanna’nın dediğine göre Tanrı’yı seven mutlaka çocuklarını da sevmelidir. Çünkü Tanrı’yı sevmek demek buyruklarında tabi olmak demektir. En temel buyruğu da ‘komşunu kendin gibi seveceksin.’ Böylece gerçekten Tanrı’yı ve insanı seven yeniden doğmuştur ve bu dünyanın kin ve nefretinden kurtulmuştur.
Peki İsa’ya inanmanın bizi kurtarmak için yeterli olduğunu nasıl biliyoruz? Daha önce Yuhanna birçok kez İsa’nın vaat edilen Mesih, Tanrı Oğlu ve dünyanın tek kurtarıcısı olduğunu belirtmiştir. Şimdi de bu temel gerçeklere tanıklık eden üç şeyden söz eder: Su, Kan ve Ruh. Sudan kastı büyük olasılıkla Mesih’in Yahya tarafından vaftiz edilişidir. İsa Peygamber Yahya tarafından vaftiz edilirken bulutlar açıldı ve Tanrı göklerden seslenerek ‘Bu benim Oğlum’dur, O’ndan hoşnudum’ demişti (Matta 3:16-17). Yahya’nın kendisi de birçok kez İsa’nın Tanrı Oğlu olduğuna tanıklık etti (Yuhanna 1:34). Peki Yuhanna’nın kandan kastı nedir? Büyük olasılıkla Mesih’in çarmıh üzerindeki ölümünü işaret ediyordur. Çünkü İsa çok önceden pek çok peygamberin önbildirileri uyarınca çarmıhta ölerek tüm insanların günahlarını üstlendi ve cennetin kapılarını ardına kadar açtı (Yeşaya 53). Tüm bunlarda baştan sona kadar etkin olan Kutsal Ruh da vardır. Mesih’in hayatında olsun, Kilisenin ilk oluşumunda olsun Kutsal Ruh’un Mesih’in öğretilerini onaylayıp pekiştirdiğini görüyoruz. Şimdi de iman eden herkesin içinde olan aynı Ruh bizim ruhumuza Tanrı’nın çocukları olduğumuza dair tanıklık etmektedir (Romalılar 8:12-17). Böylece Tanrı, su, kan ve Ruh aracılığıyla İsa Mesih’in tanıklığını yaptı. Tanıklığın özü de şudur, İsa Mesih Tanrı’nın Oğludur ve O’na iman eden herkes günahlarından kurtulup sonsuz yaşama kavuşur. Bunun dışında başka bir kurtuluş yoktur. İsa’nın bu ilahi kimliğini inkar edersek kurtulmamız mümkün değildir. Çünkü bir tek İsa Mesih’te kurtuluş vardır (E.İşleri 4:12).
Son kısımda Yuhanna artık açık ve net bir şekilde sonsuz yaşama sahip olduğumuzu bilebildiğimizi belirtir. Evet, insan günahlarından arınıp ölümden sonra Rab’bin huzuruna kavuşabildiğinden emin olabilir. Tabi bu bizim iyiliğimizden dolayı değil, İsa Mesih’in eşsiz kutsallığı ve mutlak kefareti yüzünden mümkündür. Dahası, imanlı olan bizler Tanrı’nın dualarımızı işittiğini biliyoruz. Dualarımızın karşılığını aldıkça da Tanrı’ya karşı güvenimiz daha da artıyor. Ancak, Yuhanna’nın belirttiği gibi, dualarımızın Tanrı’nın isteğine uygun olmasın dikkat etmeliyiz. Eğer benliğimize göre bir şeyler istiyorsak Tanrı’nın bizi kayda almayacağına emin olabiliriz. Aynı zamanda neler için nasıl dua edeceğimizi bilmeliyiz. Örnek olarak Yuhanna ölümcül günah işleyenden söz eder. Burada neden bahsettiğini tam olarak kestirmek kolay değil. Dediğine göre normal günah işleyen kardeşlerimizin bir an evvel tövbe edip dönmesi için dua etmeliyiz (Yakup 5:16). Ancak biri ‘ölümcül günah’ işlediyse onun için dua etmenin bir faydası yoktur. Anlaşılan bu tür günahtan dönmek imkansız. Kutsal Kitap’ın bir kaç yerinde bu tür durumu görüyoruz. Özellikle İbraniler kitabında buna benzer durumlara rastlıyoruz (İbraniler 6:4-6, 10:26-31). Burada söz konusu kişi, Rab’bi yakından tanımış ama bile bile sevgisine sırtını dönmüş biridir. Böylesi bir kişi eninde sonunda Rab’den kopar gider çünkü baştan beri O’na ait değildi. Gerçek imanlı ise günaha düşse de günahın içinde yaşamaya devam edemez. İblis onu ayartsa da İsa Mesih’e sığındıkça günahtan sıyrılıp kurtulur. Bu dünyada kaldığımız sürece Şeytan’ın tuzaklarıyla karşılaşmamız kaçınılmazdır çünkü şimdiki sistem onun elindedir. Yine de yakında İsa Mesih’in dünyaya geri gelip İblis’in oyunlarına son vereceğini de biliyoruz. Böylece yeryüzünde Tanrı’nın Egemenliği kurulduğu zaman bize vaat edilen sonsuz yaşamın tadını çıkarmaya başlayacağız.
AÇIKLAMA: Bu küçük mektupta Elçi Yuhanna her zamanki gibi Tanrı’nın sevgi öğretisini vurguluyordur. Bunları yazdığı sırada Roma İmparatorluğu genelinde büyük bir zülüm fırtınası esiyordu. O yüzden Yuhanna hitap ettiği kilisenin adını yazmak yerine ‘hanımefendi ve çocukları’ diye seslenir. Yuhanna kendisi için yalnızca ‘ihtiyar’ ismini kullanır. Bunu ileri yaşından ötürü ve de kilisede sürdürdüğü gözetmenlik görevinden dolayı söylemiş olmalıdır. Okurlarını Tanrı’nın lütfu ve sevgisiyle selamlarken özellikle gerçeğin onların içinde olup onlarla sonsuza dek kalacağını belirtiyor. Burada ‘gerçek’ten kastı muhtemelen İsa’nın çok önceden sözünü ettiği Kutsal Ruh’tur (Yuhanna 14:17). Bu sırada Roma’nın korkunç zulmü yanısıra kiliselerin içine sızıp sahte öğretilere yaymaya çalışanlar da vardı. Anlaşılan, Yuhanna’nın yazdığı bu topluluktan kendisine gelip durumu ileten bazı kardeşler vardı. Elçi Yuhanna topluluğun gösterdiği direnişi takdir etmekle beraber onları bir kez daha bu tür sahtekarlara karşı uyarmayı gerekli görür. Ancak bunu yaparken Yuhanna tüm yazılarında yaptığı gibi Rab’bin sevgi buyruğunu tekrarlamadan edemiyor. Mesih imanlılarına verilen en temel öğreti şudur: Birbirimizi sevelim! İsa Mesih’in öğrencilerine baştan beri öğrettiği gerçek buydu. Ama sevmek derken yalnızca hoşgörüyle davranmak demek istemiyor. Günümüzde bazıları sevmeyi öyle bir çarpıtıyor ki sevmek demek özgür olmak demek yani istediğini yapmak ve kendini tatmin etmek demektir. İncil’deki sevgi öyle değil. Sevmek demek kendini değil, başkalarını düşünmek demek. Aynı zamanda gerçek sevginin belirli bir takım sınırları olması gerek. Yani eşimi seviyorum demek, başka kadınları aynı şekilde sevmemeye karar veriyorum demek. Böylece Tanrı’nın sözüne göre sevmek için Tanrı’nın ölçütlerine uymamız gerek. Hakiki sevgide vurdumduymazlık söz konusu olamaz, aksine gerçek sevgi adanmışlık gerektirir. Rab’le birlikte sevgi yolunda yürümek için o yolun kurallarına uymamız gerek. Çünkü gerçek sevginin ne olduğunu ancak Rab’den öğrenebiliriz.
Daha önce değindiğimiz gibi Yuhanna bu mektupta özellikle sahte öğretileri yayanlar konusunda kiliseyi uyarmak istiyor. Aldatıcı bu kimseler Mesih’in beden alıp geldiğini yadsıyorlardı. Yani, İsa Mesih’in hem Tanrı hem de insan olduğunu yalanlıyorlardı. Bu dönemde bazısı İsa’nın yalnızca bir ruh ya da hayalet olduğunu savunuyorlardı. Başkaları İsa’nın sıradan bir insan olup geçici bir süreliğine Tanrı’nın Ruh’uyla dolduğunu iddia ediyorlardı. Ancak Yuhanna İncil’in açık ve net öğretisi uyarınca İsa Mesih’in ezelden beri var olan Tanrı’nın Oğlu olup gerçek bir insan olarak dünyada yaşadığını ve bedenen bizim için çarmıhta kurban olduğunu vurguluyordu. Müjdenin bu temel gerçeklerini yadsıyan herkes aldatıcı, İblis’e çalışan mesih karşıtıdır. Yuhanna bu konuda imanlıları sıkı sıkıya uyarır. Hatta böylelerini evlerine bile almamaları gerektiğini söyler. Çünkü bu gibi aldatıcı öğretiyi yayanları dinlemek veya konuşturmak onların suçlarına ortak olmak demektir. Aynı zamanda bunlara kulak asarak Rab’bin yolundan sapabilme tehlikesi ile karşı karşıya kalabiliriz. Yuhanna başardıklarımızı yitirmek ve ödülümüzü eksik almak gibi tehlikelerden söz eder. Bununla Rab’den alacağımız ödülleri kastediyor olmalı. İncil’in birçok yerinde Rab’bin bizi özverili hizmetimizden ötürü ödüllendireceğini okuyoruz (Matta 5:12, 1.Korintliler 3:14). Ancak kendimizi bu tür aldatıcı öğretilere kaptırırsak Rab’den hiç bir ödül bekleyemeyiz. Böylece Yuhanna sıkıntı gören bu imanlıları her şeye rağmen Mesih’e bağlı kalmaya çağırır. İster dışardan gelen baskılar olsun, ister topluğun içinde dolaşan sahtekarların yalanları olsun Mesih’in çocukları olarak Tanrı’nın buyurduğu sevgi yolunda adanmışlıkla yürümeye devam etmeliyiz.
Mektubun ilerisinde iki kişi daha var: Diotrefis ve Dimitrios. Anlaşılan bunlar da kilisede hizmet eden kişilerdir ancak biri bunu layıklığıyla yaparken diğeri kendi egosuna esir olmuştur. Evet, ne yazık ki kilise önderliği yapan bazıları Rab’bin yolundan sapmış olabilir, Mesih’e değil kendi benliklerine hizmet ediyor olabilir, Diotrefis bunlardan biriydi. Yuhanna onu ‘en üstün olma sevdasında olan’ biri olarak tarif eder. Anlaşılan diğer kilise önderleriyle anlaşmayan bu kişi hep önde olmak istiyordu. Hatta, kendini öyle kaptırdı ki Elçi Yuhanna’dan gelen talimatları bile reddetmeye kalkmıştı. Dahası, Yuhanna’ya karşı asılsız bazı iftiralar da yöneltti. Gelen müjdecileri de kabul etmeyi reddetti. İşte kilisede kendini bir şeyi zanneden kişi bu hale gelir. Ne yazık ki günümüzde de kilise topluluklarını kendi egolarına kurban eden önderler çıkabiliyor. Böylelerini nasıl tanıyabiliriz? İncil şöyle yazıyor: ‘Tanrı kibirlilere karşıdır ama alçakgönüllülere lütfeder (Yakup 4:6).’ Kişi ne kadar yetenekli veya donanımlı olursa olsun eğer İsa Mesih’in alçakgönüllülüğünü sergilemiyorsa kilisede önderlik vasfını üstlenmeye layık değildir. İkinci şahıs, Dimitrios, tam tersi bir örnek sergiliyor. Yuhanna da herkesin takdirini alan bu değerli kardeşin çok iyi bir örnek olduğuna dair tanıklık ediyor. İyiliği ve uysallığıyla tanınan bu kardeş bizim için de harika bir emsaldir. Sonunda Yuhanna mektubunu daha fazla uzatmamak için yakında Gayus’un yanına uğrayacağını belirtir ve tüm kardeşlere selamını iletir. Bizler ise kendimize şunu sormalıyız, hayatımı ve hizmetimi izleyen kişiler beni kime benzetirlerdi: Diotrefis’e mi, yoksa Dimitrios’a mı?
William MacDonald, Kutsal Kitap Yorumu: Yeni Antlaşma Serisi, Cilt 3, Yeni Yaşam Yayınları, 2002.
Bruce Milne, Yuhanna’nın Mesajı, Haberci, 2012.
Thomas Constable Online Commentary: http://planobiblechapel.org/tcon/notes/pdf/1john.pdf