YUHANNA



SAMİRİYELİ KADIN

Yuhanna 4:4-39(İsa Celile’ye) giderken Samiriye’den geçmesi gerekiyordu. Böylece Samiriye’nin Sihar denilen kentine geldi. Burası Yakup’un kendi oğlu Yusuf’a vermiş olduğu toprağın yakınındaydı. Yakup’un kuyusu da oradaydı. İsa, yolculuktan yorulmuş olduğu için kuyunun yanına oturmuştu. Saat on iki sularıydı. Samiriyeli bir kadın su çekmeye geldi. İsa ona, “Bana su ver, içeyim” dedi. İsa’nın öğrencileri yiyecek satın almak için kente gitmişlerdi. Samiriyeli kadın, “Sen Yahudi’sin, bense Samiriyeli bir kadınım” dedi, “Nasıl olur da benden su istersin?” Çünkü Yahudiler’in Samiriyeliler’le ilişkileri yoktur. İsa kadına şu yanıtı verdi: “Eğer sen Tanrı’nın armağanını ve sana, ‘Bana su ver, içeyim’ diyenin kim olduğunu bilseydin, sen O’ndan dilerdin, O da sana yaşam suyunu verirdi.” Kadın, “Efendim” dedi, “Su çekecek bir şeyin yok, kuyu da derin, yaşam suyunu nereden bulacaksın? Sen, bu kuyuyu bize vermiş, kendisi, oğulları ve davarları ondan içmiş olan atamız Yakup’tan daha mı büyüksün?” İsa şöyle yanıt verdi: “Bu sudan her içen yine susayacak. Oysa benim vereceğim sudan içen sonsuza dek susamaz. Benim vereceğim su, içende sonsuz yaşam için fışkıran bir pınar olacak.” Kadın, “Efendim” dedi, “Bu suyu bana ver. Böylece ne susayayım, ne de su çekmek için buraya kadar geleyim.” İsa, “Git, kocanı çağır ve buraya gel” dedi. Kadın, “Kocam yok” diye yanıtladı. İsa, “Kocam yok demekle doğruyu söyledin” dedi. “Beş kocaya vardın. Şimdi birlikte yaşadığın adam kocan değil. Doğruyu söyledin.” Kadın, “Efendim, anlıyorum, sen bir peygambersin” dedi. “Atalarımız bu dağda tapındılar, ama sizler tapılması gereken yerin Yeruşalim’de olduğunu söylüyorsunuz.” İsa ona şöyle dedi: “Kadın, bana inan, öyle bir saat geliyor ki, Baba’ya ne bu dağda, ne de Yeruşalim’de tapınacaksınız! Siz bilmediğinize tapıyorsunuz, biz bildiğimize tapıyoruz. Çünkü kurtuluş Yahudiler’dendir. Ama içtenlikle tapınanların Baba’ya ruhta ve gerçekte tapınacakları saat geliyor. İşte, o saat şimdidir. Baba da kendisine böyle tapınanları arıyor. Tanrı ruhtur, O’na tapınanlar da ruhta ve gerçekte tapınmalıdırlar.” Kadın İsa’ya, “Mesih denilen meshedilmiş Olan’ın geleceğini biliyorum” dedi, “O gelince bize her şeyi bildirecek.” İsa, “Seninle konuşan ben, O’yum” dedi. Bu sırada İsa’nın öğrencileri geldiler. O’nun bir kadınla konuşmasına şaştılar. Bununla birlikte hiçbiri, “Ne istiyorsun?” ya da, “O kadınla neden konuşuyorsun?” demedi. Sonra kadın su testisini bırakarak kente gitti ve halka şöyle dedi: “Gelin, yaptığım her şeyi bana söyleyen adamı görün. Acaba Mesih bu mudur?” Halk da kentten çıkıp İsa’ya doğru gelmeye başladı. Bu arada öğrencileri O’na, “Rabbî, yemek ye!” diye rica ediyorlardı. Ama İsa, “Benim, sizin bilmediğiniz bir yiyeceğim var” dedi. Öğrenciler birbirlerine, “Acaba biri O’na yiyecek mi getirdi?” diye sordular. İsa, “Benim yemeğim, beni gönderenin isteğini yerine getirmek ve O’nun işini tamamlamaktır” dedi. “Sizler, ‘Ekinleri biçmeye daha dört ay var’ demiyor musunuz? İşte, söylüyorum, başınızı kaldırıp tarlalara bakın. Ekinler sararmış, biçilmeye hazır! Eken ve biçen birlikte sevinsinler diye, biçen kişi şimdiden ücretini alır ve sonsuz yaşam için ürün toplar. ‘Biri eker, başkası biçer’ sözü bu durumda doğrudur. Ben sizi, emek vermediğiniz bir ürünü biçmeye gönderdim. Başkaları emek verdiler, siz ise onların emeğinden yararlandınız.” O kentten birçok Samiriyeli, “Yaptığım her şeyi bana söyledi” diye tanıklık eden kadının sözü üzerine İsa’ya iman etti.


YORUM: İsimsiz Samiriyeli kadının öyküsü yalnızca Yuhanna kitabında geçer. Yuhanna’da genelde kişi isimleri pek kullanılmıyor. Örneğin; Meryem’den bahsederken genellikle; “İsa’nın annesi”, diye söz ediyor (Yuhanna 2:1; 19:25-27). Yuhanna kendinden; “İsa’nın sevdiği öğrenci”diye söz ediyor (Yuhanna 19:26-27; Yuhanna 21:7, Yuhanna 21:20). Zinada yakalanan kadının da adını vermiyor ve ondan bahsederken; “zina ederken yakalanmış bir kadın”demekle yetiniyor (Yuhanna 8:1-11). İsa Celile’nin Kana Köyü’ne yeniden geldiğinde oğlu için şifa isteyen adamın oğlundan ‘Saraya bağlı bir memurun oğlu’olarak bahsediyor (Yuhanna 4:46-54). Bunun gibi örnekleri çoğaltmak mümkündür.

İsa’nın kuyu başında Samiriyeli kadınla karşılaşmasını anlatan bölüm, içinde bugün bizim için gerçek ve güçlü dersler barındırır. İsmi ve yaşı belirtilmemiş olsa da beş kocaya vardığını temel alırsak pek de genç sayılmazdı. İsa ile Samiriyeli kadın arasındaki bu konuşma, İncil’de İsa ile yapılan en uzun sohbettir. Bu sohbet sırasında, bu kadın İsa’ya kafasındaki soruları cesurca sordu.

Samiriyeli kadın inancının küçük görüldüğü bir topluluktan geliyordu. Bu kadın bize, o zamanki kadının, toplumdaki rolü hakkında epey bilgi verir. Yahudi halkı seyahat ederken, genelde, Samiriye’nin içinden geçmek yerine, çevresinden dolanıp, gidecekleri yere giderlerdi, ancak İsa öyle yapmadı, Samiriye’nin içinden geçti, çünkü kadının o gün, o saatte orada olacağını biliyordu. Rab’bin onun için planları vardı, orada karşılaşmaları bir tesadüf değildi.

İsa ona, “Bana su ver, içeyim”dedi (Yuhanna 4:7). “Samiriyeli kadın, ‘Sen Yahudi’sin, bense Samiriyeli bir kadınım’ dedi, ‘Nasıl olur da benden su istersin?’ Çünkü Yahudiler’in Samiriyeliler’le ilişkileri yoktur”(Yuhanna 4:9). Yahudiler'in Samiriyeliler'le ilişkileri yoktu. İsrailliler’e göre onlar karma bir ırktı ve farklı bir inançları vardı. Kadın burada Yasa’yı vurgulamak isterken, İsa da ona; “Eğer sen Tanrı’nın armağanını ve sana, ‘Bana su ver, içeyim’ diyenin kim olduğunu bilseydin, sen O’ndan dilerdin, O da sana yaşam suyunu verirdi”(Yuhanna 4:10), derken lütuftan söz ediyor.

İsa ile olan diyaloglarından net olarak Samiriyeli kadının ahlaklı bir yaşantısı olmadığını anlayabiliriz. İsa ona; “Beş kocaya vardın. Şimdi birlikte yaşadığın adam kocan değil”(Yuhanna 4:18), dedi. Diğer kocalarından neden ayrılmıştı? Bu adamlar hala hayattalar mıydı?

Kuyuya yalnız gelmesi, bize, Samiriyeli kadının köy halkıyla nasıl bir ilişkisi olduğu hakkında bilgi verir. Kadınlar genelde kuyuya sabah erken saatlerde ve beraber gelirlerdi ama Samiriyeli kadın kuyuya saat on iki sularında gelmişti. Bu su çekmek için normal bir saat değildi. Günün en sıcak zamanıydı. Günahkârdı ve utandığından diğer kadınlarla karşılaşmayacağından emin olduğu bir saat seçmişti. Ama Rab onun o saatte, orada olacağını biliyordu. Onu çaresizliğinden ve günahlarından kurtarmaya kararlıydı.

İsa susamıştı ve su istemesi gayet doğaldı. Susamışlığı kaybolmuş insanlar içindi. Aynı zamanda su istemesi, kadınla sohbet etmek için seçilmiş, bilgece bir yöntemdi. İsa, kadının tek ihtiyacının su olmadığını vurgulamak istedi.

İsa, kocasını çağırmasını söylediğinde, kadın yalan söylemeden gerçeği saklamaya çalıştı. Gerçeği diğer insanlardan saklayabilirdi ama İsa’dan saklayamazdı, çünkü İsa her şeyi biliyordu. İsa’nın amacı, günahlarını söyleyerek, onu utandırmak değil, aksine, onu günahın boyunduruğundan kurtarmaktı. Önceki kocaları ölmüş veya onu terk etmiş gibi bazı düşünceler olsa da onun şu anki durumunun ahlak kurallarına uymadığı kesindir. Kadın, kocasının olmadığını söylediğinde ise; İsa, onun aslında, ahlaksal olarak, nasıl bir durumda olduğunu anlamasını ve bunu itiraf etmesini sağladı. Umutsuzca yaşayan bu günahkâr kadının, İsa’nın sunduğu sonsuz yaşama ihtiyacı vardı.

Yahudi birinin Samiriyeli biri ile konuşması, hele de elinden su içmesi, pek alışılagelmiş bir durum değildi.

İsa hem Kendi kimliğinin hem de kadının kendisinin kim ve nasıl biri olduğunu görmesini sağladı. Kadın İsa’nın sıradan bir kişi olmadığını anladı.

İsa ondan kocasını çağırmasını istediğinde; “Kocam yok”, diyerek günahını saklamaya çalıştı, ama daha sonra İsa’nın kim olduğunu öğrenince, su testisini orada bırakıp, diğer insanlara; “Gelin, yaptığım her şeyi bana söyleyen adamı görün”(Yuhanna 4:28-29) derken artık günahını açıklamanın bir sakıncası olmadığının farkına vardı. Süleyman’ın Özdeyişleri 28:13; “Günahlarını gizleyen başarılı olmaz, itiraf edip bırakansa merhamet bulur”diyor.

Daha önce diğer insanlardan utanan ve diğer insanlara kendini kapatmışken, şimdi onlara İsa’yı anlatmak için sabırsızlanıyordu.

İsa’yla karşılaştı, O’nun hakkında birçok şey öğrendi ve gidip insanlara İsa’yı anlattı. Onun anlattıklarını dinlediler ve birçok Samiriyeli İsa’ya iman etti. Çok sayıda Samiriyeli, İsa’yı dinlemek ve kendi gözleriyle O’nu görmek için gitti. Bu olayda, ilk müjdelemeyi görüyoruz.


Referans ayetler:

Yuhanna 4:6-42

ZİNADA YAKALANAN KADIN

Yuhanna 8:1-11İsa ise Zeytin Dağı’na gitti. Ertesi sabah erkenden yine tapınağa döndü. Bütün halk O’nun yanına geliyordu. O da oturup onlara öğretmeye başladı. Din bilginleri ve Ferisiler, zina ederken yakalanmış bir kadın getirdiler. Kadını orta yere çıkararak İsa’ya, “Öğretmen, bu kadın tam zina ederken yakalandı” dediler. “Musa, Yasa’da bize böyle kadınların taşlanmasını buyurdu, sen ne dersin?” Bunları İsa’yı denemek amacıyla söylüyorlardı; O’nu suçlayabilmek için bir neden arıyorlardı. İsa eğilmiş, parmağıyla toprağa yazı yazıyordu. Durmadan aynı soruyu sormaları üzerine doğruldu ve, “İçinizde kim günahsızsa, ilk taşı o atsın!” dedi. Sonra yine eğildi, toprağa yazmaya başladı. Bunu işittikleri zaman, başta yaşlılar olmak üzere, birer birer dışarı çıkıp İsa’yı yalnız bıraktılar. Kadın ise orta yerde duruyordu. İsa doğrulup ona, “Kadın, nerede onlar? Hiçbiri seni yargılamadı mı?” diye sordu. Kadın, “Hiçbiri, Efendim” dedi. İsa, “Ben de seni yargılamıyorum” dedi. “Git, artık bundan sonra günah işleme!”


YORUM: Sabahın erken saatlerinde, İsa tapınakta öğretirken, Ferisiler ve din bilginleri zina yaparken yakalanan kadını İsa’ya getirdiler. Zina, On Buyruk’taki (Mısır’dan Çıkış 20:14) yasaklardan biridir. Eski Antlaşma döneminde cezası ölümdü. Zina; hem yapanı hem aileyi ve çocukları hem de toplumları zedeleyen, hasara uğratan bir günahtır.

Kadına yapılan zina suçlaması doğru muydu, yoksa kadını İsa’yı suçlayacak bir neden bulmak için mi kullanıyorlardı? Yasa’nın Tekrarı 22:22“Eğer bir adam başka birinin karısıyla yatarken yakalanırsa, hem kadınla yatan adam, hem kadın, ikisi de öldürülecek. İsrail’den kötülüğü atacaksınız”diyor. Peki, bu ayete göre, günah işleyen adam neredeydi? Affetmenin ne demek olduğunu bilmeyen Ferisiler ve din bilginlerinin amaçları kötüydü. Amaçları; İsa’nın bir açığını bulup O’na karşı kullanmaktı. Ne hukuki bir yargı ne de kadının cezalandırılmasıyla ilgilenmiyorlardı, asıl ilgilendikleri İsa’ya karşı kullanabilecekleri bir koz bulmak ve O’na inananların güvenini sarsmaktı. İsa ‘Affetmek’ile ilgili öğretileriyle tanınıyordu, buna göre kadını suçlayacak mıydı, yoksa gitmesine izin mi verecekti? Eğer ‘Kadını serbest bırakın!’derse, Yasa’ya karşı gelmiş ve adil davranmamış olacaktı. Musa’nın Yasası’yla çelişkiye düşerse, işleri kolaylaşırdı. Diğer yandan, kadını taşlamalarını isterse, bu kez de hükümete karşı gelmiş olacaktı. Bunu da Roma hükümetine karşı bir koz olarak kullanacaklardı. İsa bir süre sessiz kaldı, fakat bundan tatmin olmayan Yahudiler, cevap vermesi için ısrar ettiler. Bu soruna bir çözüm bulmasını istediler. İsa; Musa’nın Yasası’nın yerine getirilmesini, ancak bunun günahsız kişiler tarafından yapılmasını söyledi. İsa bunu demekle, aslında bütün insanların günahlı olduğunu vurgulamak istedi. Romalılar 3:10“Doğru kimse yok, tek kişi bile yok”diyor. Etrafta toplanmış halkın söyleyecek sözü yoktu ve birer birer orayı terk ettiler. Kadını suçlamaya cesaret edecek bir kişi bile kalmadı. İsa kadını ne yargıladı ne de bağışladı ancak bir daha günah işlememesi konusunda onu uyardı. Ona ‘Mümkünse günah işleme’demedi. Tanrı’nın standardı bellidir ve hiçbir günahı onaylamaz. Acaba bu olaydan sonra bu kadın aynı hayatına devam mı etti, yoksa yeni bir hayata mı başladı?

İsa’nın amacı, o gün, orada bulunan herkesin, bu olayla birlikte kendi günahlarını da görmesini sağlamaktı. Bu öykünün amacı; günahkârı yargılamak değil, günahkârı değişmeye, kurtuluşa ve tövbeye bir çağrıdır.

İsa’nın bu olayda vurgulamak istediği iki konu vardır, ilki; ‘Herkes günahlıdır’, ikincisi; başkasını yargılayanın kendisinin de yargılanacak durumda olmasıdır. Pavlus Romalılar 2:1’de; “Bu nedenle sen, ey başkasını yargılayan insan, kim olursan ol, özrün yoktur. Başkasını yargıladığın konuda kendini mahkûm ediyorsun. Çünkü ey yargılayan sen, aynı şeyleri yapıyorsun”diyor. Romalılar 2:3’de de; “Bu gibi şeyleri yapanları yargılayan, ama aynısını yapan ey insan, Tanrı’nın yargısından kaçabileceğini mi sanıyorsun?”diye soruyor.