1. KRALLAR




ŞUNEMLİ AVİŞAK

1. Krallar 1:1-3Yıllar geçmiş, Kral Davut yaşlanmıştı. Üstünü örtülerle örtmelerine karşın ısınamıyordu. Görevlileri, “Efendimiz kral!” dediler, “Yanında kalıp sana bakacak, koynunda yatıp seni ısıtacak genç bir kız arayalım.” Görevliler bütün İsrail’i aradılar; sonunda Şunemli Avişak adında genç ve güzel bir kız bulup krala getirdiler.


Davut öldükten sonra Hagit oğlu Adoniya, Süleyman'ın annesi Bat-Şeva'nın yanına gitti. 1. Krallar 2:13“Hagit oğlu Adoniya, Süleyman’ın annesi Bat-Şeva’nın yanına gitti.”


1. Krallar 2:17-25Adoniya, “Kral Süleyman seni kırmaz” dedi, “Lütfen ona söyle, Şunemli Avişak’ı bana eş olarak versin.” Bat-Şeva, “Peki, senin için kralla konuşacağım” diye karşılık verdi. Bat-Şeva, Adoniya’nın dileğini iletmek üzere Kral Süleyman’ın yanına gitti. Süleyman annesini karşılamak için ayağa kalkıp önünde eğildikten sonra tahtına oturdu. Annesi için de sağ tarafına bir taht koydurdu. Tahtına oturan annesi, “Senden küçük bir dileğim var, lütfen beni boş çevirme” dedi. Kral, “Söyle anne, seni kırmam” diye karşılık verdi. Bat-Şeva, “Şunemli Avişak ağabeyin Adoniya’ya eş olarak verilsin” dedi. Kral Süleyman, “Neden Şunemli Avişak’ın Adoniya’ya verilmesini istiyorsun?” dedi, “Krallığı da ona vermemi iste bari! Ne de olsa o benim büyüğüm. Üstelik Kâhin Aviyatar’la Seruya oğlu Yoav da ondan yana.” Bu olay üzerine Kral Süleyman RAB’bin adıyla ant içti: “Eğer Adoniya bu dileğini hayatıyla ödemezse, Tanrı bana aynısını, hatta daha kötüsünü yapsın! Beni güçlendirip babam Davut’un tahtına oturtan, verdiği sözü tutup bana bir hanedan kuran, yaşayan RAB’bin adıyla ant içerim ki, Adoniya bugün öldürülecek!” Böylece Kral Süleyman Yehoyada oğlu Benaya’yı Adoniya’yı öldürmekle görevlendirdi. Benaya da gidip Adoniya’yı öldürdü.


YORUM: Güzel bir genç kızdı. Yaşlanan Kral Davut’un son günlerinde ona bakmak ve onu ısıtmak için Şunem’den getirildi. Tuhaf bir olay gibi görünse de o zamanlarda yaşlanan kişilere uygulanan bir tedavi yöntemiydi. Avişak üşüyen Kral Davut’a kendi sıcaklığından verdi. Davut ve Avişak arasında herhangi bir cinsellik olmadı. Daha sonraları Süleyman ve kardeşi Adoniya’nın iktidar kavgasında maşa olarak kullanıldı. Davut ile evli olmadığından oğullarından herhangi biri ile yasal olarak evlenebilirdi fakat Davut’a hizmet etmiş biri olarak bu Avişak için uygun bir durum değildi. Adoniya’nın Avişak ile evlenmek istemesindeki amaç İsrail krallığına karşı tahta geçme ihtimalini güçlendirmekti. Adoniya Davut’un en büyük oğluydu ve kendisini tahtın varisi olarak görüyordu. Süleyman bu isteği tahta geçmek için bir hedef olarak gördüğünden Benaya’dan onu öldürmesini istedi. Adoniya’nın Avişak ile evlenmek istemesi ölümüne neden oldu.


Referans ayetler:

1. Krallar 1:3, 15

1. Krallar 2:17, 21, 22


İKİ FAHİŞE

1. Krallar 3:16-28Bir gün iki fahişe gelip kralın önünde durdu. Kadınlardan biri krala şöyle dedi: “Efendim, bu kadınla ben aynı evde kalıyoruz. Birlikte kaldığımız sırada ben bir çocuk doğurdum. İki gün sonra da o doğurdu. Evde yalnızdık, ikimizden başka kimse yoktu. Bu kadın geceleyin çocuğunun üzerine yattığı için çocuk ölmüş. Gece yarısı, ben kulun uyurken, kalkıp çocuğumu almış, koynuna yatırmış, kendi ölü çocuğunu da benim koynuma koymuş. Sabahleyin oğlumu emzirmek için kalktığımda, onu ölmüş buldum. Ama sabah aydınlığında dikkatle bakınca, onun benim doğurduğum çocuk olmadığını anladım.” Öbür kadın, “Hayır! Yaşayan çocuk benim, ölü olan senin!” diye çıkıştı. Birinci kadın, “Hayır! Ölen çocuk senin, yaşayan çocuk benim!” diye diretti. Kralın önünde böyle tartışıp durdular. Kral, “Biri, ‘Yaşayan çocuk benim, ölü olan senin’ diyor, öbürü, ‘Hayır! Ölen çocuk senin, yaşayan benim’ diyor. O halde bana bir kılıç getirin!” dedi. Kılıç getirilince, kral, “Yaşayan çocuğu ikiye bölüp yarısını birine, yarısını öbürüne verin!” diye buyurdu. Yüreği oğlunun acısıyla sızlayan, çocuğun gerçek annesi krala, “Aman efendim, sakın çocuğu öldürmeyin! Ona verin!” dedi. Öbür kadınsa, “Çocuk ne benim, ne de senin olsun, onu ikiye bölsünler!” dedi. O zaman kral kararını verdi: “Sakın çocuğu öldürmeyin! Birinci kadına verin, çünkü gerçek annesi odur.” Kralın verdiği bu kararı duyan bütün İsrailliler hayranlık içinde kaldı. Herkes adil bir yönetim için Süleyman’ın Tanrı’dan gelen bilgeliğe sahip olduğunu anladı.”


YORUM: Süleyman’ın kral olmasından kısa bir süre sonra aralarında tartışma çıkan iki kadını sorunlarını çözmesi için ona getirdiler. Bu kadınlar aynı evde kalan iki fahişeydi. İkisinin de iki gün arayla çocukları oldu. Çocuklardan biri ölünce ikisi de yaşayan çocuğun kendisine ait olduğunu iddia ettiler. Süleyman çocuğu ikiye böleceğini söyleyince biri kabul etti diğeri ise karşı çıktı. Süleyman yaptığı küçük bir testle iki kadının verecekleri tepkilerden kimin gerçek anne olduğunu anlayacaktı, çünkü gerçek anne için çocuğunun yaşaması her şeyden daha önemliydi.

Çocuğu ölen kadın krala bile yalan söyleyecek kadar ısrarcıydı. Büyük ihtimalle ikisi de çocuklarının babasının kim olduklarını bilmiyorlardı öyle ki gelip de bu olay için tanıklıkta bulunsunlar. Fahişeydiler ve İsrail’in eski dönemlerinde saraya girebildiler çünkü Tanrı her zaman adaletten yanaydı. Tanrı onların ahlaki karakterlerine bakmadan gerçeğin ortaya çıkmasını istedi. Yeni Antlaşma’ya baktığımızda İsa’nın kuyunun başındaki kadınla konuştuğunu görüyoruz. Bu kadın evli olmadığı halde bir erkekle beraber yaşıyordu. İsa onun içinde bulunduğu duruma bakmak yerine onu kurtuluş ile ilgili gerçeği öğrenmeye ihtiyacı olan biri gibi gördü.

İki annenin ağzından çıkan sözler gerçek kimliklerinin ortaya çıkmasına yardım edecekti. Gerçek annenin çocuğuna kavuşup onu tekrar kucağına alırken duyduğu minnettarlığı ve gözyaşlarının nasıl sevince dönüştüğünü hayal edebiliriz.

Kutsal Kitap’ta anlatılan bu olay çok kısa olmasına rağmen Süleyman’ın bilgelikte ne kadar ün yaptığının bir ispatıydı. Bu iki anne olayında aldığı karar Süleyman’ın bilgelikteki ününün İsrail’e yayılmasını sağladı.


Referans ayetlerler:

1. Krallar 3:16-27


TAFAT (Süleyman’ın kızı)

Nafat-Dor bölgesinde Süleyman'ın kızı Tafat, Ben-Avinadav ile evliydi.


Referans ayet:

1. Krallar 4:11



BASEMAT (Süleyman’ın kızı)

Naftali bölgesinde Süleyman'ın kızı Basemat, Ahimaas ile evliydi.


Referans ayet:

1. Krallar 4:15


SÜLEYMAN’IN EŞLERİ

1. Krallar 3:1Süleyman, Mısır Firavunu’nun kızıyla evlendi. Böylece firavunla müttefik oldu. Eşini Davut Kenti’ne götürdü. Kendi sarayı, RAB’bin Tapınağı ve Yeruşalim’in çevre surları tamamlanıncaya kadar orada yaşadılar.


1. Krallar 7:7-8Taht Eyvanı’nı, yani kararların verileceği Yargı Eyvanı’nı da yaptırdı. Bu eyvan da baştan aşağı sedir tahtalarıyla kaplıydı. Eyvanın arkasında öbür avludaki kendi oturacağı saray da aynı biçimde yapılmıştı. Süleyman, karısı olan firavunun kızı için de bu eyvanın benzeri bir saray yaptırdı.


1. Krallar 9:24Firavunun kızı, Davut Kenti’nden Süleyman’ın kendisi için yaptırdığı saraya taşındıktan sonra, Süleyman Millo’yu yaptırdı.


1. Krallar 11:1-4Kral Süleyman firavunun kızının yanısıra Moavlı, Ammonlu, Edomlu, Saydalı ve Hititli birçok yabancı kadın sevdi. Bu kadınlar RAB’bin İsrail halkına, “Ne siz onların arasına girin, ne de onlar sizin aranıza girsinler; çünkü onlar kesinlikle sizi kendi ilahlarının ardınca yürümek üzere saptıracaklardır” dediği uluslardandı. Buna karşın, Süleyman onlara sevgiyle bağlandı. Süleyman’ın kral kızlarından yedi yüz karısı ve üç yüz cariyesi vardı. Karıları onu yolundan saptırdılar. Süleyman yaşlandıkça, karıları onu başka ilahların ardınca yürümek üzere saptırdılar. Böylece Süleyman bütün yüreğini Tanrısı RAB’be adayan babası Davut gibi yaşamadı.

YORUM: Süleyman’ın 700 karısı 300 cariyesi vardı. İlk karısı krallığının ilk yıllarında evlendiği Mısır Firavunu’nun kızıydı. O zamanlar Mısır dünyanın en zengin ve en güçlü ülkesiydi. Öyle bir ülkenin prensesi ile yapılan evlilik büyük bir olay yaratmış olmalıydı. Süleyman bu evlilikle Tanrı’nın İsrailoğulları’na verdiği kurallara karşı gelmiş oldu. Tanrı’nın yasalarına göre İsrailoğulları’nın başka ulustan olanlarla evlenmemeleri gerekiyordu.

Firavun’un kızının Süleyman ile olan evliliği politik bir antlaşma evliliğiydi (1. Krallar 3:1). Mısır firavunu gidip Gezer’i ele geçirmiş ve ateşe vermişti. Orada yaşayan Kenanlıları öldürterek kenti Süleyman ile evlenen kızına vermişti (1. Krallar 9:16).

Karısı, Yeruşalim’den ayrılıp, kendisi için yaptırılan saraya getirildi. Süleyman, İsrailli olmayanların Tanrı’nın Kutsal Sandığı’nın bulunduğu yerde bulunmaması gerektiğine inanıyordu (2. Tarihler 8:11). Süleyman’ın eşleri arasında kendine ait sarayı olan tek kadındı (1. Krallar 7:8). Daha sonraları eşleri Süleyman’ın yüreğini kendi ilahlarına yönelttiler. 1. Krallar 11:2diyor ki; “Bu kadınlar RAB’bin İsrail halkına, ‘Ne siz onların arasına girin, ne de onlar sizin aranıza girsinler; çünkü onlar kesinlikle sizi kendi ilahlarının ardınca yürümek üzere saptıracaklardır’ dediği uluslardandı…”

Kadınların kocaları üzerinde büyük etkileri vardır. Bu etki kocalarını Tanrı’ya yaklaştırabilir ya da tam tersi Tanrı’dan uzaklaştırabilir. Tanrı’nın evlilik için belirlediği kurallar vardır, bu kuralları izlemek insana daima esenlik ve sevinç getirir.


SABA KRALİÇESİ

1. Krallar 10:1-13Saba Kraliçesi, RAB’bin adından ötürü Süleyman’ın artan ününü duyunca, onu çetin sorularla sınamaya geldi. Çeşitli baharat, çok miktarda altın ve değerli taşlarla yüklü büyük bir kervan eşliğinde Yeruşalim’e gelen kraliçe, aklından geçen her şeyi Süleyman’la konuştu. Süleyman onun bütün sorularına karşılık verdi. Kralın ona yanıt bulmakta güçlük çektiği hiçbir konu olmadı. Süleyman’ın bilgeliğini, yaptırdığı sarayı, sofrasının zenginliğini, görevlilerinin oturup kalkışını, hizmetkârlarının özel giysileriyle yaptığı hizmeti, sakilerini ve RAB’bin Tapınağı’nda sunduğu yakmalık sunuları gören Saba Kraliçesi hayranlık içinde kaldı. Krala, “Ülkemdeyken yaptıklarınla ve bilgeliğinle ilgili duyduklarım doğruymuş” dedi, “Ama gelip kendi gözlerimle görünceye dek inanmamıştım. Bunların yarısı bile bana anlatılmadı. Bilgeliğin de, zenginliğin de duyduklarımdan kat kat fazla. Ne mutlu adamlarına! Ne mutlu sana hizmet eden görevlilere! Çünkü sürekli bilgeliğine tanık oluyorlar. Senden hoşnut kalan, seni İsrail tahtına oturtan Tanrın RAB’be övgüler olsun! RAB İsrail’e sonsuz sevgi duyduğundan, adaleti ve doğruluğu sağlaman için seni kral yaptı.” Saba Kraliçesi krala 120 talant altın, çok büyük miktarda baharat ve değerli taşlar armağan etti. Krala o kadar baharat armağan etti ki, bir daha bu kadar çok baharat görülmedi. Bu arada Hiram’ın gemileri Ofir’den altın ve büyük miktarda almug kerestesiyle değerli taşlar getirdiler. Kral, RAB’bin Tapınağı’yla sarayın tırabzanlarını, çalgıcıların lirleriyle çenklerini bu almug kerestesinden yaptırdı. Bugüne dek o kadar almug ağacı ne gelmiş, ne de görülmüştür. Kral Süleyman Saba Kraliçesi’nin her isteğini, her dileğini yerine getirdi. Ayrıca ona gönülden kopan birçok armağan verdi. Bundan sonra kraliçe adamlarıyla birlikte oradan ayrılıp kendi ülkesine döndü.


YORUM: Bu bölümde Saba kraliçesi hakkında az hatta hiçbir bilgi yok. Kraliçe olan yalnız kendisi değildi. O zamanlarda kadınlar her alanda en az erkekler kadar aktifti. Erkeklerle aynı değerlere sahiplerdi. Tarihi kaynaklara baktığımızda İ.Ö. 7. ve 8. yüzyıllarda kraliçe olanların listelerini görebiliriz.

Baharatlarıyla ünlü olan Saba, muhtemelen Arabistan yarımadasında, Yeruşalim’in güneyinde bir yerdi. Süleyman’ın zamanında Saba ve İsrail ticari açıdan bayağı hareketliydi. Saba baharatlar, değerli taşlar ve altın yönünden zengin bir ülkeydi (Hezekiel 27: 22). Belki de ziyaretinin diğer bir sebebi ise bu zengin ülke ile ticaret yapmaktı. Kocasından bahsedilmiyor. Bir ihtimal evli değildi. Evli olsaydı kocası bu yolculuk boyunca onu yalnız bırakmazdı.

Süleyman’ın bilgeliğini ve ülkesinin zenginliğini görmek için çok uzun ve tehlikeli bir yolculuk yaptı. Zor sorularıyla kral Süleyman’ın bilgeliğini ölçtü ve Süleyman’ın her soruya bir cevabı vardı.

Saba Kraliçesinin geçtiği bölümde kraliçeden çok Süleyman hakkında anlatılır. Putperest bir ülkenin yöneticisi olmasına rağmen Tanrı’nın bilgeliği onu çekti ve dünyanın en bilge adamını görmek için kilometrelerce yol kat etti. Saba Kraliçesi Süleyman’ın sahip olduğu her şeyin İsrail’in Tanrısı’ndan geldiğinin bilincindeydi.

Süleyman’a armağanlar getiren yalnız Saba kraliçesi değildi. Birçok kişi çok değerli armağanlar getirmişti. Yeni Antlaşma’da İsa doğduğunda yıldızbilimcilerin İsa’ya değerli armağanlar getirdiğini yazar. İncil’in birçok yerinde içten ve cömert bir şekilde vermek hakkında yazar. Süleyman her zaman Tanrı’nın kendisine verdiği yaşam ve zenginlik için şükretti.


Referans ayetler:

1. Krallar 10:1-13

2. Tarihler 9:1-12

Matta 12:42

Luka 11:31

TAHPENES

1. Krallar 11:19-21Hadat firavunun dostluğunu kazandı. Bunun üzerine firavun, kendi karısı Kraliçe Tahpenes’in kızkardeşini Hadat’la evlendirdi. Tahpenes’in kızkardeşi Hadat’a Genuvat adlı bir oğul doğurdu. Tahpenes çocuğu sarayda firavunun çocuklarıyla birlikte büyüttü. Hadat Davut’la ordu komutanı Yoav’ın ölüm haberini Mısır’da duydu. Firavuna, “İzin ver, kendi ülkeme döneyim” dedi.


SERUA

1. Krallar 11:26Efrayim oymağından Nevat oğlu Seredalı Yarovam Kral Süleyman’a karşı ayaklandı. Yarovam Süleyman’ın görevlilerindendi. Annesi Serua adlı dul bir kadındı.


YAROVAM’IN KARISI

1. Krallar 14:1-18O sıralarda İsrail Kralı Yarovam’ın oğlu Aviya hastalandı. Yarovam, karısına, “Kalk, Yarovam’ın karısı olduğunu anlamamaları için kılığını değiştirip Şilo’ya git” dedi, “Bu halkın kralı olacağımı bana bildiren Peygamber Ahiya orada oturuyor. Ona on ekmek, birkaç çörek, bir tulum bal götür. Çocuğa ne olacağını o sana bildirecektir.” Yarovam’ın karısı denileni yaptı; kalkıp Şilo’ya, Ahiya’nın evine gitti. Ahiya’nın gözleri yaşlılıktan görmez olmuştu. RAB, Ahiya’ya şöyle dedi: “Şimdi Yarovam’ın karısı gelecek. Hastalanan oğlunun durumunu senden soracak. Onu söylediğin gibi yanıtlayacaksın. O geldiğinde kendini sana başka biriymiş gibi gösterecek.” Ahiya, kapıdan içeri giren kadının ayak seslerini duyunca, “Gel, Yarovam’ın karısı!” dedi, “Neden başka kılığa giriyorsun? Sana kötü haberlerim var. Git Yarovam’a de ki, ‘İsrail’in Tanrısı RAB, Ben seni halkın arasından seçip kendi halkıma, İsrailliler’e önder yaptım, diyor, Krallığı Davut’un soyundan alıp sana verdim. Ama sen buyruklarıma uyan, gözümde yalnız doğru olanı yapan ve bütün yüreğiyle yollarımı izleyen kulum Davut’a benzemedin. Senden önce yaşayanların hepsinden çok kötülük yaptın. Beni reddettin; kendine başka ilahlar buldun, dökme putlar yaparak beni öfkelendirdin. Bundan dolayı Yarovam’ın ailesini sıkıntılara sokup İsrail’de onun soyundan gelen genç yaşlı bütün erkekleri öldüreceğim. Yarovam’ın ailesini gübre yakarcasına kökünden kurutacağım. Yarovam’ın ailesinden kentte ölenleri köpekler, kırda ölenleri yırtıcı kuşlar yiyecek. RAB böyle konuştu. Sana gelince, kalk, evine dön. Kente ayak basar basmaz çocuk ölecek. Bütün İsrail halkı ağıt yakıp onu gömecek. Yarovam’ın ailesinden yalnız o gömülecek. Çünkü Yarovam ailesi içinde İsrail’in Tanrısı RAB’bi hoşnut eden nitelikler yalnız onda bulundu. RAB İsrail’e bir kral atayacak. Bu kral aynı gün Yarovam’ın ailesine son verecek. Ne zaman mı? Hemen şimdi. RAB İsrail halkını cezalandıracak. İsrail halkı suda sallanan bir kamışa dönecek. RAB onları atalarına vermiş olduğu bu iyi topraklardan söküp Fırat Irmağı’nın ötelerine dağıtacak. Çünkü Aşera putlarını dikerek RAB’bi öfkelendirdiler. Yarovam’ın işlediği ve İsrail halkını sürüklediği günahlar yüzünden RAB İsrail’i terk edecek.” Yarovam’ın karısı oradan ayrılıp Tirsa’ya döndü. Evinin eşiğine varınca çocuk öldü. Bütün İsrail halkı, RAB’bin kulu Peygamber Ahiya aracılığıyla söylediği söz uyarınca, çocuğu gömüp onun için ağıt yaktı.


YORUM: Yarovam Süleyman’ın adamlarından biriydi, tüm ağır işlerin sorumluluğunu ona vermişti. Bir gün Yarovam Yeruşalim’in dışına çıktı. Yolda peygamber Ahiya ile karşılaştı. Ahiya üzerindeki giysiyi yırtıp on iki parçaya böldü. On parçayı Yarovam’a verip; “On parçayı kendine al” dedi, “Çünkü İsrail’in Tanrısı RAB diyor ki, ‘Ben, Süleyman’ın elinden krallığı alıp on oymağı sana vereceğim. Ama kulum Davut’un ve İsrail oymaklarının yaşadığı kentler arasından seçtiğim Yeruşalim Kenti’nin hatırı için bir oymağı onda bırakacağım”(1. Krallar 11:31-32). Süleyman’ın ölümünden sonra İsrail Krallığı Kuzey ve Güney Krallığı olmak üzere ikiye ayrıldı. Kuzeydeki İsrail Krallığı’nda on oymak vardı ve Yarovam’ın yönetimindeydi. Güneyde ise sadece Yahuda oymağı vardı ve burayı Süleyman’ın oğlu Rehavam yönetiyordu.

Yarovam bölünmüş İsrail’in ilk kralıydı. Halkının kuzeye yani Yeruşalim’e dönerek kutlama günlerinde tapınmalarından ve Yahuda kralına bağlılık göstermelerinden korktuğundan kendilerine ait bir inanç sistemi kurdu. Şehrin iki bölgesine altın buzağılar koyarak tapınma merkezleri oluşturdu. Böylelikle halkı RAB’den uzaklaştırıp putlara tapınmalarını sağlayarak kendi sonunu hazırladı.

Yarovam’ın belli bir süre sonra oğlu hastalandı. Karısını yardım istemesi için Peygamber Ahiya’ya gönderdi. Karısı kılık değiştirerek Ahiya’nın yanına gitti. Kılık değiştirmesinin birkaç sebebi olabilir, ilki; bir peygamberi ziyaret etmek ülkede bulunan putlara ihanetti ve bunu açıkça göstermek istemedi, diğer bir sebep ise; Peygamber Ahiya’nın putperestliğe karşı olduğunu ve kraliçenin kim olduğunu bildiği takdirde iyi şeyler söylemeyeceğini biliyordu ama kraliçe Şilo’ya vardığı zaman yaşlı ve kör olan Peygamber Ahiya Tanrı tarafından önceden uyarıldı. Yarovam’ın karısının kocasının söylediğini yapmaktan başka bir seçeneği yoktu. Ahiya’nın evine gelir gelmez ondan oğlunun iyileşeceğine dair iyi haberler duymak isterken, RAB’bin kocası Yarovam ve krallığı hakkındaki yargısıyla karşılaştı. Ahiya kadına yargılayıcı ve yaralayıcı bir dille konuştu fakat bu sadece ve sadece Yarovam’a karşı söylenmiş sözlerdi. Kadının tek umudu Peygamber Ahiya’dan hasta olan oğlunun şifa alacağına dair olumlu sözler duymaktı ama o evden ayrılırken oğluna neler olacağını biliyordu. Onun ülkesine ayak basması oğlunun sonu olacaktı çünkü Peygamber Ahiya kente ayak basar basmaz oğlunun öleceğini söylemişti. Kutsal Kitap korku, üzüntü ve kaygılarına her ne kadar yer vermese de neler hissetmiş olabileceğini az çok anlayabiliriz.

Sessiz bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. Bölüm boyunca ağzından tek bir kelime bile çıkmıyor.

Tanrı’ya inanan biri miydi? Bilmiyoruz. Şayet inanan biri olsaydı kocasının yaptığı hatalara engel olmaya çalışırdı. Oğlunun ölümünden dolayı kocası Yarovam’ı suçladı mı? Ya da RAB’be karşı yaptıklarından pişman oldular mı? ‘Eve gitmesem, acaba oğlum daha fazla yaşar mı?’diye düşündü mü? Attığı her adım oğlunun ölüme bir adım daha yaklaşmasıydı. Yolculuk boyunca bir anne olarak yaşadığı bu büyük ıstırabı tarif edecek hiçbir kelime yok. Tanrı’nın yargısı evine geldiği halde İsrail’in on oymağını putperestliğe yönelten Yarovam kötü yolundan dönüp alçakgönüllü olmadı.


Referans ayetler:

1. Krallar 14:1-13


AMMONLU NAAMA

1. Krallar 14:21Süleyman oğlu Rehavam Yahuda Kralı olduğunda kırk bir yaşındaydı. RAB’bin adını yerleştirmek için bütün İsrail oymaklarının yaşadığı kentler arasından seçtiği Yeruşalim Kenti’nde on yedi yıl krallık yaptı. Annesi Ammonlu Naama’ydı.


1. Krallar 14:31Rehavam ölüp atalarına kavuşunca, Davut Kenti’nde atalarının yanına gömüldü. Annesi Ammonlu Naama’ydı. Rehavam’ın yerine oğlu Aviyam kral oldu.


SAREFATLI DUL KADIN

1. Krallar 17:9-24Şimdi kalk git, Sayda yakınlarındaki Sarefat Kenti’ne yerleş” dedi, “Orada sana yiyecek sağlaması için dul bir kadına buyruk verdim.” Sarefat’a giden İlyas kentin kapısına varınca, orada dul bir kadının odun topladığını gördü. Kadına: “Bana içmek için biraz su verebilir misin?” dedi. Kadın su getirmeye giderken İlyas yine seslendi: “Lütfen bir parça da ekmek getir.” Kadın, “Senin Tanrın yaşayan RAB’bin adıyla ant içerim, hiç ekmeğim yok” diye karşılık verdi, “Yalnız küpte bir avuç un, çömleğin dibinde de azıcık yağ var. Görüyorsun, bir iki parça odun topluyorum. Götürüp oğlumla kendim için bir şeyler hazırlayacağım. Belki de son yemeğimiz olacak, ölüp gideceğiz.” İlyas kadına, “Korkma, git yiyeceğini hazırla” dedi, “Yalnız önce bana küçük bir pide yapıp getir. Sonra oğlunla kendin için yaparsın. İsrail’in Tanrısı RAB diyor ki, ‘Toprağa yağmur düşünceye dek küpten un, çömlekten yağ eksilmeyecek.’” Kadın gidip İlyas’ın söylediklerini yaptı. Hep birlikte günlerce yiyip içtiler. RAB’bin İlyas aracılığıyla söylediği söz uyarınca, küpten un, çömlekten yağ eksilmedi. Bir süre sonra ev sahibi dul kadının oğlu gittikçe ağırlaşan kötü bir hastalığa yakalandı, sonunda öldü. Kadın İlyas’a, “Ey Tanrı adamı, alıp veremediğimiz nedir?” dedi, “Günahlarımı Tanrı’ya anımsatıp oğlumun ölümüne neden olmak için mi buraya geldin?” İlyas, “Oğlunu bana ver” diyerek çocuğu kadının kucağından aldı, kaldığı yukarı odaya çıkardı ve yatağına yatırdı. Sonra RAB’be şöyle yalvardı: “Ya RAB Tanrım, neden yanında kaldığım dul kadının oğlunu öldürerek ona bu kötülüğü yaptın?” İlyas üç kez çocuğun üzerine kapanıp RAB’be şöyle dua etti: “Ya RAB Tanrım, bu çocuğa yeniden can ver.” RAB İlyas’ın yalvarışını duydu. Çocuk dirilip yeniden yaşama döndü. İlyas çocuğu yukarı odadan indirip annesine verirken, “İşte oğlun yaşıyor!” dedi. Bunun üzerine kadın, “Şimdi anladım ki, sen Tanrı adamısın ve söylediğin söz gerçekten RAB’bin sözüdür” dedi.


YORUM: Bu olaylar Ahav ve İzebel’in İsrail’i yönettiği bir dönemde geçiyor. Sadece putlara tapınmakla kalmayıp, aynı zamanda İzebel ülkedeki tüm peygamberlerin öldürülmesini de buyurmuştu. Halkın bu büyük günahı yüzünden ülkeye üç yıl altı ay yağmur yağmadı ve şiddetli bir kıtlık oldu. Tanrı İlyas’a Sarefat’a gitmesini söylediğinde ihtiyaçlarını karşılayacak birini karşısına çıkaracağını biliyordu, daha da önemlisi İlyas’a çok fazla ihtiyacı olan dul ve fakir biri vardı. Bu kadın Sarefatlı’ydı, yani Tanrı’nın seçilmiş halkından biri değildi. Sarefat bugünkü Lübnan bölgesine yakın bir yerdeydi. Tanrı bu kadının ihtiyaç içinde olduğunun farkındaydı ve bu kadını önemsedi. İhtiyaçlarını karşılaması için İlyas’ı gönderdi. İlyas geldiğinde yiyecek bir şeyleri kalmamıştı. İlyas’ı tanımıyordu, yeteri kadar yiyeceği olmamasına rağmen İlyas’ın sözüne güvenecek kadar imanı vardı ve ona yiyecek bir şeyler hazırlayıp onu doyurdu. En kötü ve zor durumlarda bile Tanrı’ya itaat edecek bir yüreğe sahipti. Kendinde olanın hepsini verdi. Luka 21:1-4diyor ki; “İsa başını kaldırdı ve bağış toplanan yerde bağışlarını bırakan zenginleri gördü. Yoksul bir dul kadının oraya iki bakır para attığını görünce, ‘Size gerçeği söyleyeyim’ dedi, ‘Bu yoksul dul kadın herkesten daha çok verdi. Çünkü bunların hepsi kutuya, zenginliklerinden artanı attılar. Bu kadın ise yoksulluğuna karşın, geçinmek için elinde ne varsa hepsini verdi.’”Sarefatlı bu dul kadın da İsa’nın bahsettiği bu yoksul dul kadın gibi fakirliğine karşın cömert biriydi. Bazılarımız fakir ve dul olan kadından kalan son yiyeceğini isteyen İlyas’ı tenkit edebiliriz ama burada dikkat etmemiz gereken önemli bir nokta var. Tanrı bizden zor olanı ister ve itaat ettiğimizde ise bizi bereketler. Dul kadın bu olay aracılığıyla yüreğinde Tanrı’ya öncelik verdiğini gösterdi.

Bir süre sonra dul kadının oğlu hastalanıp öldü. Çılgına dönmüş bir halde İlyas’ın yanına giden kadın ağlayarak; “Günahlarımı Tanrı’ya anımsatıp oğlumun ölümüne neden olmak için mi buraya geldin?”diye söylendi (1. Krallar 17:18). Kadın İlyas’ın yanına gelmesi ile Tanrı’nın dikkatini kendi üzerine çektiğini, Tanrı’nın günahlarını anımsayıp onu cezalandırmak için oğlunu öldürdüğünü düşündü.

İlyas kadının ölen oğlunu alıp odasına götürdü ve hararetli bir şekilde dua etti. Duanın ardından çocuk yeniden hayata döndü. Bu, dul kadının ikinci sınanmasıydı. İlki; yeterince yiyeceği olmamasına rağmen İlyas’a yiyecek bir şeyler hazırlaması, ikincisi ise; oğlunun ölüp tekrar dirilmesi.

İsa havrada Kendisine inanmayan ve O’nu dinleyenlere (Luka 4:26-27) Sarefatlı dul kadın hakkında anlattı. İlyas’ın zamanında birçok dul kadın olmasına rağmen Tanrı onu putperest bir kadına gönderdi. Tanrı her ulustan kaybolmuş halkı ayırt etmeksizin önemser ve herkese merhamet eder ve onlara Kendini tanıtır.

Fakir ve dul bir kadın olmasına rağmen hem cesaretini hem de olgunlaşan imanını gösterdi.

İlyas’ın ölen oğlunu diriltme mucizesi dul kadının hayatında iki şey yaptı; birincisi; İlyas’ın Tanrı Sözü’nü ona anlatması dul kadının Tanrı’ya olan inancını güçlendirdi, ikincisi ise, Kendisine inananlara karşı merhameti ve lütfu bol zengin bir Tanrı olduğunu öğrendi.

Tanrı inanmayanları bile peygamberleri korumak için kullanabilir.

İlyas ile tanışması ve aralarındaki bu sosyal ilişki dul kadını İsrail’in Tanrısı’na inanmaya yöneltti. Bu, diğer inançtan olan insanlarla sosyal ilişki (evlilik hariç) içinde olmak için önemli bir sebeptir.

Kendisi ve oğlu açlık çekerken, kalan son yiyeceğini İlyas için hazırlaması itaat etmenin zor olduğu bir zamanda gösterilen büyük bir itaatti.


Referans ayetler:

1. Krallar 17:9-24

Luka 4:25-26

İZEBEL

1. Krallar 16:29-31Yahuda Kralı Asa’nın krallığının otuz sekizinci yılında Omri oğlu Ahav İsrail Kralı oldu ve Samiriye’de yirmi iki yıl krallık yaptı. RAB’bin gözünde kötü olanı yapan Omri oğlu Ahav, kendisinden önceki bütün krallardan daha çok kötülük yaptı. Nevat oğlu Yarovam’ın günahlarını izlemek yetmezmiş gibi, bir de Sayda Kralı Etbaal’ın kızı İzebel’le evlendi. Gidip Baal’a hizmet ederek ona taptı.


1. Krallar 18:4İzebel RAB’bin peygamberlerini öldürdüğünde, Ovadya yüz peygamberi yanına alıp ellişer ellişer mağaralara gizlemiş ve yiyecek, içecek gereksinimlerini karşılamıştı.


1. Krallar 18:40İlyas, “Baal’ın peygamberlerini yakalayın, hiçbirini kaçırmayın” diye onlara buyruk verdi. Peygamberler yakalandı, İlyas onları Kişon Vadisi’ne götürüp orada öldürdü.


1. Krallar 19:1-3Ahav, İlyas’ın bütün yaptıklarını, peygamberleri nasıl kılıçtan geçirdiğini İzebel’e anlattı. İzebel, İlyas’a, “Yarın bu saate kadar senin peygamberlere yaptığını ben de sana yapmazsam, ilahlar bana aynısını, hatta daha kötüsünü yapsın” diye haber gönderdi. İlyas can korkusuyla Yahuda’nın Beer-Şeva Kenti’ne kaçıp uşağını orada bıraktı.


1. Krallar 21:1-19Yizreel’de Samiriye Kralı Ahav’ın sarayının yanında Yizreelli Navot’un bir bağı vardı. Bir gün Ahav, Navot’a şunu önerdi: “Bağını bana ver. Sarayıma yakın olduğu için orayı sebze bahçesi olarak kullanmak istiyorum. Karşılığında ben de sana daha iyi bir bağ vereyim, ya da istersen değerini gümüş olarak ödeyeyim.” Ama Navot, “Atalarımın bana bıraktığı mirası sana vermekten RAB beni esirgesin” diye karşılık verdi. “Atalarımın bana bıraktığı mirası sana vermem” diyen Yizreelli Navot’un bu sözlerine sıkılıp öfkelenen Ahav sarayına döndü. Asık bir yüzle yatağına uzanıp hiçbir şey yemedi. Karısı İzebel yanına gelip, “Neden bu kadar sıkılıyorsun? Neden yemek yemiyorsun?” diye sordu. Ahav karısına şöyle karşılık verdi: “Yizreelli Navot’a, ‘Sen bağını gümüş karşılığında bana sat, istersen ben de onun yerine sana başka bir bağ vereyim’ dedim. Ama o, ‘Hayır, bağımı sana vermem’ dedi.” İzebel, “Sen İsrail’e böyle mi krallık yapıyorsun?” dedi, “Kalk, yemeğini ye, keyfini bozma. Yizreelli Navot’un bağını sana ben vereceğim.” İzebel Ahav’ın mührünü kullanarak onun adına mektuplar yazdı, Navot’un yaşadığı kentin ileri gelenleriyle soylularına gönderdi. Mektuplarda şunları yazdı: “Oruç ilan edip Navot’u halkın önüne oturtun. Karşısına da, ‘Navot Tanrı’ya ve krala sövdü’ diyen iki yalancı tanık koyun. Sonra onu dışarı çıkarıp taşlayarak öldürün.” Navot’un yaşadığı kentin ileri gelenleriyle soyluları İzebel’in gönderdiği mektuplarda yazdıklarını uyguladılar. Oruç ilan edip Navot’u halkın önüne oturttular. Sonra iki kötü adam gelip Navot’un karşısına oturdu ve halkın önünde: “Navot, Tanrı’ya ve krala sövdü” diyerek yalan yere tanıklık etti. Bunun üzerine onu kentin dışına çıkardılar ve taşlayarak öldürdüler. Sonra İzebel’e, “Navot taşlanarak öldürüldü” diye haber gönderdiler. İzebel, Navot’un taşlanıp öldürüldüğünü duyar duymaz, Ahav’a, “Kalk, Yizreelli Navot’un sana gümüş karşılığında satmak istemediği bağını sahiplen” dedi, “Çünkü o artık yaşamıyor, öldü.” Ahav, Yizreelli Navot’un öldüğünü duyunca, onun bağını almaya gitti. O zaman RAB, Tişbeli İlyas’a şöyle dedi: “Kalk, Samiriyeli İsrail Kralı Ahav’ı karşılamaya git. Şu anda Navot’un bağındadır. Orayı almaya gitti. Ona de ki, RAB şöyle diyor: ‘Hem adamı öldürdün, hem de bağını aldın, değil mi? Navot’un kanını köpekler nerede yaladıysa, senin kanını da orada yalayacak.’”


1. Krallar 21:22-23‘Beni öfkelendirip İsrail’i günaha sürüklediğin için senin ailen de Nevat oğlu Yarovam’ın ve Ahiya oğlu Baaşa’nın ailelerinin akıbetine uğrayacak.’ RAB İzebel için de, ‘İzebel’i Yizreel Kenti’nin surları dibinde köpekler yiyecek’ diyor.


1. Krallar 21:25-29Ahav kadar, RAB’bin gözünde kötü olanı yaparak kendini satan hiç kimse olmadı. Karısı İzebel onu her konuda kışkırtıyordu. Ahav RAB’bin İsrail halkının önünden kovduğu Amorlular’ın her yaptığına uyarak putların ardınca yürüdü ve iğrenç işler yaptı. Ahav bu sözleri dinledikten sonra, giysilerini yırttı, çula sarınıp oruç tutmaya başladı. Çul içinde yatıp kalkarak, alçakgönüllü bir yol tuttu. RAB, Tişbeli İlyas’a şöyle dedi: “Ahav’ın önümde ne denli alçakgönüllü davrandığını gördün mü? Bu alçakgönüllülüğünden ötürü yaşamı boyunca ben de onu sıkıntıya sokmayacağım. Ama oğlunun zamanında ailesine sıkıntı vereceğim.”


2. Krallar 9:1-10Peygamber Elişa, peygamberler topluluğundan bir adam çağırıp, “Kemerini kuşan, bu yağ kabını alıp Ramot-Gilat’a git” dedi, “Oraya varınca Nimşi oğlu, Yehoşafat oğlu Yehu’yu ara. Onu kardeşlerinin arasından alıp başka bir odaya götür. Zeytinyağını başına dök ve ona RAB şöyle diyor de: ‘Seni İsrail Kralı olarak meshettim.’ Sonra kapıyı aç ve koş, oyalanma!” Böylece peygamberin uşağı Ramot-Gilat’a gitti. Oraya vardığında ordu komutanlarının bir arada oturduklarını gördü. “Komutanım, sana bir haberim var” dedi. Yehu, “Hangimize söylüyorsun?” diye sordu. Uşak, “Sana, efendim” diye yanıtladı. Yehu kalkıp eve girdi. Uşak yağı Yehu’nun başına döküp ona şöyle dedi: “İsrail’in Tanrısı RAB diyor ki, ‘Seni halkım İsrail’in kralı olarak meshettim. Efendin Ahav’ın ailesini öldüreceksin. Bana hizmet eden peygamberlerin ve bütün kullarımın dökülen kanının öcünü İzebel’den alacağım. Ahav’ın bütün soyu ortadan kalkacak. İsrail’de genç yaşlı Ahav’ın soyundan gelen bütün erkeklerin kökünü kurutacağım. Nevat oğlu Yarovam’la Ahiya oğlu Baaşa’nın ailelerine ne yaptımsa, Ahav’ın ailesine de aynısını yapacağım. Yizreel topraklarında İzebel’in ölüsünü köpekler yiyecek ve onu gömen olmayacak.’ ” Uşak bunları söyledikten sonra kapıyı açıp kaçtı.


2. Krallar 9:30-37Sonra Yehu Yizreel’e gitti. İzebel bunu duyunca, gözlerine sürme çekti, saçlarını tarayıp pencereden dışarıyı gözlemeye başladı. Yehu kentin kapısından içeri girince, İzebel, “Ey efendisini öldüren Zimri, barış için mi geldin?” diye seslendi. Yehu pencereye doğru bakıp, “Kim benden yana?” diye bağırdı. İki üç görevli yukarıdan ona baktı. Yehu, “Atın onu aşağı!” dedi. Görevliler İzebel’i aşağıya attılar. Kanı surların ve bedenini çiğneyen atların üzerine sıçradı. Yehu içeri girip yedi, içti. Sonra, “O lanet olası kadını alıp gömün, ne de olsa bir kral kızıdır” dedi. Ama İzebel’i gömmeye giden adamlar başından, ayaklarından, ellerinden başka bir şey bulamadılar. Geri dönüp durumu Yehu’ya bildirdiler. Yehu onlara şöyle dedi: “Kulu Tişbeli İlyas aracılığıyla konuşan RAB’bin sözü yerine geldi. RAB, ‘Yizreel topraklarında İzebel’in ölüsünü köpekler yiyecek’ demişti. ‘İzebel’in leşi Yizreel topraklarına gübre olacak ve kimse, bu İzebel’dir, diyemeyecek.’


YORUM: İzebel hakkında yazılanları üç ana bölüme ayırabiliriz:


1 - Baal’a inananlar ve İsrail’in Tanrısı Yahve’ye inanlar arasındaki çatışma.

2 - Ahav’ın Navot’un tarlasını İzebel’in yaptığı hile ile satın alması.

3 - Ahav, İzebel ve ailesinin kötü sonu.


Davut öleli yüzyıldan fazla olmuştu. Davut’un oğlu Süleyman tarafından daha da güçlendirilip zenginleşen krallık iki parçaya bölünmüştü. Güney Krallığı Yahuda, Davut’un soyundan gelenler tarafından yönetilirken Kuzey Krallığı, yani İsrail kötü krallar tarafından yönetiliyordu. Bu kötü krallardan biri de Ahav’dı.

İzebel Sayda Kralı’nın kızı, Samiriye Kralı Ahav’ın karısı hem de bir kral annesiydi. Bir kral kızı, bir kral karısı ve bir kral annesi olmasına rağmen hiçbir zaman ne iyi bir anne, ne iyi bir eş, ne de iyi bir yönetici oldu. Bu kadın Baal’a tapınıyordu. Ailesi tarafından putperest olarak yetiştirilmişti, fanatik denecek kadar putperestti. Ahav ile olan evliliğinin sonucu olarak Ahav’ın da tıpkı kendisi gibi Baal’a tapınmasına ve Baal’ı İsrail’in tanrısı yapmasına neden oldu. İstediği her şeyi yaptırabileceği, her güce ve her imkâna sahip bir kocası vardı.

RAB’bin peygamberlerinin öldürülmelerine ön ayak oldu.

Kocasına hükmedebilen hatta krallığı bile yönlendirebilen güçlü karakter yapısına sahipti. Özellikle en göze çarpan özelliği, İzebel’in yetenekli bir ülke yöneticisi olan kocası Ahav üzerinde hâkimiyet kurmasıydı. Ahav bağını almak istediği Navot’tan olumsuz yanıt alınca İzebel araya girdi ve kocasının mührünü kullanarak hile ile Navot’u öldürtüp bağını elinden aldı. Ahav bu duruma engel olmadı. Bu yaptıkları RAB’bi çok öfkelendirdi. Buna karşılık daha sonra İlyas’ın peygamberlikte bulunduğu gibi yetmiş oğlu da öldürüldü (2. Krallar 10:7).

Ahav’a bir tapınak, bir sunak, bir de tahta bir put yaptırarak İsrail’de Baal’a tapınanların sayısını yükseltti.

İzebel’in Tanrı’ya olan kini Peygamber İlyas’ın düşmanı olmasına neden oldu. İlyas, Baal’ın peygamberlerini öldürdüğünde Ahav sessiz kalırken, İzebel hemen tepki gösterip İlyas’ı öldürmekle tehdit etti. Peygamberleri yok etmeye çalışırken, aslında Tanrı’yla savaşıyordu. Bu savaşın sonunda Tanrı’nın galip geleceğini hesaba katmamıştı. İsrail’de kanlı bir tarihin yazılmasına neden oldu.

Tanrı’ya bağlanmaktansa, kendini kötülük yapmaya adadı. Sahip olduğu yetkisini ve tüm olanaklarını insanlara yardım etmek yerine onlara kötülük yapmak için kullandı. İsrail’e getirdiği putperestlik inancı, halkın On Buyruğun ilk iki buyruğundan sapmasına neden oldu. Yasanın Tekrarı 5:7-8’de RAB; “Benden başka tanrın olmayacak… Put yapmayacaksın”demişti.

İzebel’in karakteristik özelliklerini kızı Atalya’da da görebiliriz. Bu gibi insanlar asla başkalarının düşüncesine önem vermezler. Kendilerinin her zaman doğru, diğerlerinin hep yanlış olduğunu düşünürler. Her şeyin kendi istedikleri gibi olmasını isterler ve kendi çıkarları hep ön plandadır. Bu gibi insanlar çevresindekileri daima duygusal yıkıma uğratırlar.

Bir kadının görevi eşini günaha itmek değil, Tanrı’ya yöneltmektir.

Korkunç ölümü yaptığı kötülüklerin ve yanlış yolda olmasının bir sonucuydu.


Referans ayetler:

1. Krallar 16:31, 18:4, 19

1. Krallar 19:1,2 21:1-25

2. Krallar 9:7, 10, 22, 30, 37

2. Krallar 10:13

Vahiy 2:20