Mısır Kralı, İsrailoğulları’nın ülkelerinde çoğaldığını görünce büyük bir kaygıya kapıldı. Onları köle olarak her türlü zor işlerde çalıştırıp yaşamı onlara zehir etti. Fakat bütün bu baskılara rağmen İsrailoğulları’nın çoğalmalarını engelleyemedi.
Mısır’dan Çıkış 1:15-21Mısır Kralı, Şifra ve Pua adındaki İbrani ebelere şöyle dedi: “İbrani kadınlarını doğum sandalyesinde doğurturken iyi bakın; çocuk erkekse öldürün, kızsa dokunmayın.” Ama ebeler Tanrı’dan korkan kimselerdi, Mısır Kralı’nın buyruğuna uymayarak erkek çocukları sağ bıraktılar. Bunun üzerine Mısır Kralı ebeleri çağırtıp, “Niçin yaptınız bunu?” diye sordu, “Neden erkek çocukları sağ bıraktınız?” Ebeler, “İbrani kadınlar Mısırlı kadınlara benzemiyor” diye yanıtladılar, “Çok güçlüler. Daha ebe gelmeden doğuruyorlar.” Tanrı ebelere iyilik etti. Halk çoğaldıkça çoğaldı. Ebeler kendisinden korktukları için Tanrı onları ev bark sahibi yaptı.
YORUM: Bu olay olduğunda Yusuf ve o kuşak ölmüş aradan uzun yıllar geçmişti. Zamanla Yusuf’u tanımayan bir kral tahta çıktı. İbraniler’in sayıca Mısırlılar’dan fazla ve güçlü olması onu korkuttu ve çoğalmalarını engellemek istedi. Onları köleleştirip zor işlerde çalıştırdılar. Bu zor şartlara rağmen İbraniler sayıca daha da çok çoğaldılar. Firavun İsrail halkının doğan erkek çocuklarının görevlendirdiği ebeler tarafından öldürülmesini buyurdu. Bu ebeler İbrani’ydiler. Büyük ihtimalle baş ebeydiler, ülkedeki doğum üzerinde yetkili kişiler olmalıydılar ki firavun onlara bu görevi verdi. Firavun ebelerden doğan her İbrani erkek bebeğin öldürülmesini isteyince onlar belli etmeseler de bu sorumluluğu üzerlerine almak istemediler.
Mısırdan Çıkış 1:17“Ama ebeler Tanrı’dan korkan kimselerdi, Mısır Kralı’nın buyruğuna uymayarak erkek çocukları sağ bıraktılar.”Bu ve bunun gibi ayetler onların ne kadar cesur davrandıklarını gösterir. Erkek bebekleri sağ bıraktıkları açığa çıktığı an öldürüleceklerinin farkındaydılar. Yine de Firavun yerine Tanrı’nın sözüne uydular ve ona itaat ettiler. Çünkü ikisi de Tanrı’dan korkan insanlardı ve Kral’ın onlardan yapmalarını istediği şeyin Tanrı’yı hoşnut etmediğini biliyorlardı. Bu nedenle, Musa İsrail halkını özgürlüğe kavuşturmak için gelmeden yaklaşık 80 yıl önce Tanrı’nın halkını korumakta oynadıkları rolden dolayı RAB tarafından büyük ödülle mükâfatlandırıldılar.
Bu durum onlar için bir dönüm noktasıydı. Sorunlarına akıllıca bir çözüm yolu buldular, Firavun’a İbrani kadınların güçlü olduğunu, ebeler gelmeden doğurduklarını söylediler. Mısır Kralı onların dediklerine inandı, buyruğuna uymadıkları halde onları cezalandırmadı. İsrailliler’i yok etmek için başka bir çözüm yolu buldu ve doğan bütün İbrani erkek çocuklarının nehre atılmasını buyurdu (Mısır’dan Çıkış 1:22).
Bu olayla ilgili görevlendirilen yalnız Şifra ve Pua değildi muhtemelen başka ebeler de vardı. Çölde Sayım 1:45-46“İsrail’de savaşabilecek durumda yirmi ve daha yukarı yaştakilerin tümü bağlı oldukları aileye göre sayıldılar. Sayılanların toplamı 603.550 kişiydi”diyor, bunların çoğu bu ebelerin kurtardığı bebekler ve onlardan gelen nesildi. Bu ebeler firavunun emrini yerine getirmeyip bu kadar insanın hayatını kurtardılar. Nasıl plan yaptıklarını bilmiyoruz ama birçok İbrani erkek bebeği kurtarıp sakladılar. Bütün bunları Firavun’dan habersiz yaptılar. Bu kurtulan bebeklerden yalnızca birinin adı geçer, bu küçük bebek daha sonra İsrail halkını kölelikten kurtaracak olan Musa’ydı.
Bu ebeler Tanrı’ya karşı sorumluluklarının farkındaydılar. Tanrı’ya itaat etmeyi seçtiler. Bu itaatin sonucunda RAB onları ev bark sahibi yaparak ödüllendirdi.
İbraniler Mısır’dan çıktıklarında erkeklerin sayısı altı yüz bin kadardı (Mısır’dan Çıkış 12:37). Bebekleri firavundan saklamak büyük bir organize gerektirir, ebeler bunu başarıyla yaptılar. Tanrı’nın planının birer parçası oldular. Yalnızca altı ayette isimleri geçmesine rağmen İsrail ulusunun kurtuluşuna ön ayak oldular.
Referans ayetler:
Mısırdan Çıkış 1:15-20
Kendi oymağı Levili Amram’la evlendi. Mısır’dan Çıkış 2:1Levili bir adam kendi oymağından bir kızla evlendi.
Amram’a Miryam ve Harun’u doğurdu. Tekrar hamile kalıp bir erkek çocuk daha doğurdu. Mısır’dan Çıkış 2:2“Kadın gebe kaldı ve bir erkek çocuk doğurdu. Güzel bir çocuk olduğunu görünce, onu üç ay gizledi.”Çünkü o dönemin Mısır kralı İsrailoğulları’nın çoğalmalarından kaygı duyuyordu. Bu nedenle doğan her İbrani erkek çocuğun öldürülmesini emretmişti. Yokevet çocuğu daha fazla saklayamayacağını anlayınca hasırdan bir sepeti katran ve ziftle sıvadı. Çocuğu oraya koyup Nil ırmağına bıraktı. Kızı Miryam’ı da bebeği gözetmesi ve bir zarar gelmemesi için sepetin ardı sıra gönderdi. O sırada firavunun kızı yıkanmak için hizmetçileriyle birlikte ırmaktaydılar. Sepeti fark edip açtıklarında içindeki bebeği gördüler. Firavunun kızı bebeğe acıyarak “Bu bir İbrani çocuğu”(Mısır’dan Çıkış 2:6), diyerek onu evlat edindi. Bütün bu olanları gizlice izleyen bebeğin ablası firavunun kızının yanına gelip “Gidip bir İbrani sütnine çağırayım mı?” diye sordu, “Senin için bebeği emzirsin”(Mısır’dan Çıkış 2:7). “Firavunun kızı, ‘Olur’ diye yanıtladı”(Mısır’dan Çıkış 2:8). “…Kız gidip bebeğin annesini çağırdı. Firavunun kızı kadına, ‘Bu bebeği al, benim için emzir, ücretin neyse veririm’ dedi. Kadın bebeği alıp emzirdi. Çocuk büyüyünce, onu geri getirdi. Firavunun kızı çocuğu evlat edindi. ‘Onu sudan çıkardım’ diyerek adını Musa koydu”(Mısır’dan Çıkış 2:8-10). Musa; ‘Çıkarmak’anlamına geliyor.
YORUM: Yokevet Eski Antlaşma’nın ana karakterlerinden biri olan Musa’nın annesiydi. Miryam ve daha sonraları kâhin soyu olarak geçen Harun’un da annesiydi. Mısır’da doğdu.
Yokevet İbrani’ydi ve Levili soyundan geliyor. Levi oğlu Kehat’ın büyük oğlu Amram’la evlendi (Çölde Sayım 3:17-19). Mısır’dan Çıkış 6:20’deki ayete göre Yokevet Amram’ın halasıydı. O zamanlar henüz yakın akraba ile evlilik hakkında herhangi bir yasa yoktu. Levililer 18:6’da Tanrı; “Hiçbiriniz cinsel ilişkide bulunmak için yakın akrabasına yaklaşmayacak”diye buyurdu.
Yusuf’un ölümünden sonra aradan geçen yıllarda İsrailoğulları’nın Mısır’daki konumlarında radikal değişiklikler oldu. İsrailliler Mısır’da sayı olarak çoğalınca Kral bunu bir tehdit olarak gördü. İbraniler’in ona karşı başkaldırmalarından ya da düşmanlarıyla bir olup Mısırlılar’a saldırmalarından korktuğu için kendince bir önlem almak istedi. Bu nedenle İsrail nüfusunu kontrol altında tutmak için doğan kız çocuklarının sağ bırakılmasını erkek çocuklarının ise öldürülmesini buyurdu. İsrailliler bu zor dönemdeyken Musa doğdu. Kralın bu buyruğuna bazıları itaat etmedi, başta ebeler bir bahane ile bunu kabul etmediler, Kral’ın kendi kızı bile bunu bile bile İbrani bir bebeği evlatlık edindi.
Yokevet’in en göze çarpan özelliği Tanrı’ya güvenmesiydi. RAB’be karşı inancı ve güveni çok güçlüydü. Erkek çocukların öldürülmesini emreden bir hükümet zamanında yaşamanın zorluklarını gördü ama imanı sayesinde kralın emrinden korkmayıp oğlunu üç ay gizledi. Daha fazla gizleyemeyeceğini anladığında ise çocuğu sepet içinde nehrin sularına bıraktı. Mısır halkı Nil Nehri’nin özel bir gücü olduğuna inanırlardı. Nil, Mısır için hayat demekti. Musa’yı saklayıp sepetin içinde sulara bıraktığında Yokevet’in tek amacının oğlunun bir gün, bir saat, hatta belki de bir dakika bile olsa yaşamasını sağlamaktı. Oğlunu insanların eline bırakmaktansa RAB’bin ellerine bıraktı. RAB küçük bebeği güvende olabileceği yere doğru yönlendirdi. Tabii bu olaylar gerçekleşirken Tanrı’nın planının onun ve oğlunun hayatında nasıl işleyeceğini bilmiyordu. İlerde Tanrı’nın seçtiği büyük bir lider olacağını, İbrani halkını Mısır’daki kölelikten kurtaracağını da bilmiyordu. Tanrı’ya güvenmesi İbrani halkının büyük hayallerinin gerçekleşmesini sağladı.
Yokevet bebeği sepetin içinde suya bıraktıktan ne zaman sonra bulunduğunu bilmiyoruz. Firavun’un kızının orada olması Tanrı’nın bir planıydı. Firavunun kızı bilmeden çocuğun gerçek annesini Musa için sütnine yaptı. Mısır’da yüksek sınıfta olan insanlar arasında çocuklarını sütninelerine baktırmak yaygındı. O yıllarda çocukları beş veya altı yıldan önce sütten kesmezlerdi. Musa bu yılları firavunun kızından çok kendi annesiyle geçirdi. Bu yıllarda Yokevet mümkün olduğunca Musa’ya kendi kimliği, İbrani halkı ve İsrail’in Tanrısı hakkında bilgiler verdi. Her anne gibi o da çocuklarını çok severdi, onları korumak için elinden gelen her şeyi yaptı. Küçük erkek bebeklerinin öldürülmesinin emredildiği bir zamanda bebeğini korumak için bütün tehlikeleri göze aldı. Bebeği sepetin içinde suya bırakırken kızı Miryam’a büyük bir görev verdi, sepet nehirde sürüklenirken onu takip etmesini istedi. Miryam’ın annesine ve küçük kardeşine karşı sorumluluğunu yerine getirmesi Yokevet’i hoşnut etti.
Musa’nın hayatında beş kadının etkisini görebiliriz. Bunlar; üç ay boyunca gizlice kendisine bakmış olan annesi Yokevet, sepeti gözeten kız kardeşi Miryam, iyi bir eğitim almasını sağlayan ve yetiştiren Firavun’un kızı ve kendini Tanrı’nın öfkesinden kurtaran karısı Sippora.
Tüm bu yaşananlar Yokevet’in şüphe duymadan Tanrı’ya güvenmesini sağladı. Yokevet’in planı yalnızca Musa’nın değil, İsrail halkının da Mısır’ın köleliğinden kurtulmasını sağladı.
Musa bir Mısırlıyı öldürdü. Firavunun kendisini öldürmek istediğini anlayınca da Midyan’a kaçıp uzun yıllar orada kaldı. Musa kaçtığında büyük ihtimalle Yokevet yaşıyordu ama Tanrı’nın Musa hakkındaki mükemmel planlarından habersizdi. Oğlu Harun İsrailoğulları’na yaklaşık kırk yıl kâhinlik yaptı. Yokevet, ebeler Pua ve Şifra gibi Tanrı’dan korkan biriydi. Kayda değer en büyük özelliği Kutsal Kitap boyunca hâkim bir rol oynayan Musa’yı en iyi şekilde yetiştirmesiydi. Oğlunu büyütürken ona Tanrı’yı sevmesini ve halkı İsrailliler’e sadık kalmasını öğretti. Hayatıyla ebeveynlere şu dersi öğretir; Tanrı’nın çocuklarımızın hayatlarında da çalıştığına inanmamız gerekir. Çocuklarını en iyi şekilde yetiştirerek günümüz kadınlarına iyi bir örnek sergiliyor.
Referans ayetler:
Mısır’dan Çıkış 2:1-10; 6:18, 20
Çölde Sayım 26:59
İbraniler 11:23
Mısır’dan Çıkış 2:5-10O sırada firavunun kızı yıkanmak için ırmağa indi. Hizmetçileri ırmak kıyısında yürüyorlardı. Sazların arasındaki sepeti görünce, firavunun kızı onu getirmesi için hizmetçisini gönderdi. Sepeti açınca ağlayan çocuğu gördü. Ona acıyarak, “Bu bir İbrani çocuğu” dedi. Çocuğun ablası firavunun kızına, “Gidip bir İbrani sütnine çağırayım mı?” diye sordu, “Senin için bebeği emzirsin.” Firavunun kızı, “Olur” diye yanıtladı. Kız gidip bebeğin annesini çağırdı. Firavunun kızı kadına, “Bu bebeği al, benim için emzir, ücretin neyse veririm” dedi. Kadın bebeği alıp emzirdi. Çocuk büyüyünce, onu geri getirdi. Firavunun kızı çocuğu evlat edindi. “Onu sudan çıkardım” diyerek adını Musa koydu.
YORUM: Musa doğduğu zaman hangi kralın hüküm sürdüğü bilinmiyor. Bebek Musa’yı sepetin içinden alıp hayatını kurtaran firavunun kızının adı belirtilmemektedir. Musa’nın hayatında ve Mısır tarihinde önemli bir yere sahip olan böyle birinin adının geçmemesi bize ilginç gelebilir. Belki de Tanrı Musa’nın adını ön plana çıkarmak için bunu uygun görmüştür.
Hizmetçileriyle birlikte nehirde yıkanırken bir sepetin içinde suya bırakılmış bir bebek gördü. Bebeği gizlice izleyen ablası Miryam firavunun kızının yanına gidip bebek için sütnine isteyip istemediğini sorduğunda, bebeğin ablası olduğundan habersiz “Evet”, dedi. Babası firavunun İbrani çocuklarının öldürülme emrine rağmen bebeği evlat edinmekten çekinmedi. Yüreği babasının yüreği gibi katı değildi. Bebeğe karşı yüreğinde derin bir merhamet, acıma vardı. Bu acıma ve şefkat bebeğin ağlamasından dolayı değildi, geçmiş her olayda olduğu gibi bu olayda da RAB’bin eli vardı çünkü Tanrı ilerde bu bebek aracılığıyla büyük mucizeler yapacaktı. Bebeği sudan alıp onu evlat edinmesiyle Tanrı’nın büyük planlarının temelleri atılmış oldu. İbrani bebeklerin öldürülmesini emreden Firavun, kızının saraya getirdiği İbrani bebeği gördüğünde tepkisi ne oldu? Firavun’un kızı, Musa’nın hayatında büyük bir rol oynadı. Hayal bile edemeyeceği derecede RAB’bin planlarında yer aldı. Farkında olmadan hem Musa’nın hem de Musa aracılığıyla İsrail halkının geleceğinin de değişmesini sağladı. Onun hayatını kurtarmakla kalmayıp ona eğitim ve başka birçok olanaklar sağladı. Elçilerin İşleri 7:22“Musa, Mısırlılar’ın bütün bilim dallarında eğitildi. Gerek sözde, gerek eylemde güçlü biri oldu.” Bunun gerçekleşmesini sağlayan firavunun kızıydı. Musa Mısır dilini çok iyi konuşup yazabiliyordu. Kutsal Kitap’ın ilk beş kitabını yazan Musa’nın kendisiydi.
Musa Mısırlı birini öldürüp Midyan’a kaçtıktan sonra firavunun kızıyla tekrar görüşebildiler mi? Ya da Musa kırk yıl sonra Mısır’a İsraillileri kurtarmak için döndüğünde hayatta mıydı? Musa, Mısır kralı olmak yerine kendini İsrail halkıyla bir saydı.
Firavunun kızı Musa’yı evlat edinmesiyle İsrailoğulları’nın tarihinde büyük bir çığır açtı. Küçük bir hareket bile olayları ve insanları güçlü bir şekilde etkileyebilir.
Referans ayetler:
Mısır’dan Çıkış 2:1-10
Elçilerin İşleri 7:21, 22
İbraniler 11:24
Mısır’dan Çıkış 2:2-10Kadın gebe kaldı ve bir erkek çocuk doğurdu. Güzel bir çocuk olduğunu görünce, onu üç ay gizledi. Daha fazla gizleyemeyeceğini anlayınca, hasır bir sepet alıp katran ve ziftle sıvadı. İçine çocuğu yerleştirip Nil kıyısındaki sazlığa bıraktı. Çocuğun ablası kardeşine ne olacağını görmek için uzaktan gözlüyordu. O sırada firavunun kızı yıkanmak için ırmağa indi. Hizmetçileri ırmak kıyısında yürüyorlardı. Sazların arasındaki sepeti görünce, firavunun kızı onu getirmesi için hizmetçisini gönderdi. Sepeti açınca ağlayan çocuğu gördü. Ona acıyarak, “Bu bir İbrani çocuğu” dedi. Çocuğun ablası firavunun kızına, “Gidip bir İbrani sütnine çağırayım mı?” diye sordu, “Senin için bebeği emzirsin.” Firavunun kızı, “Olur” diye yanıtladı. Kız gidip bebeğin annesini çağırdı. Firavunun kızı kadına, “Bu bebeği al, benim için emzir, ücretin neyse veririm” dedi. Kadın bebeği alıp emzirdi. Çocuk büyüyünce, onu geri getirdi. Firavunun kızı çocuğu evlat edindi. “Onu sudan çıkardım” diyerek adını Musa koydu.
Mısır'dan Çıkış 15:19-21Firavunun atları, savaş arabaları, atlıları denize dalınca, RAB suları onların üzerine çevirdi. Ama İsrailliler denizi kuru toprakta yürüyerek geçtiler. Harun’un kızkardeşi Peygamber Miryam tefini eline aldı, bütün kadınlar teflerle, oynayarak onu izlediler. Miryam onlara şu ezgiyi söyledi: “Ezgiler sunun RAB’be, çünkü yüceldikçe yüceldi, atları, atlıları denize döktü.”
Çölde Sayım 12:1-16Musa Kûşlu bir kadınla evlenmişti. Bundan dolayı Miryam’la Harun onu yerdiler. “RAB yalnız Musa aracılığıyla mı konuştu?” dediler, “Bizim aracılığımızla da konuşmadı mı?” RAB bu yakınmaları duydu. Musa yeryüzünde yaşayan herkesten daha alçakgönüllüydü. RAB ansızın Musa, Harun ve Miryam’a, “Üçünüz Buluşma Çadırı’na gelin” dedi. Üçü de gittiler. RAB bulut sütununun içinde indi. Çadırın kapısında durup Harun’la Miryam’ı çağırdı. İkisi ilerlerken RAB onlara seslendi: “Sözlerime kulak verin: Eğer aranızda bir peygamber varsa, Ben RAB görümde kendimi ona tanıtır, onunla düşte konuşurum. Ama kulum Musa öyle değildir. O bütün evimde sadıktır. Onunla bilmecelerle değil, açıkça, yüzyüze konuşurum. O RAB’bin suretini görüyor. Öyleyse kulum Musa’yı yermekten korkmadınız mı?” RAB onlara öfkelenip oradan gitti. Bulut çadırın üzerinden ayrıldığında Miryam deri hastalığına yakalanmış, kar gibi bembeyaz olmuştu. Harun Miryam’a baktı, deri hastalığına yakalandığını gördü. Musa’ya, “Ey efendim, lütfen akılsızca işlediğimiz günahtan ötürü bizi cezalandırma” dedi, “Miryam etinin yarısı yenmiş olarak ana rahminden çıkan ölü bir bebeğe benzemesin.” Musa RAB’be, “Ey Tanrı, lütfen Miryam’ı iyileştir!” diye yakardı. RAB, “Babası onun yüzüne tükürseydi, yedi gün utanç içinde kalmayacak mıydı?” diye karşılık verdi, “Onu yedi gün ordugahtan uzaklaştırın, sonra geri getirilsin.” Böylece Miryam yedi gün ordugahtan uzaklaştırıldı, o geri getirilene dek halk yola çıkmadı. Bundan sonra halk Haserot’tan ayrılıp Paran Çölü’nde konakladı.
YORUM: Miryam, Yokevet ve Amram’ın kızı, Harun ve Musa’nın kız kardeşiydi. Annesi bebeği sepete koyup nehre bırakınca Miryam peşinden gidip kardeşi Musa’ya gözcülük yaptı. Musa’nın geleceğinin belirlenmesinde önemli bir rol oynadı. Musa için saray güvenli bir yerdi. O sıralar Miryam yaklaşık yedi yaşlarında olmasına rağmen küçük bir kız için fazlasıyla cesurdu. Yaşı küçük olsa da çok hikmetli davrandı. Annesi, Miryam’a güvendiğinden olacak ki ona büyük bir sorumluluk vermişti. Musa büyüyüp İsrail halkını Mısır’dan çıkarıncaya dek Miryam’dan söz edilmiyor. Miryam suya bırakılan kardeşine gözcülük yaptı. RAB’bin Kızıldeniz’in sularını ikiye böldüğüne tanık oldu. Kızıldeniz’in suları ikiye bölünüp, denizin içinden geçerlerken İbrani kadınlara önderlik etti. Denizi geçtikten sonra eline tef aldı, bütün kadınlar teflerle, oynayarak onu izlediler. Miryam “Ezgiler sunun RAB’be, çünkü yüceldikçe yüceldi, atları, atlıları denize döktü”(Mısır'dan Çıkış 15:21) diyerek RAB’be övgüler sundu.
Musa’nın kız kardeşi olması ve kadınlar arasındaki liderliği ona toplum içinde alışık olmadık bir itibar sağlıyordu. Konuşması ve düşünceleri diğerleri için önemli olduğu için çevresindeki birçok kişiyi etkiledi.
Miryam ve Harun iki konuda hataya düştüler. İlki; Musa’nın İbrani olmayan biriyle evlenmesi – Musa Kuş’lu bir kadınla evlenmişti bu nedenle Miryam ve Harun onu yerdiler – diğeri ise Musa’nın kendilerinden yaşça küçük olmasına karşın onların üzerinde yetki sahibi olmasından şikâyetçilerdi. Harun ilk oğul olması nedeniyle ailede tek otorite sahibi olması gerekirken Musa’nın otoritesi altında olmalarına bir anlam veremiyorlardı.
Miryam itaat eden bir çocuk, korumacı bir abla, bir peygamber ve tapınma lideriydi ama o da diğer insanlar gibi zayıf yaratılışlıydı ve gururu ona engel oldu. Musa’nın büyük peygamber oluşunu kıskandı, aynı zamanda kardeşi Harun’u da bu konuda olumsuz etkiledi. RAB Miryam’ı cezalandırdı. Tanrı’ya ve Musa’ya karşı saygısızlığı sonucu acı çekti. Asiliği ve gururundan dolayı deri hastalığına yakalandı. Musa kız kardeşi için dua etti, Tanrı da ona merhamet etti ve onu iyileştirdi fakat vaat edilen topraklara giremedi. Miryam’ın deri hastalığına yakalanması, Tanrı’nın Musa’yı lider olarak seçtiğinin bir işaretiydi. Harun’un bu olaydan dolayı cezalandırılıp cezalandırılmadığını düşünebiliriz. Kutsal Kitap’ta Harun’un cezalandırıldığına dair herhangi bir şey yazmıyor. ‘RAB bir erkeği cezalandırmaz mı?’diye düşünebiliriz. Harun başkâhindi. RAB İsrail halkını kâhinsiz bırakmayacaktı. İsrail halkı Zin çölünden ayrılıp Kadeş’te konakladılar. Miryam burada öldü ve gömüldü.
Miryam’ın peygamber olması; Tanrı’nın kendine inanan halka sadece erkekler aracılığıyla değil kadınlar aracılığıyla da konuştuğunun bir örneğidir.
Referans ayetler:
Mısır’dan Çıkış 2:1-10; 15:20-21
Çölde Sayım 12:1-15; 20:1; 26:59
Yasa’nın Tekrarı 24: 9
1. Tarihler 4:17; 6:3
Mika 6:4
Mısır’dan Çıkış 2:11-22Musa büyüdükten sonra bir gün soydaşlarının yanına gitti. Yaptıkları ağır işleri seyrederken bir Mısırlı’nın bir İbrani’yi dövdüğünü gördü. Çevresine göz gezdirdi; kimse olmadığını anlayınca, Mısırlı’yı öldürüp kuma gizledi. Ertesi gün gittiğinde, iki İbrani’nin kavga ettiğini gördü. Haksız olana, “Niçin kardeşini dövüyorsun?” diye sordu. Adam, “Kim seni başımıza yönetici ve yargıç atadı?” diye yanıtladı, “Mısırlı’yı öldürdüğün gibi beni de mi öldürmek istiyorsun?” O zaman Musa korkarak, “Bu iş ortaya çıkmış!” diye düşündü. Firavun olayı duyunca Musa’yı öldürtmek istedi. Ancak Musa ondan kaçıp Midyan yöresine gitti. Bir kuyunun başında otururken Midyanlı bir kâhinin yedi kızı su çekmeye geldi. Babalarının sürüsünü suvarmak için yalakları dolduruyorlardı. Ama bazı çobanlar gelip onları kovmak istedi. Musa kızların yardımına koşup hayvanlarını suvardı. Sonra kızlar babaları Reuel’in yanına döndüler. Reuel, “Nasıl oldu da bugün böyle tez geldiniz?” diye sordu. Kızlar, “Mısırlı bir adam bizi çobanların elinden kurtardı” diye yanıtladılar, “Üstelik bizim için su çekip hayvanlara verdi.” Babaları, “Nerede o?” diye sordu, “Niçin adamı dışarıda bıraktınız? Gidin onu yemeğe çağırın.” Musa Reuel’in yanında kalmayı kabul etti. Reuel de kızı Sippora’yı onunla evlendirdi. Sippora bir erkek çocuk doğurdu. Musa, “Garibim bu yabancı ülkede” diyerek çocuğa Gerşom adını verdi.
Mısır’dan Çıkış 4:18-20Musa kayınbabası Yitro’nun yanına döndü. Ona, “İzin ver, Mısır’daki soydaşlarımın yanına döneyim” dedi, “Bakayım, hâlâ yaşıyorlar mı?” Yitro, “Esenlikle git” diye karşılık verdi. RAB Midyan’da Musa’ya, “Mısır’a dön, çünkü canını almak isteyenlerin hepsi öldü” demişti. Böylece Musa karısını, oğullarını eşeğe bindirdi; Tanrı’nın buyurduğu değneği de eline alıp Mısır’a doğru yola çıktı.
Mısır'dan Çıkış 4:24-26RAB yolda, bir konaklama yerinde Musa’yla karşılaştı, onu öldürmek istedi. O anda Sippora keskin bir taş alıp oğlunu sünnet etti, derisini Musa’nın ayaklarına dokundurdu. “Gerçekten sen bana kanlı güveysin” dedi. Böylece RAB Musa’yı esirgedi. Sippora Musa’ya sünnetten ötürü “Kanlı güveysin” demişti.
Mısır'dan Çıkış 18:1-7Musa’nın kayınbabası Midyanlı Kâhin Yitro, Tanrı’nın Musa ve halkı İsrail için yaptığı her şeyi, RAB’bin İsrailliler’i Mısır’dan nasıl çıkardığını duydu. Musa’nın kendisine göndermiş olduğu karısı Sippora’yı ve iki oğlunu yanına aldı. Musa, “Garibim bu yabancı diyarda” diyerek oğullarından birine Gerşom adını vermişti. Sonra, “Babamın Tanrısı bana yardım etti, beni firavunun kılıcından esirgedi” diyerek öbürüne de Eliezer adını koymuştu. Yitro Musa’nın karısı ve oğullarıyla birlikte Tanrı Dağı’na, Musa’nın konakladığı çöle geldi. Musa’ya şu haberi gönderdi: “Ben, kayınbaban Yitro, karın ve iki oğlunla birlikte sana geliyoruz.” Musa kayınbabasını karşılamaya çıktı, önünde eğilip onu öptü. Birbirinin hatırını sorup çadıra girdiler.
YORUM: Ne Musa’yla evlenmeden önce ne de sonra Sippora hakkında fazla bir bilgi yok. Yedi kız kardeşlerdi. Babalarının sürülerine çobanlık yapıyorlardı. Babası Yitro “Reuel”(Mısır’dan Çıkış 2:18; 4:24,25; 18:1-6; Çölde Sayım 10:29) ya da “Hovav”(Hakimler 4:11) olarak da bilinir. İnancı tam olarak bilinmiyor. İsrail halkı Mısır’dan çıktıklarında RAB’bin yaptıklarını duyan Yitro, Musa’ya “Artık biliyorum ki, RAB bütün ilahlardan büyüktür. Çünkü onların gurur duyduğu şeylerin üstesinden geldi”(Mısır'dan Çıkış 18:11) diye itirafta bulunuyor. Sippora evlendikten sonra kocası Musa’nın taptığı Tanrı’ya inandı fakat babası gibi imanını ağzıyla ikrar etmedi.
Musa Mısırlıyı öldürüp Midyan’a kaçtı. Midyan bugün Arabistan bölgesinin kuzeyinde bulunan bir yerdi. Sippora ile ilk olarak kuyunun başında karşılaştı. Kutsal Kitap’ta birçok önemli olay kuyunun başında geçer. Bunun birçok örnekleri vardır. İbrahim oğlu İshak’a kız alması için uşağını kendi ülkesine gönderdiğinde uşak Rebeka ile kuyunun başında karşılaştı. Yakup, Esav’dan kaçıp Paddan-Aram’a vardığında Rahel ve Lea kuyunun başındaydılar. Yusuf’u kıskanan kardeşleri onu bir kuyuya attılar. İsa Samiriyeli kadınla kuyunun başında sohbet etti.
Yitro iyi bir misafirperverlik gösterip Musa’yı evine aldı ve kızı Sippora’yı eş olarak ona verdi. İki oğulları oldu, birine; “Garibim bu yabancı ülkede”diyerek ‘Gerşom’adını verdi (Mısır'dan Çıkış 2:22), diğerine ise; “Babamın Tanrısı bana yardım etti, beni firavunun kılıcından esirgedi”diyerek ‘Eliezer’adını koydu (Mısır'dan Çıkış 18:4).
Musa Mısır’a doğru giderken RAB onu öldürmek istedi çünkü Tanrı’nın İbrahim ile yaptığı sünnet antlaşmasını yerine getirip oğlunu sünnet etmemişti. Tanrı “onu öldürmek istedi”(Mısır'dan Çıkış 4:24) derken tam olarak ne anlatılmak istediğini bilmiyoruz belki de Musa bir hastalıktan dolayı acı çekiyordu. Sippora olayı hemen fark edip, keskin bir taşla oğlunu sünnet ederek büyük bir felaketi önledi. Musa’nın yapması gereken işi kendi yaptı. Hızlı düşünüp hızlı hareket etmesi Musa’nın hayatını kurtardı (Mısır’dan Çıkış 4:24-26). Anlatılan bu olaydan sonra oğullarıyla birlikte babasının evine döndü, İsrailliler Mısır’dan çıktıklarında babası Yitro onları Sina Dağı’nda bulunan Musa’nın yanına getirdi. Bu paragraflarda Musa’nın kayınbabası Yitro’yu karşılamasına ve onu öpmesine değinirken Sippora ve çocukları ile ilgili herhangi bir şey belirtilmemiş. (Mıs. Çıkış 18:1-6).
Sippora öldükten sonra Musa başka bir kadınla evlendi.
Referans ayetler:
Mısır’dan Çıkış 2:21,22;
4:25,26;
18:2